HAŞR SURESİ

[ 059.001 ] ( KK )

ÓóÈøóÍó áöáøóåö ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ١ ﴾

[ 059.001 ] ( MŞ )

 

[ 059.001 ] ( AY )

Bütün göklerde olanlar, bütün yerde olanlar hep Allah’ı tesbîh etmekte... O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.

[ 059.001 ] ( EO )

Tesbih etmekte Allah için Göklerdeki ve yerdeki, hem de azîz hakîm o.

[ 059.001 ] ( ES )

Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.

[ 059.001 ] ( NQ )

Whatsoever is in the heavens and whatsoever is on the earth glorifies Allah. And He is the All-Mighty, the All-Wise.

[ 059.002 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí ÃóÎúÑóÌó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ãöäú Ãóåúáö ÇáúßöÊóÇÈö ãöäú ÏöíóÇÑöåöãú áöÃóæøóáö ÇáúÍóÔúÑö ãóÇ ÙóäóäúÊõãú Ãóäú íóÎúÑõÌõæÇ æóÙóäøõæÇ Ãóäøóåõãú ãóÇäöÚóÊõåõãú ÍõÕõæäõåõãú ãöäó Çááøóåö ÝóÃóÊóÇåõãõ Çááøóåõ ãöäú ÍóíúËõ áóãú íóÍúÊóÓöÈõæÇ æóÞóÐóÝó Ýöí ÞõáõæÈöåöãõ ÇáÑøõÚúÈó íõÎúÑöÈõæäó ÈõíõæÊóåõãú ÈöÃóíúÏöíåöãú æóÃóíúÏöí ÇáúãõÄúãöäöíäó ÝóÇÚúÊóÈöÑõæÇ íóÇÃõæáöí ÇáúÃóÈúÕóÇÑö ﴿ ٢ ﴾

[ 059.002 ] ( MŞ )

 

[ 059.002 ] ( AY )

(Peygamberi inkâr eden ve O’na verdikleri sözden cayan Medine’deki Yahûdi kabilesi Nadir oğulları’ndan ibaret) ehl-i kitaptan kâfir olanları, ilk sürgünde yurdlarından çıkaran O’dur. Siz, çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, tahkimatlarının (kalelerinin), kendilerini (Allah’ın azabından) koruyacağını zannetmişlerdi. Fakat Allah, onları, hesap etmedikleri tarafdan bastırdı ve kalplerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini, hem kendi elleriyle, hem mü'minlerin elleriyle harab ediyor, yıkıyorlardı. Düşünün de ibret alın, ey basîret sahibleri!...

[ 059.002 ] ( EO )

O ki Ehli kitabdan o küfredenleri ilk haşriçin diyarlarından çıkardı. Siz çıkacaklarını zannetmediniz onlar da zannettilerki kendilerini Allahdan koruyacak manialarıdır kal'aları, istihkâmları, fakat Allah onları hisab etmedikleri cihetten bastırdı ve kalblerinin içine korku düşürdü, öyleki evlerini bir taraftan kendi elleri bir taraftan da mü'minlerin elleriyle harab ediyorlardı, düşünün de ıbret alın ey görecek gözleri olanlar!.

[ 059.002 ] ( ES )

Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.

[ 059.002 ] ( NQ )

He it is Who drove out the disbelievers among the people of the Scripture (i.e. the Jews of the tribe of Bani An-Nadir) from their homes at the first gathering. You did not think that they would get out. And they thought that their fortresses would defend them from Allah! But Allah's (Torment) reached them from a place whereof they expected it not, and He cast terror into their hearts, so that they destroyed their own dwellings with their own hands and the hands of the believers. Then take admonition, O you with eyes (to see).

[ 059.003 ] ( KK )

æóáóæúáÇó Ãóäú ßóÊóÈó Çááøóåõ Úóáóíúåöãõ ÇáúÌóáÇóÁó áóÚóÐøóÈóåõãú Ýöí ÇáÏøõäúíóÇ æóáóåõãú Ýöí ÇáúÂÎöÑóÉö ÚóÐóÇÈõ ÇáäøóÇÑö ﴿ ٣ ﴾

[ 059.003 ] ( MŞ )

 

[ 059.003 ] ( AY )

Eğer Allah, onlara sürgünü hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Âhirette ise, onlara ateş azabı var.

[ 059.003 ] ( EO )

Ve eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı lâbüd Dünyada kendilerine azâb edecekti, Âhırette ise onlara ateş azâbı var

[ 059.003 ] ( ES )

Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.

