AHZAB SURESİ

[ 033.001 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ ÇÊøóÞö Çááøóåó æóáÇó ÊõØöÚö ÇáúßóÇÝöÑöíäó æóÇáúãõäóÇÝöÞöíäó Åöäøó Çááøóåó ßóÇäó ÚóáöíãðÇ ÍóßöíãðÇ ﴿ ١ ﴾

[ 033.001 ] ( MŞ )

 

[ 033.001 ] ( AY )

Ey Peygamber! Takvada sebat et (ve kâfirlerle münâfıklara verdiğin emanı bozmak hususunda) Allah’dan kork. Kâfirlere ve münâfıklara (teklif ettikleri masiyetlerde) uyma. Muhakkak ki Allah Alîm’dir= her şeyi hakkıyla bilir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.

[ 033.001 ] ( EO )

Ey o Peygamber! Allahdan kork ve kâfirlere, münafıklara itaat etme, muhakkak ki Allah bir alîm hakîm bulunuyor.

[ 033.001 ] ( ES )

Ey peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

[ 033.001 ] ( NQ )

O Prophet (Muhammad )! Keep your duty to Allah, and obey not the disbelievers and the hypocrites (i.e., do not follow their advices). Verily! Allah is Ever All-Knower, All-Wise.

[ 033.002 ] ( KK )

æóÇÊøóÈöÚú ãóÇ íõæÍóì Åöáóíúßó ãöäú ÑóÈøößó Åöäøó Çááøóåó ßóÇäó ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÎóÈöíÑðÇ ﴿ ٢ ﴾

[ 033.002 ] ( MŞ )

 

[ 033.002 ] ( AY )

Rabbinden sana ne vahy olunuyorsa ona uy. Muhakkak ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor.

[ 033.002 ] ( EO )

Ve rabbından sana ne vahyolunuyorsa onun ardınca git, muhakkak ki Allah ne yaparsanız habîr bulunuyor.

[ 033.002 ] ( ES )

Rabbinden sana ne vahyediliyorsa onun ardınca git. Muhakkak ki Allah ne yaparsanız haberdardır.

[ 033.002 ] ( NQ )

And follow that which is inspired in you from your Lord. Verily, Allah is Well-Acquainted with what you do.

[ 033.003 ] ( KK )

æóÊóæóßøóáú Úóáóì Çááøóåö æóßóÝóì ÈöÇááøóåö æóßöíáÇð ﴿ ٣ ﴾

[ 033.003 ] ( MŞ )

 

[ 033.003 ] ( AY )

Allah’a tevekkül et, (işini O’nun vekâletine bırak). Sana (bütün işlerde) vekil, Allah yeter.

[ 033.003 ] ( EO )

Ve Allaha tevekkül (ı'timad) kıl ki vekîl Allah yeter.

[ 033.003 ] ( ES )

Allah'a güven, vekil olarak Allah yeter.

[ 033.003 ] ( NQ )

And put your trust in Allah, and Sufficient is Allah as a Wakil (Trustee, or Disposer of affairs).

[ 033.004 ] ( KK )

ãóÇ ÌóÚóáó Çááøóåõ áöÑóÌõáò ãöäú ÞóáúÈóíúäö Ýöí ÌóæúÝöåö æóãóÇ ÌóÚóáó ÃóÒúæóÇÌóßõãõ ÇáÇøóÆöí ÊõÙóÇåöÑõæäó ãöäúåõäøó ÃõãøóåóÇÊößõãú æóãóÇ ÌóÚóáó ÃóÏúÚöíóÇÁóßõãú ÃóÈúäóÇÁóßõãú Ðóáößõãú Þóæúáõßõãú ÈöÃóÝúæóÇåößõãú æóÇááøóåõ íóÞõæáõ ÇáúÍóÞøó æóåõæó íóåúÏöí ÇáÓøóÈöíáó ﴿ ٤ ﴾

[ 033.004 ] ( MŞ )

 

[ 033.004 ] ( AY )

Allah bir adamın göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Kendilerinden “Zihar” yaptığınız= annelerinize benzettiğiniz, karılarınızı analarınız kılmamıştır. (Bir kimsenin karısını, annesinin bir uzvuna benzetmesine “Zihar” denir. Ancak benzetilen annenin uzvu veya mahreminin uzvu, zihar yapan için bakılması haram olan bir uzuv olması şartdır. Meselâ bir kimsenin karısına: “ Sen bana, annemin arkası veya karnı gibisin” demesi zihar olur. İslâmdan önce, bu gibi sözler boşanmayı icab ettiriyordu. İslâmda bunun telâfisi bir keffaret ödemekledir). Evlâdlıklarınızı da (neseben olan) oğullarınız yerinde tutmamıştır (Câhiliyet devrinde olduğu gibi, mirasçı ve mahrem olmazlar. Yabancı bir kimse için, benim oğlumdur diye) bu söylediğiniz, ağızlarınızdaki sözünüzdür (boşuna bir sözdür). Allah ise hakkı söyler ve O, doğru yola hidâyet buyurur.

[ 033.004 ] ( EO )

Allah adam için içinde iki kalb yapmamıştır, ve kendilerinden zıhar yaptığınız zevcelerinizi analarınız kılmamıştır, Evlâtlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır, O sizin ağzınızda lâfınızdır, Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yola hidayet eyliyor.

[ 033.004 ] ( ES )

Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır. Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.

[ 033.004 ] ( NQ )

Allah has not put for any man two hearts inside his body. Neither has He made your wives whom you declare to be like your mothers' backs, your real mothers. [Az-Zihar is the saying of a husband to his wife, "You are to me like the back of my mother" i.e. You are unlawful for me to approach.], nor has He made your adopted sons your real sons. That is but your saying with your mouths. But Allah says the truth, and He guides to the (Right) Way.

[ 033.005 ] ( KK )

ÇõÏúÚõæåõãú áöÂÈóÇÆöåöãú åõæó ÃóÞúÓóØõ ÚöäúÏó Çááøóåö ÝóÅöäú áóãú ÊóÚúáóãõæÇ ÂÈóÇÁóåõãú ÝóÅöÎúæóÇäõßõãú Ýöí ÇáÏøöíäö æóãóæóÇáöíßõãú æóáóíúÓó Úóáóíúßõãú ÌõäóÇÍñ ÝöíãóÇ ÃóÎúØóÃúÊõãú Èöåö æóáóßöäú ãóÇ ÊóÚóãøóÏóÊú ÞõáõæÈõßõãú æóßóÇäó Çááøóåõ ÛóÝõæÑðÇ ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٥ ﴾

[ 033.005 ] ( MŞ )

 

[ 033.005 ] ( AY )

O çocukları, babalarına nisbetle çağırın. Allah katında bu daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdırlar, (kendilerini kardeşim ve dostum diye çağırın). Bununla beraber (daha önce cehalet yüzünden) hata ettiklerinizde size bir günah yoktur. Fakat, kalplerinizin kasdı olanda günah vardır. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 033.005 ] ( EO )

Onları babaları namına çağırınız, Allah yanında o daha doğrudur, eğer babalarını bilmiyorsanız dinde kardeşleriniz ve yaranınız, (mevalîniz) dirler, bununla beraber hatâ ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur ve lâkin kalblerinizin teammüd ettiğinde vardır, Hem Allah gafur, rahîm bulunuyor.

[ 033.005 ] ( ES )

Onları (evlatlıkları) babaları adına çağırın. Allah yanında o daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vardır. Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.

[ 033.005 ] ( NQ )

Call them (adopted sons) by (the names of) their fathers, that is more just with Allah. But if you know not their father's (names, call them) your brothers in faith and Mawalikum (your freed slaves). And there is no sin on you if you make a mistake therein, except in regard to what your hearts deliberately intend. And Allah is Ever Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 033.006 ] ( KK )

ÇáäøóÈöíøõ Ãóæúáóì ÈöÇáúãõÄúãöäöíäó ãöäú ÃóäúÝõÓöåöãú æóÃóÒúæóÇÌõåõ ÃõãøóåóÇÊõåõãú æóÃõæáõæ ÇáúÃóÑúÍóÇãö ÈóÚúÖõåõãú Ãóæúáóì ÈöÈóÚúÖò Ýöí ßöÊóÇÈö Çááøóåö ãöäó ÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãõåóÇÌöÑöíäó ÅöáÇøó Ãóäú ÊóÝúÚóáõæÇ Åöáóì ÃóæúáöíóÇÆößõãú ãóÚúÑõæÝðÇ ßóÇäó Ðóáößó Ýöí ÇáúßöÊóÇÈö ãóÓúØõæÑðÇ ﴿ ٦ ﴾

[ 033.006 ] ( MŞ )

 

[ 033.006 ] ( AY )

Peygamber, mü'minlere (her hususta) nefislerinden evlâdır. Peygamberin zevceleri, mü'minlerin anneleri hükmündedir. Neseben yakın olanlar da, Allah’ın kitabında, birbirlerine (varis olmakta) diğer mü'minlerden, (din kardeşlerinden) ve muhacirlerden daha evlâdır. (Bu âyet-i kerîme nazil olmadan önce birbirlerini kardeş edinen mü'minlerle hicrete çıkan mü'minler birbirlerine mirasçı oluyorlardı. Âyet-i kerîmenin nüzulü ile bu muamele de son bulmuştur.) Ancak dostlarınıza bir vasiyyet yapabilirsiniz, bu Kitap’da yazılıdır.

[ 033.006 ] ( EO )

Peygamber, mü'minlere nefislerinden daha evlâdır, zevceleri de analarınızdır, ülülerham (akriba) da Allahın kitabında birbirlerine diğer mü'minlerden ve muhacirlerden daha evlâdırlar. Ancak dostlarınıza bir ma'ruf (bir vasıyyet) yapmanız müstesnâ, kitabda o yazılı bulunuyor.

[ 033.006 ] ( ES )

Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir. O'nun hanımları da onların analarıdır. Akraba da Allah'ın kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır.

[ 033.006 ] ( NQ )

The Prophet is closer to the believers than their ownselves, and his wives are their (believers') mothers (as regards respect and marriage). And blood relations among each other have closer personal ties in the Decree of Allah (regarding inheritance) than (the brotherhood of) the believers and the Muhajirun (emigrants from Makkah, etc.), except that you do kindness to those brothers (when the Prophet joined them in brotherhood ties). This has been written in the (Allah's Book of Divine) Decrees (Al-Lauh Al-Mahfuz)."

[ 033.007 ] ( KK )

æóÅöÐú ÃóÎóÐúäóÇ ãöäó ÇáäøóÈöíøöíäó ãöíËóÇÞóåõãú æóãöäúßó æóãöäú äõæÍò æóÅöÈúÑóÇåöíãó æóãõæÓóì æóÚöíÓóì ÇÈúäö ãóÑúíóãó æóÃóÎóÐúäóÇ ãöäúåõãú ãöíËóÇÞðÇ ÛóáöíÙðÇ ﴿ ٧ ﴾

[ 033.007 ] ( MŞ )

 

[ 033.007 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), hatırla ki bir vakit peygamberlerden (elçiliklerini tebliğe ve hak dîne davet edeceklerine dair) söz almıştık; senden de, Nûh’dan da, İbrâhîm’den de, Mûsa’dan da, Meryem oğlu Îsa’dan da... Onlardan sağlam, (yeminli) bir söz aldık.

[ 033.007 ] ( EO )

Ve unutma o Peygamberlerden mîsaklarını aldığımız vakti: hele senden ve Nûh ve İbrahim ve Musâ ve Isâ ibni Meryemden ki onlardan ağır bir mîsak aldık.

[ 033.007 ] ( ES )

Unutma o peygamberlerden mîsaklarını (kesin sözlerini) aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan ki onlardan ağır bir mîsak (sağlam bir söz) aldık.

[ 033.007 ] ( NQ )

And (remember) when We took from the Prophets their covenant, and from you (O Muhammad ), and from Nuh (Noah), Ibrahim (Abraham), Musa (Moses), and 'Iesa (Jesus), son of Maryam (Mary). We took from them a strong covenant.

[ 033.008 ] ( KK )

áöíóÓúÃóáó ÇáÕøóÇÏöÞöíäó Úóäú ÕöÏúÞöåöãú æóÃóÚóÏøó áöáúßóÇÝöÑöíäó ÚóÐóÇÈðÇ ÃóáöíãðÇ ﴿ ٨ ﴾

[ 033.008 ] ( MŞ )

 

[ 033.008 ] ( AY )

Allah, o sadıklara (peygamberlere kıyâmette ümmetleri huzurunda) sadakatlarından (tebliğlerinden) sorsun diye, (kendilerinden bu sağlam sözü almıştır.) Kâfirler için ise, acıklı bir azap hazırladı.

[ 033.008 ] ( EO )

Sadıklara sadakatlerinden soracağı için, kâfirler için ise elîm bir azâb hazırladık.

[ 033.008 ] ( ES )

(Bunu Allah), sadıklara sadakatlerinden sormak için yaptı. Kâfirler için ise acı verecek bir azab hazırladı.

[ 033.008 ] ( NQ )

That He may ask the truthfuls (Allah's Messengers and His Prophets) about their truth (i.e. the conveyance of Allah's Message that which they were charged with). And He has prepared for the disbelievers a painful torment (Hell-fire).

