NECM SURESİ

[ 053.001 ] ( KK )

æóÇáäøóÌúãö ÅöÐóÇ åóæóì ﴿ ١ ﴾

[ 053.001 ] ( MŞ )

 

[ 053.001 ] ( AY )

Yıldıza (Süreyya’ya) battığı zaman kasem olsun ki,

[ 053.001 ] ( EO )

O necme kasem ederim indiği dem ki.

[ 053.001 ] ( ES )

İnmekte olan yıldıza andolsun ki,

[ 053.001 ] ( NQ )

By the star when it goes down, (or vanishes).

[ 053.002 ] ( KK )

ãóÇ Öóáøó ÕóÇÍöÈõßõãú æóãóÇ Ûóæóì ﴿ ٢ ﴾

[ 053.002 ] ( MŞ )

 

[ 053.002 ] ( AY )

Sapmadı doğru yoldan arkadaşınız (Hazret-i Peygamber), azıtmadı da; (haberiniz olsun, ey Kureyş halkı!)

[ 053.002 ] ( EO )

Şaşırmadı, sahibiniz azıtmadı da.

[ 053.002 ] ( ES )

Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.

[ 053.002 ] ( NQ )

Your companion (Muhammad ) has neither gone astray nor has erred.

[ 053.003 ] ( KK )

æóãóÇ íóäúØöÞõ Úóäö Çáúåóæóì ﴿ ٣ ﴾

[ 053.003 ] ( MŞ )

 

[ 053.003 ] ( AY )

O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor.

[ 053.003 ] ( EO )

Ve hevadan söylemiyor.

[ 053.003 ] ( ES )

O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.

[ 053.003 ] ( NQ )

Nor does he speak of (his own) desire.

[ 053.004 ] ( KK )

Åöäú åõæó ÅöáÇøó æóÍúíñ íõæÍóì ﴿ ٤ ﴾

[ 053.004 ] ( MŞ )

 

[ 053.004 ] ( AY )

Kur’ân sade bir vahiydir, ancak vahy olunur.

[ 053.004 ] ( EO )

O bir vahiydir, ancak vahyolunur.

[ 053.004 ] ( ES )

O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.

[ 053.004 ] ( NQ )

It is only an Inspiration that is inspired.

[ 053.005 ] ( KK )

Úóáøóãóåõ ÔóÏöíÏõ ÇáúÞõæóì ﴿ ٥ ﴾

[ 053.005 ] ( MŞ )

 

[ 053.005 ] ( AY )

O’na, kuvvetleri pek çok olan (Cebrâil) öğretti.

[ 053.005 ] ( EO )

Ta'lim etti ona kuvveleri şiddetli.

[ 053.005 ] ( ES )

Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti

[ 053.005 ] ( NQ )

He has been taught (this Qur'an) by one mighty in power [Jibrael (Gabriel)].

[ 053.006 ] ( KK )

Ðõæ ãöÑøóÉò ÝóÇÓúÊóæóì ﴿ ٦ ﴾

[ 053.006 ] ( MŞ )

 

[ 053.006 ] ( AY )

Öyle ki, görünüşü güzel olup hemen hakiki şekli üzere doğruldu;

[ 053.006 ] ( EO )

Bir kuvvet sahibi, hemen duruklandı.

[ 053.006 ] ( ES )

(Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.

[ 053.006 ] ( NQ )

Dhu Mirrah (free from any defect in body and mind), Fastawa [then he (Jibrael - Gabriel) rose and became stable]. [Tafsir At-Tabari].

[ 053.007 ] ( KK )

æóåõæó ÈöÇáúÃõÝõÞö ÇáúÃóÚúáóì ﴿ ٧ ﴾

[ 053.007 ] ( MŞ )

 

[ 053.007 ] ( AY )

Ve o (Cebrâil) yüksek ufukta idi.

[ 053.007 ] ( EO )

Ve o en yüksek ufukta idi.

[ 053.007 ] ( ES )

O, en yüksek ufukta idi.

[ 053.007 ] ( NQ )

While he [Jibrael (Gabriel)] was in the highest part of the horizon,

[ 053.008 ] ( KK )

Ëõãøó ÏóäóÇ ÝóÊóÏóáøóì ﴿ ٨ ﴾

[ 053.008 ] ( MŞ )

 

[ 053.008 ] ( AY )

Sonra (Cebrâil, Hazret-i Peygambere) yaklaştı da sarktı.

[ 053.008 ] ( EO )

Sonra yaklaştı da tedellî etti.

[ 053.008 ] ( ES )

Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.

[ 053.008 ] ( NQ )

Then he [Jibrael (Gabriel)] approached and came closer,

[ 053.009 ] ( KK )

ÝóßóÇäó ÞóÇÈó ÞóæúÓóíúäö Ãóæú ÃóÏúäóì ﴿ ٩ ﴾

[ 053.009 ] ( MŞ )

 

[ 053.009 ] ( AY )

(Böylece Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.

[ 053.009 ] ( EO )

«kabe kavseyni ev edna» oldu da.

[ 053.009 ] ( ES )

Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.

[ 053.009 ] ( NQ )

And was at a distance of two bows' length or (even) nearer,

[ 053.010 ] ( KK )

ÝóÃóæúÍóì Åöáóì ÚóÈúÏöåö ãóÇ ÃóæúÍóì ﴿ ١٠ ﴾

[ 053.010 ] ( MŞ )

 

[ 053.010 ] ( AY )

(Cebrâil) vahy etti Allah’ın kuluna vahy ettiğini!...