[ 059.003 ] ( NQ )

And had it not been that Allah had decreed exile for them, He would certainly have punished them in this world, and in the Hereafter theirs shall be the torment of the Fire.

[ 059.004 ] ( KK )

Ðóáößó ÈöÃóäøóåõãú ÔóÇÞøõæÇ Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ æóãóäú íõÔóÇÞøö Çááøóåó ÝóÅöäøó Çááøóåó ÔóÏöíÏõ ÇáúÚöÞóÇÈö ﴿ ٤ ﴾

[ 059.004 ] ( MŞ )

 

[ 059.004 ] ( AY )

Bu azabın sebebi şu: Çünkü onlar, Allah’a ve peygamberine muhalefet ettiler, (emirlerine aykırı harekette bulundular). Kim de Allah’a (ve peygamberine) aykırı hareket ederse, şüphe yok ki, Allah, çok şiddetli azap sahibidir.

[ 059.004 ] ( EO )

Çünkü onlar Allah ve Resulü ile karşılaşmağa kalkıştılar, her kim de Allah ile karşılaşmağa kalkışırsa şübhe yok Allah «şediydul'ikab» dır.

[ 059.004 ] ( ES )

Bunun sebebi şudur: Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah'a karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir.

[ 059.004 ] ( NQ )

That is because they opposed Allah and His Messenger (Muhammad ). And whosoever opposes Allah, then verily, Allah is Severe in punishment.

[ 059.005 ] ( KK )

ãóÇ ÞóØóÚúÊõãú ãöäú áöíäóÉò Ãóæú ÊóÑóßúÊõãõæåóÇ ÞóÇÆöãóÉð Úóáóì ÃõÕõæáöåóÇ ÝóÈöÅöÐúäö Çááøóåö æóáöíõÎúÒöíó ÇáúÝóÇÓöÞöíäó ﴿ ٥ ﴾

[ 059.005 ] ( MŞ )

 

[ 059.005 ] ( AY )

(Kâfirlerin kinini artırmak için herhangi bir hurma ağacını kestiniz veya kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa, hep Allah’ın izniyledir. Bu tahribi yapmanız, fâsıkları perişan edeceği içindir.

[ 059.005 ] ( EO )

Her hangi bir hurma ağacı kesdiniz veya kökleri üzerinde dikili bırakdınızsa hep Allahın izniyle ve o fâsıkları perişan edeceği içindir.

[ 059.005 ] ( ES )

Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.

[ 059.005 ] ( NQ )

What you (O Muslims) cut down of the palm-trees (of the enemy), or you left them standing on their stems, it was by Leave of Allah, and in order that He might disgrace the Fasiqun (rebellious, disobedient to Allah).

[ 059.006 ] ( KK )

æóãóÇ ÃóÝóÇÁó Çááøóåõ Úóáóì ÑóÓõæáöåö ãöäúåõãú ÝóãóÇ ÃóæúÌóÝúÊõãú Úóáóíúåö ãöäú Îóíúáò æóáÇó ÑößóÇÈò æóáóßöäøó Çááøóåó íõÓóáøöØõ ÑõÓõáóåõ Úóáóì ãóäú íóÔóÇÁõ æóÇááøóåõ Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑñ ﴿ ٦ ﴾

[ 059.006 ] ( MŞ )

 

[ 059.006 ] ( AY )

Allah’ın, onların (Nadir oğullarının) mallarından Peygamberine verdiği ganimete gelince: Siz ona ne at koşturdunuz, ne deve... Fakat Allah peygamberlerini, dilediği kimselere musallat eder. Allah her şeye kâdirdir.

[ 059.006 ] ( EO )

Allahın Resulüne onlardan tahvil buyurduğu fey'e gelince siz ona ne at debrettiniz ne rikâb velâkin Allah Resullerini dilediği kimselere musallat kılar ve Allah her şey'e kadirdir.

[ 059.006 ] ( ES )

Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.

[ 059.006 ] ( NQ )

And what Allah gave as booty (Fai') to His Messenger (Muhammad ) from them, for which you made no expedition with either cavalry or camelry. But Allah gives power to His Messengers over whomsoever He wills. And Allah is Able to do all things.

