MÜCADELE SURESİ

[ 058.001 ] ( KK )

ÞóÏú ÓóãöÚó Çááøóåõ Þóæúáó ÇáøóÊöí ÊõÌóÇÏöáõßó Ýöí ÒóæúÌöåóÇ æóÊóÔúÊóßöí Åöáóì Çááøóåö æóÇááøóåõ íóÓúãóÚõ ÊóÍóÇæõÑóßõãóÇ Åöäøó Çááøóåó ÓóãöíÚñ ÈóÕöíÑñ ﴿ ١ ﴾

[ 058.001 ] ( MŞ )

 

[ 058.001 ] ( AY )

Kocası hakkında seninle mücâdele eden ve (kimsesizliği ile ihtiyacından) Allah’a şikâyet eden kadının sözünü Allah işitti. Allah zaten konuşmalarınızı işitir; Çünkü Allah, her şeyi işitendir, görendir.

[ 058.001 ] ( EO )

Evet işitti Allah işitti o kadının dediğini ki kocası hakkında sana mücadele ediyor ve Allaha şikâyet eyliyordu, Allah da muhaverenizi dinliyordu, çünkü Allah işidir görür.

[ 058.001 ] ( ES )

Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.

[ 058.001 ] ( NQ )

Indeed Allah has heard the statement of her (Khaulah bint Tha'labah) that disputes with you (O Muhammad ) concerning her husband (Aus bin As-Samit), and complains to Allah. And Allah hears the argument between you both. Verily, Allah is All-Hearer, All-Seer.

[ 058.002 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íõÙóÇåöÑõæäó ãöäúßõãú ãöäú äöÓóÇÆöåöãú ãóÇ åõäøó ÃõãøóåóÇÊöåöãú Åöäú ÃõãøóåóÇÊõåõãú ÅöáÇøó ÇááÇøóÆöí æóáóÏúäóåõãú æóÅöäøóåõãú áóíóÞõæáõæäó ãõäúßóÑðÇ ãöäó ÇáúÞóæúáö æóÒõæÑðÇ æóÅöäøó Çááøóåó áóÚóÝõæøñ ÛóÝõæÑñ ﴿ ٢ ﴾

[ 058.002 ] ( MŞ )

 

[ 058.002 ] ( AY )

İçinizden “Zihâr” yaparak karılarından ayrılmağa kalkışan kimseler, bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir; anaları, ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar gerçekten çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah (zihâr yapanı keffaret sûretiyle) afv edendir, bağışlayandır.

[ 058.002 ] ( EO )

İçinizden «zihar» ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler bilmelidirler ki: O kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır. Maamafih Allahın afvı, mağfireti çok olduğunda da şübhe yoktur.

[ 058.002 ] ( ES )

İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır.

[ 058.002 ] ( NQ )

Those among you who make their wives unlawful (Az-Zihar) to them by saying to them "You are like my mother's back." They cannot be their mothers. None can be their mothers except those who gave them birth. And verily, they utter an ill word and a lie. And verily, Allah is Oft-Pardoning, Oft-Forgiving.

[ 058.003 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó íõÙóÇåöÑõæäó ãöäú äöÓóÇÆöåöãú Ëõãøó íóÚõæÏõæäó áöãóÇ ÞóÇáõæÇ ÝóÊóÍúÑöíÑõ ÑóÞóÈóÉò ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú íóÊóãóÇÓøóÇ Ðóáößõãú ÊõæÚóÙõæäó Èöåö æóÇááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÎóÈöíÑñ ﴿ ٣ ﴾

[ 058.003 ] ( MŞ )

 

[ 058.003 ] ( AY )

Karılarına zihâr yapanlar (nikâhlarını kendilerine haram kılanlar); sonra dediklerini geri almak için dönecek olanlar birbiriyle birleşmeden (cinsi münasebette bulunmadan) önce, (koca üzerine keffaret olarak) bir köle âzat etmek vardır. İşte siz, böyle keffaret hükmü ile öğüdlenirsiniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 058.003 ] ( EO )

Ve öyle kadınlarından zıhar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak olanlar onun için ikisi temass etmezden evvel bir kul âzad etmek lâzımdır, bunu duydunuz'a işte siz bununla öğütlenirsiniz, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır.

