TUR SURESİ

[ 052.001 ] ( KK )

æóÇáØøõæÑö ﴿ ١ ﴾

[ 052.001 ] ( MŞ )

 

[ 052.001 ] ( AY )

Gasem olsun o Tûr dağına...

[ 052.001 ] ( EO )

Kasem olsun o Tura.

[ 052.001 ] ( ES )

Andolsun Tûr'a,

[ 052.001 ] ( NQ )

By the Mount;

[ 052.002 ] ( KK )

æóßöÊóÇÈò ãóÓúØõæÑò ﴿ ٢ ﴾

[ 052.002 ] ( MŞ )

 

[ 052.002 ] ( AY )

(2-3) Açılmış sayfalara yazılı olan Kur’ân’a,

[ 052.002 ] ( EO )

Ve yayılmış bir verakta.

[ 052.002 ] ( ES )

Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,

[ 052.002 ] ( NQ )

And by the Book Inscribed.

[ 052.003 ] ( KK )

Ýöí ÑóÞøò ãóäúÔõæÑò ﴿ ٣ ﴾

[ 052.003 ] ( MŞ )

 

[ 052.003 ] ( AY )

(2-3) Açılmış sayfalara yazılı olan Kur’ân’a,

[ 052.003 ] ( EO )

Yayılmış ince deri üzerine,

[ 052.003 ] ( ES )

Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,

[ 052.003 ] ( NQ )

In parchment unrolled.

[ 052.004 ] ( KK )

æóÇáúÈóíúÊö ÇáúãóÚúãõæÑö ﴿ ٤ ﴾

[ 052.004 ] ( MŞ )

 

[ 052.004 ] ( AY )

(Meleklerin gökte tavaf ettikleri) Beyt-i Ma’mur’a,

[ 052.004 ] ( EO )

Ve beyti ma'mûra.

[ 052.004 ] ( ES )

Ma'mur eve,

[ 052.004 ] ( NQ )

And by the Bait-ul-Ma'mur (the house over the heavens parable to the Ka'bah at Makkah, continuously visited by the angels);

[ 052.005 ] ( KK )

æóÇáÓøóÞúÝö ÇáúãóÑúÝõæÚö ﴿ ٥ ﴾

[ 052.005 ] ( MŞ )

 

[ 052.005 ] ( AY )

Yükseltilmiş semâya,

[ 052.005 ] ( EO )

Ve sakfi merfûa.

[ 052.005 ] ( ES )

Yükseltilmiş tavana,

[ 052.005 ] ( NQ )

And by the roof raised high (i.e. the heaven).

[ 052.006 ] ( KK )

æóÇáúÈóÍúÑö ÇáúãóÓúÌõæÑö ﴿ ٦ ﴾

[ 052.006 ] ( MŞ )

 

[ 052.006 ] ( AY )

Taşkın denize...

[ 052.006 ] ( EO )

bahri mescûre ki.

[ 052.006 ] ( ES )

Kaynatılmış denize, (andolsun ki)

[ 052.006 ] ( NQ )

And by the sea kept filled (or it will be fire kindled on the Day of Resurrection).

[ 052.007 ] ( KK )

Åöäøó ÚóÐóÇÈó ÑóÈøößó áóæóÇÞöÚñ ﴿ ٧ ﴾

[ 052.007 ] ( MŞ )

 

[ 052.007 ] ( AY )

Ki, Rabbinin azabı muhakkak vuku bulacaktır.

[ 052.007 ] ( EO )

Rabbının azâbı olacak muhakkak.

[ 052.007 ] ( ES )

Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.

[ 052.007 ] ( NQ )

Verily, the Torment of your Lord will surely come to pass,

[ 052.008 ] ( KK )

ãóÇ áóåõ ãöäú ÏóÇÝöÚò ﴿ ٨ ﴾

[ 052.008 ] ( MŞ )

 

[ 052.008 ] ( AY )

Onu geri çevirecek hiç bir şey yoktur.

[ 052.008 ] ( EO )

Yoktur onu hiç bir def'edecek.

[ 052.008 ] ( ES )

Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.

[ 052.008 ] ( NQ )

There is none that can avert it;

[ 052.009 ] ( KK )

íóæúãó ÊóãõæÑõ ÇáÓøóãóÇÁõ ãóæúÑðÇ ﴿ ٩ ﴾

[ 052.009 ] ( MŞ )

 

[ 052.009 ] ( AY )

O gün semâ döner çalkanır;

[ 052.009 ] ( EO )

O gün ki Sema bir çalkanış çalkanır.

