KAF SURESİ
[ 050.001 ] | ( KK ) |
Þ æóÇáúÞõÑúÂäö ÇáúãóÌöíÏö ﴿ ١ ﴾ |
[ 050.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.001 ] | ( AY ) |
Kaf. Şanlı Kur’ân hakkı için: |
[ 050.001 ] | ( EO ) |
Kaf ve Kur'ani mecîd hakkı için. |
[ 050.001 ] | ( ES ) |
Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki, |
[ 050.001 ] | ( NQ ) |
Qaf. |
[ 050.002 ] | ( KK ) |
Èóáú ÚóÌöÈõæÇ Ãóäú ÌóÇÁóåõãú ãõäúÐöÑñ ãöäúåõãú ÝóÞóÇáó ÇáúßóÇÝöÑõæäó åóÐóÇ ÔóíúÁñ ÚóÌöíÈñ ﴿ ٢ ﴾ |
[ 050.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.002 ] | ( AY ) |
(O Kureyşli) kâfirler, kendilerine içlerinden korkutucu bir peygamber geldiğine şaştılar da şöyle dediler: “ Bu, tuhaf bir şey!... |
[ 050.002 ] | ( EO ) |
Doğrusu şaştılar da kendilerine içlerinden korkutucu bir Peygamber geldiğine dediler ki kâfirler bu acîb bir şey. |
[ 050.002 ] | ( ES ) |
Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir! |
[ 050.002 ] | ( NQ ) |
Nay, they wonder that there has come to them a warner (Muhammad ) from among themselves. So the disbelievers say: "This is a strange thing! |
[ 050.003 ] | ( KK ) |
ÃóÆöÐóÇ ãöÊúäóÇ æóßõäøóÇ ÊõÑóÇÈðÇ Ðóáößó ÑóÌúÚñ ÈóÚöíÏñ ﴿ ٣ ﴾ |
[ 050.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.003 ] | ( AY ) |
Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (dirilecekmişiz)? Bu (Peygamberin dediği, imkândan) çok uzak bir dönüştür.” |
[ 050.003 ] | ( EO ) |
Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakıt ha? Bu baıyd bir irca'. |
[ 050.003 ] | ( ES ) |
Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş çok uzaktır." |
[ 050.003 ] | ( NQ ) |
When we are dead and have become dust (shall we be resurrected?) That is a far return. |
[ 050.004 ] | ( KK ) |
ÞóÏú ÚóáöãúäóÇ ãóÇ ÊóäúÞõÕõ ÇáúÃóÑúÖõ ãöäúåõãú æóÚöäúÏóäóÇ ßöÊóÇÈñ ÍóÝöíÙñ ﴿ ٤ ﴾ |
[ 050.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.004 ] | ( AY ) |
Muhakkak ki biz, toprak, onların bedenlerinden neleri yeyip eksilttiğini bilmişizdir. Bizim katımızda (her şeyi) tesbit eden bir kitap (Levh-i Mahfûz) vardır. |
[ 050.004 ] | ( EO ) |
fakat Arz onlardan neyi eksiltir bize ma'lûmdur ve nezdimizde hıfzedici bir kitab vardır. |
[ 050.004 ] | ( ES ) |
Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır. |
[ 050.004 ] | ( NQ ) |
We know that which the earth takes of them (their dead bodies), and with Us is a Book preserved (i.e. the Book of Decrees). |
[ 050.005 ] | ( KK ) |
Èóáú ßóÐøóÈõæÇ ÈöÇáúÍóÞøö áóãøóÇ ÌóÇÁóåõãú Ýóåõãú Ýöí ÃóãúÑò ãóÑöíÌò ﴿ ٥ ﴾ |
[ 050.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.005 ] | ( AY ) |
Şüphesiz, kendilerine hak (Kur’ân ve Peygamber) gelince yalanladılar da, şimdi muztarip bir haldedirler. |
[ 050.005 ] | ( EO ) |
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler. |
[ 050.005 ] | ( ES ) |
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler. |
[ 050.005 ] | ( NQ ) |
Nay, but they have denied the truth (this Qur'an) when it has come to them, so they are in a confused state (can not differentiate between right and wrong). |
[ 050.006 ] | ( KK ) |
ÃóÝóáóãú íóäúÙõÑõæÇ Åöáóì ÇáÓøóãóÇÁö ÝóæúÞóåõãú ßóíúÝó ÈóäóíúäóÇåóÇ æóÒóíøóäøóÇåóÇ æóãóÇ áóåóÇ ãöäú ÝõÑõæÌò ﴿ ٦ ﴾ |
[ 050.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.006 ] | ( AY ) |
Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden o kâfirler) üstlerindeki semâya bakmadılar mı ki, biz onu nasıl bina etmişiz ve (yıldızlarla) onu donatmışız da hiç bir gediği yok? |
[ 050.006 ] | ( EO ) |
Artık üstlerindeki Semâya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiç bir gediği yok. |
[ 050.006 ] | ( ES ) |
Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur. |
[ 050.006 ] | ( NQ ) |
Have they not looked at the heaven above them, how We have made it and adorned it, and there are no rifts in it? |
