TAHRİM SURESİ
[ 066.001 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ áöãó ÊõÍóÑøöãõ ãóÇ ÃóÍóáøó Çááøóåõ áóßó ÊóÈúÊóÛöí ãóÑúÖóÇÉó ÃóÒúæóÇÌößó æóÇááøóåõ ÛóÝõæÑñ ÑóÍöíãñ ﴿ ١ ﴾ |
[ 066.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.001 ] | ( AY ) |
Ey Peygamber! Zevcelerinin gönül rızasını arayarak Allah’ın sana helâl kıldığını niçin haram edersin. Bununla beraber (üzülme) Allah Gafûrdur= mağfireti boldur, Rahîm’dir= çok merhametlidir. (Rivâyet edildiğine göre; Peygamber Aleyhisselâtü vesselâm bir defa Hazret-i Hafsa’nın gününde, diğer zeceleri bulunan Hazret-i Mariye ile beraber bulunmuşlar. Buna üzülen Hafsa’nın gönlünü almak için Mariye’yi kendilerine haram kıldılar. İşte bu âyet-i kerîme, bu hadise üzerine nazil olmuş ve Hazret-i Peygamberin de zellesi bağışlanmıştır.) |
[ 066.001 ] | ( EO ) |
Ey o Peygamber! Sana Allahın halâl kıldığını niçin harâm edersin, zevcelerinin hoşnudluğunu ararsın? Maamafih Allah gaffurdur rahîmdir. |
[ 066.001 ] | ( ES ) |
Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir. |
[ 066.001 ] | ( NQ ) |
O Prophet! Why do you ban (for yourself) that which Allah has made lawful to you, seeking to please your wives? And Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful. |
[ 066.002 ] | ( KK ) |
ÞóÏú ÝóÑóÖó Çááøóåõ áóßõãú ÊóÍöáøóÉó ÃóíúãóÇäößõãú æóÇááøóåõ ãóæúáÇóßõãú æóåõæó ÇáúÚóáöíãõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٢ ﴾ |
[ 066.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.002 ] | ( AY ) |
Allah, yeminlerinizin (keffaret sûretiyle) çözülmesini size meşrû kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır ve O, Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîmdir= bütün işlerinde hikmet sahibidir. |
[ 066.002 ] | ( EO ) |
Allah sizin için yemînlerinizin çözümlüğünü farz kılmıştır ve Allah sizin mevlânızdır, hem de alîm hakîm odur. |
[ 066.002 ] | ( ES ) |
Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir. |
[ 066.002 ] | ( NQ ) |
Allah has already ordained for you (O men), the dissolution of your oaths. And Allah is your Maula (Lord, or Master, or Protector, etc.) and He is the All-Knower, the All-Wise. |
[ 066.003 ] | ( KK ) |
æóÅöÐú ÃóÓóÑøó ÇáäøóÈöíøõ Åöáóì ÈóÚúÖö ÃóÒúæóÇÌöåö ÍóÏöíËðÇ ÝóáóãøóÇ äóÈøóÃóÊú Èöåö æóÃóÙúåóÑóåõ Çááøóåõ Úóáóíúåö ÚóÑøóÝó ÈóÚúÖóåõ æóÃóÚúÑóÖó Úóäú ÈóÚúÖò ÝóáóãøóÇ äóÈøóÃóåóÇ Èöåö ÞóÇáóÊú ãóäú ÃóäúÈóÃóßó åóÐóÇ ÞóÇáó äóÈøóÃóäöíó ÇáúÚóáöíãõ ÇáúÎóÈöíÑõ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 066.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.003 ] | ( AY ) |
Hani Peygamber zevcelerinden birine, (Hafsa’ya Mariye’yi kendisine haram kıldığına dair) gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (Hafsa), bunu (Hazret-i Aişe’ye) haber verince; Allah da Peygambere onu (Hafsa’nın ifşasını) açıkladı. Peygamber de, (Hafsa’nın Aişe’ye söylediklerinden) bir kısmını (Hafsa’ya) bildirmiş, bir kısmından bahs etmemişti. Peygamber, ona bu şekilde anlatıverince, (Hafsa): “ Bunu sana kim haber verdi.” dedi. Peygamber de buyurdu ki: “ Bana, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verdi.” |
[ 066.003 ] | ( EO ) |
