BEYYİNE SURESİ
[ 098.001 ] | ( KK ) |
لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنْفَكِّينَ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ ﴿ ١ ﴾ |
[ 098.001 ] | ( MŞ ) |
(Allah’a çocuk isnat etme gibi O’nun sıfatları konusunda sınırı
aşarak) kâfir olan ehl-i kitap (Yahûdilerle Hıristiyanlar) ve
müşrikler1 (puta tapanlar), kendilerine açık bir beyyine (apaçık
delil/Muhammed aleyhisselâm veya Kur’ân yahut Peygamberin ahlâkı ile
ilgili mu’cize) gelinceye kadar (üzerinde bulundukları dinden)
ayrılacak değillerdi. |
[ 098.001 ] | ( AY ) |
Ehl-i kitap (Yahûdilerle Hristiyanlar) ve müşriklerden (putlara tapanlardan) o kafir olanlar, kendilerine açık bir hüccet gelinceye kadar (üzerinde bulundukları dinden) ayrılacak değillerdi. |
[ 098.001 ] | ( EO ) |
Ehli kitab ve müşriklerden o küfredenler: infilâk edecek değildi gelinciye kadar kendilerine beyyine. |
[ 098.001 ] | ( ES ) |
Kitap ehlinden ve müşriklerden (Hakk'ı) tanımayanlar, kendilerine açık delil gelinceye kadar inkârlarından ayrılacak değillerdi. |
[ 098.001 ] | ( NQ ) |
Those who disbelieve from among the people of the Scripture (Jews and Christians) and among Al-Mushrikun,were not going to leave (their disbelief) until there came to them clear evidence. |
[ 098.002 ] | ( KK ) |
رَسُولٌ مِنَ اللَّهِ يَتْلُوا صُحُفًا مُطَهَّرَةً ﴿ ٢ ﴾ |
[ 098.002 ] | ( MŞ ) |
(O delil, yalan ve sapıklık gibi bâtıldan uzak) “tertemiz
(olanlardan başkasının dokunamayacağı1”, çok kıymetli ve şerefli)
sahifeleri okuyan, Allah (tarafın)dan (gönderilmiş Muhammed
“aleyhisselâm” isimli) bir peygamberdir. |
[ 098.002 ] | ( AY ) |
Bu hüccet, (bâtıl karışmamış) tertemiz sahifeleri okuyan Allah’dan bir peygamberdir. (Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü ves-selâm’dır). |
[ 098.002 ] | ( EO ) |
Allahdan bir Resul, peyderpey mutahhar sahifeler okur öyle ki onlarda bütün. |
[ 098.002 ] | ( ES ) |
(Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. |
[ 098.002 ] | ( NQ ) |
A Messenger (Muhammad ( )) from Allah, reciting (the Qur'an) purified pages [purified from Al-Batil (falsehood, etc.)]. |
[ 098.003 ] | ( KK ) |
فِيهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 098.003 ] | ( MŞ ) |
O (Kur’ân) sahifeler(in)de, (hakkı) dosdoğru açıklayan yazılı hükümler vardır. |
[ 098.003 ] | ( AY ) |
O sahifelerde, hakkı dosdoğru açıklayan yazılı âyetler var. |
[ 098.003 ] | ( EO ) |
«Kütübi kayyime» |
[ 098.003 ] | ( ES ) |
O sayfalarda, en doğru hükümler vardır. |
[ 098.003 ] | ( NQ ) |
Containing correct and straight laws from Allah. |
[ 098.004 ] | ( KK ) |
وَمَا تَفَرَّقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلاَّ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 098.004 ] | ( MŞ ) |
Fakat kitap verilmiş olan (Yahûdi ve Hıristiyan)lar, kendilerine (Peygamber gelmeden önce, ona îman etmeleri konusunda ittifak hâlinde iken) beyyine (açık delil/Muhammed “aleyhisselâm” yahut Kur'ân) geldikten sonra ayrılığa düştüler. (Kimi ona îman etti, kimi kıskançlığından dolayı onu inkâr etti, kimi de dininde şüpheye düştü.) |
[ 098.004 ] | ( AY ) |
Böyle iken, kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o hüccet (Peygamber, yahut Kur'ân) geldikten sonra tefrikaya düştüler. (Kimi peygambere îman etti, kimi inkâr etti, kimi de şüphe içinde bocaladı durdu.) |
[ 098.004 ] | ( EO ) |
Böyle iken o kitab verilmiş olanlar ancak geldikten sonra ayrıldılar kendilerine o beyyine. |
[ 098.004 ] | ( ES ) |
Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. |
[ 098.004 ] | ( NQ ) |
And the people of the Scripture (Jews and Christians) differed not until after there came to them clear evidence. (i.e. Prophet Muhammad ( ) and whatever was revealed to him). |
[ 098.005 ] | ( KK ) |
وَمَا أُمِرُوا إِلاَّ لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَوةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ ﴿ ٥ ﴾ |
[ 098.005 ] | ( MŞ ) |
Hâlbuki onlar (kitapları olan Tevrat ve İncil’de), hanif (bâtıl
inanışlardan uzaklaşmış ve peygamberlerin bildirdiği îman esaslarına
inanmış veya İbrâhîm “aleyhisselâm”ın dini üzere olan kişi)ler
olarak ve dini Allah'a hâs kılarak (O'nun dininde ihlâs sahipleri
olarak1) ancak O'na ibâdet etmek, namazı gerektiği gibi kılmak ve
zekâtı vermek ile emrolunmuşlardı. İşte (uymakla yükümlü olduğunuz)