[ 050.007 ] | ( KK ) |
æóÇáúÃóÑúÖó ãóÏóÏúäóÇåóÇ æóÃóáúÞóíúäóÇ ÝöíåóÇ ÑóæóÇÓöíó æóÃóäúÈóÊúäóÇ ÝöíåóÇ ãöäú ßõáøö ÒóæúÌò ÈóåöíÌò ﴿ ٧ ﴾ |
[ 050.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.007 ] | ( AY ) |
Arzı da bir döşek yapmışız ve oraya sabit dağlar yerleştirmişiz; orada manzarası güzel bir çeşit bitkiden çiftler bitirmişiz... |
[ 050.007 ] | ( EO ) |
Arza da: bir imtidad vermişiz ve ağır baskılar oturtmuşuz ve her çeşidden çiftler bitirmişiz ki temaşasına doyulmaz. |
[ 050.007 ] | ( ES ) |
Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik. |
[ 050.007 ] | ( NQ ) |
And the earth! We have spread it out, and set thereon mountains standing firm, and have produced therein every kind of lovely growth (plants). |
[ 050.008 ] | ( KK ) |
ÊóÈúÕöÑóÉð æóÐößúÑóì áößõáøö ÚóÈúÏò ãõäöíÈò ﴿ ٨ ﴾ |
[ 050.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.008 ] | ( AY ) |
Bütün bunları, hakka ve hakikata dönen her kul için (Allah’ın kudretini görüp anlamaya) bir ihtar ve ibret dersi olsun diye yaptık. |
[ 050.008 ] | ( EO ) |
Gözler gönüller açar, yaradanın kudretini ıhtar eder, dersler verir birer nişanei basîret ve nümunei ıbret olmak üzere, hakka yüz tutan her kul için. |
[ 050.008 ] | ( ES ) |
Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir. |
[ 050.008 ] | ( NQ ) |
An insight and a Reminder for every slave turning to Allah (i.e. the one who believes in Allah and performs deeds of His obedience, and always begs His pardon). |
[ 050.009 ] | ( KK ) |
æóäóÒøóáúäóÇ ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ãóÇÁð ãõÈóÇÑóßðÇ ÝóÃóäúÈóÊúäóÇ Èöåö ÌóäøóÇÊò æóÍóÈøó ÇáúÍóÕöíÏö ﴿ ٩ ﴾ |
[ 050.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.009 ] | ( AY ) |
Gökten de bereketli bir yağmur indirip onunla bahçeler ve biçilecek ekinler bitirmekteyiz. |
[ 050.009 ] | ( EO ) |
Bir de Semadan mübarek bir su indirip de onunla bağlar bağçeler bitirmekteyiz ve biçilecek taneler. |
[ 050.009 ] | ( ES ) |
Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz. |
[ 050.009 ] | ( NQ ) |
And We send down blessed water (rain) from the sky, then We produce therewith gardens and grain (every kind of harvests) that are reaped. |
[ 050.010 ] | ( KK ) |
æóÇáäøóÎúáó ÈóÇÓöÞóÇÊò áóåóÇ ØóáúÚñ äóÖöíÏñ ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 050.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.010 ] | ( AY ) |
Bir de tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş (göğe doğru) uzayan hurma ağaçları... |
[ 050.010 ] | ( EO ) |
Ve Semaya ser çeken hurma ağaçları ki sıvama dizilmiş bir tal'ı vardır. |
[ 050.010 ] | ( ES ) |
Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. |
[ 050.010 ] | ( NQ ) |
And tall date-palms, with ranged clusters; |
[ 050.011 ] | ( KK ) |
ÑöÒúÞðÇ áöáúÚöÈóÇÏö æóÃóÍúíóíúäóÇ Èöåö ÈóáúÏóÉð ãóíúÊðÇ ßóÐóáößó ÇáúÎõÑõæÌõ ﴿ ١١ ﴾ |
[ 050.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.011 ] | ( AY ) |
Bunlar, kullara rızk içindir. O yağmurla da (bitkileri kurumuş) ölü bir memlekete hayat vermekteyiz; işte (öldükten sonra dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir. |
[ 050.011 ] | ( EO ) |
Kullara rızk için, ve onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz, işte o huruc da böyledir. |
[ 050.011 ] | ( ES ) |
Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir. |
[ 050.011 ] | ( NQ ) |
A provision for (Allah's) slaves. And We give life therewith to a dead land. Thus will be the resurrection (of the dead). |
[ 050.012 ] | ( KK ) |
ßóÐøóÈóÊú ÞóÈúáóåõãú Þóæúãõ äõæÍò æóÃóÕúÍóÇÈõ ÇáÑøóÓøö æóËóãõæÏõ ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 050.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.012 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm, senin) kavminden önce de Nuh’un kavmi, Ress’liler (Şuayb’ın kavmi) ve Semûd (Sâlih’in kavmi) hep tekzib ettiler. |
