TEKVİR SURESİ
[ 081.001 ] | ( KK ) |
إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ﴿ ١ ﴾ |
[ 081.001 ] | ( MŞ ) |
Güneş dürüldüğü (ve ışığı söndürüldüğü) zaman, |
[ 081.001 ] | ( AY ) |
Güneş dürüldüğü (ve ziyası söndürüldüğü) zaman, |
[ 081.001 ] | ( EO ) |
O Güneş dürüldüğü vakıt. |
[ 081.001 ] | ( ES ) |
Güneş katlanıp dürüldüğünde, |
[ 081.001 ] | ( NQ ) |
When the sun Kuwwirat (wound round and lost its light and is overthrown). |
[ 081.002 ] | ( KK ) |
وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ ﴿ ٢ ﴾ |
[ 081.002 ] | ( MŞ ) |
Yıldızlar (kararıp) döküldüğü zaman, |
[ 081.002 ] | ( AY ) |
Yıldızlar bulanıb düştüğü zaman. |
[ 081.002 ] | ( EO ) |
Ve yıldızlar bulandığı vakıt. |
[ 081.002 ] | ( ES ) |
Yıldızlar bulandığında, |
[ 081.002 ] | ( NQ ) |
And when the stars shall fall; |
[ 081.003 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 081.003 ] | ( MŞ ) |
Dağlar (yerinden koparılıp) yürütüldüğü zaman, |
[ 081.003 ] | ( AY ) |
Dağlar yürütüldüğü (toz duman olduğu) zaman, |
[ 081.003 ] | ( EO ) |
Ve dağlar yürütüldüğü vakıt. |
[ 081.003 ] | ( ES ) |
Dağlar yürütüldüğünde, |
[ 081.003 ] | ( NQ ) |
And when the mountains shall made to pass away; |
[ 081.004 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 081.004 ] | ( MŞ ) |
Doğurmak üzere olan develer (veya çok kıymetli mallar) terk edildiği zaman, |
[ 081.004 ] | ( AY ) |
Kıyılmaz (canım) mallar terkedildiği zaman, |
[ 081.004 ] | ( EO ) |
Ve kıyılmaz mallar bırakıldığı vakıt |
[ 081.004 ] | ( ES ) |
Kıyılmaz mallar bırakıldığında, |
[ 081.004 ] | ( NQ ) |
And when the pregnant she-camels shall be neglected; |
[ 081.005 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ ﴿ ٥ ﴾ |
[ 081.005 ] | ( MŞ ) |
Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiği (veya birbirinden haklarını almak üzere diriltildiği ve haklarını aldıktan sonra toprak olduğu) zaman, |
[ 081.005 ] | ( AY ) |
Bütün hayvanlar (kısas için) toplandığı zaman, |
[ 081.005 ] | ( EO ) |
Ve vuhuş toplandığı vakıt |
[ 081.005 ] | ( ES ) |
Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, |
[ 081.005 ] | ( NQ ) |
And when the wild beasts shall be gathered together; |
[ 081.006 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ ﴿ ٦ ﴾ |
[ 081.006 ] | ( MŞ ) |
Denizler kaynatıldığı (ve ateş hâline geldiği) zaman, |
[ 081.006 ] | ( AY ) |
Bütün denizler kaynayıb birbirine karıştığı zaman, |
[ 081.006 ] | ( EO ) |
Ve denizler ateşlendiği vakıt. |
[ 081.006 ] | ( ES ) |
Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde), |
[ 081.006 ] | ( NQ ) |
And when the seas shall become as blazing Fire or shall overflow; |
[ 081.007 ] | ( KK ) |
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ ﴿ ٧ ﴾ |
[ 081.007 ] | ( MŞ ) |
Ruhlar (bedenleriyle) çiftleştirildiği (birleştirildiği) zaman, |
[ 081.007 ] | ( AY ) |
Ruhlar (bedenlerle) çiftleştirildiği zaman, |
[ 081.007 ] | ( EO ) |
nüfus çiftlendiği vakıt. |
[ 081.007 ] | ( ES ) |
Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandığında), |
[ 081.007 ] | ( NQ ) |
And when the souls shall be joined with their bodies; |
[ 081.008 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ ﴿ ٨ ﴾ |
[ 081.008 ] | ( MŞ ) |
O diri diri toprağa gömülen kız (çocuğun)a sorulduğu zaman: |
[ 081.008 ] | ( AY ) |
(8-9) Diri olarak (toprağa) gömülen kız, hangi günahla öldürüldü? sorulduğu zaman. |
[ 081.008 ] | ( EO ) | |
[ 081.008 ] | ( ES ) |
Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, |
[ 081.008 ] | ( NQ ) |
And when the female (infant) buried alive (as the pagan Arabs used to do) shall be questioned. |
[ 081.009 ] | ( KK ) |
