MUTAFFİFİN SURESİ
[ 083.001 ] | ( KK ) |
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ ﴿ ١ ﴾ |
[ 083.001 ] | ( MŞ ) |
Veyl (şiddetli azap) ölçüde ve tartıda hile yapanlara (olsun)! |
[ 083.001 ] | ( AY ) |
Azap olsun, ölçüde tartıda noksanlık edenlere... |
[ 083.001 ] | ( EO ) |
Veyl o mutaffifîne |
[ 083.001 ] | ( ES ) |
Eksik ölçüp tartanların vay haline! |
[ 083.001 ] | ( NQ ) |
Woe to Al-Mutaffifin [those who give less in measure and weight (decrease the rights of others)], |
[ 083.002 ] | ( KK ) |
اَلَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ ﴿ ٢ ﴾ |
[ 083.002 ] | ( MŞ ) |
Onlar insanlardan bir şey aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar. |
[ 083.002 ] | ( AY ) |
Ki onlar, insanlardan ölçüp (haklarını) aldıkları zaman, tam olarak alırlar. |
[ 083.002 ] | ( EO ) |
Ki nâs üzerinden kendilerine ölçtükleri zaman tam basarlar. |
[ 083.002 ] | ( ES ) |
Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. |
[ 083.002 ] | ( NQ ) |
Those who, when they have to receive by measure from men, demand full measure, |
[ 083.003 ] | ( KK ) |
وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 083.003 ] | ( MŞ ) |
Fakat kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman (ölçü ve tartıyı) eksik yaparlar. |
[ 083.003 ] | ( AY ) |
Fakat insanlara (verilmek üzre) ölçtükleri, yahut onlara tarttıkları zaman eksiltirler. |
[ 083.003 ] | ( EO ) |
Onlara ölçtükleri veya tarttıkları vakıt ise eksiltirler. |
[ 083.003 ] | ( ES ) |
Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. |
[ 083.003 ] | ( NQ ) |
And when they have to give by measure or weight to men, give less than due. |
[ 083.004 ] | ( KK ) |
أَلاَ يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 083.004 ] | ( MŞ ) |
Peki, onlar (öldükten sonra hesap vermek için) diriltileceklerini zannetmiyorlar mı? |
[ 083.004 ] | ( AY ) |
Bunlar, zannetmezler mi ki, öldükten sonra kendileri diriltecekler, |
[ 083.004 ] | ( EO ) |
Zannetmez mi bunlar ki ba's olunacaklar? |
[ 083.004 ] | ( ES ) |
Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı? |
[ 083.004 ] | ( NQ ) |
Think they not that they will be resurrected (for reckoning), |
[ 083.005 ] | ( KK ) |
لِيَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿ ٥ ﴾ |
[ 083.005 ] | ( MŞ ) |
(O şiddeti) büyük (olan kıyâmet) gün(ün)de? |
[ 083.005 ] | ( AY ) |
Şiddetli büyük bir günde (kıyâmette)?... |
[ 083.005 ] | ( EO ) |
Büyük bir gün için. |
[ 083.005 ] | ( ES ) |
Büyük bir gün için. |
[ 083.005 ] | ( NQ ) |
On a Great Day, |
[ 083.006 ] | ( KK ) |
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿ ٦ ﴾ |
[ 083.006 ] | ( MŞ ) |
O gün insanlar, âlemlerin Rabbi (olan Allahın) huzurunda dururlar. |
[ 083.006 ] | ( AY ) |
O gün insanlar, âlemlerin Rabbi için (Ona hesap vermek için, kabirlerinden) kalkacaklar. |
[ 083.006 ] | ( EO ) |
O günki nâs rabbül'âlemîn için kıyam edecekler. |
[ 083.006 ] | ( ES ) |
Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar. |
[ 083.006 ] | ( NQ ) |
The Day when (all) mankind will stand before the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists)? |
[ 083.007 ] | ( KK ) |
كَلاَّ إِنَّ كِتَابَ الفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ ﴿ ٧ ﴾ |
