HADİD SURESİ

[ 057.001 ] ( KK )

ÓóÈøóÍó áöáøóåö ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ١ ﴾

[ 057.001 ] ( MŞ )

 

[ 057.001 ] ( AY )

Göklerde ve yerde ne varsa, hep Allah’ı tesbhih etmektedir. O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= işinde hikmet sahibidir.

[ 057.001 ] ( EO )

Tesbih etmekte Allahı Göklerde ve yerdeki, o öyle azîz, öyle hakîmdir.

[ 057.001 ] ( ES )

Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

[ 057.001 ] ( NQ )

Whatsoever is in the heavens and the earth glorifies Allah, and He is the All-Mighty, All-Wise.

[ 057.002 ] ( KK )

áóåõ ãõáúßõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö íõÍúíö æóíõãöíÊõ æóåõæó Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑñ ﴿ ٢ ﴾

[ 057.002 ] ( MŞ )

 

[ 057.002 ] ( AY )

Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; diriltir ve öldürür. O, her şeye kadîrdir.

[ 057.002 ] ( EO )

Göklerin ve yerin mülkü onun, hem diriltir hem öldürür, hem o her şey'e kadîrdir.

[ 057.002 ] ( ES )

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O, diriltir, öldürür, O, her şeye kadirdir.

[ 057.002 ] ( NQ )

His is the kingdom of the heavens and the earth, It is He Who gives life and causes death; and He is Able to do all things.

[ 057.003 ] ( KK )

åõæó ÇáúÃóæøóáõ æóÇáúÂÎöÑõ æóÇáÙøóÇåöÑõ æóÇáúÈóÇØöäõ æóåõæó Èößõáøö ÔóíúÁò Úóáöíãñ ﴿ ٣ ﴾

[ 057.003 ] ( MŞ )

 

[ 057.003 ] ( AY )

O, (her şeyden önce mevcud olan) evveldir ve (her şey helâk olduktan sonra geriye kalacak) âhirdir. (Varlığı sayısız delillerle) zâhirdir ve (akılların idrak edemiyeceği zatı ise) bâtındır. O, her şeyi bilendir.

[ 057.003 ] ( EO )

Odur, evvel-ü âhir ve zâhir-ü bâtın, hem o her şey'e alîmdir.

[ 057.003 ] ( ES )

O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O herşeyi bilendir.

[ 057.003 ] ( NQ )

He is the First (nothing is before Him) and the Last (nothing is after Him), the Most High (nothing is above Him) and the Most Near (nothing is nearer than Him). And He is the All-Knower of every thing.

[ 057.004 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí ÎóáóÞó ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó Ýöí ÓöÊøóÉö ÃóíøóÇãò Ëõãøó ÇÓúÊóæóì Úóáóì ÇáúÚóÑúÔö íóÚúáóãõ ãóÇ íóáöÌõ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóãóÇ íóÎúÑõÌõ ãöäúåóÇ æóãóÇ íóäúÒöáõ ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö æóãóÇ íóÚúÑõÌõ ÝöíåóÇ æóåõæó ãóÚóßõãú Ãóíúäó ãóÇ ßõäúÊõãú æóÇááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÈóÕöíÑñ ﴿ ٤ ﴾

[ 057.004 ] ( MŞ )

 

[ 057.004 ] ( AY )

Göklerle yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan O’dur. Sonra arş’ı (kudret ve saltanatı ile) istilâ etti. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni hep bilir. Her nerede olsanız (ilim ve kudreti) sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görendir.

[ 057.004 ] ( EO )

O odur ki Gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva buyurdu, Yere gireni ve ondan çıkanı, Gökten ineni ve ona yükseleni hepsini bilir ve her nerede olsanız sizinle beraberdir, hem Allah her ne yaparsanız görür.

[ 057.004 ] ( ES )

O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti (hükümran oldu). Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

[ 057.004 ] ( NQ )

He it is Who created the heavens and the earth in six Days and then Istawa (rose over) the Throne (in a manner that suits His Majesty). He knows what goes into the earth and what comes forth from it, what descends from the heaven and what ascends thereto. And He is with you (by His Knowledge) wheresoever you may be. And Allah is the All-Seer of what you do.

[ 057.005 ] ( KK )

áóåõ ãõáúßõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóÅöáóì Çááøóåö ÊõÑúÌóÚõ ÇáúÃõãõæÑõ ﴿ ٥ ﴾

[ 057.005 ] ( MŞ )

 

[ 057.005 ] ( AY )

Bütün göklerin ve yerin mülkü O’nundur ve bütün işler (netice itibariyle) O’na döndürülür.

[ 057.005 ] ( EO )

Bütün Göklerin ve Yerin mülkü onundur, ve bütün işler Allaha irca' olunur.

[ 057.005 ] ( ES )

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün işler O'na döndürülecektir.

[ 057.005 ] ( NQ )

His is the kingdom of the heavens and the earth. And to Allah return all the matters (for decision).

[ 057.006 ] ( KK )

íõæáöÌõ Çááøóíúáó Ýöí ÇáäøóåóÇÑö æóíõæáöÌõ ÇáäøóåóÇÑó Ýöí Çááøóíúáö æóåõæó Úóáöíãñ ÈöÐóÇÊö ÇáÕøõÏõæÑö ﴿ ٦ ﴾

[ 057.006 ] ( MŞ )

 

[ 057.006 ] ( AY )

Geceyi gündüze katar (böylece gündüz uzar), gündüzü de geceye katar (da gece uzar). Hem O, bütün sînelerde saklı olanları bilir.

[ 057.006 ] ( EO )

Geceyi gündüze sokar, gündüzü geceye sokar ve bütün sînelerin künhünü bilir.