[ 058.003 ] ( ES )

Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

[ 058.003 ] ( NQ )

And those who make unlawful to them (their wives) (by Az-Zihar) and wish to free themselves from what they uttered, (the penalty) in that case (is) the freeing of a slave before they touch each other. That is an admonition to you (so that you may not return to such an ill thing). And Allah is All-Aware of what you do.

[ 058.004 ] ( KK )

Ýóãóäú áóãú íóÌöÏú ÝóÕöíóÇãõ ÔóåúÑóíúäö ãõÊóÊóÇÈöÚóíúäö ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú íóÊóãóÇÓøóÇ Ýóãóäú áóãú íóÓúÊóØöÚú ÝóÅöØúÚóÇãõ ÓöÊøöíäó ãöÓúßöíäðÇ Ðóáößó áöÊõÄúãöäõæÇ ÈöÇááøóåö æóÑóÓõæáöåö æóÊöáúßó ÍõÏõæÏõ Çááøóåö æóáöáúßóÇÝöÑöíäó ÚóÐóÇÈñ Ãóáöíãñ ﴿ ٤ ﴾

[ 058.004 ] ( MŞ )

 

[ 058.004 ] ( AY )

Fakat kim, (keffaret ödemek için bir köle) bulamazsa, yine cinsi münasebette bulunmadan önce, arka arkaya (aralıksız) iki ay oruç tutmak vardır. Ona da gücü yetmiyen (sabah akşam) altmış yoksulu doyursun, (veya her birine bir fitre miktarı versin). Bu açıklama, Allah’ı ve Rasûlünü (hükümlerinde) tasdik edesiniz diyedir. Bunlar Allah’ın hükümleridir. (Bu hükümlere uymıyan) kâfirler için çok acıklı bir azap vardır.

[ 058.004 ] ( EO )

Ona gücü yetmiyen de ikisi temass etmezden evvel sırasiyle iki ay oruc tutsun, ona da güç yetiremiyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iyman edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği hududdur, kâfirler için ise elîm bir azâb vardır.

[ 058.004 ] ( ES )

Buna imkan bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır.

[ 058.004 ] ( NQ )

And he who finds not (the money for freeing a slave) must fast two successive months before they both touch each other. And for him who is unable to do so, he should feed sixty of Miskin (poor). That is in order that you may have perfect Faith in Allah and His Messenger. These are the limits set by Allah. And for disbelievers, there is a painful torment.

[ 058.005 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó íõÍóÇÏøõæäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ßõÈöÊõæÇ ßóãóÇ ßõÈöÊó ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú æóÞóÏú ÃóäúÒóáúäóÇ ÂíóÇÊò ÈóíøöäóÇÊò æóáöáúßóÇÝöÑöíäó ÚóÐóÇÈñ ãõåöíäñ ﴿ ٥ ﴾

[ 058.005 ] ( MŞ )

 

[ 058.005 ] ( AY )

Allah’a ve Peygamberine düşmanlık edenler, muhakkak helâk edilmişlerdir; nitekim onlardan önce kendilerine azap edilenler gibi... Hâlbuki (Peygamberin doğruluğuna delâlet eden) apaçık âyetler de indirmiştik. (Böyle inkârcı) kâfirlere, zillete düşürücü bir azap var;

[ 058.005 ] ( EO )

Muhakkak ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan evvelkilerin çarpıldıkları gibi, halbu ki açık açık âyetler de indirmiştik, kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var.

[ 058.005 ] ( ES )

Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.

[ 058.005 ] ( NQ )

Verily, those who oppose Allah and His Messenger (Muhammad ) will be disgraced, as those before them (among the past nation), were disgraced. And We have sent down clear Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.). And for the disbelievers is a disgracing torment.

[ 058.006 ] ( KK )

íóæúãó íóÈúÚóËõåõãõ Çááøóåõ ÌóãöíÚðÇ ÝóíõäóÈøöÆõåõãú ÈöãóÇ ÚóãöáõæÇ ÃóÍúÕóÇåõ Çááøóåõ æóäóÓõæåõ æóÇááøóåõ Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÔóåöíÏñ ﴿ ٦ ﴾

[ 058.006 ] ( MŞ )

 

[ 058.006 ] ( AY )

O günde ki, Allah onları hep diriltecek de, bütün yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah (onların dünyada yaptıkları bütün amelleri aleyhlerine hıfzedib) saymış, onlarsa bunu, (o yaptıklarını) unutmuşlardır. Allah her şeye şâhittir.