[ 083.007 ] | ( MŞ ) |
Hayır (sakın hileye sapmayın. Âhirette hesâba çekileceğinizi unutmayın). Çünkü füccârın (kâfirlerin) kitabı (amel defterleri) muhakkak ki siccîndedir. |
[ 083.007 ] | ( AY ) |
Hayır, (o hileye sapmayın, Âhireti inkâr etmeyin). Çünkü kâfirlerin (amel) defterleri, (Siccin adı verilen) bir kütükte tesbit edilmiştir. |
[ 083.007 ] | ( EO ) |
Hayır hayır: çünkü fâcirlerin yazısı siccîndedir |
[ 083.007 ] | ( ES ) |
Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir. |
[ 083.007 ] | ( NQ ) |
Nay! Truly, the Record (writing of the deeds) of the Fujjar (disbelievers, sinners, evil-doers and wicked) is (preserved) inSijjin. |
[ 083.008 ] | ( KK ) |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ ﴿ ٨ ﴾ |
[ 083.008 ] | ( MŞ ) |
Sıccîn nedir? bilir misin (veya siccînin ne olduğunu sana ne bildirdi)? |
[ 083.008 ] | ( AY ) |
Bildin mi Siccîn nedir? |
[ 083.008 ] | ( EO ) |
Bildinmi siccîn nedir? |
[ 083.008 ] | ( ES ) |
Bildin mi sen, Siccin nedir? |
[ 083.008 ] | ( NQ ) |
And what will make you know what Sijjin is? |
[ 083.009 ] | ( KK ) |
كِتَابٌ مَرْقُومٌ ﴿ ٩ ﴾ |
[ 083.009 ] | ( MŞ ) |
O, yazılmış bir kitaptır. |
[ 083.009 ] | ( AY ) |
O, (insanoğlunun amellerinin içine) yazılı bulunduğu bir kitabdır. |
[ 083.009 ] | ( EO ) |
Terkıym olunmuş bir kitab. |
[ 083.009 ] | ( ES ) |
Yazılmış bir kitaptır o. |
[ 083.009 ] | ( NQ ) |
A Register inscribed. |
[ 083.010 ] | ( KK ) |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 083.010 ] | ( MŞ ) |
(Allahü teâlânın âyetlerini, dinini) yalanlayanlara, o gün veyl (şiddetli azap) olsun! |
[ 083.010 ] | ( AY ) |
Buna inanmıyanların, o gün vay hâline!... |
[ 083.010 ] | ( EO ) |
Veyl o gün o yalan diyenlere. |
[ 083.010 ] | ( ES ) |
Vay haline yalanlayanların o gün! |
[ 083.010 ] | ( NQ ) |
Woe, that Day, to those who deny [(Allah, His Angels, His Books, His Messengers, the Day of Resurrection, and Al-Qadar(Divine Preordainments)]. |
[ 083.011 ] | ( KK ) |
اَلَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ ﴿ ١١ ﴾ |
[ 083.011 ] | ( MŞ ) |
Onlar, dîn (hesap ve ceza) gününü yalanlayanlardır. |
[ 083.011 ] | ( AY ) |
Ki onlar, hesap gününü inkâr ediyorlar. |
[ 083.011 ] | ( EO ) |
O dîn gününü tekzîb edenlere. |
[ 083.011 ] | ( ES ) |
Onlar ceza gününü yalanlayanlardır. |
[ 083.011 ] | ( NQ ) |
Those who deny the Day of Recompense. |
[ 083.012 ] | ( KK ) |
وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلاَّ كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 083.012 ] | ( MŞ ) |
Hâlbuki onu, haddi aşan ve taşkınlık yapan bir günahkârdan başka kimse yalanlamaz. |
[ 083.012 ] | ( AY ) |
Hâlbuki onu, ancak her azgın günahkar inkâr eder. |
[ 083.012 ] | ( EO ) |
Ki onu ancak her bir haddini aşgın, günaha düşgün, tekzîb eder. |
[ 083.012 ] | ( ES ) |
Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar. |
[ 083.012 ] | ( NQ ) |
And none can deny it except every transgressor beyond bounds, (in disbelief, oppression and disobedience of Allah, the sinner!) |
[ 083.013 ] | ( KK ) |
إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 083.013 ] | ( MŞ ) |
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman "öncekilerin masalları" derdi. |