[ 057.006 ] ( ES )

Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir.

[ 057.006 ] ( NQ )

He merges night into day (i.e. the decrease in the hours of the night is added into the hours of the day), and merges day into night (i.e. the decrease in the hours of the day is added into the hours of the night), and He has full knowledge of whatsoever is in the breasts.

[ 057.007 ] ( KK )

ÂãöäõæÇ ÈöÇááøóåö æóÑóÓõæáöåö æóÃóäúÝöÞõæÇ ãöãøóÇ ÌóÚóáóßõãú ãõÓúÊóÎúáóÝöíäó Ýöíåö ÝóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ãöäúßõãú æóÃóäúÝóÞõæÇ áóåõãú ÃóÌúÑñ ßóÈöíÑñ ﴿ ٧ ﴾

[ 057.007 ] ( MŞ )

 

[ 057.007 ] ( AY )

Allah’a ve Rasûlüne îman edin de, sizi mirasçıları kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden îman edip de (Allah yolunda) harcayanlar için büyük bir mükâfat vardır.

[ 057.007 ] ( EO )

İyman edin Allaha ve Resulüne de sizi istıhlaf buyurduğu şeylerden infak eyleyin ki iyman edip de infak eyliyenleriniz için azîm bir ecir vardır.

[ 057.007 ] ( ES )

Allah'a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır.

[ 057.007 ] ( NQ )

Believe in Allah and His Messenger (Muhammad ), and spend of that whereof He has made you trustees. And such of you as believe and spend (in Allah's Way), theirs will be a great reward.

[ 057.008 ] ( KK )

æóãóÇ áóßõãú áÇó ÊõÄúãöäõæäó ÈöÇááøóåö æóÇáÑøóÓõæáõ íóÏúÚõæßõãú áöÊõÄúãöäõæÇ ÈöÑóÈøößõãú æóÞóÏú ÃóÎóÐó ãöíËóÇÞóßõãú Åöäú ßõäúÊõãú ãõÄúãöäöíäó ﴿ ٨ ﴾

[ 057.008 ] ( MŞ )

 

[ 057.008 ] ( AY )

Peygamber, sizi, Rabbinize îman edesiniz diye davet edip dururken, size ne oluyor ki, Allah’a îman etmiyorsunuz? Hâlbuki (bundan önce îman etmeyi gerektiren deliller ortaya koymak sûretiyle) Peygamber, sizden kesin söz de almıştı. (Veya Allah, ezelde hepinizden, Allah’ın varlığını tasdikinize dair söz almıştı). Eğer sözünüzde sadık kimselerseniz, (hemen îman etmeniz gerekir)...

[ 057.008 ] ( EO )

Hem neye iyman etmiyesiniz Allaha ki Peygamber sizi Rabbınıza iyman edesiniz diye da'vet edip duruyor, hal bu ise mîsakınızı da aldı? Gerçek mü'min olacaksınız?

[ 057.008 ] ( ES )

Size ne oldu ki, Resul sizi Rabbinize inanmanız için davet ettiği halde Allah'a inanmıyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaksanız.

[ 057.008 ] ( NQ )

And what is the matter with you that you believe not in Allah! While the Messenger (Muhammad ) invites you to believe in your Lord (Allah), and He (Allah) has indeed taken your covenant, if you are real believers.

[ 057.009 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí íõäóÒøöáõ Úóáóì ÚóÈúÏöåö ÂíóÇÊò ÈóíøöäóÇÊò áöíõÎúÑöÌóßõãú ãöäó ÇáÙøõáõãóÇÊö Åöáóì ÇáäøõæÑö æóÅöäøó Çááøóåó Èößõãú áóÑóÁõæÝñ ÑóÍöíãñ ﴿ ٩ ﴾

[ 057.009 ] ( MŞ )

 

[ 057.009 ] ( AY )

Sizi karanlıklardan (küfür yollarından) aydınlığa (imana) çıkarmak için, Kuluna (Hazret-i Muhammed Aleyhi’s-Salâtü ve’s-Selâm’a) apaçık âyetler indirmekte olan O’dur. Muhakkak ki Allah, size çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

[ 057.009 ] ( EO )

O odur ki sizi karanlıklardan nura çıkarsın diye kuluna parlak parlak âyetler indiriyor.

[ 057.009 ] ( ES )

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

[ 057.009 ] ( NQ )

It is He Who sends down manifest Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) to His slave (Muhammad ) that He may bring you out from darkness into light. And verily, Allah is to you full of kindness, Most Merciful.

[ 057.010 ] ( KK )

æóãóÇ áóßõãú ÃóáÇøó ÊõäúÝöÞõæÇ Ýöí ÓóÈöíáö Çááøóåö æóáöáøóåö ãöíÑóÇËõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö áÇó íóÓúÊóæöí ãöäúßõãú ãóäú ÃóäúÝóÞó ãöäú ÞóÈúáö ÇáúÝóÊúÍö æóÞóÇÊóáó ÃõæáóÆößó ÃóÚúÙóãõ ÏóÑóÌóÉð ãöäó ÇáøóÐöíäó ÃóäúÝóÞõæÇ ãöäú ÈóÚúÏõ æóÞóÇÊóáõæÇ æóßõáÇøð æóÚóÏó Çááøóåõ ÇáúÍõÓúäóì æóÇááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÎóÈöíÑñ ﴿ ١٠ ﴾

[ 057.010 ] ( MŞ )

 

[ 057.010 ] ( AY )

(Ey mü'minler!) Size ne oluyor ki, Allah yolunda (mallarınızı) harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirâsı Allah’ındır (her şey O’nundur ve O’na kalacaktır; çünkü bâki O’dur.) Fetihten (Mekke’nin fethinden) evvel, Allah yolunda harcayıb savaşanlarınız, diğerleri ile bir olmaz. Onlar, sonradan harcayıb savaşanlardan, fazilet ve derece yönünden daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine Hüsna’yi= Cenneti vaad buyurdu. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 057.010 ] ( EO )

Muhakkak ki Allah size çok re'fetli bir rahîmdir.