[ 053.010 ] ( EO )

Verdi kuluna verdiği vahyi.

[ 053.010 ] ( ES )

(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.

[ 053.010 ] ( NQ )

So did (Allah) convey the Inspiration to His slave [Muhammad through Jibrael (Gabriel)].

[ 053.011 ] ( KK )

ãóÇ ßóÐóÈó ÇáúÝõÄóÇÏõ ãóÇ ÑóÃóì ﴿ ١١ ﴾

[ 053.011 ] ( MŞ )

 

[ 053.011 ] ( AY )

(Hazret-i Peygamber, mi’raçta gözü ile) gördüğünü, kalbi tekzib etmedi.

[ 053.011 ] ( EO )

Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi.

[ 053.011 ] ( ES )

Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.

[ 053.011 ] ( NQ )

The (Prophet's) heart lied not (in seeing) what he (Muhammad ) saw.

[ 053.012 ] ( KK )

ÃóÝóÊõãóÇÑõæäóåõ Úóáóì ãóÇ íóÑóì ﴿ ١٢ ﴾

[ 053.012 ] ( MŞ )

 

[ 053.012 ] ( AY )

Şimdi siz Peygamberin o görüşüne karşı, onunla mücâdele mi ediyorsunuz?

[ 053.012 ] ( EO )

Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz?

[ 053.012 ] ( ES )

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.

[ 053.012 ] ( NQ )

Will you then dispute with him (Muhammad ) about what he saw [during the Mi'raj: (Ascent of the Prophet over the seven heavens)] .

[ 053.013 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÑóÂåõ äóÒúáóÉð ÃõÎúÑóì ﴿ ١٣ ﴾

[ 053.013 ] ( MŞ )

 

[ 053.013 ] ( AY )

Yemin olsun ki, o (Cebrâil’i hakîki sûretinde) bir daha da (mi’raçtan) inerken gördü:

[ 053.013 ] ( EO )

Kasem olsun ki o onu bir deha da inişinde gördü.

[ 053.013 ] ( ES )

Andolsun onu bir kez daha görmüştü.

[ 053.013 ] ( NQ )

And indeed he (Muhammad ) saw him [Jibrael (Gabriel)] at a second descent (i.e. another time).

[ 053.014 ] ( KK )

ÚöäúÏó ÓöÏúÑóÉö ÇáúãõäúÊóåóì ﴿ ١٤ ﴾

[ 053.014 ] ( MŞ )

 

[ 053.014 ] ( AY )

Sidretü’l-Münteha’nın (yedinci göğün) yanında...

[ 053.014 ] ( EO )

Sidrei müntehanın yanında.

[ 053.014 ] ( ES )

Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.

[ 053.014 ] ( NQ )

Near Sidrat-ul-Muntaha [lote-tree of the utmost boundary (beyond which none can pass)],

[ 053.015 ] ( KK )

ÚöäúÏóåóÇ ÌóäøóÉõ ÇáúãóÃúæóì ﴿ ١٥ ﴾

[ 053.015 ] ( MŞ )

 

[ 053.015 ] ( AY )

(Takva sahiblerinin barınağı olan) Me’va Cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.

[ 053.015 ] ( EO )

Ki Cennetül'me'vâ onun yanında.

[ 053.015 ] ( ES )

Ki Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır.

[ 053.015 ] ( NQ )

Near it is the Paradise of Abode.

[ 053.016 ] ( KK )

ÅöÐú íóÛúÔóì ÇáÓøöÏúÑóÉó ãóÇ íóÛúÔóì ﴿ ١٦ ﴾

[ 053.016 ] ( MŞ )

 

[ 053.016 ] ( AY )

O dem ki, Sidre’yi bürüyen bürüyordu, (çepçevre meleklerle kaplanmıştı)...

[ 053.016 ] ( EO )

O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu.

[ 053.016 ] ( ES )

Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.

[ 053.016 ] ( NQ )

When that covered the lote-tree which did cover it!

[ 053.017 ] ( KK )

ãóÇ ÒóÇÛó ÇáúÈóÕóÑõ æóãóÇ ØóÛóì ﴿ ١٧ ﴾

[ 053.017 ] ( MŞ )

 

[ 053.017 ] ( AY )

(Hazret-i Peygamber aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı.

[ 053.017 ] ( EO )

Göz, ne şaştı ne aştı.

[ 053.017 ] ( ES )

(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.

[ 053.017 ] ( NQ )

The sight (of Prophet Muhammad ) turned not aside (right or left), nor it transgressed beyond (the) limit (ordained for it).

[ 053.018 ] ( KK )

áóÞóÏú ÑóÃóì ãöäú ÂíóÇÊö ÑóÈøöåö ÇáúßõÈúÑóì ﴿ ١٨ ﴾

[ 053.018 ] ( MŞ )

 

[ 053.018 ] ( AY )

And olsun ki, (Peygamber) Rabbinin en büyük alâmetlerinden bir kısmını gördü.

[ 053.018 ] ( EO )

Vallahi gördü rabbının âyâtından en büyüğünü gördü.

[ 053.018 ] ( ES )

Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.

[ 053.018 ] ( NQ )

Indeed he (Muhammad ) did see, of the Greatest Signs, of his Lord (Allah).

[ 053.019 ] ( KK )

ÃóÝóÑóÃóíúÊõãõ ÇááÇøóÊó æóÇáúÚõÒøóì ﴿ ١٩ ﴾

[ 053.019 ] ( MŞ )

 

[ 053.019 ] ( AY )

Bize haber verin, (putlardan tapındığınız) Lât ve Uzza’yı...

[ 053.019 ] ( EO )

Siz de gördünüz değilmi Lât-ü Uzzayı?

[ 053.019 ] ( ES )

Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?

[ 053.019 ] ( NQ )

Have you then considered Al-Lat, and Al-'Uzza (two idols of the pagan Arabs)

[ 053.020 ] ( KK )

æóãóäóÇÉó ÇáËøóÇáöËóÉó ÇáúÃõÎúÑóì ﴿ ٢٠ ﴾

[ 053.020 ] ( MŞ )

 

[ 053.020 ] ( AY )

Diğer üçüncüsü olan Menât’ı... (Bunların ne kudretleri var?)

[ 053.020 ] ( EO )

Üçüncü olarak da menatı uhrayı?

[ 053.020 ] ( ES )

Ve üçüncü olarak da öteki (put) Menat'ı?

[ 053.020 ] ( NQ )

And Manat (another idol of the pagan Arabs), the other third?

[ 053.021 ] ( KK )

Ãóáóßõãõ ÇáÐøóßóÑõ æóáóåõ ÇáúÃõäúËóì ﴿ ٢١ ﴾

[ 053.021 ] ( MŞ )

 

[ 053.021 ] ( AY )

(Evlâd olarak sevdiğiniz) erkek sizin de, (hoşlanmayıb diri diri gömdüğünüz) dişi O’nun mu?

[ 053.021 ] ( EO )

Size erkek ona dişi öyle mi?

[ 053.021 ] ( ES )

Size erkek O'na dişi öyle mi?

[ 053.021 ] ( NQ )

Is it for you the males and for Him the females?

[ 053.022 ] ( KK )

Êöáúßó ÅöÐðÇ ÞöÓúãóÉñ ÖöíÒóì ﴿ ٢٢ ﴾

[ 053.022 ] ( MŞ )

 

[ 053.022 ] ( AY )

Öyle ise bu, çok insafsız bir taksim!...

[ 053.022 ] ( EO )

Bu öyle ise çok hayflı bir taksim.

[ 053.022 ] ( ES )

Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim.

[ 053.022 ] ( NQ )

That indeed is a division most unfair!

[ 053.023 ] ( KK )

Åöäú åöíó ÅöáÇøó ÃóÓúãóÇÁñ ÓóãøóíúÊõãõæåóÇ ÃóäúÊõãú æóÂÈóÇÄõßõãú ãóÇ ÃóäúÒóáó Çááøóåõ ÈöåóÇ ãöäú ÓõáúØóÇäò Åöäú íóÊøóÈöÚõæäó ÅöáÇøó ÇáÙøóäøó æóãóÇ Êóåúæóì ÇáúÃóäúÝõÓõ æóáóÞóÏú ÌóÇÁóåõãú ãöäú ÑóÈøöåöãõ ÇáúåõÏóì ﴿ ٢٣ ﴾

[ 053.023 ] ( MŞ )

 

[ 053.023 ] ( AY )

O putlar hiç bir şey değil, ancak sizin ve babalarınızın uydurduğu isimlerdir. Allah onlara (ilâh olduklarına dair) hiç bir hüccet indirmedi. O kâfirler, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tâbi oluyorlar. Hâlbuki kendilerine, Rableri katından doğru yolu gösteren (Rasûl) geldi.

[ 053.023 ] ( EO )

Onlar hiç bir şey değil sırf sizin ve babalarınızın taktığınız kuru isimler, Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tabi' oluyorlar, halbuki rablarından kendilerine doğru yolu gösteren, geldi.

[ 053.023 ] ( ES )

Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığınız (boş) isimlerdir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerin sevdasına uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

[ 053.023 ] ( NQ )

They are but names which you have named, you and your fathers, for which Allah has sent down no authority. They follow but a guess and that which they themselves desire, whereas there has surely come to them the Guidance from their Lord!

[ 053.024 ] ( KK )

Ãóãú áöáúÅöäúÓóÇäö ãóÇ Êóãóäøóì ﴿ ٢٤ ﴾

[ 053.024 ] ( MŞ )

 

[ 053.024 ] ( AY )

Yoksa insana, her kurduğu hülya mı var?

[ 053.024 ] ( EO )

Yoksa varmı insana her kurduğu hulya.

[ 053.024 ] ( ES )

Yoksa her arzu ettiği şey, insanın kendisinin mi (olacak) dir?

[ 053.024 ] ( NQ )

Or shall man have what he wishes?

[ 053.025 ] ( KK )

Ýóáöáøóåö ÇáúÂÎöÑóÉõ æóÇáúÃõæáóì ﴿ ٢٥ ﴾

[ 053.025 ] ( MŞ )

 

[ 053.025 ] ( AY )

Fakat Allah’ındır Âhiret ve dünya...

[ 053.025 ] ( EO )

Fakat Allahındır Âhıret ve olâ.

[ 053.025 ] ( ES )

Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.

[ 053.025 ] ( NQ )

But to Allah belongs the last (Hereafter) and the first (the world).

[ 053.026 ] ( KK )

æóßóãú ãöäú ãóáóßò Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö áÇó ÊõÛúäöí ÔóÝóÇÚóÊõåõãú ÔóíúÆðÇ ÅöáÇøó ãöäú ÈóÚúÏö Ãóäú íóÃúÐóäó Çááøóåõ áöãóäú íóÔóÇÁõ æóíóÑúÖóì ﴿ ٢٦ ﴾

[ 053.026 ] ( MŞ )

 

[ 053.026 ] ( AY )

Göklerde nice melekler vardır da, Allah dileyib razı olduğuna izin vermeden önce, şefaatleri hiç bir şeye yaramaz.

[ 053.026 ] ( EO )

Göklerde nice Melâike vardır da Allah dileyip razıy olduğuna izin vermezden evvel şefaatleri hiç bir şey'e yaramaz.

[ 053.026 ] ( ES )

Göklerde nice melek var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz.

[ 053.026 ] ( NQ )

And there are many angels in the heavens, whose intercession will avail nothing except after Allah has given leave for whom He wills and pleases.

[ 053.027 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó áÇó íõÄúãöäõæäó ÈöÇáúÂÎöÑóÉö áóíõÓóãøõæäó ÇáúãóáóÆößóÉó ÊóÓúãöíóÉó ÇáúÃõäúËóì ﴿ ٢٧ ﴾

[ 053.027 ] ( MŞ )

 

[ 053.027 ] ( AY )

Şüphesiz Âhirete îman etmiyenler, meleklere dişi ismi takıb duruyorlar. (Melekler, Allah’ın kızlarıdır diyorlar).

[ 053.027 ] ( EO )

Evet Âhırete iymanı olmıyanlar Melâikeye dişi adı takıp duruyorlar.

[ 053.027 ] ( ES )

Ahirete iman etmeyenler meleklere dişilerin adlarını takıp duruyorlar

[ 053.027 ] ( NQ )

Verily, those who believe not in the Hereafter, name the angels with female names.

[ 053.028 ] ( KK )

æóãóÇ áóåõãú Èöåö ãöäú Úöáúãò Åöäú íóÊøóÈöÚõæäó ÅöáÇøó ÇáÙøóäøó æóÅöäøó ÇáÙøóäøó áÇó íõÛúäöí ãöäó ÇáúÍóÞøö ÔóíúÆðÇ ﴿ ٢٨ ﴾

[ 053.028 ] ( MŞ )

 

[ 053.028 ] ( AY )

Hâlbuki buna dair bir bilgileri yok; ancak zanna tâbi oluyorlar. Zan ise, hak olan ilmin yerini tutmaz.

[ 053.028 ] ( EO )

Maamafih ona dair bir bilgileri olduğundan değil sırf zanne tabi' oluyorlar, halbuki zann haktan hiç bir şey'i muğnî olmaz.

[ 053.028 ] ( ES )

Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, şüphesiz hakikat bakımından birşey ifade etmez.

[ 053.028 ] ( NQ )

While they have no knowledge thereof. They follow but a guess, and verily, guess is no substitute for the truth.

[ 053.029 ] ( KK )

ÝóÃóÚúÑöÖú Úóäú ãóäú Êóæóáøóì Úóäú ÐößúÑöäóÇ æóáóãú íõÑöÏú ÅöáÇøó ÇáúÍóíóÇÉó ÇáÏøõäúíóÇ ﴿ ٢٩ ﴾

[ 053.029 ] ( MŞ )

 

[ 053.029 ] ( AY )

Onun için (Ey Resûlüm), sen, o bizim Kur’ânımızdan yüz çevirib de yalnız dünya hayatını istiyen kimselere bakma.

[ 053.029 ] ( EO )

O halde bakma sen o bizim zikrimizden yüz çevirip te Dünya hayattan ötesini istemiyen kimselere.

[ 053.029 ] ( ES )

Onun için bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir.

[ 053.029 ] ( NQ )

Therefore withdraw (O Muhammad ) from him who turns away from Our Reminder (this Qur'an) and desires nothing but the life of this world.

[ 053.030 ] ( KK )

Ðóáößó ãóÈúáóÛõåõãú ãöäó ÇáúÚöáúãö Åöäøó ÑóÈøóßó åõæó ÃóÚúáóãõ Èöãóäú Öóáøó Úóäú ÓóÈöíáöåö æóåõæó ÃóÚúáóãõ Èöãóäö ÇåúÊóÏóì ﴿ ٣٠ ﴾

[ 053.030 ] ( MŞ )

 

[ 053.030 ] ( AY )

İşte onların ilimden erebildikleri gaye, bu dünya işidir. Şüphesiz ki, O Rabbin, yolundan sapan kimseleri çok iyi bilendir. Hidâyete erenleri de O, en iyi bilendir.

[ 053.030 ] ( EO )

İşte odur onların ılimden irebildikleri gaye, şübhesiz ki rabbın, odur en bilen yolundan sapanı, hem de odur en bilen hidayeti tutanı.

[ 053.030 ] ( ES )

İşte onların ilimden erişebilecekleri (son sınır) budur. Şüphesiz, Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir; O, hidayette olanı da iyi bilir.

[ 053.030 ] ( NQ )

That is what they could reach of knowledge. Verily, your Lord it is He Who knows best him who goes astray from His Path, and He knows best him who receives guidance.

[ 053.031 ] ( KK )

æóáöáøóåö ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö áöíóÌúÒöíó ÇáøóÐöíäó ÃóÓóÇÁõæÇ ÈöãóÇ ÚóãöáõæÇ æóíóÌúÒöíó ÇáøóÐöíäó ÃóÍúÓóäõæÇ ÈöÇáúÍõÓúäóì ﴿ ٣١ ﴾

[ 053.031 ] ( MŞ )

 

[ 053.031 ] ( AY )

Hep Allah’ındır göklerdekiler, yerdekiler... Akıbet kötülük edenleri, yaptıklarıyla cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeli (cennet) ile mükâfatlandıracaktır.

[ 053.031 ] ( EO )

Hem bütün Göklerdeki ve Yerdeki hep Allahındır akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak.

[ 053.031 ] ( ES )

Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Akıbet (sonuçta) kötülük yapanları yaptıkları ile cezalandıracak, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandıracaktır.

[ 053.031 ] ( NQ )

And to Allah belongs all that is in the heavens and all that is in the earth, that He may requite those who do evil with that which they have done (i.e. punish them in Hell), and reward those who do good, with what is best (i.e. Paradise).

[ 053.032 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íóÌúÊóäöÈõæäó ßóÈóÇÆöÑó ÇáúÇöËúãö æóÇáúÝóæóÇÍöÔó ÅöáÇøó Çááøóãóãó Åöäøó ÑóÈøóßó æóÇÓöÚõ ÇáúãóÛúÝöÑóÉö åõæó ÃóÚúáóãõ Èößõãú ÅöÐú ÃóäúÔóÃóßõãú ãöäó ÇáúÃóÑúÖö æóÅöÐú ÃóäúÊõãú ÃóÌöäøóÉñ Ýöí ÈõØõæäö ÃõãøóåóÇÊößõãú ÝóáÇó ÊõÒóßøõæÇ ÃóäúÝõÓóßõãú åõæó ÃóÚúáóãõ Èöãóäö ÇÊøóÞóì ﴿ ٣٢ ﴾

[ 053.032 ] ( MŞ )

 

[ 053.032 ] ( AY )

Onlar ki, küçük günahlar müstesna, günahın büyüklerinden (şirkten) ve fuhşiyattan kaçınırlar, muhakkak Rabbin geniş mağfiretlidir (onları bağışlar). O, sizi (babanız Âdem’i) topraktan yarattığı sıra ve sizler analarınızın karınlarında ceninler iken, sizin hallerinizi çok iyi bilendir. Şimdi nefislerinizi temize çıkarmayın; O, Allah’dan korkanın kim olduğunu çok iyi bilendir.

[ 053.032 ] ( EO )

Onlar ki günahın büyüklerinden: vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şübhesiz ki rabbın geniş mağfiretlidir, hem sizin her hallerinize a'lemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın odur en bilen müttakı olanı.

[ 053.032 ] ( ES )

Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar hariç. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

[ 053.032 ] ( NQ )

Those who avoid great sins (see the Qur'an, Verses: 6:152,153) and Al-Fawahish (illegal sexual intercourse, etc.) except the small faults, verily, your Lord is of vast forgiveness. He knows you well when He created you from the earth (Adam), and when you were fetuses in your mothers' wombs. So ascribe not purity to yourselves. He knows best him who fears Allah and keep his duty to Him [i.e. those who are Al-Muttaqun (pious - see V.2:2)].

[ 053.033 ] ( KK )

ÃóÝóÑóÃóíúÊó ÇáøóÐöí Êóæóáøóì ﴿ ٣٣ ﴾

[ 053.033 ] ( MŞ )

 

[ 053.033 ] ( AY )

Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni;

[ 053.033 ] ( EO )

Şimdi gördün a? o çevrileni.

[ 053.033 ] ( ES )

Şimdi gördün mü O yüz çevireni?

[ 053.033 ] ( NQ )

Did you (O Muhammad ) observe him who turned away (from Islam).

[ 053.034 ] ( KK )

æóÃóÚúØóì ÞóáöíáÇð æóÃóßúÏóì ﴿ ٣٤ ﴾

[ 053.034 ] ( MŞ )

 

[ 053.034 ] ( AY )

Ve (malından) pek az verip de kaskatı cimrileşeni...

[ 053.034 ] ( EO )

Ve biraz verip de dayatıvereni.

[ 053.034 ] ( ES )

Azıcık verip (sonra vermemekte) direneni?

[ 053.034 ] ( NQ )

And gave a little, then stopped (giving)?

[ 053.035 ] ( KK )

ÃóÚöäúÏóåõ Úöáúãõ ÇáúÛóíúÈö Ýóåõæó íóÑóì ﴿ ٣٥ ﴾

[ 053.035 ] ( MŞ )

 

[ 053.035 ] ( AY )

Gaybın ilmi, o cimrinin yanındadır da, (başkasının günahını kaldıracağını, bir gerçek olarak) kendisi mi görüyor?

[ 053.035 ] ( EO )

Gayb ılmi yanında da artık görüyor mu?

[ 053.035 ] ( ES )

Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor?

[ 053.035 ] ( NQ )

Is with him the knowledge of the unseen so that he sees?

[ 053.036 ] ( KK )

Ãóãú áóãú íõäóÈøóÃú ÈöãóÇ Ýöí ÕõÍõÝö ãõæÓóì ﴿ ٣٦ ﴾

[ 053.036 ] ( MŞ )

 

[ 053.036 ] ( AY )

Yoksa (şu gerçek), haber verilmedi mi Mûsa’nın Tevrât’ı ile,

[ 053.036 ] ( EO )

Yoksa haber mi verilmedi Musânın suhufundaki.

[ 053.036 ] ( ES )

Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?

[ 053.036 ] ( NQ )

Or is he not informed with what is in the Pages (Scripture) of Musa (Moses),

[ 053.037 ] ( KK )

æóÅöÈúÑóÇåöíãó ÇáøóÐöí æóÝøóì ﴿ ٣٧ ﴾

[ 053.037 ] ( MŞ )

 

[ 053.037 ] ( AY )

Ve çok vefakâr İbrâhîm’inki ile:

[ 053.037 ] ( EO )

Ve çok vefakâr olan İbrahiminkindeki.

[ 053.037 ] ( ES )

Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?

[ 053.037 ] ( NQ )

And of Ibrahim (Abraham) who fulfilled (or conveyed) all that (what Allah ordered him to do or convey),

[ 053.038 ] ( KK )

ÃóáÇó ÊóÒöÑõ æóÇÒöÑóÉñ æöÒúÑó ÃõÎúÑóì ﴿ ٣٨ ﴾

[ 053.038 ] ( MŞ )

 

[ 053.038 ] ( AY )

“Şüphesiz hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez.”

[ 053.038 ] ( EO )

Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil.

[ 053.038 ] ( ES )

Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.

[ 053.038 ] ( NQ )

That no burdened person (with sins) shall bear the burden (sins) of another.

[ 053.039 ] ( KK )

æóÃóäú áóíúÓó áöáúÅöäúÓóÇäö ÅöáÇøó ãóÇ ÓóÚóì ﴿ ٣٩ ﴾

[ 053.039 ] ( MŞ )

 

[ 053.039 ] ( AY )

Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur;

[ 053.039 ] ( EO )

Doğrusu insanın sa'yinden başkası kendinin değil.

[ 053.039 ] ( ES )

Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.

[ 053.039 ] ( NQ )

And that man can have nothing but what he does (good or bad) ,

[ 053.040 ] ( KK )

æóÃóäøó ÓóÚúíóåõ ÓóæúÝó íõÑóì ﴿ ٤٠ ﴾

[ 053.040 ] ( MŞ )

 

[ 053.040 ] ( AY )

Ve muhakkak onun ameli yarın (kıyâmette) görülecek.

[ 053.040 ] ( EO )

Ve elbette sa'yi yarın görülecek.

[ 053.040 ] ( ES )

Ve çalışması da yakında görülecektir.

[ 053.040 ] ( NQ )

And that his deeds will be seen,

[ 053.041 ] ( KK )

Ëõãøó íõÌúÒóÇåõ ÇáúÌóÒóÇÁó ÇáúÃóæúÝóì ﴿ ٤١ ﴾

[ 053.041 ] ( MŞ )

 

[ 053.041 ] ( AY )

Sonra ona en değerli mükâfat verilecek...

[ 053.041 ] ( EO )

Sonra ona en değerli mükâfat verilecek.

[ 053.041 ] ( ES )

Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

[ 053.041 ] ( NQ )

Then he will be recompensed with a full and the best recompense

[ 053.042 ] ( KK )

æóÃóäøó Åöáóì ÑóÈøößó ÇáúãõäúÊóåóì ﴿ ٤٢ ﴾

[ 053.042 ] ( MŞ )

 

[ 053.042 ] ( AY )

Şüphe yok ki, nihâyet Rabbine gidilecek.

[ 053.042 ] ( EO )

Ve elbette nihayet rabbına gidilecek.

[ 053.042 ] ( ES )

Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir.

[ 053.042 ] ( NQ )

And that to your Lord (Allah) is the End (Return of everything).

[ 053.043 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ åõæó ÃóÖúÍóßó æóÃóÈúßóì ﴿ ٤٣ ﴾

[ 053.043 ] ( MŞ )

 

[ 053.043 ] ( AY )

Muhakak ki güldüren de O’dur, ağlatan da...

[ 053.043 ] ( EO )

Hakıkat odur güldüren ağlatan.

[ 053.043 ] ( ES )

Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.

[ 053.043 ] ( NQ )

And that it is He (Allah) Who makes (whom He wills) laugh, and makes (whom He wills) weep;

[ 053.044 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ åõæó ÃóãóÇÊó æóÃóÍúíóÇ ﴿ ٤٤ ﴾

[ 053.044 ] ( MŞ )

 

[ 053.044 ] ( AY )

Öldüren de muhakkak O’dur, dirilten de...

[ 053.044 ] ( EO )

Hakıkat odur öldüren, dirilten.

[ 053.044 ] ( ES )

Öldüren de dirilten de O'dur.

[ 053.044 ] ( NQ )

And that it is He (Allah) Who causes death and gives life;

[ 053.045 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ ÎóáóÞó ÇáÒøóæúÌóíúäö ÇáÐøóßóÑó æóÇáúÃõäúËóì ﴿ ٤٥ ﴾

[ 053.045 ] ( MŞ )

 

[ 053.045 ] ( AY )

Gerçekten O’dur, erkeği ve dişiyi iki eş yaratan;

[ 053.045 ] ( EO )

Hakıkat odur erkeği dişiyi iki eş yaratan.

[ 053.045 ] ( ES )

Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,

[ 053.045 ] ( NQ )

And that He (Allah) creates the pairs, male and female,

[ 053.046 ] ( KK )

ãöäú äõØúÝóÉò ÅöÐóÇ Êõãúäóì ﴿ ٤٦ ﴾

[ 053.046 ] ( MŞ )

 

[ 053.046 ] ( AY )

Bir meniden, (mahalline) ekildiği zaman...

[ 053.046 ] ( EO )

Bir nutfeden ekildiği zaman.

[ 053.046 ] ( ES )

Atıldığı zaman bir nutfeden.

[ 053.046 ] ( NQ )

From Nutfah (drops of semen male and female discharges) when it is emitted;

[ 053.047 ] ( KK )

æóÃóäøó Úóáóíúåö ÇáäøóÔúÃóÉó ÇáúÃõÎúÑóì ﴿ ٤٧ ﴾

[ 053.047 ] ( MŞ )

 

[ 053.047 ] ( AY )

Elbette O’na aittir, ölüleri diriltmek.

[ 053.047 ] ( EO )

Şübhesiz ona aiddir neş'eti uhrâ da.

[ 053.047 ] ( ES )

Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

[ 053.047 ] ( NQ )

And that upon Him (Allah) is another bringing forth (Resurrection);

[ 053.048 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ åõæó ÃóÛúäóì æóÃóÞúäóì ﴿ ٤٨ ﴾

[ 053.048 ] ( MŞ )

 

[ 053.048 ] ( AY )

Şüphesiz zengin eden, sermaye veren O...

[ 053.048 ] ( EO )

Hakıkat zengin eden, sermaye veren o.

[ 053.048 ] ( ES )

Şüphesiz zengin eden de sermaye veren de O'dur.

[ 053.048 ] ( NQ )

And that it is He (Allah) Who gives much or a little (or gives wealth and contentment),

[ 053.049 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ åõæó ÑóÈøõ ÇáÔøöÚúÑóì ﴿ ٤٩ ﴾

[ 053.049 ] ( MŞ )

 

[ 053.049 ] ( AY )

Gerçekten (Huza’a kabilesinin tapındığı) Şi’ra yıldızının Rabbi O’dur...

[ 053.049 ] ( EO )

Ve hakıkat Şi'ranın rabbı o.

[ 053.049 ] ( ES )

Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur.

[ 053.049 ] ( NQ )

And that He (Allah) is the Lord of Sirius (the star which the pagan Arabs used to worship);

[ 053.050 ] ( KK )

æóÃóäøóåõ Ãóåúáóßó ÚóÇÏðÇäöÇáúÃõæáóì ﴿ ٥٠ ﴾

[ 053.050 ] ( MŞ )

 

[ 053.050 ] ( AY )

Şüphesiz, O helâk etti evvel ki Âd kavmini...

[ 053.050 ] ( EO )

Ve fil'vakı' o helâk etti evvelki Âdı.

[ 053.050 ] ( ES )

O, helak etti önce gelen Âd'ı.

[ 053.050 ] ( NQ )

And that it is He (Allah) Who destroyed the former 'Ad (people),

[ 053.051 ] ( KK )

æóËóãõæÏó ÝóãóÇ ÃóÈúÞóì ﴿ ٥١ ﴾

[ 053.051 ] ( MŞ )

 

[ 053.051 ] ( AY )

Semûd’u da (helâk etti ve onlardan) hiç bırakmadı.

[ 053.051 ] ( EO )

Ve Semûdu da hiç bırakmadı.

[ 053.051 ] ( ES )

Ve Semûd'u da bırakmadı.

[ 053.051 ] ( NQ )

And Thamud (people). He spared none of them.

[ 053.052 ] ( KK )

æóÞóæúãó äõæÍò ãöäú ÞóÈúáõ Åöäøóåõãú ßóÇäõæÇ åõãú ÃóÙúáóãó æóÃóØúÛóì ﴿ ٥٢ ﴾

[ 053.052 ] ( MŞ )

 

[ 053.052 ] ( AY )

(Âd ve Semûd kavimlerinden) daha evvel de Nûh’un kavmini...Çünkü onlar pek zalimdiler, pek azgındılar.

[ 053.052 ] ( EO )

Daha evvel de Nuhun kavmını, çünkü bunlar pek zâlim, pek azgındılar.

[ 053.052 ] ( ES )

Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.

[ 053.052 ] ( NQ )

And the people of Nuh (Noah) aforetime, verily, they were more unjust and more rebellious and transgressing [in disobeying Allah and His Messenger Nuh (Noah)].

[ 053.053 ] ( KK )

æóÇáúãõÄúÊóÝößóÉó Ãóåúæóì ﴿ ٥٣ ﴾

[ 053.053 ] ( MŞ )

 

[ 053.053 ] ( AY )

(Yerin dibine geçen Lût kavmine ait) kasabaları da kaldırıb yere çarptı;

[ 053.053 ] ( EO )

Mü'tefikeyi de Haviyeye attı.

[ 053.053 ] ( ES )

Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.

[ 053.053 ] ( NQ )

And He destroyed the overthrown cities [of Sodom to which Prophet Lout (Lot) was sent].

[ 053.054 ] ( KK )

ÝóÛóÔøóÇåóÇ ãóÇ ÛóÔøóì ﴿ ٥٤ ﴾

[ 053.054 ] ( MŞ )

 

[ 053.054 ] ( AY )

Öyle ki, onlara sardırdığı musibeti sardırdı!...

[ 053.054 ] ( EO )

Sardırttı da onlara o sardırdığını.

[ 053.054 ] ( ES )

Onları neler kapladı neler!

[ 053.054 ] ( NQ )

So there covered them that which did cover (i.e. torment with stones).

[ 053.055 ] ( KK )

ÝóÈöÃóíøö ÂáÇóÁö ÑóÈøößó ÊóÊóãóÇÑóì ﴿ ٥٥ ﴾

[ 053.055 ] ( MŞ )

 

[ 053.055 ] ( AY )

(Ey insan!) şimdi Rabbinin hangi nimetine karşı şüphe edersin?

[ 053.055 ] ( EO )

Şimdi rabbının hangi eltafına şekkedersin?

[ 053.055 ] ( ES )

O halde Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.

[ 053.055 ] ( NQ )

Then which of the Graces of your Lord (O man!) will you doubt.

[ 053.056 ] ( KK )

åóÐóÇ äóÐöíÑñ ãöäó ÇáäøõÐõÑö ÇáúÃõæáóì ﴿ ٥٦ ﴾

[ 053.056 ] ( MŞ )

 

[ 053.056 ] ( AY )

İşte bu (Peygamber Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü ves-selâm) o azap ile korkutan evvelki peygamberlerden bir peygamberdir.

[ 053.056 ] ( EO )

Bu işte o evvelki inzarlardan bir inzar.

[ 053.056 ] ( ES )

Bu da ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

[ 053.056 ] ( NQ )

This (Muhammad ) is a warner (Messenger) of the (series of) warners (Messengers) of old .

[ 053.057 ] ( KK )

ÃóÒöÝóÊö ÇáúÂÒöÝóÉõ ﴿ ٥٧ ﴾

[ 053.057 ] ( MŞ )

 

[ 053.057 ] ( AY )

Kıyâmet yaklaştı...

[ 053.057 ] ( EO )

Yaklaştı yaklaşıcı.

[ 053.057 ] ( ES )

Yaklaşan yaklaştı.

[ 053.057 ] ( NQ )

The Day of Resurrection draws near,

[ 053.058 ] ( KK )

áóíúÓó áóåóÇ ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ßóÇÔöÝóÉñ ﴿ ٥٨ ﴾

[ 053.058 ] ( MŞ )

 

[ 053.058 ] ( AY )

Onun vaktini Allah’dan başka açıklayacak yoktur.

[ 053.058 ] ( EO )

Yoktur ona Allahdan başka açıcı.

[ 053.058 ] ( ES )

Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

[ 053.058 ] ( NQ )

None besides Allah can avert it, (or advance it, or delay it).

[ 053.059 ] ( KK )

ÃóÝóãöäú åóÐóÇ ÇáúÍóÏöíËö ÊóÚúÌóÈõæäó ﴿ ٥٩ ﴾

[ 053.059 ] ( MŞ )

 

[ 053.059 ] ( AY )

Şimdi siz, bu Kur’ân’a mı şaşıyorsunuz? (Ey Mekke’liler).

[ 053.059 ] ( EO )

Şimdi siz bu kelâma mı teaccüb ediyorsunuz.

[ 053.059 ] ( ES )

Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?

[ 053.059 ] ( NQ )

Do you then wonder at this recital (the Qur'an)?

[ 053.060 ] ( KK )

æóÊóÖúÍóßõæäó æóáÇó ÊóÈúßõæäó ﴿ ٦٠ ﴾

[ 053.060 ] ( MŞ )

 

[ 053.060 ] ( AY )

Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alay edip eğleniyorsunuz da felâketinize ağlamıyorsunuz.)

[ 053.060 ] ( EO )

ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

[ 053.060 ] ( ES )

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

[ 053.060 ] ( NQ )

And you laugh at it and weep not,

[ 053.061 ] ( KK )

æóÃóäúÊõãú ÓóÇãöÏõæäó ﴿ ٦١ ﴾

[ 053.061 ] ( MŞ )

 

[ 053.061 ] ( AY )

Siz, kafa tutan gâfillersiniz.

[ 053.061 ] ( EO )

Siz mi kafa tutuyorsunuz hey gafiller?

[ 053.061 ] ( ES )

Ve siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?

[ 053.061 ] ( NQ )

Wasting your (precious) lifetime in pastime and amusements (singing, etc.).

[ 053.062 ] ( KK )

ÝóÇÓúÌõÏõæÇ áöáøóåö æóÇÚúÈõÏõæÇ ﴿ ٦٢ ﴾

[ 053.062 ] ( MŞ )

 

[ 053.062 ] ( AY )

Haydi Allah için secdeye kapanın ve ibâdet edin, (Allah’ın hükümlerine boyun eğin; O’ndan başkasına kulluk etmeyin.)
(Dikkat! Secde âyetidir.)

[ 053.062 ] ( EO )

Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin.

[ 053.062 ] ( ES )

Haydi Allah için secdeye kapanın ve O'na kulluk edin.

[ 053.062 ] ( NQ )

So fall you down in prostration to Allah, and worship Him (Alone).