[ 058.006 ] ( EO )

O gün ki Allah onları hep ba's edecekte bütün yaptıklarını kendilerine haber verecek, Allah onu bir bir saymış onlarsa onu unutmuşlardır, Allah her şeye şahiddir.

[ 058.006 ] ( ES )

O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahiddir.

[ 058.006 ] ( NQ )

On the Day when Allah will resurrect them all together (i.e. the Day of Resurrection) and inform them of what they did. Allah has kept account of it, while they have forgotten it. And Allah is Witness over all things.

[ 058.007 ] ( KK )

Ãóáóãú ÊóÑóì Ãóäøó Çááøóåó íóÚúáóãõ ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ãóÇ íóßõæäõ ãöäú äóÌúæóì ËóáÇóËóÉò ÅöáÇøó åõæó ÑóÇÈöÚõåõãú æóáÇó ÎóãúÓóÉò ÅöáÇøó åõæó ÓóÇÏöÓõåõãú æóáÇó ÃóÏúäóì ãöäú Ðóáößó æóáÇó ÃóßúËóÑó ÅöáÇøó åõæó ãóÚóåõãú Ãóíúäó ãóÇ ßóÇäõæÇ Ëõãøó íõäóÈøöÆõåõãú ÈöãóÇ ÚóãöáõæÇ íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö Åöäøó Çááøóåó Èößõáøö ÔóíúÁò Úóáöíãñ ﴿ ٧ ﴾

[ 058.007 ] ( MŞ )

 

[ 058.007 ] ( AY )

Görmez misin? Allah hem göklerdekini, hem yerdekini hep bilir. Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu, mutlak O (Allah) dördüncüleridir. (Bütün fısıltılarını bilir); beş kişinin oluyor mu, mutlak O, altıncılarıdır; bunlardan (şu sayılanlardan sayıca) daha az, daha çok oluyor mu, muhakkak O, her nerede olsalar, onlarla beraberdir (her şeylerini bilir). Sonra bütün yaptıklarını, kıyâmet günü, kendilerine haber verir. Haberiniz olsun ki, Allah, her şeyi (noksansız) bilir.

[ 058.007 ] ( EO )

Görmez misin Allah Göklerdekini ve Yerdekini hep bilir, herhangi bir üçün bir fısıltısı oluyor mu mutlak o dörtleyicileri, gerek beşin mutlak o altılayıcıları, gerek daha az gerek daha çok her nerede olsalar mutlak o beraberlerindedir, sonra bütün yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine haber verir, haberiniz olsun ki Allah her şeyi tamamiyle bilir.

[ 058.007 ] ( ES )

Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.

[ 058.007 ] ( NQ )

Have you not seen that Allah knows whatsoever is in the heavens and whatsoever is on the earth? There is no Najwa(secret counsel) of three, but He is their fourth (with His Knowledge, while He Himself is over the Throne, over the seventh heaven), nor of five but He is their sixth (with His Knowledge), not of less than that or more, but He is with them (with His Knowledge) wheresoever they may be; and afterwards on the Day of Resurrection, He will inform them of what they did. Verily, Allah is the All-Knower of everything.

[ 058.008 ] ( KK )

Ãóáóãú ÊóÑóì Åöáóì ÇáøóÐöíäó äõåõæÇ Úóäö ÇáäøóÌúæóì Ëõãøó íóÚõæÏõæäó áöãóÇ äõåõæÇ Úóäúåõ æóíóÊóäóÇÌóæúäó ÈöÇáúÇöËúãö æóÇáúÚõÏúæóÇäö æóãóÚúÕöíóÉö ÇáÑøóÓõæáö æóÅöÐóÇ ÌóÇÁõæßó Íóíøóæúßó ÈöãóÇ áóãú íõÍóíøößó Èöåö Çááøóåõ æóíóÞõæáõæäó Ýöí ÃóäúÝõÓöåöãú áóæúáÇó íõÚóÐøöÈõäóÇ Çááøóåõ ÈöãóÇ äóÞõæáõ ÍóÓúÈõåõãú Ìóåóäøóãõ íóÕúáóæúäóåóÇ ÝóÈöÆúÓó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٨ ﴾

[ 058.008 ] ( MŞ )

 

[ 058.008 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), bakmaz mısın şunlara, (o münâfıklarla yahutilere): Gizli konuşmaktan yasaklandılar da, sonra dönüp yasaklandıkları şeyi yapıyorlar ve yalan, zulüm, Peygambere isyan fısıldaşıyorlar. Senin yanına geldiklerinde de, seni Allah’ın selâmlamadığı bir sûretle selâmlıyorlar. (Es-selâmü Aleyk yerine, üzerine ölüm olsun manâsına gelen Es-Sâmü Aleyk diyorlar). Kendi aralarında da: “ Allah bizi, söylediklerimizle azablandırsa ya!” diyorlar. Onlara cehennem yeter; oraya girecekler. Artık o, ne kötü dönüş yeridir...