[ 052.009 ] ( ES )

O gün gök, bir çalkanış çalkalanır

[ 052.009 ] ( NQ )

On the Day when the heaven will shake with a dreadful shaking,

[ 052.010 ] ( KK )

æóÊóÓöíÑõ ÇáúÌöÈóÇáõ ÓóíúÑðÇ ﴿ ١٠ ﴾

[ 052.010 ] ( MŞ )

 

[ 052.010 ] ( AY )

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

[ 052.010 ] ( EO )

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

[ 052.010 ] ( ES )

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

[ 052.010 ] ( NQ )

And the mountains will move away with a (horrible) movement.

[ 052.011 ] ( KK )

Ýóæóíúáñ íóæúãóÆöÐò áöáúãõßóÐøöÈöíäó ﴿ ١١ ﴾

[ 052.011 ] ( MŞ )

 

[ 052.011 ] ( AY )

Vay artık o kıyâmet günü, Peygamberi tekzib edenlere!...

[ 052.011 ] ( EO )

Vay artık o gün o yalan diyenlere.

[ 052.011 ] ( ES )

Vay haline o gün yalanlayanların!

[ 052.011 ] ( NQ )

Then woe that Day to the beliers;

[ 052.012 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó åõãú Ýöí ÎóæúÖò íóáúÚóÈõæäó ﴿ ١٢ ﴾

[ 052.012 ] ( MŞ )

 

[ 052.012 ] ( AY )

Ki onlar, daldıkları bir bâtıl da oynayıb duranlardır.

[ 052.012 ] ( EO )

Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar.

[ 052.012 ] ( ES )

Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.

[ 052.012 ] ( NQ )

Who are playing in falsehood .

[ 052.013 ] ( KK )

íóæúãó íõÏóÚøõæäó Åöáóì äóÇÑö Ìóåóäøóãó ÏóÚøðÇ ﴿ ١٣ ﴾

[ 052.013 ] ( MŞ )

 

[ 052.013 ] ( AY )

O gün, onlar cehennem ateşine itilip atılacaklar.

[ 052.013 ] ( EO )

O gün ki Cehenneme bir kakılış kakılacaklar.

[ 052.013 ] ( ES )

O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.

[ 052.013 ] ( NQ )

The Day when they will be pushed down by force to the Fire of Hell, with a horrible, forceful pushing.

[ 052.014 ] ( KK )

åóÐöåö ÇáäøóÇÑõ ÇáøóÊöí ßõäúÊõãú ÈöåóÇ ÊõßóÐøöÈõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 052.014 ] ( MŞ )

 

[ 052.014 ] ( AY )

(Cehennem için vazifeli melekler tarafından onlara şöyle denir): İşte sizin (dünyada) yalan saymakta olduğunuz ateş, budur.

[ 052.014 ] ( EO )

İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş.

[ 052.014 ] ( ES )

(Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).

[ 052.014 ] ( NQ )

This is the Fire which you used to belie.

[ 052.015 ] ( KK )

ÃóÝóÓöÍúÑñ åóÐóÇ Ãóãú ÃóäúÊõãú áÇó ÊõÈúÕöÑõæäó ﴿ ١٥ ﴾

[ 052.015 ] ( MŞ )

 

[ 052.015 ] ( AY )

(Siz, ey kâfirler, dünyada iken peygamberlere sihirbaz diyordunuz), bu azap da mı sihir? Yoksa (dünyada gerçekleri görmediğiniz gibi), anlamıyor musunuz?

[ 052.015 ] ( EO )

Buda mı sihir? Yoksa siz görmüyorsunuz?

[ 052.015 ] ( ES )

"Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

[ 052.015 ] ( NQ )

Is this magic, or do you not see?

[ 052.016 ] ( KK )

ÇöÕúáóæúåóÇ ÝóÇÕúÈöÑõæÇ Ãóæú áÇó ÊóÕúÈöÑõæÇ ÓóæóÇÁñ Úóáóíúßõãú ÅöäøóãóÇ ÊõÌúÒóæúäó ãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 052.016 ] ( MŞ )

 

[ 052.016 ] ( AY )

Girin oraya (cehenneme)! İster azabına sabredin, ister etmeyin; artık hepsi bir... Hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

[ 052.016 ] ( EO )

Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

[ 052.016 ] ( ES )

Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).

