SECDE SURESİ

[ 032.001 ] ( KK )

Çáã ﴿ ١ ﴾

[ 032.001 ] ( MŞ )

 

[ 032.001 ] ( AY )

Elif, Lâm, Mîm.

[ 032.001 ] ( EO )

Elif, Lâm, mim.

[ 032.001 ] ( ES )

Elif, Lâm, mim.

[ 032.001 ] ( NQ )

Alif-Lam-Mim.
[These letters are one of the miracles of the Qur'an, and none but Allah (Alone) knows their meanings.]

[ 032.002 ] ( KK )

ÊóäúÒöíáõ ÇáúßöÊóÇÈö áÇó ÑóíúÈó Ýöíåö ãöäú ÑóÈøö ÇáúÚóÇáóãöíäó ﴿ ٢ ﴾

[ 032.002 ] ( MŞ )

 

[ 032.002 ] ( AY )

Kendisinde şüphe olmıyan bu Kitap’ın indirilişi, alemlerin Rabbindendir.

[ 032.002 ] ( EO )

İndirilişi bu kitabın, şübhe yok bunda, rabbül'âlemîndendir.

[ 032.002 ] ( ES )

Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah tarafındandır.

[ 032.002 ] ( NQ )

The revelation of the Book (this Qur'an) is from the Lord of the 'Alamin (mankind, jinns and all that exists) in which there is not doubt!

[ 032.003 ] ( KK )

Ãóãú íóÞõæáõæäó ÇÝúÊóÑóÇåõ Èóáú åõæó ÇáúÍóÞøõ ãöäú ÑóÈøößó áöÊõäúÐöÑó ÞóæúãðÇ ãóÇ ÃóÊóÇåõãú ãöäú äóÐöíÑò ãöäú ÞóÈúáößó áóÚóáøóåõãú íóåúÊóÏõæäó ﴿ ٣ ﴾

[ 032.003 ] ( MŞ )

 

[ 032.003 ] ( AY )

Yoksa (kâfirler Hazret-i Peygamber s.aleyhisselâm için) onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, O Kur’ân hakdır, Rabbindendir (Cebrâil onu sana indirmiştir. Onu sana indirdik ki), Kendilerine senden önce bir korkutucu peygamber gelmemiş olan bir kavmi (azap ile) korkutasın. Olur ki, onlar hidâyeti kabul ederler.

[ 032.003 ] ( EO )

Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, haktır o, rabbındandır: kendilerine senden önce kocundurucu Peygamber gelmemiş olan bir kavmi kocundurasın diye gerek ki hidayeti kabul edeler.

[ 032.003 ] ( ES )

Yoksa onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? Hayır, o senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi korkutman için, Rabbin tarafından gelen bir haktır. Gerek ki, hidayeti kabul ederler.

[ 032.003 ] ( NQ )

Or say they: "He (Muhammad ) has fabricated it?" Nay, it is the truth from your Lord, that you may warn a people to whom no warner has come before you (O Muhammad ), in order that they may be guided.

[ 032.004 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÎóáóÞó ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó æóãóÇ ÈóíúäóåõãóÇ Ýöí ÓöÊøóÉö ÃóíøóÇãò Ëõãøó ÇÓúÊóæóì Úóáóì ÇáúÚóÑúÔö ãóÇ áóßõãú ãöäú Ïõæäöåö ãöä æóáöíøò æóáÇó ÔóÝöíÚò ÃóÝóáÇó ÊóÊóÐóßøóÑõæäó ﴿ ٤ ﴾

[ 032.004 ] ( MŞ )

 

[ 032.004 ] ( AY )

Allah, O’dur ki, gökleri ve yeri ve aralarında olanları altı günde yarattı; sonra arşı istilâ etti, saltanatını kurdu. Sizin, O’ndan başka hiç bir yardımcınız yok, hiç bir şefaatçınız da yok. Artık Allah’ın öğüdlerini kabul etmez misiniz?

[ 032.004 ] ( EO )

Allah, o ki Gökleri ve Yeri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur, sizin için ondan başka ne bir veliy vardır, ne bir şefi', artık düşünmez misiniz?

