MÜMTEHİNE SURESİ
[ 060.001 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ áÇó ÊóÊøóÎöÐõæÇ ÚóÏõæøöí æóÚóÏõæøóßõãú ÃóæúáöíóÇÁó ÊõáúÞõæäó Åöáóíúåöãú ÈöÇáúãóæóÏøóÉö æóÞóÏú ßóÝóÑõæÇ ÈöãóÇ ÌóÇÁóßõãú ãöäó ÇáúÍóÞøö íõÎúÑöÌõæäó ÇáÑøóÓõæáó æóÅöíøóÇßõãú Ãóäú ÊõÄúãöäõæÇ ÈöÇááøóåö ÑóÈøößõãú Åöäú ßõäúÊõãú ÎóÑóÌúÊõãú ÌöåóÇÏðÇ Ýöí ÓóÈöíáöí æóÇÈúÊöÛóÇÁó ãóÑúÖóÇÊöí ÊõÓöÑøõæäó Åöáóíúåöãú ÈöÇáúãóæóÏøóÉö æóÃóäóÇ ÃóÚúáóãõ ÈöãóÇ ÃóÎúÝóíúÊõãú æóãóÇ ÃóÚúáóäúÊõãú æóãóäú íóÝúÚóáúåõ ãöäúßõãú ÝóÞóÏú Öóáøó ÓóæóÇÁó ÇáÓøóÈöíáö ﴿ ١ ﴾ |
[ 060.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.001 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz, onlara (mektubla bağlılık ve) sevgi yolluyorsunuz; Hâlbuki onlar, Kur’ân’dan size geleni inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a îman ediyorsunuz diye, size ve Peygamberi (Mekke’den) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için (Mekke’den Medine’ye) çıktınızsa, (düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin). Siz, sevgi göstererek, onlara sır veriyorsunuz; Hâlbuki ben, sizin gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun ortasında sapıtmıştır, (kendini felâkete sürüklemiştir). (Bu âyet-i kerîme, Hâtib İbni Belte’e hakkında nazil oldu. Hazret-i Peygamber efendimizin Mekke’lilere savaş açacağını duyunca, bu haberi Medine’den yazdığı bir mektupla Mekke’lilere bildirmeğe teşebbüs etti ve mektubunu Sare adlı bir kadınla gönderdi. Bunun üzerine Cebrâil nazil olup hâdiyesi Hazret-i Peygamber efendimize bildirdi. Hazret-i Peygamber de ashabın ileri gelenlerinden altı kişiyi, yola çıkan kadını yakalayıp mektubu almak üzere vazifelendirdi. Onlar da yolda kadını yakalayarak bu mektubu kendisinden almışlardı. İşte mü'minlerin, bu şekilde bir büyük günah işlememelerini bildiren bu âyet-i kerîme nazil olmuştur.) |
[ 060.001 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz onlara meveddet ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene küfrettiler, rabbınız Allaha iyman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin gizlediklerinizi de acıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur. |
[ 060.001 ] | ( ES ) |
Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur. |
[ 060.001 ] | ( NQ ) |
O you who believe! Take not My enemies and your enemies (i.e. disbelievers and polytheists, etc.) as friends, showing affection towards them, while they have disbelieved in what has come to you of the truth (i.e. Islamic Monotheism, this Qur'an, and Muhammad ), and have driven out the Messenger (Muhammad ) and yourselves (from your homeland) because you believe in Allah your Lord! If you have come forth to strive in My Cause and to seek My Good Pleasure, (then take not these disbelievers and polytheists, etc., as your friends). You show friendship to them in secret, while I am All-Aware of what you conceal and what you reveal. And whosoever of you (Muslims) does that, then indeed he has gone (far) astray, (away) from the Straight Path . |
[ 060.002 ] | ( KK ) |