[ 058.008 ] ( EO )

Bakmaz mısın şunlara: Gizli konuşmadan nehyedildiler de sonra dönüp nehyolundukları şeyi yapıyorlar, günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşıyorlar, yanına geldiklerinde de seni Allahın sağlıklamadığı bir suretle sağlıklıyorlar, kendi içlerinde de Allah bizi söylediklerimizle ta'zib etse ya! Diyorlar, Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklar, artık o, ne fena âkıbettir.

[ 058.008 ] ( ES )

Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de "bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası!

[ 058.008 ] ( NQ )

Have you not seen those who were forbidden to hold secret counsels, and afterwards returned to that which they had been forbidden, and conspired together for sin and wrong doing and disobedience to the Messenger (Muhammad ). And when they come to you, they greet you with a greeting wherewith Allah greets you not, and say within themselves: "Why should Allah punish us not for what we say?" Hell will be sufficient for them, they will burn therein, and worst indeed is that destination!

[ 058.009 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÅöÐóÇ ÊóäóÇÌóíúÊõãú ÝóáÇó ÊóÊóäóÇÌóæúÇ ÈöÇáúÇöËúãö æóÇáúÚõÏúæóÇäö æóãóÚúÕöíóÉö ÇáÑøóÓõæáö æóÊóäóÇÌóæúÇ ÈöÇáúÈöÑøö æóÇáÊøóÞúæóì æóÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó ÇáøóÐöí Åöáóíúåö ÊõÍúÔóÑõæäó ﴿ ٩ ﴾

[ 058.009 ] ( MŞ )

 

[ 058.009 ] ( AY )

Ey îman edenler! Siz fısıldaştığınız zaman, yalan, zulüm, Peygambere isyan fısıldaşmayın; iyilik ve takva fısıldaşın. Allah’dan korkun ki, (Âhirette) O’nun huzurunda toplanacaksınız.

[ 058.009 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Sizler fısıldaştığınız vakıt günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşmayın iyilik ve takva fısıldaşın ve Allahdan korkun ki ona haşrolunacaksınız.

[ 058.009 ] ( ES )

Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

[ 058.009 ] ( NQ )

O you who believe! When you hold secret counsel, do it not for sin and wrong-doing, and disobedience towards the Messenger (Muhammad ) but do it for Al-Birr (righteousness) and Taqwa (virtues and piety); and fear Allah unto Whom you shall be gathered.

[ 058.010 ] ( KK )

ÅöäøóãóÇ ÇáäøóÌúæóì ãöäó ÇáÔøóíúØóÇäö áöíóÍúÒõäó ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóáóíúÓó ÈöÖóÇÑøöåöãú ÔóíúÆðÇ ÅöáÇøó ÈöÅöÐúäö Çááøóåö æóÚóáóì Çááøóåö ÝóáúíóÊóæóßøóáú ÇáúãõÄúãöäõæäó ﴿ ١٠ ﴾

[ 058.010 ] ( MŞ )

 

[ 058.010 ] ( AY )

O (kötü) fısıltılar, sırf şeytandandır. İman etmiş olanları kederlendirmek için, (şeytan bunu yapıyor). Hâlbuki (münâfıkların fısıldaşmaları), Allah’ın izni olmaksızın mü'minlere bir şey zarar verecek değildir. Mü'minler de; onun için, ancak Allah’a tevvekkül etsinler.

[ 058.010 ] ( EO )

O gizli konuşmalar, (o fiskos) sırf Şeytandandır, iyman etmiş olanları kederlendirmek için, halbuki onlara bir şey zarar ettirecek değildir, meğerki Allahın izniyle ola, müminler de onun için hep Allaha dayansınlar.

[ 058.010 ] ( ES )

Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.

[ 058.010 ] ( NQ )

Secret counsels (conspiracies) are only from Shaitan (Satan), in order that he may cause grief to the believers. But he cannot harm them in the least, except as Allah permits, and in Allah let the believers put their trust .