[ 033.009 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÐúßõÑõæÇ äöÚúãóÉó Çááøóåö Úóáóíúßõãú ÅöÐú ÌóÇÁóÊúßõãú ÌõäõæÏñ ÝóÃóÑúÓóáúäóÇ Úóáóíúåöãú ÑöíÍðÇ æóÌõäõæÏðÇ áóãú ÊóÑóæúåóÇ æóßóÇäó Çááøóåõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ÈóÕöíÑðÇ ﴿ ٩ ﴾

[ 033.009 ] ( MŞ )

 

[ 033.009 ] ( AY )

Ey îman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın: Hani (Hendek savaşında sizi yok etmek için kâfirlere ait) ordular size gelmişti de, biz onların üzerine bir rüzgâr ve görmediğiniz (meleklerden ibaret) ordular salıvermiştik. Allah ne yapmakta olduğunuzu görüyordu.

[ 033.009 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Allahın üzerinizdeki ni'metini anın: O vakıt ki size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve görmediğiniz ordular salıvermiştik ve ne yapıyordunuz Allah görüyordu.

[ 033.009 ] ( ES )

Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.

[ 033.009 ] ( NQ )

O you who believe! Remember Allah's Favour to you, when there came against you hosts, and We sent against them a wind and forces that you saw not [i.e. troops of angels during the battle of Al-Ahzab (the Confederates)]. And Allah is Ever All-Seer of what you do.

[ 033.010 ] ( KK )

ÅöÐú ÌóÇÁõæßõãú ãöäú ÝóæúÞößõãú æóãöäú ÃóÓúÝóáó ãöäúßõãú æóÅöÐú ÒóÇÛóÊö ÇáúÃóÈúÕóÇÑõ æóÈóáóÛóÊö ÇáúÞõáõæÈõ ÇáúÍóäóÇÌöÑó æóÊóÙõäøõæäó ÈöÇááøóåö ÇáÙøõäõæäÇó ﴿ ١٠ ﴾

[ 033.010 ] ( MŞ )

 

[ 033.010 ] ( AY )

O vakit kâfirler üstünüzden (vadinin üst ve doğu tarafından), bir de altınızdan (vadinin aşağı ve batı tarafından) size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, kalpler gırtlaklara dayanmıştı. Allah’a da çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.

[ 033.010 ] ( EO )

O vakıt ki hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakıt ki gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve Allaha türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

[ 033.010 ] ( ES )

O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

[ 033.010 ] ( NQ )

When they came upon you from above you and from below you, and when the eyes grew wild and the hearts reached to the throats, and you were harbouring doubts about Allah.

[ 033.011 ] ( KK )

åõäóÇáößó ÇÈúÊõáöíó ÇáúãõÄúãöäõæäó æóÒõáúÒöáõæÇ ÒöáúÒóÇáÇð ÔóÏöíÏðÇ ﴿ ١١ ﴾

[ 033.011 ] ( MŞ )

 

[ 033.011 ] ( AY )

İşte burada mü'minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

[ 033.011 ] ( EO )

İşte burada mü'minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir surette sarsılmışlar da sarsılmışlardı.

[ 033.011 ] ( ES )

İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

[ 033.011 ] ( NQ )

There, the believers were tried and shaken with a mighty shaking.

[ 033.012 ] ( KK )

æóÅöÐú íóÞõæáõ ÇáúãõäóÇÝöÞõæäó æóÇáøóÐöíäó Ýöí ÞõáõæÈöåöãú ãóÑóÖñ ãóÇ æóÚóÏóäóÇ Çááøóåõ æóÑóÓõæáõåõ ÅöáÇøó ÛõÑõæÑðÇ ﴿ ١٢ ﴾

[ 033.012 ] ( MŞ )

 

[ 033.012 ] ( AY )

O vakit münâfıklarla kalplerinde bir hastalık (şüphe) olanlar:” - Allah ve Rasûlü, bize, aldatmadan başka bir vaad etmemiş.” diyorlardı.

[ 033.012 ] ( EO )

Ve o vakıt ki münafıklar ve kalblerinde bir maraz bulunanlar «Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir va'd yapmamış» diyorlardı.

[ 033.012 ] ( ES )

O vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış." diyorlardı.

[ 033.012 ] ( NQ )

And when the hypocrites and those in whose hearts is a disease (of doubts) said: "Allah and His Messenger ( ) promised us nothing but delusions!"

[ 033.013 ] ( KK )

æóÅöÐú ÞóÇáóÊú ØóÇÆöÝóÉñ ãöäúåõãú íóÇÃóåúáó íóËúÑöÈó áÇó ãõÞóÇãó áóßõãú ÝóÇÑúÌöÚõæÇ æóíóÓúÊóÃúÐöäõ ÝóÑöíÞñ ãöäúåõãõ ÇáäøóÈöíøó íóÞõæáõæäó Åöäøó ÈõíõæÊóäóÇ ÚóæúÑóÉñ æóãóÇ åöíó ÈöÚóæúÑóÉò Åöäú íõÑöíÏõæäó ÅöáÇøó ÝöÑóÇÑðÇ ﴿ ١٣ ﴾

[ 033.013 ] ( MŞ )

 

[ 033.013 ] ( AY )

O sıra münâfıklardan bir gurub:” -Ey Medine halkı! Burası sizin duracağınız yer değil, hemen (savaştan kaçarak evlerinize) dönün.” diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor; “Cidden evlerimiz açık kalmıştır (hırsızlardan korkuyoruz)” diyorlardı. Hâlbuki evleri açık değil, sırf kaçmak istiyorlardı.

[ 033.013 ] ( EO )

Ve o vakıt ki bunlardan bir taife «ey Yesrib ehalisi Sizin için duracak yer yok hemen dönün» diyorlardı, yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor «cidden evlerimiz açıktır» diyorlardı, halbuki açık değil, sırf kaçmak istiyorlardı.

[ 033.013 ] ( ES )

O vakit bunlardan bir grup: "Ey Medine halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün." diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor, evlerimiz gerçekten (düşmana) açıktır." diyorlardı, halbuki açık değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

[ 033.013 ] ( NQ )

And when a party of them said: "O people of Yathrib (Al-Madinah)! There is no stand (possible) for you (against the enemy attack!) Therefore go back!" And a band of them ask for permission of the Prophet ( ) saying: "Truly, our homes lie open (to the enemy)." And they lay not open. They but wished to flee.

[ 033.014 ] ( KK )

æóáóæú ÏõÎöáóÊú Úóáóíúåöãú ãöäú ÃóÞúØóÇÑöåóÇ Ëõãøó ÓõÆöáõæÇ ÇáúÝöÊúäóÉó áóÂÊóæúåóÇ æóãóÇ ÊóáóÈøóËõæÇ ÈöåóÇ ÅöáÇøó íóÓöíÑðÇ ﴿ ١٤ ﴾

[ 033.014 ] ( MŞ )

 

[ 033.014 ] ( AY )

Eğer (Medine’nin) her tarafından evlerine (düşman saldırısı ile) girilse de, sonra kendilerinden küfre dönüş istenilse, hemen onu yapacaklardı ve bunda pek az duraklayacaklardı.

[ 033.014 ] ( EO )

Ve eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra kendilerinden fitne istenilse derhal onu yapacaklardı, onunla da pek az duracaklardı.

[ 033.014 ] ( ES )

Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama onunla da pek az duracaklardı.

[ 033.014 ] ( NQ )

And if the enemy had entered from all sides (of the city), and they had been exhorted to Al-Fitnah (i.e. to renegade from Islam to polytheism) they would surely have committed it and would have hesitated thereupon but little.

[ 033.015 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ßóÇäõæÇ ÚóÇåóÏõæÇ Çááøóåó ãöäú ÞóÈúáõ áÇó íõæóáøõæäó ÇáúÃóÏúÈóÇÑó æóßóÇäó ÚóåúÏõ Çááøóåö ãóÓúÆõæáÇð ﴿ ١٥ ﴾

[ 033.015 ] ( MŞ )

 

[ 033.015 ] ( AY )

Hâlbuki bundan evvel Allah’a söz vermişlerdi: Arkalarını dönmiyeceklerdi. Allah’a verilen söz ise, sorumluluğu gerektirir.

[ 033.015 ] ( EO )

Halbuki bundan evvel Allaha ahid vermişlerdi: arkalarını dönmiyeceklerdi, Allahın ahdi ise mes'uliyyetlidir, mutlak sorulur.

[ 033.015 ] ( ES )

Halbuki bundan önce Allah'a ahid vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah'a verilen ahid ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.

[ 033.015 ] ( NQ )

And indeed they had already made a covenant with Allah not to turn their backs, and a covenant with Allah must be answered for.

[ 033.016 ] ( KK )

Þõáú áóäú íóäúÝóÚóßõãõ ÇáúÝöÑóÇÑõ Åöäú ÝóÑóÑúÊõãú ãöäó ÇáúãóæúÊö Ãóæö ÇáúÞóÊúáö æóÅöÐðÇ áÇó ÊõãóÊøóÚõæäó ÅöáÇøó ÞóáöíáÇð ﴿ ١٦ ﴾

[ 033.016 ] ( MŞ )

 

[ 033.016 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, o münâfıklara) de ki: “ Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez; fayda verse bile pek az (bir zaman dünyada) geçinirsiniz.”

[ 033.016 ] ( EO )

De ki eğer ölümden veya katlolunmadan kaçıyorsanız kaçmak size aslâ menfaat vermez, bilfarz verdiği takdirde de istifade ettirilmezsiniz, meğer ki pek az.

[ 033.016 ] ( ES )

De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini var saydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız."

[ 033.016 ] ( NQ )

Say (O Muhammad to these hypocrites who ask your permission to run away from you): "Flight will not avail you if you flee from death or killing, and then you will enjoy no more than a little while!"

[ 033.017 ] ( KK )

Þõáú ãóäú ÐóÇ ÇáøóÐöí íóÚúÕöãõßõãú ãöäó Çááøóåö Åöäú ÃóÑóÇÏó Èößõãú ÓõæÁðÇ Ãóæú ÃóÑóÇÏó Èößõãú ÑóÍúãóÉð æóáÇó íóÌöÏõæäó áóåõãú ãöäú Ïõæäö Çááøóåö æóáöíøðÇ æóáÇó äóÕöíÑðÇ ﴿ ١٧ ﴾

[ 033.017 ] ( MŞ )

 

[ 033.017 ] ( AY )

De ki: “Eğer Allah size bir azap dilerse veya size bir rahmet murad ederse, sizi Allah’dan koruyabilecek ve rahmetini engelliyecek kimdir?” Onlar, kendilerine Allah’dan başka hiç bir dost ve yardımcı bulamazlar.

[ 033.017 ] ( EO )

De ki kimin haddine ki sizi Allahdan saklasın, şâyed size felaket murad eder, yâhud size bir rahmet murad ederse? Hem Allahdan başka kendilerine bir veliy de bulamazlar bir nasîr de.

[ 033.017 ] ( ES )

De ki: "Eğer Allah size bir felâket diler veya bir rahmet murat ederse, sizi Allah'tan saklamak kimin haddine?" Hem onlar kendilerine Allah'tan başka bir veli de bulamazlar, bir yardımcı da.

[ 033.017 ] ( NQ )

Say: "Who is he who can protect you from Allah if He intends to harm you, or intends mercy on you?" And they will not find, besides Allah, for themselves any Wali (protector, supporter, etc.) or any helper.

[ 033.018 ] ( KK )

ÞóÏú íóÚúáóãõ Çááøóåõ ÇáúãõÚóæøöÞöíäó ãöäúßõãú æóÇáúÞóÇÆöáöíäó áöÅöÎúæóÇäöåöãú åóáõãøó ÅöáóíúäóÇ æóáÇó íóÃúÊõæäó ÇáúÈóÃúÓó ÅöáÇøó ÞóáöíáÇð ﴿ ١٨ ﴾

[ 033.018 ] ( MŞ )

 

[ 033.018 ] ( AY )

Muhakkak ki Allah, içinizden peygambere yardımdan alıkoyan münâfıkları ve kardeşlerine: “ Bize gelin, peygamberi bırakın” diyenleri biliyor. Bunlardan ancak pek azı harbe geliyorlardı.

[ 033.018 ] ( EO )

Allah şübhesiz biliyor: içinizden o savsaklı yanları, ve ihvanlarına «bize gelin» diyenleri ki harbe pek az geliyorlardı.

[ 033.018 ] ( ES )

Şüphesiz Allah, içinizden o savsaklayanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri biliyor. Onlar harbe pek az geliyorlardı.

[ 033.018 ] ( NQ )

Allah already knows those among you who keep back (men) from fighting in Allah's Cause, and those who say to their brethren "Come here towards us," while they (themselves) come not to the battle except a little.