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ ﴿ ٩ ﴾ |
[ 081.009 ] | ( MŞ ) |
Hangi günah(ı) yüzünden öldürüldü? diye. |
[ 081.009 ] | ( AY ) |
(8-9) Diri olarak (toprağa) gömülen kız, hangi günahla öldürüldü? sorulduğu zaman. |
[ 081.009 ] | ( EO ) |
Ve o diri gömülen hangi günahla öldürüldü? Sorulduğu vakıt. |
[ 081.009 ] | ( ES ) |
"Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye. |
[ 081.009 ] | ( NQ ) |
For what sin she was killed? |
[ 081.010 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 081.010 ] | ( MŞ ) |
(Herkesin işlemiş olduğu amellerinin melekler tarafından yazılan) defterler(i) açılıp yayıldığı zaman, |
[ 081.010 ] | ( AY ) |
(Herkesin işlemiş olduğu amellerin tesbit edildiği) defterler (hesap için) açıldığı zaman, |
[ 081.010 ] | ( EO ) |
Ve defterler açıldığı vakıt |
[ 081.010 ] | ( ES ) |
Amel defterleri açıldığında, |
[ 081.010 ] | ( NQ ) |
And when the written pages of deeds (good and bad) of every person shall be laid open; |
[ 081.011 ] | ( KK ) |
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ ﴿ ١١ ﴾ |
[ 081.011 ] | ( MŞ ) |
Gök yerinden söküldüğü (gökyüzündeki bütün galâksi, gezegen ve yıldızlar yörüngelerinden çıkarıldığı) zaman, |
[ 081.011 ] | ( AY ) |
Gök yerinden söküldüğü zaman, |
[ 081.011 ] | ( EO ) |
Ve sema' sıyrıldığı vakıt. |
[ 081.011 ] | ( ES ) |
Gök sıyrılıp açıldığında, |
[ 081.011 ] | ( NQ ) |
And when the heaven shall be stripped off and taken away from its place; |
[ 081.012 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 081.012 ] | ( MŞ ) |
Cehennem (daha ziyade) alevlendirildiği zaman, |
[ 081.012 ] | ( AY ) |
Cehennem kızıştırıldığı zaman, |
[ 081.012 ] | ( EO ) |
Ve Cehennem kızıştırıldığı vakıt. |
[ 081.012 ] | ( ES ) |
Cehennem kızıştırıldığında, |
[ 081.012 ] | ( NQ ) |
And when Hell-fire shall be kindled to fierce ablaze. |
[ 081.013 ] | ( KK ) |
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 081.013 ] | ( MŞ ) |
Cennet (müttakîlere1) yaklaştırıldığı zaman: |
[ 081.013 ] | ( AY ) |
Cennet (mü'minlere) yaklaştırıldığı zaman; |
[ 081.013 ] | ( EO ) |
Ve Cennet yaklaştırıldığı vakıt. |
[ 081.013 ] | ( ES ) |
Ve cennet yaklaştırıldığında, |
[ 081.013 ] | ( NQ ) |
And when Paradise shall be brought near, |
[ 081.014 ] | ( KK ) |
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 081.014 ] | ( MŞ ) |
Herkes (dünyada iyi ve kötü) ne hazırlamışsa (onu) bilmiştir
(bilecektir). |
[ 081.014 ] | ( AY ) |
Herkes, (iyi ve kötü) ne hazırlamışsa (onu) bilecektir... |
[ 081.014 ] | ( EO ) |
Anlar bir nefis ne hazırlamıştır. |
[ 081.014 ] | ( ES ) |
Herkes ne getirmiş olduğunu anlar. |
[ 081.014 ] | ( NQ ) |
(Then) every person will know what he has brought (of good and evil). |
[ 081.015 ] | ( KK ) |
فَلاَ أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 081.015 ] | ( MŞ ) |
(Ey kâfirler, hakikat sizin dediğiniz gibi değildir. Kıyâmette bunların hepsi olacaktır. ) Şimdi yemin ederim o (geceleri görünüp gündüzleri) sönen (görünmeyen) (yıdız)lara, |
[ 081.015 ] | ( AY ) |
Şimdi kasem ederim, (geceleyin görünüb gündüz) sönen yıldızlara, |
[ 081.015 ] | ( EO ) |
Şimdi kasem ederim o sinenlere. |
[ 081.015 ] | ( ES ) |
Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara), |
[ 081.015 ] | ( NQ ) |
So verily, I swear by the planets that recede (i.e. disappear during the day and appear during the night). |
[ 081.016 ] | ( KK ) |
اَلْجَوَارِي الْكُنَّسِ ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 081.016 ] | ( MŞ ) |
Akıp akıp yuvasına giden (yörüngesinde dönen) (gezegen)lere, |
[ 081.016 ] | ( AY ) |
Dolaşıb dolaşıb yuvasına giren gezegenlere, |