[ 058.011 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÅöÐóÇ Þöíáó áóßõãú ÊóÝóÓøóÍõæÇ Ýöí ÇáúãóÌóÇáöÓö ÝóÇÝúÓóÍõæÇ íóÝúÓóÍö Çááøóåõ áóßõãú æóÅöÐóÇ Þöíáó ÇäúÔõÒõæÇ ÝóÇäÔõÒõæÇ íóÑúÝóÚö Çááøóåõ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ãöäúßõãú æóÇáøóÐöíäó ÃõæÊõæÇ ÇáúÚöáúãó ÏóÑóÌóÇÊò æóÇááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÎóÈöíÑñ ﴿ ١١ ﴾

[ 058.011 ] ( MŞ )

 

[ 058.011 ] ( AY )

Ey îman edenler! (Peygamber tarafından) size meclislerde: “ Yer açın.” denildiği zaman, hemen yer açın ki, Allah da size genişlik versin. “Kalkın” denilince de kalkıverin ki, Allah îman edenlerinizi yükseltsin. Kendilerine ilim verilenler için ise, (cennetde) dereceler vardır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 058.011 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır.

[ 058.011 ] ( ES )

Ey iman edenler! Size: "Meclislerde yer açın." denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size "Kalkın." denilince de kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

[ 058.011 ] ( NQ )

O you who believe! When you are told to make room in the assemblies, (spread out and) make room. Allah will give you (ample) room (from His Mercy). And when you are told to rise up [for prayers, Jihad (holy fighting in Allah's Cause), or for any other good deed], rise up. Allah will exalt in degree those of you who believe, and those who have been granted knowledge. And Allah is Well-Acquainted with what you do.

[ 058.012 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÅöÐóÇ äóÇÌóíúÊõãõ ÇáÑøóÓõæáó ÝóÞóÏøöãõæÇ Èóíúäó íóÏóíú äóÌúæóÇßõãú ÕóÏóÞóÉð Ðóáößó ÎóíúÑñ áóßõãú æóÃóØúåóÑõ ÝóÅöäú áóãú ÊóÌöÏõæÇ ÝóÅöäøó Çááøóåó ÛóÝõæÑñ ÑóÍöíãñ ﴿ ١٢ ﴾

[ 058.012 ] ( MŞ )

 

[ 058.012 ] ( AY )

Ey îman edenler! (Fakirler faydalansın, Peygambere hürmet olsun diye) siz Peygambere mahrem bir şey arz edip konuşmak istediğiniz zaman, (bu) konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için hem bir hayırdır, hem (günahlarınız için) daha ziyade bir temizliktir. Fakat (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, şüphe yok ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 058.012 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Peygambere gizli ma'ruzatta bulunmak istediğiniz zaman fısıltınızdan önce bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hem bir hayır hem daha ziyade bir temizliktir, fakat gücünüz yetmezse şübhe yok ki Allah gafurdur rahîmdir.

[ 058.012 ] ( ES )

Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir..

[ 058.012 ] ( NQ )

O you who believe! When you (want to) consult the Messenger (Muhammad ) in private, spend something in charity before your private consultation. That will be better and purer for you. But if you find not (the means for it), then verily, Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 058.013 ] ( KK )

ÃóÃóÔúÝóÞúÊõãú Ãóäú ÊõÞóÏøöãõæÇ Èóíúäó íóÏóíú äóÌúæóÇßõãú ÕóÏóÞóÇÊò ÝóÅöÐú áóãú ÊóÝúÚóáõæÇ æóÊóÇÈó Çááøóåõ Úóáóíúßõãú ÝóÃóÞöíãõæÇ ÇáÕøóáóæÉó æóÂÊõæÇ ÇáÒøóßóæÉó æóÃóØöíÚõæÇ Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ æóÇááøóåõ ÎóÈöíÑñ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ١٣ ﴾

[ 058.013 ] ( MŞ )

 

[ 058.013 ] ( AY )

(Peygambere maruzatta bulunmak için) konuşmanızdan önce sadakalar vereceğinizden korktunuz mu? Mademki (emredildiğiniz şeyi) yapmadınız, Allah da sizin kusurunuzu bağışladı. Artık namazı gereği üzre kılın, zekâtı verin. Allah’a ve peygamberine itâat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 058.013 ] ( EO )

Ya!.. Fısıltınızdan önce sadakalar takdim etmekten korktunuz mu? Mâdemki yapmadınız Allah da size tevbe lûtfetti artık namaza devam edin ve zekâtı verin ve Allah ve Resulüne itaat edin ki Allah habîrdir her ne yaparsanız.