[ 032.004 ] ( ES )

Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hakim olmuştur). Sizin için O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?

[ 032.004 ] ( NQ )

Allah it is He Who has created the heavens and the earth, and all that is between them in six Days. Then He Istawa (rose over) the Throne (in a manner that suits His Majesty). You (mankind) have none, besides Him, as a Wali (protector or helper etc.) or an intercessor. Will you not then remember (or be admonished)?

[ 032.005 ] ( KK )

íõÏóÈøöÑõ ÇáúÃóãúÑó ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö Åöáóì ÇáúÃóÑúÖö Ëõãøó íóÚúÑõÌõ Åöáóíúåö Ýöí íóæúãò ßóÇäó ãöÞúÏóÇÑõåõ ÃóáúÝó ÓóäóÉò ãöãøóÇ ÊóÚõÏøõæäó ﴿ ٥ ﴾

[ 032.005 ] ( MŞ )

 

[ 032.005 ] ( AY )

Allah, gökten (meleklerle) bütün dünya işlerini idare eder. Sonra (melekler o işlerde), bir günde O’na yükselir ki, (o günün) miktarı, sizin saydıklarınızdan (dünya yılından) bin yıldır.

[ 032.005 ] ( EO )

Semâdan Zemine (yukarıdan aşağıya) emri tebdir eder, sonra da o ona urûc eyler: bir günde ki mikdarı sizin sayınızdan bin sene eder.

[ 032.005 ] ( ES )

O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir.

[ 032.005 ] ( NQ )

He arranges (every) affair from the heavens to the earth, then it (affair) will go up to Him, in one Day, the space whereof is a thousand years of your reckoning (i.e. reckoning of our present world's time).

[ 032.006 ] ( KK )

Ðóáößó ÚóÇáöãõ ÇáúÛóíúÈö æóÇáÔøóåóÇÏóÉö ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáÑøóÍöíãõ ﴿ ٦ ﴾

[ 032.006 ] ( MŞ )

 

[ 032.006 ] ( AY )

İşte budur, gaibi (insanların göremediklerini) ve hazırı (insanların gördüklerini) bilen Azîz, Rahîm...

[ 032.006 ] ( EO )

Odur işte gaybi de şehadeti de bilen, azîz rahîm.

[ 032.006 ] ( ES )

İşte görüleni de görülmeyeni de bilen, her şeye gücü yeten, çok merhametli olan O'dur.

[ 032.006 ] ( NQ )

That is He, the All-Knower of the unseen and the seen, the All-Mighty, the Most Merciful.

[ 032.007 ] ( KK )

ÇáøóÐöí ÃóÍúÓóäó ßõáøó ÔóíúÁò ÎóáóÞóåõ æóÈóÏóÃó ÎóáúÞó ÇáúÇöäúÓóÇäö ãöäú Øöíäò ﴿ ٧ ﴾

[ 032.007 ] ( MŞ )

 

[ 032.007 ] ( AY )

O’dur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı.

[ 032.007 ] ( EO )

O ki yarattığı her şey'i güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı.

[ 032.007 ] ( ES )

Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur.

[ 032.007 ] ( NQ )

Who made everything He has created good, and He began the creation of man from clay.

[ 032.008 ] ( KK )

Ëõãøó ÌóÚóáó äóÓúáóåõ ãöäú ÓõáÇóáóÉò ãöäú ãóÇÁò ãóåöíäò ﴿ ٨ ﴾

[ 032.008 ] ( MŞ )

 

[ 032.008 ] ( AY )

Sonra insanın neslini, bir nutfeden (erkek ve dişi hücreden), hakîr bir sudan yaptı.

[ 032.008 ] ( EO )

Sonra da bir sülâleden, bir hakıyr sudan neslini yaptı.

[ 032.008 ] ( ES )

Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır.

[ 032.008 ] ( NQ )

Then He made his offspring from semen of worthless water (male and female sexual discharge).