[ 083.013 ] | ( AY ) |
Ona âyetlerimiz okununca Evvelkilerin masalları. demiştir. |
[ 083.013 ] | ( EO ) |
Karşısında âyetlerimiz okunurken evvelkilerin esatîri dedi |
[ 083.013 ] | ( ES ) |
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der. |
[ 083.013 ] | ( NQ ) |
When Our Verses (of the Qur'an) are recited to him he says: "Tales of the ancients!" |
[ 083.014 ] | ( KK ) |
كَلاَّ بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 083.014 ] | ( MŞ ) |
Hayır (hakikat öyle değil), aksine, onların kazandıkları (işlemiş oldukları günahlar) kalplerini paslandırıp körletmiştir. |
[ 083.014 ] | ( AY ) |
Hayır, (onların zannetikleri gibi değil). Şüphesiz onların kazandıkları günahlar, kalplerini kaplamıştır. |
[ 083.014 ] | ( EO ) |
Hayır hayır: fakat onların kazancları kalblerinin üzerine pas bağlamıştır. |
[ 083.014 ] | ( ES ) |
Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. |
[ 083.014 ] | ( NQ ) |
Nay! But on their hearts is the Ran (covering of sins and evil deeds) which they used to earn. |
[ 083.015 ] | ( KK ) |
كَلاَّ إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 083.015 ] | ( MŞ ) |
Hayır (onlar îman etmezler). Şübhesiz ki onlar, o gün Rableri(ni görmek)ten kesinlikle mahrumdurlar. |
[ 083.015 ] | ( AY ) |
Hayır, (Onlar îman etmezler). Muhakkak ki onlar, o kıyâmet günü Rablerinin rahmetinden menedilmişlerdir. |
[ 083.015 ] | ( EO ) |
Hayır hayır: muhakkakki onlar o gün rablarından hicabda kalacaklar. |
[ 083.015 ] | ( ES ) |
Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar. |
[ 083.015 ] | ( NQ ) |
Nay! Surely, they (evil-doers) will be veiled from seeing their Lord that Day. |
[ 083.016 ] | ( KK ) |
ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُوا الْجَحِيمِ ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 083.016 ] | ( MŞ ) |
Sonra muhakkak onlar, ateşe (cehenneme) gireceklerdir. |
[ 083.016 ] | ( AY ) |
Sonra muhakkak onlar ateşe girecekler... |
[ 083.016 ] | ( EO ) |
Sonra onlar muhakkak Cahîme yaslanacaklar |
[ 083.016 ] | ( ES ) |
Sonra onlar muhakkak cehenneme girecekler. |
[ 083.016 ] | ( NQ ) |
Then, verily they will indeed enter and taste the burning flame of Hell. |
[ 083.017 ] | ( KK ) |
ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 083.017 ] | ( MŞ ) |
Sonra da (onlara), İşte (bu azap,) sizin yalanlayıp durduğunuz şeydir! denilecektir. |
[ 083.017 ] | ( AY ) |
Sonra (onlara) şöyle denilecek: İşte (dünyada) inkâr etmiş olduğunuz (azap) budur. |
[ 083.017 ] | ( EO ) |
Sonra da denecek: işte bu, sizin o tekzîb edip durduğunuz. |
[ 083.017 ] | ( ES ) |
Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek. |
[ 083.017 ] | ( NQ ) |
Then, it will be said to them: "This is what you used to deny!" |
[ 083.018 ] | ( KK ) |
كَلاَّ إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 083.018 ] | ( MŞ ) |
Hayır (gerçek durum, o kâfirlerin zannettiği gibi değildir). İyilerin (müminlerden îmanlarında sâdık ve samimi olanların) kitâbı (amel defterleri), hiç şübhe yok ki, illiyyûndadır. |
[ 083.018 ] | ( AY ) |
Hayır, (o kâfirler gibi, olmayın). Çünkü itâatkâr olan sadıkların kitabları (amelleri) İlliyyîndedir=yedinci kat gökte veya müzeyyen bir kitabda kayıtlıdır. |