Ve hani Peygamber zevcelerinin ba'zısına sirr olarak bir söz söylemişti, vaktâki o onu haber verdi, Allah da Peygambere onu açtı, açınca Peygamber - o zevcesine - birazını tanıttı, birazından da sarfınazar etti, ana bu suretle anlatıverince bunu sana kim haber verdi dedi, bana dedi, o alîm, habîr nübüvvetle haber verdi. |
[ 066.003 ] | ( ES ) |
Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi." dedi. |
[ 066.003 ] | ( NQ ) |
And (remember) when the Prophet ( ) disclosed a matter in confidence to one of his wives (Hafsah), so when she told it (to another i.e. 'Aishah), and Allah made it known to him, he informed part thereof and left a part. Then when he told her (Hafsah) thereof, she said: "Who told you this?" He said: "The All-Knower, the All-Aware (Allah) has told me". |
[ 066.004 ] | ( KK ) |
Åöäú ÊóÊõæÈóÇ Åöáóì Çááøóåö ÝóÞóÏú ÕóÛóÊú ÞõáõæÈõßõãóÇ æóÅöäú ÊóÙóÇåóÑóÇ Úóáóíúåö ÝóÅöäøó Çááøóåó åõæó ãóæúáÇóåõ æóÌöÈúÑöíáõ æóÕóÇáöÍõ ÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãóáóÆößóÉõ ÈóÚúÏó Ðóáößó ÙóåöíÑñ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 066.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.004 ] | ( AY ) |
(Ey Hafsa ve Aişe, Peygambere ettiğiniz bu eziyyetten) eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz ne güzel; çünkü (Peygamberi dinlemek hususunda) kalpleriniz eğildi. Yok eğer (kıskançlık ederek) Peygamberin aleyhinde birbirinizle yardımlaşırsanız, bilmiş olunuz ki, Allah O’nun yardımcısıdır, Cebrâil de, mü'minlerin Sâlih olanı da... Bunların arkasından bütün melekler de O’na yardımcıdır. |
[ 066.004 ] | ( EO ) |
Eğer Allaha tevbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalbleriniz eğildi, yok eğer ona karşı tezahüre kalkışırsanız haberiniz olsunki Allah onun mevlâsı, hem Cibrîl ve mü'minlerin salihi, onun arkasından da melâike zahîrdir. |
[ 066.004 ] | ( ES ) |
Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır. |
[ 066.004 ] | ( NQ ) |
If you two (wives of the Prophet , namely 'Aishah and Hafsah) turn in repentance to Allah, (it will be better for you), your hearts are indeed so inclined (to oppose what the Prophet likes), but if you help one another against him (Muhammad ), then verily, Allah is his Maula (Lord, or Master, or Protector, etc.), and Jibrael (Gabriel), and the righteous among the believers, and furthermore, the angels are his helpers. |
[ 066.005 ] | ( KK ) |
ÚóÓóì ÑóÈøõåõ Åöäú ØóáøóÞóßõäøó Ãóäú íõÈúÏöáóåõ ÃóÒúæóÇÌðÇ ÎóíúÑðÇ ãöäúßõäøó ãõÓúáöãóÇÊò ãõÄúãöäóÇÊò ÞóÇäöÊóÇÊò ÊóÇÆöÈóÇÊò ÚóÇÈöÏóÇÊò ÓóÇÆöÍóÇÊò ËóíøöÈóÇÊò æóÃóÈúßóÇÑðÇ ﴿ ٥ ﴾ |
[ 066.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.005 ] | ( AY ) |
Olur ki O’nun Rabbi, -eğer Peygamber sizi boşarsa- yerinize sizden daha hayırlı zevceler verir O’na... Öyle ki, müslüman kadınlar, mü'min kadınlar, devamlı ibâdet eden kadınlar, günahlarından tevbe eden kadınlar, Allah için ibâdet eden kadınlar, oruç tutan kadınlar, dullar ve bakireler... |
[ 066.005 ] | ( EO ) |
Gerekki rabbi, şayed o sizi boşarsa, yerinize ona sizlerden daha hayırlı zevceler verir öyleki müslimeler, mü'mineler, kaniteler, tâibeler abideler, saimeler, seyyibler ve bâkirler |
[ 066.005 ] | ( ES ) |
Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir. |
[ 066.005 ] | ( NQ ) |
