SAFFAT SURESİ

[ 037.001 ] ( KK )

æóÇáÕøóÇÝøóÇÊö ÕóÝøðÇ ﴿ ١ ﴾

[ 037.001 ] ( MŞ )

 

[ 037.001 ] ( AY )

And olsun, o saf bağlayıp duranlara (meleklere),

[ 037.001 ] ( EO )

Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara.

[ 037.001 ] ( ES )

Andolsun o saf bağlayıp duranlara.

[ 037.001 ] ( NQ )

By those (angels) ranged in ranks (or rows).

[ 037.002 ] ( KK )

ÝóÇáÒøóÇÌöÑóÇÊö ÒóÌúÑðÇ ﴿ ٢ ﴾

[ 037.002 ] ( MŞ )

 

[ 037.002 ] ( AY )

O (bulutları) sevk ve idare edenlere,

[ 037.002 ] ( EO )

O haykırıp da sürenlere.

[ 037.002 ] ( ES )

O haykırıp da sürenlere.

[ 037.002 ] ( NQ )

By those (angels) who drive the clouds in a good way.

[ 037.003 ] ( KK )

ÝóÇáÊøóÇáöíóÇÊö ÐößúÑðÇ ﴿ ٣ ﴾

[ 037.003 ] ( MŞ )

 

[ 037.003 ] ( AY )

O Kur’ân okuyanlara...

[ 037.003 ] ( EO )

Ve o yolda zikr okuyanlara.

[ 037.003 ] ( ES )

Ve o yolda zikir okuyanlara.

[ 037.003 ] ( NQ )

By those (angels) who bring the Book and the Qur'an from Allah to mankind [Tafsir Ibn Kathir].

[ 037.004 ] ( KK )

Åöäøó Åöáóåóßõãú áóæóÇÍöÏñ ﴿ ٤ ﴾

[ 037.004 ] ( MŞ )

 

[ 037.004 ] ( AY )

Muhakkak ki İlâhınız birdir.

[ 037.004 ] ( EO )

Ki ilâhınız birdir sizin.

[ 037.004 ] ( ES )

Ki sizin ilâhınız birdir.

[ 037.004 ] ( NQ )

Verily your Ilah (God) is indeed One (i.e. Allah);

[ 037.005 ] ( KK )

ÑóÈøõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóãóÇ ÈóíúäóåõãóÇ æóÑóÈøõ ÇáúãóÔóÇÑöÞö ﴿ ٥ ﴾

[ 037.005 ] ( MŞ )

 

[ 037.005 ] ( AY )

O, göklerle yerin ve aralarındakilerin Rabbi’dir. Güneşin doğduğu yerlerin de Rabbi’dir.

[ 037.005 ] ( EO )

Hep o Göklerin Yerin ve aralarındakilerin rabbı ve bütün meşrıkların rabbı.

[ 037.005 ] ( ES )

O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir.

[ 037.005 ] ( NQ )

Lord of the heavens and of the earth, and all that is between them, and Lord of every point of the sun's risings. (None has the right to be worshipped but Allah).

[ 037.006 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ÒóíøóäøóÇ ÇáÓøóãóÇÁó ÇáÏøõäúíóÇ ÈöÒöíäóÉò ÇáúßóæóÇßöÈö ﴿ ٦ ﴾

[ 037.006 ] ( MŞ )

 

[ 037.006 ] ( AY )

Gerçekten biz, en aşağıda olan gökyüzünü, yıldızlardan ibaret bir süsle donattık.

[ 037.006 ] ( EO )

Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık: kevakib.

[ 037.006 ] ( ES )

Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.

[ 037.006 ] ( NQ )

Verily! We have adorned the near heaven with the stars (for beauty).

[ 037.007 ] ( KK )

æóÍöÝúÙðÇ ãöäú ßõáøö ÔóíúØóÇäò ãóÇÑöÏò ﴿ ٧ ﴾

[ 037.007 ] ( MŞ )

 

[ 037.007 ] ( AY )

(Hem o göğü), itâatten çıkan her şeytandan koruduk.

[ 037.007 ] ( EO )

Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk.

[ 037.007 ] ( ES )

Onu her inatçı şeytandan koruduk.

[ 037.007 ] ( NQ )

And to guard against every rebellious devil.

[ 037.008 ] ( KK )

áÇó íóÓøóãøóÚõæäó Åöáóì ÇáúãóáóÃö ÇáúÃóÚúáóì æóíõÞúÐóÝõæäó ãöäú ßõáøö ÌóÇäöÈò ﴿ ٨ ﴾

[ 037.008 ] ( MŞ )

 

[ 037.008 ] ( AY )

O şeytanlar, melekler topluluğunun kelâmını dinleyemezler, her taraftan koğulup atılırlar.

[ 037.008 ] ( EO )

Onlar melei a'lâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar.

[ 037.008 ] ( ES )

Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar.

[ 037.008 ] ( NQ )

They cannot listen to the higher group (angels) for they are pelted from every side.

[ 037.009 ] ( KK )

ÏõÍõæÑðÇ æóáóåõãú ÚóÐóÇÈñ æóÇÕöÈñ ﴿ ٩ ﴾

[ 037.009 ] ( MŞ )

 

[ 037.009 ] ( AY )

Uzaklaştırılırlar. Onlara (Âhirette) devamlı bir azap var.

[ 037.009 ] ( EO )

Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır.

[ 037.009 ] ( ES )

Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.

[ 037.009 ] ( NQ )

Outcast, and theirs is a constant (or painful) torment.

[ 037.010 ] ( KK )

ÅöáÇøó ãóäú ÎóØöÝó ÇáúÎóØúÝóÉó ÝóÃóÊúÈóÚóåõ ÔöåóÇÈñ ËóÇÞöÈñ ﴿ ١٠ ﴾

[ 037.010 ] ( MŞ )

 

[ 037.010 ] ( AY )

Ancak (o şeytanlar içinden, meleklerin sözünü) bir çalıb kapan olur. Onu da yakan parlak bir yıldız tâkib eder.

[ 037.010 ] ( EO )

Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır.

[ 037.010 ] ( ES )

Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.

[ 037.010 ] ( NQ )

Except such as snatch away something by stealing and they are pursued by a flaming fire of piercing brightness.

[ 037.011 ] ( KK )

ÝóÇÓúÊóÝúÊöåöãú Ãóåõãú ÃóÔóÏøõ ÎóáúÞðÇ Ãóãú ãóäú ÎóáóÞúäóÇ ÅöäøóÇ ÎóáóÞúäóÇåõãú ãöäú Øöíäò áÇóÒöÈò ﴿ ١١ ﴾

[ 037.011 ] ( MŞ )

 

[ 037.011 ] ( AY )

Şimdi sor Mekke halkına: (Öldükten sonra) kendilerini yaratış mı zor; yoksa bizim yarattıklarımız (melekler, gökler, arz ve yıldızlar) mı? Biz kendilerini (Âdem’den, Âdem’i de) yapışkan bir çamurdan yarattık.

[ 037.011 ] ( EO )

Şimdi sor onlara yaradılışca kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık.

[ 037.011 ] ( ES )

Şimdi onlara sor: «Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?» Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.

[ 037.011 ] ( NQ )

Then ask them (i.e. these polytheists, O Muhammad ): "Are they stronger as creation, or those (others like the heavens and the earth and the mountains, etc.) whom We have created?" Verily, We created them of a sticky clay.

[ 037.012 ] ( KK )

Èóáú ÚóÌöÈúÊó æóíóÓúÎóÑõæäó ﴿ ١٢ ﴾

[ 037.012 ] ( MŞ )

 

[ 037.012 ] ( AY )

Fakat (ey Resûlüm, Allah’ın kudretini ve öldükten sonra dirileceklerini inkâr etmelerine) sen şaştın. Onlar ise, seninle (ve taaccüb edişinle) alay ediyorlar.

[ 037.012 ] ( EO )

Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar.

[ 037.012 ] ( ES )

Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.

[ 037.012 ] ( NQ )

Nay, you (O Muhammad ) wondered (at their insolence) while they mock (at you and at the Qur'an).

[ 037.013 ] ( KK )

æóÅöÐóÇ ÐõßøöÑõæÇ áÇó íóÐúßõÑõæäó ﴿ ١٣ ﴾

[ 037.013 ] ( MŞ )

 

[ 037.013 ] ( AY )

Onlara Kur’ân’la öğüd verildiği zaman da, düşünüp nasihat kabul etmiyorlar.

[ 037.013 ] ( EO )

Ihtar edildiklerinde de düşünmüyorlar.

[ 037.013 ] ( ES )

Kendilerine hatırlatıldığında da düşünmüyorlar.

[ 037.013 ] ( NQ )

And when they are reminded, they pay no attention.

[ 037.014 ] ( KK )

æóÅöÐóÇ ÑóÃóæúÇ ÂíóÉð íóÓúÊóÓúÎöÑõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 037.014 ] ( MŞ )

 

[ 037.014 ] ( AY )

Bir mûcize gördükleri vakit de eğlenceye alıyorlar.

[ 037.014 ] ( EO )

Bir mu'cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar.

[ 037.014 ] ( ES )

Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar.

[ 037.014 ] ( NQ )

And when they see an Ayah (a sign, a proof, or an evidence) from Allah, they mock at it.

[ 037.015 ] ( KK )

æóÞóÇáõæÇ Åöäú åóÐóÇ ÅöáÇøó ÓöÍúÑñ ãõÈöíäñ ﴿ ١٥ ﴾

[ 037.015 ] ( MŞ )

 

[ 037.015 ] ( AY )

Ve: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir.” dediler.

[ 037.015 ] ( EO )

Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, ap açık bir sihir.

[ 037.015 ] ( ES )

Ve diyorlar ki: «Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir.»

[ 037.015 ] ( NQ )

And they say: "This is nothing but evident magic!

[ 037.016 ] ( KK )

ÃóÇöÐóÇ ãöÊúäóÇ æóßõäøóÇ ÊõÑóÇÈðÇ æóÚöÙóÇãðÇ ÃóÆöäøóÇ áóãóÈúÚõæËõæäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 037.016 ] ( MŞ )

 

[ 037.016 ] ( AY )

Öldüğümüz ve bir toprakla çürümüş bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz?

[ 037.016 ] ( EO )

öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı? biz mi ba'solunacakmışız?

[ 037.016 ] ( ES )

«Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?»

[ 037.016 ] ( NQ )

When we are dead and have become dust and bones, shall we (then) verily be resurrected?
 

[ 037.017 ] ( KK )

ÃóæóÂÈóÇÄõäóÇ ÇáúÃóæøóáõæäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 037.017 ] ( MŞ )

 

[ 037.017 ] ( AY )

Evvelki atalarımızda mı? (yine dediler).

[ 037.017 ] ( EO )

Evvelki atalarımız da mı?

[ 037.017 ] ( ES )

«Önceki atalarımız da mı?»

[ 037.017 ] ( NQ )

And also our fathers of old?"

[ 037.018 ] ( KK )

Þõáú äóÚóãú æóÃóäúÊõãú ÏóÇÎöÑõæäó ﴿ ١٨ ﴾

[ 037.018 ] ( MŞ )

 

[ 037.018 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), de ki: “ Hem hepiniz zelîl ve hakîr olarak (diriltileceksiniz).”

[ 037.018 ] ( EO )

De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak.

[ 037.018 ] ( ES )

De ki: «Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz).»

[ 037.018 ] ( NQ )

Say (O Muhammad ): "Yes, and you shall then be humiliated."

[ 037.019 ] ( KK )

ÝóÅöäøóãóÇ åöíó ÒóÌúÑóÉñ æóÇÍöÏóÉñ ÝóÅöÐóÇ åõãú íóäúÙõÑõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 037.019 ] ( MŞ )

 

[ 037.019 ] ( AY )

Çünkü o, (Sûr’a ikinci defa) bir üfürüştür ki, derhal kabirlerinden kalkıb başlarına gelecek şeyi gözetlerler.

[ 037.019 ] ( EO )

Çünkü o bir zorlu kumandadan ıbarettir derhal gözleri açılıverir.

[ 037.019 ] ( ES )

Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir.

[ 037.019 ] ( NQ )

It will be a single Zajrah [shout (i.e. the second blowing of the Trumpet)], and behold, they will be staring!

[ 037.020 ] ( KK )

æóÞóÇáõæÇ íóÇæóíúáóäóÇ åóÐóÇ íóæúãõ ÇáÏøöíäö ﴿ ٢٠ ﴾

[ 037.020 ] ( MŞ )

 

[ 037.020 ] ( AY )

Şöyle derler: “Eyvah bizlere! Bu, hesap günüdür.”

[ 037.020 ] ( EO )

Eyvah bizlere derler bu o din günü.

[ 037.020 ] ( ES )

«Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür.» derler.

[ 037.020 ] ( NQ )

They will say: "Woe to us! This is the Day of Recompense!"

[ 037.021 ] ( KK )

åóÐóÇ íóæúãõ ÇáúÝóÕúáö ÇáøóÐöí ßõäúÊõãú Èöåö ÊõßóÐøöÈõæäó ﴿ ٢١ ﴾

[ 037.021 ] ( MŞ )

 

[ 037.021 ] ( AY )

Bu, işte o sizin yalan dediğiniz (mü'minle kâfiri) ayırd etme günüdür.

[ 037.021 ] ( EO )

Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.

[ 037.021 ] ( ES )

(Onlara): «İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür» denir.

[ 037.021 ] ( NQ )

(It will be said): "This is the Day of Judgement which you used to deny."