Åöäú íóËúÞóÝõæßõãú íóßõæäõæÇ áóßõãú ÃóÚúÏóÇÁð æóíóÈúÓõØõæÇ Åöáóíúßõãú ÃóíúÏöíóåõãú æóÃóáúÓöäóÊóåõãú ÈöÇáÓøõæÁö æóæóÏøõæÇ áóæú ÊóßúÝõÑõæäó ﴿ ٢ ﴾ |
[ 060.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.002 ] | ( AY ) |
Eğer onlar size üstün gelseler, hepinize düşman kesilirler ve size ellerini, dillerini kötülükle uzatırlar ve arzu ederler ki, hep kâfir olsanız!... |
[ 060.002 ] | ( EO ) |
Eğer onlar size bir zafer bulurlarsa hepinize düşman kesilirler ve sizlere fenalıkla ellerini ve dillerini uzatır ve arzu ederler ki hep kâfir olsanız! ne hısımlarınızın ne de evlâdlarınızın size asla menfeati olmaz, o kıyamet gününde aranızı ayırır ve Allah hep amellerinizi gözetir. |
[ 060.002 ] | ( ES ) |
Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkar edivermenizi istemektedirler. |
[ 060.002 ] | ( NQ ) |
Should they gain the upper hand over you, they would behave to you as enemies, and stretch forth their hands and their tongues against you with evil, and they desire that you should disbelieve. |
[ 060.003 ] | ( KK ) |
áóäú ÊóäúÝóÚóßõãú ÃóÑúÍóÇãõßõãú æóáÇó ÃóæúáÇóÏõßõãú íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö íóÝúÕöáõ Èóíúäóßõãú æóÇááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÈóÕöíÑñ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 060.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.003 ] | ( AY ) |
(Eğer Peygambere hiyanetlik ederseniz, Allah’ın azabına karşı) ne (Mekke’deki) akrabalarınız, ne de çocuklarınız size asla fayda vermez. Allah, kıyâmet gününde aranızı ayıracaktır, (itâat edenleri cennete, isyan edenleri cehenneme koyacaktır). Allah, bütün yaptıklarınızı görendir. |
[ 060.003 ] | ( EO ) |
Sizin için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekiler de oldu: Vaktiyle onlar kavımlarına şöyle dediler: «Biz sizlerden ve Allahdan başka taptıklarınızdan beriyiz ve sizi tanımıyoruz, taki siz Allahın birliğine iyman edinciye kadar, sizinle aramızda ebedî buğz-u adavet başladı» ancak İbrahimin babasına «Elbette senin için istiğfar edeceğim» maamafih senin için Allahdan hiç bir şeye gücüm yetmez» demesi müstesna, dediler:. |
[ 060.003 ] | ( ES ) |
Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir. |
[ 060.003 ] | ( NQ ) |
Neither your relatives nor your children will benefit you on the Day of Resurrection (against Allah). He will judge between you. And Allah is the All-Seer of what you do. |
[ 060.004 ] | ( KK ) |
ÞóÏú ßóÇäóÊú áóßõãú ÃõÓúæóÉñ ÍóÓóäóÉñ Ýöí ÅöÈúÑóÇåöíãó æóÇáøóÐöíäó ãóÚóåõ ÅöÐú ÞóÇáõæÇ áöÞóæúãöåöãú ÅöäøóÇ ÈõÑóÂÁõ ãöäúßõãú æóãöãøóÇ ÊóÚúÈõÏõæäó ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ßóÝóÑúäóÇ Èößõãú æóÈóÏóÇ ÈóíúäóäóÇ æóÈóíúäóßõãõ ÇáúÚóÏóÇæóÉõ æóÇáúÈóÛúÖóÇÁõ ÃóÈóÏðÇ ÍóÊøóì ÊõÄúãöäõæÇ ÈöÇááøóåö æóÍúÏóåõ ÅöáÇøó Þóæúáó ÅöÈúÑóÇåöíãó áöÃóÈöíåö óáÇóÓúÊóÛúÝöÑóäøó áóßó æóãóÇ Ãóãúáößõ áóßó ãöäó Çááøóåö ãöäú ÔóíúÁò ÑóÈøóäóÇ Úóáóíúßó ÊóæóßøóáúäóÇ æóÅöáóíúßó ÃóäóÈúäóÇ æóÅöáóíúßó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 060.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.004 ] | ( AY ) |
