MÜMİN SURESİ

[ 040.001 ] ( KK )

Íã ﴿ ١ ﴾

[ 040.001 ] ( MŞ )

 

[ 040.001 ] ( AY )

Hâ, Mîm.

[ 040.001 ] ( EO )

Hâ Mîm.

[ 040.001 ] ( ES )

Hâ Mîm.

[ 040.001 ] ( NQ )

Ha-Mim.
[These letters are one of the miracles of the Qur'an, and none but Allah (Alone) knows their meanings].

[ 040.002 ] ( KK )

ÊóäÒöíáõ ÇáúßöÊóÇÈö ãöäó Çááøóåö ÇáúÚóÒöíÒö ÇáúÚóáöíãö ﴿ ٢ ﴾

[ 040.002 ] ( MŞ )

 

[ 040.002 ] ( AY )

Bu Kitap’ın indirilişi azîz, alîm olan Allah’dandır;

[ 040.002 ] ( EO )

İndirilişi bu kitabın Allahdan, o azîz, alîm.

[ 040.002 ] ( ES )

Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.

[ 040.002 ] ( NQ )

The revelation of the Book (this Qur'an) is from Allah the All-Mighty, the All-Knower.

[ 040.003 ] ( KK )

ÛóÇÝöÑö ÇáÐøóäúÈö æóÞóÇÈöáö ÇáÊøóæúÈö ÔóÏöíÏö ÇáúÚöÞóÇÈö Ðöí ÇáØøóæúáö áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó Åöáóíúåö ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٣ ﴾

[ 040.003 ] ( MŞ )

 

[ 040.003 ] ( AY )

O günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan ihsan sahibi Allah’dandır ki, O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur; dönüş ancak O’nadır.

[ 040.003 ] ( EO )

O günah bağışlayıcı ve tevbe kabul edici ıkabı şiddetli, fadıl sahibi Allahdandır ki ondan başka tapılacak yok, hem onadır dönüm.

[ 040.003 ] ( ES )

O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O'nadır.

[ 040.003 ] ( NQ )

The Forgiver of sin, the Acceptor of repentance, the Severe in punishment, the Bestower (of favours), La ilaha illa Huwa(none has the right to be worshipped but He), to Him is the final return.

[ 040.004 ] ( KK )

ãóÇ íõÌóÇÏöáõ Ýöí ÂíóÇÊö Çááøóåö ÅöáÇøó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÝóáÇó íóÛúÑõÑúßó ÊóÞóáøõÈõåõãú Ýöí ÇáúÈöáÇóÏö ﴿ ٤ ﴾

[ 040.004 ] ( MŞ )

 

[ 040.004 ] ( AY )

Allah’ın âyetlerinde, ancak inkârcı kâfirler mücâdele eder. (Ey Resûlüm), şimdi onların (ticaret için) şehirler arası dönüp dolaşmaları seni aldatmasın (işlerinin sonu azabdır).

[ 040.004 ] ( EO )

Allahın âyetlerinde ancak nankörlük eden kâfirler mücadele eder. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.

[ 040.004 ] ( ES )

Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.

[ 040.004 ] ( NQ )

None disputes in the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of Allah but those who disbelieve. So let not their ability of going about here and there through the land (for their purposes) deceive you [O Muhammad , their ultimate end will be the Fire of Hell]!

[ 040.005 ] ( KK )

ßóÐøóÈóÊú ÞóÈúáóåõãú Þóæúãõ äõæÍò æóÇáúÃóÍúÒóÇÈõ ãöäú ÈóÚúÏöåöãú æóåóãøóÊú ßõáøõ ÃõãøóÉò ÈöÑóÓõæáöåöãú áöíóÃúÎõÐõæåõ æóÌóÇÏóáõæÇ ÈöÇáúÈóÇØöáö áöíõÏúÍöÖõæÇ Èöåö ÇáúÍóÞøó ÝóÃóÎóÐúÊõåõãú ÝóßóíúÝó ßóÇäó ÚöÞóÇÈö ﴿ ٥ ﴾

[ 040.005 ] ( MŞ )

 

[ 040.005 ] ( AY )

Senin kavminden önce Nûh kavmi, Nûh kavminin arkasından da peygamberlerine karşı birleşen kâfirler tekzib etmişlerdi ve her ümmet kendilerinin peygamberini yakalayıp öldürmek kasdinde bulundu. Hakkı bâtıl ile yok etmek için boşuna mücâdele ettiler. Nihâyet ben de onları (azabımla) yakalayıverdim. Bak, nasıl oldu azabım!...

[ 040.005 ] ( EO )

Onlardan evvel Nuhun kavmı arkalarından da Ahzab tekzib etmişlerdi ve her ümmet kendi Resullerini yakalamak kasdinde bulundu ve hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler de ben onları tuttum alıverdim o vakıt nasıl oldu ıkabım?

[ 040.005 ] ( ES )

Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu?

[ 040.005 ] ( NQ )

The people of Nuh (Noah) and the confederates after them denied (their Messengers) before these, and every (disbelieving) nation plotted against their Messenger to seize him, and disputed by means of falsehood to refute therewith the truth. So I seized them (with punishment), and how (terrible) was My punishment!

[ 040.006 ] ( KK )

æóßóÐóáößó ÍóÞøóÊú ßóáöãóÉõ ÑóÈøößó Úóáóì ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ Ãóäøóåõãú ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáäøóÇÑö ﴿ ٦ ﴾

[ 040.006 ] ( MŞ )

 

[ 040.006 ] ( AY )

İşte peygamberleri tekzib edenlere, Rabbinin azap vaadi böylece vacib oldu. Onlar cehennemliktirler.

[ 040.006 ] ( EO )

Ve işte o nankörlük eden kâfirlere rabbının kelimesi öyle hakk oldu, onlar nâra yanacaklar.

[ 040.006 ] ( ES )

İşte o nankörlük eden kâfirlere Rabbinin (azab) sözü öyle hak oldu. Onlar, mutlaka cehennemliktirler.

[ 040.006 ] ( NQ )

Thus has the Word of your Lord been justified against those who disbelieved, that they will be the dwellers of the Fire.

[ 040.007 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íóÍúãöáõæäó ÇáúÚóÑúÔó æóãóäú Íóæúáóåõ íõÓóÈøöÍõæäó ÈöÍóãúÏö ÑóÈøöåöãú æóíõÄúãöäõæäó Èöåö æóíóÓúÊóÛúÝöÑõæäó áöáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÑóÈøóäóÇ æóÓöÚúÊó ßõáøó ÔóíúÁò ÑóÍúãóÉð æóÚöáúãðÇ ÝóÇÛúÝöÑú áöáøóÐöíäó ÊóÇÈõæÇ æóÇÊøóÈóÚõæÇ ÓóÈöíáóßó æóÞöåöãú ÚóÐóÇÈó ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٧ ﴾

[ 040.007 ] ( MŞ )

 

[ 040.007 ] ( AY )

Arş’ı yüklenen melekler ve onun etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na îman ederler ve îman eden kimseler için de şöyle mağfiret dilerler: “ Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tevbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru.

[ 040.007 ] ( EO )

Arşı hâmil olanlar ve onun etrafındakiler rablarının hamdiyle tesbih ve ona iyman ederler, ve iyman etmişler için de şöyle bir mağrifet dilerler: ya rabbenâ rahmet ve ılim her şey'e geniş, hemen mağrifet buyur onlara o tevbe edip yoluna uyanlara ve koru onları o cahîm azâbından.

[ 040.007 ] ( ES )

Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: «Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru.»

[ 040.007 ] ( NQ )

Those (angels) who bear the Throne (of Allah) and those around it glorify the praises of their Lord, and believe in Him, and ask forgiveness for those who believe (in the Oneness of Allah) (saying): "Our Lord! You comprehend all things in mercy and knowledge, so forgive those who repent and follow Your Way, and save them from the torment of the blazing Fire!

[ 040.008 ] ( KK )

ÑóÈøóäóÇ æóÃóÏúÎöáúåõãú ÌóäøóÇÊö ÚóÏúäò ÇáøóÊöí æóÚóÏúÊóåõã æóãóäú ÕóáóÍó ãöäú ÂÈóÇÆöåöãú æóÃóÒúæóÇÌöåöãú æóÐõÑøöíøóÇÊöåöãú Åöäøóßó ÃóäúÊó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٨ ﴾

[ 040.008 ] ( MŞ )

 

[ 040.008 ] ( AY )

Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden Sâlih olanları, kendilerine va’d ettiğin Adn cennet’lerine koy. Şüphesiz sen Azîz’sin= her şeye galibsin, Hakîm’sin= hükmünde hikmet sahibisin.

[ 040.008 ] ( EO )

Ya rabbenâ hem koy onları o kendilerine va'd buyurduğun adin Cennetlerine, atalarından ve zevcelerinden ve zürriyyetlerinden salâhı olanları da, şübhesiz sen o azîz, hakîmsin sen.

[ 040.008 ] ( ES )

«Ey Rabbimiz! Hem onları, hem onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden iyi olanları kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy. Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin.»

[ 040.008 ] ( NQ )

Our Lord! And make them enter the 'Adn (Eden) Paradise (everlasting Gardens) which you have promised them, and to the righteous among their fathers, their wives, and their offspring! Verily, You are the All-Mighty, the All-Wise.
 

[ 040.009 ] ( KK )

æóÞöåöãõ ÇáÓøóíøöÆóÇÊö æóãóäú ÊóÞö ÇáÓøóíøöÆóÇÊö íóæúãóÆöÐò ÝóÞóÏú ÑóÍöãúÊóåõ æóÐóáößó åõæó ÇáúÝóæúÒõ ÇáúÚóÙöíãõ ﴿ ٩ ﴾

[ 040.009 ] ( MŞ )

 

[ 040.009 ] ( AY )

Bir de onları fenalıklardan (ateş azabından) koru. Sen kimi fenalıklardan korursan, muhakkak onu, kıyâmet günü bağışlamışsındır.” İşte bu, en büyük kurtuluştur.

[ 040.009 ] ( EO )

Ve onları fenalıklardan koru sen her kimi fenalıklardan korursan o gün muhakkak onu rahmetinle yarlıgamışındır, işte asıl fevzi azîm de odur.

[ 040.009 ] ( ES )

«Onları fenalıklardan koru. Sen her kimi fenalıklardan korursan, o gün muhakkak onu rahmetinle yarlığamışsındır. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.»

[ 040.009 ] ( NQ )

And save them from (the punishment, because of what they did of) the sins, and whomsoever You save from (the punishment, because of what they did of) the sins (i.e. excuse them) that Day, him verily, You have taken into mercy." And that is the supreme success.

[ 040.010 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ íõäóÇÏóæúäó áóãóÞúÊõ Çááøóåö ÃóßúÈóÑõ ãöäú ãóÞúÊößõãú ÃóäúÝõÓóßõãú ÅöÐú ÊõÏúÚóæúäó Åöáóì ÇáúÇöíãóÇäö ÝóÊóßúÝõÑõæäó ﴿ ١٠ ﴾

[ 040.010 ] ( MŞ )

 

[ 040.010 ] ( AY )

O kâfir olanlara (cehenneme girişlerinden sonra melekler tarafından) şöyle çağrılacaktır:” - Muhakkak ki Allah’ın buğzu, sizin nefsinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz, (dünyada iken) imana davet olunuyordunuz da, küfürde israr ediyordunuz.”

[ 040.010 ] ( EO )

O küfredenlere muhakkak şöyle bağırılacaktır: elbette Allahın buğzu sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyük, zira siz iymana da'vet olunuyordunuz da küfrediyordunuz.

[ 040.010 ] ( ES )

O kâfirlere mutlaka şöyle bağırılacaktır: «Elbette Allah'ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz.»

[ 040.010 ] ( NQ )

Those who disbelieve will be addressed (at the time of entering into the Fire): "Allah's aversion was greater towards you (in the worldly life when you used to reject the Faith) than your aversion towards one another (now in the Fire of Hell, as you are now enemies to one another), when you were called to the Faith but you used to refuse."

[ 040.011 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ ÑóÈøóäóÇ ÃóãóÊøóäóÇ ÇËúäóÊóíúäö æóÃóÍúíóíúÊóäóÇ ÇËúäóÊóíúäö ÝóÇÚúÊóÑóÝúäóÇ ÈöÐõäõæÈöäóÇ Ýóåóáú Åöáóì ÎõÑõæÌò ãöäú ÓóÈöíáò ﴿ ١١ ﴾

[ 040.011 ] ( MŞ )

 

[ 040.011 ] ( AY )

(Cehennemde olan kâfirler) şöyle diyecekler: “ Ey Rabbimiz! Bizi (biri dünya hayatının sonunda, diğeri kabirde dirildikten sonra olmak üzere) iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık; fakat var mı (dönüp dünyaya) çıkmağa bir yol?”