[ 052.016 ] ( NQ )

Taste you therein its heat, and whether you are patient of it or impatient of it, it is all the same. You are only being requited for what you used to do.

[ 052.017 ] ( KK )

Åöäøó ÇáúãõÊøóÞöíäó Ýöí ÌóäøóÇÊò æóäóÚöíãò ﴿ ١٧ ﴾

[ 052.017 ] ( MŞ )

 

[ 052.017 ] ( AY )

Muhakkak ki (küfür ve isyandan sakınan) takvâ sahipleri, cennetler ve nimetler içindedirler,

[ 052.017 ] ( EO )

Fakat korunan müttakıler Cennetler, ni'metler içinde.

[ 052.017 ] ( ES )

Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.

[ 052.017 ] ( NQ )

Verily, the Muttaqun (pious - see V.2:2) will be in Gardens (Paradise), and Delight.

[ 052.018 ] ( KK )

ÝóÇßöåöíäó ÈöãóÇ ÂÊóÇåõãú ÑóÈøõåõãú æóæóÞóÇåõãú ÑóÈøõåõãú ÚóÐóÇÈó ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ١٨ ﴾

[ 052.018 ] ( MŞ )

 

[ 052.018 ] ( AY )

Rablerinin kendilerine verdiği şeylerle zevk duyarak...Rableri, onları Cehennem azabından korumuştur.

[ 052.018 ] ( EO )

Rablarının kendilerine verdiği ile zevkyab olmaktadırlar, rabları korumuştur da onları o Cahim azâbından.

[ 052.018 ] ( ES )

Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

[ 052.018 ] ( NQ )

Enjoying in that which their Lord has bestowed on them, and (the fact that) their Lord saved them from the torment of the blazing Fire.

[ 052.019 ] ( KK )

ßõáõæÇ æóÇÔúÑóÈõæÇ åóäöíÆðÇ ÈöãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 052.019 ] ( MŞ )

 

[ 052.019 ] ( AY )

(Allah onlara şöyle buyurur: Dünyada îman ve ibâdet edip) çalıştığınız için afiyetle yeyin, için;

[ 052.019 ] ( EO )

Yeyin için, afiyetler olsun çalıştığınız için.

[ 052.019 ] ( ES )

(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)

[ 052.019 ] ( NQ )

Eat and drink with happiness because of what you used to do.

[ 052.020 ] ( KK )

ãõÊøóßöÆöíäó Úóáóì ÓõÑõÑò ãóÕúÝõæÝóÉò æóÒóæøóÌúäóÇåõãú ÈöÍõæÑò Úöíäò ﴿ ٢٠ ﴾

[ 052.020 ] ( MŞ )

 

[ 052.020 ] ( AY )

Sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak...Biz, onlara, güzel iri gözlü hûrileri eş etmişiz.

[ 052.020 ] ( EO )

Dayanarak, sıra sıra dizilmiş a'lâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurîleri.

[ 052.020 ] ( ES )

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.

[ 052.020 ] ( NQ )

They will recline (with ease) on thrones arranged in ranks. And We shall marry them to Houris (female, fair ones) with wide lovely eyes.

[ 052.021 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÇÊøóÈóÚóÊúåõãú ÐõÑøöíøóÊõåõãú ÈöÅöíãóÇäò ÃóáúÍóÞúäóÇ Èöåöãú ÐõÑøöíøóÊóåõãú æóãóÇ ÃóáóÊúäóÇåõãú ãöäú Úóãóáöåöãú ãöäú ÔóíúÁò ßõáøõ ÇãúÑöÆò ÈöãóÇ ßóÓóÈó Ñóåöíäñ ﴿ ٢١ ﴾

[ 052.021 ] ( MŞ )

 

[ 052.021 ] ( AY )

(Dünyada) îman edenlere ve zürriyetleri de îman edip kendilerine uyanlara, (Âhirette) zürriyetlerine kavuştururuz. (Onları da, baba ve dedeleri gibi cennete koruz ve derecelerini yükseltiriz.) Bununla beraber (baba ve dedelerinin) amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır, (iyi amel işlerse kurtulur, değilse helâk olur.)

[ 052.021 ] ( EO )

Ve İyman edenleri ki zürriyyetleri de iyman ile arkalarından gelmiş, zürriyyetlerini kendilerine ilhak etmişizdir, bununla beraber kendilerine amellerinden hiç bir şey eksiltmemişizdir, herkes kazancına bağlıdır.