[ 037.022 ] ( KK )

ÇõÍúÔõÑõæÇ ÇáøóÐöíäó ÙóáóãõæÇ æóÃóÒúæóÇÌóåõãú æóãóÇ ßóÇäõæÇ íóÚúÈõÏõæäó ﴿ ٢٢ ﴾

[ 037.022 ] ( MŞ )

 

[ 037.022 ] ( AY )

(Allah meleklere şöyle buyurur): “ O kâfir olanları, bir de arkadaşlarını ve Allah’dan başka taptıkları putları, hep bir araya toplayın.

[ 037.022 ] ( EO )

Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allahdan başka taptıkları şeyleri.

[ 037.022 ] ( ES )

Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.

[ 037.022 ] ( NQ )

(It will be said to the angels): "Assemble those who did wrong, together with their companions (from the devils) and what they used to worship.

[ 037.023 ] ( KK )

ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ÝóÇåúÏõæåõãú Åöáóì ÕöÑóÇØö ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٢٣ ﴾

[ 037.023 ] ( MŞ )

 

[ 037.023 ] ( AY )

Toplayın da, götürün onları cehennem yoluna, (Sırat köprüsüne doğru).

[ 037.023 ] ( EO )

Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru

[ 037.023 ] ( ES )

Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.

[ 037.023 ] ( NQ )

Instead of Allah, and lead them on to the way of flaming Fire (Hell);
 

[ 037.024 ] ( KK )

æóÞöÝõæåõãú Åöäøóåõãú ãóÓúÆõæáõæäó ﴿ ٢٤ ﴾

[ 037.024 ] ( MŞ )

 

[ 037.024 ] ( AY )

Ve onları habsedin (tutuklayın); çünkü onlar sorguya çekilecekler.”

[ 037.024 ] ( EO )

Ve tevkıyf edin onları, çünkü sorguya çekilecekler.

[ 037.024 ] ( ES )

Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler.

[ 037.024 ] ( NQ )

But stop them, verily they are to be questioned.

[ 037.025 ] ( KK )

ãóÇ áóßõãú áÇó íóÊóäóÇÕóÑõæäó ﴿ ٢٥ ﴾

[ 037.025 ] ( MŞ )

 

[ 037.025 ] ( AY )

(Melekler o kâfirlere şöyle der): “ Ne oldu sizlere, (azaptan kurtulmak için) yardımlaşmıyorsunuz?”

[ 037.025 ] ( EO )

Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?

[ 037.025 ] ( ES )

(Onlara): «Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?» (denilir.)

[ 037.025 ] ( NQ )

What is the matter with you? Why do you not help one another (as you used to do in the world)?

[ 037.026 ] ( KK )

Èóáú åõãõ Çáúíóæúãó ãõÓúÊóÓúáöãõæäó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 037.026 ] ( MŞ )

 

[ 037.026 ] ( AY )

Hayır, bugün (kıyâmet günü Allah’ın emrine) boyun eğmişlerdir onlar.

[ 037.026 ] ( EO )

Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır.

[ 037.026 ] ( ES )

Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.

[ 037.026 ] ( NQ )

Nay, but that Day they shall surrender,

[ 037.027 ] ( KK )

æóÃóÞúÈóáó ÈóÚúÖõåõãú Úóáóì ÈóÚúÖò íóÊóÓóÇÁóáõæäó ﴿ ٢٧ ﴾

[ 037.027 ] ( MŞ )

 

[ 037.027 ] ( AY )

Onlar birbirlerini suçlayıp çekişirler.

[ 037.027 ] ( EO )

Ve ba'zısına dönmüş soruyorlardır:

[ 037.027 ] ( ES )

Onlar, birbirine dönmüş soruşuyorlar.

[ 037.027 ] ( NQ )

And they will turn to one another and question one another.

[ 037.028 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ Åöäøóßõãú ßõäúÊõãú ÊóÃúÊõæäóäóÇ Úóäö Çáúíóãöíäö ﴿ ٢٨ ﴾

[ 037.028 ] ( MŞ )

 

[ 037.028 ] ( AY )

(Onlar, öncülerine şöyle) diyecekler: “ Siz, bize sağdan (en sağlam taraftan) gelirdiniz.”

[ 037.028 ] ( EO )

Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz.

[ 037.028 ] ( ES )

Onlar: «Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz» derler.

[ 037.028 ] ( NQ )

They will say: "It was you who used to come to us from the right side [i.e. from the right side of one of us and beautify for us every evil, order us for polytheism, and stop us from the truth i.e. Islamic Monotheism and from every good deed]."

[ 037.029 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ Èóáú áóãú ÊóßõæäõæÇ ãõÄúãöäöíäó ﴿ ٢٩ ﴾

[ 037.029 ] ( MŞ )

 

[ 037.029 ] ( AY )

(Öncüler de onlara cevap verip şöyle) diyecekler: “ Hayır, doğrusu siz Allah’a îman etmemiştiniz.

[ 037.029 ] ( EO )

Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız.

[ 037.029 ] ( ES )

(İleri gelenler de) derler ki: «Hayır, siz inanmamıştınız.»

[ 037.029 ] ( NQ )

They will reply: "Nay, you yourselves were not believers.

[ 037.030 ] ( KK )

æóãóÇ ßóÇäó áóäóÇ Úóáóíúßõãú ãöäú ÓõáúØóÇäò Èóáú ßõäúÊõãú ÞóæúãðÇ ØóÇÛöíäó ﴿ ٣٠ ﴾

[ 037.030 ] ( MŞ )

 

[ 037.030 ] ( AY )

Bizim de sizin üzerinize bir hakimiyetimiz yoktu; ancak siz azmış bir kavim idiniz.

[ 037.030 ] ( EO )

Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz.

[ 037.030 ] ( ES )

«Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz.»

[ 037.030 ] ( NQ )

And we had no authority over you. Nay! But you were transgressing people (disobedient, polytheists, and disbelievers).
 

[ 037.031 ] ( KK )

ÝóÍóÞøó ÚóáóíúäóÇ Þóæúáõ ÑóÈøöäóÇ ÅöäøóÇ áóÐóÇÆöÞõæäó ﴿ ٣١ ﴾

[ 037.031 ] ( MŞ )

 

[ 037.031 ] ( AY )

Onun için Rabbimizin azabı üzerimize gerçekleşti. Muhakkak azabımızı tadacağız.

[ 037.031 ] ( EO )

Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız.

[ 037.031 ] ( ES )

«Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız.»

[ 037.031 ] ( NQ )

So now the Word of our Lord has been justified against us, that we shall certainly (have to) taste (the torment).

[ 037.032 ] ( KK )

ÝóÃóÛúæóíúäóÇßõãú ÅöäøóÇ ßõäøóÇ ÛóÇæöíäó ﴿ ٣٢ ﴾

[ 037.032 ] ( MŞ )

 

[ 037.032 ] ( AY )

Çünkü biz, sizi, dinden çıkardık. Gerçekten biz azgın kimselerdik.”

[ 037.032 ] ( EO )

Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık.

[ 037.032 ] ( ES )

«Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık.»

[ 037.032 ] ( NQ )

So we led you astray because we were ourselves astray.

[ 037.033 ] ( KK )

ÝóÅöäøóåõãú íóæúãóÆöÐò Ýöí ÇáúÚóÐóÇÈö ãõÔúÊóÑößõæäó ﴿ ٣٣ ﴾

[ 037.033 ] ( MŞ )

 

[ 037.033 ] ( AY )

O hâlde, hepsi o gün azabda ortaktırlar.

[ 037.033 ] ( EO )

O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler.

[ 037.033 ] ( ES )

O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar.

[ 037.033 ] ( NQ )

Then verily, that Day, they will (all) share in the torment.

[ 037.034 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ßóÐóáößó äóÝúÚóáõ ÈöÇáúãõÌúÑöãöíäó ﴿ ٣٤ ﴾

[ 037.034 ] ( MŞ )

 

[ 037.034 ] ( AY )

İşte biz, müşriklere böyle yaparız.

[ 037.034 ] ( EO )

İşte biz mücrimlere böyle yaparız.

[ 037.034 ] ( ES )

İşte biz günahkarlara böyle yaparız.

[ 037.034 ] ( NQ )

Certainly, that is how We deal with Al-Mujrimun (polytheists, sinners, criminals, the disobedient to Allah, etc.).

[ 037.035 ] ( KK )

Åöäøóåõãú ßóÇäõæÇ ÅöÐóÇ Þöíáó áóåõãú áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó Çááøóåõ íóÓúÊóßúÈöÑõæäó ﴿ ٣٥ ﴾

[ 037.035 ] ( MŞ )

 

[ 037.035 ] ( AY )

Çünkü onlara: “ Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur.” denildiği zaman, baş kaldırıyorlardı;

[ 037.035 ] ( EO )

Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı.

[ 037.035 ] ( ES )

Çünkü onlar, kendilerine: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiği zaman kafa tutuyorlardı.

[ 037.035 ] ( NQ )

Truly, when it was said to them: La ilaha ill-Allah "(none has the right to be worshipped but Allah)," they puffed themselves up with pride (i.e. denied it).

[ 037.036 ] ( KK )

æóíóÞõæáõæäó ÃóÆöäøóÇ áóÊóÇÑößõæÇ ÂáöåóÊöäóÇ áöÔóÇÚöÑò ãóÌúäõæäò ﴿ ٣٦ ﴾

[ 037.036 ] ( MŞ )

 

[ 037.036 ] ( AY )

Ve: “ Hiç bir mecnûn şâir için, biz putlarımızı bırakır mıyız?” diyorlardı.

[ 037.036 ] ( EO )

Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı.

[ 037.036 ] ( ES )

Ve: «Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı.

[ 037.036 ] ( NQ )

And (they) said: "Are we going to abandon our aliha (gods) for the sake of a mad poet?

[ 037.037 ] ( KK )

Èóáú ÌóÇÁó ÈöÇáúÍóÞøö æóÕóÏøóÞó ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ٣٧ ﴾

[ 037.037 ] ( MŞ )

 

[ 037.037 ] ( AY )

Şüphesiz O (Peygamber) Kur’ân ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.

[ 037.037 ] ( EO )

Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdık eyledi.

[ 037.037 ] ( ES )

Hayır o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.

[ 037.037 ] ( NQ )

Nay! he (Muhammad ) has come with the truth (i.e. Allah's Religion - Islamic Monotheism and this Qur'an) and he confirms the Messengers (before him who brought Allah's religion - Islamic Monotheism).

[ 037.038 ] ( KK )

Åöäøóßõãú áóÐóÇÆöÞõæ ÇáúÚóÐóÇÈö ÇáúÃóáöíãö ﴿ ٣٨ ﴾

[ 037.038 ] ( MŞ )

 

[ 037.038 ] ( AY )

Elbette siz (ey Mekke halkı, tekzib etmekle) o acıklı azabı tadacaksınız.

[ 037.038 ] ( EO )

Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız.

[ 037.038 ] ( ES )

Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.

[ 037.038 ] ( NQ )

Verily, you (pagans of Makkah) are going to taste the painful torment;

[ 037.039 ] ( KK )

æóãóÇ ÊõÌúÒóæúäó ÅöáÇøó ãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٣٩ ﴾

[ 037.039 ] ( MŞ )

 

[ 037.039 ] ( AY )

Ve (dünyada) yapmış olduğunuz şeylerden başkasıyla cezalandırılmıyacaksınız.

[ 037.039 ] ( EO )

Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız.

[ 037.039 ] ( ES )

Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.

[ 037.039 ] ( NQ )

And you will be requited nothing except for what you used to do (evil deeds, sins, and Allah's disobedience which you used to do in this world);

[ 037.040 ] ( KK )

ÅöáÇøó ÚöÈóÇÏó Çááøóåö ÇáúãõÎúáóÕöíäó ﴿ ٤٠ ﴾

[ 037.040 ] ( MŞ )

 

[ 037.040 ] ( AY )

Şu kadar ki, Allah’ın ihlâs sahibi kulları müstesnadır.

[ 037.040 ] ( EO )

Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları.

[ 037.040 ] ( ES )

Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.

[ 037.040 ] ( NQ )

Save the chosen slaves of Allah (faithful, obedient, true believers of Islamic Monotheism).

[ 037.041 ] ( KK )

ÃõæáóÆößó áóåõãú ÑöÒúÞñ ãóÚúáõæãñ ﴿ ٤١ ﴾

[ 037.041 ] ( MŞ )

 

[ 037.041 ] ( AY )

İşte bunlar için, (özellikleri) belli bir rızık vardır:

[ 037.041 ] ( EO )

Onlar için bir «ma'lûm rızık» var.

[ 037.041 ] ( ES )

İşte onlar için belli bir rızık vardır.

[ 037.041 ] ( NQ )

For them there will be a known provision (in Paradise).

[ 037.042 ] ( KK )

ÝóæóÇßöåõ æóåõãú ãõßúÑóãõæäó ﴿ ٤٢ ﴾

[ 037.042 ] ( MŞ )

 

[ 037.042 ] ( AY )

Türlü meyvalar... Onlar hep ikram olunurlar;

[ 037.042 ] ( EO )

Meyveler, ve onlar hep ikram olunurlar.

[ 037.042 ] ( ES )

Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

[ 037.042 ] ( NQ )

Fruits; and they shall be honoured,

[ 037.043 ] ( KK )

Ýöí ÌóäøóÇÊö ÇáäøóÚöíãö ﴿ ٤٣ ﴾

[ 037.043 ] ( MŞ )

 

[ 037.043 ] ( AY )

Naîm Cennetlerinde,

[ 037.043 ] ( EO )

Naîm Cennetlerinde

[ 037.043 ] ( ES )

Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

[ 037.043 ] ( NQ )

In the Gardens of delight (Paradise),

[ 037.044 ] ( KK )

Úóáóì ÓõÑõÑò ãõÊóÞóÇÈöáöíäó ﴿ ٤٤ ﴾

[ 037.044 ] ( MŞ )

 

[ 037.044 ] ( AY )

Karşılıklı tahtlar üzerinde...