[ 040.011 ] ( EO )

Diyecekler ki ya rab! Bizi iki öldürdün iki de dirilttin şimdi günahlarımızı anladık fakat var mı çıkmaya bir yol?

[ 040.011 ] ( ES )

Kâfirler diyecekler ki: «Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?»

[ 040.011 ] ( NQ )

They will say: "Our Lord! You have made us to die twice (i.e. we were dead in the loins of our fathers and dead after our deaths in this world), and You have given us life twice (i.e. life when we were born and life when we are Resurrected)! Now we confess our sins, then is there any way to get out (of the Fire)?"

[ 040.012 ] ( KK )

Ðóáößõãú ÈöÃóäøóåõ ÅöÐóÇ ÏõÚöíó Çááøóåõ æóÍúÏóåõ ßóÝóÑúÊõãú æóÅöäú íõÔúÑóßú Èöåö ÊõÄúãöäõæÇ ÝóÇáúÍõßúãõ áöáøóåö ÇáúÚóáöíøö ÇáúßóÈöíÑö ﴿ ١٢ ﴾

[ 040.012 ] ( MŞ )

 

[ 040.012 ] ( AY )

Bu (azap size) şundan dolayıdır ki, Allah birdir denildiği zaman, inkâr ettiniz. Fakat O’na ortak koşulunca îman ediyordunuz. Artık hüküm, her şeyden yüce ve büyük olan Allah’ındır.

[ 040.012 ] ( EO )

İşte bu size şu yüzdendir ki bir olarak Allaha çağırıldığında küfrettiniz ona şirk koşulunca ise iyman ediyordunuz, işte huküm o ulu, o büyük Allahın.

[ 040.012 ] ( ES )

(Onlara şöyle cevap verilir): «Bu azab size şu sebeptendir: Siz tek Allah'a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. Ama O'na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve büyük Allah'ındır.»

[ 040.012 ] ( NQ )

(It will be said): "This is because, when Allah Alone was invoked (in worship, etc.) you disbelieved, but when partners were joined to Him, you believed! So the judgement is only with Allah, the Most High, the Most Great!"

[ 040.013 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí íõÑöíßõãú ÂíóÇÊöåö æóíõäóÒøöáõ áóßõãú ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ÑöÒúÞðÇ æóãóÇ íóÊóÐóßøóÑõ ÅöáÇøó ãóäú íõäöíÈõ ﴿ ١٣ ﴾

[ 040.013 ] ( MŞ )

 

[ 040.013 ] ( AY )

O’dur ki, size (kudret ve azametine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor, sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indiriyor. Fakat ancak küfürden dönen (Allah’ın alâmetlerinden ibret alır ve gerçeği) anlar.

[ 040.013 ] ( EO )

Odur ki size âyetlerini gösteriyor ve sizin için Semâdan bir rızık indiriyor, fakat ancak gönül veren anlar.

[ 040.013 ] ( ES )

Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O'dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.

[ 040.013 ] ( NQ )

It is He, Who shows you His Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) and sends down (rain with which grows) provision for you from the sky. And none remembers but those who turn (to Allah) in obedience and in repentance (by begging His Pardon and by worshipping and obeying Him Alone and none else).

[ 040.014 ] ( KK )

ÝóÇÏúÚõæÇ Çááøóåó ãõÎúáöÕöíäó áóåõ ÇáÏøöíäó æóáóæú ßóÑöåó ÇáúßóÇÝöÑõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 040.014 ] ( MŞ )

 

[ 040.014 ] ( AY )

O hâlde siz, Allah’a ibâdeti hâlis kılarak hep O’na itâat edin, varsın kâfirler hoşlanmasınlar.

[ 040.014 ] ( EO )

O halde siz, dini Allah için halıs kılarak hep ona çağırın isterse kâfirler hoşlanmasınlar.

[ 040.014 ] ( ES )

O halde siz, dini Allah için halis kılarak hep O'na yalvarın. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar.

[ 040.014 ] ( NQ )

So, call you (O Muhammad and the believers) upon (or invoke) Allah making (your) worship pure for Him (Alone) (by worshipping none but Him and by doing religious deeds sincerely for Allah's sake only and not to show-off and not to set up rivals with Him in worship). However much the disbelievers (in the Oneness of Allah) may hate (it).

[ 040.015 ] ( KK )

ÑóÝöíÚõ ÇáÏøóÑóÌóÇÊö Ðõæ ÇáúÚóÑúÔö íõáúÞöí ÇáÑøõæÍó ãöäú ÃóãúÑöåö Úóáóì ãóäú íóÔóÇÁõ ãöäú ÚöÈóÇÏöåö áöíõäúÐöÑó íóæúãó ÇáÊøóáÇóÞö ﴿ ١٥ ﴾

[ 040.015 ] ( MŞ )

 

[ 040.015 ] ( AY )

O dereceleri yükselten arşın sahibi (Allah, mahlûkatın birbirine kavuşacağı) kıyâmet gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine (Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü ves-selâm’a), kendi emrinden vahy indiriyor.

[ 040.015 ] ( EO )

O dereceleri yüksek, Arşın sahibi telâkıy gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine ruh indiriyor.

[ 040.015 ] ( ES )

O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden ruh (melek) indiriyor.

[ 040.015 ] ( NQ )

(He is Allah) Owner of High Ranks and Degrees, the Owner of the Throne. He sends the Inspiration by His Command to any of His slaves He wills, that he (the person who receives inspiration) may warn (men) of the Day of Mutual Meeting (i.e. The Day of Resurrection).

[ 040.016 ] ( KK )

íóæúãó åõãú ÈóÇÑöÒõæäó áÇó íóÎúÝóì Úóáóì Çááøóåö ãöäúåõãú ÔóíúÁñ áöãóäö Çáúãõáúßõ Çáúíóæúãó áöáøóåö ÇáúæóÇÍöÏö ÇáúÞóåøóÇÑö ﴿ ١٦ ﴾

[ 040.016 ] ( MŞ )

 

[ 040.016 ] ( AY )

O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar. Onların hal ve amellerinden hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz. (Allah şöyle buyurur): “ Kimin mülk bugün?” (Hiç kimse buna cevab veremez, yine Allah buyurur): “ Kahhar= herşeye galib olan (eşsiz) tek Allah’ındır.”

[ 040.016 ] ( EO )

O günün ki onlar meydana fırlarlar, kendilerinden hiç bir şey Allaha karşı gizlenmez, kimin mülk bu gün o vahıd, kahhar Allahın.

[ 040.016 ] ( ES )

O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz. «Bugün mülk kimindir?» (diye sorulur. Cevaben): «Tek ve kahhar olan Allah'ındır.» (denir).

[ 040.016 ] ( NQ )

The Day when they will (all) come out, nothing of them will be hidden from Allah. Whose is the kingdom this Day? (Allah Himself will reply to His Question): It is Allah's the One, the Irresistible!

[ 040.017 ] ( KK )

Çóáúíóæúãó ÊõÌúÒóì ßõáøõ äóÝúÓò ÈöãóÇ ßóÓóÈóÊú áÇó Ùõáúãó Çáúíóæúãó Åöäøó Çááøóåó ÓóÑöíÚõ ÇáúÍöÓóÇÈö ﴿ ١٧ ﴾

[ 040.017 ] ( MŞ )

 

[ 040.017 ] ( AY )

Bugün (Âhirette) herkes kazandığı ile cezalanacaktır. Zulüm yok bugün... Şübhesiz ki Allah hesabı çok çabuk görendir.

[ 040.017 ] ( EO )

Bu gün her nefis kazandığı ile cezalanacak, zulüm yok bu gün, şübhesiz ki Allahın hisabı serî'dir.

[ 040.017 ] ( ES )

Bugün her nefis kazandığı ile cezalanacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

[ 040.017 ] ( NQ )

This Day shall every person be recompensed for what he earned. No injustice (shall be done to anybody). Truly, Allah is Swift in reckoning.

[ 040.018 ] ( KK )

æóÃóäúÐöÑúåõãú íóæúãó ÇáúÂÒöÝóÉö ÅöÐö ÇáúÞõáõæÈõ áóÏóì ÇáúÍóäóÇÌöÑö ßóÇÙöãöíäó ãóÇ áöáÙøóÇáöãöíäó ãöäú Íóãöíãò æóáÇó ÔóÝöíÚò íõØóÇÚõ ﴿ ١٨ ﴾

[ 040.018 ] ( MŞ )

 

[ 040.018 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, o müşrikleri gelmesi yakın) kıyâmet günü ile korkut. O vakit kalpler, hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Kâfirlerin ne bir yakını var, ne de şefaatı makbul bir şefaatçisi...

[ 040.018 ] ( EO )

Hem haber ver onlara o yaklaşan felâket gününü: o dem ki yürekler gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar: zalimler için: ne ısınacak bir hısım vardır, ne dinlenecek bir şefi.

[ 040.018 ] ( ES )

Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.

[ 040.018 ] ( NQ )

And warn them (O Muhammad ) of the Day that is drawing near (i.e. the Day of Resurrection), when the hearts will be choking the throats, and they can neither return them (hearts) to their chests nor can they throw them out. There will be no friend, nor an intercessor for the Zalimun (polytheists and wrong-doers, etc.), who could be given heed to.

[ 040.019 ] ( KK )

íóÚúáóãõ ÎóÇÆöäóÉó ÇáúÃóÚúíõäö æóãóÇ ÊõÎúÝöí ÇáÕøõÏõæÑõ ﴿ ١٩ ﴾

[ 040.019 ] ( MŞ )

 

[ 040.019 ] ( AY )

Allah, gözlerin hâin bakışını da bilir, kalplerin gizlediğini de...

[ 040.019 ] ( EO )

Gözlerin hâin bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.

[ 040.019 ] ( ES )

Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.

[ 040.019 ] ( NQ )

Allah knows the fraud of the eyes, and all that the breasts conceal.

[ 040.020 ] ( KK )

æóÇááøóåõ íóÞúÖöí ÈöÇáúÍóÞøö æóÇáøóÐöíäó íóÏúÚõæäó ãöäú Ïõæäöåö áÇó íóÞúÖõæäó ÈöÔóíúÁò Åöäøó Çááøóåó åõæó ÇáÓøóãöíÚõ ÇáúÈóÕöíÑõ ﴿ ٢٠ ﴾

[ 040.020 ] ( MŞ )

 

[ 040.020 ] ( AY )

Allah, hak ve adaleti yerine getirir. O kâfirlerin, Allah’dan başka ibâdet ettikleri (putlar) ise, hiç bir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah, Semî’dir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= bütün yaptıklarını görendir.

[ 040.020 ] ( EO )

Allah hakkı yerine getirir, onların ondan başka yalvardıkları ise hiç bir şeyi yerine getiremezler, çünkü Allahdır hakkıyle işiten gören.

[ 040.020 ] ( ES )

Allah hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.

[ 040.020 ] ( NQ )

And Allah judges with truth, while those to whom they invoke besides Him, cannot judge anything. Certainly, Allah! He is the All-Hearer, the All-Seer.

[ 040.021 ] ( KK )

Ãóæó áóãú íóÓöíÑõæÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóíóäúÙõÑõæÇ ßóíúÝó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáøóÐöíäó ßóÇäõæÇ ãöäú ÞóÈúáöåöãú ßóÇäõæÇ åõãú ÃóÔóÏøó ãöäúåõãú ÞõæøóÉð æóÂËóÇÑðÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóÃóÎóÐóåõãõ Çááøóåõ ÈöÐõäõæÈöåöãú æóãóÇ ßóÇäó áóåõãú ãöäó Çááøóåö ãöäú æóÇÞò ﴿ ٢١ ﴾

[ 040.021 ] ( MŞ )

 

[ 040.021 ] ( AY )

O kâfirler, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar hem kuvvet, hem de eserleri bakımından yeryüzünde kendilerinden çok daha üstündüler. Böyle iken Allah onları günahları yüzünden helâk etti. Kendilerini Allah’ın azabından bir koruyan da olmadı.

[ 040.021 ] ( EO )

Yer yüzünde bir gezmediler de mi? Baksalar a kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha çetin idiler, öyle iken Allah onları günahlariyle tuttu alıverdi ve kendilerine Allahdan bir koruyucu bulunmadı.

[ 040.021 ] ( ES )

Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler. Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah'ın azabından koruyacak biri bulunmadı.

[ 040.021 ] ( NQ )

Have they not travelled in the land and seen what was the end of those who were before them? They were superior to them in strength, and in the traces (which they left) in the land. But Allah seized them with punishment for their sins. And none had they to protect them from Allah.