[ 059.007 ] ( KK )

ãóÇ ÃóÝóÇÁó Çááøóåõ Úóáóì ÑóÓõæáöåö ãöäú Ãóåúáö ÇáúÞõÑóì Ýóáöáøóåö æóáöáÑøóÓõæáö æóáöÐöí ÇáúÞõÑúÈóì æóÇáúíóÊóÇãóì æóÇáúãóÓóÇßöíäö æóÇÈúäö ÇáÓøóÈöíáö ßóíú áÇó íóßõæäó ÏõæáóÉð Èóíúäó ÇáúÃóÛúäöíóÇÁö ãöäúßõãú æóãóÇ ÂÊóÇßõãõ ÇáÑøóÓõæáõ ÝóÎõÐõæåõ æóãóÇ äóåóÇßõãú Úóäúåõ ÝóÇäúÊóåõæÇ æóÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó Åöäøó Çááøóåó ÔóÏöíÏõ ÇáúÚöÞóÇÈö ﴿ ٧ ﴾

[ 059.007 ] ( MŞ )

 

[ 059.007 ] ( AY )

Allah’ın, peygamberine (kâfir) memleketler ahâlisinden verdiği ganimet; Allah için (Kâ'be ve diğer mescidlerin tamiri için), Peygamber için, O’na yakın olan akraba için, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. (Bir rivâyete göre de Allah’ın hissesi, Peygamberin hissesine dahildir. Bu takdirde ganimet altı hisse değil de beş hisse itibar edilerek adları geçenlere birer sehim verilir.) Tâ ki, o mal, sizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın, (bundan muhtaçlar da faydalansın). Peygamber size (ganimetten) ne verdi ise, onu alın; (ve emirlerini tutun). Size neyi yasak etti ise, onu da almayın; (yapma dediğini yapmayın). Allah’dan korkun; Çünkü Allah, çok şiddetli azap sahibidir.

[ 059.007 ] ( EO )

Allahın Resulüne kurâ ehalisinden tahvil buyurduğu Fey'i de Allah için ve Resulü için ve karabet sahibi ve yetimler ve miskînler ve yolda kalmış kimseler içindir, ki içinizden zenginler arasında dolaşır bir devlet olmaya, bir de Peygamber size her ne emir verirse tutun, nehy ettiğinden de sakının ve Allahdan korkun, çünkü Allah «şediydul'ikab» dır.

[ 059.007 ] ( ES )

Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

[ 059.007 ] ( NQ )

What Allah gave as booty (Fai') to His Messenger (Muhammad ) from the people of the townships, - it is for Allah, His Messenger (Muhammad ), the kindred (of Messenger Muhammad ), the orphans, Al-Masakin (the poor), and the wayfarer, in order that it may not become a fortune used by the rich among you. And whatsoever the Messenger (Muhammad ) gives you, take it, and whatsoever he forbids you, abstain (from it) , and fear Allah. Verily, Allah is Severe in punishment.

[ 059.008 ] ( KK )

áöáúÝõÞóÑóÇÁö ÇáúãõåóÇÌöÑöíäó ÇáøóÐöíäó ÃõÎúÑöÌõæÇ ãöäú ÏöíÇÑöåöãú æóÃóãúæóÇáöåöãú íóÈúÊóÛõæäó ÝóÖúáÇð ãöäó Çááøóåö æóÑöÖúæóÇäðÇ æóíóäúÕõÑõæäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ÃõæáóÆößó åõãõ ÇáÕøóÇÏöÞõæäó ﴿ ٨ ﴾

[ 059.008 ] ( MŞ )

 

[ 059.008 ] ( AY )

(Bilhassa bu ganimet), o fukara muhacirler içindir ki, (Mekke müşriklerinin tazyiki üzerine) yurdlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. Halleri şudur: Allah’dan (dünyada) bir rızık ve rıza isterler. Allah’a ve Peygamberine, (mal ve canları ile Allah’ın dinine) yardım ederler. İşte bunlar, sadık olanlardır, (îmanlarında sadakat gösterenlerdir).

[ 059.008 ] ( EO )

O fukara muhacirler için ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allahdan bir fadıl ve rıdvan ararlar ve Allaha ve Resulüne hizmet ederler, ta onlardır işte sadık olanlar.

[ 059.008 ] ( ES )

Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.