Gerçekten İbrâhîm’in ve beraberinde olanların sözlerinde sizin için güzel bir örnek oldu: Vaktiyle kavimlerine dediler ki: “ Biz, sizlerden ve Allah’dan başka taptıklarınızdan berîyiz. Siz, Allah’ın birliğine îman etmedikçe, sizi (dininizi) tanımıyoruz. Sizinle aramızda ebedî düşmanlık ve kin baş gösterdi!” Ancak İbrâhîm’in, babası için şöyle demesi müstesna olmuştur: “ Elbette senin için mağfiret dileyeceğim; fakat Allah’ın azabından hiç bir şeyi kaldırmağa senin için gücüm yetmez?” (O hâlde ey mü'minler, siz şöyle deyin): “ Ey Rabbimiz! Ancak sana tevekkül ettik, sana ibâdete koyulduk ve yalnız sanadır dönüş... |
[ 060.004 ] | ( EO ) |
Ya rabbena! Biz ancak sana tevekkül kıldık ve sana gönül verdik ve bütün gidiş sanadır. |
[ 060.004 ] | ( ES ) |
İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır. |
[ 060.004 ] | ( NQ ) |
Indeed there has been an excellent example for you in Ibrahim (Abraham) and those with him, when they said to their people: "Verily, we are free from you and whatever you worship besides Allah, we have rejected you, and there has started between us and you, hostility and hatred for ever, until you believe in Allah Alone," except the saying of Ibrahim (Abraham) to his father: "Verily, I will ask for forgiveness (from Allah) for you, but I have no power to do anything for you before Allah ." Our Lord! In You (Alone) we put our trust, and to You (Alone) we turn in repentance, and to You (Alone) is (our) final Return, |
[ 060.005 ] | ( KK ) |
ÑóÈøóäóÇ áÇó ÊóÌúÚóáúäóÇ ÝöÊúäóÉð áöáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóÇÛúÝöÑú áóäóÇ ÑóÈøóäóÇ Åöäøóßó ÃóäúÊó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٥ ﴾ |
[ 060.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.005 ] | ( AY ) |
Ey Rabbimiz! Bizi, o kâfir olanların fitnesi kılma, (bizi onlara ezdirme); bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, Azîz’sin= her şeye galibsin, imansızlardan intikam alırsın, Hakîm’sin= mü'minlere zafer veren hikmet sahibisin.” |
[ 060.005 ] | ( EO ) |
Ya rabbena! bizleri o küfredenlerin fitnesi kılma ve bizlere mağfiret buyur, çünkü sensin ancak öyle azîz öyle hakîm |
[ 060.005 ] | ( ES ) |
"Rabbimiz! Bizi inkar edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegane gâlib ve hikmet sahibi ancak sensin." |
[ 060.005 ] | ( NQ ) |
Our Lord! Make us not a trial for the disbelievers, and forgive us, Our Lord! Verily, You, only You are the All-Mighty, the All-Wise. |
[ 060.006 ] | ( KK ) |
áóÞóÏú ßóÇäó áóßõãú Ýöíåöãú ÃõÓúæóÉñ ÍóÓóäóÉñ áöãóäú ßóÇäó íóÑúÌõæÇ Çááøóåó æóÇáúíóæúãó ÇáúÂÎöÑó æóãóäú íóÊóæóáøó ÝóÅöäøó Çááøóåó åõæó ÇáúÛóäöíøõ ÇáúÍóãöíÏõ ﴿ ٦ ﴾ |
[ 060.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.006 ] | ( AY ) |
Gerçekten sizler için, onların (İbrâhîm’in ve beraberindekilerin) sözlerinde güzel bir örnek olmuştur. Bu örnek, Allah’dan ve Âhiret gününden korkanlar içindir. Kim (emrimizden) yüz çevirir (ve kâfirleri dost edinirse), şüphe yok ki Allah Ganî’dir= hiç bir şeye muhtaç değildir. Hamîd’dir= hamde müstahaktır. |
