CASİYE SURESİ
[ 045.001 ] | ( KK ) |
Íã ﴿ ١ ﴾ |
[ 045.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.001 ] | ( AY ) |
Hâ, Mîm. |
[ 045.001 ] | ( EO ) |
Hâ, mîm. |
[ 045.001 ] | ( ES ) |
Hâ, mîm |
[ 045.001 ] | ( NQ ) |
Ha-Mim. |
[ 045.002 ] | ( KK ) |
ÊóäÒöíáõ ÇáúßöÊóÇÈö ãöäó Çááøóåö ÇáúÚóÒöíÒö ÇáúÍóßöíãö ﴿ ٢ ﴾ |
[ 045.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.002 ] | ( AY ) |
Bu Kitap’ın indirilişi, Azîz, Hakîm olan Allah’dandır. |
[ 045.002 ] | ( EO ) |
Kitab indirilmek o azîz, hakîm Allahdan. |
[ 045.002 ] | ( ES ) |
Bu kitap, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir. |
[ 045.002 ] | ( NQ ) |
The revelation of the Book (this Qur'an) is from Allah, the All-Mighty, the All-Wise. |
[ 045.003 ] | ( KK ) |
Åöäøó Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö áóÂíóÇÊò áöáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ٣ ﴾ |
[ 045.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.003 ] | ( AY ) |
Muhakkak ki göklerde ve yerde mü'minler için (Allah’ın birliğine, kudret ve azametine delâlet eden) alâmetler var. |
[ 045.003 ] | ( EO ) |
Her halde Göklerde ve Yerde mü'minler için âyetler var. |
[ 045.003 ] | ( ES ) |
Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler vardır. |
[ 045.003 ] | ( NQ ) |
Verily, in the heavens and the earth are signs for the believers. |
[ 045.004 ] | ( KK ) |
æóÝöí ÎóáúÞößõãú æóãóÇ íóÈõËøõ ãöäú ÏóÇÈøóÉò ÂíóÇÊñ áöÞóæúãò íõæÞöäõæäó ﴿ ٤ ﴾ |
[ 045.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.004 ] | ( AY ) |
Sizi yaratmasında da, (muhtelif cins ve şekillerde) üretib yaydığı hayvanlarda da, gerçekten tasdik edecek bir kavim için (Allah’ın kudret ve vahdaniyyetine delâlet eden ibret ve) alâmetler var. |
[ 045.004 ] | ( EO ) |
Hayvanâtı tenevvü' ettirip üreterek sizi yaratmasında da yakîn edinecek bir kavm için çok âyetler var. |
[ 045.004 ] | ( ES ) |
Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır. |
[ 045.004 ] | ( NQ ) |
And in your creation, and what He scattered (through the earth) of moving (living) creatures are signs for people who have Faith with certainty. |
[ 045.005 ] | ( KK ) |
æóÇÎúÊöáÇóÝö Çááøóíúáö æóÇáäøóåóÇÑö æóãóÇ ÃóäúÒóáó Çááøóåõ ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ãöäú ÑöÒúÞò ÝóÃóÍúíóÇ Èöåö ÇáúÃóÑúÖó ÈóÚúÏó ãóæúÊöåóÇ æóÊóÕúÑöíÝö ÇáÑøöíóÇÍö ÂíóÇÊñ áöÞóæúãò íóÚúÞöáõæäó ﴿ ٥ ﴾ |
[ 045.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.005 ] | ( AY ) |
Gece ile gündüzün (aydınlık ve karanlık, kısa ve uzun vaziyetlerle) değişmesinde, Allah’ın gökten bir rızk sebebi olan yağmuru indirib de onunla yeryüzünü ölümünden (kurumasından) sonra diriltmesinde (yeşertmesinde) ve rüzgârları (çeşitli yönlere) çevirmesinde de aklı olan bir toplum için bir çok alâmetler var. |
[ 045.005 ] | ( EO ) |
Gece ile gündüzün ıhtilâfında ve Allahın Semâdan bir rızk indirip de onunla Arzı ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları çevirmesinde de aklı olan bir kavm için bir çok âyetler var. |
[ 045.005 ] | ( ES ) |
Gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah'ın gökten bir rızık sebebi olan yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. |
[ 045.005 ] | ( NQ ) |
And in the alternation of night and day, and the provision (rain) that Allah sends down from the sky, and revives therewith the earth after its death, and in the turning about of the winds (i.e. sometimes towards the east or north, and sometimes towards the south or west etc., sometimes bringing glad tidings of rain etc., and sometimes bringing the torment), are signs for a people who understand. |
[ 045.006 ] | ( KK ) |
Êöáúßó ÂíóÇÊõ Çááøóåö äóÊúáõæåóÇ Úóáóíúßó ÈöÇáúÍóÞøö ÝóÈöÃóíøö ÍóÏöíËò ÈóÚúÏó Çááøóåö æóÂíóÇÊöåö íõÄúãöäõæäó ﴿ ٦ ﴾ |
[ 045.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.006 ] | ( AY ) |
İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir; sana onları (Cebrâil vasıtası ile) hak ile okuyup beyan ediyoruz. Artık Allah’ın âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanırlar? |
[ 045.006 ] | ( EO ) |
İşte bunlar Allahın âyetleri, sana onları bihakkın okuyoruz. Artık Allahın âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanırlar? |
[ 045.006 ] | ( ES ) |
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana onları hakkıyla okuyoruz. Artık Allah'a ve âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar? |
[ 045.006 ] | ( NQ ) |