It may be if he divorced you (all) that his Lord will give him instead of you, wives better than you, Muslims (who submit to Allah), believers, obedient to Allah, turning to Allah in repentance, worshipping Allah sincerely, fasting or emigrants (for Allah's sake), previously married and virgins. |
[ 066.006 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÞõæÇ ÃóäúÝõÓóßõãú æóÃóåúáöíßõãú äóÇÑðÇ æóÞõæÏõåóÇ ÇáäøóÇÓõ æóÇáúÍöÌóÇÑóÉõ ÚóáóíúåóÇ ãóáÇóÆößóÉñ ÛöáÇóÙñ ÔöÏóÇÏñ áÇó íóÚúÕõæäó Çááøóåó ãóÇ ÃóãóÑóåõãú æóíóÝúÚóáõæäó ãóÇ íõÄúãóÑõæäó ﴿ ٦ ﴾ |
[ 066.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.006 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır. (O ateşin) üzerinde öyle melekler vardır ki, çok sert, çok kuvvetlidirler. Allah kendilerine ne emretti ise, ona isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar. |
[ 066.006 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler! Kendilerinizi ve ailelerinizi koruyun bir ateştenki yakacağı o insanlar, o taşlardır, üzerinde öyle Melekler vardırki yoğunmu yoğun, çetinmi çetin, Allah kendilerine ne emrettiyse ona ısyan etmezler ve her neye me'mur iseler yaparlar. |
[ 066.006 ] | ( ES ) |
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır. |
[ 066.006 ] | ( NQ ) |
O you who believe! Ward off from yourselves and your families a Fire (Hell) whose fuel is men and stones, over which are (appointed) angels stern (and) severe, who disobey not, (from executing) the Commands they receive from Allah, but do that which they are commanded. |
[ 066.007 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ áÇó ÊóÚúÊóÐöÑõæÇ Çáúíóæúãó ÅöäøóãóÇ ÊõÌúÒóæúäó ãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٧ ﴾ |
[ 066.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.007 ] | ( AY ) |
(Kâfirler ateşi gördükleri zaman, kendilerine şöyle denilir): “ Ey kâfirler! Bugün (nafile) özür dilemeyin; siz, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.” |
[ 066.007 ] | ( EO ) |
Ey o küfredenler! O gün özür dilemeğe kalkmayın çünkü hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. |
[ 066.007 ] | ( ES ) |
(İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.) |
[ 066.007 ] | ( NQ ) |
(It will be said in the Hereafter) O you who disbelieve (in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism)! Make no excuses this Day! You are being requited only for what you used to do . |
[ 066.008 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÊõæÈõæÇ Åöáóì Çááøóåö ÊóæúÈóÉð äóÕõæÍðÇ ÚóÓóì ÑóÈøõßõãú Ãóäú íõßóÝøöÑó Úóäúßõãú ÓóíøöÆóÇÊößõãú æóíõÏúÎöáóßõãú ÌóäøóÇÊò ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ íóæúãó áÇó íõÎúÒöí Çááøóåõ ÇáäøóÈöíøó æóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ãóÚóåõ äõæÑõåõãú íóÓúÚóì Èóíúäó ÃóíúÏöíåöãú æóÈöÃóíúãóÇäöåöãú íóÞõæáõæäó ÑóÈøóäóÇ ÃóÊúãöãú áóäóÇ äõæÑóäóÇ æóÇÛúÝöÑú áóäóÇ Åöäøóßó Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑñ ﴿ ٨ ﴾ |
[ 066.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.008 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler! Allah’a öyle tevbe edin ki, tam bir pişmanlıkla hâlis bir tevbe olsun; olur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter ve sizi, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber îman edenleri utandırmıyacaktır. (Sırat üzerinde) nurları önlerinde ve sağlarında koşub parlayacak; şöyle diyeceklerdir: “ Ey Rabbimiz! Bizim nûrumuzu tamamla, (bu Sırat üzerinde nûrları sönen münâfıklar gibi bizleri yapma). Bizi bağışla; muhakkak ki sen, her şeye kadirsin.” |