[ 059.008 ] ( NQ )

(And there is also a share in this booty) for the poor emigrants, who were expelled from their homes and their property, seeking Bounties from Allah and to please Him. And helping Allah (i.e. helping His religion) and His Messenger (Muhammad ). Such are indeed the truthful (to what they say);-

[ 059.009 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó ÊóÈóæøóÁõæÇ ÇáÏøóÇÑó æóÇáúÇöíãóÇäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú íõÍöÈøõæäó ãóäú åóÇÌóÑó Åöáóíúåöãú æóáÇó íóÌöÏõæäó Ýöí ÕõÏõæÑöåöãú ÍóÇÌóÉð ãöãøóÇ ÃõæÊõæÇ æóíõÄúËöÑõæäó Úóáóì ÃóäúÝõÓöåöãú æóáóæú ßóÇäó Èöåöãú ÎóÕóÇÕóÉñ æóãóäú íõæÞó ÔõÍøó äóÝúÓöåö ÝóÃõæáóÆößó åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó ﴿ ٩ ﴾

[ 059.009 ] ( MŞ )

 

[ 059.009 ] ( AY )

Muhacirlerden önce, Medine’yi yurd ve îman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar; kendilerinde ihtiyaç bile olsa, (onları) nefisleri üzerine tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa; işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır.

[ 059.009 ] ( EO )

Ve şunlarki onlardan önce yurdu hazırlayıp iymana sahib oldular, kendilerine hicret edenlere mahabbet beslerler, ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinde ihtiyaç bile olsa iysar ile nefislerine tercih ederler, her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır o felah bulanlar.

[ 059.009 ] ( ES )

Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.

[ 059.009 ] ( NQ )

And those who, before them, had homes (in Al-Madinah) and had adopted the Faith, love those who emigrate to them, and have no jealousy in their breasts for that which they have been given (from the booty of Bani An-Nadir), and give them (emigrants) preference over themselves, even though they were in need of that. And whosoever is saved from his own covetousness, such are they who will be the successful.

[ 059.010 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó ÌóÇÁõæÇ ãöäú ÈóÚúÏöåöãú íóÞõæáõæäó ÑóÈøóäóÇ ÇÛúÝöÑú áóäóÇ æóáöÅöÎúæóÇäöäóÇ ÇáøóÐöíäó ÓóÈóÞõæäóÇ ÈöÇáúÇöíãóÇäö æóáÇó ÊóÌúÚóáú Ýöí ÞõáõæÈöäóÇ ÛöáÇøð áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÑóÈøóäóÇ Åöäøóßó ÑóÁõæÝñ ÑóÍöíãñ ﴿ ١٠ ﴾

[ 059.010 ] ( MŞ )

 

[ 059.010 ] ( AY )

Onlardan (Muhacirlerle Ensar’dan) sonra gelenler şöyle derler: “ Ey Rabbimiz! Bizi ve îman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; îman etmiş olanlar için kalplerimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, Raûf’sun= çok şefkatlisin, Rahîm’sin= çok merhametlisin.”

[ 059.010 ] ( EO )

Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, Şöyle derler: ya Rabbena bizlere ve önden iyman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde iyman etmiş olanlara karşı kin tutturma ya Rabbena şübhe yokki sen raufsun rahîmsin.

[ 059.010 ] ( ES )

Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"

[ 059.010 ] ( NQ )

And those who came after them say: "Our Lord! Forgive us and our brethren who have preceded us in Faith, and put not in our hearts any hatred against those who have believed. Our Lord! You are indeed full of kindness, Most Merciful.

[ 059.011 ] ( KK )

Ãóáóãú ÊóÑì Åöáóì ÇáøóÐöíäó äóÇÝóÞõæÇ íóÞõæáõæäó áöÅöÎúæóÇäöåöãõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ãöäú Ãóåúáö ÇáúßöÊóÇÈö áóÆöäú ÃõÎúÑöÌúÊõãú áóäóÎúÑõÌóäøó ãóÚóßõãú æóáÇó äõØöíÚõ Ýöíßõãú ÃóÍóÏðÇ ÃóÈóÏðÇ æóÅöäú ÞõæÊöáúÊõãú áóäóäúÕõÑóäøóßõãú æóÇááøóåõ íóÔúåóÏõ Åöäøóåõãú áóßóÇÐöÈõæäó ﴿ ١١ ﴾

[ 059.011 ] ( MŞ )

 

[ 059.011 ] ( AY )

Bakmaz mısın, şu münâfıklık yapanlara? Ehl-i kitaptan o kâfir olan kardeşlerine şöyle diyorlar: “Yemin ederiz ki, eğer siz (yurdunuz Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber (oradan) çıkarız ve sizin aleyhinizde hiç bir zaman kimseye itâat etmeyiz. Eğer size savaş açılırsa, muhakkak size yardım ederiz.” Hâlbuki Allah, şahidlik ediyor ki, onlar hakikaten yalancıdırlar.