[ 057.010 ] ( ES )

Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

[ 057.010 ] ( NQ )

And what is the matter with you that you spend not in the Cause of Allah? And to Allah belongs the heritage of the heavens and the earth. Not equal among you are those who spent and fought before the conquering (of Makkah) (with those among you who did so later). Such are higher in degree than those who spent and fought afterwards. But to all, Allah has promised the best (reward). And Allah is All-Aware of what you do.

[ 057.011 ] ( KK )

ãóäú ÐóÇ ÇáøóÐöí íõÞúÑöÖõ Çááøóåó ÞóÑúÖðÇ ÍóÓóäðÇ ÝóíõÖóÇÚöÝóåõ áóåõ æóáóåõ ÃóÌúÑñ ßóÑöíãñ ﴿ ١١ ﴾

[ 057.011 ] ( MŞ )

 

[ 057.011 ] ( AY )

Kimdir Âhiretteki mükâfatını umarak Allah yolunda malını harcasın da, böylece Allah onun mükâfatını kat kat versin. Hem onun için çok iyi bir mükâfat da var.

[ 057.011 ] ( EO )

Hani kim? o Allaha bir karzı hasen takdim edecek kimse ki Allah onu ona katlayıversin, hem onun için çok hoş bir ecir de var.

[ 057.011 ] ( ES )

Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan ki, Allah da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için şerefli bir mükafat da versin.

[ 057.011 ] ( NQ )

Who is he that will lend to Allah a goodly loan, then (Allah) will increase it manifold to his credit (in repaying), and he will have (besides) a good reward (i.e. Paradise).

[ 057.012 ] ( KK )

íóæúãó ÊóÑóì ÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãõÄúãöäóÇÊö íóÓúÚóì äõæÑõåõãú Èóíúäó ÃóíúÏöíåöãú æóÈöÃóíúãóÇäöåöãú ÈõÔúÑóÇßõãõ Çáúíóæúãó ÌóäøóÇÊñ ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ ÎóÇáöÏöíäó ÝöíåóÇ Ðóáößó åõæó ÇáúÝóæúÒõ ÇáúÚóÙöíãõ ﴿ ١٢ ﴾

[ 057.012 ] ( MŞ )

 

[ 057.012 ] ( AY )

(Hatırla) o günü ki, mü'min erkeklerle mü'min kadınların nurları, önlerinden ve sağlarından koşar bir hâlde kendilerini göreceksin. (Melekler onlara şöyle derler): “Bugün size, müjde olsun! O cennetler ki, altlarından ırmaklar akıyor; içlerinde ebedî olarak kalacaksınız.” İşte en büyük kurtuluş budur...

[ 057.012 ] ( EO )

O gün ki göreceksin o mü'minleri ve mü'mineleri, önlerinde ve sağlarında nûrları koşuyor,.

[ 057.012 ] ( ES )

O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!

[ 057.012 ] ( NQ )

On the Day you shall see the believing men and the believing women their light running forward before them and by their right hands. Glad tidings for you this Day! Gardens under which rivers flow (Paradise), to dwell therein forever! Truly, this is the great success!

[ 057.013 ] ( KK )

íóæúãó íóÞõæáõ ÇáúãõäóÇÝöÞõæäó æóÇáúãõäóÇÝöÞóÇÊõ áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇäúÙõÑõæäóÇ äóÞúÊóÈöÓú ãöäú äõæÑößõãú Þöíáó ÇÑúÌöÚõæÇ æóÑóÇÁóßõãú ÝóÇáúÊóãöÓõæÇ äõæÑðÇ ÝóÖõÑöÈó Èóíúäóåõãú ÈöÓõæÑò áóåõ ÈóÇÈñ ÈóÇØöäõåõ Ýöíåö ÇáÑøóÍúãóÉõ æóÙóÇåöÑõåõ ãöäú ÞöÈóáöåö ÇáúÚóÐóÇÈõ ﴿ ١٣ ﴾

[ 057.013 ] ( MŞ )

 

[ 057.013 ] ( AY )

O gün, münâfık erkeklerle münâfık kadınlar, îman edenlere şöyle diyecekler: “ Bize bakın, (yahut bizi bekleyin) nurunuzdan bir parça ışık alalım.” (Mü'minler tarafından onlara şöyle) denilecek: “ Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nûr arayın.” Derken aralarına, bir kapısı bulunan bir sûr çekilmiştir; (mü'minler içerde, kâfirler ise dışarda kalmıştır). Sûrun içi rahmet doludur, dış yanında azap...

[ 057.013 ] ( EO )

müjde size diye bu gün o Cennetler ki Altlarından ırmaklar akıyor, içlerinde muhalled kalacaksınız, işte fevzî azîm odur.

[ 057.013 ] ( ES )

O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.

[ 057.013 ] ( NQ )

On the Day when the hypocrites men and women will say to the believers: "Wait for us! Let us get something from your light!" It will be said: "Go back to your rear! Then seek a light!" So a wall will be put up between them, with a gate therein. Inside it will be mercy, and outside it will be torment."

[ 057.014 ] ( KK )

íõäóÇÏõæäóåõãú Ãóáóãú äóßõäú ãóÚóßõãú ÞóÇáõæÇ Èóáóì æóáóßöäøóßõãú ÝóÊóäúÊõãú ÃóäúÝõÓóßõãú æóÊóÑóÈøóÕúÊõãú æóÇÑúÊóÈúÊõãú æóÛóÑøóÊúßõãõ ÇáúÃóãóÇäöíøõ ÍóÊøóì ÌóÇÁó ÃóãúÑõ Çááøóåö æóÛóÑøóßõãú ÈöÇááøóåö ÇáúÛóÑõæÑõ ﴿ ١٤ ﴾

[ 057.014 ] ( MŞ )

 

[ 057.014 ] ( AY )

Münâfıklar, mü'minlere şöyle bağırırlar: “ Bizler sizinle beraber (dünyada ibâdet eder) değil miydik?” Mü'minler: “ Evet, bizimle beraberdiniz; fakat siz, kendinizi nifâka düşürüb helâk ettiniz. Mü'minlere felâket beklediniz, (yahut tevbe için beklediniz), şübhelendiniz ve uzun ömür hülyası, sizi aldattı; tâ Allah’ın emri (ölüm) gelinceye kadar... Bir de, Allah’a karşı, sizi, aldatıcı şeytan aldattı.”

[ 057.014 ] ( EO )

O gün ki o münafıklar ve münafıkalar o iyman edenlere şöyle diyecek: Bize bakınız nurunuzdan iktibas edelim, denilecek ki dönün gerinize de bir nûr araştırın, derken aralarına bir sur çekilmiştir, bir kapısı vardır: İçi: rahmet onda, dışı ise o cihetten azâb, onlara şöyle bağırışırlar: Bizler sizinle beraber değil miydik? Evet, derler: Ve lâkin sizler kendilerinize fitne yaptınız, gözettiniz, işkillendiniz, o kuruntular sizi aldattı, tâ Allahın emri gelinciye kadar, hem sizi Allaha mağrurlandırdı o aldatıcı mağrur.

[ 057.014 ] ( ES )

(Münafıklar) onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. (Müminler) de derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.

[ 057.014 ] ( NQ )

(The hypocrites) will call the believers: "Were we not with you?" The believers will reply: "Yes! But you led yourselves into temptations, you looked forward for our destruction; you doubted (in Faith); and you were deceived by false desires, till the Command of Allah came to pass. And the chief deceiver (Satan) deceived you in respect of Allah."

[ 057.015 ] ( KK )

ÝóÇáúíóæúãó áÇó íõÄúÎóÐõ ãöäúßõãú ÝöÏúíóÉñ æóáÇó ãöäó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ãóÃúæóÇßõãõ ÇáäøóÇÑõ åöíó ãóæúáÇóßõãú æóÈöÆúÓó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ١٥ ﴾

[ 057.015 ] ( MŞ )

 

[ 057.015 ] ( AY )

(Ey münâfıklar), artık bugün ne sizden, ne de o kâfir olanlardan (kurtulmanız için) bir karşılık, bedel kabul edilmez. Sığınacağınız yer ateştir; size yaraşan odur. O, ne kötü bir gidiş yeridir!...

[ 057.015 ] ( EO )

Artık bugün ne sizden, ne de o küfredenlerden fidye kabul edilmez, sığınacağınız yer ateştir, lâyıkınız odur, ona gidiş de ne fenadır!.

[ 057.015 ] ( ES )

Bugün artık ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!

[ 057.015 ] ( NQ )

So this Day no ransom shall be taken from you (hypocrites), nor of those who disbelieved, (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism). Your abode is the Fire, that is the proper place for you, and worst indeed is that destination.

[ 057.016 ] ( KK )

Ãóáóãú íóÃúäö áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ Ãóäú ÊóÎúÔóÚó ÞõáõæÈõåõãú áöÐößúÑö Çááøóåö æóãóÇ äóÒóáó ãöäó ÇáúÍóÞøö æóáÇó íóßõæäõæÇ ßóÇáøóÐöíäó ÃõæÊõæÇ ÇáúßöÊóÇÈó ãöäú ÞóÈúáõ ÝóØóÇáó Úóáóíúåöãõ ÇáúÃóãóÏõ ÝóÞóÓóÊú ÞõáõæÈõåõãú æóßóËöíÑñ ãöäúåõãú ÝóÇÓöÞõæäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 057.016 ] ( MŞ )

 

[ 057.016 ] ( AY )

İman edenlere, vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın zikrine ve inen Kur’ân’a saygı ile yumuşasın ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçib de kalpleri katılaşmış ve çoğu fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.

[ 057.016 ] ( EO )

Ye o iyman edenlere çağı gelmedi mi? ki kalbleri Allahın zikrine ve inen hak aşkına huşu' ile çoşsun ve bundan evvel kendilerine kitab verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşmış ve ekserîsi fiska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.

[ 057.016 ] ( ES )

İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?

[ 057.016 ] ( NQ )

Has not the time come for the hearts of those who believe (in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism) to be affected by Allah's Reminder (this Qur'an), and that which has been revealed of the truth, lest they become as those who received the Scripture [the Taurat (Torah) and the Injeel (Gospel)] before (i.e. Jews and Christians), and the term was prolonged for them and so their hearts were hardened? And many of them were Fasiqun (rebellious, disobedient to Allah).

[ 057.017 ] ( KK )

ÇöÚúáóãõæÇ Ãóäøó Çááøóåó íõÍúíö ÇáúÃóÑúÖó ÈóÚúÏó ãóæúÊöåóÇ ÞóÏú ÈóíøóäøóÇ áóßõãõ ÇáúÂíóÇÊö áóÚóáøóßõãú ÊóÚúÞöáõæäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 057.017 ] ( MŞ )

 

[ 057.017 ] ( AY )

Şu gerçeği biliniz ki, Allah, arzı, kuruduktan sonra (yağmur sebebiyle) diriltir. İşte biz, aklınız ersin diye, size (azamet ve kudretimize delâlet eden) alâmetleri açıkça gösterdik.

[ 057.017 ] ( EO )

İyi biliniz ki Allah Arzı ölümünden sonra diriltir, işte sizi âyetleri beyan ettik gerek ki aklınız ersin.

[ 057.017 ] ( ES )

Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.

[ 057.017 ] ( NQ )

Know that Allah gives life to the earth after its death! Indeed We have made clear the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) to you, if you but understand.

[ 057.018 ] ( KK )

Åöäøó ÇáúãõÕøóÏøöÞöíäó æóÇáúãõÕøóÏøöÞóÇÊö æóÃóÞúÑóÖõæÇ Çááøóåó ÞóÑúÖðÇ ÍóÓóäðÇ íõÖóÇÚóÝõ áóåõãú æóáóåõãú ÃóÌúÑñ ßóÑöíãñ ﴿ ١٨ ﴾

[ 057.018 ] ( MŞ )

 

[ 057.018 ] ( AY )

Allah’ı ve Peygamberini tasdîk eden erkeklerle kadınlar ve gönül hoşluğu ile Allah yolunda (mal) harcayanlar (var ya); onların mükâfatları kat kat artırılır. Hem onlara, çok hoş bir mükâfat (cennet) de var...

[ 057.018 ] ( EO )

Şübhesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allaha öyle karzı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hisabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır.

[ 057.018 ] ( ES )

Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat vardır.

[ 057.018 ] ( NQ )

Verily, those who give Sadaqat (i.e. Zakat and alms, etc.), men and women, and lend to Allah a goodly loan, it shall be increased manifold (to their credit), and theirs shall be an honourable good reward (i.e. Paradise).

[ 057.019 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÈöÇááøóåö æóÑõÓõáöåö ÃõæáóÆößó åõãõ ÇáÕøöÏøöíÞõæäó æóÇáÔøõåóÏóÇÁõ ÚöäúÏó ÑóÈøöåöãú áóåõãú ÃóÌúÑõåõãú æóäõæÑõåõãú æóÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóßóÐøóÈõæÇ ÈöÂíóÇÊöäóÇ ÃõæáóÆößó ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ١٩ ﴾

[ 057.019 ] ( MŞ )

 

[ 057.019 ] ( AY )

Allah’a ve Peygamberine îman edenler; işte bunlar, Rableri katında, (îmanları hususunda) tıpkı çok sadık olanlarla, (Allah yolunda can veren) şehidler gibidirler. Onların hem sevabları vardır, hem de (Sırat üzerinde) nurları... Küfre varıb da âyetlerimizi inkâr edenlere gelince; işte onlar, hep cehennemliktirler.

[ 057.019 ] ( EO )

Hem Allaha ve Resulüne iyman edenler hep onlar aynî sıddîkler ve şehidlerdir, Rablarının ındinde onlara onların ecirleri ve nurları vardır, âyetlerimizi tekzib edenlere gelince işte onlar hep Eshabi cahîmdir.

[ 057.019 ] ( ES )

Allah'a ve peygamberine iman edenler var ya, işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları ve nurları vardır. İnkar edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.

[ 057.019 ] ( NQ )

And those who believe in (the Oneness of) Allah and His Messengers, they are the Siddiqun (i.e. those followers of the Prophets who were first and foremost to believe in them), and the martyrs with their Lord, they shall have their reward and their light. But those who disbelieve (in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism) and deny Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), they shall be the dwellers of the blazing Fire.

[ 057.020 ] ( KK )

ÇöÚúáóãõæÇ ÃóäøóãóÇ ÇáúÍóíóÇÉõ ÇáÏøõäúíóÇ áóÚöÈñ æóáóåúæñ æóÒöíäóÉñ æóÊóÝóÇÎõÑñ Èóíúäóßõãú æóÊóßóÇËõÑñ Ýöí ÇáúÃóãúæóÇáö æóÇáúÃóæúáÇóÏö ßóãóËóáö ÛóíúËò ÃóÚúÌóÈó ÇáúßõÝøóÇÑó äóÈóÇÊõåõ Ëõãøó íóåöíÌõ ÝóÊóÑóÇåõ ãõÕúÝóÑøðÇ Ëõãøó íóßõæäõ ÍõØóÇãðÇ æóÝöí ÇáúÂÎöÑóÉö ÚóÐóÇÈñ ÔóÏöíÏñ æóãóÛúÝöÑóÉñ ãöäó Çááøóåö æóÑöÖúæóÇäñ æóãóÇ ÇáúÍóíóÇÉõ ÇáÏøõäúíóÇ ÅöáÇøó ãóÊóÇÚõ ÇáúÛõÑõæÑö ﴿ ٢٠ ﴾

[ 057.020 ] ( MŞ )

 

[ 057.020 ] ( AY )

Biliniz ki, (Allah’a itâate ve Âhiret kazancına sarf edilmiyen) dünya hayatı; bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme, mal ve evlâdda bir çoğalıştır, (nihâyet hepsi yok olur gider). Bu, bir yağmurun hâline benzer ki, onun bitirdiği nebat, çifçilerin hoşuna gider. Sonra (yeşil rengi) değişir; bir de onu görürsün sararmıştır. Sonra da çörçöp olmuştur. (İşte dünya da böyledir. Kuruyub yok olan bu nebat gibi, bekası yoktur.) İşte hayatı bu şekilde olan kimse için, Âhirette şiddetli bir azap; mü'minler için ise, Allah’dan bir mağfiret ve bir rıza vardır. (Âhireti istemiyenler için) dünya hayatı ancak bir aldanış menfaatıdır.

[ 057.020 ] ( EO )

Biliniz ki: Dünyâ hayât bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefahur ve mal-ü evladda bir çokluk yarışından ibarettir, bir yağmur temsili gibi ki otu rençberleri imrendirmiştir, sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmıştır, sonra da olur bir çörçöp, âhırette ise şiddetli bir azâb bir de Allahdan bir mağfiret ve rıdvan vardır. Dünya hayât bir aldanış metâından başka bir şey değildir.

[ 057.020 ] ( ES )

Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

[ 057.020 ] ( NQ )

Know that the life of this world is only play and amusement, pomp and mutual boasting among you, and rivalry in respect of wealth and children, as the likeness of vegetation after rain, thereof the growth is pleasing to the tiller; afterwards it dries up and you see it turning yellow; then it becomes straw. But in the Hereafter (there is) a severe torment (for the disbelievers, evil-doers), and (there is) Forgiveness from Allah and (His) Good Pleasure (for the believers, good-doers), whereas the life of this world is only a deceiving enjoyment.

[ 057.021 ] ( KK )

ÓóÇÈöÞõæÇ Åöáóì ãóÛúÝöÑóÉò ãöäú ÑóÈøößõãú æóÌóäøóÉò ÚóÑúÖõåóÇ ßóÚóÑúÖö ÇáÓøóãóÇÁö æóÇáúÃóÑúÖö ÃõÚöÏøóÊú áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÈöÇááøóåö æóÑõÓõáöåö Ðóáößó ÝóÖúáõ Çááøóåö íõÄúÊöíåö ãóäú íóÔóÇÁõ æóÇááøóåõ Ðõæ ÇáúÝóÖúáö ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ٢١ ﴾

[ 057.021 ] ( MŞ )

 

[ 057.021 ] ( AY )

(Siz günahlarınızdan tevbe ederek) Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, yerle göğün genişliği gibi olan bir cennete yarışın ki; o, Allah’a ve peygamberlerine îman edenler için hazırlanmıştır. O, Allah’ın ihsanıdır; onu dilediği kimselere verir. Allah, çok büyük ihsan sahibidir.

[ 057.021 ] ( EO )

Siz Rabbınızdan bir mağfirete ve eni Yerle Gökün eni gibi bir Cennete yarışınki Allaha ve Resullerine iyman edenler için hazırlanmıştır, o Allahın fadlıdır, onu dilediği kimselere verir, ve Allah, çok büyük fadıl sahibidir.

[ 057.021 ] ( ES )

Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

[ 057.021 ] ( NQ )

Race one with another in hastening towards Forgiveness from your Lord (Allah), and towards Paradise, the width whereof is as the width of heaven and earth, prepared for those who believe in Allah and His Messengers. That is the Grace of Allah which He bestows on whom He pleases. And Allah is the Owner of Great Bounty.

[ 057.022 ] ( KK )

ãóÇ ÃóÕóÇÈó ãöäú ãõÕöíÈóÉò Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóáÇó Ýöí ÃóäúÝõÓößõãú ÅöáÇøó Ýöí ßöÊóÇÈò ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú äóÈúÑóÃóåóÇ Åöäøó Ðóáößó Úóáóì Çááøóåö íóÓöíÑñ ﴿ ٢٢ ﴾

[ 057.022 ] ( MŞ )

 

[ 057.022 ] ( AY )

(Kıtlık ve kuraklık gibi) ne yerde, ne de(hastalık ve âfet gibi) nefislerinizde bir musibet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce (o) bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da= Allah’ın ilminde) yazılmış olmasın. Şübhesiz bu, Allah’a göre kolaydır.

[ 057.022 ] ( EO )

Ne Arzda, ne de nefislerinizde bir musıbet başa gelmezki biz onu fi'le çıkarmazdan evvel bir kitabda yazılmış olmasın, şübhesiz bu Allaha göre kolaydır.

[ 057.022 ] ( ES )

Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.

[ 057.022 ] ( NQ )

No calamity befalls on the earth or in yourselves but is inscribed in the Book of Decrees (Al-Lauh Al-Mahfuz), before We bring it into existence. Verily, that is easy for Allah.

[ 057.023 ] ( KK )

áößóíúáÇó ÊóÃúÓóæúÇ Úóáóì ãóÇ ÝóÇÊóßõãú æóáÇó ÊóÝúÑóÍõæÇ ÈöãóÇ ÂÊóÇßõãú æóÇááøóåõ áÇó íõÍöÈøõ ßõáøó ãõÎúÊóÇáò ÝóÎõæÑò ﴿ ٢٣ ﴾

[ 057.023 ] ( MŞ )

 

[ 057.023 ] ( AY )

(Her şey yazıldı ve tesbit edildi ki, dünya nimetlerinden) elde edemediğinize üzülmiyesiniz ve (Allah’ın) size verdiğine de güvenib sevinmiyesiniz. Allah, çok öğünüb kurulanın hiç birini sevmez.

[ 057.023 ] ( EO )

Şunun içinki gaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de güvenmiyesiniz, Allah çok öğünen kurulanın topunu sevmez.

[ 057.023 ] ( ES )

Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.

[ 057.023 ] ( NQ )

In order that you may not be sad over matters that you fail to get, nor rejoice because of that which has been given to you. And Allah likes not prideful boasters.

[ 057.024 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íóÈúÎóáõæäó æóíóÃúãõÑõæäó ÇáäøóÇÓó ÈöÇáúÈõÎúáö æóãóäú íóÊóæóáøó ÝóÅöäøó Çááøóåó åõæó ÇáúÛóäöíøõ ÇáúÍóãöíÏõ ﴿ ٢٤ ﴾

[ 057.024 ] ( MŞ )

 

[ 057.024 ] ( AY )

Onlar, o kimselerdir ki, hem cimrilik ederler, hem de insanlara cimriliği emrederler. Her kim (îmandan ve Allah yolunda malını sarfetmekten) yüz çevirirse, bilsin ki Allah, Ganî’dir= hiç bir şeye muhtaç değildir; (ancak kullar O’na muhtaçtır), Hamîd’dir= hamd edilmeğe lâyıktır.

[ 057.024 ] ( EO )

Onlar ki hem behıllik ederler hem de halka behıllik emrederler, her kim de ardını dönerse haberi olsunki Allah, ganiy Hamîd o.

[ 057.024 ] ( ES )

Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse Allah, zengindir, övgüye layıktır.

[ 057.024 ] ( NQ )

Those who are misers and enjoin upon people miserliness (Allah is not in need of their charity). And whosoever turns away (from Faith Allah's Monotheism), then Allah is Rich (Free of all wants), Worthy of all praise.

[ 057.025 ] ( KK )

áóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ ÑõÓõáóäóÇ ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö æóÃóäúÒóáúäóÇ ãóÚóåõãõ ÇáúßöÊóÇÈó æóÇáúãöíÒóÇäó áöíóÞõæãó ÇáäøóÇÓõ ÈöÇáúÞöÓúØö æóÃóäúÒóáúäóÇ ÇáúÍóÏöíÏó Ýöíåö ÈóÃúÓñ ÔóÏöíÏñ æóãóäóÇÝöÚõ áöáäøóÇÓö æóáöíóÚúáóãó Çááøóåõ ãóäú íóäúÕõÑõåõ æóÑõÓõáóåõ ÈöÇáúÛóíúÈö Åöäøó Çááøóåó Þóæöíøñ ÚóÒöíÒñ ﴿ ٢٥ ﴾

[ 057.025 ] ( MŞ )

 

[ 057.025 ] ( AY )

Celâlim hakkı için, biz peygamberlerimizi açık mûcizelerle gönderdik ve beraberlerinde (Allah’ın hükümlerini bildiren) kitap ve adalet indirdik ki, insanlar adaletle ayakta dursunlar. Bir de demiri indirdik. Onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için bir çok menfaatler vardır. Çünkü (demirden yapılan silâhları düşmanlara karşı kullanmak sûretiyle) Allah, kendisine (dinine) ve peygamberlerine; kendisini görmedikleri hâlde, yardım edenleri belli edecek. Şüphe yok ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye gâlibdir.

[ 057.025 ] ( EO )

Celâlim hakkı için biz Resullerimizi beyyinelerle gönderdik ve beraberlerinde kitab ve miyzân indirdik ki insanlar adaletle tutunsunlar, bir de demiri indirdik, onda hem çetin bir sertlik hem de insanlar için bir çok menfeatler vardır, ve çünki Allah kendisine ve resullerine gıyabında yardım edenleri belli edecek, şübhe yokki Allah kavîdir azîzdir.

[ 057.025 ] ( ES )

Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.

[ 057.025 ] ( NQ )

Indeed We have sent Our Messengers with clear proofs, and revealed with them the Scripture and the Balance (justice) that mankind may keep up justice. And We brought forth iron wherein is mighty power (in matters of war), as well as many benefits for mankind, that Allah may test who it is that will help Him (His religion), and His Messengers in the unseen. Verily, Allah is All-Strong, All-Mighty.

[ 057.026 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ äõæÍðÇ æóÅöÈúÑóÇåöíãó æóÌóÚóáúäóÇ Ýöí ÐõÑøöíøóÊöåöãóÇ ÇáäøõÈõæøóÉó æóÇáúßöÊóÇÈó Ýóãöäúåõãú ãõåúÊóÏò æóßóËöíÑñ ãöäúåõãú ÝóÇÓöÞõæäó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 057.026 ] ( MŞ )

 

[ 057.026 ] ( AY )

Celâlim hakkı için, Nûh’u ve İbrâhîm’i (birer peygamber) gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların nesillerine verdik. Öyle iken hidâyeti, içlerinden bazısı kabul etmiştir; çokları da fâsıklardır.

[ 057.026 ] ( EO )

Hem celâlim hakkı için Nuhu ve İbrahimi gönderdik, zürriyyetlerinde de nübüvvet ve kitabı atâ kıdık öyle iken içlerinden ba'zısı hidayeti kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır.

[ 057.026 ] ( ES )

Andolsun, Nuh'u ve İbrahim'i elçi gönderdik, peygamberliği ve kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan yola gelen de vardı, ama onlardan çoğu yoldan çıkmışlardı.

[ 057.026 ] ( NQ )

And indeed, We sent Nuh (Noah) and Ibrahim (Abraham), and placed in their offspring Prophethood and Scripture, and among them there is he who is guided, but many of them are Fasiqun (rebellious, disobedient to Allah).

[ 057.027 ] ( KK )

Ëõãøó ÞóÝøóíúäóÇ Úóáóì ÂËóÇÑöåöãú ÈöÑõÓõáöäóÇ æóÞóÝøóíúäóÇ ÈöÚöíÓóì ÇÈúäö ãóÑúíóãó æóÂÊóíúäóÇåõ ÇáúÇöäúÌöíáó æóÌóÚóáúäóÇ Ýöí ÞõáõæÈö ÇáøóÐöíäó ÇÊøóÈóÚõæåõ ÑóÃúÝóÉð æóÑóÍúãóÉð æóÑóåúÈóÇäöíøóÉðäöÇÈúÊóÏóÚõæåóÇ ãóÇßóÊóÈúäóÇåóÇ Úóáóíúåöãú ÅöáÇøó ÇÈúÊöÛóÇÁó ÑöÖúæóÇäö Çááøóåö ÝóãóÇ ÑóÚóæúåóÇ ÍóÞøó ÑöÚóÇíóÊöåóÇ ÝóÂÊóíúäóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ãöäúåõãú ÃóÌúÑóåõãú æóßóËöíÑñ ãöäúåõãú ÝóÇÓöÞõæäó ﴿ ٢٧ ﴾

[ 057.027 ] ( MŞ )

 

[ 057.027 ] ( AY )

Sonra (Nûh ile İbrâhîm’in) arkalarından peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Bir de arkalarından Meryem’in oğlu Îsa’yı yolladık ve ona İncîl’i verdik. Kendisine bağlı kalanların kalplerine ince bir duygu ve bir merhamet ihsan ettik. Bir de (insanların fitnesinden kaçıb sırf ibâdete koyulmaktan ibaret olan) Ruhbaniyyet ki, bunu onlar icad ettiler; biz onu, üzerlerine farz kılmamıştık. Ancak Allah rızasını aramak için (bu icadı) yaptılar. Sonra da ona gereği üzre riâyet etmediler, (Ruhbaniyyete teslisi, ittihadı ve küfrü ilâve etmek sûretiyle hakkını gözetmediler, onu zayi ettiler). Biz de içlerinden îman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. Çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır, (kâfirlerdir).

[ 057.027 ] ( EO )

Sonra onların izleri üzerinde Resullerimizle ta'kıyb ettik, bir de Meryemin oğlu Isa ile ta'kıyb ettik ve ona İncili verdik ve ona tabi' olanların kalblerinde bir rıkkat bir merhamet yarattık, bir de rehbaniyyet ki onu onlar ibda' ettiler, biz onu üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyle riayet etmediler, biz de içlerinden iyman etmiş olanlara ecirlerini verdik, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır.

[ 057.027 ] ( ES )

Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.

[ 057.027 ] ( NQ )

Then, We sent after them, Our Messengers, and We sent 'Iesa (Jesus) - son of Maryam (Mary), and gave him the Injeel (Gospel). And We ordained in the hearts of those who followed him, compassion and mercy. But the Monasticism which they invented for themselves, We did not prescribe for them, but (they sought it) only to please Allah therewith, but that they did not observe it with the right observance. So We gave those among them who believed, their (due) reward, but many of them areFasiqun (rebellious, disobedient to Allah).

[ 057.028 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó æóÂãöäõæÇ ÈöÑóÓõæáöåö íõÄúÊößõãú ßöÝúáóíúäö ãöäú ÑóÍúãóÊöåö æóíóÌúÚóáú áóßõãú äõæÑðÇ ÊóãúÔõæäó Èöåö æóíóÛúÝöÑú áóßõãú æóÇááøóåõ ÛóÝõæÑñ ÑóÍöíãñ ﴿ ٢٨ ﴾

[ 057.028 ] ( MŞ )

 

[ 057.028 ] ( AY )

Ey îman edenler; Allah’dan korkun ve Peygamberine îman edin ki, size rahmetinden iki kat nasib versin ve size bir nûr ihsan etsin ki, onunla yürüyesiniz; hem de sizi bağışlasın. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 057.028 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Allahdan korkun ve Resulüne iyman edin ki sizlere rahmetinden iki nasîb versin ve size bir nur bahşeylesin ki onunla yürüyesiniz hem de size mağfiret buyursun. Allah gafurdur rahîmdir.

[ 057.028 ] ( ES )

Ey inananlar! Allah'tan korkun, O'nun Resulü'ne inanın ki size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir

[ 057.028 ] ( NQ )

O you who believe [in Musa (Moses) (i.e. Jews) and 'Iesa (Jesus) (i.e. Christians)]! Fear Allah, and believe too in His Messenger (Muhammad ), He will give you a double portion of His Mercy, and He will give you a light by which you shall walk (straight), and He will forgive you. And Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 057.029 ] ( KK )

áöÆóáÇøó íóÚúáóãó Ãóåúáõ ÇáúßöÊóÇÈö ÃóáÇøó íóÞúÏöÑõæäó Úóáóì ÔóíúÁò ãöäú ÝóÖúáö Çááøóåö æóÃóäøó ÇáúÝóÖúáó ÈöíóÏö Çááøóåö íõÄúÊöíåö ãóäú íóÔóÇÁõ æóÇááøóåõ Ðõæ ÇáúÝóÖúáö ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ٢٩ ﴾

[ 057.029 ] ( MŞ )

 

[ 057.029 ] ( AY )

Tâ ki, (âhir zaman peygamberine îman getirmiyen) ehl-i kitap bilsinler ki, Allah’ın fazlından hiç bir şeye güç yetiremezler. Muhakkak ki iyilik ve sevab Allah’ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah (mü'minlere sevab ve iyilik vermekle) çok büyük kerem sahibidir.

[ 057.029 ] ( EO )

Çünkü Ehli kitab bilmiyecek mi ki Allahın fadlından bir şey'e güç yetiremezler ve hakıkat fadıl, Allahın yedindedir, onu dilediğine verir ve Allah çok büyük fadıl sahibidir.

[ 057.029 ] ( ES )

Böylece Kitab ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemiyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.

[ 057.029 ] ( NQ )

So that the people of the Scripture (Jews and Christians) may know that they have no power whatsoever over the Grace of Allah, and that (His) Grace is (entirely) in His Hand to bestow it on whomsoever He wills. And Allah is the Owner of Great Bounty.