[ 037.044 ] ( EO )

Karşılıklı tahtlar üzerinde.

[ 037.044 ] ( ES )

(Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler.

[ 037.044 ] ( NQ )

Facing one another on thrones,

[ 037.045 ] ( KK )

íõØóÇÝõ Úóáóíúåöãú ÈößóÃúÓò ãöäú ãóÚöíäò ﴿ ٤٥ ﴾

[ 037.045 ] ( MŞ )

 

[ 037.045 ] ( AY )

Göze şarabından dolu bir kadehle, (hizmet için) etraflarında dolaşılır.

[ 037.045 ] ( EO )

Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır.

[ 037.045 ] ( ES )

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

[ 037.045 ] ( NQ )

Round them will be passed a cup of pure wine;

[ 037.046 ] ( KK )

ÈóíúÖóÇÁó áóÐøóÉò áöáÔøóÇÑöÈöíäó ﴿ ٤٦ ﴾

[ 037.046 ] ( MŞ )

 

[ 037.046 ] ( AY )

Bembeyaz, içenlere lezzetli...

[ 037.046 ] ( EO )

Bembeyaz, içenlere lezzet

[ 037.046 ] ( ES )

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

[ 037.046 ] ( NQ )

White, delicious to the drinkers,

[ 037.047 ] ( KK )

áÇó ÝöíåóÇ Ûóæúáñ æóáÇó åõãú ÚóäúåóÇ íõäúÒóÝõæäó ﴿ ٤٧ ﴾

[ 037.047 ] ( MŞ )

 

[ 037.047 ] ( AY )

Onu içmekte bir gaile yok ve onlar, ondan sarhoş da olmazlar.

[ 037.047 ] ( EO )

Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur.

[ 037.047 ] ( ES )

Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir.

[ 037.047 ] ( NQ )

Neither they will have Ghoul (any kind of hurt, abdominal pain, headache, a sin, etc.) from that, nor will they suffer intoxication therefrom.

[ 037.048 ] ( KK )

æóÚöäúÏóåõãú ÞóÇÕöÑóÇÊõ ÇáØøóÑúÝö Úöíäñ ﴿ ٤٨ ﴾

[ 037.048 ] ( MŞ )

 

[ 037.048 ] ( AY )

Yanlarında, bakışlarını kocalarına hasretmiş iri gözlü hanımlar var.

[ 037.048 ] ( EO )

Yanlarında iri gözlü nazarlarını kasretmiş nazenînler.

[ 037.048 ] ( ES )

Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.

[ 037.048 ] ( NQ )

And with them will be chaste females, restraining their glances (desiring none except their husbands), with wide and beautiful eyes.

[ 037.049 ] ( KK )

ßóÃóäøóåõäøó ÈóíúÖñ ãóßúäõæäñ ﴿ ٤٩ ﴾

[ 037.049 ] ( MŞ )

 

[ 037.049 ] ( AY )

Sanki onlar (tüylerle örtülü kalıb toz toprak değmiyen) berrak yumurtalar gibidirler.

[ 037.049 ] ( EO )

Sanki saklı yumurtalar.

[ 037.049 ] ( ES )

Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.

[ 037.049 ] ( NQ )

(Delicate and pure) as if they were (hidden) eggs (well) preserved.

[ 037.050 ] ( KK )

ÝóÃóÞúÈóáó ÈóÚúÖõåõãú Úóáóì ÈóÚúÖò íóÊóÓóÇÁóáõæäó ﴿ ٥٠ ﴾

[ 037.050 ] ( MŞ )

 

[ 037.050 ] ( AY )

Derken (cennet ehli olanlar) birbirleriyle konuşurlar.

[ 037.050 ] ( EO )

Derken ba'zısı ba'zısına dönmüş soruyorlardır:

[ 037.050 ] ( ES )

Derken birbirine dönüp sorarlar:

[ 037.050 ] ( NQ )

Then they will turn to one another, mutually questioning.

[ 037.051 ] ( KK )

ÞóÇáó ÞóÇÆöáñ ãöäúåõãú Åöäøöí ßóÇäó áöí ÞóÑöíäñ ﴿ ٥١ ﴾

[ 037.051 ] ( MŞ )

 

[ 037.051 ] ( AY )

İçlerinden bir sözcü şöyle der: “ Gerçekten benim (dünyada) bir arkadaşım vardı.

[ 037.051 ] ( EO )

İçlerinden bir söyliyen «benim der: bir karînim vardı.

[ 037.051 ] ( ES )

İçlerinden bir sözcü der ki: «Gerçekten benim bir arkadaşım vardı.»

[ 037.051 ] ( NQ )

A speaker of them will say: "Verily, I had a companion (in the world),

[ 037.052 ] ( KK )

íóÞõæáõ ÃóÆöäøóßó áóãöäó ÇáúãõÕóÏøöÞöíäó ﴿ ٥٢ ﴾

[ 037.052 ] ( MŞ )

 

[ 037.052 ] ( AY )

(Bana) derdi ki, sen cidden (hesap gününe) inananlardan mısın?

[ 037.052 ] ( EO )

Derdi: sen cidden inananlardan mısın?

[ 037.052 ] ( ES )

Derdi ki: «Sen gerçekten inananlardan mısın?»

[ 037.052 ] ( NQ )

Who used to say: "Are you among those who believe (in resurrection after death).

[ 037.053 ] ( KK )

ÃóÇöÐóÇ ãöÊúäóÇ æóßõäøóÇ ÊõÑóÇÈðÇ æóÚöÙóÇãðÇ ÃóÆöäøóÇ áóãóÏöíäõæäó ﴿ ٥٣ ﴾

[ 037.053 ] ( MŞ )

 

[ 037.053 ] ( AY )

Biz öldüğümüz ve bir toprakla çürümüş bir yığın kemik olduğumuz vakit, gerçekten biz cezalanacakmıyız?”

[ 037.053 ] ( EO )

Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?».

[ 037.053 ] ( ES )

«Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?»

[ 037.053 ] ( NQ )

(That) when we die and become dust and bones, shall we indeed (be raised up) to receive reward or punishment (according to our deeds)?

[ 037.054 ] ( KK )

ÞóÇáó åóáú ÃóäúÊõãú ãõØøóáöÚõæäó ﴿ ٥٤ ﴾

[ 037.054 ] ( MŞ )

 

[ 037.054 ] ( AY )

(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.

[ 037.054 ] ( EO )

Nasıl der bir bakıştırır mısınız:

[ 037.054 ] ( ES )

«Siz onu tanır mısınız?» der.

[ 037.054 ] ( NQ )

(The man) said: "Will you look down?"

[ 037.055 ] ( KK )

ÝóÇØøóáóÚó ÝóÑóÂåõ Ýöí ÓóæóÇÁö ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٥٥ ﴾

[ 037.055 ] ( MŞ )

 

[ 037.055 ] ( AY )

Derken (bizzat kendisi) bakmış, onu tâ cehennemin ortasında görmüştür.

[ 037.055 ] ( EO )

Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür.

[ 037.055 ] ( ES )

Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.

[ 037.055 ] ( NQ )

So he looked down and saw him in the midst of the Fire.

[ 037.056 ] ( KK )

ÞóÇáó ÊóÇááøóåö Åöäú ßöÏúÊó áóÊõÑúÏöíäö ﴿ ٥٦ ﴾

[ 037.056 ] ( MŞ )

 

[ 037.056 ] ( AY )

(Ona şöyle) der: “Vallahi, doğrusu sen, az daha beni helâk edecektin.

[ 037.056 ] ( EO )

Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin.

[ 037.056 ] ( ES )

Ona şöyle der: «Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin.»

[ 037.056 ] ( NQ )

He said: "By Allah! You have nearly ruined me.

[ 037.057 ] ( KK )

æóáóæúáÇó äöÚúãóÉõ ÑóÈøöí áóßõäúÊõ ãöäó ÇáúãõÍúÖóÑöíäó ﴿ ٥٧ ﴾

[ 037.057 ] ( MŞ )

 

[ 037.057 ] ( AY )

Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de (bu cehennemde seninle) tutuklananlardan olacaktım.

[ 037.057 ] ( EO )

Rabbımın ni'meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım.

[ 037.057 ] ( ES )

«Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım.»

[ 037.057 ] ( NQ )

Had it not been for the Grace of my Lord, I would certainly have been among those brought forth (to Hell).

[ 037.058 ] ( KK )

ÃóÝóãóÇ äóÍúäõ ÈöãóíøöÊöíäó ﴿ ٥٨ ﴾

[ 037.058 ] ( MŞ )

 

[ 037.058 ] ( AY )

(İşte bak), biz dünyadaki ilk ölümümüzden başka bir daha ölecek değiliz;

[ 037.058 ] ( EO )

Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz.

[ 037.058 ] ( ES )

«Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

[ 037.058 ] ( NQ )

(Allah informs about that true believer that he said): "Are we then not to die (any more)?

[ 037.059 ] ( KK )

ÅöáÇøó ãóæúÊóÊóäóÇ ÇáúÃõæáóì æóãóÇ äóÍúäõ ÈöãõÚóÐøóÈöíäó ﴿ ٥٩ ﴾

[ 037.059 ] ( MŞ )

 

[ 037.059 ] ( AY )

Ve biz azaba uğratılacak da değiliz.”

[ 037.059 ] ( EO )

ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz

[ 037.059 ] ( ES )

«Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

[ 037.059 ] ( NQ )

Except our first death, and we shall not be punished? (after we have entered Paradise).

[ 037.060 ] ( KK )

Åöäøó åóÐóÇ áóåõæó ÇáúÝóæúÒõ ÇáúÚóÙöíãõ ﴿ ٦٠ ﴾

[ 037.060 ] ( MŞ )

 

[ 037.060 ] ( AY )

İşte bu, şüphe yok ki en büyük kurtuluştur.

[ 037.060 ] ( EO )

Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş.

[ 037.060 ] ( ES )

İşte bu büyük kurtuluştur.

[ 037.060 ] ( NQ )

Truly, this is the supreme success!

[ 037.061 ] ( KK )

áöãöËúáö åóÐóÇ ÝóáúíóÚúãóáö ÇáúÚóÇãöáõæäó ﴿ ٦١ ﴾

[ 037.061 ] ( MŞ )

 

[ 037.061 ] ( AY )

Böyle ebedî bir saâdet için çalışsın çalışanlar...

[ 037.061 ] ( EO )

Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler.

[ 037.061 ] ( ES )

Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.

[ 037.061 ] ( NQ )

For the like of this let the workers work.

[ 037.062 ] ( KK )

ÃóÐóáößó ÎóíúÑñ äõÒõáÇð Ãóãú ÔóÌóÑóÉõ ÇáÒøóÞøõæãö ﴿ ٦٢ ﴾

[ 037.062 ] ( MŞ )

 

[ 037.062 ] ( AY )

Bu (cennet nimetlerine) konmak mı hayırlı, yoksa (kokusu kötü ve tadı acı olan cehennemdeki) Zakkûm ağacı mı?

[ 037.062 ] ( EO )

Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı?

[ 037.062 ] ( ES )

Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?

[ 037.062 ] ( NQ )

Is that (Paradise) better entertainment or the tree of Zaqqum (a horrible tree in Hell)?

[ 037.063 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ÌóÚóáúäóÇåóÇ ÝöÊúäóÉð áöáÙøóÇáöãöíäó ﴿ ٦٣ ﴾

[ 037.063 ] ( MŞ )

 

[ 037.063 ] ( AY )

Gerçekten biz zakkûm ağacını kâfirler için (Âhirette) bir azap yaptık.

[ 037.063 ] ( EO )

Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır.

[ 037.063 ] ( ES )

Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.

[ 037.063 ] ( NQ )

Truly We have made it (as) a trail for the Zalimun (polytheists, disbelievers, wrong-doers, etc.).

[ 037.064 ] ( KK )

ÅöäøóåóÇ ÔóÌóÑóÉñ ÊóÎúÑõÌõ Ýöí ÃóÕúáö ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٦٤ ﴾

[ 037.064 ] ( MŞ )

 

[ 037.064 ] ( AY )

O bir ağaçtır ki, cehennemin dibinden çıkar.

[ 037.064 ] ( EO )

O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar.

[ 037.064 ] ( ES )

O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.

[ 037.064 ] ( NQ )

Verily, it is a tree that springs out of the bottom of Hell-fire,

[ 037.065 ] ( KK )

ØóáúÚõåóÇ ßóÃóäøóåõ ÑõÁõæÓõ ÇáÔøóíóÇØöíäö ﴿ ٦٥ ﴾

[ 037.065 ] ( MŞ )

 

[ 037.065 ] ( AY )

Meyvaları, (çirkin) şeytanların başları gibidir.

[ 037.065 ] ( EO )

Tomurcukları Şeytanların başları gibidir.

[ 037.065 ] ( ES )

Tomurcukları şeytanların başları gibidir.

[ 037.065 ] ( NQ )

The shoots of its fruit-stalks are like the heads of Shayatin (devils);

[ 037.066 ] ( KK )

ÝóÅöäøóåõãú áóÂßöáõæäó ãöäúåóÇ ÝóãóÇáöÆõæäó ãöäúåóÇ ÇáúÈõØõæäó ﴿ ٦ ٦ ﴾

[ 037.066 ] ( MŞ )

 

[ 037.066 ] ( AY )

Muhakkak o kâfirler bundan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklar.

[ 037.066 ] ( EO )

Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır.

[ 037.066 ] ( ES )

Mutlaka onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır.

[ 037.066 ] ( NQ )

Truly, they will eat thereof and fill their bellies therewith.