[ 059.011 ] ( EO )

Bakmaz mısın şu münafıklık yapanlara? Ehli kitabdan o küfreden ihvanlarına şöyle diyorlar: Yemin ederiz ki eğer siz çıkarılırsanız her halde biz de sizinle beraber çıkarız, ve sizin hakkınızda ebedâ kimseye itaat etmeyiz ve şayed size kıtal yapılırsa muhakkak size yardım ederiz, hal bu ise Allah şehadet ediyor ki onlar kat'iyyen yalancıdırlar.

[ 059.011 ] ( ES )

Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.

[ 059.011 ] ( NQ )

Have you (O Muhammad ) not observed the hypocrites who say to their friends among the people of the Scripture who disbelieve: "(By Allah) If you are expelled, we (too) indeed will go out with you, and we shall never obey any one against you, and if you are attacked (in fight), we shall indeed help you." But Allah is Witness, that they verily, are liars.

[ 059.012 ] ( KK )

áóÆöäú ÃõÎúÑöÌõæÇ áÇó íóÎúÑõÌõæäó ãóÚóåõãú æóáóÆöäú ÞõæÊöáõæÇ áÇó íóäúÕõÑõæäóåõãú æóáóÆöäú äóÕóÑõæåõãú áóíõæóáøõäøó ÇáúÃóÏúÈóÇÑó Ëõãøó áÇó íõäúÕóÑõæäó ﴿ ١٢ ﴾

[ 059.012 ] ( MŞ )

 

[ 059.012 ] ( AY )

Yemin olsun ki (Medine’deki Yahûdî Benî Kurayze kabilesi) eğer çıkarılırsa, (münâfıklar) onlarla beraber çıkmazlar ve eğer onlara savaş açılırsa, onlara yardım etmezler. Bilfarz onlara yardım edecek olsalar, (bozguna uğrayarak) arkalarına dönerler. Sonra (Allah onları helâk eder de artık) kurtarılmazlar.

[ 059.012 ] ( EO )

Celâlim hakkıçin eğer çıkarılırlarsa onlarla beraber çıkmazlar ve eğer kıtal yapılırsa onlara yardım etmezler ve şayed yardım edecek olsalar mutlak arkalarına dönerler, sonra da kurtarılmazlar.

[ 059.012 ] ( ES )

Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.

[ 059.012 ] ( NQ )

Surely, if they (the Jews) are expelled, never will they (hypocrites) go out with them, and if they are attacked, they will never help them. And if they do help them, they (hypocrites) will turn their backs, so they will not be victorious.

[ 059.013 ] ( KK )

áóÇóäúÊõãú ÃóÔóÏøõ ÑóåúÈóÉð Ýöí ÕõÏõæÑöåöãú ãöäó Çááøóåö Ðóáößó ÈöÃóäøóåõãú Þóæúãñ áÇó íóÝúÞóåõæäó ﴿ ١٣ ﴾

[ 059.013 ] ( MŞ )

 

[ 059.013 ] ( AY )

Her hâlde onların (münâfıklarla Yahûdilerin) yüreklerinden sizden olan korku, Allah’ınkinden ziyadedir. Bu, onların anlayışsız bir kavim olmalarındandır.

[ 059.013 ] ( EO )

her halde onların yüreklerinde sizin korkunuz Allahınkinden ziyade, bu onların fıhıksız bir kavm olmalarındandır.

[ 059.013 ] ( ES )

Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

[ 059.013 ] ( NQ )

Verily, you (believers in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism) are more awful as a fear in their (Jews of Bani An-Nadir) breasts than Allah. That is because they are a people who comprehend not (the Majesty and Power of Allah).