[ 052.021 ] ( ES )

İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.

[ 052.021 ] ( NQ )

And those who believe and whose offspring follow them in Faith, to them shall We join their offspring, and We shall not decrease the reward of their deeds in anything. Every person is a pledge for that which he has earned.

[ 052.022 ] ( KK )

æóÃóãúÏóÏúäóÇåõãú ÈöÝóÇßöåóÉò æóáóÍúãò ãöãøóÇ íóÔúÊóåõæäó ﴿ ٢٢ ﴾

[ 052.022 ] ( MŞ )

 

[ 052.022 ] ( AY )

Onlara (cennetde) bir meyva ve içlerinin çekeceği bir et verdik, (vereceğiz).

[ 052.022 ] ( EO )

Birde onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyizdir.

[ 052.022 ] ( ES )

Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.

[ 052.022 ] ( NQ )

And We shall provide them with fruit and meat, such as they desire.

[ 052.023 ] ( KK )

íóÊóäóÇÒóÚõæäó ÝöíåóÇ ßóÃúÓðÇ áÇó áóÛúæñ ÝöíåóÇ æóáÇó ÊóÃúËöíãñ ﴿ ٢٣ ﴾

[ 052.023 ] ( MŞ )

 

[ 052.023 ] ( AY )

Orada birbiriyle kadeh çekiştirirler ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne bir günaha sokma...

[ 052.023 ] ( EO )

Orada bir peymâne çekiştirirler ki ne bir saçmalama vardır onda ne bir günaha sokma.

[ 052.023 ] ( ES )

Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.

[ 052.023 ] ( NQ )

There they shall pass from hand to hand a (wine) cup, free from any Laghw (dirty, false, evil vague talk between them), and free from sin (because it will be legal for them to drink).

[ 052.024 ] ( KK )

æóíóØõæÝõ Úóáóíúåöãú ÛöáúãóÇäñ áóåõãú ßóÃóäøóåõãú áõÄúáõÄñ ãóßúäõæäñ ﴿ ٢٤ ﴾

[ 052.024 ] ( MŞ )

 

[ 052.024 ] ( AY )

(Hizmet için) etraflarında döner kendilerine ait, sedeflerinde saklı inciler gibi hizmetçiler.

[ 052.024 ] ( EO )

Bırıl bırıl da üzerlerine döner kendilerine mahsus hizmetciler, sanki sadeflerinde saklı inciler.

[ 052.024 ] ( ES )

Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.

[ 052.024 ] ( NQ )

And there will go round boy-servants of theirs, to serve them as if they were preserved pearls.

[ 052.025 ] ( KK )

æóÃóÞúÈóáó ÈóÚúÖõåõãú Úóáóì ÈóÚúÖò íóÊóÓóÇÁóáõæäó ﴿ ٢٥ ﴾

[ 052.025 ] ( MŞ )

 

[ 052.025 ] ( AY )

(Cennettekiler) birbirine dönüp soruştururlar.

[ 052.025 ] ( EO )

Ve ba'zısı ba'zısına dönmüş soruşuyorlardır.

[ 052.025 ] ( ES )

Birbirlerine yönelip soruyorlar.

[ 052.025 ] ( NQ )

And some of them draw near to others, questioning.

[ 052.026 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ ÅöäøóÇ ßõäøóÇ ÞóÈúáõ Ýöí ÃóåúáöäóÇ ãõÔúÝöÞöíäó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 052.026 ] ( MŞ )

 

[ 052.026 ] ( AY )

Şöyle derler: “ Biz, bundan önce ailemizle birlikte (dünyada iken azaptan ve Allah’a isyan etmekten) korkuyorduk.

[ 052.026 ] ( EO )

Demektedirler: evet biz bundan evvel ilimizde korkular içinde idik.

[ 052.026 ] ( ES )

Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".

[ 052.026 ] ( NQ )

Saying: "Aforetime, we were afraid with our families (from the punishment of Allah).

[ 052.027 ] ( KK )

Ýóãóäøó Çááøóåõ ÚóáóíúäóÇ æóæóÞóÇäóÇ ÚóÐóÇÈó ÇáÓøóãõæãö ﴿ ٢٧ ﴾

[ 052.027 ] ( MŞ )

 

[ 052.027 ] ( AY )

Artık Allah bize lütûf buyurdu ve bizleri o ateşin azabından korudu.