[ 032.009 ] ( KK )

Ëõãøó ÓóæøóÇåõ æóäóÝóÎó Ýöíåö ãöäú ÑõæÍöåö æóÌóÚóáó áóßõãõ ÇáÓøóãúÚó æóÇáúÃóÈúÕóÇÑó æóÇáúÃóÝúÆöÏóÉó ÞóáöíáÇð ãóÇ ÊóÔúßõÑõæäó ﴿ ٩ ﴾

[ 032.009 ] ( MŞ )

 

[ 032.009 ] ( AY )

Sonra Allah onu (şeklini) düzeltip tamamladı ve bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar, gözler, kalpler yarattı. (Allah’ın size verdiği nimetlere karşı), şükrünüz pek az!...

[ 032.009 ] ( EO )

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz.

[ 032.009 ] ( ES )

Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!

[ 032.009 ] ( NQ )

Then He fashioned him in due proportion, and breathed into him the soul (created by Allah for that person), and He gave you hearing (ears), sight (eyes) and hearts. Little is the thanks you give!

[ 032.010 ] ( KK )

æóÞóÇáõæÇ ÃóÇöÐóÇ ÖóáóáúäóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÃóÆöäøóÇ áóÝöí ÎóáúÞò ÌóÏöíÏò Èóáú åõãú ÈöáöÞóÇÁö ÑóÈøöåöãú ßóÇÝöÑõæäó ﴿ ١٠ ﴾

[ 032.010 ] ( MŞ )

 

[ 032.010 ] ( AY )

Bir de (kıyâmeti inkâr edenler): “ Arzda, toprağa karışıb kaybolduğumuzda mı; cidden biz mi, yeni bir yaratılışta olacağız?” dediler. Şüphesiz onlar, Rablerinin huzuruna varacaklarını inkâr eden kâfirlerdir.

[ 032.010 ] ( EO )

Bir de: â! Arzda gaib olduğumuzda mı? Cidden biz mi muhakkak yeni bir hılkatte olacağız? dediler, fakat onlar rablarının likasını (huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir.

[ 032.010 ] ( ES )

Onlar: "Biz yerde kaybolup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta bulunacağız?" dediler. Fakat onlar Rablerine kavuşmayı (O'nun huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir.

[ 032.010 ] ( NQ )

And they say: "When we are (dead and become) lost in the earth, shall we indeed be recreated anew?" Nay, but they deny the Meeting with their Lord!

[ 032.011 ] ( KK )

Þõáú íóÊóæóÝøóÇßõãú ãóáóßõ ÇáúãóæúÊö ÇáøóÐöí æõßøöáó Èößõãú Ëõãøó Åöáóì ÑóÈøößõãú ÊõÑúÌóÚõæäó ﴿ ١١ ﴾

[ 032.011 ] ( MŞ )

 

[ 032.011 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, onlara) de ki: “ Sizin canınızı almağa vekil kılınan Ölüm Meleği (Azrail) canınızı alacak; sonra döndürülüb Rabbinize götürüleceksiniz.”

[ 032.011 ] ( EO )

De ki size müvekkel kılınmış olan melekül'mevt canınızı alacak, sonra döndürülüb rabbınıza götürüleceksiniz.

[ 032.011 ] ( ES )

De ki: "Size vekil kılınmış olan ölüm meleği canınızı alacak, sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz."

[ 032.011 ] ( NQ )

Say: "The angel of death, who is set over you, will take your souls, then you shall be brought to your Lord."

[ 032.012 ] ( KK )

æóáóæú ÊóÑóì ÅöÐö ÇáúãõÌúÑöãõæäó äóÇßöÓõæÇ ÑõÁõæÓöåöãú ÚöäúÏó ÑóÈøöåöãú ÑóÈøóäóÇ ÃóÈúÕóÑúäóÇ æóÓóãöÚúäóÇ ÝóÇÑúÌöÚúäóÇ äóÚúãóáú ÕóÇáöÍðÇ ÅöäøóÇ ãõæÞöäõæäó ﴿ ١٢ ﴾

[ 032.012 ] ( MŞ )

 

[ 032.012 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, kıyâmette) müşrikleri, Rableri huzurunda başlarını eğerek: “Ey Rabbimiz! Bize vaad ettiğini gördük, peygamberlerin doğruluğunu işittik ve kabul ettik. Şimdi bizi (dünyaya) geri çevir, Sâlih bir amel işliyelim. Çünkü (inkâr ettiklerimize tamamen ve) yakînen inandık.” derlerken bir görsen!...