[ 059.014 ] ( KK )

áÇó íõÞóÇÊöáõæäóßõãú ÌóãöíÚðÇ ÅöáÇøó Ýöí ÞõÑðì ãõÍóÕøóäóÉò Ãóæú ãöäú æóÑóÇÁö ÌõÏõÑò ÈóÃúÓõåõãú Èóíúäóåõãú ÔóÏöíÏñ ÊóÍúÓóÈõåõãú ÌóãöíÚðÇ æóÞõáõæÈõåõãú ÔóÊøóì Ðóáößó ÈöÃóäøóåõãú Þóæúãñ áÇó íóÚúÞöáõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 059.014 ] ( MŞ )

 

[ 059.014 ] ( AY )

Onlar (Yahûdî’lerle münâfıklar) toplu bir hâlde size karşı savaşamazlar; ancak tahkim edilmiş yerlerde, yahut duvarlar (siperler) arkasından savaşırlar. Aralarında çarpışmaları ise şiddetlidir. (Ey Resûlüm), sen onları toplu sanırsın, Hâlbuki kalpleri dağınıktır; bu, onların akılları ermez bir kavim olmalarındandır.

[ 059.014 ] ( EO )

Size hepsi toplanarak kıtal yapamazlar, ancak müstahkem mevkı'lerde veya divarlar, siperler arkasından yaparlar, aralarında beisleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın halbuki kalbleri dağınıktır, bu onların akl etmez bir kavm olmalarındandır.

[ 059.014 ] ( ES )

Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.

[ 059.014 ] ( NQ )

They fight not against you even together, except in fortified townships, or from behind walls. Their enmity among themselves is very great. You would think they were united, but their hearts are divided, that is because they are a people who understand not.

[ 059.015 ] ( KK )

ßóãóËóáö ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú ÞóÑöíÈðÇ ÐóÇÞõæÇ æóÈóÇáó ÃóãúÑöåöãú æóáóåõãú ÚóÐóÇÈñ Ãóáöíãñ ﴿ ١٥ ﴾

[ 059.015 ] ( MŞ )

 

[ 059.015 ] ( AY )

Onların hâli, kendilerinden az önce geçenlerin hâli gibidir ki, yaptıklarının cezasını (dünyada) taddılar. Onlara (Âhirette) acıklı bir azap da var.

[ 059.015 ] ( EO )

Yakında önlerinden geçenler gibi ki emirlerinin vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var.

[ 059.015 ] ( ES )

(Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir'de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.

[ 059.015 ] ( NQ )

They are like their immediate predecessors (the Jews of Bani Qainuqa', who suffered), they tasted the evil result of their conduct, and (in the Hereafter, there is) for them a painful torment;-

[ 059.016 ] ( KK )

ßóãóËóáö ÇáÔøóíúØóÇäö ÅöÐú ÞóÇáó áöáúÅöäúÓóÇäö ÇßúÝõÑú ÝóáóãøóÇ ßóÝóÑó ÞóÇáó Åöäøöí ÈóÑöíÁñ ãöäúßó Åöäøöí ÃóÎóÇÝõ Çááøóåó ÑóÈøó ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 059.016 ] ( MŞ )

 

[ 059.016 ] ( AY )

(Yahûdî’leri savaşa teşvik hususunda münâfıkların hâli), şeytanın hâli gibidir: Hani insana “Kâfir ol.” demişti de, kâfir olunca: “ Ben, senden berîyim; çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’dan korkarım.” deyiverdi.

[ 059.016 ] ( EO )

Tıbkı Şeytanın meseli gibi ki hani insana küfret dedi de küfredince ben dedi senden beriyim, çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allahdan korkarım.

[ 059.016 ] ( ES )

(Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana "İnkâr et." dedi, (insan) inkar edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.

[ 059.016 ] ( NQ )

(Their allies deceived them) like Shaitan (Satan), when he says to man: "Disbelieve in Allah." But when (man) disbelieves in Allah, Shaitan (Satan) says: "I am free of you, I fear Allah, the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists)!"

[ 059.017 ] ( KK )

ÝóßóÇäó ÚóÇÞöÈóÊóåõãóÇ ÃóäøóåõãóÇ Ýöí ÇáäøóÇÑö ÎóÇáöÏóíúäö ÝöíåóÇ æóÐóáößó ÌóÒóÇÁõ ÇáÙøóÇáöãöíäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 059.017 ] ( MŞ )

 

[ 059.017 ] ( AY )

Sonra ikisinin (şeytan ile o adamın) akıbeti, ebedî olarak cehennemin içinde kalmaları olmuştur. İşte zâlimlerin cezası budur.

[ 059.017 ] ( EO )

Sonra ikisinin de âkıbeti ebediyyen ateşte kalmaları oldu, ve işte zalimlerin cezası budur.

[ 059.017 ] ( ES )

Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.