[ 052.027 ] ( EO )

Bakınız Allah bize lûtf etti ve bizleri o semûm azâbından korudu.

[ 052.027 ] ( ES )

"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."

[ 052.027 ] ( NQ )

But Allah has been gracious to us, and has saved us from the torment of the Fire.
 

[ 052.028 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ßõäøóÇ ãöäú ÞóÈúáõ äóÏúÚõæåõ Åöäøóåõ åõæó ÇáúÈóÑøõ ÇáÑøóÍöíãõ ﴿ ٢٨ ﴾

[ 052.028 ] ( MŞ )

 

[ 052.028 ] ( AY )

Biz, bundan önce O’na ibâdet ediyorduk ve bizi korumasını istiyorduk. Gerçekten O, kerem sahibidir, Rahîm’dir.

[ 052.028 ] ( EO )

Evet biz bundan evvel ona duâ ediyor korumasını istiyorduk, hakikat o öyle keremkâr öyle rahîm.

[ 052.028 ] ( ES )

"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."

[ 052.028 ] ( NQ )

Verily, We used to invoke Him (Alone and none else) before. Verily, He is Al-Barr (the Most Subtle, Kind, Courteous, and Generous), the Most Merciful."

[ 052.029 ] ( KK )

ÝóÐóßøöÑú ÝóãóÇ ÃóäúÊó ÈöäöÚúãóÉö ÑóÈøößó ÈößóÇåöäò æóáÇó ãóÌúäõæäò ﴿ ٢٩ ﴾

[ 052.029 ] ( MŞ )

 

[ 052.029 ] ( AY )

O hâlde (Ey Resûlüm, sen) öğüd ve nasihata devam et; çünkü sen, Rabbinin (nübüvvet ve İslâm) nimeti sayesinde ne kâhinsin, ne mecnûn...

[ 052.029 ] ( EO )

O halde va'z-u tezkire devam et, çünkü sen, rabbının ni'meti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun.

[ 052.029 ] ( ES )

(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.

[ 052.029 ] ( NQ )

Therefore, remind and preach (mankind, O Muhammad of Islamic Monotheism). By the Grace of Allah, you are neither a soothsayer, nor a madman.

[ 052.030 ] ( KK )

Ãóãú íóÞõæáõæäó ÔóÇÚöÑñ äóÊóÑóÈøóÕõ Èöåö ÑóíúÈó Çáúãóäõæäö ﴿ ٣٠ ﴾

[ 052.030 ] ( MŞ )

 

[ 052.030 ] ( AY )

Yoksa: “ Bir şairdir, biz O’nun felâket zamanını bekliyoruz” mu diyorlar?

[ 052.030 ] ( EO )

Yoksa «bir şâir biz ona «reybul menun»u gözetiyoruz» mu diyorlar?

[ 052.030 ] ( ES )

Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?

[ 052.030 ] ( NQ )

Or do they say: "(Muhammad is) a poet! We await for him some calamity by time.!"

[ 052.031 ] ( KK )

Þõáú ÊóÑóÈøóÕõæÇ ÝóÅöäøöí ãóÚóßõãú ãöäó ÇáúãõÊóÑóÈøöÕöíäó ﴿ ٣١ ﴾

[ 052.031 ] ( MŞ )

 

[ 052.031 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, onlara) de ki: “ Bekleyin; çünkü ben de sizinle beraber (size inecek azabı) bekliyenlerdenim.

[ 052.031 ] ( EO )

De ki: gözetin çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim.

[ 052.031 ] ( ES )

De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

[ 052.031 ] ( NQ )

Say (O Muhammad to them): "Wait! I am with you, among the waiters!"

[ 052.032 ] ( KK )

Ãóãú ÊóÃúãõÑõåõãú ÃóÍúáÇóãõåõãú ÈöåóÐóÇ Ãóãú åõãú Þóæúãñ ØóÇÛõæäó ﴿ ٣٢ ﴾

[ 052.032 ] ( MŞ )

 

[ 052.032 ] ( AY )

Yoksa, (Hazret-i Peygambere kâhin ve mecnûn demekle) bu tenakuzu onlara akılları mı emrediyor. Yoksa azgın bir kavim midirler?

[ 052.032 ] ( EO )

Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavım mıdırlar?