[ 050.012 ] | ( EO ) |
Tekzib etti onlardan evvel Nuhun kavmı ve ashabı ress ve Semûd. |
[ 050.012 ] | ( ES ) |
Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı. |
[ 050.012 ] | ( NQ ) |
Denied before them (i.e. these pagans of Makkah who denied you, O Muhammad ) the people of Nuh (Noah), and the dwellers of Rass, and the Thamud, |
[ 050.013 ] | ( KK ) |
æóÚóÇÏñ æóÝöÑúÚóæúäõ æóÅöÎúæóÇäõ áõæØò ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 050.013 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.013 ] | ( AY ) |
Âd da, Fir'avun (kavmi) da, Lût’un yakınları da, |
[ 050.013 ] | ( EO ) |
Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı. |
[ 050.013 ] | ( ES ) |
Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar). |
[ 050.013 ] | ( NQ ) |
And 'Ad, and Fir'aun (Pharaoh), and the brethren of Lout (Lot), |
[ 050.014 ] | ( KK ) |
æóÃóÕúÍóÇÈõ ÇáúÃóíúßóÉö æóÞóæúãõ ÊõÈøóÚò ßõáøñ ßóÐøóÈó ÇáÑøõÓõáó ÝóÍóÞøó æóÚöíÏö ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 050.014 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.014 ] | ( AY ) |
Eyke’liler de, (Himyer meliki) Tübba’ın kavmi de. Bunların hepsi (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar da benim azabım (haklarında) gerçekleşti. |
[ 050.014 ] | ( EO ) |
Eyke ve tübbe'in kavmı, her biri gönderilen Peygamberleri tekzib etti de hakk oldu veîd. |
[ 050.014 ] | ( ES ) |
Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu. |
[ 050.014 ] | ( NQ ) |
And the dwellers of the Wood, and the people of Tubba'; everyone of them denied (their) Messengers, so My Threat took effect. |
[ 050.015 ] | ( KK ) |
ÃóÝóÚóíöíäóÇ ÈöÇáúÎóáúÞö ÇáúÃóæøóáö Èóáú åõãú Ýöí áóÈúÓò ãöäú ÎóáúÞò ÌóÏöíÏò ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 050.015 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.015 ] | ( AY ) |
İlk yaratış bizi aciz mi bıraktı (ki, ikinci defa yaratmak bizi aciz bıraksın)? Şüphesiz onlar (Kureyş kâfirleri ve diğer münkirler), yeni bir yaratıştan şüphe içindedirler. |
[ 050.015 ] | ( EO ) |
Ya artık birinci yaradış ile yoruluverdik mi? Doğrusu onlar, yeni bir yaradılıştan iltibastalar. |
[ 050.015 ] | ( ES ) |
Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler. |
[ 050.015 ] | ( NQ ) |
Were We then tired with the first creation? Nay, They are in confused doubt about a new creation (i.e. Resurrection)? |
[ 050.016 ] | ( KK ) |
æóáóÞóÏú ÎóáóÞúäóÇ ÇáúÅöäúÓóÇäó æóäóÚúáóãõ ãóÇ ÊõæóÓúæöÓõ Èöåö äóÝúÓõåõ æóäóÍúäõ ÃóÞúÑóÈõ Åöáóíúåö ãöäú ÍóÈúáö ÇáúæóÑöíÏö ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 050.016 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.016 ] | ( AY ) |
And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz; biz ona şah damarından daha yakınız (her halinden haberdarız ve her an kudretimiz altındadır). |
[ 050.016 ] | ( EO ) |
Hem şanıma kasem ederim ki hakıkat insanı biz yarattık ve biliriz: nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona «habli verîd» den daha yakınızdır. |
[ 050.016 ] | ( ES ) |
Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. |
[ 050.016 ] | ( NQ ) |
And indeed We have created man, and We know what his ownself whispers to him. And We are nearer to him than his jugular vein (by Our Knowledge). |
[ 050.017 ] | ( KK ) |
ÅöÐú íóÊóáóÞøóì ÇáúãõÊóáóÞøöíóÇäö Úóäö Çáúíóãöíäö æóÚóäö ÇáÔøöãóÇáö ÞóÚöíÏñ ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 050.017 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.017 ] | ( AY ) |
(İnsanoğlunun), biri sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki kâtip meleğin amellerini yazmakta olduklarını hatırla. |
[ 050.017 ] | ( EO ) |
İki zabıt memuru zabıt tutarlarken: biri sağdan oturmuş biri soldan. |
[ 050.017 ] | ( ES ) |
Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, |
[ 050.017 ] | ( NQ ) |
(Remember!) that the two receivers (recording angels) receive (each human being after he or she has attained the age of puberty), one sitting on the right and one on the left (to note his or her actions) . |
[ 050.018 ] | ( KK ) |
ãóÇ íóáúÝöÙõ ãöäú Þóæúáò ÅöáÇøó áóÏóíúåö ÑóÞöíÈñ ÚóÊöíÏñ ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 050.018 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.018 ] | ( AY ) |
O, her ne söz atarsa muhakkak yanında hazır bir gözcü vardır. |
[ 050.018 ] | ( EO ) |
Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır. |
[ 050.018 ] | ( ES ) |
İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın. |
[ 050.018 ] | ( NQ ) |
Not a word does he (or she) utter, but there is a watcher by him ready (to record it). |
[ 050.019 ] | ( KK ) |
æóÌóÇÁóÊú ÓóßúÑóÉõ ÇáúãóæúÊö ÈöÇáúÍóÞøö Ðóáößó ãóÇ ßõäúÊó ãöäúåõ ÊóÍöíÏõ ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 050.019 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.019 ] | ( AY ) |
Bir de ölüm sarhoşluğu (can çekişme) gerçek olarak gelmiştir. (Ey insanoğlu!) işte bu, senin kaçıp durduğun şey!... |
[ 050.019 ] | ( EO ) |
Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte: işte diye: o senin kaçıp durduğun. |
[ 050.019 ] | ( ES ) |
Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir. |
[ 050.019 ] | ( NQ ) |
And the stupor of death will come in truth: "This is what you have been avoiding!" |
[ 050.020 ] | ( KK ) |
æóäõÝöÎó Ýöí ÇáÕøõæÑö Ðóáößó íóæúãõ ÇáúæóÚöíÏö ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 050.020 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.020 ] | ( AY ) |
(İnsanlar öldükten sonra dirilmeleri için) Sûr’a da üfürülmüş olacaktır. İşte bu vakit, azap günüdür. |
[ 050.020 ] | ( EO ) |
Ve Sur üfürüldükte: ki işte o veîd günüdür. |
[ 050.020 ] | ( ES ) |
Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür. |
[ 050.020 ] | ( NQ ) |
And the Trumpet will be blown, that will be the Day whereof warning (had been given) (i.e. the Day of Resurrection). |
[ 050.021 ] | ( KK ) |
æóÌóÇÁóÊú ßõáøõ äóÝúÓò ãóÚóåóÇ ÓóÇÆöÞñ æóÔóåöíÏñ ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 050.021 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.021 ] | ( AY ) |
Herkes beraberinde bir sürücü ve bir de şahid (melek) olarak (Rabbi huzuruna) gelmiş bulunacaktır. |
[ 050.021 ] | ( EO ) |
Ve her nefis gelmiştir: beraberinde bir sevk me'muru ve bir şâhid vardır. |
[ 050.021 ] | ( ES ) |
Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir. |
[ 050.021 ] | ( NQ ) |
And every person will come forth along with an (angel) to drive (him), and an (angel) to bear witness. |
[ 050.022 ] | ( KK ) |
áóÞóÏú ßõäúÊó Ýöí ÛóÝúáóÉò ãöäú åóÐóÇ ÝóßóÔóÝúäóÇ Úóäúßó ÛöØóÇÁóßó ÝóÈóÕóÑõßó Çáúíóæúãó ÍóÏöíÏñ ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 050.022 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.022 ] | ( AY ) |
(Allah ona buyurur ki, ey insanoğlu! Dünyada iken) bugünden gaflette idin. Şimdi senden (gaflet) perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir, (gerçeği görüyorsun). |
[ 050.022 ] | ( EO ) |
Celâlim hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin: şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir,. |
[ 050.022 ] | ( ES ) |
(Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der. |
[ 050.022 ] | ( NQ ) |
(It will be said to the sinners): "Indeed you were heedless of this, now We have removed your covering, and sharp is your sight this Day!" |
[ 050.023 ] | ( KK ) |
æóÞóÇáó ÞóÑöíäõåõ åóÐóÇ ãóÇ áóÏóíøó ÚóÊöíÏñ ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 050.023 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.023 ] | ( AY ) |