[ 037.067 ] ( KK )

Ëõãøó Åöäøó áóåõãú ÚóáóíúåóÇ áóÔóæúÈðÇ ãöäú Íóãöíãò ﴿ ٦٧ ﴾

[ 037.067 ] ( MŞ )

 

[ 037.067 ] ( AY )

Ondan doyduktan sonra, onlar için kaynar bir içki var.

[ 037.067 ] ( EO )

Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır.

[ 037.067 ] ( ES )

Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır.

[ 037.067 ] ( NQ )

Then on the top of that they will be given boiling water to drink so that it becomes a mixture (of boiling water and Zaqqumin their bellies).

[ 037.068 ] ( KK )

Ëõãøó Åöäøó ãóÑúÌöÚóåõãú áóÅöáóì ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٦٨ ﴾

[ 037.068 ] ( MŞ )

 

[ 037.068 ] ( AY )

Sonra da dönecekleri yer şübhesiz ki yine cehennemdir.

[ 037.068 ] ( EO )

Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir.

[ 037.068 ] ( ES )

Sonra da dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir.

[ 037.068 ] ( NQ )

Then thereafter, verily, their return is to the flaming fire of Hell.

[ 037.069 ] ( KK )

Åöäøóåõãú ÃóáúÝóæúÇ ÂÈóÇÁóåõãú ÖóÇáøöíäó ﴿ ٦٩ ﴾

[ 037.069 ] ( MŞ )

 

[ 037.069 ] ( AY )

Çünkü onlar, babalarını (dünyada) sapıklıkta buldular.

[ 037.069 ] ( EO )

Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular.

[ 037.069 ] ( ES )

Çünkü onlar, atalarını sapıklıkta buldular.

[ 037.069 ] ( NQ )

Verily, they found their fathers on the wrong path;

[ 037.070 ] ( KK )

Ýóåõãú Úóáóì ÂËóÇÑöåöãú íõåúÑóÚõæäó ﴿ ٧٠ ﴾

[ 037.070 ] ( MŞ )

 

[ 037.070 ] ( AY )

Kendileri de onların (sapık) izleri üzerinde koşturuluyorlardı.

[ 037.070 ] ( EO )

Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar.

[ 037.070 ] ( ES )

Şimdi de kendileri onların izlerinde koşturuyorlar.

[ 037.070 ] ( NQ )

So they (too) made haste to follow in their footsteps!

[ 037.071 ] ( KK )

æóáóÞóÏú Öóáøó ÞóÈúáóåõãú ÃóßúËóÑõ ÇáúÃóæøóáöíäó ﴿ ٧١ ﴾

[ 037.071 ] ( MŞ )

 

[ 037.071 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), senin kavminden önce eski ümmetlerin çoğu dalâlette idi.

[ 037.071 ] ( EO )

Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi.

[ 037.071 ] ( ES )

Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.

[ 037.071 ] ( NQ )

And indeed most of the men of old went astray before them;

[ 037.072 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ Ýöíåöãú ãõäúÐöÑöíäó ﴿ ٧٢ ﴾

[ 037.072 ] ( MŞ )

 

[ 037.072 ] ( AY )

Gerçekten biz onlara, azabla korkutucu peygamberler de gönderdik.

[ 037.072 ] ( EO )

Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik.

[ 037.072 ] ( ES )

Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.

[ 037.072 ] ( NQ )

And indeed We sent among them warners (Messengers);

[ 037.073 ] ( KK )

ÝóÇäúÙõÑú ßóíúÝó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáúãõäÐóÑöíäó ﴿ ٧٣ ﴾

[ 037.073 ] ( MŞ )

 

[ 037.073 ] ( AY )

Şimdi bak, o korkutulanların akıbeti (helâk edilişleri) nasıl oldu?

[ 037.073 ] ( EO )

Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu?

[ 037.073 ] ( ES )

Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?

[ 037.073 ] ( NQ )

Then see what was the end of those who were warned (but heeded not).

[ 037.074 ] ( KK )

ÅöáÇøó ÚöÈóÇÏó Çááøóåö ÇáúãõÎúáóÕöíäó ﴿ ٧٤ ﴾

[ 037.074 ] ( MŞ )

 

[ 037.074 ] ( AY )

Ancak Allah’ın, küfürden korunmuş, kulları müstesna; (onlar azaptan kurtulmuşlardır).

[ 037.074 ] ( EO )

Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka.

[ 037.074 ] ( ES )

Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka.

[ 037.074 ] ( NQ )

Except the chosen slaves of Allah (faithful, obedient, and true believers of Islamic Monotheism).

[ 037.075 ] ( KK )

æóáóÞóÏú äóÇÏóÇäóÇ äõæÍñ ÝóáóäöÚúãó ÇáúãõÌöíÈõæäó ﴿ ٧٥ ﴾

[ 037.075 ] ( MŞ )

 

[ 037.075 ] ( AY )

Gerçekten Nûh bize dua etmişti de ne güzel icabet etmiştik (duasını kabul edip kavmini suda boğmuş, kendisi ile îman edenleri kurtarmıştık).

[ 037.075 ] ( EO )

Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz.

[ 037.075 ] ( ES )

Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.

[ 037.075 ] ( NQ )

And indeed Nuh (Noah) invoked Us, and We are the Best of those who answer (the request).

[ 037.076 ] ( KK )

æóäóÌøóíúäóÇåõ æóÃóåúáóåõ ãöäó ÇáúßóÑúÈö ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ٧٦ ﴾

[ 037.076 ] ( MŞ )

 

[ 037.076 ] ( AY )

Biz, hem onu, hem ehlini (kendisine îman edenleri) o büyük sıkıntıdan kurtardık.

[ 037.076 ] ( EO )

Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

[ 037.076 ] ( ES )

Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

[ 037.076 ] ( NQ )

And We rescued him and his family from the great distress (i.e. drowning),

[ 037.077 ] ( KK )

æóÌóÚóáúäóÇ ÐõÑøöíøóÊóåõ åõãõ ÇáúÈóÇÞöíäó ﴿ ٧٧ ﴾

[ 037.077 ] ( MŞ )

 

[ 037.077 ] ( AY )

Hem (Nûh’un kıyâmete kadar) zürriyetini, bakî kalanlar kıldık.

[ 037.077 ] ( EO )

Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık.

[ 037.077 ] ( ES )

Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.

[ 037.077 ] ( NQ )

And, his progeny, them We made the survivors (i.e. Shem, Ham and Japheth).

[ 037.078 ] ( KK )

æóÊóÑóßúäóÇ Úóáóíúåö Ýöí ÇáúÂÎöÑöíäó ﴿ ٧٨ ﴾

[ 037.078 ] ( MŞ )

 

[ 037.078 ] ( AY )

Hem de Nûh için, sonradan gelenler içinde iyi bir yâd bıraktık.

[ 037.078 ] ( EO )

Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde.

[ 037.078 ] ( ES )

Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.

[ 037.078 ] ( NQ )

And left for him (a goodly remembrance) among generations to come in later times:

[ 037.079 ] ( KK )

ÓóáÇóãñ Úóáóì äõæÍò Ýöí ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٧٩ ﴾

[ 037.079 ] ( MŞ )

 

[ 037.079 ] ( AY )

(Onu şöyle yâd ederler): “ Bütün âlemler içinde Nûh’a selam olsun...”

[ 037.079 ] ( EO )

Selâm Nuha bütün âlemler içinde.

[ 037.079 ] ( ES )

Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.

[ 037.079 ] ( NQ )

Salamun (peace) be upon Nuh (Noah) (from Us) among the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists)!"

[ 037.080 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ßóÐóáößó äóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ٨٠ ﴾

[ 037.080 ] ( MŞ )

 

[ 037.080 ] ( AY )

İşte biz, güzel söz söyleyib güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız.

[ 037.080 ] ( EO )

Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

[ 037.080 ] ( ES )

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

[ 037.080 ] ( NQ )

Verily, thus We reward the Muhsinun (good-doers - see V.2:112).

[ 037.081 ] ( KK )

Åöäøóåõ ãöäú ÚöÈóÇÏöäóÇ ÇáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ٨١ ﴾

[ 037.081 ] ( MŞ )

 

[ 037.081 ] ( AY )

Çünkü o, bizim mü'min kullarımızdandı.

[ 037.081 ] ( EO )

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan.

[ 037.081 ] ( ES )

Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

[ 037.081 ] ( NQ )

Verily, he [Nuh (Noah)] was one of Our believing slaves.

[ 037.082 ] ( KK )

Ëõãøó ÃóÛúÑóÞúäóÇ ÇáúÂÎóÑöíäó ﴿ ٨٢ ﴾

[ 037.082 ] ( MŞ )

 

[ 037.082 ] ( AY )

Sonra da diğerlerini, (kendisine îman etmiyenleri) suda boğduk.

[ 037.082 ] ( EO )

Sonra da diğerlerini suya boğduk.

[ 037.082 ] ( ES )

Sonra diğerlerini suda boğduk.

[ 037.082 ] ( NQ )

Then We drowned the other (disbelievers and polytheists, etc.).

[ 037.083 ] ( KK )

æóÅöäøó ãöäú ÔöíÚóÊöåö óáÅöÈúÑóÇåöíãó ﴿ ٨٣ ﴾

[ 037.083 ] ( MŞ )

 

[ 037.083 ] ( AY )

Şüphesiz İbrâhîm de, Nûh’un (esasta aynı) dinindendi.

[ 037.083 ] ( EO )

Şübhesiz İbrahim de onun kolondan.

[ 037.083 ] ( ES )

Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.

[ 037.083 ] ( NQ )

And, verily, among those who followed his [Nuh's (Noah)] way (Islamic Monotheism) was Ibrahim (Abraham).

[ 037.084 ] ( KK )

ÅöÐú ÌóÇÁó ÑóÈøóåõ ÈöÞóáúÈò Óóáöíãò ﴿ ٨٤ ﴾

[ 037.084 ] ( MŞ )

 

[ 037.084 ] ( AY )

Çünkü Rabbine hâlis bir kalp ile gelmişti.

[ 037.084 ] ( EO )

Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi.

[ 037.084 ] ( ES )

Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.

[ 037.084 ] ( NQ )

When he came to his Lord with a pure heart [attached to Allah Alone and none else, worshipping none but Allah Alone true Islamic Monotheism, pure from the filth of polytheism].

[ 037.085 ] ( KK )

ÅöÐú ÞóÇáó áöÃóÈöíåö æóÞóæúãöåö ãóÇÐóÇ ÊóÚúÈõÏõæäó ﴿ ٨٥ ﴾

[ 037.085 ] ( MŞ )

 

[ 037.085 ] ( AY )

O vakit babasına ve kavmine şöyle demişti: “ Siz nelere tapıyorsunuz?

[ 037.085 ] ( EO )

Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz?

[ 037.085 ] ( ES )

O babasına ve kavmine şöyle demişti: «Siz nelere tapıyorsunuz?»

[ 037.085 ] ( NQ )

When he said to his father and to his people: "What is it that which you worship?

[ 037.086 ] ( KK )

ÃóÆöÝúßðÇ ÂáöåóÉð Ïõæäó Çááøóåö ÊõÑöíÏõæäó ﴿ ٨٦ ﴾

[ 037.086 ] ( MŞ )

 

[ 037.086 ] ( AY )

Yalancılık etmek için mi Allah’dan başka ilâhlar istiyorsunuz?

[ 037.086 ] ( EO )

Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz?

[ 037.086 ] ( ES )

«Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?»

[ 037.086 ] ( NQ )

Is it a falsehood aliha (gods) other than Allah that you seek?
 

[ 037.087 ] ( KK )

ÝóãóÇ Ùóäøõßõãú ÈöÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٨٧ ﴾

[ 037.087 ] ( MŞ )

 

[ 037.087 ] ( AY )

Âlemlerin Rabbine olan zannınız nedir?”

[ 037.087 ] ( EO )

Siz rabbül'âlemîni ne zannediyorsunuz?

[ 037.087 ] ( ES )

«Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?»

[ 037.087 ] ( NQ )

Then what do you think about the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns, and all that exists)?"

[ 037.088 ] ( KK )

ÝóäóÙóÑó äóÙúÑóÉð Ýöí ÇáäøõÌõæãö ﴿ ٨٨ ﴾

[ 037.088 ] ( MŞ )

 

[ 037.088 ] ( AY )

Derken yıldızlara bir baktı da,

[ 037.088 ] ( EO )

Derken bir bakım baktı da nücume.

[ 037.088 ] ( ES )

Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi.

[ 037.088 ] ( NQ )

Then he cast a glance at the stars (to deceive them),

[ 037.089 ] ( KK )

ÝóÞóÇáó Åöäøöí ÓóÞöíãñ ﴿ ٨٩ ﴾

[ 037.089 ] ( MŞ )

 

[ 037.089 ] ( AY )

(Sirâyet korkusu ile etrafındakiler kaçsın diye) “ Ben hastayım” dedi.

[ 037.089 ] ( EO )

Ben dedi: hastayım

[ 037.089 ] ( ES )

Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi.

[ 037.089 ] ( NQ )

And he said: "Verily, I am sick (with plague. He did this trick to remain in their temple of idols to destroy them and not to accompany them to the pagan's feast)."

[ 037.090 ] ( KK )

ÝóÊóæóáøóæúÇ Úóäúåõ ãõÏúÈöÑöíäó ﴿ ٩٠ ﴾

[ 037.090 ] ( MŞ )

 

[ 037.090 ] ( AY )

O vakit (yanında bulunanlar) arkalarını dönerek başından kaçıverdiler.

[ 037.090 ] ( EO )

O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.

[ 037.090 ] ( ES )

O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.

[ 037.090 ] ( NQ )

So they turned away from him, and departed (for fear of the disease).