[ 060.006 ] | ( EO ) |
|
[ 060.006 ] | ( ES ) |
Andolsun, onlarda sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzulayanlara güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık olandır. |
[ 060.006 ] | ( NQ ) |
Certainly, there has been in them an excellent example for you to follow, for those who look forward to (the Meeting with) Allah (for the reward from Him) and the Last Day. And whosoever turn away, then verily, Allah is Rich (Free of all wants), Worthy of all Praise. |
[ 060.007 ] | ( KK ) |
ÚóÓóì Çááøóåõ Ãóäú íóÌúÚóáó Èóíúäóßõãú æóÈóíúäó ÇáøóÐöíäó ÚóÇÏóíúÊõãú ãöäúåõãú ãóæóÏøóÉð æóÇááøóåõ ÞóÏöíÑñ æóÇááøóåõ ÛóÝõæÑñ ÑóÍöíãñ ﴿ ٧ ﴾ |
[ 060.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.007 ] | ( AY ) |
Olur ki Allah, (onları İslâm’a erdirmekle) içlerinden birbirinize düşmanalık ettikleriniz arasında bir sevgi ve yakınlık kurar. Allah (buna) Kadîr’dir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayandır, Rahîm’dir= çok merhametlidir. |
[ 060.007 ] | ( EO ) |
Hakikaten sizler için güzel bir örnek onlarda olmuştur: Allaha ve Âhıret gününe ümmid besliyenler için; her kim de aksine giderse haberi olsun ki Allah çok ganiydir, her hamd onundur. Umulurki Allah sizinle onlar içinden düşmanlaştıklarınız arasında bir meveddet husule getire. Allah kadîrdir, Allah gafurdur rahîmdir. |
[ 060.007 ] | ( ES ) |
Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. |
[ 060.007 ] | ( NQ ) |
Perhaps Allah will make friendship between you and those whom you hold as enemies. And Allah has power (over all things), and Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful. |
[ 060.008 ] | ( KK ) |
áÇó íóäúåóÇßõãõ Çááøóåõ Úóäö ÇáøóÐöíäó áóãú íõÞóÇÊöáõæßõãú Ýöí ÇáÏøöíäö æóáóãú íõÎúÑöÌõæßõãú ãöäú ÏöíóÇÑößõãú Ãóäú ÊóÈóÑøõæåõãú æóÊõÞúÓöØõæÇ Åöáóíúåöãú Åöäøó Çááøóåó íõÍöÈøõ ÇáúãõÞúÓöØöíäó ﴿ ٨ ﴾ |
[ 060.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.008 ] | ( AY ) |
Allah, din hususunda sizinle savaşmamış, sizi yurdlarınızdan da çıkarmamış kimselere sadakat göstermenizden, onlara iyilik etmenizden, onlara adalet yapmanızdan sizi yasaklamaz; Çünkü Allah, adalet yapanları sever. |
[ 060.008 ] | ( EO ) |
Allah sizi din hakkında size kıtal yapmıyan ve sizi yurdlarınızdan çıkarmıyan kimselerden, onlara iyilik etmeniz ve kendilerine adalet yapmanızdan nehyetmez, çünkü Allah adalet yapanları sever. |
[ 060.008 ] | ( ES ) |
Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever. |
[ 060.008 ] | ( NQ ) |
Allah does not forbid you to deal justly and kindly with those who fought not against you on account of religion and did not drive you out of your homes. Verily, Allah loves those who deal with equity. |
[ 060.009 ] | ( KK ) |
ÅöäøóãóÇ íóäúåóÇßõãõ Çááøóåõ Úóäö ÇáøóÐöíäó ÞóÇÊóáõæßõãú Ýöí ÇáÏøöíäö æóÃóÎúÑóÌõæßõãú ãöäú ÏöíóÇÑößõãú æóÙóÇåóÑõæÇ Úóáóì ÅöÎúÑóÇÌößõãú Ãóäú Êóæóáøóæúåõãú æóãóäú íóÊóæóáøóåõãú ÝóÃõæáóÆößó åõãõ ÇáÙøóÇáöãõæäó ﴿ ٩ ﴾ |
[ 060.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.009 ] | ( AY ) |