Beraberindeki (vazifeli melek) şöyle der: “ Bu yanımdaki hazırdır.” |
[ 050.023 ] | ( EO ) |
Ve karîni demiştir: işte bu yanımdaki hâzır. |
[ 050.023 ] | ( ES ) |
Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der. |
[ 050.023 ] | ( NQ ) |
And his companion (angel) will say: "Here is (this Record) ready with me!" |
[ 050.024 ] | ( KK ) |
ÃóáúÞöíóÇ Ýöí Ìóåóäøóãó ßõáøó ßóÝøóÇÑò ÚóäöíÏò ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 050.024 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.024 ] | ( AY ) |
(Allah şöyle buyurur): “ Atın atın cehenneme, her inatçı kâfiri; |
[ 050.024 ] | ( EO ) |
(Buyurulur:) atın atın Cehenneme her nankör anud,. |
[ 050.024 ] | ( ES ) |
(Allah iki meleğe buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü! |
[ 050.024 ] | ( NQ ) |
(And it will be said): "Both of you throw (Order from Allah to the two angels) into Hell, every stubborn disbeliever (in the Oneness of Allah, in His Messengers, etc.). |
[ 050.025 ] | ( KK ) |
ãóäøóÇÚò áöáúÎóíúÑö ãõÚúÊóÏò ãõÑöíÈò ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 050.025 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.025 ] | ( AY ) |
Hayra engel olanı, şüpheci zalimi... |
[ 050.025 ] | ( EO ) |
hayra engel, haşarı işkilci kâfiri. |
[ 050.025 ] | ( ES ) |
İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi. |
[ 050.025 ] | ( NQ ) |
Hinderer of good, transgressor, doubter, |
[ 050.026 ] | ( KK ) |
ÇáøóÐöí ÌóÚóáó ãóÚó Çááøóåö ÅöáóåðÇ ÂÎóÑó ÝóÃóáúÞöíóÇåõ Ýöí ÇáúÚóÐóÇÈö ÇáÔøóÏöíÏö ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 050.026 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.026 ] | ( AY ) |
Bu, o kimsedir ki, Allah ile beraber, başka bir ilâh edinmiştir. Haydin, atın şiddetli azabın (cehennemin) içine.” |
[ 050.026 ] | ( EO ) |
Ki Allahın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine. |
[ 050.026 ] | ( ES ) |
O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın." |
[ 050.026 ] | ( NQ ) |
Who set up another ilah (god) with Allah, then (both of you) cast him in the severe torment." |
[ 050.027 ] | ( KK ) |
ÞóÇáó ÞóÑöíäõåõ ÑóÈøóäóÇ ãóÇ ÃóØúÛóíúÊõåõ æóáóßöäú ßóÇäó Ýöí ÖóáÇóáò ÈóÚöíÏò ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 050.027 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.027 ] | ( AY ) |
(Onun dünyadaki) arkadaşı (olan şeytan şöyle) der: “ Ey Rabbimiz! Onu, ben azdırmadım; fakat kendisi uzak bir sapıklık içinde idi.” |
[ 050.027 ] | ( EO ) |
Arkadaşı der: ya rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi. |
[ 050.027 ] | ( ES ) |
Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi". |
[ 050.027 ] | ( NQ ) |
His companion (Satan devil)] will say: "Our Lord! I did not push him to transgress, (in disbelief, oppression, and evil deeds) but he was himself in error far astray." |
[ 050.028 ] | ( KK ) |
ÞóÇáó áÇó ÊóÎúÊóÕöãõæÇ áóÏóíøó æóÞóÏú ÞóÏøóãúÊõ Åöáóíúßõãú ÈöÇáúæóÚöíÏö ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 050.028 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.028 ] | ( AY ) |
(Allah, onlara şöyle) buyurur: “ Huzurumda çekişmeyin; ben size önceden (dünyada) bu azabı bildirmiştim. |
[ 050.028 ] | ( EO ) |
Buyurur ki: huzurumda çekişmeyin, ben size önceden veîd göndermiş iken. |
[ 050.028 ] | ( ES ) |
Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim." |
[ 050.028 ] | ( NQ ) |
Allah will say: "Dispute not in front of Me, I had already, in advance, sent you the threat. |
[ 050.029 ] | ( KK ) |
ãóÇ íõÈóÏøóáõ ÇáúÞóæúáõ áóÏóíøó æóãóÇ ÃóäóÇ ÈöÙóáÇøóãò áöáúÚóÈöíÏö ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 050.029 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.029 ] | ( AY ) |
Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmeden değilim.” |
[ 050.029 ] | ( EO ) |