[ 066.008 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler! Allaha öyle tevbe edin ki nasuh (gayet ciddî, müessir, öğütcü) bir tevbe olsun, gerek ki rabbınız sizden kabahatlerinizi keffaretle örter de sizleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyar |
[ 066.008 ] | ( ES ) |
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin." derler. |
[ 066.008 ] | ( NQ ) |
O you who believe! Turn to Allah with sincere repentance! It may be that your Lord will remit from you your sins, and admit you into Gardens under which rivers flow (Paradise) the Day that Allah will not disgrace the Prophet (Muhammad ) and those who believe with him, their Light will run forward before them and with (their Records Books of deeds) in their right hands they will say: "Our Lord! Keep perfect our Light for us [and do not put it off till we cross over the Sirat (a slippery bridge over the Hell) safely] and grant us forgiveness. Verily, You are Able to do all things ." |
[ 066.009 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ ÌóÇåöÏö ÇáúßõÝøóÇÑó æóÇáúãõäóÇÝöÞöíäó æóÇÛúáõÙú Úóáóíúåöãú æóãóÃúæóÇåõãú Ìóåóäøóãõ æóÈöÆúÓó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٩ ﴾ |
[ 066.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.009 ] | ( AY ) |
Ey Peygamber! Kâfirlere (kılıç ile), münâfıklara (öğüd ve şiddetle) savaş aç; onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. O, ne fena dönüş yeridir!... |
[ 066.009 ] | ( EO ) |
o gün ki Allah Peygamberini ve onun maıyyetinde iyman edenleri utandırmıyacak, nûrları önlerinde ve sağlarında koşacak, şöyle diyecekler: ya rabbenâ! Bizlere nûrumuzu tamamla ve bizleri mağfiretinle yarlığa, şübhesiz ki sen her şey'e kadîrsin. |
[ 066.009 ] | ( ES ) |
Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür! |
[ 066.009 ] | ( NQ ) |
O Prophet (Muhammad )! Strive hard against the disbelievers and the hypocrites, and be severe against them, their abode will be Hell, and worst indeed is that destination. |
[ 066.010 ] | ( KK ) |
ÖóÑóÈó Çááøóåõ ãóËóáÇð áöáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÇãúÑóÃóÉó äõæÍò æóÇãúÑóÃóÉó áõæØò ßóÇäóÊóÇ ÊóÍúÊó ÚóÈúÏóíúäö ãöäú ÚöÈóÇÏöäóÇ ÕóÇáöÍóíúäö ÝóÎóÇäóÊóÇåõãóÇ Ýóáóãú íõÛúäöíóÇ ÚóäúåõãóÇ ãöäó Çááøóåö ÔóíúÆðÇ æóÞöíáó ÇÏúÎõáÇó ÇáäøóÇÑó ãóÚó ÇáÏøóÇÎöáöíäó ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 066.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.010 ] | ( AY ) |
Allah, kâfirlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını bir misal yaptı. O iki kadın, kullarımızdan birer Sâlih kulun (Nûh ile Lût peygamberin) nikâhları altında idiler. Böyle iken (îman hususunda) kocalarına hainlik ettiler. Onun için kocaları da onları Allah’ın azabından zerrece kurtaramadı. O iki kadına şöyle denildi: “ Girin ateşe, diğer girenlerle beraber...” |
[ 066.010 ] | ( EO ) |
Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın bulun, onların varacakları yer Cehennemdir, ona gidiş de ne fena gidiştir, Allah küfredenlere Nuhun karısiyle Lûtun karısını bir mesel yaptı, o iki kadın kullarımızdan birer salih kulun tahti ısmetinde idiler de onlara hıyanet ettiler, onun için o iki salih kul da onları Allahın azâbından zerrece kurtaramadılar, o iki kadının ikisine de denildi ki: girin ateşe girenlerle beraber. |