[ 037.091 ] ( KK )

ÝóÑóÇÛó Åöáóì ÂáöåóÊöåöãú ÝóÞóÇáó ÃóáÇó ÊóÃúßõáõæäó ﴿ ٩١ ﴾

[ 037.091 ] ( MŞ )

 

[ 037.091 ] ( AY )

Bunun üzerine gizlice onların ilâhlarına (putlarına) varıb dedi ki: “ (Şu yanınızda bulunan yemekleri) yemez misiniz?”

[ 037.091 ] ( EO )

Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz?

[ 037.091 ] ( ES )

Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, «Buyursanıza, yemez misiniz?» dedi.

[ 037.091 ] ( NQ )

Then he turned to their aliha (gods) and said: "Will you not eat (of the offering before you)?

[ 037.092 ] ( KK )

ãóÇ áóßõãú áÇó ÊóäúØöÞõæäó ﴿ ٩٢ ﴾

[ 037.092 ] ( MŞ )

 

[ 037.092 ] ( AY )

Ne oluyor size, konuşmuyorsunuz?”

[ 037.092 ] ( EO )

Neyiniz var söylemiyorsunuz.

[ 037.092 ] ( ES )

(Cevap vermediklerini görünce de): «Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?» (dedi).

[ 037.092 ] ( NQ )

What is the matter with you that you speak not?

[ 037.093 ] ( KK )

ÝóÑóÇÛó Úóáóíúåöãú ÖóÑúÈðÇ ÈöÇáúíóãöíäö ﴿ ٩٣ ﴾

[ 037.093 ] ( MŞ )

 

[ 037.093 ] ( AY )

Derken onlara sağ eliyle (kuvvetle) vurub (onları) parçaladı.

[ 037.093 ] ( EO )

Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi.

[ 037.093 ] ( ES )

Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi.

[ 037.093 ] ( NQ )

Then he turned upon them, striking (them) with (his) right hand.

[ 037.094 ] ( KK )

ÝóÃóÞúÈóáõæÇ Åöáóíúåö íóÒöÝøõæäó ﴿ ٩٤ ﴾

[ 037.094 ] ( MŞ )

 

[ 037.094 ] ( AY )

Bunun üzerine kavmi koşarak kendisine geldi.

[ 037.094 ] ( EO )

Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler.

[ 037.094 ] ( ES )

Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler.

[ 037.094 ] ( NQ )

Then they (the worshippers of idols) came, towards him, hastening.

[ 037.095 ] ( KK )

ÞóÇáó ÃóÊóÚúÈõÏõæäó ãóÇ ÊóäúÍöÊõæäó ﴿ ٩٥ ﴾

[ 037.095 ] ( MŞ )

 

[ 037.095 ] ( AY )

(İbrâhîm, onlara) dedi ki: “ Siz, kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?”

[ 037.095 ] ( EO )

A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?

[ 037.095 ] ( ES )

İbrahim dedi ki: «A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»

[ 037.095 ] ( NQ )

He said: "Worship you that which you (yourselves) carve?

[ 037.096 ] ( KK )

æóÇááøóåõ ÎóáóÞóßõãú æóãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٩٦ ﴾

[ 037.096 ] ( MŞ )

 

[ 037.096 ] ( AY )

Hâlbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.”

[ 037.096 ] ( EO )

Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı.

[ 037.096 ] ( ES )

«Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.»

[ 037.096 ] ( NQ )

While Allah has created you and what you make!

[ 037.097 ] ( KK )

ÞóÇáõæÇ ÇÈúäõæÇ áóåõ ÈõäúíóÇäðÇ ÝóÃóáúÞõæåõ Ýöí ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٩٧ ﴾

[ 037.097 ] ( MŞ )

 

[ 037.097 ] ( AY )

(Onlar şöyle) dediler: “ İbrâhîm için (duvarla çevrili) bir bina yapın da, onu ateşe atın.”

[ 037.097 ] ( EO )

Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın.

[ 037.097 ] ( ES )

Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler.

[ 037.097 ] ( NQ )

They said: "Build for him a building (it is said that the building was like a furnace) and throw him into the blazing fire!"

[ 037.098 ] ( KK )

ÝóÃóÑóÇÏõæÇ Èöåö ßóíúÏðÇ ÝóÌóÚóáúäóÇåõãõ ÇáúÃóÓúÝóáöíäó ﴿ ٩٨ ﴾

[ 037.098 ] ( MŞ )

 

[ 037.098 ] ( AY )

Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Biz de tuttuk onları çok alçak duruma düşürdük.

[ 037.098 ] ( EO )

Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük.

[ 037.098 ] ( ES )

Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.

[ 037.098 ] ( NQ )

So they plotted a plot against him, but We made them the lowest.

[ 037.099 ] ( KK )

æóÞóÇáó Åöäøöí ÐóÇåöÈñ Åöáóì ÑóÈøöí ÓóíóåúÏöíäö ﴿ ٩٩ ﴾

[ 037.099 ] ( MŞ )

 

[ 037.099 ] ( AY )

Bir de (İbrâhîm) şöyle dedi: “ Ben Rabbime, (bana emrettiği yere) gidiyorum, O bana yolunu gösterir.”

[ 037.099 ] ( EO )

Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir.

[ 037.099 ] ( ES )

Bir de dedi ki: «Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir.»

[ 037.099 ] ( NQ )

And he said (after his rescue from the fire): "Verily, I am going to my Lord. He will guide me!"

[ 037.100 ] ( KK )

ÑóÈøö åóÈú áöí ãöäó ÇáÕøóÇáöÍöíäó ﴿ ١٠٠ ﴾

[ 037.100 ] ( MŞ )

 

[ 037.100 ] ( AY )

Ey Rabbim! Bana salihlerden bir çocuk ihsan buyur, (diye dua etti).

[ 037.100 ] ( EO )

Rabbım! bana salihînden ihsan buyur.

[ 037.100 ] ( ES )

«Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!»

[ 037.100 ] ( NQ )

My Lord! Grant me (offspring) from the righteous.

[ 037.101 ] ( KK )

ÝóÈóÔøóÑúäóÇåõ ÈöÛõáÇóãò Íóáöíãò ﴿ ١٠١ ﴾

[ 037.101 ] ( MŞ )

 

[ 037.101 ] ( AY )

Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.

[ 037.101 ] ( EO )

Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik.

[ 037.101 ] ( ES )

Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.

[ 037.101 ] ( NQ )

So We gave him the glad tidings of a forbearing boy.

[ 037.102 ] ( KK )

ÝóáóãøóÇ ÈóáóÛó ãóÚóåõ ÇáÓøóÚúíó ÞóÇáó íóÇÈõäóíøó Åöäøöí ÃóÑóì Ýöí ÇáúãóäóÇãö Ãóäøöí ÃóÐúÈóÍõßó ÝóÇäúÙõÑú ãóÇÐóÇ ÊóÑóì ÞóÇáó íóÇÃóÈóÊö ÇÝúÚóáú ãóÇ ÊõÄúãóÑõ ÓóÊóÌöÏõäöí Åöäú ÔóÇÁó Çááøóåõ ãöäó ÇáÕøóÇÈöÑöíäó ﴿ ١٠٢ ﴾

[ 037.102 ] ( MŞ )

 

[ 037.102 ] ( AY )

VakTâ ki, yanında koşmak çağına erdi, (ona şöyle) dedi: “ Yavrum! Ben rüyamda görüyorum ki, seni boğazlıyorum. Artık bak, ne düşünürsün?” (Çocuk ona şöyle) dedi: “ Babacağım! Sana, ne emrediliyorsa yap; İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.”

[ 037.102 ] ( EO )

Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın.

[ 037.102 ] ( ES )

Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: «Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?» dedi. Çocuk da: «Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi.

[ 037.102 ] ( NQ )

And, when he (his son) was old enough to walk with him, he said: "O my son! I have seen in a dream that I am slaughtering you (offer you in sacrifice to Allah), so look what you think!" He said: "O my father! Do that which you are commanded, Insha' Allah (if Allah will), you shall find me of As-Sabirin (the patient ones, etc.)."

[ 037.103 ] ( KK )

ÝóáóãøóÇ ÃóÓúáóãóÇ æóÊóáøóåõ áöáúÌóÈöíäö ﴿ ١٠٣ ﴾

[ 037.103 ] ( MŞ )

 

[ 037.103 ] ( AY )

VakTâ ki, bu sûretle ikisi de, (baba-oğul Allah’ın emrine) teslim oldular. İbrâhîm, çocuğu yanı üzerine yıktı.

[ 037.103 ] ( EO )

Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı.

[ 037.103 ] ( ES )

Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.

[ 037.103 ] ( NQ )

Then, when they had both submitted themselves (to the Will of Allah), and he had laid him prostrate on his forehead (or on the side of his forehead for slaughtering);

[ 037.104 ] ( KK )

æóäóÇÏóíúäóÇåõ Ãóäú íóÇÅöÈúÑóÇåöíãõ ﴿ ١٠٤ ﴾

[ 037.104 ] ( MŞ )

 

[ 037.104 ] ( AY )

Biz de ona şöyle nida ettik: “ Ey İbrâhîm!

[ 037.104 ] ( EO )

Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim!

[ 037.104 ] ( ES )

Biz de ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim!»

[ 037.104 ] ( NQ )

And We called out to him: "O Abraham!

[ 037.105 ] ( KK )

ÞóÏú ÕóÏøóÞúÊó ÇáÑøõÄúíóÇ ÅöäøóÇ ßóÐóáößó äóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ١٠٥ ﴾

[ 037.105 ] ( MŞ )

 

[ 037.105 ] ( AY )

Gerçekten rüyana sadakat gösterdin. Şüphe yok ki biz, güzel amel işliyenleri işte böyle mükafatlandırırız.”

[ 037.105 ] ( EO )

Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

[ 037.105 ] ( ES )

«Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.»

[ 037.105 ] ( NQ )

You have fulfilled the dream (vision)!" Verily! Thus do We reward the Muhsinun (good-doers - see V.2:112).

[ 037.106 ] ( KK )

Åöäøó åóÐóÇ áóåõæó ÇáúÈóáÇóÁõ ÇáúãõÈöíäõ ﴿ ١٠٦ ﴾

[ 037.106 ] ( MŞ )

 

[ 037.106 ] ( AY )

Muhakkak ki bu, açık bir imtihandı.

[ 037.106 ] ( EO )

Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan.

[ 037.106 ] ( ES )

«Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.» (dedik)

[ 037.106 ] ( NQ )

Verily, that indeed was a manifest trial

[ 037.107 ] ( KK )

æóÝóÏóíúäóÇåõ ÈöÐöÈúÍò ÚóÙöíãò ﴿ ١٠٧ ﴾

[ 037.107 ] ( MŞ )

 

[ 037.107 ] ( AY )

(Oğlunu kesmeğe karşılık) ona büyük bir kurbanlık, (semiz koç) fidye verdik.

[ 037.107 ] ( EO )

Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

[ 037.107 ] ( ES )

Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

[ 037.107 ] ( NQ )

And We ransomed him with a great sacrifice (i.e. ��� - a ram);

[ 037.108 ] ( KK )

æóÊóÑóßúäóÇ Úóáóíúåö Ýöí ÇáúÂÎöÑöíäó ﴿ ١٠٨ ﴾

[ 037.108 ] ( MŞ )

 

[ 037.108 ] ( AY )

Yine ona, sonradan gelenler içinde iyi bir yâd bıraktık.

[ 037.108 ] ( EO )

Namına da bıraktık sonrakiler içinde.

[ 037.108 ] ( ES )

Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.

[ 037.108 ] ( NQ )

And We left for him (a goodly remembrance) among generations (to come) in later times.

[ 037.109 ] ( KK )

ÓóáÇóãñ Úóáóì ÅöÈúÑóÇåöíãó ﴿ ١٠٩ ﴾

[ 037.109 ] ( MŞ )

 

[ 037.109 ] ( AY )

Bizden saâdet ve selâmet olsun İbrâhîm’e...

[ 037.109 ] ( EO )

Selâm İbrahime.

[ 037.109 ] ( ES )

Selam olsun İbrahim'e...

[ 037.109 ] ( NQ )

Salamun (peace) be upon Ibrahim (Abraham)!"

[ 037.110 ] ( KK )

ßóÐóáößó äóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ١١٠ ﴾

[ 037.110 ] ( MŞ )

 

[ 037.110 ] ( AY )

Güzel amel işliyenleri, işte böyle mükafatlandırırız.

[ 037.110 ] ( EO )

Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

[ 037.110 ] ( ES )

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

[ 037.110 ] ( NQ )

Thus indeed do We reward the Muhsinun (good-doers - see V.2:112).

[ 037.111 ] ( KK )

Åöäøóåõ ãöäú ÚöÈóÇÏöäóÇ ÇáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ١١١ ﴾

[ 037.111 ] ( MŞ )

 

[ 037.111 ] ( AY )

Çünkü o, mü'min kullarımızdandı.

[ 037.111 ] ( EO )

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan.

[ 037.111 ] ( ES )

Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

[ 037.111 ] ( NQ )

Verily, he was one of Our believing slaves.

[ 037.112 ] ( KK )

æóÈóÔøóÑúäóÇåõ ÈöÅöÓúÍóÇÞó äóÈöíøðÇ ãöäó ÇáÕøóÇáöÍöíäó ﴿ ١١٢ ﴾

[ 037.112 ] ( MŞ )

 

[ 037.112 ] ( AY )

Bir de ona salihlerden bir peygamber olmak üzere İshâk’ı müjdeledik.

[ 037.112 ] ( EO )

Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik.

[ 037.112 ] ( ES )

Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.

[ 037.112 ] ( NQ )

And We gave him the glad tidings of Ishaque (Isaac) a Prophet from the righteous.