Allah, sizi, ancak din hususunda sizinle savaşan ve sizi yurdlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerden; Onlara dostluk etmenizden meneder. Kim de onlara dostluk ederse, işte bunlar, zalim olanlardır... |
[ 060.009 ] | ( EO ) |
Allah sizi ancak size din hakkında kıtal yapan ve sizi yurdlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza muzaheret ede kimselerden, onlara dostluk etmenizden nehyediyor, her kim de onlara dostluk ederse işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. |
[ 060.009 ] | ( ES ) |
Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır. |
[ 060.009 ] | ( NQ ) |
It is only as regards those who fought against you on account of religion, and have driven you out of your homes, and helped to drive you out, that Allah forbids you to befriend them. And whosoever will befriend them, then such are the Zalimun (wrong-doers those who disobey Allah). |
[ 060.010 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÅöÐóÇ ÌóÇÁóßõãõ ÇáúãõÄúãöäóÇÊõ ãõåóÇÌöÑóÇÊò ÝóÇãúÊóÍöäõæåõäøó Çóááøóåõ ÃóÚúáóãõ ÈöÅöíãóÇäöåöäøó ÝóÅöäú ÚóáöãúÊõãõæåõäøó ãõÄúãöäóÇÊò ÝóáÇó ÊóÑúÌöÚõæåõäøó Åöáóì ÇáúßõÝøóÇÑö áÇó åõäøó Íöáøñ áóåõãú æóáÇó åõãú íóÍöáøõæäó áóåõäøó æóÂÊõæåõãú ãóÇ ÃóäúÝóÞõæÇ æóáÇó ÌõäóÇÍó Úóáóíúßõãú Ãóäú ÊóäúßöÍõæåõäøó ÅöÐóÇ ÂÊóíúÊõãõæåõäøó ÃõÌõæÑóåõäøó æóáÇó ÊõãúÓößõæÇ ÈöÚöÕóãö ÇáúßóæóÇÝöÑö æóÇÓúÃóáõæÇ ãóÇ ÃóäúÝóÞúÊõãú æóáúíóÓúÃóáõæÇ ãóÇ ÃóäúÝóÞõæÇ Ðóáößõãú Íõßúãõ Çááøóåö íóÍúßõãõ Èóíúäóßõãú æóÇááøóåõ Úóáöíãñ Íóßöíãñ ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 060.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.010 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler! Size, mü'min kadınlar muhacir olarak geldikleri vakit, kendilerini imtihan edin; îmanlarını Allah (sizden) daha iyi bilir. (Yaptığınız) imtihan üzerine, onları mü'min hanımlar bilirseniz, artık kendilerini kâfirlere geri çevirmeyin. Mü'min hanımlar, kâfirlere helâl değildir; kâfirler de mü'min hanımlara helâl olmazlar. Bununla beraber (kâfirlerin, İslâmı kabul eden karılarına) sarf etmiş oldukları mehri, o kâfirlere verin. Sizin o mü'min hanımları nikâh etmenizde de, mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde, üzerinize bir günah yoktur. (İslâm dininden çıkan) kâfir zevcelerinizi nikâhınızda tutmayın; (onlara) harcadığınız mehri, (varmış oldukları kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen karılarına) sarf etmiş oldukları mehri (sizden) istesinler. Bunlar, size Allah’ın hükmüdür. Aranızda hüküm veriyor. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir. Hakîm’dir= hikmet sahibidir. |
[ 060.010 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler! Size mü'mine kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman kendilerini imtihan edin, iymanlarını Allah bilir, imtihan üzerine onları mü'mine bilirseniz artık kendilerini kâfirlere geri çevirmeyin, mü'mineler hâfirlere halâl değil, kâfirler de mü'minelere halâl olmazlar: Maamafih sarfettikleri mehri o kâfirlere verin, sizin o mü'mineleri nikâh etmenizide de, kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde, üzerinize bir günah yoktur, kâfirlerin ise ısmetlerine yapışmayın ve sarfettiğinizi isteyin, kâfirler de sarfettiklerini istesinler, bunlar, size Allahın hukmüdür, aranızda hukmediyor ve Allah alîmdir hakîmdir. |