[ 059.017 ] ( NQ )

So the end of both will be that they will be in the Fire, abiding therein. Such is the recompense of the Zalimun (i.e. polytheists, wrong-doers, disbelievers in Allah and in His Oneness, etc.).

[ 059.018 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó æóáúÊóäúÙõÑú äóÝúÓñ ãóÇ ÞóÏøóãóÊú áöÛóÏò æóÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó Åöäøó Çááøóåó ÎóÈöíÑñ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ١٨ ﴾

[ 059.018 ] ( MŞ )

 

[ 059.018 ] ( AY )

Ey îman edenler; Allah’dan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’dan korkun; Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 059.018 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Hep Allaha korunun ve baksın bir nefis yarın için ne takdim etmiş, hem Allahdan korkun, çünkü Allah her ne yaparsanız şübhesiz habîrdir.

[ 059.018 ] ( ES )

Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 059.018 ] ( NQ )

O you who believe! Fear Allah and keep your duty to Him. And let every person look to what he has sent forth for the morrow, and fear Allah. Verily, Allah is All-Aware of what you do .

[ 059.019 ] ( KK )

æóáÇó ÊóßõæäõæÇ ßóÇáøóÐöíäó äóÓõæÇ Çááøóåó ÝóÃóäúÓóÇåõãú ÃóäúÝõÓóåõãú ÃõæáóÆößó åõãõ ÇáúÝóÇÓöÞõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 059.019 ] ( MŞ )

 

[ 059.019 ] ( AY )

O kimseler gibi olmayın ki, Allah’ı unutmuşlar; Allah da onları kendilerine unutturmuştur, (artık kendi menfaatlerini düşünemezler). İşte bunlar fâsık (kâfir) olanlardır.

[ 059.019 ] ( EO )

Ve onlar gibi olmayın ki Allahı unutmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur, onlardır ki hep fasıklardır.

[ 059.019 ] ( ES )

Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.

[ 059.019 ] ( NQ )

And be not like those who forgot Allah (i.e. became disobedient to Allah) and He caused them to forget their ownselves, (let them to forget to do righteous deeds). Those are the Fasiqun (rebellious, disobedient to Allah).

[ 059.020 ] ( KK )

áÇó íóÓúÊóæöí ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáäøóÇÑö æóÃóÕúÍóÇÈõ ÇáúÌóäøóÉö ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáúÌóäøóÉö åõãõ ÇáúÝóÇÆöÒõæäó ﴿ ٢٠ ﴾

[ 059.020 ] ( MŞ )

 

[ 059.020 ] ( AY )

Cehennemlik olanlarla cennetlikler bir olmaz. Cennet ehli olanlar, kurtulanlardır.

[ 059.020 ] ( EO )

Eshabı Nar ile eshabı Cennet müsavi olmaz, eshabı Cennettir ki hep murada irmişlerdir.

[ 059.020 ] ( ES )

Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.

[ 059.020 ] ( NQ )

Not equal are the dwellers of the Fire and the dwellers of the Paradise. It is the dwellers of Paradise that will be successful.

[ 059.021 ] ( KK )

áóæú ÃóäúÒóáúäóÇ åóÐóÇ ÇáúÞõÑúÂäó Úóáóì ÌóÈóáò áóÑóÃóíúÊóåõ ÎóÇÔöÚðÇ ãõÊóÕóÏøöÚðÇ ãöäú ÎóÔúíóÉö Çááøóåö æóÊöáúßó ÇáúÃóãúËóÇáõ äóÖúÑöÈõåóÇ áöáäøóÇÓö áóÚóáøóåõãú íóÊóÝóßøóÑõæäó ﴿ ٢١ ﴾

[ 059.021 ] ( MŞ )

 

[ 059.021 ] ( AY )

Eğer biz, bu Kur’ân’ı bir dağın üzerine indirseydik, muhakkak o dağı, Allah korkusundan baş eğmiş, parçalanmış görürdün. Bu temsiller yok mu, işte biz onları insanlar için yapıyoruz; olur ki düşünürler.

[ 059.021 ] ( EO )

Biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik her halde Sen onu Allah korkusundan başını eğmiş çatlamış görürdün, o temsiller yokmu işte biz onları insanlar için yapıyoruz gerek ki tefekkür ederler.

[ 059.021 ] ( ES )

Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.

[ 059.021 ] ( NQ )

Had We sent down this Qur'an on a mountain, you would surely have seen it humbling itself and rending asunder by the fear of Allah. Such are the parables which We put forward to mankind that they may reflect .