These are the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, revelations, etc.) of Allah, which We recite to you (O Muhammad ) with truth. Then in which speech after Allah and His Ayat will they believe? |
[ 045.007 ] | ( KK ) |
æóíúáñ áößõáøö ÃóÝøóÇßò ÃóËöíãò ﴿ ٧ ﴾ |
[ 045.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.007 ] | ( AY ) |
Şiddetli azap olsun, insafsız yalancıya, çok günah işliyene!... |
[ 045.007 ] | ( EO ) |
Veyl o her bir vebal yüklü sahtekâra. |
[ 045.007 ] | ( ES ) |
Her günahkâr kişinin vay haline! |
[ 045.007 ] | ( NQ ) |
Woe to every sinful liar, |
[ 045.008 ] | ( KK ) |
íóÓúãóÚõ ÂíóÇÊö Çááøóåö ÊõÊúáóì Úóáóíúåö Ëõãøó íõÕöÑøõ ãõÓúÊóßúÈöÑðÇ ßóÃóäú áóãú íóÓúãóÚúåóÇ ÝóÈóÔøöÑúåõ ÈöÚóÐóÇÈò Ãóáöíãò ﴿ ٨ ﴾ |
[ 045.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.008 ] | ( AY ) |
Yüzüne karşı Allah’ın âyetleri okunurken işitir de, sonra kibrinden bunları hiç işitmemiş gibi (küfrü üzerinde) ısrar eder. İşte (Ey Resûlüm) onu, acıklı bir azap ile müjdele. |
[ 045.008 ] | ( EO ) |
Allahın âyetleri karşısında okunurken işitir de sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eyler, işte onu elîm bir azâb ile müjdele. |
[ 045.008 ] | ( ES ) |
O kimse Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de, sonra sanki kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte sen onu, can yakıcı bir azabla müjdele! |
[ 045.008 ] | ( NQ ) |
Who hears the Verses of Allah (being) recited to him, yet persists with pride as if he heard them not. So announce to him a painful torment! |
[ 045.009 ] | ( KK ) |
æóÅöÐóÇ Úóáöãó ãöäú ÂíóÇÊöäóÇ ÔóíúÆðÇäöÇÊøóÎóÐóåóÇ åõÒõæðÇ ÃõæáóÆößó áóåõãú ÚóÐóÇÈñ ãõåöíäñ ﴿ ٩ ﴾ |
[ 045.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.009 ] | ( AY ) |
(Kur’ân) âyetlerimizden bir şey ona ulaşıb da Kur’ân’dan olduğunu bilince, onu eğlenceye alır. İşte bu hâlde olanlar (var ya), onlar için perişan edici bir azap vardır. |
[ 045.009 ] | ( EO ) |
Âyetlerimizden bir şey, ma'lûmu olduğu vakıt da onu eğlenceye tutar, işte onlar için mühîn bir azâb var. |
[ 045.009 ] | ( ES ) |
Âyetlerimizden birşey öğrendiği zaman, onu alaya alıyor. İşte onlar için rezil ve rüsvay edici bir azap vardır. |
[ 045.009 ] | ( NQ ) |
And when he learns something of Our Verses (this Qur'an), he makes them a jest. For such there will be a humiliating torment. |
[ 045.010 ] | ( KK ) |
ãöäú æóÑóÇÆöåöãú Ìóåóäøóãõ æóáÇó íõÛúäöí Úóäúåõãú ãóÇ ßóÓóÈõæÇ ÔóíúÆðÇ æóáÇó ãóÇ ÇÊøóÎóÐõæÇ ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ÃóæúáöíóÇÁó æóáóåõãú ÚóÐóÇÈñ ÚóÙöíãñ ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 045.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.010 ] | ( AY ) |
Ötelerinde cehennem var. Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah’dan başka edindikleri dostlar, kendilerinden hiç bir şeyi (azabı) kaldıramaz. Onlar için büyük bir azap vardır. |
[ 045.010 ] | ( EO ) |
Peşlerinde Cehennem ve onlardan ne kazandıkları bir şey def'edebilir, ne de Allahdan başka evliya edindikleri şeyler, hem onlara azîm bir azâb var. |
[ 045.010 ] | ( ES ) |
Ötelerinde cehennem var. Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah'tan başka edindikleri dostlar, kendilerinden hiçbir şeyi (azabı) kaldıramaz. Onlar için büyük bir azab vardır. |
[ 045.010 ] | ( NQ ) |
In front of them there is Hell, and that which they have earned will be of no profit to them, nor (will be of any profit to them) those whom they have taken as Auliya' (protectors, helpers, etc.) besides Allah. And theirs will be a great torment. |
[ 045.011 ] | ( KK ) |
åóÐóÇ åõÏðì æóÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÈöÂíóÇÊö ÑóÈøöåöãú áóåõãú ÚóÐóÇÈñ ãöäú ÑöÌúÒò Ãóáöíãñ ﴿ ١١ ﴾ |
[ 045.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.011 ] | ( AY ) |
Bu Kur’ân bir hidâyettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenler ise, onlara, en şiddetlisinden acıklı bir azap vardır. |
[ 045.011 ] | ( EO ) |
Bu bir irşaddır, rablarının âyetlerine küfredenler ise onlara en fenâsından bir elîm azâb var. |
[ 045.011 ] | ( ES ) |
Bu Kur'an bir hidâyettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise, en şiddetlisinden acıklı bir azab vardır. |
[ 045.011 ] | ( NQ ) |
This (Qur'an) is a guidance. And those who disbelieve in the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of their Lord, for them there is a painful torment of Rijz (a severe kind of punishment). |
[ 045.012 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÓóÎøóÑó áóßõãõ ÇáúÈóÍúÑó áöÊóÌúÑöíó ÇáúÝõáúßõ Ýöíåö ÈöÃóãúÑöåö æóáöÊóÈúÊóÛõæÇ ãöäú ÝóÖúáöåö æóáóÚóáøóßõãú ÊóÔúßõÑõæäó ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 045.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.012 ] | ( AY ) |