[ 033.019 ] ( KK )

ÃóÔöÍøóÉð Úóáóíúßõãú ÝóÅöÐóÇ ÌóÇÁó ÇáúÎóæúÝõ ÑóÃóíúÊóåõãú íóäúÙõÑõæäó Åöáóíúßó ÊóÏõæÑõ ÃóÚúíõäõåõãú ßóÇáøóÐöí íõÛúÔóì Úóáóíúåö ãöäó ÇáúãóæúÊö ÝóÅöÐóÇ ÐóåóÈó ÇáúÎóæúÝõ ÓóáóÞõæßõãú ÈöÃóáúÓöäóÉò ÍöÏóÇÏò ÃóÔöÍøóÉð Úóáóì ÇáúÎóíúÑö ÃõæáóÆößó áóãú íõÄúãöäõæÇ ÝóÃóÍúÈóØó Çááøóåõ ÃóÚúãóÇáóåõãú æóßóÇäó Ðóáößó Úóáóì Çááøóåö íóÓöíÑðÇ ﴿ ١٩ ﴾

[ 033.019 ] ( MŞ )

 

[ 033.019 ] ( AY )

(Harbe geldikleri zaman da), size yardım hususunda cimri kimseler olarak geliyorlar ve zafer kazanmanızı kıskanıyorlardı. Derken düşman korkusu gelince, (Hendek savaşında) o münâfıkları gördün ki (Ey Resûlüm), ölüm baygınlığına düşmüş kimse gibi, gözleri dönerek sana bakıyorlardı. Nihâyet o korku gidince, Allah yolunda harcamakta cimrilik eden kimseler olarak, keskin dilleri ile sizi ayıblarlar, size eziyyet verirler. İşte bunlar îman etmemişlerdir. Allah da amellerini boşa çıkardı. Bu (amelleri boşa çıkarmak), Allah’a göre pek kolaydır.

[ 033.019 ] ( EO )

Size karşı kıskançlık ediyorlardı, derken o korku hali gelince gördün onları ki ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı, dereken o korku gidince size keskin keskin diller sıyırdılar, hayra karşı kıskançlık ediyorlardı, işte bunlar iyman etmediler de Allah amellerini hiçe çıkardı, Allaha göre o ehemmiyyetsiz bulunuyor.

[ 033.019 ] ( ES )

Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali gelince, gördün onları ki, ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince, size keskin keskin diller sıyırdılar. Onlar hayra karşı kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini boşa çıkardı. Bu Allah'a göre önemsizdir

[ 033.019 ] ( NQ )

Being miserly towards you (as regards help and aid in Allah's Cause). Then when fear comes, you will see them looking to you, their eyes revolving like (those of) one over whom hovers death, but when the fear departs, they will smite you with sharp tongues, miserly towards (spending anything in any) good (and only covetous of booty and wealth). Such have not believed. Therefore Allah makes their deeds fruitless, and that is ever easy for Allah.

[ 033.020 ] ( KK )

íóÍúÓóÈõæäó ÇáúÃóÍúÒóÇÈó áóãú íóÐúåóÈõæÇ æóÅöäú íóÃúÊö ÇáúÃóÍúÒóÇÈõ íóæóÏøõæÇ áóæú Ãóäøóåõãú ÈóÇÏõæäó Ýöí ÇáúÃóÚúÑóÇÈö íóÓúÃóáõæäó Úóäú ÃóäúÈóÇÆößõãú æóáóæú ßóÇäõæÇ Ýöíßõãú ãóÇ ÞóÇÊóáõæÇ ÅöáÇøó ÞóáöíáÇð ﴿ ٢٠ ﴾

[ 033.020 ] ( MŞ )

 

[ 033.020 ] ( AY )

Münâfıklar sanıyorlar ki, (Hendek savaşında Allah’ın perişan ettiği) düşman birlikleri (Medine etrafından) gitmediler. Eğer o düşman birlikleri ikinci bir defa daha (savaş için) gelecek olsa, münâfıklar, (korkularından Medine dışında) çöllerdeki Bedevîler arasında bulunub da (Medine tarafından gelip geçenlerden karşılaştığınız hadiselere ait) haberlerinizden sormayı arzularlar. İçinizde kalacak olsalar da ancak (gösteriş için) pek az savaşırlar.

[ 033.020 ] ( EO )

Ahzabı sanıyorlar ki gitmediler, eğer o Ahzab bir daha gelecek olsa arzu ederler ki badiyeye bedevî urabanın içine çıksalar, sizin havadislerinizden sorsalar, içinizde kalacak olsalar da harb etmezler, meğer ki pek az.

[ 033.020 ] ( ES )

Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.

[ 033.020 ] ( NQ )

They think that Al-Ahzab (the Confederates) have not yet withdrawn, and if Al-Ahzab (the Confederates) should come (again), they would wish they were in the deserts (wandering) among the bedouins, seeking news about you (from a far place); and if they (happen) to be among you, they would not fight but little.

[ 033.021 ] ( KK )

áóÞóÏú ßóÇäó áóßõãú Ýöí ÑóÓõæáö Çááøóåö ÃõÓúæóÉñ ÍóÓóäóÉñ áöãóäú ßóÇäó íóÑúÌõæ Çááøóåó æóÇáúíóæúãó ÇáúÂÎöÑó æóÐóßóÑó Çááøóåó ßóËöíÑðÇ ﴿ ٢١ ﴾

[ 033.021 ] ( MŞ )

 

[ 033.021 ] ( AY )

Gerçekten Allah,’ı, Âhiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için, size, Allah’ın Rasûlünde (takib edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.

[ 033.021 ] ( EO )

Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulullahda pek güzel bir örnek vardır: Allaha ve son güne ümid besler olup da Allahı çok zikreyleyen kimseler için.

[ 033.021 ] ( ES )

Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için.

[ 033.021 ] ( NQ )

Indeed in the Messenger of Allah (Muhammad ) you have a good example to follow for him who hopes in (the Meeting with) Allah and the Last Day and remembers Allah much.

[ 033.022 ] ( KK )

æóáóãøóÇ ÑóÃóì ÇáúãõÄúãöäõæäó ÇáúÃóÍúÒóÇÈó ÞóÇáõæÇ åóÐóÇ ãóÇ æóÚóÏóäóÇ Çááøóåõ æóÑóÓõæáõåõ æóÕóÏóÞó Çááøóåõ æóÑóÓõæáõåõ æóãóÇ ÒóÇÏóåõãú ÅöáÇøó ÅöíãóÇäðÇ æóÊóÓúáöíãðÇ ﴿ ٢٢ ﴾

[ 033.022 ] ( MŞ )

 

[ 033.022 ] ( AY )

Mü'minler düşman birliklerini görünce: “ İşte Allah,’ın ve Rasûlünün bize vaadettiği (zafer) budur. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir.” dediler. (Mü'minlerin düşman birliklerini görmeleri) ancak onların îmanlarını ve teslimiyyetlerini artırdı.

[ 033.022 ] ( EO )

Mü'minler gördükleri vakıt da o Ahzabı «bu, işte, Allahın ve Resulünün bize va'dettiği, Allah ve Resulü doğru çıktı» dediler ve onların iymanını ve teslimiyyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.

[ 033.022 ] ( ES )

Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman: "İşte bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi." dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.

[ 033.022 ] ( NQ )

And when the believers saw Al-Ahzab (the Confederates), they said: "This is what Allah and His Messenger (Muhammad ) had promised us, and Allah and His Messenger (Muhammad ) had spoken the truth, and it only added to their faith and to their submissiveness (to Allah).

[ 033.023 ] ( KK )

ãöäó ÇáúãõÄúãöäöíäó ÑöÌóÇáñ ÕóÏóÞõæÇ ãóÇ ÚóÇåóÏõæÇ Çááøóåó Úóáóíúåö Ýóãöäúåõãú ãóäú ÞóÖóì äóÍúÈóåõ æóãöäúåõãú ãóäú íóäúÊóÙöÑõ æóãóÇ ÈóÏøóáõæÇ ÊóÈúÏöíáÇð ﴿ ٢٣ ﴾

[ 033.023 ] ( MŞ )

 

[ 033.023 ] ( AY )

Mü'minlerden öyle erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadakat ettiler: Kimi (şehid oluncaya kadar döğüşeceğine dair) adağını ödedi (şehid oldu), kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler.

[ 033.023 ] ( EO )

Mü'minlerdendir o erler ki Allaha verdikleri ahde sadakat ettiler: kimi adağını o dedi kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler.

[ 033.023 ] ( ES )

Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.

[ 033.023 ] ( NQ )

Among the believers are men who have been true to their covenant with Allah [i.e. they have gone out for Jihad (holy fighting), and showed not their backs to the disbelievers], of them some have fulfilled their obligations (i.e. have been martyred), and some of them are still waiting, but they have never changed [i.e.they never proved treacherous to their covenant which they concluded with Allah] in the least.

[ 033.024 ] ( KK )

áöíóÌúÒöíó Çááøóåõ ÇáÕøóÇÏöÞöíäó ÈöÕöÏúÞöåöãú æóíõÚóÐøöÈó ÇáúãõäóÇÝöÞöíäó Åöäú ÔóÇÁó Ãóæú íóÊõæÈó Úóáóíúåöãú Åöäøó Çááøóåó ßóÇäó ÛóÝõæÑðÇ ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٢٤ ﴾

[ 033.024 ] ( MŞ )

 

[ 033.024 ] ( AY )

Çünkü Allah, sözlerinde duranları, sadakatları sebebiyle mükâfatlandıracak; münâfıklara da dilerse azap edecek veya tevbe nasib edecek. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 033.024 ] ( EO )

Çünkü Allah, sadıklara sadakatleriyle mükâfat edecek, Münafıklara da dilerse azâb veya tevbe verecek, şübhe yok ki Allah bir gafur rahîm bulunuyor.

[ 033.024 ] ( ES )

Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir.

[ 033.024 ] ( NQ )

That Allah may reward the men of truth for their truth (i.e. for their patience at the accomplishment of that which they covenanted with Allah), and punish the hypocrites if He will or accept their repentance by turning to them in Mercy. Verily, Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 033.025 ] ( KK )

æóÑóÏøó Çááøóåõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÈöÛóíúÙöåöãú áóãú íóäóÇáõæÇ ÎóíúÑðÇ æóßóÝóì Çááøóåõ ÇáúãõÄúãöäöíäó ÇáúÞöÊóÇáó æóßóÇäó Çááøóåõ ÞóæöíøðÇ ÚóÒöíÒðÇ ﴿ ٢٥ ﴾

[ 033.025 ] ( MŞ )

 

[ 033.025 ] ( AY )

Allah (Hendek savaşındaki) o kâfirleri, hiç bir zafere eremedikleri hâlde öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü mü'minlerden kaldırdı. Allah KAVÎ’dir= her şeye gücü yeter, Azîz’dir= her şeye gâlibdir.

[ 033.025 ] ( EO )

Allah hem o kâfirleri hiç bir hayra elleri irmeksizin gayzleriyle def'etti ve bu suretle Allah, mü'minlere kıtalin hakkından geliverdi ve Allah, kaviy, azîz bulunuyor.

[ 033.025 ] ( ES )

Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyle defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.

[ 033.025 ] ( NQ )

And Allah drove back those who disbelieved in their rage, they gained no advantage (booty, etc.). Allah sufficed for the believers in the fighting (by sending against the disbelievers a severe wind and troops of angels). And Allah is Ever All-Strong, All-Mighty.

[ 033.026 ] ( KK )

æóÃóäúÒóáó ÇáøóÐöíäó ÙóÇåóÑõæåõãú ãöäú Ãóåúáö ÇáúßöÊóÇÈö ãöäú ÕóíóÇÕöíåöãú æóÞóÐóÝó Ýöí ÞõáõæÈöåöãú ÇáÑøõÚúÈó ÝóÑöíÞðÇ ÊóÞúÊõáõæäó æóÊóÃúÓöÑõæäó ÝóÑöíÞðÇ ﴿ ٢٦ ﴾

[ 033.026 ] ( MŞ )

 

[ 033.026 ] ( AY )

Kitap ehlinden olup (Hendek savaşındaki) o kâfirlere yardım edenleri (yani Kurayza oğullarını), Allah kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi de bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.

[ 033.026 ] ( EO )

Hem de ehli kitabdan onlara muzaheret edenleri: kalblerine korku düşürerek kulelerinden indirdi, bir kısmını katlediyordınız bir kısmını esîr.

[ 033.026 ] ( ES )

Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.

[ 033.026 ] ( NQ )

And those of the people of the Scripture who backed them (the disbelievers) Allah brought them down from their forts and cast terror into their hearts, (so that) a group (of them) you killed, and a group (of them) you made captives.

[ 033.027 ] ( KK )

æóÃóæúÑóËóßõãú ÃóÑúÖóåõãú æóÏöíóÇÑóåõãú æóÃóãúæóÇáóåõãú æóÃóÑúÖðÇ áóãú ÊóØóÆõæåóÇ æóßóÇäó Çááøóåõ Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑðÇ ﴿ ٢٧ ﴾

[ 033.027 ] ( MŞ )

 

[ 033.027 ] ( AY )

Ve arazilerini, yurdlarını, mallarını size mirâs kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir araziyi (Hayber’i, Mekke’yi veya diğer memleketleri)...Allah her şeye kadirdir.

[ 033.027 ] ( EO )

Ve arazılerini ve yurtlarını ve mallarını size miras kıldı, bir de bir arzı ki daha ona ayak basmadınız, Allah her şey'e kadîr bulunuyor.

[ 033.027 ] ( ES )

(Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kâdirdir.

[ 033.027 ] ( NQ )

And He caused you to inherit their lands, and their houses, and their riches, and a land which you had not trodden (before). And Allah is Able to do all things.