[ 059.022 ] ( KK )

åõæó Çááøóåõ ÇáøóÐöí áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó ÚóÇáöãõ ÇáúÛóíúÈö æóÇáÔøóåóÇÏóÉö åõæó ÇáÑøóÍúãóÇäõ ÇáÑøóÍöíãõ ﴿ ٢٢ ﴾

[ 059.022 ] ( MŞ )

 

[ 059.022 ] ( AY )

O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir İlâh yok... Gizliyi de bilir aşikârı da... O, Rahmân’dır = dünyada bütün kullara merhamet edendir, Rahîm’dir= Âhirette yalnız mü'minlere merhamet edendir.

[ 059.022 ] ( EO )

O öyle Allah ki ondan başka Tanrı yok gaybi de bilir şehadeti de, o rahmândır, rahîmdir.

[ 059.022 ] ( ES )

O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.

[ 059.022 ] ( NQ )

He is Allah, than Whom there is La ilaha illa Huwa (none has the right to be worshipped but He) the All-Knower of the unseen and the seen (open). He is the Most Beneficent, the Most Merciful.

[ 059.023 ] ( KK )

åõæó Çááøóåõ ÇáøóÐöí áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó Çáúãóáößõ ÇáúÞõÏøõæÓõ ÇáÓøóáÇóãõ ÇáúãõÄúãöäõ Çáúãõåóíúãöäõ ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÌóÈøóÇÑõ ÇáúãõÊóßóÈøöÑõ ÓõÈúÍóÇäó Çááøóåö ÚóãøóÇ íõÔúÑößõæäó ﴿ ٢٣ ﴾

[ 059.023 ] ( MŞ )

 

[ 059.023 ] ( AY )

O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir İlâh yok... Melîk’dir= mülk ve saltanatı devamlı olandır, Kuddûs’dür= her türlü noksanlık ve ayıblardan berîdir, Selâm’dır= bütün âfet ve kederlerden salimdir, Mü'min’dir= emniyet verendir, Müheymin’dir= her şeyi gözetib koruyandır, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Cebbâr’dır= kulların hallerini ve ihtiyaçlarını düzeltendir, varlığı çok yücedir, Mütekebbir’dir= azamet ve ululuk sahibidir. Allah, (müşriklerin kendisine) koştukları ortaklardan münezzehtir.

[ 059.023 ] ( EO )

O öyle Allahki ondan başka tapılacak yok, öyle melik (Padişah) ki kuddus, selam, iyman ve emniyyet veren mü'min, gözeten koruyan müheymin, Azîz, Cebbar, mütekebbir, tenzih o Allaha muşriklerin şirkinden.

[ 059.023 ] ( ES )

O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.

[ 059.023 ] ( NQ )

He is Allah than Whom there is La ilaha illa Huwa (none has the right to be worshipped but He) the King, the Holy, the One Free from all defects, the Giver of security, the Watcher over His creatures, the All-Mighty, the Compeller, the Supreme. Glory be to Allah! (High is He) above all that they associate as partners with Him.

[ 059.024 ] ( KK )

åõæó Çááøóåõ ÇáúÎóÇáöÞõ ÇáúÈóÇÑöÆõ ÇáúãõÕóæøöÑõ áóåõ ÇáúÃóÓúãóÇÁõ ÇáúÍõÓúäóì íõÓóÈøöÍõ áóåõ ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٢٤ ﴾

[ 059.024 ] ( MŞ )

 

[ 059.024 ] ( AY )

O, öyle Allah ki, Hâlık’dır= her şeyi yaratıb takdir edendir, Bârî’dir= yoktan var edendir, Musavvir’dir= bütün varlıklara şekil verendir. Esmaü’l-Hüsna (en güzel isimler) O’nun... Bütün göklerde ve yerde olanlar, hep O’nu tesbhih eder. O, Azîz’dir= her şeye gâlib ve her kemale sahibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir...

[ 059.024 ] ( EO )

O öyle Allahki halık, barî, müsavvir o, en güzel isimler (Esmai hüsnâ) onun, bütün Göklerdeki ve yerdeki ona tesbih eder, o öyle azîz öyle hakîmdir

[ 059.024 ] ( ES )

O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.

[ 059.024 ] ( NQ )

He is Allah, the Creator, the Inventor of all things, the Bestower of forms. To Him belong the Best Names . All that is in the heavens and the earth glorify Him. And He is the All-Mighty, the All-Wise.