[ 040.022 ] ( KK )

Ðóáößó ÈöÃóäøóåõãú ßóÇäóÊú ÊóÃúÊöíåöãú ÑõÓõáõåõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÝóßóÝóÑõæÇ ÝóÃóÎóÐóåõãõ Çááøóåõ Åöäøóåõ Þóæöíøñ ÔóÏöíÏõ ÇáúÚöÞóÇÈö ﴿ ٢٢ ﴾

[ 040.022 ] ( MŞ )

 

[ 040.022 ] ( AY )

Dünyadaki azabın sebebi şu: Çünkü onlara peygamberleri mûcizelerle geliyorlardı da, (onları) inkâr ettiler. Allah da onları (azabı ile) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, çok kuvvetlidir, azabı şiddetlidir.

[ 040.022 ] ( EO )

O, şundan idi ki onlara Resulleri beyyinelerle geliyorlardı da küfrettiler, Allah da tuttu kendilerini alıverdi, çünkü onun kuvveti çok, ıkabı şiddetlidir.

[ 040.022 ] ( ES )

O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü O'nun kuvveti çok, azabı şiddetlidir.

[ 040.022 ] ( NQ )

That was because there came to them their Messengers with clear evidences, proofs and signs but they disbelieved (in them). So Allah seized them with punishment. Verily, He is All-Strong, Severe in punishment.

[ 040.023 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ ãõæÓóì ÈöÂíóÇÊöäóÇ æóÓõáúØóÇäò ãõÈöíäò ﴿ ٢٣ ﴾

[ 040.023 ] ( MŞ )

 

[ 040.023 ] ( AY )

Şüphesiz biz, Mûsa’yı mûcizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik:

[ 040.023 ] ( EO )

Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle ve açık bir bürhan ile gönderdik.

[ 040.023 ] ( ES )

Andolsun Musa'yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.

[ 040.023 ] ( NQ )

And indeed We sent Musa (Moses) with Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), and a manifest authority,

[ 040.024 ] ( KK )

Åöáóì ÝöÑúÚóæúäó æóåóÇãóÇäó æóÞóÇÑõæäó ÝóÞóÇáõæÇ ÓóÇÍöÑñ ßóÐøóÇÈñ ﴿ ٢٤ ﴾

[ 040.024 ] ( MŞ )

 

[ 040.024 ] ( AY )

Fir'avun’a (veziri) Hâmân’a ve Karûn’a...Onlar (Mûsa için şöyle) dediler: “ Bu bir sihirbazdır, yalancıdır.”

[ 040.024 ] ( EO )

Fir'avne ve Hâmâne ve Karuna da dediler ki: bir sihirbaz, bir yalancı.

[ 040.024 ] ( ES )

Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: «Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır» dediler.

[ 040.024 ] ( NQ )

To Fir'aun (Pharaoh), Haman and Qarun (Korah), but they called (him): "A sorcerer, a liar!"

[ 040.025 ] ( KK )

ÝóáóãøóÇ ÌóÇÁóåõãú ÈöÇáúÍóÞøö ãöäú ÚöäúÏöäóÇ ÞóÇáõæÇ ÇÞúÊõáõæÇ ÃóÈúäóÇÁó ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ãóÚóåõ æóÇÓúÊóÍúíõæÇ äöÓóÇÁóåõãú æóãóÇ ßóíúÏõ ÇáúßóÇÝöÑöíäó ÅöáÇøó Ýöí ÖóáÇóáò ﴿ ٢٥ ﴾

[ 040.025 ] ( MŞ )

 

[ 040.025 ] ( AY )

Bunun üzerine Mûsa, tarafımızdan onlara hakkı (kitabı) getirince de şöyle dediler: “ Mûsa ile beraber îman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını ise diri bırakın.” Fakat kâfirlerin hilesi ancak yok olmağa mahkûmdur.

[ 040.025 ] ( EO )

Bunun üzerine kendilerine tarafımızdan hakkı getiriverince de onunla beraber iyman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun dediler, kâfirlerin düzeni de hep dalâl içinde.

[ 040.025 ] ( ES )

Bunun üzerine Musa, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince de: «Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun.» dediler. Fakat o kâfirlerin tuzağı da hep boşa çıkmaktadır.

[ 040.025 ] ( NQ )

Then, when he brought them the Truth from Us, they said: "Kill the sons of those who believe with him and let their women live", but the plots of disbelievers are nothing but errors!

[ 040.026 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÝöÑúÚóæúäõ ÐóÑõæäöí ÃóÞúÊõáú ãõæÓóì æóáúíóÏúÚõ ÑóÈøóåõ Åöäøöí ÃóÎóÇÝõ Ãóäú íõÈóÏøöáó Ïöíäóßõãú Ãóæú Ãóäú íõÙúåöÑó Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÇáúÝóÓóÇÏó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 040.026 ] ( MŞ )

 

[ 040.026 ] ( AY )

Fir'avun dedi ki: “ Bırakın beni, Mûsa’yı öldüreyim de, o, Rabbine dua etsin. Çünkü ben, onun, dininizi değiştirmesinden, yahut yeryüzünde bir fesad çıkarmasından korkuyorum.”.

[ 040.026 ] ( EO )

Bir de Fir'avn: bırakın beni, dedi: öldüreyim Musâyı da o rabbına duâ etsin, zira ben onun dininizi değiştirmesinden ve yâhud Arzda bir fesad çıkarmasından korkuyorum.

[ 040.026 ] ( ES )

Bir de Firavun: «Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum» dedi.

[ 040.026 ] ( NQ )

Fir'aun (Pharaoh) said: "Leave me to kill Musa (Moses), and let him call his Lord (to stop me from killing him)! I fear that he may change your religion, or that he may cause mischief to appear in the land!"

[ 040.027 ] ( KK )

æóÞóÇáó ãõæÓóì Åöäøöí ÚõÐúÊõ ÈöÑóÈøöí æóÑóÈøößõãú ãöäú ßõáøö ãõÊóßóÈøöÑò áÇó íõÄúãöäõ Èöíóæúãö ÇáúÍöÓóÇÈö ﴿ ٢٧ ﴾

[ 040.027 ] ( MŞ )

 

[ 040.027 ] ( AY )

Mûsa da şöyle dedi: “ - Ben hesap gününe inanmıyan her kibir ve azamet sahibinden Rabbime ve Rabbinize sığındım.”

[ 040.027 ] ( EO )

Musâ da ben, dedi: her halde öyle hisab gününe inanmaz her mütekebbirden rabbım ve rabbınıza sığındım.

[ 040.027 ] ( ES )

Musa da: «Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım» dedi.

[ 040.027 ] ( NQ )

Musa (Moses) said: "Verily, I seek refuge in my Lord and your Lord from every arrogant who believes not in the Day of Reckoning!"

[ 040.028 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÑóÌõáñ ãõÄúãöäñ ãöäú Âáö ÝöÑúÚóæúäó íóßúÊõãõ ÅöíãóÇäóåõ ÃóÊóÞúÊõáõæäó ÑóÌõáÇð Ãóäú íóÞõæáó ÑóÈøöíó Çááøóåõ æóÞóÏú ÌóÇÁóßõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ãöäú ÑóÈøößõãú æóÅöäú íóßõ ßóÇÐöÈðÇ ÝóÚóáóíúåö ßóÐöÈõåõ æóÅöäú íóßõ ÕóÇÏöÞðÇ íõÕöÈúßõãú ÈóÚúÖõ ÇáøóÐöí íóÚöÏõßõãú Åöäøó Çááøóåó áÇó íóåúÏöí ãóäú åõæó ãõÓúÑöÝñ ßóÐøóÇÈñ ﴿ ٢٨ ﴾

[ 040.028 ] ( MŞ )

 

[ 040.028 ] ( AY )

İmanını gizlemekte olan Fir'avun ailesinden mü'min bir adam da şöyle dedi: “Siz, Rabbim Allah’dır, diyen bir adamı öldürür müsünüz? Hem size Rabbinizden mûcizeler getirmiştir. Bununla beraber eğer (söylediğinde) yalancı ise, cezası kendine. Fakat doğru ise, sizi korkuttuğu azabın bir kısmı olsun, size isabet eder. Muhakkak ki Allah, haddi aşan her yalancıyı hidâyete erdirmez.

[ 040.028 ] ( EO )

Âli Fir'avnden mü'min bir er de -ki iymanını saklıyordu- â, dedi: bir adamı rabbım Allah diyor diye öldürecek misiniz? Size rabbınızdan beyyinelerle de gelmiş iken? Hem o bir yalancı ise çok sürmez yalanı boynuna geçer, fakat doğru ise size yaptığı vaîdlerin bir kısmı olsun başınıza gelir, şübhe yok ki Allah musrif bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.

[ 040.028 ] ( ES )

Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: «Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin birkısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.»

[ 040.028 ] ( NQ )

And a believing man of Fir'aun's (Pharaoh) family, who hid his faith said: "Would you kill a man because he says: My Lord is Allah, and he has come to you with clear signs (proofs) from your Lord? And if he is a liar, upon him will be (the sin of) his lie; but if he is telling the truth, then some of that (calamity) wherewith he threatens you will befall on you." Verily, Allah guides not one who is a Musrif (a polytheist, or a murderer who shed blood without a right, or those who commit great sins, oppressor, transgressor), a liar!

[ 040.029 ] ( KK )

íóÇÞóæúãö áóßõãõ Çáúãõáúßõ Çáúíóæúãó ÙóÇåöÑöíäó Ýöí ÇáúÃóÑúÖö Ýóãóäú íóäúÕõÑõäóÇ ãöäú ÈóÃúÓö Çááøóåö Åöäú ÌóÇÁóäóÇ ÞóÇáó ÝöÑúÚóæúäõ ãóÇ ÃõÑöíßõãú ÅöáÇøó ãóÇ ÃóÑóì æóãóÇ ÃóåúÏöíßõãú ÅöáÇøó ÓóÈöíáó ÇáÑøóÔóÇÏö ﴿ ٢٩ ﴾

[ 040.029 ] ( MŞ )

 

[ 040.029 ] ( AY )

Ey benim kavmim! Bugün mülk sizin, Mısır arazisinde galib bulunuyorsunuz; fakat başımıza gelir çatarsa, Allah’ın azabından bizi kim kurtarır?” Fir'avun dedi ki: “ Ben, size fikrimden başkasını göstermem ve muhakkak ki ben, size doğru yolu gösteriyorum.”

[ 040.029 ] ( EO )

Ey benim kavmım! Bu gün mülk sizin, Arzda yüze çıkmış bulunuyorsunuz, fakat Allahın hışmından bizi kim kurtarır şayed gelirse bize? Fir'avn, ben, dedi: size re'yimden başkasını göstermem ve her halde ben size reşad yolunu gösteriyorum.

[ 040.029 ] ( ES )

«Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?» Firavun: «Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum» dedi.

[ 040.029 ] ( NQ )

O my people! Yours is the kingdom this day, you are uppermost in the land. But who will save us from the Torment of Allah, should it befall us? Fir'aun (Pharaoh) said: "I show you only that which I see (correct), and I guide you only to the path of right policy!"

[ 040.030 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÇáøóÐöí Âãóäó íóÇÞóæúãö Åöäøöí ÃóÎóÇÝõ Úóáóíúßõãú ãöËúáó íóæúãö ÇáúÃóÍúÒóÇÈö ﴿ ٣٠ ﴾

[ 040.030 ] ( MŞ )

 

[ 040.030 ] ( AY )

İman etmiş olan adam da şöyle dedi: “ Ey Kavmim! Şüphesiz ben (Mûsa’yı yalanlamanız neticesi) size kâfir ümmetlerin günleri gibi bir günden korkuyorum:

[ 040.030 ] ( EO )

O iyman etmiş olan zat da, ey kavmım! dedi doğrusu ben size Ahzâb günleri gibi bir günden korkuyorum,

[ 040.030 ] ( ES )

O iman etmiş olan kimse de: «Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum.»

[ 040.030 ] ( NQ )

And he who believed said: "O my people! Verily, I fear for you a fate like that day (of disaster) of the Confederates (of old)!

[ 040.031 ] ( KK )

ãöËúáó ÏóÃúÈö Þóæúãö äõæÍò æóÚóÇÏò æóËóãõæÏó æóÇáøóÐöíäó ãöäú ÈóÚúÏöåöãú æóãóÇ Çááøóåõ íõÑöíÏõ ÙõáúãðÇ áöáúÚöÈóÇÏö ﴿ ٣١ ﴾

[ 040.031 ] ( MŞ )

 

[ 040.031 ] ( AY )

Nûh kavminin, ad kavminin, Semûd kavminin ve daha sonrakilerin çektikleri azap gibi... (yoksa günahsızlara azap etmek sûretiyle hiç bir zaman) Allah kullarına bir zulüm murad etmez.

[ 040.031 ] ( EO )

Nuh kavmının Âdın, Semûdun ve daha sonrakilerin mâcerâları gibi ki Allah kullarına bir zulm istemez.

[ 040.031 ] ( ES )

«Nuh Kavmi'nin, Âd'ın, Semud'un ve daha sonrakilerin maceraları gibi (bir günün geleceğinden korkuyorum). Allah, kulları için bir zulüm istemez.»