[ 037.113 ] ( KK )

æóÈóÇÑóßúäóÇ Úóáóíúåö æóÚóáóì ÅöÓúÍóÇÞó æóãöäú ÐõÑøöíøóÊöåöãóÇ ãõÍúÓöäñ æóÙóÇáöãñ áöäóÝúÓöåö ãõÈöíäñ ﴿ ١١٣ ﴾

[ 037.113 ] ( MŞ )

 

[ 037.113 ] ( AY )

Hem İbrâhîm’e, hem İshâk’a bereketler verdik. Her ikisinin soyundan mü'min olan da var, nefsine açık zulmeden de var.

[ 037.113 ] ( EO )

Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden.

[ 037.113 ] ( ES )

Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.

[ 037.113 ] ( NQ )

We blessed him and Ishaque (Isaac), and of their progeny are (some) that do right, and some that plainly wrong themselves.

[ 037.114 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ãóäóäøóÇ Úóáóì ãõæÓóì æóåóÇÑõæäó ﴿ ١١٤ ﴾

[ 037.114 ] ( MŞ )

 

[ 037.114 ] ( AY )

Gerçekten biz, Mûsa ile Hârûn’u da (peygamberlikle) nimetlendirdik.

[ 037.114 ] ( EO )

Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik.

[ 037.114 ] ( ES )

Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.

[ 037.114 ] ( NQ )

And, indeed We gave Our Grace to Musa (Moses) and Harun (Aaron).

[ 037.115 ] ( KK )

æóäóÌøóíúäóÇåõãóÇ æóÞóæúãóåõãóÇ ãöäó ÇáúßóÑúÈö ÇáúÚóÙöíãö ﴿ ١١٥ ﴾

[ 037.115 ] ( MŞ )

 

[ 037.115 ] ( AY )

Hem kendilerini, hem (kendilerine îman eden) kavimlerini o büyük felâketten, (suda boğulmaktan) kurtardık.

[ 037.115 ] ( EO )

Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

[ 037.115 ] ( ES )

Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

[ 037.115 ] ( NQ )

And We saved them and their people from the great distress;

[ 037.116 ] ( KK )

æóäóÕóÑúäóÇåõãú ÝóßóÇäõæÇ åõãõ ÇáúÛóÇáöÈöíäó ﴿ ١١ ٦ ﴾

[ 037.116 ] ( MŞ )

 

[ 037.116 ] ( AY )

Onlara yardım ettik de, galib gelenler onlar oldular.

[ 037.116 ] ( EO )

Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular.

[ 037.116 ] ( ES )

Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.

[ 037.116 ] ( NQ )

And helped them, so that they became the victors;

[ 037.117 ] ( KK )

æóÂÊóíúäóÇåõãóÇ ÇáúßöÊóÇÈó ÇáúãõÓúÊóÈöíäó ﴿ ١١٧ ﴾

[ 037.117 ] ( MŞ )

 

[ 037.117 ] ( AY )

İkisine de (helal ve haramı) açıklayan Tevrât kitabını verdik.

[ 037.117 ] ( EO )

Hem kendilerine o belli kitabı verdik.

[ 037.117 ] ( ES )

Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.

[ 037.117 ] ( NQ )

And We gave them the clear Scripture;

[ 037.118 ] ( KK )

æóåóÏóíúäóÇåõãóÇ ÇáÕøöÑóÇØó ÇáúãõÓúÊóÞöíãó ﴿ ١١٨ ﴾

[ 037.118 ] ( MŞ )

 

[ 037.118 ] ( AY )

Kendilerine doğru yolu gösterdik.

[ 037.118 ] ( EO )

Ve kendilerini doğru yola çıkardık.

[ 037.118 ] ( ES )

Kendilerini doğru yola çıkardık.

[ 037.118 ] ( NQ )

And guided them to the Right Path;

[ 037.119 ] ( KK )

æóÊóÑóßúäóÇ ÚóáóíúåöãóÇ Ýöí ÇáúÂÎöÑöíäó ﴿ ١١٩ ﴾

[ 037.119 ] ( MŞ )

 

[ 037.119 ] ( AY )

Sonradan gelenler içinde onlara güzel bir yâd bıraktık.

[ 037.119 ] ( EO )

Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık.

[ 037.119 ] ( ES )

Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:

[ 037.119 ] ( NQ )

And We left for them (a goodly remembrance) among generations (to come) in later times;

[ 037.120 ] ( KK )

ÓóáÇóãñ Úóáóì ãõæÓóì æóåóÇÑõæäó ﴿ ١٢٠ ﴾

[ 037.120 ] ( MŞ )

 

[ 037.120 ] ( AY )

Bizden Mûsa’ya ve Hârûn’a saâdet ve selâmet olsun...

[ 037.120 ] ( EO )

Selâm Musâ ile Haruna.

[ 037.120 ] ( ES )

Selam olsun, Musa ile Harun'a.

[ 037.120 ] ( NQ )

Salamun (peace) be upon Musa (Moses) and Harun (Aaron)!"

[ 037.121 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ßóÐóáößó äóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ١٢١ ﴾

[ 037.121 ] ( MŞ )

 

[ 037.121 ] ( AY )

Gerçekten biz, güzel amel işliyenleri böyle mükâfatlandırırız.

[ 037.121 ] ( EO )

Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne.

[ 037.121 ] ( ES )

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

[ 037.121 ] ( NQ )

Verily, thus do We reward the Muhsinun (good-doers - see V.2:112).

[ 037.122 ] ( KK )

ÅöäøóåõãóÇ ãöäú ÚöÈóÇÏöäóÇ ÇáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ١٢٢ ﴾

[ 037.122 ] ( MŞ )

 

[ 037.122 ] ( AY )

Çünkü ikisi de mü'min kullarımızdandı.

[ 037.122 ] ( EO )

Çünkü ikisi de bizim mü'min kullarımızdan.

[ 037.122 ] ( ES )

Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.

[ 037.122 ] ( NQ )

Verily! They were two of Our believing slaves.

[ 037.123 ] ( KK )

æóÅöäøó ÅöáúíóÇÓó áóãöäó ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ١٢٣ ﴾

[ 037.123 ] ( MŞ )

 

[ 037.123 ] ( AY )

Şüphesiz İlyas da, gönderilen peygamberlerdendi.

[ 037.123 ] ( EO )

Şübhesiz İlyas da mürselînden.

[ 037.123 ] ( ES )

Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.

[ 037.123 ] ( NQ )

And verily, Iliyas (Elias) was one of the Messengers.

[ 037.124 ] ( KK )

ÅöÐú ÞóÇáó áöÞóæúãöåö ÃóáÇó ÊóÊøóÞõæäó ﴿ ١٢٤ ﴾

[ 037.124 ] ( MŞ )

 

[ 037.124 ] ( AY )

O vakit kavmine şöyle demişti: “ Siz Allah’dan korkmaz mısınız?

[ 037.124 ] ( EO )

Zira kavmine demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız?

[ 037.124 ] ( ES )

Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.

[ 037.124 ] ( NQ )

When he said to his people: "Will you not fear Allah?

[ 037.125 ] ( KK )

ÃóÊóÏúÚõæäó ÈóÚúáÇð æóÊóÐóÑõæäó ÃóÍúÓóäó ÇáúÎóÇáöÞöíäó ﴿ ١٢٥ ﴾

[ 037.125 ] ( MŞ )

 

[ 037.125 ] ( AY )

O en güzel yaradanı bırakıb da Ba’l isimli puta mı tapıyorsunuz?

[ 037.125 ] ( EO )

Bir ba'le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni.

[ 037.125 ] ( ES )

Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.

[ 037.125 ] ( NQ )

Will you call upon Ba'l (a well- known idol of his nation whom they used to worship) and forsake the Best of creators,
 

[ 037.126 ] ( KK )

Çóááøóåó ÑóÈøóßõãú æóÑóÈøó ÂÈóÇÆößõãõ ÇáúÃóæøóáöíäó ﴿ ١٢٦ ﴾

[ 037.126 ] ( MŞ )

 

[ 037.126 ] ( AY )

Allah sizin de Rabbinizdir, evvelki atalarınızın da Rabbidir.

[ 037.126 ] ( EO )

O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı?

[ 037.126 ] ( ES )

Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.

[ 037.126 ] ( NQ )

Allah, your Lord and the Lord of your forefathers?"

[ 037.127 ] ( KK )

ÝóßóÐøóÈõæåõ ÝóÅöäøóåõãú áóãõÍúÖóÑõæäó ﴿ ١٢٧ ﴾

[ 037.127 ] ( MŞ )

 

[ 037.127 ] ( AY )

Fakat onlar İlyas’ı tekzib ettiler. Muhakkak onlar hazırlanıb (cehenneme) götürüleceklerdir.

[ 037.127 ] ( EO )

O vakıt onu tekzib ettiler, şübhesiz ki onlar da ıhzâr edildiler.

[ 037.127 ] ( ES )

Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır.

[ 037.127 ] ( NQ )

But they denied him [Iliyas (Elias)], so they will certainly be brought forth (to the punishment),

[ 037.128 ] ( KK )

ÅöáÇøó ÚöÈóÇÏó Çááøóåö ÇáúãõÎúáóÕöíäó ﴿ ١٢٨ ﴾

[ 037.128 ] ( MŞ )

 

[ 037.128 ] ( AY )

Ancak Allah’ın ihlâs sahibi (mü'min) kulları müstesnadır.

[ 037.128 ] ( EO )

Müstesnâ Allahın ıhlâslı kulları.

[ 037.128 ] ( ES )

Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.

[ 037.128 ] ( NQ )

Except the chosen slaves of Allah.

[ 037.129 ] ( KK )

æóÊóÑóßúäóÇ Úóáóíúåö Ýöí ÇáúÂÎöÑöíäó ﴿ ١٢٩ ﴾

[ 037.129 ] ( MŞ )

 

[ 037.129 ] ( AY )

Biz ona, sonradan gelenler içinde güzel bir yâd bıraktık.

[ 037.129 ] ( EO )

Ona da sonrakilerde şunu bıraktık.

[ 037.129 ] ( ES )

Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık:

[ 037.129 ] ( NQ )

And We left for him (a goodly remembrance) among generations (to come) in later times;

[ 037.130 ] ( KK )

ÓóáÇóãñ Úóáóì Åöáú íóÇÓöíäó ﴿ ١٣٠ ﴾

[ 037.130 ] ( MŞ )

 

[ 037.130 ] ( AY )

Bizden saâdet ve selamet olsun İlyas’a...

[ 037.130 ] ( EO )

Selâm, ilyasîne.

[ 037.130 ] ( ES )

Selam olsun İlyâsîn'e .

[ 037.130 ] ( NQ )

Salamun (peace) be upon Ilyasin (Elias)!"

[ 037.131 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ßóÐóáößó äóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ١٣١ ﴾

[ 037.131 ] ( MŞ )

 

[ 037.131 ] ( AY )

Gerçekten biz, güzel amel işliyenleri böyle mükafatlandırırız.

[ 037.131 ] ( EO )

Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne.

[ 037.131 ] ( ES )

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

[ 037.131 ] ( NQ )

Verily, thus do We reward the Muhsinun (good-doers, who perform good deeds totally for Allah's sake only - see V.2:112).

[ 037.132 ] ( KK )

Åöäøóåõ ãöäú ÚöÈóÇÏöäóÇ ÇáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ١٣٢ ﴾

[ 037.132 ] ( MŞ )

 

[ 037.132 ] ( AY )

Şüphesiz o, mü'min kullarımızdandı.

[ 037.132 ] ( EO )

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan.

[ 037.132 ] ( ES )

Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

[ 037.132 ] ( NQ )

Verily, he was one of Our believing slaves.

[ 037.133 ] ( KK )

æóÅöäøó áõæØðÇ áóãöäó ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ١٣٣ ﴾

[ 037.133 ] ( MŞ )

 

[ 037.133 ] ( AY )

Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendi.

[ 037.133 ] ( EO )

Şübhesiz Lût da mürselînden.

[ 037.133 ] ( ES )

Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir.

[ 037.133 ] ( NQ )

And verily, Lout (Lot) was one of the Messengers.

[ 037.134 ] ( KK )

ÅöÐú äóÌøóíúäóÇåõ æóÃóåúáóåõ ÃóÌúãóÚöíäó ﴿ ١٣٤ ﴾

[ 037.134 ] ( MŞ )

 

[ 037.134 ] ( AY )

Hani hem onu, hem de ehlini toptan kurtarmıştık.

[ 037.134 ] ( EO )

Zira kurtardık onu ve bütün ehlini.

[ 037.134 ] ( ES )

Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.

[ 037.134 ] ( NQ )

When We saved him and his family, all,

[ 037.135 ] ( KK )

ÅöáÇøó ÚóÌõæÒðÇ Ýöí ÇáúÛóÇÈöÑöíäó ﴿ ١٣٥ ﴾

[ 037.135 ] ( MŞ )

 

[ 037.135 ] ( AY )

Ancak (imansız zevcesi) bir koca karı azap içinde kalanlar arasında oldu.

[ 037.135 ] ( EO )

kalan bir karıdan başka batanlar içinde.

[ 037.135 ] ( ES )

Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç.

[ 037.135 ] ( NQ )

Except an old woman (his wife) who was among those who remained behind.

[ 037.136 ] ( KK )

Ëõãøó ÏóãøóÑúäóÇ ÇáúÂÎóÑöíäó ﴿ ١٣٦ ﴾

[ 037.136 ] ( MŞ )

 

[ 037.136 ] ( AY )

Sonra diğerlerini helâk eyledik.

[ 037.136 ] ( EO )

Sonra diğerlerini tedmir eyledik.

[ 037.136 ] ( ES )

Sonra diğerlerini helak etmiştik.

[ 037.136 ] ( NQ )

Then We destroyed the rest [i.e. the towns of Sodom at the place of the Dead Sea (now) in Palestine]. [See the "Book of History" by Ibn Kathir].