[ 081.016 ] | ( EO ) |
O akıp akıp yuvasına girenlere |
[ 081.016 ] | ( ES ) |
O akıp akıp yuvasına gidenlere, |
[ 081.016 ] | ( NQ ) |
And by the planets that move swiftly and hide themselves, |
[ 081.017 ] | ( KK ) |
وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 081.017 ] | ( MŞ ) |
Karanlığa yöneldiği zaman geceye (ve) |
[ 081.017 ] | ( AY ) |
Karanlığa arka verdiği zaman o geceye, |
[ 081.017 ] | ( EO ) |
Ve yöneldiği dem o geceye. |
[ 081.017 ] | ( ES ) |
Yöneldiği an geceye, |
[ 081.017 ] | ( NQ ) |
And by the night as it departs; |
[ 081.018 ] | ( KK ) |
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 081.018 ] | ( MŞ ) |
(Tan yeri) ağarmaya başladığı zaman sabaha yemin olsun ki: |
[ 081.018 ] | ( AY ) |
Ağardığı zaman o sabaha ki, |
[ 081.018 ] | ( EO ) |
Ve nefeslendiği dem o sabahaki. |
[ 081.018 ] | ( ES ) |
Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki, |
[ 081.018 ] | ( NQ ) |
And by the dawn as it brightens; |
[ 081.019 ] | ( KK ) |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 081.019 ] | ( MŞ ) |
Muhakkak o (Kur'ân), (Allah katında) çok şerefli bir resûlün (Cebrâîl aleyhisselâmın) (Hak teâlâdan) getirdiği bir kelâmdır. |
[ 081.019 ] | ( AY ) |
Muhakkak bu Kurân (Allah katında) kerim olan bir elçinin (Cebrâil aleyhisselâmın) getirdiği kelâmdır. |
[ 081.019 ] | ( EO ) |
Muhakkak o (Kur'an)i kerîm bir Resulün getirdiği kelâmdır |
[ 081.019 ] | ( ES ) |
Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür. |
[ 081.019 ] | ( NQ ) |
Verily, this is the Word (this Qur'an brought by) a most honourable messenger [Jibrael (Gabriel), from Allah to the Prophet Muhammad ( )]. |
[ 081.020 ] | ( KK ) |
ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 081.020 ] | ( MŞ ) |
(O resûl ki,) pek kuvvetlidir. Arş'ın sâhibi (olan Allah) katında çok itibarlıdır. |
[ 081.020 ] | ( AY ) |
Bir elçi ki, pek kuvvetlidir. Arşın sahibi (Allah) katında yüksek bir mevki sahibidir. |
[ 081.020 ] | ( EO ) |
Bir Resulki pek kuvvetli, metîn, Zül'arşın nezdinde mekîn. |
[ 081.020 ] | ( ES ) |
O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır. |
[ 081.020 ] | ( NQ ) |
Owner of power, and high rank with (Allah) the Lord of the Throne, |
[ 081.021 ] | ( KK ) |
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 081.021 ] | ( MŞ ) |
Ona orada (melekler arasında) itâat edilir (ve vahiy konusunda kendisine) güvenilir. |
[ 081.021 ] | ( AY ) |
( O elçi, melekler arasında kendisine) orada itâat olunandır; hem de (vahye karşı) emindir. |
[ 081.021 ] | ( EO ) |
Muta' orada, emîn. |
[ 081.021 ] | ( ES ) |
Orada ona itaat edilir, güvenilir. |
[ 081.021 ] | ( NQ ) |
Obeyed (by the angels), trustworthy there (in the heavens). |
[ 081.022 ] | ( KK ) |
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 081.022 ] | ( MŞ ) |
Sizin arkadaşınız (Muhammed aleyhisselâm, Mekke ehlinin iftira ve iddia ettiği gibi), asla bir mecnûn değildir. |
[ 081.022 ] | ( AY ) |
(Ey Kureyş topluluğu!) Sizin arkadaşınız (Hazret-i Peygamber, kâfirlerin benzettiği gibi), bir mecnûn değildir. |
[ 081.022 ] | ( EO ) |
Yoksa sahibiniz mecnun değil. |
[ 081.022 ] | ( ES ) |
Arkadaşınızı cin çarpmış değildir. |
[ 081.022 ] | ( NQ ) |
And (O people) your companion (Muhammad ( )) is not a madman; |
[ 081.023 ] | ( KK ) |
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 081.023 ] | ( MŞ ) |
Yemin olsun ki o (sâhibiniz Muhammed aleyhisselâm) onu (Cebrâîl aleyhisselâmı) apaçık ufukda (doğunun en yüksek yerinde aslî sûretinde) gördü. |
[ 081.023 ] | ( AY ) |
And olsun ki, Peygamber, o Cebrâili açık ufukta gördü. |
[ 081.023 ] | ( EO ) |