[ 040.031 ] ( NQ )

Like the fate of the people of Nuh (Noah), and 'Ad, and Thamud and those who came after them. And Allah wills no injustice for (His) slaves.
 

[ 040.032 ] ( KK )

æóíóÇÞóæúãö Åöäøöí ÃóÎóÇÝõ Úóáóíúßõãú íóæúãó ÇáÊøóäóÇÏö ﴿ ٣٢ ﴾

[ 040.032 ] ( MŞ )

 

[ 040.032 ] ( AY )

Ey Kavmim! Gerçekten ben, başınıza gelecek çağrışma gününden (imdad için birbirinizi yardıma çağıracağınız kıyâmet gününden) korkuyorum.

[ 040.032 ] ( EO )

Hem ey kavmım! hakıkaten ben size o çığrışma gününden korkarım.

[ 040.032 ] ( ES )

«Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet gününden) korkuyorum.»

[ 040.032 ] ( NQ )

And, O my people! Verily! I fear for you the Day when there will be mutual calling (between the people of Hell and of Paradise)."

[ 040.033 ] ( KK )

íóæúãó Êõæóáøõæäó ãõÏúÈöÑöíäó ãóÇ áóßõãú ãöäó Çááøóåö ãöäú ÚóÇÕöãò æóãóäú íõÖúáöáö Çááøóåõ ÝóãóÇ áóåõ ãöäú åóÇÏò ﴿ ٣٣ ﴾

[ 040.033 ] ( MŞ )

 

[ 040.033 ] ( AY )

O gün, hesap yerini arkanızda bırakarak cehenneme döneceğiniz gündür. Allah’ın azabından sizi kurtaracak yoktur. Allah kimi sapıklığa düşürürse, artık ona bir hidâyet edecek yoktur.

[ 040.033 ] ( EO )

O arkanıza dönüp gideceğiniz gün, yoktur size Allahdan bir himaye edecek, her kimi de Allah şaşırtırsa yoktur ona artık bir hidayet edecek.

[ 040.033 ] ( ES )

«O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah'tan koruyacak olan yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz.»

[ 040.033 ] ( NQ )

A Day when you will turn your backs and flee having no protector from Allah, And whomsoever Allah sends astray, for him there is no guide.

[ 040.034 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÌóÇÁóßõãú íõæÓõÝõ ãöäú ÞóÈúáõ ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÝóãóÇ ÒöáúÊõãú Ýöí Ôóßøò ãöãøóÇ ÌóÇÁóßõãú Èöåö ÍóÊøóì ÅöÐóÇ åóáóßó ÞõáúÊõãú áóäú íóÈúÚóËó Çááøóåõ ãöäú ÈóÚúÏöåö ÑóÓõæáÇð ßóÐóáößó íõÖöáøõ Çááøóåõ ãóäú åõæó ãõÓúÑöÝñ ãõÑúÊóÇÈñ ﴿ ٣٤ ﴾

[ 040.034 ] ( MŞ )

 

[ 040.034 ] ( AY )

Şüphesiz Mûsa’dan önce Yûsuf da size mûcizelerle gelmişti. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihâyet vefat ettiğinde de: “ Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez” dediniz. İşte Allah, (dininde) haddi aşan şübheciyi böyle saptırır.

[ 040.034 ] ( EO )

Bundan evvel size beyyinelerle Yusüf gelmişti: o vakıt da onun size getirdiği hakıkatte şekketmiş durmuştunuz, nihayet vefat ettiğinde de bundan sonra Allah aslâ Resul göndermez dediniz! işte müsrif şübheci olanları Allah böyle şaşırtır.

[ 040.034 ] ( ES )

Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de «Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez» dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.

[ 040.034 ] ( NQ )

And indeed Yusuf (Joseph) did come to you, in times gone by, with clear signs, but you ceased not to doubt in that which he did bring to you, till when he died you said: "No Messenger will Allah send after him." Thus Allah leaves astray him who is aMusrif (a polytheist, oppressor, a criminal, sinner who commit great sins) and a Murtab (one who doubts Allah's Warning and His Oneness).

[ 040.035 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íõÌóÇÏöáõæäó Ýöí ÂíóÇÊö Çááøóåö ÈöÛóíúÑö ÓõáúØóÇäò ÃóÊóÇåõãú ßóÈõÑó ãóÞúÊðÇ ÚöäúÏó Çááøóåö æóÚöäúÏó ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ßóÐóáößó íóØúÈóÚõ Çááøóåõ Úóáóì ßõáøö ÞóáúÈö ãõÊóßóÈøöÑò ÌóÈøóÇÑò ﴿ ٣٥ ﴾

[ 040.035 ] ( MŞ )

 

[ 040.035 ] ( AY )

(O Şübheciler), o kimselerdir ki, kendilerine (Allah’dan) gelmiş hiçbir delil olmaksızın Allah’ın âyetlerinde mücâdele ederler. Bu, hem Allah katında, hem îman edenler yanında en büyük buğzu gerektirir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler.”

[ 040.035 ] ( EO )

Onlar ki kendilerine gelmiş bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele ederler, Allah yanında ve iymanı olanlar ındinde mebğuz olmak için ne büyük huy, işte Allah her cebbar mütekebbirin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

[ 040.035 ] ( ES )

Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

[ 040.035 ] ( NQ )

Those who dispute about the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of Allah, without any authority that has come to them, it is greatly hateful and disgusting to Allah and to those who believe. Thus does Allah seal up the heart of every arrogant, tyrant. (So they cannot guide themselves to the Right Path).

[ 040.036 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÝöÑúÚóæúäõ íóÇåóÇãóÇäõ ÇÈúäö áöí ÕóÑúÍðÇ áóÚóáøöí ÃóÈúáõÛõ ÇáúÃóÓúÈóÇÈó ﴿ ٣٦ ﴾

[ 040.036 ] ( MŞ )

 

[ 040.036 ] ( AY )

Fir'avun’da (veziri bulunan Hâmân’a) şöyle dedi: “ Ey Hâmân! Bana yüksek bir köşk yap, belki ben ulaşırım yollara;

[ 040.036 ] ( EO )

Fir'avn de «ya Hâmân! dedi: bana bir kule yap, belki ben irerim o esbaba.

[ 040.036 ] ( ES )

Firavun dedi ki: «Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim.»

[ 040.036 ] ( NQ )

And Fir'aun (Pharaoh) said: "O Haman! Build me a tower that I may arrive at the ways,

[ 040.037 ] ( KK )

ÃóÓúÈóÇÈó ÇáÓøóãóÇæóÇÊö ÝóÃóØøóáöÚó Åöáóì Åöáóåö ãõæÓóì æóÅöäøöí áóÇóÙõäøõåõ ßóÇÐöÈðÇ æóßóÐóáößó Òõíøöäó áöÝöÑúÚóæúäó ÓõæÁõ Úóãóáöåö æóÕõÏøó Úóäö ÇáÓøóÈöíáö æóãóÇ ßóíúÏõ ÝöÑúÚóæúäó ÅöáÇøó Ýöí ÊóÈóÇÈò ﴿ ٣٧ ﴾

[ 040.037 ] ( MŞ )

 

[ 040.037 ] ( AY )

Göklerin yollarına (ulaşırım) da Mûsa’nın İlâh’ına bakarım. Muhakkak ben, onu, yalancı sanıyorum.” İşte bu şekilde Fir'avun’a kötü ameli süslü gösterildi de, doğru yoldan çıkarıldı. Fir'avun’un hilesi ancak helâk olmağa mahkûmdur.

[ 040.037 ] ( EO )

Semaların esbabına da Musânın tanrısına muttali' olurum ve her halde ben onu yalancı sanıyorum» İşte bu suretle Fir'avne kötü ameli süslendirildi de yoldan çıkarıldı, Fir'avn düzeni hep husrandadır.

[ 040.037 ] ( ES )

«Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum.» İşte böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar.

[ 040.037 ] ( NQ )

The ways of the heavens, and I may look upon the Ilah (God) of Musa (Moses) but verily, I think him to be a liar. Thus it was made fair-seeming, in Fir'aun's (Pharaoh) eyes, the evil of his deeds, and he was hindered from the (Right) Path, and the plot of Fir'aun (Pharaoh) led to nothing but loss and destruction (for him).

[ 040.038 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÇáøóÐöí Âãóäó íóÇÞóæúãö ÇÊøóÈöÚõæäö ÃóåúÏößõãú ÓóÈöíáó ÇáÑøóÔóÇÏö ﴿ ٣٨ ﴾

[ 040.038 ] ( MŞ )

 

[ 040.038 ] ( AY )

İman etmiş olan (adam şöyle) dedi: “ Ey kavmim! Siz bana uyun; size doğru yolu göstereceğim.

[ 040.038 ] ( EO )

O iyman eden zat ise: ey kavmım, dedi: Gelin ardımca size reşad yolunu göstereyim.

[ 040.038 ] ( ES )

O iman etmiş olan kimse dedi ki: «Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu göstereyim.»

[ 040.038 ] ( NQ )

And the man who believed said: "O my people! Follow me, I will guide you to the way of right conduct [i.e. guide you to Allah's religion of Islamic Monotheism with which Musa (Moses) has been sent].

[ 040.039 ] ( KK )

íóÇÞóæúãö ÅöäøóãóÇ åóÐöåö ÇáúÍóíóÇÉõ ÇáÏøõäúíóÇ ãóÊóÇÚñ æóÅöäøó ÇáúÂÎöÑóÉó åöíó ÏóÇÑõ ÇáúÞóÑóÇÑö ﴿ ٣٩ ﴾

[ 040.039 ] ( MŞ )

 

[ 040.039 ] ( AY )

Ey Kavmim! Bu dünya hayatı muvakkat bir faydalanmadan ibarettir. Âhiret ise, devamlı olarak durulacak yerdir.

[ 040.039 ] ( EO )

Ey kavmım! Bu Dünya hayatı ancak (bir meta') bir kazançtan ıbarettir, Âhıret ise (Dârülkarar) durulacak yurddur.

[ 040.039 ] ( ES )

«Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur.»

[ 040.039 ] ( NQ )

O my people! Truly, this life of the world is nothing but a (quick passing) enjoyment, and verily, the Hereafter that is the home that will remain forever.

[ 040.040 ] ( KK )

ãóäú Úóãöáó ÓóíøöÆóÉð ÝóáÇó íõÌúÒóì ÅöáÇøó ãöËúáóåóÇ æóãóäú Úóãöáó ÕóÇáöÍðÇ ãöäú ÐóßóÑò Ãóæú ÃõäúËóì æóåõæó ãõÄúãöäñ ÝóÃõæáóÆößó íóÏúÎõáõæäó ÇáúÌóäøóÉó íõÑúÒóÞõæäó ÝöíåóÇ ÈöÛóíúÑö ÍöÓóÇÈò ﴿ ٤٠ ﴾

[ 040.040 ] ( MŞ )

 

[ 040.040 ] ( AY )

Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misli ile cezalandırılır. Erkek ve kadından her kim de mü'min olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada hesabsız olarak rızıklandırılırlar.

[ 040.040 ] ( EO )

Her kim bir kötülük yaparsa ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz, gerek erkekten, gerek dişi her kim de mü'min olarak iyi bir iş işlerse işte onlar Cennete girerler, orada hisabsız merzuk olurlar.

[ 040.040 ] ( ES )

«Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Erkek veya kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir.»

[ 040.040 ] ( NQ )

Whosoever does an evil deed, will not be requited except the like thereof, and whosoever does a righteous deed, whether male or female and is a true believer (in the Oneness of Allah), such will enter Paradise, where they will be provided therein (with all things in abundance) without limit.
 

[ 040.041 ] ( KK )

æóíóÇÞóæúãö ãóÇ áöí ÃóÏúÚõæßõãú Åöáóì ÇáäøóÌóÇÉö æóÊóÏúÚõæäóäöí Åöáóì ÇáäøóÇÑö ﴿ ٤١ ﴾

[ 040.041 ] ( MŞ )

 

[ 040.041 ] ( AY )

Ey kavmim! Başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa (cennete) davet ediyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz;

[ 040.041 ] ( EO )

Hem ey kavmım! Neye ben sizi halâsa da'vet ederken siz beni ateşe da'vet ediyorsunuz?

[ 040.041 ] ( ES )

«Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet ediyorsunuz?»

[ 040.041 ] ( NQ )

And O my people! How is it that I call you to salvation while you call me to the Fire!