[ 037.137 ] ( KK )

æóÅöäøóßõãú áóÊóãõÑøõæäó Úóáóíúåöãú ãõÕúÈöÍöíäó ﴿ ١٣٧ ﴾

[ 037.137 ] ( MŞ )

 

[ 037.137 ] ( AY )

Elbette siz, sabah ve akşam onlara (harabeye dönmüş yurdlarına ticaret maksadıyla gelip geçerken) uğrarsınız. Artık düşünüp ibret almaz mısınız?

[ 037.137 ] ( EO )

Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin.

[ 037.137 ] ( ES )

Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?

[ 037.137 ] ( NQ )

Verily, you pass by them in the morning.

[ 037.138 ] ( KK )

æóÈöÇááøóíúáö ÃóÝóáÇó ÊóÚúÞöáõæäó ﴿ ١٣٨ ﴾

[ 037.138 ] ( MŞ )

 

[ 037.138 ] ( AY )

Elbette siz, sabah ve akşam onlara (harabeye dönmüş yurdlarına ticaret maksadıyla gelip geçerken) uğrarsınız. Artık düşünüp ibret almaz mısınız?

[ 037.138 ] ( EO )

Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz?

[ 037.138 ] ( ES )

Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?

[ 037.138 ] ( NQ )

And at night; will you not then reflect?

[ 037.139 ] ( KK )

æóÅöäøó íõæäõÓó áóãöäó ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ١٣٩ ﴾

[ 037.139 ] ( MŞ )

 

[ 037.139 ] ( AY )

Şüphesiz da gönderilen peygamberlerdendi.

[ 037.139 ] ( EO )

Şübhesiz Yunüs de o mürselînden.

[ 037.139 ] ( ES )

Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.

[ 037.139 ] ( NQ )

And, verily, Yunus (Jonah) was one of the Messengers.

[ 037.140 ] ( KK )

ÅöÐú ÃóÈóÞó Åöáóì ÇáúÝõáúßö ÇáúãóÔúÍõæäö ﴿ ١٤٠ ﴾

[ 037.140 ] ( MŞ )

 

[ 037.140 ] ( AY )

Hani o, (kavmine vaad ettiği azap gelmeyince aralarında çıkıb) yüklü gemiye kaçmıştı.

[ 037.140 ] ( EO )

Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı,

[ 037.140 ] ( ES )

Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.

[ 037.140 ] ( NQ )

When he ran to the laden ship,

[ 037.141 ] ( KK )

ÝóÓóÇåóãó ÝóßóÇäó ãöäó ÇáúãõÏúÍóÖöíäó ﴿ ١٤١ ﴾

[ 037.141 ] ( MŞ )

 

[ 037.141 ] ( AY )

(Gemiye binince gemi durdu. O zaman, gemicilerin inancına göre geminin durması, aralarında kaçak bir kölenin bulunmasından ileri gelirdi. İşte kaçağı bulmak için aralarında) Kur’a çekti de mağluplardan oldu. (Bunun üzerine kendini denize attı).

[ 037.141 ] ( EO )

kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu.

[ 037.141 ] ( ES )

(Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.

[ 037.141 ] ( NQ )

He (agreed to) cast lots, and he was among the losers,

[ 037.142 ] ( KK )

ÝóÇáúÊóÞóãóåõ ÇáúÍõæÊõ æóåõæó ãõáöíãñ ﴿ ١٤٢ ﴾

[ 037.142 ] ( MŞ )

 

[ 037.142 ] ( AY )

(Kavminden kaçmış olduğundan ötürü) nefsini kınamış bir hâlde iken, hemen balık onu yuttu.

[ 037.142 ] ( EO )

Derken kendisi balık yuttu melâmette idi.

[ 037.142 ] ( ES )

Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu.

[ 037.142 ] ( NQ )

Then a (big) fish swallowed him and he had done an act worthy of blame.

[ 037.143 ] ( KK )

ÝóáóæúáÇó Ãóäøóåõ ßóÇäó ãöäó ÇáúãõÓóÈøöÍöíäó ﴿ ١٤٣ ﴾

[ 037.143 ] ( MŞ )

 

[ 037.143 ] ( AY )

Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı.

[ 037.143 ] ( EO )

Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi.

[ 037.143 ] ( ES )

Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

[ 037.143 ] ( NQ )

Had he not been of them who glorify Allah,

[ 037.144 ] ( KK )

áóáóÈöËó Ýöí ÈóØúäöåö Åöáóì íóæúãö íõÈúÚóËõæäó ﴿ ١٤٤ ﴾

[ 037.144 ] ( MŞ )

 

[ 037.144 ] ( AY )

Muhakkak (kabirlerden) dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

[ 037.144 ] ( EO )

Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı

[ 037.144 ] ( ES )

Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

[ 037.144 ] ( NQ )

He would have indeed remained inside its belly (the fish) till the Day of Resurrection.

[ 037.145 ] ( KK )

ÝóäóÈóÐúäóÇåõ ÈöÇáúÚóÑóÇÁö æóåõæó ÓóÞöíãñ ﴿ ١٤٥ ﴾

[ 037.145 ] ( MŞ )

 

[ 037.145 ] ( AY )

Hemen onu sahile attık, hasta idi.

[ 037.145 ] ( EO )

Hemen biz onu alana attık hasta idi.

[ 037.145 ] ( ES )

Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.

[ 037.145 ] ( NQ )

But We cast him forth on the naked shore while he was sick,

[ 037.146 ] ( KK )

æóÃóäúÈóÊúäóÇ Úóáóíúåö ÔóÌóÑóÉð ãöäú íóÞúØöíäò ﴿ ١٤٦ ﴾

[ 037.146 ] ( MŞ )

 

[ 037.146 ] ( AY )

Üzerine (gölge vermek için) kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

[ 037.146 ] ( EO )

Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

[ 037.146 ] ( ES )

Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

[ 037.146 ] ( NQ )

And We caused a plant of gourd to grow over him.

[ 037.147 ] ( KK )

æóÃóÑúÓóáúäóÇåõ Åöáóì ãöÇÆóÉö ÃóáúÝò Ãóæú íóÒöíÏõæäó ﴿ ١٤٧ ﴾

[ 037.147 ] ( MŞ )

 

[ 037.147 ] ( AY )

Biz onu yüzbine, hatta daha ziyadesine peygamber göndermiştik.

[ 037.147 ] ( EO )

Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı.

[ 037.147 ] ( ES )

Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.

[ 037.147 ] ( NQ )

And We sent him to a hundred thousand (people) or even more.

[ 037.148 ] ( KK )

ÝóÂãóäõæÇ ÝóãóÊøóÚúäóÇåõãú Åöáóì Íöíäò ﴿ ١٤٨ ﴾

[ 037.148 ] ( MŞ )

 

[ 037.148 ] ( AY )

Nihâyet (Yûnus peygamberin gaybubetinde azap gören kavmi) ona îman ettiler de onları ömürlerinin sonuna kadar geçindirdik.

[ 037.148 ] ( EO )

O vakıt ona iyman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik.

[ 037.148 ] ( ES )

O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.

[ 037.148 ] ( NQ )

And they believed; so We gave them enjoyment for a while.

[ 037.149 ] ( KK )

ÝóÇÓúÊóÝúÊöåöãú ÃóáöÑóÈøößó ÇáúÈóäóÇÊõ æóáóåõãõ ÇáúÈóäõæäó ﴿ ١٤٩ ﴾

[ 037.149 ] ( MŞ )

 

[ 037.149 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), şimdi Mekke halkına sor: “ Kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?

[ 037.149 ] ( EO )

Şimdi sor o seninkilere: rabbına kızlar, onlara oğullar öyle mi?

[ 037.149 ] ( ES )

Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?

[ 037.149 ] ( NQ )

Now ask them (O Muhammad ): "Are there (only) daughters for your Lord and sons for them?"

[ 037.150 ] ( KK )

Ãóãú ÎóáóÞúäóÇ ÇáúãóáóÆößóÉó ÅöäóÇËðÇ æóåõãú ÔóÇåöÏõæäó ﴿ ١٥٠ ﴾

[ 037.150 ] ( MŞ )

 

[ 037.150 ] ( AY )

Yoksa biz, melekleri dişi yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış?

[ 037.150 ] ( EO )

Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şâhid mi bulunuyorlarmış?

[ 037.150 ] ( ES )

Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?

[ 037.150 ] ( NQ )

Or did We create the angels females while they were witnesses?

[ 037.151 ] ( KK )

ÃóáÇó Åöäøóåõãú ãöäú ÅöÝúßöåöãú áóíóÞõæáõæäó ﴿ ١٥١ ﴾

[ 037.151 ] ( MŞ )

 

[ 037.151 ] ( AY )

Haberin olsun ki, onlar, uydurmalarından dolayı şöyle derler:

[ 037.151 ] ( EO )

Ha!.. onlar şübhesiz ki yalancıdırlar.

[ 037.151 ] ( ES )

Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: «Allah doğurdu» derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

[ 037.151 ] ( NQ )

Verily, it is of their falsehood that they (Quraish pagans) say:

[ 037.152 ] ( KK )

æóáóÏó Çááøóåõ æóÅöäøóåõãú áóßóÇÐöÈõæäó ﴿ ١٥٢ ﴾

[ 037.152 ] ( MŞ )

 

[ 037.152 ] ( AY )

“ Allah doğurdu.” Mühahakkak ki onlar (sözlerinde) yalancıdırlar.

[ 037.152 ] ( EO )

«Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar

[ 037.152 ] ( ES )

Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: «Allah doğurdu» derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

[ 037.152 ] ( NQ )

Allah has begotten off spring or children (i.e. angels are the daughters of Allah)? And, verily, they are liars!

[ 037.153 ] ( KK )

ÇóÕúØóÝóì ÇáúÈóäóÇÊö Úóáóì ÇáúÈóäöíäó ﴿ ١٥٣ ﴾

[ 037.153 ] ( MŞ )

 

[ 037.153 ] ( AY )

(Yoksa Allah), kızları oğullara tercih mi etmiş?

[ 037.153 ] ( EO )

Kızları oğullara tercih mi etmiş?

[ 037.153 ] ( ES )

(Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?

[ 037.153 ] ( NQ )

Has He (then) chosen daughters rather than sons?

[ 037.154 ] ( KK )

ãóÇ áóßõãú ßóíúÝó ÊóÍúßõãõæäó ﴿ ١٥٤ ﴾

[ 037.154 ] ( MŞ )

 

[ 037.154 ] ( AY )

Ne oluyor size, nasıl (bu kadar kötü) hüküm veriyorsunuz?

[ 037.154 ] ( EO )

Nah sizlere! nasıl hukmediyorsunuz?

[ 037.154 ] ( ES )

Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?

[ 037.154 ] ( NQ )

What is the matter with you? How do you decide?

[ 037.155 ] ( KK )

ÃóÝóáÇó ÊóÐóßøóÑõæäó ﴿ ١٥٥ ﴾

[ 037.155 ] ( MŞ )

 

[ 037.155 ] ( AY )

(Allah’ın evlâd edinmekten münezzeh olduğunu) hiç de mi düşünmezsiniz?

[ 037.155 ] ( EO )

Hiç demi düşünmezsiniz?

[ 037.155 ] ( ES )

Hiç düşünmüyor musunuz?

[ 037.155 ] ( NQ )

Will you not then remember?

[ 037.156 ] ( KK )

Ãóãú áóßõãú ÓõáúØóÇäñ ãõÈöíäñ ﴿ ١٥٦ ﴾

[ 037.156 ] ( MŞ )

 

[ 037.156 ] ( AY )

Yoksa, sizin (gökten inen) açık bir hüccetiniz, (kitabınız) mı var?

[ 037.156 ] ( EO )

Yoksa sizin için açık bir ferman mı var?

[ 037.156 ] ( ES )

Yoksa sizin için açık bir delil mi var?

[ 037.156 ] ( NQ )

Or is there for you a plain authority?

[ 037.157 ] ( KK )

ÝóÃúÊõæÇ ÈößöÊóÇÈößõãú Åöäú ßõäúÊõãú ÕóÇÏöÞöíäó ﴿ ١٥٧ ﴾

[ 037.157 ] ( MŞ )

 

[ 037.157 ] ( AY )

Doğru söyliyenlerseniz, getirin kitabınızı...

[ 037.157 ] ( EO )

O halde getirin kitabınızı sadıksanız.

[ 037.157 ] ( ES )

O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.

[ 037.157 ] ( NQ )

Then bring your Book if you are truthful!

[ 037.158 ] ( KK )

æóÌóÚóáõæÇ Èóíúäóåõ æóÈóíúäó ÇáúÌöäøóÉö äóÓóÈðÇ æóáóÞóÏú ÚóáöãóÊö ÇáúÌöäøóÉõ Åöäøóåõãú áóãõÍúÖóÑõæäó ﴿ ١٥٨ ﴾

[ 037.158 ] ( MŞ )

 

[ 037.158 ] ( AY )

Bir de Mekke kâfirleri, Allah ile cinler (melekler) arasında tuttular bir hısımlık uydurdular. Gerçekten cinler bilirler ki, onlar yakalanıb cehenneme götürüleceklerdir.

[ 037.158 ] ( EO )

Bir de onunla Cinler beyninde bir neseb uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır.

[ 037.158 ] ( ES )

Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.

[ 037.158 ] ( NQ )

And they have invented a kinship between Him and the jinns, but the jinns know well that they have indeed to appear (before Him) (i.e. they will be brought for accounts).

[ 037.159 ] ( KK )

ÓõÈúÍóÇäó Çááøóåö ÚóãøóÇ íóÕöÝõæäó ﴿ ١٥٩ ﴾

[ 037.159 ] ( MŞ )

 

[ 037.159 ] ( AY )

Allah, onların isnad ettikleri bütün noksan vasıflardan münezzehtir.