[ 052.032 ] ( ES )

Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

[ 052.032 ] ( NQ )

Do their minds command them this [i.e. to tell a lie against you (Muhammad )] or are they people exceeding the bounds (i.e. from Belief in Allah to disbelief).

[ 052.033 ] ( KK )

Ãóãú íóÞõæáõæäó ÊóÞóæøóáóåõ Èóá áÇó íõÄúãöäõæäó ﴿ ٣٣ ﴾

[ 052.033 ] ( MŞ )

 

[ 052.033 ] ( AY )

Yoksa, o Kur’ân’ı kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, (iş dedikleri gibi değil, sırf inad ve inkârlarından dolayı) îman etmezler.

[ 052.033 ] ( EO )

Yoksa onu (o Kur'anı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar.

[ 052.033 ] ( ES )

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.

[ 052.033 ] ( NQ )

Or do they say: "He (Muhammad ) has forged it (this Qur'an)?" Nay! They believe not!

[ 052.034 ] ( KK )

ÝóáúíóÃúÊõæÇ ÈöÍóÏöíËò ãöËúáöåö Åöäú ßóÇäõæÇ ÕóÇÏöÞöíäó ﴿ ٣٤ ﴾

[ 052.034 ] ( MŞ )

 

[ 052.034 ] ( AY )

Haydi Kur’ân gibi bir söz getirsinler, eğer doğru söyliyenlerse...

[ 052.034 ] ( EO )

Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler.

[ 052.034 ] ( ES )

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

[ 052.034 ] ( NQ )

Let them then produce a recital like unto it (the Qur'an) if they are truthful.

[ 052.035 ] ( KK )

Ãóãú ÎõáöÞõæÇ ãöäú ÛóíúÑö ÔóíúÁò Ãóãú åõãõ ÇáúÎóÇáöÞõæäó ﴿ ٣٥ ﴾

[ 052.035 ] ( MŞ )

 

[ 052.035 ] ( AY )

Yoksa, kendileri Hâlık’sız mı yaratıldılar? Yoksa onlar (kendi nefislerini) yaratıcılar mıdırlar?

[ 052.035 ] ( EO )

Yoksa kendileri «lâşey»den mi yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?

[ 052.035 ] ( ES )

Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?

[ 052.035 ] ( NQ )

Were they created by nothing, or were they themselves the creators?

[ 052.036 ] ( KK )

Ãóãú ÎóáóÞõæÇ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó Èóá áÇó íõæÞöäõæäó ﴿ ٣٦ ﴾

[ 052.036 ] ( MŞ )

 

[ 052.036 ] ( AY )

Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, (onlar hakkı gerçek olarak) anlamazlar.

[ 052.036 ] ( EO )

Yoksa Gökleri ve Yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller.

[ 052.036 ] ( ES )

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.

[ 052.036 ] ( NQ )

Or did they create the heavens and the earth? Nay, but they have no firm Belief.

[ 052.037 ] ( KK )

Ãóãú ÚöäúÏóåõãú ÎóÒóÇÆöäõ ÑóÈøößó Ãóãú åõãõ ÇáúãõÕóíúØöÑõæäó ﴿ ٣٧ ﴾

[ 052.037 ] ( MŞ )

 

[ 052.037 ] ( AY )

Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa, onlar mı her şeye hakim olmuşlar?

[ 052.037 ] ( EO )

Yoksa rabbının hazîneleri onların yanında mı? yoksa onlar mı istiylâ etmişler?

[ 052.037 ] ( ES )

Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir?

[ 052.037 ] ( NQ )

Or are with them the treasures of your Lord? Or are they the tyrants with the authority to do as they like?

[ 052.038 ] ( KK )

Ãóãú áóåõãú Óõáøóãñ íóÓúÊóãöÚõæäó Ýöíåö ÝóáúíóÃúÊö ãõÓúÊóãöÚõåõãú ÈöÓõáúØóÇäò ãõÈöíäò ﴿ ٣٨ ﴾

[ 052.038 ] ( MŞ )

 

[ 052.038 ] ( AY )

Yoksa, onların bir merdiveni var da (göğe yükselib meleklere vahy edilen sözü) ondan mı dinliyorlar? Öyle ise dinleyicileri, (dinlediklerini isbat edecek) açık bir delil getirsin.

[ 052.038 ] ( EO )

Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin.

[ 052.038 ] ( ES )

Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.

[ 052.038 ] ( NQ )

Or have they a stairway (to heaven), by means of which they listen (to the talks of the angels)? Then let their listener produce some manifest proof.

[ 052.039 ] ( KK )

Ãóãú áóåõ ÇáúÈóäóÇÊõ æóáóßõãõ ÇáúÈóäõæäó ﴿ ٣٩ ﴾

[ 052.039 ] ( MŞ )

 

[ 052.039 ] ( AY )

Yoksa, (kendiniz için hoşlanmadığınız) kızlar O’na, oğullar size mi?

[ 052.039 ] ( EO )

Yoksa kızlar ona oğullar size öyle mi?

[ 052.039 ] ( ES )

Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi?

[ 052.039 ] ( NQ )

Or has He (Allah) only daughters and you have sons?

[ 052.040 ] ( KK )

Ãóãú ÊóÓúÃóáõåõãú ÃóÌúÑðÇ Ýóåõãú ãöäú ãóÛúÑóãò ãõËúÞóáõæäó ﴿ ٤٠ ﴾

[ 052.040 ] ( MŞ )

 

[ 052.040 ] ( AY )

Yoksa, (îman etmeleri için) kendilerinden bir ücret istiyorsun da (bunu) cereme vermekten ağırlanıyorlar?

[ 052.040 ] ( EO )

Yoksa kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi?

[ 052.040 ] ( ES )

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

[ 052.040 ] ( NQ )

Or is it that you (O Muhammad ) ask a wage from them (for your preaching of Islamic Monotheism) so that they are burdened with a load of debt?

[ 052.041 ] ( KK )

Ãóãú ÚöäúÏóåõãõ ÇáúÛóíúÈõ Ýóåõãú íóßúÊõÈõæäó ﴿ ٤١ ﴾

[ 052.041 ] ( MŞ )

 

[ 052.041 ] ( AY )

Yoksa, gayb ilmi (Levh-i Mahfûz) onların yanında da, onlar mı yazıyorlar?

[ 052.041 ] ( EO )

Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar?

[ 052.041 ] ( ES )

Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?

[ 052.041 ] ( NQ )

Or that the Ghaib (unseen) is with them, and they write it down?

[ 052.042 ] ( KK )

Ãóãú íõÑöíÏõæäó ßóíúÏðÇ ÝóÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ åõãõ ÇáúãóßöíÏõæäó ﴿ ٤٢ ﴾

[ 052.042 ] ( MŞ )

 

[ 052.042 ] ( AY )

Yoksa, (Ey Resûlüm, seni yok etmek için) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler, kendileri o tuzağa düşeceklerdir.

[ 052.042 ] ( EO )

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? fakat o küfredenler kendileri otuzağa düşeceklerdir.

[ 052.042 ] ( ES )

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.

[ 052.042 ] ( NQ )

Or do they intend a plot (against you O Muhammad )? But those who disbelieve (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) are themselves in a plot!

[ 052.043 ] ( KK )

Ãóãú áóåõãú Åöáóåñ ÛóíúÑõ Çááøóåö ÓõÈúÍóÇäó Çááøóåö ÚóãøóÇ íõÔúÑößõæäó ﴿ ٤٣ ﴾

[ 052.043 ] ( MŞ )

 

[ 052.043 ] ( AY )

Yoksa, onların Allah’dan başka bir İlâhları mı var? Allah, onların koştukları ortaklardan münezzehtir.

[ 052.043 ] ( EO )

Yoksa onların Allahdan başka bir ilâhları mı var? Allah onların koştukları şirklerden münezzehtir.

[ 052.043 ] ( ES )

Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

[ 052.043 ] ( NQ )

Or have they an ilah (a god) other than Allah? Glorified be Allah from all that they ascribe as partners (to Him)

[ 052.044 ] ( KK )

æóÅöäú íóÑóæúÇ ßöÓúÝðÇ ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ÓóÇÞöØðÇ íóÞõæáõæÇ ÓóÍóÇÈñ ãóÑúßõæãñ ﴿ ٤٤ ﴾

[ 052.044 ] ( MŞ )

 

[ 052.044 ] ( AY )

Eğer gökten bir parça düşerken görseler, birbiri üzerine yığılıb yoğunlaşmış bir bulutdur, derler.

[ 052.044 ] ( EO )

Hem onlar Semadan bir kıt'ayı düşerken görseler, teraküm etmiş bir bulut diyecekler.

[ 052.044 ] ( ES )

Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.