[ 083.018 ] | ( EO ) |
Hayır hayır: Çünkü ebrarın yazısı ılliyyîndedir. |
[ 083.018 ] | ( ES ) |
Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn'dedir. |
[ 083.018 ] | ( NQ ) |
Nay! Verily, the Record (writing of the deeds) of Al-Abrar (the pious who fear Allah and avoid evil), is (preserved) in 'Illiyyun. |
[ 083.019 ] | ( KK ) |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 083.019 ] | ( MŞ ) |
İlliyyûn nedir, bilir misin? (İlliyyûnün ne olduğunu sana ne bildirdi?) |
[ 083.019 ] | ( AY ) |
Bildin mi, İlliyyîn nedir? |
[ 083.019 ] | ( EO ) |
Bildinmi ılliyyîn nedir? |
[ 083.019 ] | ( ES ) |
Bildin mi sen, Illiyyîn nedir? |
[ 083.019 ] | ( NQ ) |
And what will make you know what 'Illiyyun is? |
[ 083.020 ] | ( KK ) |
كِتَابٌ مَرْقُومٌ ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 083.020 ] | ( MŞ ) |
O, yazılmış bir kitaptır. |
[ 083.020 ] | ( AY ) |
O, (güzel) yazılmış bir kitabdır. |
[ 083.020 ] | ( EO ) |
Terkıym olunmuş bir kitab. |
[ 083.020 ] | ( ES ) |
Yazılmış bir kitaptır o. |
[ 083.020 ] | ( NQ ) |
A Register inscribed. |
[ 083.021 ] | ( KK ) |
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 083.021 ] | ( MŞ ) |
Ona (o kitâba) (Mukarrebûn) melekler(i) şâhit olur. |
[ 083.021 ] | ( AY ) |
Ona (Mukarrebûn adlı) melekler şahid olur. |
[ 083.021 ] | ( EO ) |
Ki ona mukarrebîn şâhid olurlar. |
[ 083.021 ] | ( ES ) |
Allah'a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar. |
[ 083.021 ] | ( NQ ) |
To which bear witness those nearest (to Allah, i.e. the angels). |
[ 083.022 ] | ( KK ) |
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 083.022 ] | ( MŞ ) |
Şübhe yok ki, iyiler, naîmde (cennet)dirler. (Çeşitli nimetler içindedirler.) |
[ 083.022 ] | ( AY ) |
Muhakkak (Allaha itâat eden) iyi kimseler, nimetleri devamlı olan Naîm cennetinde, |
[ 083.022 ] | ( EO ) |
Haberiniz olsunki ebrar muhakkak bir naîm içindedir. |
[ 083.022 ] | ( ES ) |
Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir. |
[ 083.022 ] | ( NQ ) |
Verily, Al-Abrar (the pious who fear Allah and avoid evil) will be in delight (Paradise). |
[ 083.023 ] | ( KK ) |
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 083.023 ] | ( MŞ ) |
Tahtlar üzerinde etrafı seyrederler. |
[ 083.023 ] | ( AY ) |
Koltuklar üzerinde (neşe ile etrafı) seyrederler. |
[ 083.023 ] | ( EO ) |
Erîkler üzerinde nezaret ederler. |
[ 083.023 ] | ( ES ) |
Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar. |
[ 083.023 ] | ( NQ ) |
On thrones, looking (at all things). |
[ 083.024 ] | ( KK ) |
تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 083.024 ] | ( MŞ ) |
Yüzlerinde nimetlerin sevinç ve parıltısını görürsün. |
[ 083.024 ] | ( AY ) |
Öyle ki, nimetlenmelerinin zevkini yüzlerinden tanırsın. |
[ 083.024 ] | ( EO ) |
Yüzlerinde naîmîn revnakını tanırsın |
[ 083.024 ] | ( ES ) |
Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün. |
[ 083.024 ] | ( NQ ) |
You will recognise in their faces the brightness of delight. |
[ 083.025 ] | ( KK ) |
يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 083.025 ] | ( MŞ ) |
Onlara, mühürlü, hâlis bir (cennet) şarab(ı) içirilir |
[ 083.025 ] | ( AY ) |
Onlara (el değmemiş) mühürlü, saf bir şarabdan içirilir. |