[ 060.010 ] | ( ES ) |
Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranızda O, hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir. |
[ 060.010 ] | ( NQ ) |
O you who believe! When believing women come to you as emigrants, examine them, Allah knows best as to their Faith, then if you ascertain that they are true believers, send them not back to the disbelievers, they are not lawful (wives) for the disbelievers nor are the disbelievers lawful (husbands) for them. But give the disbelievers that (amount of money) which they have spent [as their Mahr] to them. And there will be no sin on you to marry them if you have paid their Mahr to them. Likewise hold not the disbelieving women as wives, and ask for (the return of) that which you have spent (as Mahr) and let them (the disbelievers, etc.) ask back for that which they have spent. That is the Judgement of Allah. He judges between you. And Allah is All-Knowing, All-Wise. |
[ 060.011 ] | ( KK ) |
æóÅöäú ÝóÇÊóßõãú ÔóíúÁñ ãöäú ÃóÒúæóÇÌößõãú Åöáóì ÇáúßõÝøóÇÑö ÝóÚóÇÞóÈúÊõãú ÝóÂÊõæÇ ÇáøóÐöíäó ÐóåóÈóÊú ÃóÒúæóÇÌõåõãú ãöËúáó ãóÇ ÃóäúÝóÞõæÇ æóÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó ÇáøóÐöí ÃóäúÊõãú Èöåö ãõÄúãöäõæäó ﴿ ١١ ﴾ |
[ 060.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.011 ] | ( AY ) |
Eğer zevcelerinizden biri (dininden çıkıb) sizden kâfirlere kaçar da, sonra siz (o kâfirlerle savaşarak) ganimet alırsanız, zevceleri (kâfirlere) gitmiş olanlara (önceden bu zevcelerine) sarf etmiş oldukları mehir kadar, (bu ganimetten) verin ve kendisine îman ettiğiniz Allah’dan korkun. |
[ 060.011 ] | ( EO ) |
Ve eğer zevcelerinizden bir şey sizden küffara kaçar, siz de acısını alırsanız zevceleri gitmiş olanlara sarfettiklerinin mislini veriniz ve Allahdan korkunuz, eğer siz ona iyman etmiş mü'minlerseniz. |
[ 060.011 ] | ( ES ) |
Eğer eşlerinizden biri, sizden kâfirlere kaçar da siz de savaşta galip durumda olursanız, eşleri gitmiş olanlara ganimetten, harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının. |
[ 060.011 ] | ( NQ ) |
And if any of your wives have gone from you to the disbelievers, and you have an accession (by the coming over of a woman from the other side), then pay to those whose wives have gone, the equivalent of what they had spent (on their Mahr). And fear Allah in Whom you believe. |
[ 060.012 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ ÅöÐóÇ ÌóÇÁóßó ÇáúãõÄúãöäóÇÊõ íõÈóÇíöÚúäóßó Úóáóì Ãóäú áÇó íõÔúÑößúäó ÈöÇááøóåö ÔóíúÆðÇ æóáÇó íóÓúÑöÞúäó æóáÇó íóÒúäöíäó æóáÇó íóÞúÊõáúäó ÃóæúáÇóÏóåõäøó æóáÇó íóÃúÊöíäó ÈöÈõåúÊóÇäò íóÝúÊóÑöíäóåõ Èóíúäó ÃóíúÏöíåöäøó æóÃóÑúÌõáöåöäøó æóáÇó íóÚúÕöíäóßó Ýöí ãóÚúÑõæÝò ÝóÈóÇíöÚúåõäøó æóÇÓúÊóÛúÝöÑú áóåõäøó Çááøóåó Åöäøó Çááøóåó ÛóÝõæÑñ ÑóÍöíãñ ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 060.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.012 ] | ( AY ) |