[ 033.028 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ Þõáú áöÃóÒúæóÇÌößó Åöäú ßõäúÊõäøó ÊõÑöÏúäó ÇáúÍóíóÇÉó ÇáÏøõäúíóÇ æóÒöíäóÊóåóÇ ÝóÊóÚóÇáóíúäó ÃõãóÊøöÚúßõäøó æóÃõÓóÑøöÍúßõäøó ÓóÑóÇÍðÇ ÌóãöíáÇð ﴿ ٢٨ ﴾

[ 033.028 ] ( MŞ )

 

[ 033.028 ] ( AY )

Ey Peygamber! (Senden süs elbiseleri istiyen) hanımlarına de ki: “ Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü arzu ediyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerini vereyim ve sizi güzel bir şekilde boşayayım.

[ 033.028 ] ( EO )

Ey o Peygamber! zevcelerine şöyle şöyle: eğer Dünya hayat ve ziynetini istiyorsanız haydi geliniz sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.

[ 033.028 ] ( ES )

Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.

[ 033.028 ] ( NQ )

O Prophet (Muhammad )! Say to your wives: If you desire the life of this world, and its glitter, Then come! I will make a provision for you and set you free in a handsome manner (divorce).

[ 033.029 ] ( KK )

æóÅöäú ßõäúÊõäøó ÊõÑöÏúäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ æóÇáÏøóÇÑó ÇáúÂÎöÑóÉó ÝóÅöäøó Çááøóåó ÃóÚóÏøó áöáúãõÍúÓöäóÇÊö ãöäúßõäøó ÃóÌúÑðÇ ÚóÙöíãðÇ ﴿ ٢٩ ﴾

[ 033.029 ] ( MŞ )

 

[ 033.029 ] ( AY )

Yok, eğer Allah ile Rasûlünü ve Âhiret yurdunu (cenneti) istiyorsanız, biliniz ki Allah, içinizden sâlih amel işliyenlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Onlar da, kendilerine, peygamberi seçtiler ve dünya süsünü terk ettiler).”

[ 033.029 ] ( EO )

Yok eğer Allah ve Resulünü ve Âhıret evini istiyorsanız haberiniz olsun ki Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir hazırlamıştır.

[ 033.029 ] ( ES )

Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki, Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir hazırlamıştır.

[ 033.029 ] ( NQ )

But if you desire Allah and His Messenger, and the home of the Hereafter, then verily, Allah has prepared for Al-Muhsinat(good-doers) amongst you an enormous reward.

[ 033.030 ] ( KK )

íóÇäöÓóÇÁó ÇáäøóÈöíøö ãóäú íóÃúÊö ãöäúßõäøó ÈöÝóÇÍöÔóÉò ãõÈóíøöäóÉò íõÖóÇÚóÝú áóåóÇ ÇáúÚóÐóÇÈõ ÖöÚúÝóíúäö æóßóÇäó Ðóáößó Úóáóì Çááøóåö íóÓöíÑðÇ ﴿ ٣٠ ﴾

[ 033.030 ] ( MŞ )

 

[ 033.030 ] ( AY )

Ey Peygamberin hanımları! İçinizden kim açık bir günah işlerse, onun azabı iki kat artırılır. Bu, Allah’a göre pek kolaydır.

[ 033.030 ] ( EO )

Ey Peygamberin kadınları! sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse ona azâb iki kat katlanır ve Allaha o kolay bulunuyor.

[ 033.030 ] ( ES )

Ey peygamberin hanımları! sizden her kim bir terbiyesizlik ederse ona azab iki kat katlanır. Bu Allah'a göre çok kolaydır.

[ 033.030 ] ( NQ )

O wives of the Prophet! Whoever of you commits an open illegal sexual intercourse, the torment for her will be doubled, and that is ever easy for Allah.

[ 033.031 ] ( KK )

æóãóäú íóÞúäõÊú ãöäúßõäøó áöáøóåö æóÑóÓõæáöåö æóÊóÚúãóáú ÕóÇáöÍðÇ äõÄúÊöåóÇ ÃóÌúÑóåóÇ ãóÑøóÊóíúäö æóÃóÚúÊóÏúäóÇ áóåóÇ ÑöÒúÞðÇ ßóÑöíãðÇ ﴿ ٣١ ﴾

[ 033.031 ] ( MŞ )

 

[ 033.031 ] ( AY )

(Ey Peygamberin hanımları), yine sizden kim Allah’a ve Peygamberine itâat eder, sâlih amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için (cennetde) güzel bir rızık hazırlamışızdır.

[ 033.031 ] ( EO )

Yine sizden her kim Allaha ve Resulüne divan durub salih bir amel işlerse ona da ecrini iki kerre veririz, hem onun için kerîm bir rızık hazırlamışızdır.

[ 033.031 ] ( ES )

Yine sizden her kim Allah'a ve Resulü'ne boyun eğer, salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.

[ 033.031 ] ( NQ )

And whosoever of you is obedient to Allah and His Messenger , and does righteous good deeds, We shall give her, her reward twice over, and We have prepared for her Rizqan Karima (a noble provision Paradise).

[ 033.032 ] ( KK )

íóÇäöÓóÇÁó ÇáäøóÈöíøö áóÓúÊõäøó ßóÃóÍóÏò ãöäó ÇáäøöÓóÇÁö Åöäö ÇÊøóÞóíúÊõäøó ÝóáÇó ÊóÎúÖóÚúäó ÈöÇáúÞóæúáö ÝóíóØúãóÚó ÇáøóÐöí Ýöí ÞóáúÈöåö ãóÑóÖñ æóÞõáúäó ÞóæúáÇð ãóÚúÑõæÝðÇ ﴿ ٣٢ ﴾

[ 033.032 ] ( MŞ )

 

[ 033.032 ] ( AY )

Ey Peygamberin hanımları! Siz (sevap ve azap bakımından diğer) kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi olmak istiyorsanız, (yabancı erkeklere karşı gevşek ve) yumuşak kelâmda bulunmayın. Bu takdirde kalbinde bir fenalık bulunan tamaa düşer. Güzel ve ciddi söz söyleyin.

[ 033.032 ] ( EO )

Ey Peygamberin kadınları siz kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz, eğer korunur takvalı olursanız, onun için söylerken kırıtmayın da kalbinde bir maraz bulunan tamaa düşmesin, güs güzel, dos doğru söz söyleyin

[ 033.032 ] ( ES )

Ey peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva ile korunacaksanız, konuşurken kırıtmayın da kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin.

[ 033.032 ] ( NQ )

O wives of the Prophet! You are not like any other women. If you keep your duty (to Allah), then be not soft in speech, lest he in whose heart is a disease (of hypocrisy, or evil desire for adultery, etc.) should be moved with desire, but speak in an honourable manner.

[ 033.033 ] ( KK )

æóÞóÑúäó Ýöí ÈõíõæÊößõäøó æóáÇó ÊóÈóÑøóÌúäó ÊóÈóÑøõÌó ÇáúÌóÇåöáöíøóÉö ÇáúÃõæáóì æóÃóÞöãúäó ÇáÕøóáóæÉó æóÂÊöíäó ÇáÒøóßóæÉó æóÃóØöÚúäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ÅöäøóãóÇ íõÑöíÏõ Çááøóåõ áöíõÐúåöÈó Úóäúßõãú ÇáÑøöÌúÓó Ãóåúáó ÇáúÈóíúÊö æóíõØóåøöÑóßõãú ÊóØúåöíÑðÇ ﴿ ٣٣ ﴾

[ 033.033 ] ( MŞ )

 

[ 033.033 ] ( AY )

Hem evlerinizde oturun ve evvelki câhiliyet (zamanında süslenerek, ince elbiseler giyerek, açılıb saçılarak sokağa çıkan kadınların) çıkışı gibi çıkmayın. Namazı gereği üzre kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasûlüne itâat edin. Ey Ehl-i Beyt= Peygamber ailesi! Allah sizden sırf günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

[ 033.033 ] ( EO )

Hem vekalarınızla evleriniz de durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenib çıkmayın, namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin, Allah sâde şunu istiyor: sizden kiri uzaklaştırsın da ey ehli beyt sizi tertemiz, pampâk etsin!

[ 033.033 ] ( ES )

Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.

[ 033.033 ] ( NQ )

And stay in your houses, and do not display yourselves like that of the times of ignorance, and perform As-Salat (Iqamat-as-Salat), and give Zakat and obey Allah and His Messenger. Allah wishes only to remove Ar-Rijs (evil deeds and sins, etc.) from you, O members of the family (of the Prophet ), and to purify you with a thorough purification.

[ 033.034 ] ( KK )

æóÇÐúßõÑúäó ãóÇ íõÊúáóì Ýöí ÈõíõæÊößõäøó ãöäú ÂíóÇÊö Çááøóåö æóÇáúÍößúãóÉö Åöäøó Çááøóåó ßóÇäó áóØöíÝðÇ ÎóÈöíÑðÇ ﴿ ٣٤ ﴾

[ 033.034 ] ( MŞ )

 

[ 033.034 ] ( AY )

Oturun da evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti (Kur’ân’ın emir ve yasaklarını) hatırlayın. Şüphe yok ki Allah, Lâtif’dir= her şeyin sırrını bilir, Habîr’dir= bütün yapılanlardan haberdardır.

[ 033.034 ] ( EO )

Oturun da evlerinizde okunan âyâtullahı ve hikmeti anın, şübhe yok ki Allah, lâtif, habîr bulunuyor.

[ 033.034 ] ( ES )

Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır.

[ 033.034 ] ( NQ )

And remember (O you the members of the Prophet's family, the Graces of your Lord), that which is recited in your houses of the Verses of Allah and Al-Hikmah (i.e. Prophet's Sunnah legal ways, etc. so give your thanks to Allah and glorify His Praises for this Qur'an and the Sunnah). Verily, Allah is Ever Most Courteous, Well-Acquainted with all things.

[ 033.035 ] ( KK )

Åöäøó ÇáúãõÓúáöãöíäó æóÇáúãõÓúáöãóÇÊö æóÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãõÄúãöäóÇÊö æóÇáúÞóÇäöÊöíäó æóÇáúÞóÇäöÊóÇÊö æóÇáÕøóÇÏöÞöíäó æóÇáÕøóÇÏöÞóÇÊö æóÇáÕøóÇÈöÑöíäó æóÇáÕøóÇÈöÑóÇÊö æóÇáúÎóÇÔöÚöíäó æóÇáúÎóÇÔöÚóÇÊö æóÇáúãõÊóÕóÏøöÞöíäó æóÇáúãõÊóÕóÏøöÞóÇÊö æóÇáÕøóÇÆöãöíäó æóÇáÕøóÇÆöãóÇÊö æóÇáúÍóÇÝöÙöíäó ÝõÑõæÌóåõãú æóÇáúÍóÇÝöÙóÇÊö æóÇáÐøóÇßöÑöíäó Çááøóåó ßóËöíÑðÇ æóÇáÐøóÇßöÑóÇÊö ÃóÚóÏøó Çááøóåõ áóåõãú ãóÛúÝöÑóÉð æóÃóÌúÑðÇ ÚóÙöíãðÇ ﴿ ٣٥ ﴾

[ 033.035 ] ( MŞ )

 

[ 033.035 ] ( AY )

Gerçekten Allah,’ın emrine boyun eğen bütün erkekler ve kadınlar, (gereği üzre Allah’ı ve Peygamberini tasdik eden) mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, ibâdete devam eden erkekler ve kadınlar, (iş ve sözlerinde) sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevâzi erkekler ve mütevâzi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar (varya), Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

[ 033.035 ] ( EO )

Bütün müslimler ve müslimeler, mü'minler ve mü'mineler, kanitler ve kaniteler, sadıklar ve sadıkalar, haşı'ler ve haşialar, mütesaddıklar ve mütesaddikalar, saimler ve saimeler, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar Allahı çok anan zâkirler ve zakireler hep bunlara Allah bir mağrifet ve bir büyük ecir hazırlamıştır.

[ 033.035 ] ( ES )

Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazi erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah'ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

[ 033.035 ] ( NQ )

Verily, the Muslims (those who submit to Allah in Islam) men and women, the believers men and women (who believe in Islamic Monotheism), the men and the women who are obedient (to Allah), the men and women who are truthful (in their speech and deeds), the men and the women who are patient (in performing all the duties which Allah has ordered and in abstaining from all that Allah has forbidden), the men and the women who are humble (before their Lord Allah), the men and the women who give Sadaqat (i.e. Zakat, and alms, etc.), the men and the women who observe Saum (fast) (the obligatory fasting during the month of Ramadan, and the optional Nawafil fasting), the men and the women who guard their chastity (from illegal sexual acts) and the men and the women who remember Allah much with their hearts and tongues (while sitting, standing, lying, etc. for more than 300 times extra over the remembrance of Allah during the five compulsory congregational prayers) or praying extra additional Nawafil prayers of night in the last part of night, etc.) Allah has prepared for them forgiveness and a great reward (i.e. Paradise).