[ 083.025 ] | ( EO ) |
Onlara öyle bir rahîktan sunulur ki mahtum. |
[ 083.025 ] | ( ES ) |
Onlara damgalı saf bir içki sunulur. |
[ 083.025 ] | ( NQ ) |
They will be given to drink pure sealed wine. |
[ 083.026 ] | ( KK ) |
خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 083.026 ] | ( MŞ ) |
Onun mühürü (veya sonu) misktir. (İçinde şarap bulunan kabın mühürü veya o şarabı içmenin sonu misk gibi kokar.) İşte yarışanlar, onun için yarışsınlar (veya artık imrenecekler, ona imrensinler). |
[ 083.026 ] | ( AY ) |
Onun, (içinde şarab bulunan kabın) mühürü misktir. Artık imrensin imrenecekler... |
[ 083.026 ] | ( EO ) |
Hıtamı misk, işte ona imrensin artık imrenenler. |
[ 083.026 ] | ( ES ) |
Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler. |
[ 083.026 ] | ( NQ ) |
The last thereof (that wine) will be the smell of musk, and for this let (all) those strive who want to strive (i.e. hasten earnestly to the obedience of Allah). |
[ 083.027 ] | ( KK ) |
وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْنِيمٍ ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 083.027 ] | ( MŞ ) |
(O şarabın) katkısı (karışımı) tesnîmdendir (en üstün, en seçkin cennet şarabındandır). |
[ 083.027 ] | ( AY ) |
O şarabın katığı Tesnimdendir = kıymeti yüksek bir maddedendir. |
[ 083.027 ] | ( EO ) |
Hem mizacı Tesnîmden. |
[ 083.027 ] | ( ES ) |
Karışımı Tesnim'dendir (En üstün cennet şarabındandır). |
[ 083.027 ] | ( NQ ) |
It (that wine) will be mixed with Tasnim. |
[ 083.028 ] | ( KK ) |
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 083.028 ] | ( MŞ ) |
(O tesnîm), bir pınardır ki, mukarrebler (Adn cennet ehli ancak) ondan (katkısız) içerler. |
[ 083.028 ] | ( AY ) |
O Tesnim bir gözedir ki, mukarreb derecesinde olanlar, sırf (katıksız) ondan içerler. |
[ 083.028 ] | ( EO ) |
Bir çeşmeki mukarrebîn onunla içerler. |
[ 083.028 ] | ( ES ) |
Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o. |
[ 083.028 ] | ( NQ ) |
A spring whereof drink those nearest to Allah. |
[ 083.029 ] | ( KK ) |
إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 083.029 ] | ( MŞ ) |
Şüphesiz o suç işleyenler (müşrikler), (dünyada) îman edenlere gülüyorlardı. |
[ 083.029 ] | ( AY ) |
Şüphesiz o günahkar müşrikler, îman edenlere gülüyorlardı. |
[ 083.029 ] | ( EO ) |
Evet, o cürm işleyenler iyman edenlere gülüyorlardı. |
[ 083.029 ] | ( ES ) |
Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı. |
[ 083.029 ] | ( NQ ) |
Verily! (During the worldly life) those who committed crimes used to laugh at those who believed. |
[ 083.030 ] | ( KK ) |
وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿ ٣٠ ﴾ |
[ 083.030 ] | ( MŞ ) |
(O müşrikler, Müminlerin) yanlarından geçtikleri zaman, birbirlerine göz işaretleri yaparlardı. |
[ 083.030 ] | ( AY ) |
Mü'minler, o kafirlerin yanlarından geçtiklerinde, birbirlerine işaret yaparak (mü'minleri) ayıblıyorlardı. |
[ 083.030 ] | ( EO ) |
Ve onlara uğradıkları zaman birbirlerine göz kırpıyorlardı. |
[ 083.030 ] | ( ES ) |
Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı. |
[ 083.030 ] | ( NQ ) |
And whenever they passed by them, used to wink one to another (in mockery); |
[ 083.031 ] | ( KK ) |