[ 058.013 ] ( ES )

Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

[ 058.013 ] ( NQ )

Are you afraid of spending in charity before your private consultation (with him)? If then you do it not, and Allah has forgiven you, then (at least) perform As-Salat (Iqamat-as-Salat) and give Zakat and obey Allah (i.e. do all what Allah and His Prophet order you to do). And Allah is All-Aware of what you do.

[ 058.014 ] ( KK )

Ãóáóãú ÊóÑóì Åöáóì ÇáøóÐöíäó ÊóæóáøóæúÇ ÞóæúãðÇ ÛóÖöÈó Çááøóåõ Úóáóíúåöãú ãóÇ åõãú ãöäúßõãú æóáÇó ãöäúåõãú æóíóÍúáöÝõæäó Úóáóì ÇáúßóÐöÈö æóåõãú íóÚúáóãõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 058.014 ] ( MŞ )

 

[ 058.014 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, mü'minlerin esrarını Yahûdilere nakleden) şu münâfıklara bakmaz mısın: Allah’ın gazab etmiş olduğu bir kavme yardaklık etmektedirler. Onlar ne sizdendirler, ne onlardan... (Yeminlerinde yalancı olduklarını) bilip dururlarken de, yalan yere yemin ederler.

[ 058.014 ] ( EO )

Bakmaz mısın şunlara ki Allahın gadab etmiş olduğu bir kavma yardaklık etmektedirler, onlar ne sizdendirler ne onlardan ve bilip dururken yalan yere yemin ederler.

[ 058.014 ] ( ES )

Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

[ 058.014 ] ( NQ )

Have you (O Muhammad ) not seen those (hypocrites) who take for friends a people upon whom is the Wrath of Allah (i.e. Jews)? They are neither of you (Muslims) nor of them (Jews), and they swear to a lie while they know.

[ 058.015 ] ( KK )

ÃóÚóÏøó Çááøóåõ áóåõãú ÚóÐóÇÈðÇ ÔóÏöíÏðÇ Åöäøóåõãú ÓóÇÁó ãóÇ ßóÇäõæÇ íóÚúãóáõæäó ﴿ ١٥ ﴾

[ 058.015 ] ( MŞ )

 

[ 058.015 ] ( AY )

Allah o münâfıklar için şiddetli bir azap hazırladı. Gerçekten onlar, ne fena işler yapıyorlar!...

[ 058.015 ] ( EO )

Allah onlar için şiddetli bir azâb hazırladı, hakikat onlar ne fena işler yapıyorlar.

[ 058.015 ] ( ES )

Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!

[ 058.015 ] ( NQ )

Allah has prepared for them a severe torment. Evil indeed is that which they used to do.

[ 058.016 ] ( KK )

ÇöÊøóÎóÐõæÇ ÃóíúãóÇäóåõãú ÌõäøóÉð ÝóÕóÏøõæÇ Úóäú ÓóÈöíáö Çááøóåö Ýóáóåõãú ÚóÐóÇÈñ ãõåöíäñ ﴿ ١٦ ﴾

[ 058.016 ] ( MŞ )

 

[ 058.016 ] ( AY )

Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de, (insanları) Allah’ın dininden çevirdiler. Onun için, onlara, hararetli bir azap var.

[ 058.016 ] ( EO )

Yeminlerini bir siper edindiler de Allah yolundan men'ettiler onun için onlara hakaretli bir azâb var.

[ 058.016 ] ( ES )

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır.

[ 058.016 ] ( NQ )

They have made their oaths a screen (for their evil actions). Thus they hinder (men) from the Path of Allah, so they shall have a humiliating torment.

[ 058.017 ] ( KK )

áóäú ÊõÛúäöíó Úóäúåõãú ÃóãúæóÇáõåõãú æóáÇó ÃóæúáÇóÏõåõãú ãöäó Çááøóåö ÔóíúÆðÇ ÃõæáóÆößó ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáäøóÇÑö åõãú ÝöíåóÇ ÎóÇáöÏõæäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 058.017 ] ( MŞ )

 

[ 058.017 ] ( AY )

Mümkün değil, onları ne malları, ne evlâdları hiç bir sûrette Allah’dan kurtaramaz. Onlar, cehennemliktirler; onlar orada ebedî olarak kalacaklardır.