[ 032.012 ] ( EO )

Görsen o vakıt ki mücrimler rablarının huzurunda başlarını eğmişler: rabbenâ! Gördük, dinledik şimdi bizi geri çevir salih bir amel işliyelim, zira yakîn hasıl ettik derlerken.

[ 032.012 ] ( ES )

Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz." derlerken bir görsen!

[ 032.012 ] ( NQ )

And if you only could see when the Mujrimun (criminals, disbelievers, polytheists, sinners, etc.) shall hang their heads before their Lord (saying): "Our Lord! We have now seen and heard, so send us back (to the world), we will do righteous good deeds. Verily! We now believe with certainty."

[ 032.013 ] ( KK )

æóáóæú ÔöÆúäóÇ óáÂÊóíúäóÇ ßõáøó äóÝúÓò åõÏóÇåóÇ æóáóßöäú ÍóÞøó ÇáúÞóæúáõ ãöäøöí áóÇóãúáóÇóäøó Ìóåóäøóãó ãöäó ÇáúÌöäøóÉö æóÇáäøóÇÓö ÃóÌúãóÚöíäó ﴿ ١٣ ﴾

[ 032.013 ] ( MŞ )

 

[ 032.013 ] ( AY )

Eğer dileseydik, herkese (dünyada) hidâyetini verirdik, fakat benden şu söz gerçekleşti: “ Muhakkak ki cehennemi bütün (kâfir olan) cinlerle, insanlardan dolduracağım.”

[ 032.013 ] ( EO )

Eğer dilemiş olsa idik her nefse hidayetini verirdik ve lâkin benden şu kavil hakk oldu: elbette ve elbette Cehennemi dulduracağım bütün Cinlerle İnsanlardan.

[ 032.013 ] ( ES )

Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik. Fakat benden: "Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım." sözü hak olmuştur.

[ 032.013 ] ( NQ )

And if We had willed, surely! We would have given every person his guidance, but the Word from Me took effect (about evil-doers), that I will fill Hell with jinn and mankind together.

[ 032.014 ] ( KK )

ÝóÐõæÞõæÇ ÈöãóÇ äóÓöíÊõãú áöÞóÇÁó íóæúãößõãú åóÐóÇ ÅöäøóÇ äóÓöíäóÇßõãú æóÐõæÞõæÇ ÚóÐóÇÈó ÇáúÎõáúÏö ÈöãóÇ ßõäúÊõãú ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 032.014 ] ( MŞ )

 

[ 032.014 ] ( AY )

(Kâfirler cehenneme girdikleri vakit, melekler onlara şöyle der): “ O hâlde, bu günümüze kavuşmayı unutmanız, (O’na îmanı terk etmeniz) yüzünden tadın azabı!...Biz de sizi unuttuk, (sizi cehennemde bıraktık). İşlemiş olduğunuz küfür ve isyan sebebiyle bitmez tükenmez azabı tadın bakalım...”

[ 032.014 ] ( EO )

O halde tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını, işte biz de sizi unuttuk ve tadın huld azâbını yapıb durduğumuz işler yüzünden.

[ 032.014 ] ( ES )

O halde bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuzdan dolayı tadın azabı! İşte biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduğunuz işler yüzünden tadın ebedî azabı!

[ 032.014 ] ( NQ )

Then taste you (the torment of the Fire) because of your forgetting the Meeting of this Day of yours, (and) surely! We too will forget you, so taste you the abiding torment for what you used to do.

[ 032.015 ] ( KK )

ÅöäøóãóÇ íõÄúãöäõ ÈöÂíóÇÊöäóÇ ÇáøóÐöíäó ÅöÐóÇ ÐõßøöÑõæÇ ÈöåóÇ ÎóÑøõæÇ ÓõÌøóÏðÇ æóÓóÈøóÍõæÇ ÈöÍóãúÏö ÑóÈøöåöãú æóåõãú áÇó íóÓúÊóßúÈöÑõæäó ﴿ ١٥ ﴾

[ 032.015 ] ( MŞ )

 

[ 032.015 ] ( AY )

Bizim âyetlerimize öyle kimseler îman ederler ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere kapanırlar ve Rablerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.
(Dikkat! Secde âyetidir.)