[ 033.036 ] ( KK )

æóãóÇ ßóÇäó áöãõÄúãöäò æóáÇó ãõÄúãöäóÉò ÅöÐóÇ ÞóÖóì Çááøóåõ æóÑóÓõæáõåõ ÃóãúÑðÇ Ãóäú íóßõæäó áóåõãõ ÇáúÎöíóÑóÉõ ãöäú ÃóãúÑöåöãú æóãóäú íóÚúÕö Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ÝóÞóÏú Öóáøó ÖóáÇóáÇð ãõÈöíäðÇ ﴿ ٣٦ ﴾

[ 033.036 ] ( MŞ )

 

[ 033.036 ] ( AY )

Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mü'min bir erkekle mü'min bir kadın için, kendi işlerinden dolayı Allah’ın ve Peygamberin hükmüne aykırı olanı seçmek hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse, muhakkak açık bir sapıklık etmiş olur. (Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) halası kızı Zeyneb’i azadlısı ve oğulluğu bulunan Zeyd ile nikâhlamak istemişti. Bunlardan her ikisi de muvafakat etmemişlerdi. Bunun üzerine, bu âyeti kerîme nâzil oldu ve onlar da evlendiler).

[ 033.036 ] ( EO )

Bununla beraber gerek bir mü'min için ve gerek bir mü'mine, Allah ve Resulü bir işe huküm verdiği zaman o işlerinden ihtiyar kendilerinin olmak olamaz, ve her kim Allah ve Resulüne âsıy olursa açık bir sapıklık etmiş olur.

[ 033.036 ] ( ES )

Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.

[ 033.036 ] ( NQ )

It is not for a believer, man or woman, when Allah and His Messenger have decreed a matter that they should have any option in their decision. And whoever disobeys Allah and His Messenger, he has indeed strayed in a plain error.

[ 033.037 ] ( KK )

æóÅöÐú ÊóÞõæáõ áöáøóÐöí ÃóäúÚóãó Çááøóåõ Úóáóíúåö æóÃóäúÚóãúÊó Úóáóíúåö ÃóãúÓößú Úóáóíúßó ÒóæúÌóßó æóÇÊøóÞö Çááøóåó æóÊõÎúÝöí Ýöí äóÝúÓößó ãóÇ Çááøóåõ ãõÈúÏöíåö æóÊóÎúÔóì ÇáäøóÇÓó æóÇááøóåõ ÃóÍóÞøõ Ãóäú ÊóÎúÔóÇåõ ÝóáóãøóÇ ÞóÖóì ÒóíúÏñ ãöäúåóÇ æóØóÑðÇ ÒóæøóÌúäóÇßóåóÇ áößóíú áÇó íóßõæäó Úóáóì ÇáúãõÄúãöäöíäó ÍóÑóÌñ Ýöí ÃóÒúæóÇÌö ÃóÏúÚöíóÇÆöåöãú ÅöÐóÇ ÞóÖóæúÇ ãöäúåõäøó æóØóÑðÇ æóßóÇäó ÃóãúÑõ Çááøóåö ãóÝúÚõæáÇð ﴿ ٣٧ ﴾

[ 033.037 ] ( MŞ )

 

[ 033.037 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), hem o zamanı hatırla ki, Allah’ın kendisine (İslâm dinini) nimet verdiği, senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğun kimseye (Zeyd’e şöyle) diyordun: “ Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut (onu boşama). Allah’dan kork.” Nefsinde ise, Allah’ın açığa vuracağı şeyi (şâyet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun, insanlardan da (bu hususta) sakınıyordun. Hâlbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık ki, oğullukların ilişkilerini kestikleri zevcelerini nikâhlamakta mü'minlere bir günah olmasın. (Artık oğullukların boşadıkları kadınlar, iddetleri çıktıktan sonra, babalıklar tarafından nikâhlanabilir. İslâmdan önce yasak olarak yerleşen böyle bir âdet, Allah’ın hikmeti icabı İslâmda kaldırılmak üzere tatbikini bizzat Peygamberde bulmuştur.) Allah’ın emri yerine getirilmiştir.

[ 033.037 ] ( EO )

Hem hatırla o vakıt ki o kendisine hem Allahın in'am ettiği hem senin in'am ettiğin kimseye: «zevceni kendine sıkı tut ve Allahdan kork» diyordun da nefsinde Allahın açacağı şeyi gizliyordun, nâsı sayıyordun, halbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti, sonra vaktâ ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti biz onu sana tezvic eyledik tâ ki oğullukların ilişiği kestikleri zevcelerinde mü'minlere bir darlık olmasın, Allahın emri de fi'le çıkarılmış bulunuyor.

[ 033.037 ] ( ES )

Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: «Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork» diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.

[ 033.037 ] ( NQ )

And (remember) when you said to him (Zaid bin Harithah; the freed-slave of the Prophet ) on whom Allah has bestowed Grace (by guiding him to Islam) and you (O Muhammad too) have done favour (by manumitting him) "Keep your wife to yourself, and fear Allah." But you did hide in yourself (i.e. what Allah has already made known to you that He will give her to you in marriage) that which Allah will make manifest, you did fear the people (i.e., Muhammad married the divorced wife of his manumitted slave) whereas Allah had a better right that you should fear Him. So when Zaid had accomplished his desire from her (i.e. divorced her), We gave her to you in marriage, so that (in future) there may be no difficulty to the believers in respect of (the marriage of) the wives of their adopted sons when the latter have no desire to keep them (i.e. they have divorced them). And Allah's Command must be fulfilled.

[ 033.038 ] ( KK )

ãóÇ ßóÇäó Úóáóì ÇáäøóÈöíøö ãöäú ÍóÑóÌò ÝöíãóÇ ÝóÑóÖó Çááøóåõ áóåõ ÓõäøóÉó Çááøóåö Ýöí ÇáøóÐöíäó ÎóáóæúÇ ãöäú ÞóÈúáõ æóßóÇäó ÃóãúÑõ Çááøóåö ÞóÏóÑðÇ ãóÞúÏõæÑðÇ ﴿ ٣٨ ﴾

[ 033.038 ] ( MŞ )

 

[ 033.038 ] ( AY )

Allah’ın Peygamber için taksim ve takdir ettiği şeyde (Zeyneb’i kendisine halâl kılmakta) Peygambere hiç bir vebal yoktur. Bundan önce geçen peygamberler hakkında da Allah’ın sünneti (kanunu) böyledir (Allah’ın peygamberlere mubah kıldığı şeyde, peygamberlere hiç bir vebal olamaz.) Allah’ın emri gerçekleşmiş bir hüküm bulunuyor.

[ 033.038 ] ( EO )

Peygambere Allahın takdir ettiği, mubah kıldığı şeyde bir darlık yoktur, bundan evvel geçen bütün Peygamberler hakkında Allahın sünneti böyle ve Allahın emri biçilmiş bir kader bulunuyor.

[ 033.038 ] ( ES )

Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir.

[ 033.038 ] ( NQ )

There is no blame on the Prophet ( ) in that which Allah has made legal for him.That has been Allah's Way with those who have passed away of (the Prophets of) old. And the Command of Allah is a decree determined.

[ 033.039 ] ( KK )

ÇóáøóÐöíäó íõÈóáøöÛõæäó ÑöÓóÇáÇóÊö Çááøóåö æóíóÎúÔóæúäóåõ æóáÇó íóÎúÔóæúäó ÃóÍóÏðÇ ÅöáÇøó Çááøóåó æóßóÝóì ÈöÇááøóåö ÍóÓöíÈðÇ ﴿ ٣٩ ﴾

[ 033.039 ] ( MŞ )

 

[ 033.039 ] ( AY )

O peygamber, Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’dan başka kimseden korkmazlardı. Allah, hesap görücü olarak kâfidir.

[ 033.039 ] ( EO )

Onlar ki Allahın risaletlerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar, Allahdan başka kimseden korkmazlardı, hisaba alacak da Allah yeter.

[ 033.039 ] ( ES )

Onlar, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O'ndan korkarlar, Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.

[ 033.039 ] ( NQ )

Those who convey the Message of Allah and fear Him, and fear none save Allah. And Sufficient is Allah as a Reckoner.

[ 033.040 ] ( KK )

ãóÇ ßóÇäó ãõÍóãøóÏñ ÃóÈóÇ ÃóÍóÏò ãöäú ÑöÌóÇáößõãú æóáóßöäú ÑóÓõæáó Çááøóåö æóÎóÇÊóãó ÇáäøóÈöíøöíäó æóßóÇäó Çááøóåõ Èößõáøö ÔóíúÁò ÚóáöíãðÇ ﴿ ٤٠ ﴾

[ 033.040 ] ( MŞ )

 

[ 033.040 ] ( AY )

Muhammed (Aleyhisselâtü vesselâm, sizden olma Zeyd gibi) erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; fakat O, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.

[ 033.040 ] ( EO )

Muhammed sizin ricalınızdan hiç birinin babası değil, ve lâkin Allahın Resulü ve Peygamberin hatemidir, Allah, her şeye alîm bulunuyor.

[ 033.040 ] ( ES )

Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.

[ 033.040 ] ( NQ )

Muhammad ( ) is not the father of any man among you, but he is the Messenger of Allah and the last (end) of the Prophets. And Allah is Ever All-Aware of everything.

[ 033.041 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÐúßõÑõæÇ Çááøóåó ÐößúÑðÇ ßóËöíÑðÇ ﴿ ٤١ ﴾

[ 033.041 ] ( MŞ )

 

[ 033.041 ] ( AY )

Ey îman edenler! Allah’ı (dilinizle ve kalbinizle türlü tesbihler yaparak) çok zikredin.

[ 033.041 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Allahı çok anış anın.

[ 033.041 ] ( ES )

Ey iman edenler! Allah'ı çokça anın.

[ 033.041 ] ( NQ )

O you who believe! Remember Allah with much remembrance.

[ 033.042 ] ( KK )

æóÓóÈøöÍõæåõ ÈõßúÑóÉð æóÃóÕöíáÇð ﴿ ٤٢ ﴾

[ 033.042 ] ( MŞ )

 

[ 033.042 ] ( AY )

O’nu sabah ve akşam tesbih edin, yüceltin.

[ 033.042 ] ( EO )

Ve ona sabah, akşam tesbîh edin.

[ 033.042 ] ( ES )

Ve O'nu sabah akşam tesbih edin.

[ 033.042 ] ( NQ )

And glorify His Praises morning and afternoon [the early morning (Fajr) and 'Asr prayers].

[ 033.043 ] ( KK )

åõæó ÇáøóÐöí íõÕóáøöí Úóáóíúßõãú æóãóáÇóÆößóÊõåõ áöíõÎúÑöÌóßõãú ãöäó ÇáÙøõáõãóÇÊö Åöáóì ÇáäøõæÑö æóßóÇäó ÈöÇáúãõÄúãöäöíäó ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٤٣ ﴾

[ 033.043 ] ( MŞ )

 

[ 033.043 ] ( AY )

Sizi karanlıklardan (küfür yollarından) aydınlığa (imana) çıkarmak için sizin üzerinize melekleri ile rahmet eden O’dur. O, mü'minlere çok merhametlidir.

[ 033.043 ] ( EO )

Odur ki o sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize feyz-u bereket indiriyor ve mü'minlere rahîm bulunuyor.

[ 033.043 ] ( ES )

Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O'dur ve O, müminlere çok merhametlidir.

[ 033.043 ] ( NQ )

He it is Who sends Salat (His blessings) on you, and His angels too (ask Allah to bless and forgive you), that He may bring you out from darkness (of disbelief and polytheism) into light (of Belief and Islamic Monotheism). And He is Ever Most Merciful to the believers.

[ 033.044 ] ( KK )

ÊóÍöíøóÊõåõãú íóæúãó íóáúÞóæúäóåõ ÓóáÇóãñ æóÃóÚóÏøó áóåõãú ÃóÌúÑðÇ ßóÑöíãðÇ ﴿ ٤٤ ﴾

[ 033.044 ] ( MŞ )

 

[ 033.044 ] ( AY )

Allah’a kavuşacakları gün, mü'minlere sağlık dileği, (her türlü kederden) selâmettir. Allah onlara (cennetde) güzel bir mükâfat hazırlamıştır.

[ 033.044 ] ( EO )

Ona kavuşacakları gün tahiyyeleri selâmdır ve onlar için kerîm bir ecir hazırlamıştır.

[ 033.044 ] ( ES )

O'na kavuşacakları gün müminlere esenlik dileği selâmdır. (Allah) onlar için cömertçe bir mükafat hazırlamıştır.

[ 033.044 ] ( NQ )

Their greeting on the Day they shall meet Him will be "Salam: Peace (i.e. the angels will say to them: Salamu 'Alaikum)!" And He has prepared for them a generous reward (i.e. Paradise).

[ 033.045 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ ÅöäøóÇ ÃóÑúÓóáúäóÇßó ÔóÇåöÏðÇ æóãõÈóÔøöÑðÇ æóäóÐöíÑðÇ ﴿ ٤٥ ﴾

[ 033.045 ] ( MŞ )

 

[ 033.045 ] ( AY )

Ey Peygamber! Seni (ümmetinden tasdik edip etmiyenler üzerine) bir şahid, (îman edenlere cenneti) bir müjdeleyici, (kâfirlere cehennemle) bir korkutucu gönderdik;

[ 033.045 ] ( EO )

Ey o Peygamber! Biz seni hakka bir şâhid hem bir müjdeci hem bir kocundurucu gönderdik.