dosdoğru din budur! |
[ 098.005 ] | ( AY ) |
Hâlbuki onlar, ancak Allah’a, O’nun dininde ihlâs sahibleri olarak, diğer bâtıl dinlerden İslâm’a yönelerek ibâdet etsinler, namazı gereği üzre kılsınlar ve zekâtı versinler diye emrolunmuşlardı. İşte bu emredildikleri şey, dosdoğru hak dindir. |
[ 098.005 ] | ( EO ) |
Halbuki onlar ancak şununla emr olunmuşlardı: hak perest müvahhid (hanîfler) olarak dîni Allah için halis kılarak yalnız Allaha ıbadet etsinler ve namazı dürüst kılsınlar ve zekâtı versinler, ve odur «dîni kayyime» |
[ 098.005 ] | ( ES ) |
Halbuki onlar, dini sadece Allah'a tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur. |
[ 098.005 ] | ( NQ ) |
And they were commanded not, but that they should worship Allah, and worship none but Him Alone (abstaining from ascribing partners to Him), and perform As-Salat (Iqamat-as-Salat) and give Zakat: and that is the right religion. |
[ 098.006 ] | ( KK ) |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُولَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ ﴿ ٦ ﴾ |
[ 098.006 ] | ( MŞ ) |
Muhakkak ki (bir beyyine olarak gelen Muhammed “aleyhisselâm”ı ve
Kur’ân’ı reddederek) kâfir olan o ehl-i kitap ve müşrikler(in
tamamı1), cehennem ateşindedirler. Orada ebedî (sonsuz) olarak
kalacaklardır. İşte yaratıkların en kötüsü onlardır. |
[ 098.006 ] | ( AY ) |
Muhakkak ki ehl-i kitaptan ve müşriklerden (ibaret) o kâfirler, cehennem ateşindedirler; orada ebedi olarak kalacaklardır. İşte bu kimseler, yaratıkların en kötüsü olanlardır. |
[ 098.006 ] | ( EO ) |
Küfr edenler: gerek Ehli kitabdan olsun gerek müşriklerden muhakkak Cehennem ateşindedirler, orada muhalled kalacaklardır, onlardır bütün «şerrülberiyye». |
[ 098.006 ] | ( ES ) |
Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir. |
[ 098.006 ] | ( NQ ) |
Verily, those who disbelieve (in the religion of Islam, the Qur'an and Prophet Muhammad ( )) from among the people of the Scripture (Jews and Christians) and Al-Mushrikun will abide in the Fire of Hell. They are the worst of creatures. |
[ 098.007 ] | ( KK ) |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ ﴿ ٧ ﴾ |
[ 098.007 ] | ( MŞ ) |
(Fakat Muhammed “aleyhisselâm”ın peygamberliğini kabul ederek) îman eden ve sâlih amel (beş vakit namaz başta olmak üzere Kitap, sünnet ve akla uygun iş)ler yapanlar(a gelince:) İşte yaratıkların en hayırlısı da onlardır. |
[ 098.007 ] | ( AY ) |
Şüphesiz îman edip de sâlih ameller işliyenler; işte bunlar da yaratıkların en hayırlısı olanlardır. |
[ 098.007 ] | ( EO ) |
Muhakkak ki iyman edip yarar ameller yapanlar onlardır bütün «hayrulberiyye». |
[ 098.007 ] | ( ES ) |
İnanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır. |
[ 098.007 ] | ( NQ ) |
Verily, those who believe [in the Oneness of Allah, and in His Messenger Muhammad ( )) including all obligations ordered by Islam] and do righteous good deeds, they are the best of creatures. |
[ 098.008 ] | ( KK ) |
جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ ﴿ ٨ ﴾ |
[ 098.008 ] | ( MŞ ) |
Onların Rableri katındaki mükâfâtı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, (ağaçları) altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah (tâatleri sebebiyle) onlardan râzıdır. Onlar da (kavuştukları sevap bakımından) Allah'tan râzıdırlar. (Çünkü Allahü teâlâ, onlara umduklarının en yükseğini vermiştir.) (Bütün) bu (nimetler, günah işlemekten kaçınarak) Rabbinden korkan(lar)a mahsustur. |
[ 098.008 ] | ( AY ) |
Onların mükafatı, Rableri katında (ağaçları) altından ırmaklar akar Adn cennetleridir; içlerinde ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut... İşte bu (mükâfatlar ve Allah’ın rızası), Rabbinden korkanlara mahsustur... |
[ 098.008 ] | ( EO ) |
Onların mükâfatı rableri ındinde altından ırmaklar akar Cennetlerdir, onlar içinde ebediyyen muhalled olacaklar, Allah onlardan hoşnud, onlar da ondan hoşnud, bu işte rabbına haşyet duyanlara. |
[ 098.008 ] | ( ES ) |
Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. |
[ 098.008 ] | ( NQ ) |
Their reward with their Lord is 'Adn (Eden) Paradise (Gardens of Eternity), underneath which rivers flow, they will abide therein forever, Allah Well-Pleased with them, and they with Him. That is for him who fears his Lord. |