[ 040.042 ] ( KK )

ÊóÏúÚõæäóäöí áöÃóßúÝõÑó ÈöÇááøóåö æóÃõÔúÑößó Èöåö ãóÇ áóíúÓó áöí Èöåö Úöáúãñ æóÃóäóÇ ÃóÏúÚõæßõãú Åöáóì ÇáúÚóÒöíÒö ÇáúÛóÝøóÇÑö ﴿ ٤٢ ﴾

[ 040.042 ] ( MŞ )

 

[ 040.042 ] ( AY )

Beni, Allah’ı inkâr etmeğe ve hakkında bilgim olmayan şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, sizi Azîz olan= her şeye galib gelen, Gaffâr olan= çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum.

[ 040.042 ] ( EO )

Siz beni Allaha küfretmeğe ve bence hiç ılimde yeri olmıyan şeyleri ona şerik koşmağa da'vet ediyorsunuz, ben ise sizi o azîz, gaffara da'vet ediyorum.

[ 040.042 ] ( ES )

«Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum.»

[ 040.042 ] ( NQ )

You invite me to disbelieve in Allah (and in His Oneness), and to join partners in worship with Him; of which I have no knowledge, and I invite you to the All-Mighty, the Oft-Forgiving!
 

[ 040.043 ] ( KK )

áÇó ÌóÑóãó ÃóäøóãóÇ ÊóÏúÚõæäóäöí Åöáóíúåö áóíúÓó áóåõ ÏóÚúæóÉñ Ýöí ÇáÏøõäúíóÇ æóáÇó Ýöí ÇáúÂÎöÑóÉö æóÃóäøó ãóÑóÏøóäóÇ Åöáóì Çááøóåö æóÃóäøó ÇáúãõÓúÑöÝöíäó åõãú ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáäøóÇÑö ﴿ ٤٣ ﴾

[ 040.043 ] ( MŞ )

 

[ 040.043 ] ( AY )

Elbette beni, kendisine ibâdete çağırdığınızın (putlarınızın) ne dünyada, ne de Âhirette (hiç kimseyi kendilerine ibâdet için) çağırmak kudreti yoktur. Hepimizin dönüşü Allah’adır. Bütün haddi aşanlar (müşrikler) de cehennemliktirler.

[ 040.043 ] ( EO )

Hiç kabili inkâr değildir ki hakıkatte sizin beni da'vet ettiğinizin ne Dünyada ne Ahırette bir da'vet hakkı yoktur ve hepimizin varacağımız Allahdır, ve bütün müsrifler nâre yanacaktır.

[ 040.043 ] ( ES )

«Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir.»

[ 040.043 ] ( NQ )

No doubt you call me to (worship) one who cannot grant (me) my request (or respond to my invocation) in this world or in the Hereafter. And our return will be to Allah, and Al-Musrifun (i.e. polytheists and arrogants, those who commit great sins, the transgressors of Allah's set limits)! They shall be the dwellers of the Fire!

[ 040.044 ] ( KK )

ÝóÓóÊóÐúßõÑõæäó ãóÇ ÃóÞõæáõ áóßõãú æóÃõÝóæøöÖõ ÃóãúÑöí Åöáóì Çááøóåö Åöäøó Çááøóåó ÈóÕöíÑñ ÈöÇáúÚöÈóÇÏö ﴿ ٤٤ ﴾

[ 040.044 ] ( MŞ )

 

[ 040.044 ] ( AY )

Siz benim söylediklerimi yakında (kıyâmette) anlıyacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah kulların bütün yaptıklarını görendir= Basîr’dir.”

[ 040.044 ] ( EO )

Siz benim söylediklerimi sonra anlıyacaksınız, ben emrimi Allaha tefvız ediyorum, her halde Allah kullarını görür gözetir.

[ 040.044 ] ( ES )

«Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir.»

[ 040.044 ] ( NQ )

And you will remember what I am telling you, and my affair I leave it to Allah. Verily, Allah is the All-Seer of (His) slaves.

[ 040.045 ] ( KK )

ÝóæóÞóÇåõ Çááøóåõ ÓóíøöÆóÇÊö ãóÇ ãóßóÑõæÇ æóÍóÇÞó ÈöÂáö ÝöÑúÚóæúäó ÓõæÁõ ÇáúÚóÐóÇÈö ﴿ ٤٥ ﴾

[ 040.045 ] ( MŞ )

 

[ 040.045 ] ( AY )

Nihâyet Allah onu (îman etmiş olan adamı), Fir'avun taraftarlarının hilesinden korudu. Fir'avun kavmini ise, o kötü azap kuşatıverdi (denizde boğuldular).

[ 040.045 ] ( EO )

onun için Allah onu onların kurdukları mekrin fenâlıklarından korudu da Âli Fir'avni o kötü azâb kuşattı.

[ 040.045 ] ( ES )

Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un adamlarını ise, o kötü azab kuşattı.

[ 040.045 ] ( NQ )

So Allah saved him from the evils that they plotted (against him), while an evil torment encompassed Fir'aun's (Pharaoh) people.

[ 040.046 ] ( KK )

ÇóáäøóÇÑõ íõÚúÑóÖõæäó ÚóáóíúåóÇ ÛõÏõæøðÇ æóÚóÔöíøðÇ æóíóæúãó ÊóÞõæãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ ÃóÏúÎöáõæÇ Âáó ÝöÑúÚóæúäó ÃóÔóÏøó ÇáúÚóÐóÇÈö ﴿ ٤٦ ﴾

[ 040.046 ] ( MŞ )

 

[ 040.046 ] ( AY )

Onlar (kabirlerinde kıyâmet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arz edilecekler. Kıyâmet koptuğu gün de: “ Fir'avun kavmini en şiddetli azaba sokun.” denilecektir.

[ 040.046 ] ( EO )

Ateş, onlar sabah akşam ona arzolunur dururlar, saat kıyam edeceği gün de tıkın Âli Fir'avni en şiddetli azâba.

[ 040.046 ] ( ES )

Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: «Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın!» (denilecektir).

[ 040.046 ] ( NQ )

The Fire; they are exposed to it, morning and afternoon, and on the Day when the Hour will be established (it will be said to the angels): "Cause Fir'aun's (Pharaoh) people to enter the severest torment!"

[ 040.047 ] ( KK )

æóÅöÐú íóÊóÍóÇÌøõæäó Ýöí ÇáäøóÇÑö ÝóíóÞõæáõ ÇáÖøõÚóÝóÇÁõ áöáøóÐöíäó ÇÓúÊóßúÈóÑõæÇ ÅöäøóÇ ßõäøóÇ áóßõãú ÊóÈóÚðÇ Ýóåóáú ÃóäúÊõãú ãõÛúäõæäó ÚóäøóÇ äóÕöíÈðÇ ãöäó ÇáäøóÇÑö ﴿ ٤٧ ﴾

[ 040.047 ] ( MŞ )

 

[ 040.047 ] ( AY )

Hatırla o vakti ki, (kâfirlerin önderleri ile ayak takımları) ateşde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, büyüklük taslıyanlara (önderlerine) şöyle diyecekler: “ Biz (dünyada) size itâatkâr idik. Şimdi siz, bizden ateşin bir kısmını savabiliyor musunuz?”

[ 040.047 ] ( EO )

Ve hele ateş içinde biribirlerine (ıhticac) protesto ederlerken: o vakıt zuafa kısmı o büyüklük taslıyanlara diyorlardır: hani bizler sizin tebeanız idik, şimdi siz bizden bir ateş nevbetini savabiliyor musunuz?

[ 040.047 ] ( ES )

Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: «Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?» derler.

[ 040.047 ] ( NQ )

And, when they will dispute in the Fire, the weak will say to those who were arrogant; "Verily! We followed you, can you then take from us some portion of the Fire?"

[ 040.048 ] ( KK )

ÞóÇáó ÇáøóÐöíäó ÇÓúÊóßúÈóÑõæÇ ÅöäøóÇ ßõáøñ ÝöíåóÇ Åöäøó Çááøóåó ÞóÏú Íóßóãó Èóíúäó ÇáúÚöÈóÇÏö ﴿ ٤٨ ﴾

[ 040.048 ] ( MŞ )

 

[ 040.048 ] ( AY )

Büyüklük taslayıb îmandan yüz çevirenler de şöyle diyecektir: “ Biz topyekün o ateş içindeyiz. Şüphesiz Allah, kulları arasında (gerekli) hükmünü verdi. (Mü'minleri cennete koydu, kâfirleri cehenneme soktu).”

[ 040.048 ] ( EO )

Büyüklük taslıyanlar da şöyle demektedirler: evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah, kulları Beyninde hukmünü verdi.

[ 040.048 ] ( ES )

Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: «Evet, hepimiz onun içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü vermiştir.»

[ 040.048 ] ( NQ )

Those who were arrogant will say: "We are all (together) in this (Fire)! Verily Allah has judged between (His) slaves!"

[ 040.049 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÇáøóÐöíäó Ýöí ÇáäøóÇÑö áöÎóÒóäóÉö Ìóåóäøóãó ÇÏúÚõæÇ ÑóÈøóßõãú íõÎóÝøöÝú ÚóäøóÇ íóæúãðÇ ãöäó ÇáúÚóÐóÇÈö ﴿ ٤٩ ﴾

[ 040.049 ] ( MŞ )

 

[ 040.049 ] ( AY )

Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine diyecekler ki: “ Rabbinize dua edin (hiç olmazsa) bizden bir gün (müddetince) azabı hafifletsin.”

[ 040.049 ] ( EO )

Ve hep o ateştekiler Cehennem bekçilerine derler: rabbınıza duâ ediverin bir gün bizden azâbı biraz hafifletsin.

[ 040.049 ] ( ES )

Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: «Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı biraz hafifletsin.»

[ 040.049 ] ( NQ )

And those in the Fire will say to the keepers (angels) of Hell: "Call upon your Lord to lighten for us the torment for a day!"

[ 040.050 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ Ãóæó áóãú Êóßõ ÊóÃúÊöíßõãú ÑõÓõáõßõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÞóÇáõæÇ Èóáóì ÞóÇáõæÇ ÝóÇÏúÚõæÇ æóãóÇ ÏõÚóÇÁõ ÇáúßóÇÝöÑöíäó ÅöáÇøó Ýöí ÖóáÇóáò ﴿ ٥٠ ﴾

[ 040.050 ] ( MŞ )

 

[ 040.050 ] ( AY )

(Cehennem bekçileri ateşteki kâfirlere) şöyle derler: “ Size peygamberleriniz mûcizelerle gelmedi miydi?” Onlar: “Evet” derler. (Bekçiler, onlarla alay etmek kasdi ile şöyle) derler “ O hâlde kendiniz (Allah’a) yalvarın.” Kâfirlerin yalvarıb yakarması ise hep boşunadır.

[ 040.050 ] ( EO )

Ya size, derler: beyyinelerle Resulleriniz geliyor değilmi idi ki? Evet, derler, öyle ise kendiniz duâ edin derler, kâfirlerin duâsı ise hep çıkmazdadır.

[ 040.050 ] ( ES )

Bekçiler de: «Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?» diye sorarlar. Onlar: «Evet» derler. Bekçiler: «Öyle ise kendiniz dua edin» derler. Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.

[ 040.050 ] ( NQ )

They will say: "Did there not come to you, your Messengers with (clear) evidences and signs? They will say: "Yes." They will reply: "Then call (as you like)! And the invocation of the disbelievers is nothing but in error!"

[ 040.051 ] ( KK )

ÅöäøóÇ áóäóäúÕõÑõ ÑõÓõáóäóÇ æóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ Ýöí ÇáúÍóíóÇÉö ÇáÏøõäúíóÇ æóíóæúãó íóÞõæãõ ÇáúÃóÔúåóÇÏõ ﴿ ٥١ ﴾

[ 040.051 ] ( MŞ )

 

[ 040.051 ] ( AY )

Muhakkak ki biz, peygamberlerimizi ve îman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin şahid duracağı gün (kıyâmette) muzaffer kılacağız.

[ 040.051 ] ( EO )

Elbette biz Resullerimizi ve iyman edenleri mansur kılacağız hem Dünya hayatta hem de şâhidler dikileceği gün.

[ 040.051 ] ( ES )

Biz peygamberimize ve inananlara hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde (kıyamette) elbette yardım ederiz.

[ 040.051 ] ( NQ )

Verily, We will indeed make victorious Our Messengers and those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) in this world's life and on the Day when the witnesses will stand forth, (i.e. Day of Resurrection),

[ 040.052 ] ( KK )

íóæúãó áÇó íóäúÝóÚõ ÇáÙøóÇáöãöíäó ãóÚúÐöÑóÊõåõãú æóáóåõãõ ÇááøóÚúäóÉõ æóáóåõãú ÓõæÁõ ÇáÏøóÇÑö ﴿ ٥٢ ﴾

[ 040.052 ] ( MŞ )

 

[ 040.052 ] ( AY )

O gün, zâlimlere özür dilemeleri fayda vermiyecektir; onlara lânet, (Allah’ın rahmetinden uzaklık) vardır, yurdun kötüsü de onlarındır.