[ 033.045 ] ( ES )

Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.

[ 033.045 ] ( NQ )

O Prophet (MuhammadSAW )! Verily, We have sent you as witness, and a bearer of glad tidings, and a warner,

[ 033.046 ] ( KK )

æóÏóÇÚöíðÇ Åöáóì Çááøóåö ÈöÅöÐúäöåö æóÓöÑóÇÌðÇ ãõäöíÑðÇ ﴿ ٤٦ ﴾

[ 033.046 ] ( MŞ )

 

[ 033.046 ] ( AY )

Hem Allah’ın dinine ve O’na ibâdete O’nun izniyle bir davetçi, hem de nûr saçan bir kandil olarak...

[ 033.046 ] ( EO )

Hem Allaha izniyle bir da'vetçi ve nurlar saçan bir şavk.

[ 033.046 ] ( ES )

Ve hem de izniyle Allah'a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil (olarak gönderdik).

[ 033.046 ] ( NQ )

And as one who invites to Allah [Islamic Monotheism, i.e. to worship none but Allah (Alone)] by His Leave, and as a lamp spreading light (through your instructions from the Qur'an and the Sunnah the legal ways of the Prophet ).

[ 033.047 ] ( KK )

æóÈóÔøöÑú ÇáúãõÄúãöäöíäó ÈöÃóäøó áóåõãú ãöäó Çááøóåö ÝóÖúáÇð ßóÈöíÑðÇ ﴿ ٤٧ ﴾

[ 033.047 ] ( MŞ )

 

[ 033.047 ] ( AY )

(Ey Resûlüm) mü'minlere müjdele: Onlara gerçekten büyük bir mükâfat var.

[ 033.047 ] ( EO )

Mü'minlere müjdele: onlara Allahdan bir büyük fadıl var.

[ 033.047 ] ( ES )

Müminlere müjdele! Onlara Allah'tan bir mükafat vardır...

[ 033.047 ] ( NQ )

And announce to the believers (in the Oneness of Allah and in His Messenger Muhammad ) the glad tidings, that they will have from Allah a Great Bounty.

[ 033.048 ] ( KK )

æóáÇó ÊõØöÚö ÇáúßóÇÝöÑöíäó æóÇáúãõäóÇÝöÞöíäó æóÏóÚú ÃóÐóÇåõãú æóÊóæóßøóáú Úóáóì Çááøóåö æóßóÝóì ÈöÇááøóåö æóßöíáÇð ﴿ ٤٨ ﴾

[ 033.048 ] ( MŞ )

 

[ 033.048 ] ( AY )

Kâfirlere ve münâfıklara boyun eğme. (Şimdilik) eziyetlerine mukabelede bulunma, sabret ve Allah’a tevekkül et. Allah vekil olarak kâfidir. (Bu âyet-i kerîmenin hükmü, kıtal âyeti ile nesh edilmiştir).

[ 033.048 ] ( EO )

Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların ezalarını bırak da Allaha mütevekkil ol, Allah, vekîl olunca hepsine yeter.

[ 033.048 ] ( ES )

Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların ezalarını bırak (aldırma) da Allah'a tevekkül et. Allah vekil olarak hepsine yeter.

[ 033.048 ] ( NQ )

And obey not the disbelievers and the hypocrites, and harm them not (till you are ordered). And put your trust in Allah, and Sufficient is Allah as a Wakil (Trustee, or Disposer of affairs).

[ 033.049 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÅöÐóÇ äóßóÍúÊõãõ ÇáúãõÄúãöäóÇÊö Ëõãøó ØóáøóÞúÊõãõæåõäøó ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú ÊóãóÓøõæåõäøó ÝóãóÇ áóßõãú Úóáóíúåöäøó ãöäú ÚöÏøóÉò ÊóÚúÊóÏøõæäóåóÇ ÝóãóÊøöÚõæåõäøó æóÓóÑøöÍõæåõäøó ÓóÑóÇÍðÇ ÌóãöíáÇð ﴿ ٤٩ ﴾

[ 033.049 ] ( MŞ )

 

[ 033.049 ] ( AY )

Ey mü'minler! Mü'min hanımları nikâh edip de, sonra kendilerine dokunmadan (onlarla başbaşa kalmadan) onları boşarsanız, artık üzerlerine sayıp duracağınız bir iddet (üç hayız müddeti kadar bir bekleyiş) size yoktur; (hemen başka bir kocaya varabilirler). Bu takdirde onlara, hemen nikâh haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın.

[ 033.049 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Mü'minleri nikâh ettiğiniz, sonra onlara dokunmadan talâk verdiğiniz vakıt üzerlerinde sayacağınız bir ıddet hakkınız yoktur, derhal müt'alarını verib onları güzel bir surette salıverin.

[ 033.049 ] ( ES )

Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhal müt'alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde salıverin.

[ 033.049 ] ( NQ )

O you who believe! When you marry believing women, and then divorce them before you have sexual intercourse with them, no 'Iddah [divorce prescribed period, see (V.65:4)] have you to count in respect of them. So give them a present, and set them free i.e. divorce, in a handsome manner.

[ 033.050 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ ÅöäøóÇ ÃóÍúáóáúäóÇ áóßó ÃóÒúæóÇÌóßó ÇáÇøóÊöí ÂÊóíúÊó ÃõÌõæÑóåõäøó æóãóÇ ãóáóßóÊú íóãöíäõßó ãöãøóÇ ÃóÝóÇÁó Çááøóåõ Úóáóíúßó æóÈóäóÇÊö Úóãøößó æóÈóäóÇÊö ÚóãøóÇÊößó æóÈóäóÇÊö ÎóÇáößó æóÈóäóÇÊö ÎóÇáÇóÊößó ÇáÇøóÊöí åóÇÌóÑúäó ãóÚóßó æóÇãúÑóÃóÉð ãõÄúãöäóÉð Åöäú æóåóÈóÊú äóÝúÓóåóÇ áöáäøóÈöíøö Åöäú ÃóÑóÇÏó ÇáäøóÈöíøõ Ãóäú íóÓúÊóäúßöÍóåóÇ ÎóÇáöÕóÉð áóßó ãöäú Ïõæäö ÇáúãõÄúãöäöíäó ÞóÏú ÚóáöãúäóÇ ãóÇ ÝóÑóÖúäóÇ Úóáóíúåöãú Ýöí ÃóÒúæóÇÌöåöãú æóãóÇ ãóáóßóÊú ÃóíúãóÇäõåõãú áößóíúáÇó íóßõæäó Úóáóíúßó ÍóÑóÌñ æóßóÇäó Çááøóåõ ÛóÝõæÑðÇ ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٥٠ ﴾

[ 033.050 ] ( MŞ )

 

[ 033.050 ] ( AY )

Ey Peygamber! Biz, sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini verdiğin zevcelerini, Allah’ın ganimet olarak sana ihsan ettiklerinden mülkün olan cariyeyi ve amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları; bir de mü'min bir kadın kendini peygambere hibe ederse, (mehir istemezse) Peygamber de onu nikâh etmek isterse... (Bütün bunlar) mü'minlere değil de, sana hâs (olarak helâl kılındı. Diğer mü'minlerin evlenmelerinde keyfiyet ve sayı bakımından farklar vardır). Mü'minlerin zevceleri ile sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız hakları, biz bilmişizdir, (bu hükümleri Nisâ Sûresinde açıklamıştık. Ey Resûlüm! Sana hâs olan hükümler), sana hiç bir darlık olmamak içindir. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.

[ 033.050 ] ( EO )

Ey o Peygamber! Biz bilhassa sana şunları halâl kıldık: mehirlerini vermiş olduğun zevcelerini, ve Allahın sana ganimet kıldıklarından milki yemînin olan câriyeyi, ve ammin kızlarından, dayın kızlarından, teyzen kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mü'mine bir kadın kendini Peygambere hibe ederse Peygamber nikâh etmek istediği takdirde onu, sâde sana, sair mü'minlere değil, onlara zevceleri ve milki yemînleri hakkında ne farz kıldığımız ma'lûmunuz, bunlar sana hiç bir darlık olmamak içindir, Allah gafûr rahîm bulunuyor.

[ 033.050 ] ( ES )

Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

[ 033.050 ] ( NQ )

O Prophet (Muhammad )! Verily, We have made lawful to you your wives, to whom you have paid their Mahr (bridal money given by the husband to his wife at the time of marriage), and those (captives or slaves) whom your right hand possesses - whom Allah has given to you, and the daughters of your 'Amm (paternal uncles) and the daughters of your'Ammah (paternal aunts) and the daughters of your Khal (maternal uncles) and the daughters of your Khalah (maternal aunts) who migrated (from Makkah) with you, and a believing woman if she offers herself to the Prophet, and the Prophet wishes to marry her; a privilege for you only, not for the (rest of) the believers. Indeed We know what We have enjoined upon them about their wives and those (captives or slaves) whom their right hands possess, - in order that there should be no difficulty on you. And Allah is Ever Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 033.051 ] ( KK )

ÊõÑúÌöí ãóäú ÊóÔóÇÁõ ãöäúåõäøó æóÊõÄúæöí Åöáóíúßó ãóäú ÊóÔóÇÁõ æóãóäö ÇÈúÊóÛóíúÊó ãöãøóäú ÚóÒóáúÊó ÝóáÇó ÌõäóÇÍó Úóáóíúßó Ðóáößó ÃóÏúäóì Ãóäú ÊóÞóÑøó ÃóÚúíõäõåõäøó æóáÇó íóÍúÒóäøó æóíóÑúÖóæúäó ÈöãóÇ ÂÊóíúÊóåõäøó ßõáøõåõäøó æóÇááøóåõ íóÚúáóãõ ãóÇ Ýöí ÞõáõæÈößõãú æóßóÇäó Çááøóåõ ÚóáöíãðÇ ÍóáöíãðÇ ﴿ ٥١ ﴾

[ 033.051 ] ( MŞ )

 

[ 033.051 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), zevcelerinden dilediğini boşarsın, dilediğini tutarsın. (Ric’î talakla boşayıb) ayırdığını da tutmak istersen, bundan sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup kederlenmemelerine ve kendilerine verdiğin şeylerle hepsinin hoşnut olmalarına en eleverişli budur. Allah kalplerinizdekini bilir. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Halîm’dir= azabını hemen vermez.

[ 033.051 ] ( EO )

Onlardan dilediğini giri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın, azleylediğinden de arzu ettiğinde sana günah yoktur, Onların gözleri aydınlanıb mahzun kalmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnud olmalarına en elverişli olan budur, Allah kalblerinizdekini bilir, Allah hem alîm hem halîm bulunuyor.

[ 033.051 ] ( ES )

Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

[ 033.051 ] ( NQ )

You (O Muhammad ) can postpone (the turn of) whom you will of them (your wives), and you may receive whom you will. And whomsoever you desire of those whom you have set aside (her turn temporarily), it is no sin on you (to receive her again), that is better; that they may be comforted and not grieved, and may all be pleased with what you give them. Allah knows what is in your hearts. And Allah is Ever All-Knowing, Most Forbearing.

[ 033.052 ] ( KK )

áÇó íóÍöáøõ áóßó ÇáäøöÓóÇÁõ ãöäú ÈóÚúÏõ æóáÇó Ãóäú ÊóÈóÏøóáó Èöåöäøó ãöäú ÃóÒúæóÇÌò æóáóæú ÃóÚúÌóÈóßó ÍõÓúäõåõäøó ÅöáÇøó ãóÇ ãóáóßóÊú íóãöíäõßó æóßóÇäó Çááøóåõ Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÑóÞöíÈðÇ ﴿ ٥٢ ﴾

[ 033.052 ] ( MŞ )

 

[ 033.052 ] ( AY )

(Dünya süsünü terkedib seni seçen ve dokuz kimseden ibaret olan) bu zevcelerden sonra, başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunlardan boşayıb da yerlerine başkalarını almak da olmaz; güzellikleri hoşuna gitse bile... Ancak mülkiyetine geçen cariye müstesnadır, (bu helâldir). Allah her şeye gözcü bulunuyor.

[ 033.052 ] ( EO )

Bundan başka kadınlar sana halâl olmaz, bunları başka zevcelere değiştirmek de olmaz, isterse husünleri çok hoşuna gitsin, meğer ki milki yemînin ola, Allah her şeye gözcü bulunuyor.

[ 033.052 ] ( ES )

Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.

[ 033.052 ] ( NQ )

It is not lawful for you (to marry other) women after this, nor to change them for other wives even though their beauty attracts you, except those (captives or slaves) whom your right hand possesses. And Allah is Ever a Watcher over all things.