[ 066.010 ] | ( ES ) |
Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi. |
[ 066.010 ] | ( NQ ) |
Allah sets forth an example for those who disbelieve, the wife of Nuh (Noah) and the wife of Lout (Lot). They were under two of our righteous slaves, but they both betrayed their (husbands by rejecting their doctrine) so they [Nuh (Noah) and Lout (Lot)] benefited them (their respective wives) not, against Allah, and it was said: "Enter the Fire along with those who enter!" |
[ 066.011 ] | ( KK ) |
æóÖóÑóÈó Çááøóåõ ãóËóáÇð áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇãúÑóÃóÉó ÝöÑúÚóæúäó ÅöÐú ÞóÇáóÊú ÑóÈøö ÇÈúäö áöí ÚöäúÏóßó ÈóíúÊðÇ Ýöí ÇáúÌóäøóÉö æóäóÌøöäöí ãöäú ÝöÑúÚóæúäó æóÚóãóáöåö æóäóÌøöäöí ãöäó ÇáúÞóæúãö ÇáÙøóÇáöãöíäó ﴿ ١١ ﴾ |
[ 066.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.011 ] | ( AY ) |
Allah, îman edenlere de Fir'avun’un hanımını bir misal yaptı. O vakit, bu kadın şöyle demişti: “ Ey Rabbim! Senin katında benim için cennetde bir ev yap; beni Fir'avun’dan ve onun amelinden kurtar; beni o zâlimler topluluğundan kurtar.” |
[ 066.011 ] | ( EO ) |
Allah, iyman edenlere de Firavnin hatununu bir mesel yaptı: o vakıt o hatun demişti ki: ya rabbi! Nezdi ülûhiyyetinde benim için Cennetle bir ev yap ve beni Firavinden ve onun amelinden kurtar, beni o zalimler kavmından necate çıkar. |
[ 066.011 ] | ( ES ) |
Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!" |
[ 066.011 ] | ( NQ ) |
And Allah has set forth an example for those who believe, the wife of Fir'aun (Pharaoh), when she said: "My Lord! Build for me a home with You in Paradise, and save me from Fir'aun (Pharaoh) and his work, and save me from the people who areZalimun (polytheists, wrong-doers and disbelievers in Allah). |
[ 066.012 ] | ( KK ) |
æóãóÑúíóãó ÇÈúäóÊó ÚöãúÑóÇäó ÇáøóÊöí ÃóÍúÕóäóÊú ÝóÑúÌóåóÇ ÝóäóÝóÎúäóÇ Ýöíåö ãöäú ÑõæÍöäóÇ æóÕóÏøóÞóÊú ÈößóáöãóÇÊö ÑóÈøöåóÇ æóßõÊõÈöåö æóßóÇäóÊú ãöäó ÇáúÞóÇäöÊöíäó ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 066.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 066.012 ] | ( AY ) |
Bir de İmran’ın kızı Meryem’i (misal yaptı) ki, ırzını pek sağlam korumuştu. Biz de ona ruhumuzdan, (vasıtasız olarak yarattığımız ruhdan) üfledik, intikal ettirdik. O, Rabbinin bütün dinî hükümlerini ve kitablarını tasdik etti. Hem o, ibâdete devam edenlerden idi. |
[ 066.012 ] | ( EO ) |
Bir de Imranın kızı Meryemi ki ırzını pek sağlam korudu, fakat biz ona ruhumuzdan nefh ettik, hem rabbının kelimâtını ve kitablarını tasdık etmişti, hem «kanitîn»den idi. |
[ 066.012 ] | ( ES ) |
Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi. |
[ 066.012 ] | ( NQ ) |
And Maryam (Mary), the daughter of 'Imran who guarded her chastity; and We breathed into (the sleeve of her shirt or her garment) through Our Ruh [i.e. Jibrael (Gabriel)], and she testified to the truth of the Words of her Lord [i.e. believed in the Words of Allah: "Be!" and he was; that is 'Iesa (Jesus) - son of Maryam (Mary); as a Messenger of Allah], and (also believed in) His Scriptures, and she was of the Qanitin (i.e. obedient to Allah). |