[ 040.052 ] ( EO )

O gün kü zâlimlere özür dilemeleri fâide vermez, onlara lâ'net vardır ve onlara yurdun kötüsü vardır.

[ 040.052 ] ( ES )

O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır, onlara yurdun kötüsü (cehennem) vardır.

[ 040.052 ] ( NQ )

The Day when their excuses will be of no profit to Zalimun (polytheists, wrong-doers and disbelievers in the Oneness of Allah). Theirs will be the curse, and theirs will be the evil abode (i.e. painful torment in Hell-fire).

[ 040.053 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÂÊóíúäóÇ ãõæÓóì ÇáúåõÏóì æóÃóæúÑóËúäóÇ Èóäöí ÅöÓúÑóÇÆöíáó ÇáúßöÊóÇÈó ﴿ ٥٣ ﴾

[ 040.053 ] ( MŞ )

 

[ 040.053 ] ( AY )

Gerçekten biz Mûsa’ya peygamberlik verdik ve İsrâîloğullarına da Tevrât’ı mirâs bıraktık,

[ 040.053 ] ( EO )

Şanım hakkı için biz Musâya o hidayeti verdik ve Benî İsraile o kitabı miras kıldık.

[ 040.053 ] ( ES )

Andolsun ki biz Musa'ya o hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık.

[ 040.053 ] ( NQ )

And, indeed We gave Musa (Moses) the guidance, and We caused the Children of Israel to inherit the Scripture [i.e. the Taurat (Torah)],

[ 040.054 ] ( KK )

åõÏðì æóÐößúÑóì áöÃõæáöí ÇáúÃóáúÈóÇÈö ﴿ ٥٤ ﴾

[ 040.054 ] ( MŞ )

 

[ 040.054 ] ( AY )

Akıl sahiblerine bir hidâyet ve bir öğüd olarak...

[ 040.054 ] ( EO )

ki aklı selîm sahiblerine bir irşad ve bir ıhtar olmak için.

[ 040.054 ] ( ES )

(Bunu) Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma olsun diye (böyle yaptık).

[ 040.054 ] ( NQ )

A guide and a reminder for men of understanding.

[ 040.055 ] ( KK )

ÝóÇÕúÈöÑú Åöäøó æóÚúÏó Çááøóåö ÍóÞøñ æóÇÓúÊóÛúÝöÑú áöÐóäúÈößó æóÓóÈøöÍú ÈöÍóãúÏö ÑóÈøößó ÈöÇáúÚóÔöíøö æóÇáúÇöÈúßóÇÑö ﴿ ٥٥ ﴾

[ 040.055 ] ( MŞ )

 

[ 040.055 ] ( AY )

O hâlde (Ey Resûlüm, müşriklerin eziyetlerine) sabret; Çünkü Allah,’ın (zafere dair) vaadi gerçektir. (Mü'minler âdet edinsinler diye) günahın için mağfiret dile, akşam-sabah hamd ile Rabbini tesbih et (veya beş vakit namaz kıl).

[ 040.055 ] ( EO )

O halde sabret, çünkü Allahın va'di haktır hem günahına istiğfar ve akşam, sabah rabbına hamdiyle tesbih et.

[ 040.055 ] ( ES )

O halde sabret. Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamdiyle tesbih et.

[ 040.055 ] ( NQ )

So be patient (O Muhammad ). Verily, the Promise of Allah is true, and ask forgiveness for your fault, and glorify the praises of your Lord in the Ashi (i.e. the time period after the midnoon till sunset) and in the Ibkar (i.e. the time period from early morning or sunrise till before midnoon) [it is said that, that means the five compulsory congregational Salat (prayers) or the 'Asr and Fajr prayers].

[ 040.056 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó íõÌóÇÏöáõæäó Ýöí ÂíóÇÊö Çááøóåö ÈöÛóíúÑö ÓõáúØóÇäò ÃóÊóÇåõãú Åöäú Ýöí ÕõÏõæÑöåöãú ÅöáÇøó ßöÈúÑñ ãóÇ åõãú ÈöÈóÇáöÛöíåö ÝóÇÓúÊóÚöÐú ÈöÇááøóåö Åöäøóåõ åõæó ÇáÓøóãöíÚõ ÇáúÈóÕöíÑõ ﴿ ٥٦ ﴾

[ 040.056 ] ( MŞ )

 

[ 040.056 ] ( AY )

Kendilerine (Allah’dan) gelmiş bir delil olmaksızın Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin kalplerinde ancak tekebbür var. Onlar, o tasarladıkları büyüklüğe asla eremiyeceklerdir. Sen, hemen (sana fenalık düşünenlerden) Allah’a sığın. Muhakkak ki O, Semîdir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= yaptıklarını görendir...

[ 040.056 ] ( EO )

Kendilerine gelmiş kat'î bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele edenler muhakkak ki onların sîynelerinde ancak yetişemiyecekleri bir kibir vardır sen hemen Allaha sığın, çünkü o, semî odur, basîr o.

[ 040.056 ] ( ES )

Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O'dur.

[ 040.056 ] ( NQ )

Verily, those who dispute about the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of Allah, without any authority having come to them, there is nothing else in their breasts except pride [to accept you (Muhammad ) as a Messenger of Allah and to obey you]. They will never have it (i.e. Prophethood which Allah has bestowed upon you). So seek refuge in Allah (O Muhammad from the arrogants). Verily, it is He Who is the All-Hearer, the All-Seer.

[ 040.057 ] ( KK )

áóÎóáúÞõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö ÃóßúÈóÑõ ãöäú ÎóáúÞö ÇáäøóÇÓö æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٥٧ ﴾

[ 040.057 ] ( MŞ )

 

[ 040.057 ] ( AY )

Elbette gökleri ve yeri yaratmak, insanları (öldükten sonra) yaratmaktan daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.

[ 040.057 ] ( EO )

Elbette Göklerin ve Yerin halkı o nâsın halkından daha büyüktür ve lâkin nâsın ekserîsi bilmezler.

[ 040.057 ] ( ES )

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.

[ 040.057 ] ( NQ )

The creation of the heavens and the earth is indeed greater than the creation of mankind, yet most of mankind know not.

[ 040.058 ] ( KK )

æóãóÇ íóÓúÊóæöí ÇáúÃóÚúãóì æóÇáúÈóÕöíÑõ æóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö æóáÇó ÇáúãõÓöíÁõ ÞóáöíáÇð ãóÇ ÊóÊóÐóßøóÑõæäó ﴿ ٥٨ ﴾

[ 040.058 ] ( MŞ )

 

[ 040.058 ] ( AY )

Kör olanla gören, îman edip sâlih ameller işliyenlerle kötülük eden bir olmaz. Siz pek az düşünüyorsunuz!...

[ 040.058 ] ( EO )

Kör ise görenle müsavî olmaz, iyman edip iyi iyi işler yapan kimselerle ne de kötülük yapan, siz pek az düşünüyorsunuz.

[ 040.058 ] ( ES )

Kör ile gören bir olmaz, iman edip salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!

[ 040.058 ] ( NQ )

And not equal are the blind and those who see, nor are (equal) those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism), and do righteous good deeds, and those who do evil. Little do you remember!

[ 040.059 ] ( KK )

Åöäøó ÇáÓøóÇÚóÉó áÂÊöíóÉñ áÇó ÑóíúÈó ÝöíåóÇ æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íõÄúãöäõæäó ﴿ ٥٩ ﴾

[ 040.059 ] ( MŞ )

 

[ 040.059 ] ( AY )

Kıyâmet muhakkak gelecektir; onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu (buna) inanmazlar.

[ 040.059 ] ( EO )

Her halde o saat muhakkak gelecek, onda şübhe yok ve lâkin nâsın ekserîsi inanmazlar.

[ 040.059 ] ( ES )

Herhalde o saat (kıyamet) muhakkak gelecektir. Onda şüphe yok. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

[ 040.059 ] ( NQ )

Verily, the Hour (Day of Judgement) is surely coming, therein is no doubt, yet most men believe not.

[ 040.060 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÑóÈøõßõãõ ÇÏúÚõæäöí ÃóÓúÊóÌöÈú áóßõãú Åöäøó ÇáøóÐöíäó íóÓúÊóßúÈöÑõæäó Úóäú ÚöÈóÇÏóÊöí ÓóíóÏúÎõáõæäó Ìóåóäøóãó ÏóÇÎöÑöíäó ﴿ ٦٠ ﴾

[ 040.060 ] ( MŞ )

 

[ 040.060 ] ( AY )

Rabbiniz buyurdu ki: “ Bana dua edin, size karşılığını vereyim. Bana ibâdet etmekten büyüklenib yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak cehenneme gireceklerdir.”

[ 040.060 ] ( EO )

Halbuki rabbınız buyurdu: yalvarın ki bana size karşılık vereyim, çünkü benim ıbadetimden kibirlenenler yarın hor hakîr olarak Cehenneme girecekler.

[ 040.060 ] ( ES )

Halbuki Rabbiniz: «Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.» buyurdu.

[ 040.060 ] ( NQ )

And your Lord said: "Invoke Me, [i.e. believe in My Oneness (Islamic Monotheism)] (and ask Me for anything) I will respond to your (invocation). Verily! Those who scorn My worship [i.e. do not invoke Me, and do not believe in My Oneness, (Islamic Monotheism)] they will surely enter Hell in humiliation!"

[ 040.061 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÌóÚóáó áóßõãõ Çááøóíúáó áöÊóÓúßõäõæÇ Ýöíåö æóÇáäøóåóÇÑó ãõÈúÕöÑðÇ Åöäøó Çááøóåó áóÐõæ ÝóÖúáò Úóáóì ÇáäøóÇÓö æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íóÔúßõÑõæäó ﴿ ٦١ ﴾

[ 040.061 ] ( MŞ )

 

[ 040.061 ] ( AY )

Allah O’dur ki, içinde dinlenesiniz diye geceyi, göresiniz diye gündüzü, sizin için yarattı. Gerçekten Allah, insanlara ihsan sahibidir, fakat insanların çoğu buna şükretmezler.

[ 040.061 ] ( EO )

Allah o ki sizin için geceyi yaptı, içinde dinlenesiniz diye, gündüzü de göz açıcı, hakıkat Allah, insanlara karşı bir fadıl sahibi ve lâkin insanların ekserîsi şükretmezler.

[ 040.061 ] ( ES )

İçinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratan Allah'tır. Gerçekten Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

[ 040.061 ] ( NQ )

Allah, it is He Who has made the night for you that you may rest therein and the day for you to see. Truly, Allah is full of Bounty to mankind, yet most of mankind give no thanks.

[ 040.062 ] ( KK )

Ðóáößõãõ Çááøóåõ ÑóÈøõßõãú ÎóÇáöÞõ ßõáøö ÔóíúÁò áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó ÝóÃóäøóÇ ÊõÄúÝóßõæäó ﴿ ٦٢ ﴾

[ 040.062 ] ( MŞ )

 

[ 040.062 ] ( AY )

İşte (yüce vasıflarında ortağı bulunmıyan) bu Allah Rabbinizdir; her şeyi yaratandır. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O hâlde (Allah’a ibâdet etmekten dönüp putlara) nasıl çevriliyorsunuz?

[ 040.062 ] ( EO )

İşte o Allahdır rabbınız her şeyi yaradan, başka tanrı yok ancak o, o halde nasıl çevirilirsiniz?

[ 040.062 ] ( ES )

İşte Rabbiniz, her şeyin yaratıcısı olan o Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz?

[ 040.062 ] ( NQ )

That is Allah, your Lord, the Creator of all things, La ilaha illa Huwa (none has the right to be worshipped but He), where then you are turning away (from Allah, by worshipping others instead of Him)!

[ 040.063 ] ( KK )

ßóÐóáößó íõÄúÝóßõ ÇáøóÐöíäó ßóÇäõæÇ ÈöÂíóÇÊö Çááøóåö íóÌúÍóÏõæäó ﴿ ٦٣ ﴾

[ 040.063 ] ( MŞ )

 

[ 040.063 ] ( AY )

Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olanlar işte böyle (hakdan) çevriliyorlar.

[ 040.063 ] ( EO )

İşte Allahın âyetlerine cehudluk edenler öyle çeviriliyorlar.

[ 040.063 ] ( ES )

İşte Allah'ın âyetlerini inkâr edenler böyle çevriliyorlar.

[ 040.063 ] ( NQ )

Thus were turned away those who used to deny the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of Allah.

[ 040.064 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÌóÚóáó áóßõãõ ÇáúÃóÑúÖó ÞóÑóÇÑðÇ æóÇáÓøóãóÇÁó ÈöäóÇÁð æóÕóæøóÑóßõãú ÝóÃóÍúÓóäó ÕõæóÑóßõãú æóÑóÒóÞóßõãú ãöäó ÇáØøóíøöÈóÇÊö Ðóáößõãõ Çááøóåõ ÑóÈøõßõãú ÝóÊóÈóÇÑóßó Çááøóåõ ÑóÈøõ ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٦٤ ﴾

[ 040.064 ] ( MŞ )

 

[ 040.064 ] ( AY )

Allah O’dur ki, sizin için yer yüzünü bir oturma yeri, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi; sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Pâk ve hoş şeylerden size rızık verdi. İşte (kudret sahibi olan) bu Allah’dır Rabbiniz. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!...