[ 033.053 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ áÇó ÊóÏúÎõáõæÇ ÈõíõæÊó ÇáäøóÈöíøö ÅöáÇøó Ãóäú íõÄúÐóäó áóßõãú Åöáóì ØóÚóÇãò ÛóíúÑó äóÇÙöÑöíäó ÅöäóÇåõ æóáóßöäú ÅöÐóÇ ÏõÚöíÊõãú ÝóÇÏúÎõáõæÇ ÝóÅöÐóÇ ØóÚöãúÊõãú ÝóÇäúÊóÔöÑõæÇ æóáÇó ãõÓúÊóÃúäöÓöíäó áöÍóÏöíËò Åöäøó Ðóáößõãú ßóÇäó íõÄúÐöí ÇáäøóÈöíøó ÝóíóÓúÊóÍúíö ãöäúßõãú æóÇááøóåõ áÇó íóÓúÊóÍúíö ãöäó ÇáúÍóÞøö æóÅöÐóÇ ÓóÃóáúÊõãõæåõäøó ãóÊóÇÚðÇ ÝóÇÓúÃóáõæåõäøó ãöäú æóÑóÇÁö ÍöÌóÇÈò Ðóáößõãú ÃóØúåóÑõ áöÞõáõæÈößõãú æóÞõáõæÈöåöäøó æóãóÇ ßóÇäó áóßõãú Ãóäú ÊõÄúÐõæÇ ÑóÓõæáó Çááøóåö æóáóÇ Ãóäú ÊóäúßöÍõæÇ ÃóÒúæóÇÌóåõ ãöäú ÈóÚúÏöåö ÃóÈóÏðÇ Åöäøó Ðóáößõãú ßóÇäó ÚöäúÏó Çááøóåö ÚóÙöíãðÇ ﴿ ٥٣ ﴾

[ 033.053 ] ( MŞ )

 

[ 033.053 ] ( AY )

Ey îman edenler! Yemek vaktini gözetmeksizin, size izin verilib de davetli olduğunuz vakitten başka zamanlarda, Peygamberin evlerine girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yediğinizde de hemen (yanından) dağılın. Söz konuşmak, sohbet etmek için de izinsiz girmeyin; çünkü bu, Peygambere eziyyet veriyor, (sonra, “çıkın” veya “girmeyin” demeğe) sizden utanıyor. Fakat Allah, gerçeği açıklamayı terk etmez. Bir de (Peygamberin) zevcelerine gerekli bir şey soracağınız vakit de, perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Rasûlüne, sizin eziyyet etmeniz doğru olmaz; arkasından (irtihalinden sonra) zevcelerini nikâh eylemeniz de hiç bir zaman caiz olmaz. Bu (Peygambere eziyyet etmek ve arkasından zevcelerini nikâhlamak), Allah katında çok büyük bir günahtır.

[ 033.053 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Vaktına bakmaksızın yemeğe izin verilmedikçe size Peygamberin evlerine girmeyin ve lâkin çağırıldığınız vakıt da girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın, söz, sohbet için de izinsiz girmeyin, çünkü o, Peygambere eza veriyor, üzerine de sizden utanıyor, fakat Allah hakkı söylemekten sıkılmaz, hem haremlerine gerekli bir şey soracağınız vakıt da bir perde arkasından sorun, öyle yapmanız, hem sizin kalbleriniz ve hem onların kalbleri için daha temizdir, ve sizin Resulullaha eza etmeniz olamaz, arkasından zevcelerini nikâh eylemeniz de olamaz. Çünkü o günah, Allah ındinde çok büyük bulunuyor.

[ 033.053 ] ( ES )

Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.

[ 033.053 ] ( NQ )

O you who believe! Enter not the Prophet's houses, except when leave is given to you for a meal, (and then) not (so early as) to wait for its preparation. But when you are invited, enter, and when you have taken your meal, disperse, without sitting for a talk. Verily, such (behaviour) annoys the Prophet, and he is shy of (asking) you (to go), but Allah is not shy of (telling you) the truth. And when you ask (his wives) for anything you want, ask them from behind a screen, that is purer for your hearts and for their hearts. And it is not (right) for you that you should annoy Allah's Messenger, nor that you should ever marry his wives after him (his death). Verily! With Allah that shall be an enormity.

[ 033.054 ] ( KK )

Åöäú ÊõÈúÏõæÇ ÔóíúÆðÇ Ãóæú ÊõÎúÝõæåõ ÝóÅöäøó Çááøóåó ßóÇäó Èößõáøö ÔóíúÁò ÚóáöíãðÇ ﴿ ٥٤ ﴾

[ 033.054 ] ( MŞ )

 

[ 033.054 ] ( AY )

Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de (fark etmez), muhakkak ki Allah her şeyi biliyor.

[ 033.054 ] ( EO )

Eğer bir şey açıklar veya gizlerseniz şübhe yok ki Allah her şeye alîm bulunuyor.

[ 033.054 ] ( ES )

Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.

[ 033.054 ] ( NQ )

Whether you reveal anything or conceal it, verily, Allah is Ever All-Knower of everything.

[ 033.055 ] ( KK )

áÇó ÌõäóÇÍó Úóáóíúåöäøó Ýöí ÂÈóÇÆöåöäøó æóáÇó ÃóÈúäóÇÆöåöäøó æóáÇó ÅöÎúæóÇäöåöäøó æóáÇó ÃóÈúäóÇÁö ÅöÎúæóÇäöåöäøó æóáÇó ÃóÈúäóÇÁö ÃóÎóæóÇÊöåöäøó æóáÇó äöÓóÇÆöåöäøó æóáÇó ãóÇ ãóáóßóÊú ÃóíúãóÇäõåõäøó æóÇÊøóÞöíäó Çááøóåó Åöäøó Çááøóåó ßóÇäó Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÔóåöíÏðÇ ﴿ ٥٥ ﴾

[ 033.055 ] ( MŞ )

 

[ 033.055 ] ( AY )

Peygamberin zevcelerine (ve mü'minlerin karılarına), babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, din kardeşlerinden olan kadınları ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. (Evlerine gelebilirler ve onlarla konuşabilirler. Burada amca ve dayı anılmamıştır, çünkü bunlar ana ve baba mevkiindedirler). Bununla beraber (Ey Peygamberin zevceleri), Allah’dan korkun; Çünkü Allah, her şeye şahid bulunuyor.

[ 033.055 ] ( EO )

O zevcelere şunlarda günah yoktur: ne ataları, ne oğulları, ne biraderleri, ne biraderlerinin oğulları, ne hemşirelerinin oğulları, ne kendi kadınları ne de ellerindeki milklerinde, bununla beraber Allaha korunun (ey Peygamberin zevceleri) çünkü Allah her şey üzerine şâhid bulunuyor.

[ 033.055 ] ( ES )

Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) Allah'tan korkun. Çünkü Allah her şeye şahit bulunuyor.

[ 033.055 ] ( NQ )

It is no sin on them (the Prophet's wives, if they appear unveiled) before their fathers, or their sons, or their brothers, or their brother's sons, or the sons of their sisters, or their own (believing) women, or their (female) slaves, and keep your duty to Allah. Verily, Allah is Ever All-Witness over everything.

[ 033.056 ] ( KK )

Åöäøó Çááøóåó æóãóáÇóÆößóÊóåõ íõÕóáøõæäó Úóáóì ÇáäøóÈöíøö íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÕóáøõæÇ Úóáóíúåö æóÓóáøöãõæÇ ÊóÓúáöíãðÇ ﴿ ٥٦ ﴾

[ 033.056 ] ( MŞ )

 

[ 033.056 ] ( AY )

Gerçekten Allah, ve melekleri, Peygambere salât ederler (şeref ve şanını yüceltirler). Ey îman edenler! Siz de O’na salât edin (Allahümme salli alâ MUHAMMED, deyin) ve gönülden teslim olun.

[ 033.056 ] ( EO )

Muhakkak ki Allah ve Melâikesi Peygambere hep salât ile tekrim ederler, ey o bütün iyman edenler! haydin ona teslimiyyetle salât-ü selâm getirin.

[ 033.056 ] ( ES )

Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.

[ 033.056 ] ( NQ )

Allah sends His Salat (Graces, Honours, Blessings, Mercy, etc.) on the Prophet (Muhammad ) and also His angels too (ask Allah to bless and forgive him). O you who believe! Send your Salat on (ask Allah to bless) him (Muhammad ), and (you should) greet (salute) him with the Islamic way of greeting (salutation i.e. As-Salamu 'Alaikum).

[ 033.057 ] ( KK )

Åöäøó ÇáøóÐöíäó íõÄúÐõæäó Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ áóÚóäóåõãõ Çááøóåõ Ýöí ÇáÏøõäúíóÇ æóÇáúÂÎöÑóÉö æóÃóÚóÏøó áóåõãú ÚóÐóÇÈðÇ ãõåöíäðÇ ﴿ ٥٧ ﴾

[ 033.057 ] ( MŞ )

 

[ 033.057 ] ( AY )

Şüphe yok ki Allah’a ve Rasûlüne eziyyet verenlere, Allah, dünyada ve Âhirette lânet etmiştir, (onları rahmetiden koğmuştur). Onlara, pek hor düşürücü bir azap da hazırlamıştır.

[ 033.057 ] ( EO )

Çünkü Allah ve Resulüne eza edenler muhakkak ki Allah onları Dünyada ve Âhırette lâ'netlemiş (rahmeti sahasından koğmuş) ve onlara pek hakaretli bir azâb hazırlamıştır.

[ 033.057 ] ( ES )

Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.

[ 033.057 ] ( NQ )

Verily, those who annoy Allah and His Messenger ( ) Allah has cursed them in this world, and in the Hereafter, and has prepared for them a humiliating torment.

[ 033.058 ] ( KK )

æóÇáøóÐöíäó íõÄúÐõæäó ÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãõÄúãöäóÇÊö ÈöÛóíúÑö ãóÇ ÇßúÊóÓóÈõæÇ ÝóÞóÏö ÇÍúÊóãóáõæÇ ÈõåúÊóÇäðÇ æóÅöËúãðÇ ãõÈöíäðÇ ﴿ ٥٨ ﴾

[ 033.058 ] ( MŞ )

 

[ 033.058 ] ( AY )

Erkek mü'minlerle kadın mü'minlere, işlemedikleri bir günahla eziyyet edenler, (onlara iftira atanlar), şüphesiz açık bir günah yüklenmişlerdir.

[ 033.058 ] ( EO )

Mü'minîn ve mü'minâta istihkak kesbetmedikleri bir vechile ezâ edenler de şübhesiz bir bühtan (açık bir vebal) yüklenmişlerdir.

[ 033.058 ] ( ES )

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.

[ 033.058 ] ( NQ )

And those who annoy believing men and women undeservedly, bear on themselves the crime of slander and plain sin.

[ 033.059 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÈöíøõ Þõáú áöÃóÒúæóÇÌößó æóÈóäóÇÊößó æóäöÓóÇÁö ÇáúãõÄúãöäöíäó íõÏúäöíäó Úóáóíúåöäøó ãöäú ÌóáÇóÈöíÈöåöäøó Ðóáößó ÃóÏúäóì Ãóäú íõÚúÑóÝúäó ÝóáÇó íõÄúÐóíúäó æóßóÇäó Çááøóåõ ÛóÝõæÑðÇ ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٥٩ ﴾

[ 033.059 ] ( MŞ )

 

[ 033.059 ] ( AY )

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyib örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, (iffetli) tanınıb da (ahlâksızlar tarafından) eziyyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 033.059 ] ( EO )

Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor.

[ 033.059 ] ( ES )

Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

[ 033.059 ] ( NQ )

O Prophet! Tell your wives and your daughters and the women of the believers to draw their cloaks (veils) all over their bodies (i.e.screen themselves completely except the eyes or one eye to see the way). That will be better, that they should be known (as free respectable women) so as not to be annoyed. And Allah is Ever Oft-Forgiving, Most Merciful.

[ 033.060 ] ( KK )

áóÆöäú áóãú íóäúÊóåö ÇáúãõäóÇÝöÞõæäó æóÇáøóÐöíäó Ýöí ÞõáõæÈöåöãú ãóÑóÖñ æóÇáúãõÑúÌöÝõæäó Ýöí ÇáúãóÏöíäóÉö áóäõÛúÑöíóäøóßó Èöåöãú Ëõãøó áÇó íõÌóÇæöÑõæäóßó ÝöíåóÇ ÅöáÇøó ÞóáöíáÇð ﴿ ٦٠ ﴾

[ 033.060 ] ( MŞ )

 

[ 033.060 ] ( AY )

Celâlim hakkı için, eğer münâfıklarla kalplerinde şehvet hastalığı bulunanlar ve şehirde mü'minlerin ayıblarını arayıb yayanlar, (fenalıklarından) vazgeçmezlerse, muhakkak sen,i onlara musallat ederiz. Sonra seninle o şehirde (Medine’de) az bir zamandan fazla komşu olamazlar;

[ 033.060 ] ( EO )

Celâlim hakkı için eğer vazgeçmezlerse o Münafıklar, kalblerinde maraz bulunanlar ve şehirde erâcif neşr eden, tahrikât yapanlar, mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat kılarız, sonra orada cıvarına pek az yanaşabilirler.

[ 033.060 ] ( ES )

Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalblerinde bir hastalık olanlar ve Medine'de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vaz geçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.

[ 033.060 ] ( NQ )

If the hypocrites, and those in whose hearts is a disease (evil desire for adultery, etc.), and those who spread false news among the people in Al-Madinah, cease not, We shall certainly let you overpower them, then they will not be able to stay in it as your neighbours but a little while.

[ 033.061 ] ( KK )

ãóáúÚõæäöíäó ÃóíúäóãóÇ ËõÞöÝõæÇ ÃõÎöÐõæÇ æóÞõÊøöáõæÇ ÊóÞúÊöíáÇð ﴿ ٦١ ﴾

[ 033.061 ] ( MŞ )

 

[ 033.061 ] ( AY )

Koğulmuş olarak nerede ele geçirilirlerse tutulurlar kıyasıya öldürülürler.