[ 058.017 ] ( EO )

İhtimali yok onları ne malları ne evlâdları hiç bir suretle Allahdan kurtaramaz, onlar ashabı nardır, hep onun içinde kalacaklardır.

[ 058.017 ] ( ES )

Onların ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey savamaz. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedî kalacaklardır.

[ 058.017 ] ( NQ )

Their children and their wealth will avail them nothing against Allah. They will be (the) dwellers of the Fire, to dwell therein forever.

[ 058.018 ] ( KK )

íóæúãó íóÈúÚóËõåõãõ Çááøóåõ ÌóãöíÚðÇ ÝóíóÍúáöÝõæäó áóåõ ßóãóÇ íóÍúáöÝõæäó áóßõãú æóíóÍúÓóÈõæäó Ãóäøóåõãú Úóáóì ÔóíúÁò ÃóáÇó Åöäøóåõãú åõãõ ÇáúßóÇÐöÈõæäó ﴿ ١٨ ﴾

[ 058.018 ] ( MŞ )

 

[ 058.018 ] ( AY )

Allah, onları hep bir araya toplayıb dirilteceği gün (kıyâmette), size yemin ettikleri gibi, O’na da yemin edecekler, (biz kâfir ve münâfık değildik diyecekler) ve sanacaklar ki, bir şey yapıyorlar. İşte onlar; hep o yalancılardır.

[ 058.018 ] ( EO )

O gün ki Allah onları toplıyarak ba'sedecek de size yemin ettikleri gibi ona da yemin edecekler ve sanacaklar ki bir şey yapıyorlar, İşte onlar hep o yalancılardır.

[ 058.018 ] ( ES )

Allah onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyada size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını, sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.

[ 058.018 ] ( NQ )

On the Day when Allah will resurrect them all together (for their account), then they will swear to Him as they swear to you (O Muslims). And they think that they have something (to stand upon). Verily, they are liars!

[ 058.019 ] ( KK )

ÇöÓúÊóÍúæóÐó Úóáóíúåöãõ ÇáÔøóíúØóÇäõ ÝóÃóäúÓóÇåõãú ÐößúÑó Çááøóåö ÃõæáóÆößó ÍöÒúÈõ ÇáÔøóíúØóÇäö ÃóáÇó Åöäøó ÍöÒúÈó ÇáÔøóíúØóÇäö åõãõ ÇáúÎóÇÓöÑõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 058.019 ] ( MŞ )

 

[ 058.019 ] ( AY )

Bunları şeytan kaplamış da Allah’ı hatırlamayı kendilerine unutturmuştur. Bunlar şeytan taraftarlarıdırlar. Bilin ki, şeytan taraftarı olanlar, hep hüsrana (perişanlığa) düşenlerdir.

[ 058.019 ] ( EO )

Şeytan üzerlerine istîlâ etmiştir de kendilerine Allah düşüncesini unutturmuştur, onlar şeytan hizbi, (şeytan tarafdarı) dırlar, uyanık ol ki şeytanın hizbi hep husrana düşenlerdir.

[ 058.019 ] ( ES )

Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. Onlar, şeytanın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki şeytanın partisi kaybedecektir.

[ 058.019 ] ( NQ )

Shaitan (Satan) has overtaken them. So he has made them forget the remembrance of Allah. They are the party ofShaitan (Satan). Verily, it is the party of Shaitan (Satan) that will be the losers!

[ 058.020 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó íõÍóÇÏøõæäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ÃõæáóÆößó Ýöí ÇáÃóÐóáøöíäó ﴿ ٢٠ ﴾

[ 058.020 ] ( MŞ )

 

[ 058.020 ] ( AY )

Allah’a ve Peygamberine muhalefet edenler, muhakkak onlar, (cehennemdeki) en alçaklarla beraberdirler.

[ 058.020 ] ( EO )

Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkanlar herhalde onlar en alçaklar içindedirler.

[ 058.020 ] ( ES )

Allah'a ve Resulüne düşman olanlar var ya, onlar en alçaklar arasındadırlar.

[ 058.020 ] ( NQ )

Those who oppose Allah and His Messenger (Muhammad ), they will be among the lowest (most humiliated).

[ 058.021 ] ( KK )

ßóÊóÈó Çááøóåõ óáÇóÛúáöÈóäøó ÃóäóÇ æóÑõÓõáöí Åöäøó Çááøóåó Þóæöíøñ ÚóÒöíÒñ ﴿ ٢١ ﴾

[ 058.021 ] ( MŞ )

 

[ 058.021 ] ( AY )

Allah, şöyle hüküm vermiştir: “ Celâlim hakkı için, muhakkak ki, hem ben gâlib geleceğim, hem Peygamberlerim. Şüphe yok ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye gâlibdir.

[ 058.021 ] ( EO )

Allah yazdı: Celâlim hakkı için herhalde ben yenerim ben ve Resullerim, şübhe yok ki Allah kavîdir azîzdir.

[ 058.021 ] ( ES )

Allah: "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir.

[ 058.021 ] ( NQ )

Allah has decreed: "Verily! It is I and My Messengers who shall be the victorious." Verily, Allah is All-Powerful, All-Mighty.

[ 058.022 ] ( KK )

áÇó ÊóÌöÏõ ÞóæúãðÇ íõÄúãöäõæäó ÈöÇááøóåö æóÇáúíóæúãö ÇáúÂÎöÑö íõæóÇÏøõæäó ãóäú ÍóÇÏøó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ æóáóæú ßóÇäõæÇ ÂÈóÇÁóåõãú Ãóæú ÃóÈúäóÇÁóåõãú Ãóæú ÅöÎúæóÇäóåõãú Ãóæú ÚóÔöíÑóÊóåõãú ÃõæáóÆößó ßóÊóÈó Ýöí ÞõáõæÈöåöãõ ÇáúÇöíãóÇäó æóÃóíøóÏóåõãú ÈöÑõæÍò ãöäúåõ æóíõÏúÎöáõåõãú ÌóäøóÇÊò ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ ÎóÇáöÏöíäó ÝöíåóÇ ÑóÖöíó Çááøóåõ Úóäúåõãú æóÑóÖõæÇ Úóäúåõ ÃõæáóÆößó ÍöÒúÈõ Çááøóåö ÃóáÇó Åöäøó ÍöÒúÈó Çááøóåö åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó ﴿ ٢٢ ﴾

[ 058.022 ] ( MŞ )

 

[ 058.022 ] ( AY )

Allah’a ve Âhiret gününe îman eden hiçbir kavmi, Allah’a ve peygamberine muhalefete kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın velev ki, o muhalifler, (soyca) babaları ve oğulları veya kardeşleri veya hısım ve hemşehrileri olsun... İşte Allah, böyle (zalim) kimseleri sevmiyen bir kavmin kalplerine îmanı tesbit buyurmuş ve kendilerini yüce katından bir rahmet ile kuvvetlendirmiştir. Onları, (ev ve ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyacak, içlerinde ebedî olarak kalacaklardır. Öyle ki, Allah onlardan razı, onlar da (bol ikramlardan dolayı) Allah’dan razı...İşte bunlar, Allah taraftarıdır, (dininin yardımcılarıdır). Dikkat edin ki, Allah taraftarı olanlar, gerçekten onlar, zafer bulanlardır (dünya ve Âhiret saâdetine erenlerdir).

[ 058.022 ] ( EO )

Allaha ve Âhıret gününe iyman eder hiç bir kavmı Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya hısımları, hemşerileri olsalar bile, işte Allah öyle kimseleri sevmeyen bir kavmın kalblerine iymanı yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh ile te'yid buyurmuştur ve onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, içlerinde ebediyyen kalacaklardır, öyle ki Allah onlardan hoşnud, onlar Allahdan hoşnud, işte onlar Allah hizbidir, uyanık ol ki Allahın hizbi muhakkak hep felâha irenlerdir

[ 058.022 ] ( ES )

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir.

[ 058.022 ] ( NQ )

You (O Muhammad ) will not find any people who believe in Allah and the Last Day, making friendship with those who oppose Allah and His Messenger (Muhammad ), even though they were their fathers, or their sons, or their brothers, or their kindred (people). For such He has written Faith in their hearts, and strengthened them with Ruh (proofs, light and true guidance) from Himself. And We will admit them to Gardens (Paradise) under which rivers flow, to dwell therein (forever). Allah is pleased with them, and they with Him. They are the Party of Allah. Verily, it is the Party of Allah that will be the successful.