وَإِذَا انْقَلَبُوا إِلَى أَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهِينَ ﴿ ٣١ ﴾ |
[ 083.031 ] | ( MŞ ) |
Evlerine (ailelerine veya taraftarlarına) döndükleri zaman, (alay ettiklerinden dolayı) keyiflenerek dönerlerdi. |
[ 083.031 ] | ( AY ) |
Evlerine (ailelerine) döndükleri zaman, zevk duyarak dönüyorlardı. |
[ 083.031 ] | ( EO ) |
Ve evlerine döndükleri zaman zevklanarak dönüyorlardı. |
[ 083.031 ] | ( ES ) |
Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı. |
[ 083.031 ] | ( NQ ) |
And when they returned to their own people, they would return jesting; |
[ 083.032 ] | ( KK ) |
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلاَءِ لَضَالُّونَ ﴿ ٣٢ ﴾ |
[ 083.032 ] | ( MŞ ) |
Onlar (Müminler)i gördükleri zaman, Şüphe yok ki bunlar, (Peygambere îman ettiklerinden dolayı) sapıklardır. derlerdi. |
[ 083.032 ] | ( AY ) |
Mü'minleri gördükleri vakit: İşte bunlar sapıklardır. diyorlardı. |
[ 083.032 ] | ( EO ) |
Ve onları gördükleri vakıt ha, işte bunlar sapıklar diyorlardı. |
[ 083.032 ] | ( ES ) |
Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı. |
[ 083.032 ] | ( NQ ) |
And when they saw them, they said: "Verily! These have indeed gone astray!" |
[ 083.033 ] | ( KK ) |
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ ﴿ ٣٣ ﴾ |
[ 083.033 ] | ( MŞ ) |
Hâlbuki onlar, Müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi. |
[ 083.033 ] | ( AY ) |
Hâlbuki, üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi. |
[ 083.033 ] | ( EO ) |
Halbuki üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi. |
[ 083.033 ] | ( ES ) |
Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi. |
[ 083.033 ] | ( NQ ) |
But they (disbelievers, sinners) had not been sent as watchers over them (the believers). |
[ 083.034 ] | ( KK ) |
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ ﴿ ٣٤ ﴾ |
[ 083.034 ] | ( MŞ ) |
İşte bugün (ahirette) de Müminler, kâfirlere gülecekler (ve) |
[ 083.034 ] | ( AY ) |
İşte bugün (Âhirette), mü'minler de kâfirlere gülecekler, |
[ 083.034 ] | ( EO ) |
İşte bugün de iyman edenler kâfirlere gülecekler. |
[ 083.034 ] | ( ES ) |
İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek. |
[ 083.034 ] | ( NQ ) |
But this Day (the Day of Resurrection) those who believe will laugh at the disbelievers |
[ 083.035 ] | ( KK ) |
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ﴿ ٣٥ ﴾ |
[ 083.035 ] | ( MŞ ) |
Tahtlar/koltuklar üzerinde (onlara) bakarak: |
[ 083.035 ] | ( AY ) |
Koltuklar üzerinde bakarlarken... |
[ 083.035 ] | ( EO ) |
Erîkler üzerinde nazar edecekler. |
[ 083.035 ] | ( ES ) |
Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar. |
[ 083.035 ] | ( NQ ) |
On (high) thrones, looking (at all things). |
[ 083.036 ] | ( KK ) |
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿ ٣٦ ﴾ |
[ 083.036 ] | ( MŞ ) |
Kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? diye. |
[ 083.036 ] | ( AY ) |
Nasıl, kâfirler ettiklerinin cezasını buldular mı? |
[ 083.036 ] | ( EO ) |
Nasıl kâfirler ettiklerinin cezasını buldularmı? |
[ 083.036 ] | ( ES ) |
Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? |
[ 083.036 ] | ( NQ ) |
Are not the disbelievers paid (fully) for what they used to do? |