[ 040.064 ] ( EO )

Allah o ki sizin için Arzı bir makarr yaptı, Semayı bir bina, ve size suret verdi, sonra da suretlerinizi güzellendirdi, hoş ni'metlerden sizi merzuk da buyurdu, işte o Allahdır rabbınız, ne yücedir o Allah, rabbül'âlemîn.

[ 040.064 ] ( ES )

Allah, O'dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır. Size şekil vermiş, sonra şekillerinizi güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o Allah'tır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!

[ 040.064 ] ( NQ )

Allah, it is He Who has made for you the earth as a dwelling place and the sky as a canopy, and has given you shape and made your shapes good (looking) and has provided you with good things. That is Allah, your Lord, then blessed be Allah, the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists).

[ 040.065 ] ( KK )

åõæó ÇáúÍóíøõ áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó ÝóÇÏúÚõæåõ ãõÎúáöÕöíäó áóåõ ÇáÏøöíäó ÇóáúÍóãúÏõ áöáøóåö ÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٦٥ ﴾

[ 040.065 ] ( MŞ )

 

[ 040.065 ] ( AY )

Ebedî hayat sahibi ancak O’dur. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O hâlde ibâdeti O’na hâlis kılarak kendisine şöyle dua edin: “ Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.”

[ 040.065 ] ( EO )

Hayy ancak o, ondan başka tapılacak yok, onun için dîni halîs kılarak ona, hep ona yalvarın, hamd, Allâhın, o rabbül'âlemînin.

[ 040.065 ] ( ES )

Daimî bir hayat sahibi ancak O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak O'na, hep O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

[ 040.065 ] ( NQ )

He is the Ever Living, La ilaha illa Huwa (none has the right to be worshipped but He), so invoke Him making your worship pure for Him Alone (by worshipping Him Alone, and none else, and by doing righteous deeds sincerely for Allah's sake only, and not to show off, and not to set up rivals with Him in worship). All the praises and thanks be to Allah, the Lord of the 'Alamin(mankind, jinns and all that exists).

[ 040.066 ] ( KK )

Þõáú Åöäøöí äõåöíÊõ Ãóäú ÃóÚúÈõÏó ÇáøóÐöíäó ÊóÏúÚõæäó ãöäú Ïõæäö Çááøóåö áóãøóÇ ÌóÇÁóäöíó ÇáúÈóíøöäóÇÊõ ãöäú ÑóÈøöí æóÃõãöÑúÊõ Ãóäú ÃõÓúáöãó áöÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٦٦ ﴾

[ 040.066 ] ( MŞ )

 

[ 040.066 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, seni putperest atalarının dinine çağıran o müşriklere) de ki: “ Bana Rabbimden açık deliller (âyetler) geldiği vakit, ben, o sizin Allah’dan başka taptıklarınıza ibâdet etmekten kesin olarak menedildim. Âlemlerin Rabbine itâat ve ibâdet etmekle emrolundum.”

[ 040.066 ] ( EO )

De ki: bana rabbımdan beyyineler geldiği vakıt ben o sizin Allahdan başka yalvardıklarınıza ıbâdet etmekten kat'ıyyen nehyedildim de emrolundum ki müslim olayım o rabbül'âlemîne.

[ 040.066 ] ( ES )

De ki: «Bana Rabbimden apaçık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.»

[ 040.066 ] ( NQ )

Say (O Muhammad ): "I have been forbidden to worship those whom you worship besides Allah, since there have come to me evidences from my Lord, and I am commanded to submit (in Islam) to the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists).

[ 040.067 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí ÎóáóÞóßõãú ãöäú ÊõÑóÇÈò Ëõãøó ãöäú äõØúÝóÉò Ëõãøó ãöäú ÚóáóÞóÉò Ëõãøó íõÎúÑöÌõßõãú ØöÝúáÇð Ëõãøó áöÊóÈúáõÛõæÇ ÃóÔõÏøóßõãú Ëõãøó áöÊóßõæäõæÇ ÔõíõæÎðÇ æóãöäúßõãú ãóäú íõÊóæóÝøóì ãöäú ÞóÈúáõ æóáöÊóÈúáõÛõæÇ ÃóÌóáÇð ãõÓóãøðì æóáóÚóáøóßõãú ÊóÚúÞöáõæäó ﴿ ٦٧ ﴾

[ 040.067 ] ( MŞ )

 

[ 040.067 ] ( AY )

O Allah’dır ki, sizi (babanız Âdem’i) bir topraktan yarattı, sonra bir nutfeden, sonra bir kan pıhtısından... Sonra sizi (annelerinizin karnından) bir bebek olarak çıkarıyor. Sonra delikanlılık çağınıza eresiniz diye büyütüyor, sonra da ihtiyar olasınız diye... İçinizden kimi de, (delikanlılık ve ihtiyarlık çağından) daha evvel öldürülüyor. Bunlar, muayyen bir ecele eresiniz diye yapılır. Olur ki (Allah’ın büyük kudretine ve eşsizliğine delâlet eden bu halleri) düşünürsünüz.

[ 040.067 ] ( EO )

O odur ki sizi bir topraktan yarattı, sonra bir nufteden, sonra bir alekadan, sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra kuvvetiniz çağına iresiniz diye büyütüyor, sonra da ihtiyar olasınız diye, içinizden kimi de daha evvel vefat ettirilir, hem de müsemmâ bir ecele iresiniz diye, bir de gerek ki akıl edesiniz.

[ 040.067 ] ( ES )

«Sizi (önce) bir topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir aleka (embriyo)dan yaratan, sonra sizi bir bebek olarak çıkaran, sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaşatıp büyüten O'dur. İçinizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. (Bunları Allah) belirli bir süreye ulaşasınız ve aklınızı kullanasınız diye (böyle yapıyor).»

[ 040.067 ] ( NQ )

He, it is Who has created you (Adam) from dust, then from a Nutfah [mixed semen drops of male and female discharge (i.e. Adam's offspring)] then from a clot (a piece of coagulated blood), then brings you forth as children, then (makes you grow) to reach the age of full strength, and afterwards to be old (men and women), though some among you die before, and that you reach an appointed term, in order that you may understand.

[ 040.068 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí íõÍúíö æóíõãöíÊõ ÝóÅöÐóÇ ÞóÖóì ÃóãúÑðÇ ÝóÅöäøóãóÇ íóÞõæáõ áóåõ ßõäú Ýóíóßõæäõ ﴿ ٦٨ ﴾

[ 040.068 ] ( MŞ )

 

[ 040.068 ] ( AY )

Dirilten de, öldüren de O’dur. O, bir işi (yaratmak) istediği vakit sade “Ol” der, oluverir.

[ 040.068 ] ( EO )

O odur ki hem diriltir, hem öldürür, hasılı o bir emri istediği vakıt ona sâde «ol!» der oluverir.

[ 040.068 ] ( ES )

O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sadece «ol!» der, o şey de hemen oluverir.

[ 040.068 ] ( NQ )

He it is Who gives life and causes death. And when He decides upon a thing He says to it only: "Be!" and it is.

[ 040.069 ] ( KK )

Ãóáóãú ÊóÑóì Åöáóì ÇáøóÐöíäó íõÌóÇÏöáõæäó Ýöí ÂíóÇÊö Çááøóåö Ãóäøóì íõÕúÑóÝõæäó ﴿ ٦٩ ﴾

[ 040.069 ] ( MŞ )

 

[ 040.069 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele edenlere bakmaz mısın, (hak dinden) nasıl çevriliyorlar?

[ 040.069 ] ( EO )

Bakmaz mısın şimdi o Allahın âyetlerinde mücadeleye kalkanlara nereden döndürülüyorlar?

[ 040.069 ] ( ES )

Bakmaz mısın şimdi Allah'ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! (Haktan) nasıl döndürülüyorlar?

[ 040.069 ] ( NQ )

See you not those who dispute about the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of Allah? How are they turning away (from the truth, i.e. Islamic Monotheism to the falsehood of polytheism)?

[ 040.070 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó ßóÐøóÈõæÇ ÈöÇáúßöÊóÇÈö æóÈöãóÇ ÃóÑúÓóáúäóÇ Èöåö ÑõÓõáóäóÇ ÝóÓóæúÝó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٧٠ ﴾

[ 040.070 ] ( MŞ )

 

[ 040.070 ] ( AY )

Kur’ân’ı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz diğer kitapları inkâr edenler, (yakında, kıyâmette kendilerine ne yapılacağını) bilecekler.

[ 040.070 ] ( EO )

Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler artık ileride bilecekler.

[ 040.070 ] ( ES )

Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.

[ 040.070 ] ( NQ )

Those who deny the Book (this Qur'an), and that with which We sent Our Messengers (i.e. to worship none but Allah Alone sincerely, and to reject all false deities and to confess resurrection after the death for recompense) they will come to know (when they will be cast into the Fire of Hell).

[ 040.071 ] ( KK )

ÅöÐö ÇáúÃóÛúáÇóáõ Ýöí ÃóÚúäóÇÞöåöãú æóÇáÓøóáÇóÓöáõ íõÓúÍóÈõæäó ﴿ ٧١ ﴾

[ 040.071 ] ( MŞ )

 

[ 040.071 ] ( AY )

O vakit, boyunlarında (demirden) lâleler ve zincirler olduğu hâlde sürüklenecekler,

[ 040.071 ] ( EO )

O vakıt ki tomruklar boyunlarında ve zincirler sürüklenecekler.

[ 040.071 ] ( ES )

O zaman boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.

[ 040.071 ] ( NQ )

When iron collars will be rounded over their necks, and the chains, they shall be dragged along.

[ 040.072 ] ( KK )

Ýöí ÇáúÍóãöíãö Ëõãøó Ýöí ÇáäøóÇÑö íõÓúÌóÑõæäó ﴿ ٧٢ ﴾

[ 040.072 ] ( MŞ )

 

[ 040.072 ] ( AY )

Kaynar suda... Sonra ateşte yakılacaklar.

[ 040.072 ] ( EO )

Hamîmde, sonra ateşte kaynatılacaklar.

[ 040.072 ] ( ES )

Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.

[ 040.072 ] ( NQ )

In the boiling water, then they will be burned in the Fire.

[ 040.073 ] ( KK )

Ëõãøó Þöíáó áóåõãú Ãóíúäó ãóÇ ßõäúÊõãú ÊõÔúÑößõæäó ﴿ ٧٣ ﴾

[ 040.073 ] ( MŞ )

 

[ 040.073 ] ( AY )

Sonra onlara şöyle denilecek: “ Nerede ortak koşup tapındığınız,

[ 040.073 ] ( EO )

Sonra denecek onlara: nerede o şirk koştuklarınız?

[ 040.073 ] ( ES )

Sonra da onlara: «Nerede o ortak koştuklarınız?» denilecek.

[ 040.073 ] ( NQ )

Then it will be said to them: "Where are (all) those whom you used to join in worship as partners

[ 040.074 ] ( KK )

ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ÞóÇáõæÇ ÖóáøõæÇ ÚóäøóÇ Èóáú áóãú äóßõäú äóÏúÚõæ ãöäú ÞóÈúáõ ÔóíúÆðÇ ßóÐóáößó íõÖöáøõ Çááøóåõ ÇáúßóÇÝöÑöíäó ﴿ ٧٤ ﴾

[ 040.074 ] ( MŞ )

 

[ 040.074 ] ( AY )

Allah’dan başkaları.” Onlar (cevap olarak şöyle) diyecekler: “ Bizden kaybolup gittiler. Şüphesiz biz, bundan önce, bir şeye ibâdet etmiyormuşuz (onların hiç bir kıymeti yokmuş).” İşte Allah, kâfirleri böyle sapıklığa düşürür.

[ 040.074 ] ( EO )

Allahın berisinden? Diyecekler ki onlar bizden gaib oldular daha doğrusu biz bundan evvel bir şey'e ıbâdet eder değilmişiz, işte Allah kâfirleri böyle şaşkın eder.

[ 040.074 ] ( ES )

O Allah'tan başkaları (nerede denilecek). Onlar da diyecekler ki: «Hepsi bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye ibadet etmiyormuşuz.» İşte Allah, o kâfirleri böyle şaşırtır.

[ 040.074 ] ( NQ )

Besides Allah They will say: "They have vanished from us: Nay, we did not invoke (worship) anything before." Thus Allah leads astray the disbelievers.