[ 037.159 ] ( EO )

Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan.

[ 037.159 ] ( ES )

Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.

[ 037.159 ] ( NQ )

Glorified is Allah! (He is Free) from what they attribute unto Him!

[ 037.160 ] ( KK )

ÅöáÇøó ÚöÈóÇÏó Çááøóåö ÇáúãõÎúáóÕöíäó ﴿ ١٦٠ ﴾

[ 037.160 ] ( MŞ )

 

[ 037.160 ] ( AY )

Lâkin Allah’ın ihlâs sahibi (mü'min) kulları müstesna; (onlar böyle noksan vasıfları söylemezler ve cehennemlik değildirler).

[ 037.160 ] ( EO )

Lâkin Allahın ıhlâs ile secilen kulları başka.

[ 037.160 ] ( ES )

Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar).

[ 037.160 ] ( NQ )

Except the slaves of Allah, whom He choses (for His Mercy i.e. true believers of Islamic Monotheism who do not attribute false things unto Allah).

[ 037.161 ] ( KK )

ÝóÅöäøóßõãú æóãóÇ ÊóÚúÈõÏõæäó ﴿ ١٦١ ﴾

[ 037.161 ] ( MŞ )

 

[ 037.161 ] ( AY )

(Ey Mekke’liler), siz ve Allah’dan başka taptıklarınız,

[ 037.161 ] ( EO )

Çünkü siz ve taptıklarınız.

[ 037.161 ] ( ES )

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

[ 037.161 ] ( NQ )

So, verily you (pagans) and those whom you worship (idols).

[ 037.162 ] ( KK )

ãóÇ ÃóäúÊõãú Úóáóíúåö ÈöÝóÇÊöäöíäó ﴿ ١٦٢ ﴾

[ 037.162 ] ( MŞ )

 

[ 037.162 ] ( AY )

Allah’a karşı kimseyi kandırıb ifsad edemezsiniz.

[ 037.162 ] ( EO )

Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz.

[ 037.162 ] ( ES )

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

[ 037.162 ] ( NQ )

Cannot lead astray [turn away from Him (Allah) anyone of the believers],

[ 037.163 ] ( KK )

ÅöáÇøó ãóäú åõæó ÕóÇáöí ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ١٦٣ ﴾

[ 037.163 ] ( MŞ )

 

[ 037.163 ] ( AY )

Meğer ki, (Allah’ın ezelî ilminde) cehenneme girecek kimse olsun.

[ 037.163 ] ( EO )

Meğer ki Cahîme saldıran olsun.

[ 037.163 ] ( ES )

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

[ 037.163 ] ( NQ )

Except those who are predestined to burn in Hell!

[ 037.164 ] ( KK )

æóãóÇ ãöäøóÇ ÅöáÇøó áóåõ ãóÞóÇãñ ãóÚúáõæãñ ﴿ ١٦٤ ﴾

[ 037.164 ] ( MŞ )

 

[ 037.164 ] ( AY )

(Cebrail şöyle dedi) “ Bizden (melekler topluluğundan) herkes için belli bir makam vardır, (orada Rabbine ibâdet eder).

[ 037.164 ] ( EO )

Bizden ise her birimiz için bir makamı ma'lûm vardır.

[ 037.164 ] ( ES )

(Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.

[ 037.164 ] ( NQ )

There is not one of us (angels) but has his known place (or position);

[ 037.165 ] ( KK )

æóÅöäøóÇ áóäóÍúäõ ÇáÕøóÇÝøõæäó ﴿ ١٦٥ ﴾

[ 037.165 ] ( MŞ )

 

[ 037.165 ] ( AY )

Gerçekten biz, (Allah’ın emri karşısında) saf bağlayanlarız.

[ 037.165 ] ( EO )

Ve biz elbette biz o saf dizenleriz.

[ 037.165 ] ( ES )

(Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.

[ 037.165 ] ( NQ )

Verily, we (angels), we stand in rows for the prayers (as you Muslims stand in rows for your prayers);

[ 037.166 ] ( KK )

æóÅöäøóÇ áóäóÍúäõ ÇáúãõÓóÈøöÍõæäó ﴿ ١٦٦ ﴾

[ 037.166 ] ( MŞ )

 

[ 037.166 ] ( AY )

Ve Muhakkak ki biz, (Allah’ı şanına lâyık olmayan şeylerden) tenzih edenleriz.”

[ 037.166 ] ( EO )

Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz.

[ 037.166 ] ( ES )

(Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.

[ 037.166 ] ( NQ )

Verily, we (angels), we are they who glorify (Allah's Praises i.e. perform prayers).

[ 037.167 ] ( KK )

æóÅöäú ßóÇäõæÇ áóíóÞõæáõæäó ﴿ ١٦٧ ﴾

[ 037.167 ] ( MŞ )

 

[ 037.167 ] ( AY )

(Peygamberin gelmesinden önce Mekke halkı) şöyle diyorlardı:

[ 037.167 ] ( EO )

Ve gerçek evvel şöyle diyorlardır:

[ 037.167 ] ( ES )

(Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»

[ 037.167 ] ( NQ )

And indeed they (Arab pagans) used to say;

[ 037.168 ] ( KK )

áóæú Ãóäøó ÚöäúÏóäóÇ ÐößúÑðÇ ãöäó ÇáúÃóæøóáöíäó ﴿ ١٦٨ ﴾

[ 037.168 ] ( MŞ )

 

[ 037.168 ] ( AY )

“ Eğer yanımızda evvelkilerin kitablarından bir kitap olsaydı,

[ 037.168 ] ( EO )

«eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikrolsa idi.

[ 037.168 ] ( ES )

(Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»

[ 037.168 ] ( NQ )

If we had a reminder as had the men of old (before the coming of Prophet Muhammad as a Messenger of Allah).
 

[ 037.169 ] ( KK )

áóßõäøóÇ ÚöÈóÇÏó Çááøóåö ÇáúãõÎúáóÕöíäó ﴿ ١٦٩ ﴾

[ 037.169 ] ( MŞ )

 

[ 037.169 ] ( AY )

Herhalde Allah’ın ihlas sahibi kullarından olurduk.”

[ 037.169 ] ( EO )

Her halde Allahın ıhlâs ile seçilmiş kullarından olurduk.

[ 037.169 ] ( ES )

(Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»

[ 037.169 ] ( NQ )

We would have indeed been the chosen slaves of Allah (true believers of Islamic Monotheism)!"

[ 037.170 ] ( KK )

ÝóßóÝóÑõæÇ Èöåö ÝóÓóæúÝó íóÚúáóãõæäó ﴿ ١٧٠ ﴾

[ 037.170 ] ( MŞ )

 

[ 037.170 ] ( AY )

Fakat şimdi onu, (Peygamber’i ve Kur’ân’ı) inkâr ettiler. Artık ileride (başlarına gelecek azabı) bileceklerdir.

[ 037.170 ] ( EO )

Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler.

[ 037.170 ] ( ES )

Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.

[ 037.170 ] ( NQ )

But (now that the Qur'an has come) they disbelieve therein (i.e. in the Qur'an and in Prophet Muhammad , and all that which he brought, the Divine Revelation), so they will come to know!

[ 037.171 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÓóÈóÞóÊú ßóáöãóÊõäóÇ áöÚöÈóÇÏöäóÇ ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ١٧١ ﴾

[ 037.171 ] ( MŞ )

 

[ 037.171 ] ( AY )

Gerçekten elçilikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir:

[ 037.171 ] ( EO )

Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir:

[ 037.171 ] ( ES )

Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.».

[ 037.171 ] ( NQ )

And, verily, Our Word has gone forth of old for Our slaves, the Messengers,

[ 037.172 ] ( KK )

Åöäøóåõãú áóåõãõ ÇáúãóäúÕõæÑõæäó ﴿ ١٧٢ ﴾

[ 037.172 ] ( MŞ )

 

[ 037.172 ] ( AY )

“ Muhakkak onlar (peygamberler), bizzat onlar muzaffer olacaklardır.

[ 037.172 ] ( EO )

«Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır.

[ 037.172 ] ( ES )

Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.».

[ 037.172 ] ( NQ )

That they verily would be made triumphant.

[ 037.173 ] ( KK )

æóÅöäøó ÌõäúÏóäóÇ áóåõãõ ÇáúÛóÇáöÈõæäó ﴿ ١٧٣ ﴾

[ 037.173 ] ( MŞ )

 

[ 037.173 ] ( AY )

Ve elbette bizim (mü'min) askerlerimiz; muhakkak onlar galib geleceklerdir.”

[ 037.173 ] ( EO )

Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir»

[ 037.173 ] ( ES )

Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.».

[ 037.173 ] ( NQ )

And that Our hosts, they verily would be the victors.

[ 037.174 ] ( KK )

ÝóÊóæóáøó Úóäúåõãú ÍóÊøóì Íöíäò ﴿ ١٧٤ ﴾

[ 037.174 ] ( MŞ )

 

[ 037.174 ] ( AY )

Onun için bir zamana kadar o kâfirlerden yüz çevir (Resûlüm).

[ 037.174 ] ( EO )

Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar.

[ 037.174 ] ( ES )

Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

[ 037.174 ] ( NQ )

So turn away (O Muhammad ) from them for a while,

[ 037.175 ] ( KK )

æóÃóÈúÕöÑúåõãú ÝóÓóæúÝó íõÈúÕöÑõæäó ﴿ ١٧٥ ﴾

[ 037.175 ] ( MŞ )

 

[ 037.175 ] ( AY )

Gözetle onları, yakında (kendilerine ne yapılacağını) görecekler.

[ 037.175 ] ( EO )

Gör onları: yakında görecekler.

[ 037.175 ] ( ES )

Onlara (inecek azabı) gözetle .Yakında onlar da göreceklerdir.

[ 037.175 ] ( NQ )

And watch them and they shall see (the punishment)!

[ 037.176 ] ( KK )

ÃóÝóÈöÚóÐóÇÈöäóÇ íóÓúÊóÚúÌöáõæäó ﴿ ١٧٦ ﴾

[ 037.176 ] ( MŞ )

 

[ 037.176 ] ( AY )

Şimdi çabucak azabımızı mı istiyorlar?

[ 037.176 ] ( EO )

Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar?

[ 037.176 ] ( ES )

Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?

[ 037.176 ] ( NQ )

Do they seek to hasten on Our Torment?

[ 037.177 ] ( KK )

ÝóÅöÐóÇ äóÒóáó ÈöÓóÇÍóÊöåöãú ÝóÓóÇÁó ÕóÈóÇÍõ ÇáúãõäúÐóÑöíäó ﴿ ١٧٧ ﴾

[ 037.177 ] ( MŞ )

 

[ 037.177 ] ( AY )

Fakat civarlarına (ansızın azap) indiği vakit, ne fenadır o kendilerine acı haber verilenlerin sabahı!...

[ 037.177 ] ( EO )

Amma onların sahasına indiği vakıt ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!...

[ 037.177 ] ( ES )

Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!

[ 037.177 ] ( NQ )

Then, when it descends into their courtyard (i.e. near to them), evil will be the morning for those who had been warned!

[ 037.178 ] ( KK )

æóÊóæóáøó Úóäúåõãú ÍóÊøóì Íöíäò ﴿ ١٧٨ ﴾

[ 037.178 ] ( MŞ )

 

[ 037.178 ] ( AY )

Yine sen (Ey Resûlüm), bir zamana kadar onlardan yüz çevir.

[ 037.178 ] ( EO )

Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar.

[ 037.178 ] ( ES )

Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

[ 037.178 ] ( NQ )

So turn (O Muhammad ) away from them for a while,

[ 037.179 ] ( KK )

æóÃóÈúÕöÑú ÝóÓóæúÝó íõÈúÕöÑõæäó ﴿ ١٧٩ ﴾

[ 037.179 ] ( MŞ )

 

[ 037.179 ] ( AY )

Gör onları, yakında (azabı) göreceklerdir.

[ 037.179 ] ( EO )

Gör, yakında görecekler.

[ 037.179 ] ( ES )

(İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.

[ 037.179 ] ( NQ )

And watch and they shall see (the torment)!

[ 037.180 ] ( KK )

ÓõÈúÍóÇäó ÑóÈøößó ÑóÈøö ÇáúÚöÒøóÉö ÚóãøóÇ íóÕöÝõæäó ﴿ ١٨٠ ﴾

[ 037.180 ] ( MŞ )

 

[ 037.180 ] ( AY )

İzzet sahibi Rabbin, onların (uygunsuz) vasıflamalarından münezzehdir.

[ 037.180 ] ( EO )

Tesbiyh o ızzetin sahibi rabbına onların vasıflarından.

[ 037.180 ] ( ES )

Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.

[ 037.180 ] ( NQ )

Glorified be your Lord, the Lord of Honour and Power! (He is free) from what they attribute unto Him!

[ 037.181 ] ( KK )

æóÓóáÇóãñ Úóáóì ÇáúãõÑúÓóáöíäó ﴿ ١٨١ ﴾

[ 037.181 ] ( MŞ )

 

[ 037.181 ] ( AY )

Bütün peygamberlere selâm olsun;

[ 037.181 ] ( EO )

Ve selâm mürselîne.

[ 037.181 ] ( ES )

Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.

[ 037.181 ] ( NQ )

And peace be on the Messengers!

[ 037.182 ] ( KK )

æóÇáúÍóãúÏõ áöáøóåö ÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ١٨٢ ﴾

[ 037.182 ] ( MŞ )

 

[ 037.182 ] ( AY )

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da hamd olsun...

[ 037.182 ] ( EO )

Ve hamd âlemlerin rabbı Allaha.

[ 037.182 ] ( ES )

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

[ 037.182 ] ( NQ )

And all the praise and thanks be to Allah, Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists).