HAKKA SURESİ

[ 069.001 ] ( KK )

ÇáúÍóÇÞøóÉõ ﴿ ١ ﴾

[ 069.001 ] ( MŞ )

 

[ 069.001 ] ( AY )

(Vukuu bir gerçek olan) o kıyâmet!...

[ 069.001 ] ( EO )

O Hâkka.

[ 069.001 ] ( ES )

(Gerçekleşecek) Kıyamet!

[ 069.001 ] ( NQ )

The Reality (i.e. the Day of Resurrection)!

[ 069.002 ] ( KK )

ãóÇ ÇáúÍóÇÞøóÉõ ﴿ ٢ ﴾

[ 069.002 ] ( MŞ )

 

[ 069.002 ] ( AY )

Nedir o kıyâmet?

[ 069.002 ] ( EO )

Ne Hâkka?

[ 069.002 ] ( ES )

Nedir, o Kıyamet?

[ 069.002 ] ( NQ )

What is the Reality?

[ 069.003 ] ( KK )

æóãóÇ ÃóÏúÑóÇßó ãóÇ ÇáúÍóÇÞøóÉõ ﴿ ٣ ﴾

[ 069.003 ] ( MŞ )

 

[ 069.003 ] ( AY )

Kıyâmeti, sana hangi şey bildirdi? (Sen, künhünü bilemezsin).

[ 069.003 ] ( EO )

Ve ne bildirdi sana dirayetle? Nedir o Hâkka?

[ 069.003 ] ( ES )

Gerçekleşenin (Kıaymetin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?

[ 069.003 ] ( NQ )

And what will make you know what the Reality is?

[ 069.004 ] ( KK )

ßóÐøóÈóÊú ËóãõæÏõ æóÚóÇÏñ ÈöÇáúÞóÇÑöÚóÉö ﴿ ٤ ﴾

[ 069.004 ] ( MŞ )

 

[ 069.004 ] ( AY )

(Sâlih’in kavmi) Semûd ve (Hûd’un kavmi) Âd, o kıyâmete inanmadı.

[ 069.004 ] ( EO )

İnanmadı Semud-ü Âd o karıaya.

[ 069.004 ] ( ES )

Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.

[ 069.004 ] ( NQ )

Thamud and 'Ad people denied the Qari'ah [the striking Hour (of Judgement)]!

[ 069.005 ] ( KK )

ÝóÃóãøóÇ ËóãõæÏõ ÝóÃõåúáößõæÇ ÈöÇáØøóÇÛöíóÉö ﴿ ٥ ﴾

[ 069.005 ] ( MŞ )

 

[ 069.005 ] ( AY )

Amma Semûd, azgınlıkları sebebiyle (korkunç bir ses ve sarsıntı ile) helâk edildiler.

[ 069.005 ] ( EO )

Amma Semud ihlâk ediliverdiler o tâgıye ile.

[ 069.005 ] ( ES )

Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.

[ 069.005 ] ( NQ )

As for Thamud, they were destroyed by the awful cry!

[ 069.006 ] ( KK )

æóÃóãøóÇ ÚóÇÏñ ÝóÃõåúáößõæÇ ÈöÑöíÍò ÕóÑúÕóÑò ÚóÇÊöíóÉò ﴿ ٦ ﴾

[ 069.006 ] ( MŞ )

 

[ 069.006 ] ( AY )

Âd Kavmine gelince; onlar da kasıp kavuran şiddetli bir rüzgâr ile helâk edildiler.

[ 069.006 ] ( EO )

Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgârı, azgın bir fırtına ile.

[ 069.006 ] ( ES )

Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.

[ 069.006 ] ( NQ )

And as for 'Ad, they were destroyed by a furious violent wind;

[ 069.007 ] ( KK )

ÓóÎøóÑóåóÇ Úóáóíúåöãú ÓóÈúÚó áóíóÇáò æóËóãóÇäöíóÉó ÃóíøóÇãò ÍõÓõæãðÇ ÝóÊóÑóì ÇáúÞóæúãó ÝöíåóÇ ÕóÑúÚóì ßóÃóäøóåõãú ÃóÚúÌóÇÒõ äóÎúáò ÎóÇæöíóÉò ﴿ ٧ ﴾

[ 069.007 ] ( MŞ )

 

[ 069.007 ] ( AY )

Allah o fırtınayı, üzerlerine yedi gece ve sekiz gün arka arkaya musallat etti. (Orada bulunaydın) bu kavmin o fırtınada yıkılıp kaldığını görürdün; sanki onlar, içleri kof hurma kütükleri idiler.

[ 069.007 ] ( EO )

Müsellat etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün husûm halinde: köklerini kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmı o müddet zarfında yıkıla kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler.

[ 069.007 ] ( ES )

Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

[ 069.007 ] ( NQ )

Which Allah imposed on them for seven nights and eight days in succession, so that you could see men lying overthrown (destroyed), as if they were hollow trunks of date-palms!

[ 069.008 ] ( KK )

Ýóåóáú ÊóÑóì áóåõãú ãöäú ÈóÇÞöíóÉò ﴿ ٨ ﴾

[ 069.008 ] ( MŞ )

 

[ 069.008 ] ( AY )

Şimdi onlardan, görüyor musun bir geri kalan?

[ 069.008 ] ( EO )

Bak şimdi görebilirmisin onlardan bir bekıyye

[ 069.008 ] ( ES )

Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?

[ 069.008 ] ( NQ )

Do you see any remnants of them?

[ 069.009 ] ( KK )

æóÌóÇÁó ÝöÑúÚóæúäõ æóãóäú ÞóÈúáóåõ æóÇáúãõÄúÊóÝößóÇÊõ ÈöÇáúÎóÇØöÆóÉö ﴿ ٩ ﴾

[ 069.009 ] ( MŞ )

 

[ 069.009 ] ( AY )

Fir'avun da, ondan öncekiler de, Lût kavminin kasabalar halkı da, hep o hatayı (şirk ve isyanı) işlediler.

[ 069.009 ] ( EO )

Firavin de geldi, ondan evvelkiler de, mü'tefikeler de hep o hatâ ile.

[ 069.009 ] ( ES )

Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler.

[ 069.009 ] ( NQ )

And Fir'aun (Pharaoh), and those before him, and the cities overthrown [the towns of the people of [Lout (Lot)] committed sin,

[ 069.010 ] ( KK )

ÝóÚóÕóæúÇ ÑóÓõæáó ÑóÈøöåöãú ÝóÃóÎóÐóåõãú ÃóÎúÐóÉð ÑóÇÈöíóÉð ﴿ ١٠ ﴾

[ 069.010 ] ( MŞ )

 

[ 069.010 ] ( AY )

Böylece Rablerinin peygamberine isyan ettiler. Bunun üzerine gittikçe artan şiddetli bir azap kendilerini yakalayıverdi.

[ 069.010 ] ( EO )

Hep rablarının Resulüne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile.

[ 069.010 ] ( ES )

Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

[ 069.010 ] ( NQ )

And they disobeyed their Lord's Messenger, so He punished them with a strong punishment.

[ 069.011 ] ( KK )

ÅöäøóÇ áóãøóÇ ØóÛóì ÇáúãóÇÁõ ÍóãóáúäóÇßõãú Ýöí ÇáúÌóÇÑöíóÉö ﴿ ١١ ﴾

[ 069.011 ] ( MŞ )

 

[ 069.011 ] ( AY )

Gerçekten biz, (Nûh zamanında) su taştığı vakit, sizi (varlığınıza sebep olan atalarınızı) gemide biz taşıdık;

[ 069.011 ] ( EO )

Halbuki biz o su tuğyan ettiği vakıt sizi akan gemide taşıdık.

[ 069.011 ] ( ES )

Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.

[ 069.011 ] ( NQ )

Verily! When the water rose beyond its limits [Nuh's (Noah) Flood], We carried you (mankind) in the floating [ship that was constructed by Nuh (Noah)].

[ 069.012 ] ( KK )

áöäóÌúÚóáóåóÇ áóßõãú ÊóÐúßöÑóÉð æóÊóÚöíóåóÇ ÃõÐõäñ æóÇÚöíóÉñ ﴿ ١٢ ﴾

[ 069.012 ] ( MŞ )

 

[ 069.012 ] ( AY )

Onu (mü'minleri kurtarıp da kâfirleri boğmamızı) size bir ibret yapalım ve onu belleyip saklıyan kulaklar saklasın diye...

[ 069.012 ] ( EO )

Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

[ 069.012 ] ( ES )

Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

[ 069.012 ] ( NQ )

That We might make it a remembrance for you, and the keen ear (person) may (hear and) understand it.

[ 069.013 ] ( KK )

ÝóÅöÐóÇ äõÝöÎó Ýöí ÇáÕøõæÑö äóÝúÎóÉñ æóÇÍöÏóÉñ ﴿ ١٣ ﴾

[ 069.013 ] ( MŞ )

 

[ 069.013 ] ( AY )

Çünkü Sûr’a ilk üfürülüş üfürüldüğü,

[ 069.013 ] ( EO )

Çünkü sur üfürülüp de bir tek nefha.

[ 069.013 ] ( ES )

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

[ 069.013 ] ( NQ )

Then when the Trumpet will be blown with one blowing (the first one),

[ 069.014 ] ( KK )

æóÍõãöáóÊö ÇáúÃóÑúÖõ æóÇáúÌöÈóÇáõ ÝóÏõßøóÊóÇ ÏóßøóÉð æóÇÍöÏóÉð ﴿ ١٤ ﴾

[ 069.014 ] ( MŞ )

 

[ 069.014 ] ( AY )

Yer ve dağlar kaldırılıp da bir çarpılış çarpıldıkları zaman,

[ 069.014 ] ( EO )

O yer ve dağlar yükletilip arkasından da bir çarpılış çarpıldılar mı bir daf'a.

[ 069.014 ] ( ES )

Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

[ 069.014 ] ( NQ )

And the earth and the mountains shall be removed from their places, and crushed with a single crushing,

[ 069.015 ] ( KK )

ÝóíóæúãóÆöÐò æóÞóÚóÊö ÇáúæóÇÞöÚóÉõ ﴿ ١٥ ﴾

[ 069.015 ] ( MŞ )

 

[ 069.015 ] ( AY )

İşte o gün, kıyâmet kopmuştur.

[ 069.015 ] ( EO )

İşte o gün o vâkıa vukua gelmiştir

[ 069.015 ] ( ES )

İşte o gün olacak olur.

[ 069.015 ] ( NQ )

Then on that Day shall the (Great) Event befall,

[ 069.016 ] ( KK )

æóÇäúÔóÞøóÊö ÇáÓøóãóÇÁõ Ýóåöíó íóæúãóÆöÐò æóÇåöíóÉñ ﴿ ١٦ ﴾

[ 069.016 ] ( MŞ )

 

[ 069.016 ] ( AY )

Gök de yarılmış; o gün, o da sarkmıştır.

[ 069.016 ] ( EO )

Ve Semâ yarılmış o da o gün sarkmıştır,.

[ 069.016 ] ( ES )

O gün gök yarılmış, sarkmıştır.

[ 069.016 ] ( NQ )

And the heaven will split asunder, for that Day it (the heaven will be frail (weak), and torn up,

[ 069.017 ] ( KK )

æóÇáúãóáóßõ Úóáóì ÃóÑúÌóÇÆöåóÇ æóíóÍúãöáõ ÚóÑúÔó ÑóÈøößó ÝóæúÞóåõãú íóæúãóÆöÐò ËóãóÇäöíóÉñ ﴿ ١٧ ﴾

[ 069.017 ] ( MŞ )

 

[ 069.017 ] ( AY )

Melekler de semânın etrafındadırlar. O gün Rabbinin arşını, üstlerinde (boyunlarında) sekiz melek taşır.

[ 069.017 ] ( EO )

Öyle ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün rabbının Arşını sekiz hâmil olur.

[ 069.017 ] ( ES )

Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.

[ 069.017 ] ( NQ )

And the angels will be on its sides, and eight angels will, that Day, bear the Throne of your Lord above them.

[ 069.018 ] ( KK )

íóæúãóÆöÐò ÊõÚúÑóÖõæäó áÇó ÊóÎúÝóì ãöäúßõãú ÎóÇÝöíóÉñ ﴿ ١٨ ﴾

[ 069.018 ] ( MŞ )

 

[ 069.018 ] ( AY )

O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz; öyle ki, gizli bir haliniz kalmaz.

[ 069.018 ] ( EO )

O gün arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

[ 069.018 ] ( ES )

O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

[ 069.018 ] ( NQ )

That Day shall you be brought to Judgement, not a secret of you will be hidden.

[ 069.019 ] ( KK )

ÝóÃóãøóÇ ãóäú ÃõæÊöíó ßöÊóÇÈóåõ Èöíóãöíäöåö ÝóíóÞõæáõ åóÇÄõãõ ÇÞúÑóÁõæÇ ßöÊóÇÈöíóåú ﴿ ١٩ ﴾

[ 069.019 ] ( MŞ )

 

[ 069.019 ] ( AY )

İşte o vakit, kitabı sağ eline verilmiş olan kimse der ki: “ Gelin, kitabımı okuyun.

[ 069.019 ] ( EO )

İşte o vakıt kitabına sağıyle irdirilmiş olan kimse der ki: ha alın okuyun kitabımı.

[ 069.019 ] ( ES )

Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

[ 069.019 ] ( NQ )

Then as for him who will be given his Record in his right hand will say: "Take, read my Record!

[ 069.020 ] ( KK )

Åöäøöí ÙóäóäúÊõ Ãó äøöí ãõáÇóÞò ÍöÓóÇÈöíóåú ﴿ ٢٠ ﴾

[ 069.020 ] ( MŞ )

 

[ 069.020 ] ( AY )

Çünkü ben, hesabıma kavuşacağımı sezmiştim.”

[ 069.020 ] ( EO )

Çünkü ben sezmiştim ki ben kavuşacağım hisabıma.

[ 069.020 ] ( ES )

"Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.

[ 069.020 ] ( NQ )

Surely, I did believe that I shall meet my Account!

[ 069.021 ] ( KK )

Ýóåõæó Ýöí ÚöíÔóÉò ÑóÇÖöíóÉò ﴿ ٢١ ﴾

[ 069.021 ] ( MŞ )

 

[ 069.021 ] ( AY )

Artık, hoşnut (ve razı olduğu) hayatta,

[ 069.021 ] ( EO )

Artık o, hoşnud bir hayatta.

[ 069.021 ] ( ES )

Artık o hoşnut bir hayattadır.

[ 069.021 ] ( NQ )

So he shall be in a life, well-pleasing.

[ 069.022 ] ( KK )

Ýöí ÌóäøóÉò ÚóÇáöíóÉò ﴿ ٢٢ ﴾

[ 069.022 ] ( MŞ )

 

[ 069.022 ] ( AY )

Yüksek bir cennettedir.

[ 069.022 ] ( EO )

Yüksek bir Cennettedir.

[ 069.022 ] ( ES )

Yüksek bir cennettedir.

[ 069.022 ] ( NQ )

In a lofty Paradise,

[ 069.023 ] ( KK )

ÞõØõæÝõåóÇ ÏóÇäöíóÉñ ﴿ ٢٣ ﴾

[ 069.023 ] ( MŞ )

 

[ 069.023 ] ( AY )

(Meyvelerinin) devşirilmeleri yakından...

[ 069.023 ] ( EO )

Divşirimleri yakında.

[ 069.023 ] ( ES )

Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.

[ 069.023 ] ( NQ )

The fruits in bunches whereof will be low and near at hand.

[ 069.024 ] ( KK )

ßõáõæÇ æóÇÔúÑóÈõæÇ åóäöíÆðÇ ÈöãóÇ ÃóÓúáóÝúÊõãú Ýöí ÇáúÃóíøóÇãö ÇáúÎóÇáöíóÉö ﴿ ٢٤ ﴾

[ 069.024 ] ( MŞ )

 

[ 069.024 ] ( AY )

(Allah, onlara şöyle buyurur): “ Yeyin, için, âfiyet olsun; (dünyadaki) geçmiş günlerde takdim ettiğiniz sâlih amellere karşılık olarak.”

[ 069.024 ] ( EO )

Yeyin için afiyet olsun, takdim ettiklerinize mukabil geçmiş günlerde.

[ 069.024 ] ( ES )

"Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için." (denir).

[ 069.024 ] ( NQ )

Eat and drink at ease for that which you have sent on before you in days past!

[ 069.025 ] ( KK )

æóÃóãøóÇ ãóäú ÃõæÊöíó ßöÊóÇÈóåõ ÈöÔöãóÇáöåö ÝóíóÞõæáõ íóÇáóíúÊóäöí áóãú ÃõæÊó ßöÊóÇÈöíóåú ﴿ ٢٥ ﴾

[ 069.025 ] ( MŞ )

 

[ 069.025 ] ( AY )

Kitabı sol eline verilmiş olan ise, der ki: “ Eyvah! Keşke kitabım bana verilmeseydi...

[ 069.025 ] ( EO )

Amma kitabına soliyle irdirilmiş olan da der ki: eyvah keşke erdirilmese idim kitabıma.

[ 069.025 ] ( ES )

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

[ 069.025 ] ( NQ )

But as for him who will be given his Record in his left hand, will say: "I wish that I had not been given my Record!

[ 069.026 ] ( KK )

æóáóãú ÃóÏúÑö ãóÇ ÍöÓóÇÈöíóåú ﴿ ٢٦ ﴾

[ 069.026 ] ( MŞ )

 

[ 069.026 ] ( AY )

Hesabımın da ne olduğunu bilmeseydim.

[ 069.026 ] ( EO )

Ve vâkıf olmasa idim ne imiş? Hisabıma.

[ 069.026 ] ( ES )

Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

[ 069.026 ] ( NQ )

And that I had never known, how my Account is?
 

[ 069.027 ] ( KK )

íóÇáóíúÊóåóÇ ßóÇäóÊö ÇáúÞóÇÖöíóÉó ﴿ ٢٧ ﴾

[ 069.027 ] ( MŞ )

 

[ 069.027 ] ( AY )

Ne olurdu, o ölüm kat’î olaydı (da bir daha dirilmeseydim!)

[ 069.027 ] ( EO )

Nolurdu iş bitiren olaydı o ölüm.

[ 069.027 ] ( ES )

Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.

[ 069.027 ] ( NQ )

I wish, would that it had been my end (death)!

[ 069.028 ] ( KK )

ãóÇ ÃóÛúäóì Úóäøöí ãóÇáöíóåú ﴿ ٢٨ ﴾

[ 069.028 ] ( MŞ )

 

[ 069.028 ] ( AY )

Malım bana bir fayda vermedi.

[ 069.028 ] ( EO )

Hiç bir şey'e yaramadı benden yana malım.

[ 069.028 ] ( ES )

Malım bana hiç fayda vermedi.

[ 069.028 ] ( NQ )

My wealth has not availed me,
 

[ 069.029 ] ( KK )

åóáóßó Úóäøöí ÓõáúØóÇäöíóåú ﴿ ٢٩ ﴾

[ 069.029 ] ( MŞ )

 

[ 069.029 ] ( AY )

Bütün saltanatım (varım-yoğum) benden ayrılıp mahvoldu.”

[ 069.029 ] ( EO )

Mahv oldu benden saltanat-ü sâmanım.

[ 069.029 ] ( ES )

Gücüm de benden yok olup gitti."

[ 069.029 ] ( NQ )

My power and arguments (to defend myself) have gone from me!"

[ 069.030 ] ( KK )

ÎõÐõæåõ ÝóÛõáøõæåõ ﴿ ٣٠ ﴾

[ 069.030 ] ( MŞ )

 

[ 069.030 ] ( AY )

(Allah şöyle buyurur): “ Tutun onu, hemen bağlayın onu.

[ 069.030 ] ( EO )

Tutun onu hemen bağlayın onu.

[ 069.030 ] ( ES )

(Zebanilere şöyle denir): "Onu yakalayın da bağlayın."

[ 069.030 ] ( NQ )

(It will be said): "Seize him and fetter him,

[ 069.031 ] ( KK )

Ëõãøó ÇáúÌóÍöíãó Õóáøõæåõ ﴿ ٣١ ﴾

[ 069.031 ] ( MŞ )

 

[ 069.031 ] ( AY )

Sonra onu cehenneme atın.

[ 069.031 ] ( EO )

Sonra ancak Cahîme yaslayın onu

[ 069.031 ] ( ES )

"Sonra cehenneme atın onu."

[ 069.031 ] ( NQ )

Then throw him in the blazing Fire.

[ 069.032 ] ( KK )

Ëõãøó Ýöí ÓöáúÓöáóÉò ÐóÑúÚõåóÇ ÓóÈúÚõæäó ÐöÑóÇÚðÇ ÝóÇÓúáõßõæåõ ﴿ ٣٢ ﴾

[ 069.032 ] ( MŞ )

 

[ 069.032 ] ( AY )

Sonra, boyu yetmiş arşın bir zincirde, onu oraya sürün.”

[ 069.032 ] ( EO )

Sonra bir zincirde, ki boyu yetmiş arşın, yollayın onu.

[ 069.032 ] ( ES )

"Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun."

[ 069.032 ] ( NQ )

Then fasten him with a chain whereof the length is seventy cubits!

[ 069.033 ] ( KK )

Åöäøóåõ ßóÇäó áÇó íõÄúãöäõ ÈöÇááøóåö ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ٣٣ ﴾

[ 069.033 ] ( MŞ )

 

[ 069.033 ] ( AY )

Çünkü o, yüce Allah’a îman etmiyordu.

[ 069.033 ] ( EO )

Çünkü o Allahu azîmüşşana inanmıyordu.

[ 069.033 ] ( ES )

Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.

[ 069.033 ] ( NQ )

Verily, He used not to believe in Allah, the Most Great,

[ 069.034 ] ( KK )

æóáÇó íóÍõÖøõ Úóáóì ØóÚóÇãö ÇáúãöÓúßöíäö ﴿ ٣٤ ﴾

[ 069.034 ] ( MŞ )

 

[ 069.034 ] ( AY )

Yoksulların yiyeceğine hiç bakmıyor, teşvik etmiyordu.

[ 069.034 ] ( EO )

Ve fukaranın yiyeceğine hiç bakmıyordu.

[ 069.034 ] ( ES )

Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

[ 069.034 ] ( NQ )

And urged not on the feeding of Al-Miskin (the poor),

[ 069.035 ] ( KK )

ÝóáóíúÓó áóåõ Çáúíóæúãó åóÇåõäóÇ Íóãöíãñ ﴿ ٣٥ ﴾

[ 069.035 ] ( MŞ )

 

[ 069.035 ] ( AY )

Bugün de ona, burada (yardım edecek) bir yakın yok;

[ 069.035 ] ( EO )

Bu gün de ona yok kanı sıcak bir hısım.

[ 069.035 ] ( ES )

Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

[ 069.035 ] ( NQ )

So no friend has he here this Day,

[ 069.036 ] ( KK )

æóáÇó ØóÚóÇãñ ÅöáÇøó ãöäú ÛöÓúáöíäò ﴿ ٣٦ ﴾

[ 069.036 ] ( MŞ )

 

[ 069.036 ] ( AY )

Cehennemliklerin irininden başka bir yiyecek de yok...

[ 069.036 ] ( EO )

Ne de bir taam, bir «gıslîn» den başka.

[ 069.036 ] ( ES )

Bir irinden başka yiyecek de yok.

[ 069.036 ] ( NQ )

Nor any food except filth from the washing of wounds,

[ 069.037 ] ( KK )

áÇó íóÃúßõáõåõ ÅöáÇøó ÇáúÎóÇØöÆõæäó ﴿ ٣٧ ﴾

[ 069.037 ] ( MŞ )

 

[ 069.037 ] ( AY )

Onu, ancak kâfirler yer.

[ 069.037 ] ( EO )

Ki onu kimse yemez hatâkâr canîlerden başka.

[ 069.037 ] ( ES )

Onu günahkârlardan başkası yemez.

[ 069.037 ] ( NQ )

None will eat except the Khati'un (sinners, disbelievers, polytheists, etc.).

[ 069.038 ] ( KK )

ÝóáÇó ÃõÞúÓöãõ ÈöãóÇ ÊõÈúÕöÑõæäó ﴿ ٣٨ ﴾

[ 069.038 ] ( MŞ )

 

[ 069.038 ] ( AY )

Artık kasem ederim, gördüklerinize;

[ 069.038 ] ( EO )

Artık yok, kasem ederimki gördüklerinize.

[ 069.038 ] ( ES )

Andolsun gördüklerinize,

[ 069.038 ] ( NQ )

So I swear by whatsoever you see,

[ 069.039 ] ( KK )

æóãóÇ áÇó ÊõÈúÕöÑõæäó ﴿ ٣٩ ﴾

[ 069.039 ] ( MŞ )

 

[ 069.039 ] ( AY )

Ve görmediklerinize...