Benim ındimde söz değiştirilmez ve ben kullara zulümkâr değilim. |
[ 050.029 ] | ( ES ) |
Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim. |
[ 050.029 ] | ( NQ ) |
The Sentence that comes from Me cannot be changed, and I am not unjust (to the least) to the slaves." |
[ 050.030 ] | ( KK ) |
íóæúãó äóÞõæáõ áöÌóåóäøóãó åóáö ÇãúÊóáÇóÊö æóÊóÞõæáõ åóáú ãöäú ãóÒöíÏò ﴿ ٣٠ ﴾ |
[ 050.030 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.030 ] | ( AY ) |
O gün cehenneme: “ Doldun mu?” diyeceğiz. O, “ Daha ziyade var mı?” diyecek. |
[ 050.030 ] | ( EO ) |
O gün ki Cehenneme doldunmu? diyeceğiz, o, daha ziyade varmı? diyecek. |
[ 050.030 ] | ( ES ) |
Biz O gün cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz. O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir. |
[ 050.030 ] | ( NQ ) |
On the Day when We will say to Hell: "Are you filled?" It will say: "Are there any more (to come)?" |
[ 050.031 ] | ( KK ) |
æóÃõÒúáöÝóÊö ÇáúÌóäøóÉõ áöáúãõÊøóÞöíäó ÛóíúÑó ÈóÚöíÏò ﴿ ٣١ ﴾ |
[ 050.031 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.031 ] | ( AY ) |
Cennet de takvâ sahiblerine uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak... |
[ 050.031 ] | ( EO ) |
Cennet de müttekılere uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak. |
[ 050.031 ] | ( ES ) |
Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir. |
[ 050.031 ] | ( NQ ) |
And Paradise will be brought near to the Muttaqun (pious - see V.2:2) not far off. |
[ 050.032 ] | ( KK ) |
åóÐóÇ ãóÇ ÊõæÚóÏõæäó áößõáøö ÃóæøóÇÈò ÍóÝöíÙò ﴿ ٣٢ ﴾ |
[ 050.032 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.032 ] | ( AY ) |
İşte bu, sizin (dünyada) vaad olunduğunuz şey! Her tevbe eden, Allah’ın emrini gözeten için... |
[ 050.032 ] | ( EO ) |
İşte bu, diye: o sizin va'd olunduğunuz: her bir tevbekâr, vazifesine riayetkâr olan. |
[ 050.032 ] | ( ES ) |
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. |
[ 050.032 ] | ( NQ ) |
(It will be said): "This is what you were promised, - (it is) for those oft-returning (to Allah) in sincere repentance, and those who preserve their covenant with Allah (by obeying Him in all what He has ordered, and worship none but Allah Alone, i.e. follow Allah's Religion, Islamic Monotheism). |
[ 050.033 ] | ( KK ) |
ãóäú ÎóÔöíó ÇáÑøóÍúãóÇäó ÈöÇáúÛóíúÈö æóÌóÇÁó ÈöÞóáúÈò ãõäöíÈò ﴿ ٣٣ ﴾ |
[ 050.033 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.033 ] | ( AY ) |
Gaybde, Rahmân’a iç saygısı duyan ve hâlis bir kalp ile gelen kimseler için... |
[ 050.033 ] | ( EO ) |
Gaybde rahmana haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere. |
[ 050.033 ] | ( ES ) |
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. |
[ 050.033 ] | ( NQ ) |
Who feared the Most Beneficent (Allah) in the Ghaib (unseen): (i.e.
in this worldly life before seeing and meeting Him), and brought a
heart turned in repentance (to Him - and absolutely free from each
and every kind of polytheism), |
[ 050.034 ] | ( KK ) |
ÇõÏúÎõáõæåóÇ ÈöÓóáÇóãò Ðóáößó íóæúãõ ÇáúÎõáõæÏö ﴿ ٣٤ ﴾ |
[ 050.034 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.034 ] | ( AY ) |
Selâmetle girin oraya (cennete); bu sonsuzluk günüdür. |
[ 050.034 ] | ( EO ) |
Girin ona bir selâm ile, bu işte o hulûd günü. |
[ 050.034 ] | ( ES ) |
"Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur." |
[ 050.034 ] | ( NQ ) |
Enter you therein in peace and security; this is a Day of eternal life!" |
[ 050.035 ] | ( KK ) |
áóåõãú ãóÇ íóÔóÇÁõæäó ÝöíåóÇ æóáóÏóíúäóÇ ãóÒöíÏñ ﴿ ٣٥ ﴾ |
[ 050.035 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.035 ] | ( AY ) |
Onlara, orada ne dilerlerse var. Katımızda ise ziyade (Allah’ı görmek) var... |
[ 050.035 ] | ( EO ) |
Orada onlara ne dilerlerse var, bizim nezdimizde ise ziyade var. |