Ey Peygamber! Mü'min kadınlar, Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, (kız) çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir bühtan uydurub getirmemek (gayri meşrû bir çocuk düyaya getirib de onu kocalarına nisbet etmemek, kendilerine emrettiği) herhangi bir iyilik hususunda sana isyan etmeme üzere sana (teslimiyetle) söz verdikleri zaman, biatlerini (söz ve teslimiyyetlerini) kabul et. Onlar için Allah’dan mağfiret dile; Çünkü Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir.” |
[ 060.012 ] | ( EO ) |
Ey o Peygamber! Mü'mineler sana şu şartlar üzerine biy'at etmeğe geldiklerinde: Allaha hiç bir şey şirk koşmıyacaklar ve hırsızlık yapmıyacaklar ve zina etmiyecekler, ve evlâdlarını öldürmiyecekler ve elleriyle ayakları arasında bir bühtan uydurup getirmiyecekler, ve sana hiç bir ma'rufta asıy olmıyacaklar, bu suretle onlara bey'at ver ve kendileri için istiğfar ediver, çünkü Allah gaffurdur rahîmdir. |
[ 060.012 ] | ( ES ) |
Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. |
[ 060.012 ] | ( NQ ) |
O Prophet! When believing women come to you to give you the Bai'a (pledge), that they will not associate anything in worship with Allah, that they will not steal, that they will not commit illegal sexual intercourse, that they will not kill their children, that they will not utter slander, intentionally forging falsehood (i.e. by making illegal children belonging to their husbands), and that they will not disobey you in any Ma'ruf (Islamic Monotheism and all that which Islam ordains) then accept their Bai'a(pledge), and ask Allah to forgive them, Verily, Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful. |
[ 060.013 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ áÇó ÊóÊóæóáøóæúÇ ÞóæúãðÇ ÛóÖöÈó Çááøóåõ Úóáóíúåöãú ÞóÏú íóÆöÓõæÇ ãöäó ÇáúÂÎöÑóÉö ßóãóÇ íóÆöÓó ÇáúßõÝøóÇÑõ ãöäú ÃóÕúÍóÇÈö ÇáúÞõÈõæÑö ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 060.013 ] | ( MŞ ) |
|
[ 060.013 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler! Öyle bir kavmi dost edinmeyin ki, Allah onlara gazab etmiş, Âhiretten ümidi kesmişler ve mezarlıklarda yatan kâfirlerin ümidsiz halleri gibi, ümidsizliğe düşmüşlerdir, (Allah’ın rahmetinden ümidlerini kesmişlerdir). |
[ 060.013 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler! Öyle bir kavmı dost tanımayın ki Allah kendilerine gazabetmiş, Âhıretten ümidi kesmişler, eshabı kuburdan olan kâfirlerin me'yusiyyetleri gibi ye'se düşmüşlerdir. |
[ 060.013 ] | ( ES ) |
Ey inananlar, Allah'ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdi. |
[ 060.013 ] | ( NQ ) |
O you who believe! Take not as friends the people who incurred the Wrath of Allah (i.e. the Jews). Surely, they have been in despair to receive any good in the Hereafter, just as the disbelievers have been in despair about those (buried) in graves (that they will not be resurrected on the Day of Resurrection). |