Allah O’dur ki, denizi sizin hizmetinize bağladı; Allah’ın emri ile hem denizde gemiler hareket etsin, hem de fazlından (rızık) arayasınız diye... Gerek ki şükredersiniz. |
[ 045.012 ] | ( EO ) |
Allah odur ki sizin için denizi musahhar kıldı, onda emri ile gemiler aksın diye, hem fadlından talebde bulunasınız diye ve gerek ki şükredesiniz. |
[ 045.012 ] | ( ES ) |
Allah O (yüce) zâttır ki, emriyle içinde gemilerin seyretmesi, sizin de O'nun lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için denizi emrinize vermiştir. |
[ 045.012 ] | ( NQ ) |
Allah it is He Who has subjected to you the sea, that ships may sail through it by His Command, and that you may seek of His Bounty, and that you may be thankful, |
[ 045.013 ] | ( KK ) |
æóÓóÎøóÑó áóßõãú ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÌóãöíÚðÇ ãöäúåõ Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÊóÝóßøóÑõæäó ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 045.013 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.013 ] | ( AY ) |
Bir de göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini (Allah) kendi katından sizin hizmetinize bağladı. Şübhesiz ki bunda, düşünecek bir kavim için ibretler var. |
[ 045.013 ] | ( EO ) |
Hem Göklerde ne var Yerde ne varsa hepsini kendinden olarak sizin için musahhar kıldı, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var. |
[ 045.013 ] | ( ES ) |
O, göklerde ve yerde bulunan herşeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır. |
[ 045.013 ] | ( NQ ) |
And has subjected to you all that is in the heavens and all that is in the earth; it is all as a favour and kindness from Him. Verily, in it are signs for a people who think deeply. |
[ 045.014 ] | ( KK ) |
Þõáú áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ íóÛúÝöÑõæÇ áöáøóÐöíäó áÇó íóÑúÌõæäó ÃóíøóÇãó Çááøóåö áöíóÌúÒöíó ÞóæúãðÇ ÈöãóÇ ßóÇäõæÇ íóßúÓöÈõæäó ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 045.014 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.014 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), îman edenlere söyle: Allah’ın (azap) günlerinden korkmayanları bağışlasınlar; çünkü (Allah) her kavme, kazandıklarının karşılığını verecektir. (Bu âyet-i kerîme, müşriklerden, birinin Hazret-i Ömer’e sövmesi ve Hazret-i Ömer’in de onu yakalayıp dövmek istemesi üzerine nazil olmuştur. Kıtal âyeti ile nesh edildiği de söylenmektedir). |
[ 045.014 ] | ( EO ) |
Söyle iyman edenlere: Allah günlerini ümid etmiyen kimselere mağrifetle muamele etsinler, çünkü her kavmı kesibleriyle cezalandıracak. |
[ 045.014 ] | ( ES ) |
Ey Muhammed! İman edenlere söyle: Allah'ın cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandıracaktır. |
[ 045.014 ] | ( NQ ) |
Say (O Muhammad ) to the believers to forgive those who (harm them and) hope not for the Days of Allah (i.e. His Recompense), that He may recompense people according to what they have earned (i.e. to punish these disbelievers, who harm the believers). |
[ 045.015 ] | ( KK ) |
ãóäú Úóãöáó ÕóÇáöÍðÇ ÝóáöäóÝúÓöåö æóãóäú ÃóÓóÇÁó ÝóÚóáóíúåóÇ Ëõãøó Åöáóì ÑóÈøößõãú ÊõÑúÌóÚõæäó ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 045.015 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.015 ] | ( AY ) |
Kim Sâlih bir amel işlerse, (bunun sevabı) kendine; kim de kötülük ederse, (bunun cezası da) onadır. Sonra hepiniz Rabbinize döndürülüb götürüleceksiniz. |
[ 045.015 ] | ( EO ) |
Her kim iyi bir iş yaparsa kendi lehine, her kim de kötü yaparsa kendi aleyhinedir, sonra hep döndürülüp rabbınıza götürüleceksiniz. |
[ 045.015 ] | ( ES ) |
Her kim iyi bir iş yaparsa onun faydası kendisinedir. Kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra hep Rabbinize döndürüleceksiniz. |
[ 045.015 ] | ( NQ ) |
Whosoever does a good deed, it is for his ownself, and whosoever does evil, it is against (his ownself). Then to your Lord you will be made to return. |
[ 045.016 ] | ( KK ) |
æóáóÞóÏú ÂÊóíúäóÇ Èóäöí ÅöÓúÑóÇÆöíáó ÇáúßöÊóÇÈó æóÇáúÍõßúãó æóÇáäøõÈõæøóÉó æóÑóÒóÞúäóÇåõãú ãöäó ÇáØøóíøöÈóÇÊö æóÝóÖøóáúäóÇåõãú Úóáóì ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 045.016 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.016 ] | ( AY ) |
Gerçekten biz, vaktiyle İsrâîloğullarına kitap, hikmet ve peygamber vermiştik. Kendilerini pâk rızıklardan da rızıklandırmıştık. Hem onları, (bulundukları devirde) âlemlerin üstüne faziletli kılmıştık. |
[ 045.016 ] | ( EO ) |
Şanım hakkı için, biz vaktıyle Beni İsraîle kitab vermiş, huküm vermiş, nübüvvet, vermiştik ve kendilerini pâk rızıklardan merzuk kılmıştık, hem âlemlerin üstüne geçirmiştik. |
[ 045.016 ] | ( ES ) |
Andolsun ki biz, vaktiyle İsrailoğulları'na kitap, hüküm ve peygamberlik vermiştik. Onları temiz rızıklarla rızıklandırmıştık. Ve onları âlemlerden üstün kılmıştık. |
[ 045.016 ] | ( NQ ) |
And indeed We gave the Children of Israel the Scripture, and the understanding of the Scripture and its laws, and the Prophethood; and provided them with good things, and preferred them above the 'Alamin (mankind and jinns) (of their time, during that period), |
[ 045.017 ] | ( KK ) |
æóÂÊóíúäóÇåõãú ÈóíøöäóÇÊò ãöäó ÇáúÃóãúÑö ÝóãóÇ ÇÎúÊóáóÝõæÇ ÅöáÇøó ãöäú ÈóÚúÏö ãóÇ ÌóÇÁóåõãõ ÇáúÚöáúãõ ÈóÛúíðÇ Èóíúäóåõãú Åöäøó ÑóÈøóßó íóÞúÖöí Èóíúäóåõãú íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö ÝöíãóÇ ßóÇäõæÇ Ýöíåö íóÎúÊóáöÝõæäó ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 045.017 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.017 ] | ( AY ) |
Onlara din işinden açık deliller (âyet ve mûcizeler) de vermiştik. Şimdi (bu din işinde) ayrılığa düşmeleri, sırf kendilerine (gerçeğe dair) ilim geldikten sonra azgınlırk ve ihtirastan dolayıdır. Muhakkak ki Rabbin, onların ayrılığa düştükleri şeyde, kıyâmet günü aralarında hükmünü verecektir. |
[ 045.017 ] | ( EO ) |
Bu emirden onlara beyyineler de vermiştik, imdi ıhtilâf etmeleri sırf kendilerine ılim geldikten sonra aralarında bagy-ü ıhtırastan dolayıdır, muhakkak ki rabbın onların ıhtilâf edip durdukları şeyde Kıyamet günü beyinlerinde hukmünü verecektir. |
[ 045.017 ] | ( ES ) |
Din hususunda onlara apaçık deliller verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki çekememezlik ve düşmanlık yüzünden ayrılığa düşmüşlerdi. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyâmet günü aralarında hükmedecektir. |
[ 045.017 ] | ( NQ ) |
And gave them clear proofs in matters [by revealing to them the Taurat (Torah)]. And they differed not until after the knowledge came to them, through envy among themselves. Verily, Your Lord will judge between them on the Day of Resurrection about that wherein they used to differ. |
[ 045.018 ] | ( KK ) |
Ëõãøó ÌóÚóáúäóÇßó Úóáóì ÔóÑöíÚóÉò ãöäó ÇáúÃóãúÑö ÝóÇÊøóÈöÚúåóÇ æóáÇó ÊóÊøóÈöÚú ÃóåúæóÇÁó ÇáøóÐöíäó áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 045.018 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.018 ] | ( AY ) |
Sonra (Ey Resûlüm), seni dinden bir yol (şerîat) üzere görevli kıldık. Onun için sen o şerîata uy da, ilmi olmıyanların arzu ve isteklerine tabi olma. |
[ 045.018 ] | ( EO ) |
Sonra emirden bir şerîat üzere seni me'mur kıldık, onun için sen o şerîate ittiba' eyle de ılmi olmıyanların hevalarına uyma. |
[ 045.018 ] | ( ES ) |
Sonra (Ey Muhammed) seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine uyma. |
[ 045.018 ] | ( NQ ) |
Then We have put you (O Muhammad ) on a plain way of (Our) commandment [like the one which We commanded Our Messengers before you (i.e. legal ways and laws of the Islamic Monotheism)]. So follow you that (Islamic Monotheism and its laws), and follow not the desires of those who know not. [Tafsir At-Tabari Vol. 25, Page 146]. |
[ 045.019 ] | ( KK ) |
Åöäøóåõãú áóäú íõÛúäõæÇ Úóäßó ãöäó Çááøóåö ÔóíúÆðÇ æóÅöäøó ÇáÙøóÇáöãöíäó ÈóÚúÖõåõãú ÃóæúáöíóÇÁõ ÈóÚúÖò æóÇááøóåõ æóáöíøõ ÇáúãõÊøóÞöíäó ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 045.019 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.019 ] | ( AY ) |
Çünkü onlar, Allah’dan gelecek hiç bir şeyi senden geri bırakamazlar, (onlara uyduğun takdirde, Allah’ın azabını senden geri çeviremezler). Muhakkak ki zâlimler birbirlerinin dostlarıdır. Allah ise, takva sahiblerinin velisidir, (yardımcısı ve dostudur). |
[ 045.019 ] | ( EO ) |
Çünkü onlar Allahdan gelecek hiç bir şey'i senden def'edemezler ve çünkü zalimler birbirlerinin veliyleri, Allah ise müttekilerin veliysidir. |
[ 045.019 ] | ( ES ) |
Çünkü onlar Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Şüphesiz zâlimler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah ise müttakilerin dostudur. |
[ 045.019 ] | ( NQ ) |
Verily, they can avail you nothing against Allah (if He wants to punish you). Verily, the Zalimun (polytheists, wrong-doers, etc.) are Auliya' (protectors, helpers, etc.) to one another, but Allah is the Wali (Helper, Protector, etc.) of the Muttaqun (pious - see V.2:2). |
[ 045.020 ] | ( KK ) |
åóÐóÇ ÈóÕóÇÆöÑõ áöáäøóÇÓö æóåõÏðì æóÑóÍúãóÉñ áöÞóæúãò íõæÞöäõæäó ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 045.020 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.020 ] | ( AY ) |
Bu Kur’ân, insanlara hak ölçüleri gösteren nurlardan ibarettir ve şübhesiz îman edecek bir toplum için hidâyettir, rahmettir. |
[ 045.020 ] | ( EO ) |
Bu (Kur'an) insanlara basîret nurları ve yakîn edinecek bir kavm için mahzı hidâyet ve rahmettir. |
[ 045.020 ] | ( ES ) |
Bu (Kur'an) insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir. |
[ 045.020 ] | ( NQ ) |
This (Qur'an) is a clear insight and evidence for mankind, and a guidance and a mercy for people who have Faith with certainty . |
[ 045.021 ] | ( KK ) |
Ãóãú ÍóÓöÈó ÇáøóÐöíäó ÇÌúÊóÑóÍõæÇ ÇáÓøóíøöÆóÇÊö Ãóäú äóÌúÚóáóåõãú ßóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ÓóæóÇÁð ãóÍúíóÇåõãú æóãóãóÇÊõåõãú ÓóÇÁó ãóÇ íóÍúßõãõæäó ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 045.021 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.021 ] | ( AY ) |
Yoksa o kötülükleri işleyib duranlar, kendilerini, îman edip sâlih ameller işliyenler gibi yapacağız, hayat ve ölümlerini bir tutacağız mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar... |
[ 045.021 ] | ( EO ) |
Yoksa o kötülükleri yapıp duran kimseler, kendilerini o iyman edip salih ameller yapan kimseler gibi yapacağız? Hayat ve memâtlarını müsavî kılacağız mı sandılar? Ne fena hukmediyorlar? |
[ 045.021 ] | ( ES ) |
Yoksa, kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, iman edip iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar! |
[ 045.021 ] | ( NQ ) |
Or do those who earn evil deeds think that We shall hold them equal with those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and do righteous good deeds, in their present life and after their death? Worst is the judgement that they make. |
[ 045.022 ] | ( KK ) |
æóÎóáóÞó Çááøóåõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó ÈöÇáúÍóÞøö æóáöÊõÌúÒóì ßõáøõ äóÝúÓò ÈöãóÇ ßóÓóÈóÊú æóåõãú áÇó íõÙúáóãõæäó ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 045.022 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.022 ] | ( AY ) |
Hâlbuki Allah, gökleri ve yeri adaletle yarattı, (zulüm olsun diye değil). Hem de herkese kazandığının karşılığı verilmek için (yarattı)... Onlara asla haksızlık edilmez. |
[ 045.022 ] | ( EO ) |
Halbuki Allah o Gökleri ve Yeri hakk ile halk etti, hem de her nefsi hiç hakları yenmeksizin kazandığı ile cezalandırmak için. |
[ 045.022 ] | ( ES ) |
Halbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkese yaptığının karşılığı verilmek üzere, onlara asla haksızlık edilmez. |
[ 045.022 ] | ( NQ ) |
And Allah has created the heavens and the earth with truth, in order that each person may be recompensed what he has earned, and they will not be wronged . |
[ 045.023 ] | ( KK ) |
ÃóÝóÑóÃóíúÊó ãóäö ÇÊøóÎóÐó Åöáóåóåõ åóæóÇåõ æóÃóÖóáøóåõ Çááøóåõ Úóáóì Úöáúãò æóÎóÊóãó Úóáóì ÓóãúÚöåö æóÞóáúÈöåö æóÌóÚóáó Úóáóì ÈóÕóÑöåö ÛöÔóÇæóÉð Ýóãóäú íóåúÏöíåö ãöäú ÈóÚúÏö Çááøóåö ÃóÝóáÇó ÊóÐóßøóÑõæäó ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 045.023 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.023 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), şimdi o kimseyi gördün ya: (Hidâyeti bırakıb keyfine taparcasına) zevkini kendisine ilah edinmiş, Allah’da (sapıklığını bildiği) bir ilim üzerine onu şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürleyib gözüne de bir perde çekmiştir. Artık onu Allah’dan başka kim yola getirir? Hâlâ düşünmez misiniz? |
[ 045.023 ] | ( EO ) |
Ya şimdi baksan a o kimseye ki ilâhını hevası ittihaz etmiş, Allah da onu bir ılm üzerine şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne de bir perde çekmiştir, artık onu Allahdan sonra kim yola getirir? Hâlâ da düşünmezmisiniz? |
[ 045.023 ] | ( ES ) |
(Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz? |
[ 045.023 ] | ( NQ ) |
Have you seen him who takes his own lust (vain desires) as his ilah (god), and Allah knowing (him as such), left him astray, and sealed his hearing and his heart, and put a cover on his sight. Who then will guide him after Allah? Will you not then remember? |
[ 045.024 ] | ( KK ) |
æóÞóÇáõæÇ ãóÇ åöíó ÅöáÇøó ÍóíóÇÊõäóÇ ÇáÏøõäúíóÇ äóãõæÊõ æóäóÍúíóÇ æóãóÇ íõåúáößõäóÇ ÅöáÇøó ÇáÏøóåúÑõ æóãóÇ áóåõãú ÈöÐóáößó ãöäú Úöáúãò Åöäú åõãú ÅöáÇøó íóÙõäøõæäó ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 045.024 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.024 ] | ( AY ) |
Hem (kıyâmeti inkar eden Mekke kâfirleri) şöyle dediler: Hayat ancak bizim bu dünya hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak dehir (zaman) helak eder. Hâlbuki onların buna dair, (kâinatın hareket ve hadiseleri hakkında) bir ilimleri de yoktur. Onlar sade zan peşinde koşarlar. |
[ 045.024 ] | ( EO ) |
Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ıbarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler. |
[ 045.024 ] | ( ES ) |
Hem müşrikler dediler ki: "Hayat, ancak bu dünya hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak geçen zaman yokluğa sürükler. Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, sadece böyle zannederler. |
[ 045.024 ] | ( NQ ) |
And they say: "There is nothing but our life of this world, we die and we live and nothing destroys us except Ad-Dahr (the time). And they have no knowledge of it, they only conjecture. |
[ 045.025 ] | ( KK ) |
æóÅöÐóÇ ÊõÊúáóì Úóáóíúåöãú ÂíóÇÊõäóÇ ÈóíøöäóÇÊò ãóÇ ßóÇäó ÍõÌøóÊóåõãú ÅöáÇøó Ãóäú ÞóÇáõæÇ ÇÆúÊõæÇ ÈöÂÈóÇÆöäóÇ Åöäú ßõäúÊõãú ÕóÇÏöÞöíäó ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 045.025 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.025 ] | ( AY ) |
Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, delilleri ancak şunu demekten ibaret olmuştur: “ Haydi, babalarımızı getirin, (eğer öldükten sonra dirilme var sözünde) doğru iseniz.” |
[ 045.025 ] | ( EO ) |
Karşılarında açık açık beyyineler halinde âyetlerimiz okunurken şöyle demekten başka bir tutunacakları yoktur: haydi babalarımızı getirin doğru iseniz!. |
[ 045.025 ] | ( ES ) |
Kendilerine âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman; "Eğer sözünüzde doğru iseniz atalarımızı diriltip getirin." demekten başka söylenecek hiçbir delil yoktur. |
[ 045.025 ] | ( NQ ) |
And when Our Clear Verses are recited to them, their argument is no other than that they say: "Bring back our (dead) fathers, if you are truthful!" |
[ 045.026 ] | ( KK ) |
Þõáö Çááøóåõ íõÍúíöíßõãú Ëõãøó íõãöíÊõßõãú Ëõãøó íóÌúãóÚõßõãú Åöáóì íóæúãö ÇáúÞöíóÇãóÉö áÇó ÑóíúÈó Ýöíåö æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 045.026 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.026 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm, onlara) de ki: “ Sizi Allah diriltiyor, sonra sizi O öldürecek. Sonra da sizi, vukuunda şüphe olmıyan kıyâmet günü (diriltib bir araya) toplıyacaktır.” Fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler. |
[ 045.026 ] | ( EO ) |
De ki size Allah hayat veriyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi Kıyamet gününe toplayacak ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. |
[ 045.026 ] | ( ES ) |
(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
[ 045.026 ] | ( NQ ) |
Say (to them): "Allah gives you life, then causes you to die, then He will assemble you on the Day of Resurrection about which there is no doubt. But most of mankind know not." |
[ 045.027 ] | ( KK ) |
æóáöáøóåö ãõáúßõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóíóæúãó ÊóÞõæãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ íóæúãóÆöÐò íóÎúÓóÑõ ÇáúãõÈúØöáõæäó ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 045.027 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.027 ] | ( AY ) |
Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyâmet kopacağı gün de, o bâtıl üzere bulunan kâfirler, o günde hüsrana (cehenneme) düşeceklerdir. |
[ 045.027 ] | ( EO ) |
Ve Allahındır bütün Göklerin ve Yerin mülkü, ve o gün ki saat gelecek o gün o mubtıller hep husrâna düşeceklerdir. |
[ 045.027 ] | ( ES ) |
Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır. Kıyâmetin kapacağı gün varya, işte o gün batıla sapanlar hep hüsrana düşecekler. |
[ 045.027 ] | ( NQ ) |
And to Allah belongs the kingdom of the heavens and the earth. And on the Day that the Hour will be established, on that Day the followers of falsehood (polytheists, disbelievers, worshippers of false deities, etc.) shall lose (everything). |
[ 045.028 ] | ( KK ) |
æóÊóÑóì ßõáøó ÃõãøóÉò ÌóÇËöíóÉð ßõáøõ ÃõãøóÉò ÊõÏúÚóì Åöáóì ßöÊóÇÈöåóÇ Çáúíóæúãó ÊõÌúÒóæúäó ãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 045.028 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.028 ] | ( AY ) |
Ve (Ey Resûlüm), sen her ümmeti toplanmış bir hâlde göreceksin. Her ümmet (her din sahibi) amelinin yazılı bulunduğu deftere çağrılacak. (Onlara denir ki:) Bugün o işlediğiniz amellerin cezası size verilecek. |
[ 045.028 ] | ( EO ) |
Ve her ümmeti görürsün ki diz çökmüştür, her ümmet kitabına da'vet olunuyordur, bu gün o yaptığınız amellerin cezâsı verilecek. |
[ 045.028 ] | ( ES ) |
O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağırılır, onlara: "Bugün yaptığınız amellerin cezası verilecektir. |
[ 045.028 ] | ( NQ ) |
And you will see each nation humbled to their knees (kneeling), each nation will be called to its Record (of deeds). This Day you shall be recompensed for what you used to do. |
[ 045.029 ] | ( KK ) |
åóÐóÇ ßöÊóÇÈõäóÇ íóäúØöÞõ Úóáóíúßõãú ÈöÇáúÍóÞøö ÅöäøóÇ ßõäøóÇ äóÓúÊóäÓöÎõ ãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 045.029 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.029 ] | ( AY ) |
İşte (içine amellerinizi yazdırdığımız) kitabımız! Yüzünüze karşı hakkı söyliyor; çünkü sizin taptıklarınızı hep (meleklere) yazdırıyorduk. |
[ 045.029 ] | ( EO ) |
İşte kitabımız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor, çünkü biz sizin yaptıklarınızı hep istinsah ediyorduk. |
[ 045.029 ] | ( ES ) |
İşte kitabınız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor, çünkü biz sizin yaptıklarnızı hep kaydediyorduk." (denir). |
[ 045.029 ] | ( NQ ) |
This Our Record speaks about you with truth. Verily, We were recording what you used to do (i.e. Our angels used to record your deeds). |
[ 045.030 ] | ( KK ) |
ÝóÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ÝóíõÏúÎöáõåõãú ÑóÈøõåõãú Ýöí ÑóÍúãóÊöåö Ðóáößó åõæó ÇáúÝóæúÒõ ÇáúãõÈöíäõ ﴿ ٣٠ ﴾ |
[ 045.030 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.030 ] | ( AY ) |
Fakat îman edip sâlih ameller işliyenlere gelince; Rableri onların rahmetine (cennetine) koyacaktır. İşte açık ve parlak zafer budur. |
[ 045.030 ] | ( EO ) |
İşte o iyman edip de yaraşıklı işler yapmış olan kimseler o vakıt onları rabları rahmeti içine koyacak, işte o fevzi mübîn o. |
[ 045.030 ] | ( ES ) |
İman edip iyi işler yapanlara gelince; Rableri onları rahmeti içine koyacaktır. İşte apaçık kurtuluş budur. |
[ 045.030 ] | ( NQ ) |
Then, as for those who believed (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and did righteous good deeds, their Lord will admit them to His Mercy. That will be the evident success. |
[ 045.031 ] | ( KK ) |
æóÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÃóÝóáóãú Êóßõäú ÂíóÇÊöí ÊõÊúáóì Úóáóíúßõãú ÝóÇÓúÊóßúÈóÑúÊõãú æóßõäúÊõãú ÞóæúãðÇ ãõÌúÑöãöíäó ﴿ ٣١ ﴾ |
[ 045.031 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.031 ] | ( AY ) |
Kâfir olanlara ise, (şöyle denecek): Âyetlerim size okunurken kibirleniyordunuz ve günahkâr bir toplum bulunuyordunuz, değil mi idi? |
[ 045.031 ] | ( EO ) |
Küfredenlere gelince: değilmi karşınızda benim âyetlerim okunurdu da siz kibirlenmek istedinizdi ve mücrim bir kavm idiniz? |
[ 045.031 ] | ( ES ) |
Ama kâfirlere gelince; onlara da denilir ki; "Size âyetlerim okunmadı mı? Siz büyüklük tasladınız ve günah işleyen bir kavim oldunuz değil mi? |
[ 045.031 ] | ( NQ ) |
But as for those who disbelieved (it will be said to them): "Were not Our Verses recited to you? But you were proud, and you were a people who were Mujrimun (polytheists, disbelievers, sinners, criminals)." |
[ 045.032 ] | ( KK ) |
æóÅöÐóÇ Þöíáó Åöäøó æóÚúÏó Çááøóåö ÍóÞøñ æóÇáÓøóÇÚóÉõ áÇó ÑóíúÈó ÝöíåóÇ ÞõáúÊõãú ãóÇ äóÏúÑöí ãóÇ ÇáÓøóÇÚóÉõ Åöäú äóÙõäøõ ÅöáÇøó ÙóäøðÇ æóãóÇ äóÍúäõ ÈöãõÓúÊóíúÞöäöíäó ﴿ ٣٢ ﴾ |
[ 045.032 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.032 ] | ( AY ) |
Hem (size ey kâfirler): “ Allah’ın (ölüleri dirilteceğine dair) vaadi hakdır ve kıyâmetin kopmasında şüphe yoktur.” denildiğinde, demiştiniz ki: Bilmiyoruz, kıyâmetin kopması nedir? Ancak bir zandan ibaret olduğuna kaniyiz ve biz yakinen inananlar değiliz. |
[ 045.032 ] | ( EO ) |
Hem Allahın va'dı haktır ve o saatın geleceğinde şübhe yoktur denildiğinde demiştiniz ki: bilmiyoruz saat nedir? Yalnız bir zandır zannediyoruz fakat biz yakîn edinmiş değiliz. |
[ 045.032 ] | ( ES ) |
Allah'ın vaadi gerçektir. "O kıyâmetin geleceğinde şüphe yoktur." denildiğinde "Kıyamet nedir bilmiyoruz." Yalnız bir zandan ibârettir sanıyoruz. Fakat bu hususta kesin bir bilgimiz yok." derdiniz. |
[ 045.032 ] | ( NQ ) |
And when it was said: "Verily! Allah's Promise is the truth, and there is no doubt about the coming of the Hour," you said; "We know not what is the Hour, we do not think it but as a conjecture, and we have no firm convincing belief (therein)." |
[ 045.033 ] | ( KK ) |
æóÈóÏóÇ áóåõãú ÓóíøöÆóÇÊõ ãóÇ ÚóãöáõæÇ æóÍóÇÞó Èöåöãú ãóÇ ßóÇäõæÇ Èöåö íóÓúÊóåúÒöÆõæä ﴿ ٣٣ ﴾ |
[ 045.033 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.033 ] | ( AY ) |
Derken yaptıkları amellerin kötülükleri onlara zahir olmuş ve alay edip durdukları şeyin cezası (olan azap) kendilerini kuşatıvermiştir. |
[ 045.033 ] | ( EO ) |
Derken onlara yaptıkları amellerin kötülüklerini yüz göstermiş ve o istihza edip durdukları şey kendilerini kuşatıvermiştir. |
[ 045.033 ] | ( ES ) |
Derken yaptıkları amellerin kötülüğü gözlerinin önüne serildi, alay edip durdukları şey onları kuşatıverdi. |
[ 045.033 ] | ( NQ ) |
And the evil of what they did will appear to them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at! |
[ 045.034 ] | ( KK ) |
æóÞöíáó Çáúíóæúãó äóäúÓóÇßõãú ßóãóÇ äóÓöíÊõãú áöÞóÇÁó íóæúãößõãú åóÐóÇ æóãóÃúæóÇßõãõ ÇáäøóÇÑõ æóãóÇ áóßõãú ãöäú äóÇÕöÑöíäó ﴿ ٣٤ ﴾ |
[ 045.034 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.034 ] | ( AY ) |
Ve (onlara şöyle) denir: “ Siz bu gününüze kavuşmayı unutmuş olduğunuz gibi, biz de bugün sizi unutacağız, (sizi ateşte bırakacağız). Yeriniz ateştir ve size yardımcılardan hiç bir kimse yoktur. |
[ 045.034 ] | ( EO ) |
Ve denilmiştir ki bu gün biz sizi sizin bu gününüzün geleceğini unuttuğunuz gibi unutacağız, yatağınız ateştir ve sizin için yardımcılardan bir eser de yoktur. |
[ 045.034 ] | ( ES ) |
O gün kâfirlere şöyle denilir; "Siz, dünyada bugüne kavuşmayı nasıl unuttuysanız, biz de bugün sizi öylece unutacağız. Yeriniz ateştir ve sizin için yardımcılardan bir kimse de yoktur." |
[ 045.034 ] | ( NQ ) |
And it will be said: "This Day We will forget you as you forgot the Meeting of this Day of yours. And your abode is the Fire, and there is none to help you." |
[ 045.035 ] | ( KK ) |
Ðóáößõãú ÈöÃóäøóßõãõ ÇÊøóÎóÐúÊõãú ÂíóÇÊö Çááøóåö åõÒõæðÇ æóÛóÑøóÊúßõãõ ÇáúÍóíóÇÉõ ÇáÏøõäúíóÇ ÝóÇáúíóæúãó áÇó íõÎúÑóÌõæäó ãöäúåóÇ æóáÇó åõãú íõÓúÊóÚúÊóÈõæäó ﴿ ٣٥ ﴾ |
[ 045.035 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.035 ] | ( AY ) |
Size bu cezanın sebebi şu: Çünkü siz Allah’ın âyetlerini eğlenceye aldınız ve dünya hayatı sizi aldattı. Onun için, bugün ateşten çıkarılmazlar ve kendilerinden (Allah’ı razı kılacak) bir özür de kabul edilmez. |
[ 045.035 ] | ( EO ) |
Bunun sebebi, çünkü siz Allahın âyetlerini eğlence yerine tuttunuz ve Dünya hayat sizi mağrur etti, onun için bu gün ateşten çıkarılmazlar ve kendilerinden tarzıye de kabul edilmez. |
[ 045.035 ] | ( ES ) |
Bunun sebebi şudur; Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bugün onlar, ateşten çıkarılmayacaklar ve kendilerinden özür dilemeleri de kabul edilmeyecektir. |
[ 045.035 ] | ( NQ ) |
This, because you took the revelations of Allah (this Qur'an) in mockery, and the life of the world deceived you. So this Day, they shall not be taken out from there (Hell), nor shall they be Yusta'tabun (i.e. they shall not return to the worldly life, so that they repent to Allah, and beg His Pardon for their sins). |
[ 045.036 ] | ( KK ) |
Ýóáöáøóåö ÇáúÍóãúÏõ ÑóÈøö ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÑóÈøö ÇáúÃóÑúÖö ÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٣٦ ﴾ |
[ 045.036 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.036 ] | ( AY ) |
O hâlde bütün hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi, alemlerin Rabbi olan Allah’ındır. |
[ 045.036 ] | ( EO ) |
Binâenaleyh hamd, Allahın, o Göklerin rabbı, Yerin de rabbı rabbil'âlemînin. |
[ 045.036 ] | ( ES ) |
Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. |
[ 045.036 ] | ( NQ ) |
So all the praises and thanks are to Allah, the Lord of the heavens and the Lord of the earth, and the Lord of the 'Alamin(mankind, jinns and all that exists). |
[ 045.037 ] | ( KK ) |
æóáóåõ ÇáúßöÈúÑöíóÇÁõ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٣٧ ﴾ |
[ 045.037 ] | ( MŞ ) |
|
[ 045.037 ] | ( AY ) |
Göklerde ve yerde azamet O’nundur. O, Azîz’dir = her şeye galibdir. Hakîm’dir = hikmet sahibidir. |
[ 045.037 ] | ( EO ) |
Ve Göklerde, Yerde büyüklük onun, o öyle azîz, öyle hakîm. |
[ 045.037 ] | ( ES ) |
Göklerde ve yerde büyüklük ve hâkimiyet O'nundur. O, Aziz'dir (herşeye galiptir); Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
[ 045.037 ] | ( NQ ) |
And His (Alone) is the Majesty in the heavens and the earth, and He is the All-Mighty, the All-Wise. |