[ 050.035 ] | ( ES ) |
Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. |
[ 050.035 ] | ( NQ ) |
There they will have all that they desire, and We have more (for them, i.e. a glance at the All-Mighty, All-Majestic �� ����� ). |
[ 050.036 ] | ( KK ) |
æóßóãú ÃóåúáóßúäóÇ ÞóÈúáóåõãú ãöäú ÞóÑúäò åõãú ÃóÔóÏøõ ãöäúåõãú ÈóØúÔðÇ ÝóäóÞøóÈõæÇ Ýöí ÇáúÈöáÇóÏö åóáú ãöäú ãóÍöíÕò ﴿ ٣٦ ﴾ |
[ 050.036 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.036 ] | ( AY ) |
Onlardan (senin kavminden) önce, biz nice nesilleri helâk ettik ki, onlar senin kavminden daha kuvvetli idiler. Öyle ki, memleketleri delik deşik etmişler, (her tarafı dolaşmışlar, ölümden kurtulmağa çare aramışlardı). Kaçacak bir yer var mı? |
[ 050.036 ] | ( EO ) |
Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar: varmı bir kaçamak? |
[ 050.036 ] | ( ES ) |
Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı? |
[ 050.036 ] | ( NQ ) |
And how many a generation We have destroyed before them, who were stronger in power than them, and (when Our Torment came) they ran for a refuge in the land! Could they find any place of refuge (for them to save themselves from destruction)? |
[ 050.037 ] | ( KK ) |
Åöäøó Ýöí Ðóáößó áóÐößúÑóì áöãóäú ßóÇäó áóåõ ÞóáúÈñ Ãóæú ÃóáúÞóì ÇáÓøóãúÚó æóåõæó ÔóåöíÏñ ﴿ ٣٧ ﴾ |
[ 050.037 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.037 ] | ( AY ) |
Muhakkak ki bu sûrede anılanlarda, aklı olan, yahut kendisi huzurlu bir kalp içinde olduğu hâlde (nasihatlere) kulak veren kimse için, bir ihtar; (bir ibret dersi) vardır. |
[ 050.037 ] | ( EO ) |
Şübhesiz ki bu söylenende kalbi olan yâhud şuhud halinde kulak tutan kimse için uyandıracak bir ıhtar vardır. |
[ 050.037 ] | ( ES ) |
Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır. |
[ 050.037 ] | ( NQ ) |
Verily, therein is indeed a reminder for him who has a heart or gives ear while he is heedful. |
[ 050.038 ] | ( KK ) |
æóáóÞóÏú ÎóáóÞúäóÇ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó æóãóÇ ÈóíúäóåõãóÇ Ýöí ÓöÊøóÉö ÃóíøóÇãò æóãóÇ ãóÓøóäóÇ ãöäú áõÛõæÈò ﴿ ٣٨ ﴾ |
[ 050.038 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.038 ] | ( AY ) |
Celâlim hakkı için, biz göklerle yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık, bize bir yorgunluk da dokunmadı. |
[ 050.038 ] | ( EO ) |
Şanım hakkiçin biz o Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı. |
[ 050.038 ] | ( ES ) |
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı. |
[ 050.038 ] | ( NQ ) |
And indeed We created the heavens and the earth and all between them in six Days and nothing of fatigue touched Us. |
[ 050.039 ] | ( KK ) |
ÝóÇÕúÈöÑú Úóáóì ãóÇ íóÞõæáõæäó æóÓóÈøöÍú ÈöÍóãúÏö ÑóÈøößó ÞóÈúáó ØõáõæÚö ÇáÔøóãúÓö æóÞóÈúáó ÇáúÛõÑõæÈö ﴿ ٣٩ ﴾ |
[ 050.039 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.039 ] | ( AY ) |
O hâlde (Ey Resûlüm, müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi inkâr edişlerine dair) onların lâflarına karşı sabret de, Rabbini güneşin doğuşundan önce (sabah namazında) ve batmadan önce (öğle ile ikindi namazlarında) hamd ile tesbih et. |
[ 050.039 ] | ( EO ) |
O halde onların lâflarına karşı sabret de rabbına hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel. |
[ 050.039 ] | ( ES ) |
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et. |
[ 050.039 ] | ( NQ ) |
So bear with patience (O Muhammad ) all that they say, and glorify the Praises of your Lord, before the rising of the sun and before (its) setting (i.e. the Fajr, Zuhr, and 'Asr prayers) . |
[ 050.040 ] | ( KK ) |
æóãöäó Çááøóíúáö ÝóÓóÈøöÍúåõ æóÃóÏúÈóÇÑó ÇáÓøõÌõæÏö ﴿ ٤٠ ﴾ |
[ 050.040 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.040 ] | ( AY ) |
Bir de gecenin bir kısmında (akşam ve yatsı namazlarında) ve namazların sonlarında O’nu tesbih eyle. |
[ 050.040 ] | ( EO ) |