Vallahi gördü onu açık ufukta. |
[ 081.023 ] | ( ES ) |
Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü. |
[ 081.023 ] | ( NQ ) |
And indeed he (Muhammad ( )) saw him [Jibrael (Gabriel)] in the clear horizon (towards the east). |
[ 081.024 ] | ( KK ) |
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 081.024 ] | ( MŞ ) |
O (Peygamberim Muhammed aleyhisselâm), gayb hakkında (size verdiği bilgi ve haberlerden dolayı) asla suçlu (veya kendisine bildiren vahiyleri kısan ve saklayan bir cimri) de değildir. |
[ 081.024 ] | ( AY ) |
Peygamber, vahy üzerine itham edilir de değil... |
[ 081.024 ] | ( EO ) |
Ve o ğayb üzerine kıskanılır değil. |
[ 081.024 ] | ( ES ) |
O, gayb hakkında cimri de değildir. |
[ 081.024 ] | ( NQ ) |
And he (Muhammad ( )) withholds not a knowledge of the unseen. |
[ 081.025 ] | ( KK ) |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 081.025 ] | ( MŞ ) |
O (Kur'ân,) taşlanmış (Allah'ın rahmetinden kovulmuş) şeytanın sözü değildir. |
[ 081.025 ] | ( AY ) |
Kurân da, Allahın rahmetinden koğulmuş bir şeytanın sözü değil... |
[ 081.025 ] | ( EO ) |
Ve o bir racîm Şeytanın sözü değil. |
[ 081.025 ] | ( ES ) |
O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir. |
[ 081.025 ] | ( NQ ) |
And it (the Qur'an) is not the word of the outcast Shaitan (Satan). |
[ 081.026 ] | ( KK ) |
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 081.026 ] | ( MŞ ) |
(Ey kâfirler, hak yolu bırakarak yanlış bir yola girmişsiniz!) Bu durumda nereye gidiyorsunuz? |
[ 081.026 ] | ( AY ) |
O hâlde (ey şaşkın kâfirler), nereye gidiyorsunuz? |
[ 081.026 ] | ( EO ) |
Siz nereye gidiyorsunuz? |
[ 081.026 ] | ( ES ) |
Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz? |
[ 081.026 ] | ( NQ ) |
Then where are you going? |
[ 081.027 ] | ( KK ) |
إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 081.027 ] | ( MŞ ) |
O (Kur'ân), bütün âlemlere (insan ve cinlere) bir zikir (öğüt)ten başka bir şey değildir. |
[ 081.027 ] | ( AY ) |
O Kurân, ancak bir öğüddür, bütün âlemler (insan ve cinler) için; |
[ 081.027 ] | ( EO ) |
O hâlıs bir zikirdir âlemin için |
[ 081.027 ] | ( ES ) |
O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir, |
[ 081.027 ] | ( NQ ) |
Verily, this (the Qur'an) is no less than a Reminder to (all) the 'Alamin (mankind and jinns). |
[ 081.028 ] | ( KK ) |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 081.028 ] | ( MŞ ) |
(Şöyle ki:) O (Kur'ân,) sizden ancak (hakikate tâlip olup) doğru yolu bulmak isteyenler için (bir hidâyettir). |
[ 081.028 ] | ( AY ) |
İçinizden dürüst olmak istiyenler için... |
[ 081.028 ] | ( EO ) |
İçinizden müstekîm olmak dileyenler için. |
[ 081.028 ] | ( ES ) |
İçinizden doğru gitmek isteyenler için. |
[ 081.028 ] | ( NQ ) |
To whomsoever among you who wills to walk straight, |
[ 081.029 ] | ( KK ) |
وَمَا تَشَاءُونَ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 081.029 ] | ( MŞ ) |
(Şunu iyi bilin ki,) âlemlerin Rabbi olan Allah, (sizin hak üzere
istikâmette olmanız konusunda gösterdiğiniz isteği) dilemedik (ve
yaratmadık)ça, sizler (Hak teâlânın râzı olduğu yolu) dileyemez
(bulamaz)sınız. |
[ 081.029 ] | ( AY ) |
Fakat âlemlerin Rabbi olan Allah, (sizin dürüst olmanızı) dilemeyince, siz dileyemezsiniz. (Daima Allahın kudret ve iradesi altındasınız.) |
[ 081.029 ] | ( EO ) |
Fakat o âlemlerin rabbı Allah dilemeyince siz dilemezsiniz. |
[ 081.029 ] | ( ES ) |
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz. |
[ 081.029 ] | ( NQ ) |
And you will not, unless (it be) that Allah wills, the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists). |