[ 069.039 ] ( EO )

Ve görmediklerinize.

[ 069.039 ] ( ES )

Ve görmediklerinize..

[ 069.039 ] ( NQ )

And by whatsoever you see not,

[ 069.040 ] ( KK )

Åöäøóåõ áóÞóæúáõ ÑóÓõæáò ßóÑöíãò ﴿ ٤٠ ﴾

[ 069.040 ] ( MŞ )

 

[ 069.040 ] ( AY )

Şüphesiz o Kur’ân, kerîm bir peygamberin (Allah’dan) getirdiği sözdür.

[ 069.040 ] ( EO )

O hiç şübhesiz kerîm bir Resulün getirdiği sözdür.

[ 069.040 ] ( ES )

Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.

[ 069.040 ] ( NQ )

That this is verily the word of an honoured Messenger [i.e. Jibrael (Gabriel) or Muhammad which he has brought from Allah].

[ 069.041 ] ( KK )

æóãóÇ åõæó ÈöÞóæúáö ÔóÇÚöÑò ÞóáöíáÇð ãóÇ ÊõÄúãöäõæäó ﴿ ٤١ ﴾

[ 069.041 ] ( MŞ )

 

[ 069.041 ] ( AY )

O, bir şâir sözü değildir. Siz, pek az inanıp tasdik ediyorsunuz.

[ 069.041 ] ( EO )

Ve o bir şâir sözü değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.

[ 069.041 ] ( ES )

O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.

[ 069.041 ] ( NQ )

It is not the word of a poet, little is that you believe!

[ 069.042 ] ( KK )

æóáÇó ÈöÞóæúáö ßóÇåöäò ÞóáöíáÇð ãóÇ ÊóÐóßøóÑõæäó ﴿ ٤٢ ﴾

[ 069.042 ] ( MŞ )

 

[ 069.042 ] ( AY )

Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.

[ 069.042 ] ( EO )

Bir kâhin sözü de değildir, siz pek az düşünüyorsunuz.

[ 069.042 ] ( ES )

Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!

[ 069.042 ] ( NQ )

Nor is it the word of a soothsayer (or a foreteller), little is that you remember!

[ 069.043 ] ( KK )

ÊóäúÒöíáñ ãöäú ÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٤٣ ﴾

[ 069.043 ] ( MŞ )

 

[ 069.043 ] ( AY )

O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.

[ 069.043 ] ( EO )

O rabbül'âlemînden bir tenzildir.

[ 069.043 ] ( ES )

O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

[ 069.043 ] ( NQ )

This is the Revelation sent down from the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists).

[ 069.044 ] ( KK )

æóáóæú ÊóÞóæøóáó ÚóáóíúäóÇ ÈóÚúÖó ÇáúÃóÞóÇæöíáö ﴿ ٤٤ ﴾

[ 069.044 ] ( MŞ )

 

[ 069.044 ] ( AY )

Eğer o Peygamber, bazı sözler uydurup bize isnad etmeğe kalkışsaydı,

[ 069.044 ] ( EO )

O bize isnaden ba'zı lâflar uydurmağa kalkışsaydı.

[ 069.044 ] ( ES )

O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,

[ 069.044 ] ( NQ )

And if he (Muhammad ) had forged a false saying concerning Us (Allah),

[ 069.045 ] ( KK )

áóÇóÎóÐúäóÇ ãöäúåõ ÈöÇáúíóãöíäö ﴿ ٤٥ ﴾

[ 069.045 ] ( MŞ )

 

[ 069.045 ] ( AY )

Elbette biz O’nu kuvvetle yakalar ve O’ndan intikam alırdık.

[ 069.045 ] ( EO )

Elbette biz onu ondan dolayı yemîniyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır) dık.

[ 069.045 ] ( ES )

Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.

[ 069.045 ] ( NQ )

We surely should have seized him by his right hand (or with power and might),

[ 069.046 ] ( KK )

Ëõãøó áóÞóØóÚúäóÇ ãöäúåõ ÇáúæóÊöíäó ﴿ ٤٦ ﴾

[ 069.046 ] ( MŞ )

 

[ 069.046 ] ( AY )

Sonra da muhakkak O’nun kalp damarlarını keserdik, (boynunu vururduk).

[ 069.046 ] ( EO )

Sonra da ondan vetînini (iliğini) geser atardık.

[ 069.046 ] ( ES )

Sonra da onun şah damarını keser atardık.

[ 069.046 ] ( NQ )

And then certainly should have cut off his life artery (Aorta),

[ 069.047 ] ( KK )

ÝóãóÇ ãöäúßõãú ãöäú ÃóÍóÏò Úóäúåõ ÍóÇÌöÒöíäó ﴿ ٤٧ ﴾

[ 069.047 ] ( MŞ )

 

[ 069.047 ] ( AY )

O vakit, sizden hiç biriniz O’na siper de olamazdınız.

[ 069.047 ] ( EO )

O vakıt sizden hiç biriniz ona siper de olamazdınız.

[ 069.047 ] ( ES )

O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

[ 069.047 ] ( NQ )

And none of you could withhold Us from (punishing) him.

[ 069.048 ] ( KK )

æóÅöäøóåõ áóÊóÐúßöÑóÉñ áöáúãõÊøóÞöíäó ﴿ ٤٨ ﴾

[ 069.048 ] ( MŞ )

 

[ 069.048 ] ( AY )

Gerçekten o Kur’ân, takva sahipleri için bir öğüddür.

[ 069.048 ] ( EO )

Ve o hiç şüphesiz unutulmıyacak bir öğüddür korunacaklar için.

[ 069.048 ] ( ES )

O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür .

[ 069.048 ] ( NQ )

And verily, this Qur'an is a Reminder for the Muttaqun (pious - see V.2:2).

[ 069.049 ] ( KK )

æóÅöäøóÇ áóäóÚúáóãõ Ãóäøó ãöäúßõãú ãõßóÐøöÈöíäó ﴿ ٤٩ ﴾

[ 069.049 ] ( MŞ )

 

[ 069.049 ] ( AY )

Şüphesiz, biz de biliyoruz ki, sizden inanmıyanlar var.

[ 069.049 ] ( EO )

Bununla beraber biz biliyoruzki sizden inanmıyanlar var.

[ 069.049 ] ( ES )

Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.

[ 069.049 ] ( NQ )

And verily, We know that there are some among you that belie (this Qur'an). [Tafsir At-Tabari, Vol. 29, Page 68]

[ 069.050 ] ( KK )

æóÅöäøóåõ áóÍóÓúÑóÉñ Úóáóì ÇáúßóÇÝöÑöíäó ﴿ ٥٠ ﴾

[ 069.050 ] ( MŞ )

 

[ 069.050 ] ( AY )

Muhakkak ki, o Kur’ân, kâfirler için bir pişmanlıktır, (kıyâmet günü, Kur’ân’a îman etmediklerinin nedametini çekeceklerdir).

[ 069.050 ] ( EO )

Ve her halde o, kâfirler üzerinde bir hasrettir.

[ 069.050 ] ( ES )

Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.

[ 069.050 ] ( NQ )

And indeed it (this Qur'an) will be an anguish for the disbelievers (on the Day of Resurrection).

[ 069.051 ] ( KK )

æóÅöäøóåõ áóÍóÞøõ ÇáúíóÞöíäö ﴿ ٥١ ﴾

[ 069.051 ] ( MŞ )

 

[ 069.051 ] ( AY )

Muhakkak o Kur’ân, şüphe götürmez bir gerçektir.

[ 069.051 ] ( EO )

Ve o hiç şübhesiz hakkulyakîndir.

[ 069.051 ] ( ES )

Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.

[ 069.051 ] ( NQ )

And Verily, it (this Qur'an) is an absolute truth with certainty .

[ 069.052 ] ( KK )

ÝóÓóÈøöÍú ÈöÇÓúãö ÑóÈøößó ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ٥٢ ﴾

[ 069.052 ] ( MŞ )

 

[ 069.052 ] ( AY )

O hâlde (Ey Kerîm Rasûl), yüce Rabbini ismiyle tesbih et...

[ 069.052 ] ( EO )

Haydi tesbih et rabbının azîm ismiyle.

[ 069.052 ] ( ES )

O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle.

[ 069.052 ] ( NQ )

So glorify the Name of your Lord, the Most Great.