Geceden de tesbih et ona hem de secde arkalarında. |
[ 050.040 ] | ( ES ) |
Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et. |
[ 050.040 ] | ( NQ ) |
And during a part of the night (also), glorify His praises (i.e. Maghrib and 'Isha prayers), and (so likewise) after the prayers [As-Sunnah, Nawafil optional and additional prayers, and also glorify, praise and magnify Allah - Subhan Allah, Alhamdu lillah, Allahu-Akbar]. |
[ 050.041 ] | ( KK ) |
æóÇÓúÊóãöÚú íóæúãó íõäóÇÏö ÇáúãõäóÇÏö ãöäú ãóßóÇäò ÞóÑöíÈò ﴿ ٤١ ﴾ |
[ 050.041 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.041 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), münadinin yakın bir yerden çağıracağı günkü sözü dinle. (O kıyâmet ahvalinden sana ne büyük haberler vereceğiz.) |
[ 050.041 ] | ( EO ) |
Ve dinle o münadînin bağıracağı günü yakın bir yerden. |
[ 050.041 ] | ( ES ) |
Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver. |
[ 050.041 ] | ( NQ ) |
And listen on the Day when the caller will call from a near place, |
[ 050.042 ] | ( KK ) |
íóæúãó íóÓúãóÚõæäó ÇáÕøóíúÍóÉó ÈöÇáúÍóÞøö Ðóáößó íóæúãõ ÇáúÎõÑõæÌö ﴿ ٤٢ ﴾ |
[ 050.042 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.042 ] | ( AY ) |
O gün (Sûr’a ikinci defa üfürülüşte) hak olan sayhayı (çağırmayı, bütün mahlûkat) işitirler. İşte bu, (kıyâmette kabirlerden) çıkış günüdür. |
[ 050.042 ] | ( EO ) |
Hakka çağıran o sayhayı işidecekleri gün, işte o, huruc günüdür. |
[ 050.042 ] | ( ES ) |
O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür. |
[ 050.042 ] | ( NQ ) |
The Day when they will hear As-Saihah (shout, etc.) in truth, that will be the Day of coming out (from the graves i.e. the Day of Resurrection). |
[ 050.043 ] | ( KK ) |
ÅöäøóÇ äóÍúäõ äõÍúíöí æóäõãöíÊõ æóÅöáóíúäóÇ ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٤٣ ﴾ |
[ 050.043 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.043 ] | ( AY ) |
Şübhesiz ki biz, hem diriltiriz, hem öldürürüz; dönüş de bizedir. |
[ 050.043 ] | ( EO ) |
Şübhesiz ki biz biziz hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş bizedir. |
[ 050.043 ] | ( ES ) |
Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir. |
[ 050.043 ] | ( NQ ) |
Verily, We it is Who give life and cause death; and to Us is the final return, |
[ 050.044 ] | ( KK ) |
íóæúãó ÊóÔóÞøóÞõ ÇáúÃóÑúÖõ Úóäúåõãú ÓöÑóÇÚðÇ Ðóáößó ÍóÔúÑñ ÚóáóíúäóÇ íóÓöíÑñ ﴿ ٤٤ ﴾ |
[ 050.044 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.044 ] | ( AY ) |
O gün yer onlara yarılıb süratle çıkarlar. İşte bu bir haşirdir (insanları bir araya toplamaktır) ki, bize kolaydır. |
[ 050.044 ] | ( EO ) |
O gün ki Arz onlardan ayrılır sür'atle koşarlar, o, bir haşirdir ki ancak bize kolaydır. |
[ 050.044 ] | ( ES ) |
O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır. |
[ 050.044 ] | ( NQ ) |
On the Day when the earth shall be cleft, from off them, (they will come out) hastening forth. That will be a gathering, quite easy for Us. |
[ 050.045 ] | ( KK ) |
äóÍúäõ ÃóÚúáóãõ ÈöãóÇ íóÞõæáõæäó æóãóÇ ÃóäúÊó Úóáóíúåöãú ÈöÌóÈøóÇÑò ÝóÐóßøöÑú ÈöÇáúÞõÑúÂäö ãóäú íóÎóÇÝõ æóÚöíÏö ﴿ ٤٥ ﴾ |
[ 050.045 ] | ( MŞ ) |
|
[ 050.045 ] | ( AY ) |
Biz, onların (Kureyş kâfirlerinin) neler demekte olduklarını pek alâ biliyoruz. Sen de onlara karşı (imana) zorlayıcı değilsin. O hâlde sen benim tehdîdlerimden korkacaklara bu Kur’ân ile öğüd ver. |
[ 050.045 ] | ( EO ) |
Biz pek a'lâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim veîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver. |
[ 050.045 ] | ( ES ) |
Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver. |
[ 050.045 ] | ( NQ ) |
We know of best what they say; and you (O Muhammad ) are not a tyrant over them (to force them to Belief). But warn by the Qur'an, him who fears My Threat. |