[ 033.061 ] ( EO )

Mel'un mel'un: nerede ele geçirilirlerse tutulurlar ve öldürülürler de öldürülürler.

[ 033.061 ] ( ES )

Melun olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve öldürülürler.

[ 033.061 ] ( NQ )

Accursed, wherever found, they shall be seized and killed with a (terrible) slaughter.

[ 033.062 ] ( KK )

ÓõäøóÉó Çááøóåö Ýöí ÇáøóÐöíäó ÎóáóæúÇ ãöäú ÞóÈúáõ æóáóäú ÊóÌöÏó áöÓõäøóÉö Çááøóåö ÊóÈúÏöíáÇð ﴿ ٦٢ ﴾

[ 033.062 ] ( MŞ )

 

[ 033.062 ] ( AY )

İşte bundan evvel geçen münâfıklar hakkındaki Allah’ın (azap) kanunu böyledir. Allah’ın kanununu değiştirmeye asla imkân bulamazsın.

[ 033.062 ] ( EO )

Allahın bundan evvel geçenler hakkındaki kanunu ki Allahın kanununu tebdile çare bulamazsın.

[ 033.062 ] ( ES )

Allah'ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu budur. Ve sen Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın.

[ 033.062 ] ( NQ )

That was the Way of Allah in the case of those who passed away of old, and you will not find any change in the Way of Allah.

[ 033.063 ] ( KK )

íóÓúÃóáõßó ÇáäøóÇÓõ Úóäö ÇáÓøóÇÚóÉö Þõáú ÅöäøóãóÇ ÚöáúãõåóÇ ÚöäúÏó Çááøóåö æóãóÇ íõÏúÑöíßó áóÚóáøó ÇáÓøóÇÚóÉó Êóßõæäõ ÞóÑöíÈðÇ ﴿ ٦٣ ﴾

[ 033.063 ] ( MŞ )

 

[ 033.063 ] ( AY )

İnsanlar, sana kıyâmetin ne zaman kopacağını soruyorlar. (Ey Resûlüm, onlara) de ki: “ Onun ilmi ancak Allah’ın katındadır. Olur ki kıyâmet, yakında vuku bulur.

[ 033.063 ] ( EO )

O nâs sana saatten soruyor, de ki: onun ılmi Allahın nezdindedir ve ne bilirsin belki o saat yakında olur.

[ 033.063 ] ( ES )

İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: «Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur.»

[ 033.063 ] ( NQ )

People ask you concerning the Hour, say: "The knowledge of it is with Allah only. What do you know? It may be that the Hour is near!"

[ 033.064 ] ( KK )

Åöäøó Çááøóåó áóÚóäó ÇáúßóÇÝöÑöíäó æóÃóÚóÏøó áóåõãú ÓóÚöíÑðÇ ﴿ ٦٤ ﴾

[ 033.064 ] ( MŞ )

 

[ 033.064 ] ( AY )

Şüphesiz Allah, kâfirleri rahmetinden koğmuş ve onlara şiddetli bir ateş hazırlamıştır.

[ 033.064 ] ( EO )

Şu muhakkak ki Allah kâfirleri lâ'netlemiş ve onlara bir çılgın ateş hazırlamıştır.

[ 033.064 ] ( ES )

Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri lânetlemiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.

[ 033.064 ] ( NQ )

Verily, Allah has cursed the disbelievers, and has prepared for them a flaming Fire (Hell).

[ 033.065 ] ( KK )

ÎóÇáöÏöíäó ÝöíåóÇ ÃóÈóÏðÇ áÇó íóÌöÏõæäó æóáöíøðÇ æóáÇó äóÕöíÑðÇ ﴿ ٦٥ ﴾

[ 033.065 ] ( MŞ )

 

[ 033.065 ] ( AY )

Orada ebedî olarak kalırlar, ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı...

[ 033.065 ] ( EO )

Onda muhalled kalırlar ve ne bir veliy bulabilirler ne de bir nasîr.

[ 033.065 ] ( ES )

(Onlar) orada ebedî kalırlar ve ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı.

[ 033.065 ] ( NQ )

Wherein they will abide for ever, and they will find neither a Wali (a protector) nor a helper.

[ 033.066 ] ( KK )

íóæúãó ÊõÞóáøóÈõ æõÌõæåõåõãú Ýöí ÇáäøóÇÑö íóÞõæáõæäó íóÇáóíúÊóäóÇ ÃóØóÚúäóÇ Çááøóåó æóÃóØóÚúäóÇ ÇáÑøóÓõæáó ﴿ ٦٦ ﴾

[ 033.066 ] ( MŞ )

 

[ 033.066 ] ( AY )

O gün, yüzleri ateş içinde kaynayıb çevrilirken: “Vah bize! Keşki Allah’a itâat etseydik, Peygambere itâat etseydik.” diyeceklerdir.

[ 033.066 ] ( EO )

O gün yüzleri ateşte çevirilirken ah derler: ah ne olurdu bizler Allaha itaat edeydik, Peygambere itaat edeydik.

[ 033.066 ] ( ES )

O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken: «Ah keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!» derler.

[ 033.066 ] ( NQ )

On the Day when their faces will be turned over in the Fire, they will say: "Oh, would that we had obeyed Allah and obeyed the Messenger (Muhammad )."

[ 033.067 ] ( KK )

æóÞóÇáõæÇ ÑóÈøóäóÇ ÅöäøóÇ ÃóØóÚúäóÇ ÓóÇÏóÊóäóÇ æóßõÈóÑóÇÁóäóÇ ÝóÃóÖóáøõæäóÇ ÇáÓøóÈöíáó ﴿ ٦٧ ﴾

[ 033.067 ] ( MŞ )

 

[ 033.067 ] ( AY )

Yine şöyle diyecekler: “ Ey Rabbimiz! Doğrusu bizler, beylerimize ve büyüklerimize itâat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.

[ 033.067 ] ( EO )

Ya rabbena, demektedirler: doğrusu bizler beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.

[ 033.067 ] ( ES )

Yine derler ki: «Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.»

[ 033.067 ] ( NQ )

And they will say: "Our Lord! Verily, we obeyed our chiefs and our great ones, and they misled us from the (Right) Way.

[ 033.068 ] ( KK )

ÑóÈøóäóÇ ÂÊöåöãú ÖöÚúÝóíúäö ãöäó ÇáúÚóÐóÇÈö æóÇáúÚóäúåõãú áóÚúäðÇ ßóÈöíÑðÇ ﴿ ٦٨ ﴾

[ 033.068 ] ( MŞ )

 

[ 033.068 ] ( AY )

Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katlısını ver ve onları büyük bir lânetle lânetle (Rahmetinden uzaklaştır).”

[ 033.068 ] ( EO )

Ya rabbena onlara azâbın iki katlısını ver ve kendilerini büyük bir lâ'net ile lâ'netle.

[ 033.068 ] ( ES )

Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle.»

[ 033.068 ] ( NQ )

Our Lord! give them double torment and curse them with a mighty curse!"

[ 033.069 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ áÇó ÊóßõæäõæÇ ßóÇáøóÐöíäó ÂÐóæúÇ ãõæÓóì ÝóÈóÑøóÃóåõ Çááøóåõ ãöãøóÇ ÞóÇáõæÇ æóßóÇäó ÚöäúÏó Çááøóåö æóÌöíåðÇ ﴿ ٦٩ ﴾

[ 033.069 ] ( MŞ )

 

[ 033.069 ] ( AY )

Ey îman edenler! Sizler, Mûsa’ya (iftira ederek) eza edenler gibi olmayın; (iftira ettiler de) nihâyet Allah, onu, dediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında şerefli idi.

[ 033.069 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler! Sizler o, Musâya ezâ edenler gibi olmayıp, ezâ ettiler de Allah, onu onların dediklerinden tebrie etti temize çıkardı, o, Allah yanında yüzlü idi.

[ 033.069 ] ( ES )

Ey iman edenler: Sizler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de Allah onu, onların söylediklerinden temize çıkardı. O, Allah yanında mevki sahibi idi.

[ 033.069 ] ( NQ )

O you who believe! Be not like those who annoyed Musa (Moses), but Allah cleared him of that which they alleged, and he was honourable before Allah.

[ 033.070 ] ( KK )

íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÊøóÞõæÇ Çááøóåó æóÞõæáõæÇ ÞóæúáÇð ÓóÏöíÏðÇ ﴿ ٧٠ ﴾

[ 033.070 ] ( MŞ )

 

[ 033.070 ] ( AY )

Ey îman edenler! Allah’dan korkun (emirlerine bağlanın, yasaklarından sakının) ve doğru söz söyleyin,

[ 033.070 ] ( EO )

Ey o bütün iyman edenler Allahdan korkun ve sağlam söz söyleyin.

[ 033.070 ] ( ES )

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin,

[ 033.070 ] ( NQ )

O you who believe! Keep your duty to Allah and fear Him, and speak (always) the truth.

[ 033.071 ] ( KK )

íõÕúáöÍú áóßõãú ÃóÚúãóÇáóßõãú æóíóÛúÝöÑú áóßõãú ÐõäõæÈóßõãú æóãóäú íõØöÚö Çááøóåó æóÑóÓõæáóåõ ÝóÞóÏú ÝóÇÒó ÝóæúÒðÇ ÚóÙöíãðÇ ﴿ ٧١ ﴾

[ 033.071 ] ( MŞ )

 

[ 033.071 ] ( AY )

Ki (Allah) size, işlerinizi düzeltib muvaffakiyet versin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim, Allah’a ve Rasûlüne itâat ederse, o, gerçekten büyük bir zafere (cennete) kavuşmuştur.

[ 033.071 ] ( EO )

Ki işinizi yoluna koysun ve günahlarınıza mağrifet buyursun, her kim de Allaha ve Resulüne ittat ederse o hakıkaten büyük murada ermiştir.

[ 033.071 ] ( ES )

Ki (Allah) işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir.

[ 033.071 ] ( NQ )

He will direct you to do righteous good deeds and will forgive you your sins. And whosoever obeys Allah and His Messenger ( ) he has indeed achieved a great achievement (i.e. he will be saved from the Hell-fire and made to enter Paradise).

[ 033.072 ] ( KK )

ÅöäøóÇ ÚóÑóÖúäóÇ ÇáúÃóãóÇäóÉó Úóáóì ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóÇáúÌöÈóÇáö ÝóÃóÈóíúäó Ãóäú íóÍúãöáúäóåóÇ æóÃóÔúÝóÞúäó ãöäúåóÇ æóÍóãóáóåóÇ ÇáúÇöäúÓóÇäõ Åöäøóåõ ßóÇäó ÙóáõæãðÇ ÌóåõæáÇð ﴿ ٧٢ ﴾

[ 033.072 ] ( MŞ )

 

[ 033.072 ] ( AY )

Biz, emâneti (Allah’a itâat ve ibâdetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emânetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. (Yani, bu emânetin şeref ve kıymeti, mes’uliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve idrakleri bulunsa muhakkak ki bu emâneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan çaresiz olarak bünyesinin zafiyeti ile o emâneti yüklenmiştir).

[ 033.072 ] ( EO )

Evet, biz o emaneti Göklere, Yere ve Dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zalim, çok câhil bulunuyor.

[ 033.072 ] ( ES )

Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir.

[ 033.072 ] ( NQ )

Truly, We did offer Al-Amanah (the trust or moral responsibility or honesty and all the duties which Allah has ordained) to the heavens and the earth, and the mountains, but they declined to bear it and were afraid of it (i.e. afraid of Allah's Torment). But man bore it. Verily, he was unjust (to himself) and ignorant (of its results).

[ 033.073 ] ( KK )

áöíõÚóÐøöÈó Çááøóåõ ÇáúãõäóÇÝöÞöíäó æóÇáúãõäóÇÝöÞóÇÊö æóÇáúãõÔúÑößöíäó æóÇáúãõÔúÑößóÇÊö æóíóÊõæÈó Çááøóåõ Úóáóì ÇáúãõÄúãöäöíäó æóÇáúãõÄúãöäóÇÊö æóßóÇäó Çááøóåõ ÛóÝõæÑðÇ ÑóÍöíãðÇ ﴿ ٧٣ ﴾

[ 033.073 ] ( MŞ )

 

[ 033.073 ] ( AY )

 

[ 033.073 ] ( EO )

Çünkü Allah münafikîn-ü münafikate ve müşrikîn-ü müşrikâta azâb edecek, mü'minîn-ü mü'minata da Allah tevbe ile nazar buyuracak, ve Allah gafur rahîm bulunuyor.

[ 033.073 ] ( ES )

Çünkü Allah münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab edecek, mümin erkeklerle mümin kadınların da tevbelerini kabul edecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

[ 033.073 ] ( NQ )

So that Allah will punish the hypocrites, men and women, and the men and women who are Al-Mushrikun (the polytheists, idolaters, pagans, disbelievers in the Oneness of Allah, and in His Messenger Muhammad ). And Allah will pardon (accept the repentance of) the true believers of the Islamic Monotheism, men and women. And Allah is Ever Oft-Forgiving, Most Merciful.