[ 052.044 ] ( NQ )

And if they were to see a piece of the heaven falling down, they would say: "Clouds gathered in heaps!"

[ 052.045 ] ( KK )

ÝóÐóÑúåõãú ÍóÊøóì íõáÇóÞõæÇ íóæúãóåõãõ ÇáøóÐöí Ýöíåö íõÕúÚóÞõæäó ﴿ ٤٥ ﴾

[ 052.045 ] ( MŞ )

 

[ 052.045 ] ( AY )

O hâlde (Ey Resûlüm), bırak onları; tâ o çarpılacakları (ölüm) günlerine kadar...

[ 052.045 ] ( EO )

O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar.

[ 052.045 ] ( ES )

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

[ 052.045 ] ( NQ )

So leave them alone till they meet their Day, in which they will sink into a fainting (with horror).

[ 052.046 ] ( KK )

íóæúãó áÇó íõÛúäöí Úóäúåõãú ßóíúÏõåõãú ÔóíúÆðÇ æóáÇó åõãú íõäúÕóÑõæäó ﴿ ٤٦ ﴾

[ 052.046 ] ( MŞ )

 

[ 052.046 ] ( AY )

O gün, tedbirlerinin hiç biri zerrece kendilerine fayda vermiyecektir ve onlar yardım da olunmıyacaklardır.

[ 052.046 ] ( EO )

O gün ki hiç bir tedbirlerinin kendilerine zerrece faidesi olmıyacaktır ve hiç bir suretle kurtarılmıyacaklardır.

[ 052.046 ] ( ES )

O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.

[ 052.046 ] ( NQ )

The Day when their plotting shall not avail them at all nor will they be helped (i.e. they will receive their torment in Hell).

[ 052.047 ] ( KK )

æóÅöäøó áöáøóÐöíäó ÙóáóãõæÇ ÚóÐóÇÈðÇ Ïõæäó Ðóáößó æóáóßöäøó ÃóßúËóÑóåõãú áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٤٧ ﴾

[ 052.047 ] ( MŞ )

 

[ 052.047 ] ( AY )

Muhakkak ki o zâlimlere (kâfirlere), bundan (Âhiret azabından) önce de (kabirde veya Bedir savaşında) bir azap var; fakat pek çokları bilmezler.

[ 052.047 ] ( EO )

O zulmedenlere ondan beride de bir azâb vardır velâkin pek çokları bilmezler.

[ 052.047 ] ( ES )

Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.

[ 052.047 ] ( NQ )

And verily, for those who do wrong, there is another punishment (i.e. the torment in this world and in their graves) before this, but most of them know not. [Tafsir At-Tabari, Vol. 27, Page 36].

[ 052.048 ] ( KK )

æóÇÕúÈöÑú áöÍõßúãö ÑóÈøößó ÝóÅöäøóßó ÈöÃóÚúíõäöäóÇ æóÓóÈøöÍú ÈöÍóãúÏö ÑóÈøößó Íöíäó ÊóÞõæãõ ﴿ ٤٨ ﴾

[ 052.048 ] ( MŞ )

 

[ 052.048 ] ( AY )

Rabbinin hükmüne sabret; çünkü sen, bizim muhafazamız altındasın. (Uykudan veya herhangi bir yerden) kalktığın sırada Rabbine hamd ile tesbih eyle.

[ 052.048 ] ( EO )

Hem rabbının hukmüne sabret çünkü sen bizim nezaretimiz altındasın, kalktığın sırada rabbına hamd ile tesbih eyle, geceden de.

[ 052.048 ] ( ES )

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.

[ 052.048 ] ( NQ )

So wait patiently (O Muhammad ) for the Decision of your Lord, for verily, you are under Our Eyes , and glorify the Praises of your Lord when you get up from sleep.

[ 052.049 ] ( KK )

æóãöäó Çááøóíúáö ÝóÓóÈøöÍúåõ æóÅöÏúÈóÇÑó ÇáäøõÌõæãö ﴿ ٤٩ ﴾

[ 052.049 ] ( MŞ )

 

[ 052.049 ] ( AY )

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında dahi tesbih et.

[ 052.049 ] ( EO )

Tesbih et ona hem de nücumun idbarı sıra.

[ 052.049 ] ( ES )

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et.

[ 052.049 ] ( NQ )

And in the night-time, also glorify His Praises, and at the setting of the stars.