[ 040.075 ] ( KK )

Ðóáößõãú ÈöãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÝúÑóÍõæäó Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÈöÛóíúÑö ÇáúÍóÞøö æóÈöãóÇ ßõäúÊõãú ÊóãúÑóÍõæäó ﴿ ٧٥ ﴾

[ 040.075 ] ( MŞ )

 

[ 040.075 ] ( AY )

Size bu azap, yeryüzünde azgınlıkla sevinmenizden ve kibirlenmenizden dolayıdır.

[ 040.075 ] ( EO )

Bu şundan: çünkü yer yüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz.

[ 040.075 ] ( ES )

Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.

[ 040.075 ] ( NQ )

That was because you had been exulting in the earth without any right (by worshipping others instead of Allah and by committing crimes), and that you used to rejoice extremely (in your error).

[ 040.076 ] ( KK )

ÇõÏúÎõáõæÇ ÃóÈúæóÇÈó Ìóåóäøóãó ÎóÇáöÏöíäó ÝöíåóÇ ÝóÈöÆúÓó ãóËúæóì ÇáúãõÊóßóÈøöÑöíäó ﴿ ٧٦ ﴾

[ 040.076 ] ( MŞ )

 

[ 040.076 ] ( AY )

(Onlara şöyle denir): “Girin cehennem kapılarından, içlerinde ebedî kalmak üzere... Bak, o kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!...

[ 040.076 ] ( EO )

Girin Cehennemin kapılarına içlerinde muhalled kalmak üzere, bak ne çirkin mevkıi o kibirlenenlerin.

[ 040.076 ] ( ES )

İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o kibirlenenlerin yeri?

[ 040.076 ] ( NQ )

Enter the gates of Hell to abide therein, and (indeed) what an evil abode of the arrogant!

[ 040.077 ] ( KK )

ÝóÇÕúÈöÑú Åöäøó æóÚúÏó Çááøóåö ÍóÞøñ ÝóÅöãøóÇ äõÑöíóäøóßó ÈóÚúÖó ÇáøóÐöí äóÚöÏõåõãú Ãóæú äóÊóæóÝøóíóäøóßó ÝóÅöáóíúäóÇ íõÑúÌóÚõæäó ﴿ ٧٧ ﴾

[ 040.077 ] ( MŞ )

 

[ 040.077 ] ( AY )

Onun için (Ey Resûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah’ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahut seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler.

[ 040.077 ] ( EO )

Onun için sabret: Allahın va'di haktır: muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba'zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler.

[ 040.077 ] ( ES )

Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.

[ 040.077 ] ( NQ )

So be patient (O Muhammad ), verily, the Promise of Allah is true, and whether We show you (O Muhammad in this world) some part of what We have promised them, or We cause you to die, then it is to Us they all shall be returned.

[ 040.078 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ ÑõÓõáÇð ãöäú ÞóÈúáößó ãöäúåõãú ãóäú ÞóÕóÕúäóÇ Úóáóíúßó æóãöäúåõãú ãóäú áóãú äóÞúÕõÕú Úóáóíúßó æóãóÇ ßóÇäó áöÑóÓõæáò Ãóäú íóÃúÊöíó ÈöÂíóÉò ÅöáÇøó ÈöÅöÐúäö Çááøóåö ÝóÅöÐóÇ ÌóÇÁó ÃóãúÑõ Çááøóåö ÞõÖöíó ÈöÇáúÍóÞøö æóÎóÓöÑó åõäóÇáößó ÇáúãõÈúØöáõæäó ﴿ ٧٨ ﴾

[ 040.078 ] ( MŞ )

 

[ 040.078 ] ( AY )

(Ey Resûlüm) gerçekten biz, senden önce bir çok peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana haber verdik, kimini de sana haber verip anlatmadık. Allah’ın izni olmadıkça, hiç bir peygamber tek bir mûcize getiremez. Allah’ın (dünya ve Âhirette azap) emri gelince de, hak yerine getirilir. İşte, burada hüsrana düştü inatçı kâfirler...

[ 040.078 ] ( EO )

Celâlim hakkı için biz senin önünden nice Resuller göndermişiz, onlardan kimini sana ayıtmışız, kimini de ayıtmamışızdır, hiç bir Resul için Allahın izni olmaksızın bir âyet (bir mu'cize) getirmek olamaz, Allahın emri gelince de hak yerine getirilir ve işte husrana burada düştü mubtıller.

[ 040.078 ] ( ES )

Andolsun ki biz senin önünden nice peygamberler göndermişizdir. Onlardan kimini sana anlatmışız, kimini de anlatmamışızdır. Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın bir mucize getiremez. Allah'ın emri gelince de hak yerine getirilir. Batıl bir dava peşinde koşanlar, işte bu noktada hüsrana uğrarlar.

[ 040.078 ] ( NQ )

And, indeed We have sent Messengers before you (O Muhammad ); of some of them We have related to you their story and of some We have not related to you their story, and it was not given to any Messenger that he should bring a sign except by the Leave of Allah. So, when comes the Commandment of Allah, the matter will be decided with truth, and the followers of falsehood will then be lost.

[ 040.079 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÌóÚóáó áóßõãõ ÇáúÃóäúÚóÇãó áöÊóÑúßóÈõæÇ ãöäúåóÇ æóãöäúåóÇ ÊóÃúßõáõæäó ﴿ ٧٩ ﴾

[ 040.079 ] ( MŞ )

 

[ 040.079 ] ( AY )

Allah O’dur ki, sizin için davarlar yarattı, onlardan (deve gibi hayvanlar) binek edinesiniz diye... Onların bir kısmından da yersiniz.

[ 040.079 ] ( EO )

Allah odur ki sizin için (en'amı) o yumuşak başlı hayvanları yarattı, onlardan binid edinesiniz diye, hem onlardan yersiniz.

[ 040.079 ] ( ES )

Kimine binesiniz, kimini de yiyesiniz diye sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratan Allah'tır.

[ 040.079 ] ( NQ )

Allah, it is He Who has made cattle for you, that you may ride on some of them and of some you eat.

[ 040.080 ] ( KK )

æóáóßõãú ÝöíåóÇ ãóäóÇÝöÚõ æóáöÊóÈúáõÛõæÇ ÚóáóíúåóÇ ÍóÇÌóÉð Ýöí ÕõÏõæÑößõãú æóÚóáóíúåóÇ æóÚóáóì ÇáúÝõáúßö ÊõÍúãóáõæäó ﴿ ٨٠ ﴾

[ 040.080 ] ( MŞ )

 

[ 040.080 ] ( AY )

Sizin için onlarda daha bir çok menfaatler var. Kalplerinizdeki bir ihtiyaca kavuşmanız için, onlara biniyorsunuz. Hem onların üzerinde (karada), hem gemiler üzerinde (denizde) taşınırsınız.

[ 040.080 ] ( EO )

Size onlarda daha bir çok menfeatler var, hem onların üzerinde sînelerinizdeki bir hâcete iresiniz diye, hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız.

[ 040.080 ] ( ES )

Sizin için onlarda daha nice menfaatler vardır. Onların üzerinde gönüllerinizdeki bir arzuya erersiniz. Hem onlar üzerinde, hem de gemiler üzerinde taşınırsınız.

[ 040.080 ] ( NQ )

And you have (many other) benefits from them, and that you may reach by their means a desire that is in your breasts (i.e. carry your goods, loads, etc.), and on them and on ships you are carried.

[ 040.081 ] ( KK )

æóíõÑöíßõãú ÂíóÇÊöåö ÝóÃóíøó ÂíóÇÊö Çááøóåö ÊõäúßöÑõæäó ﴿ ٨١ ﴾

[ 040.081 ] ( MŞ )

 

[ 040.081 ] ( AY )

Ve size (kudretinin kemaline, rahmetinin genişliğine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor; artık Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz (bu Allah’dan değildir, dersiniz)?

[ 040.081 ] ( EO )

Ve size âyetlerini gösterir, şimdi Allahın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?

[ 040.081 ] ( ES )

Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi Allah'ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?

[ 040.081 ] ( NQ )

And He shows you His Signs and Proofs (of His Oneness in all the above mentioned things). Which, then of the Signs and Proofs of Allah do you deny?

[ 040.082 ] ( KK )

ÃóÝóáóãú íóÓöíÑõæÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóíóäúÙõÑõæÇ ßóíúÝó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú ßóÇäõæÇ ÃóßúËóÑó ãöäúåõãú æóÃóÔóÏøó ÞõæøóÉð æóÂËóÇÑðÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóãóÇ ÃóÛúäóì Úóäúåõãú ãóÇ ßóÇäõæÇ íóßúÓöÈõæäó ﴿ ٨٢ ﴾

[ 040.082 ] ( MŞ )

 

[ 040.082 ] ( AY )

O kâfirler, yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çok, kuvvetçe daha metin ve yeryüzünde eser (bina) bakımından daha güçlü idiler. Öyle iken, elde ettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı.

[ 040.082 ] ( EO )

Daha Yer yüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden evvelkilerin âkıbeti nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok hem kuvvetçe ve Arzda âsarca daha çetin idiler, öyle iken o kesbettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı.

[ 040.082 ] ( ES )

Daha yeryüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetindiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerini kurtaramadı.

[ 040.082 ] ( NQ )

Have they not travelled through the earth and seen what was the end of those before them? They were more numerous than them and mightier in strength, and in the traces (they have left behind them) in the land, yet all that they used to earn availed them not.

[ 040.083 ] ( KK )

ÝóáóãøóÇ ÌóÇÁóÊúåõãú ÑõÓõáõåõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÝóÑöÍõæÇ ÈöãóÇ ÚöäúÏóåõãú ãöäó ÇáúÚöáúãö æóÍóÇÞó Èöåöãú ãóÇ ßóÇäõæÇ Èöåö íóÓúÊóåúÒöÆõæä ﴿ ٨٣ ﴾

[ 040.083 ] ( MŞ )

 

[ 040.083 ] ( AY )

Çünkü onlara, peygamberleri mûcizelerle geldikleri vakit, kendilerinde bulunan (batıl) ilme güvendiler de, o peygamberleri alaya aldıkları şeyin cezası kendilerini kuşatıverdi.

[ 040.083 ] ( EO )

Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geldikleri vakıt kendilerinde bulunan ılme güvendiler de o istihza ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi.

[ 040.083 ] ( ES )

Çünkü onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.

[ 040.083 ] ( NQ )

Then when their Messengers came to them with clear proofs, they were glad (and proud) with that which they had of the knowledge (of worldly things): And that at which they used to mock, surrounded them (i.e. the punishment).

[ 040.084 ] ( KK )

ÝóáóãøóÇ ÑóÃóæúÇ ÈóÃúÓóäóÇ ÞóÇáõæÇ ÂãóäøóÇ ÈöÇááøóåö æóÍúÏóåõ æóßóÝóÑúäóÇ ÈöãóÇ ßõäøóÇ Èöåö ãõÔúÑößöíäó ﴿ ٨٤ ﴾

[ 040.084 ] ( MŞ )

 

[ 040.084 ] ( AY )

O vakit, azabımızın şiddetini gördüklerinde şöyle dediler: “ Allah’ın birliğine îman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.”

[ 040.084 ] ( EO )

O vakıt hışmımızı gördüklerinde Allahın birliğine inandık ve ona şirk koştuğumuz şeylere küfrettik dediler.

[ 040.084 ] ( ES )

O zaman hışmımızı gördüklerinde: «Allah'ın birliğine inandık ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik» dediler.

[ 040.084 ] ( NQ )

So when they saw Our punishment, they said: "We believe in Allah Alone and reject (all) that we used to associate with Him as (His) partners.

[ 040.085 ] ( KK )

Ýóáóãú íóßõ íóäúÝóÚõåõãú ÅöíãóÇäõåõãú áóãøóÇ ÑóÃóæúÇ ÈóÃúÓóäóÇ ÓõäøóÉó Çááøóåö ÇáøóÊöí ÞóÏú ÎóáóÊú Ýöí ÚöÈóÇÏöåö æóÎóÓöÑó åõäóÇáößó ÇáúßóÇÝöÑõæäó ﴿ ٨٥ ﴾

[ 040.085 ] ( MŞ )

 

[ 040.085 ] ( AY )

Fakat azabımızı gördükleri vakit, îmanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkında olagelen sünneti (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır.

[ 040.085 ] ( EO )

Dediler amma hışmımızı gördükleri vakıtki iymanları kendilerine faide verecek değildi. Allahın kullarında geçe gelen sünneti, ve işte husrâna bu noktada düştü kâfirler.

[ 040.085 ] ( ES )

Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın, kulları hakkındaki geçe gelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler.

[ 040.085 ] ( NQ )

Then their Faith (in Islamic Monotheism) could not avail them when they saw Our punishment. (Like) this has been the way of Allah in dealing with His slaves. And there the disbelievers lost utterly (when Our Torment covered them).