[ 032.015 ] ( EO )

Bizim âyetlerimize öyle kimseler iyman ederler ki onlarla kendilerine nasıhat verildiği vakıt secdelere kapanırlar ve rablarına hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.

[ 032.015 ] ( ES )

Bizim âyetlerimize öyle kimseler iman eder ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere kapanırlar ve Rablerine hamd ile tesbih ederler de büyüklük taslamazlar.

[ 032.015 ] ( NQ )

Only those believe in Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), who, when they are reminded of them fall down prostrate, and glorify the Praises of their Lord, and they are not proud.

[ 032.016 ] ( KK )

ÊóÊóÌóÇÝóì ÌõäõæÈõåõãú Úóäö ÇáúãóÖóÇÌöÚö íóÏúÚõæäó ÑóÈøóåõãú ÎóæúÝðÇ æóØóãóÚðÇ æóãöãøóÇ ÑóÒóÞúäóÇåõãú íõäúÝöÞõæäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 032.016 ] ( MŞ )

 

[ 032.016 ] ( AY )

(Onlar, o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar; Rablerine, azabından korkarak ve rahmetinden ümidvar olarak dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da (hayır yollarına) harcalar.

[ 032.016 ] ( EO )

Yanları yataklardan aralaşır korku ve ümid içinde rablarına duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan onlar hayra masraf yaparlar.

[ 032.016 ] ( ES )

Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayıra sarfederler.

[ 032.016 ] ( NQ )

Their sides forsake their beds, to invoke their Lord in fear and hope, and they spend (charity in Allah's Cause) out of what We have bestowed on them.

[ 032.017 ] ( KK )

ÝóáÇó ÊóÚúáóãõ äóÝúÓñ ãóÇ ÃõÎúÝöíó áóåõãú ãöäú ÞõÑøóÉö ÃóÚúíõäò ÌóÒóÇÁð ÈöãóÇ ßóÇäõæÇ íóÚúãóáõæäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 032.017 ] ( MŞ )

 

[ 032.017 ] ( AY )

Artık (dünyada) işledikleri sâlih amellere mükâfat olarak kendileri için, göz aydınlığından ne hazırlanıb saklandığını kimse bilmez.

[ 032.017 ] ( EO )

Şimdi kimse bilemez onlar için gizlenmiş olan gözler sürurunu yaptıkları amellere mükâfat için.

[ 032.017 ] ( ES )

Şimdi hiç kimse kendileri için, yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden neler gizlenmiş olduğunu bilemez.

[ 032.017 ] ( NQ )

No person knows what is kept hidden for them of joy as a reward for what they used to do.

[ 032.018 ] ( KK )

ÃóÝóãóäú ßóÇäó ãõÄúãöäðÇ ßóãóäú ßóÇäó ÝóÇÓöÞðÇ áÇó íóÓúÊóæõæäó ﴿ ١٨ ﴾

[ 032.018 ] ( MŞ )

 

[ 032.018 ] ( AY )

Öyle ya! Mü'min olan, hiç fâsık (kâfir) olan gibi olur mu? Onlar, müsavi olmazlar.

[ 032.018 ] ( EO )

Öyle ya, mü'min olan fasık olan gibi olur mu? Onlar müsavi olmazlar.

[ 032.018 ] ( ES )

Öyle ya iman eden kimse, fâsık olan gibi olur mu? Onlar eşit olamazlar.

[ 032.018 ] ( NQ )

Is then he who is a believer like him who is Fasiq (disbeliever and disobedient to Allah)? Not equal are they.

[ 032.019 ] ( KK )

ÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö Ýóáóåõãú ÌóäøóÇÊõ ÇáúãóÃúæóì äõÒõáÇð ÈöãóÇ ßóÇäõæÇ íóÚúãóáõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 032.019 ] ( MŞ )

 

[ 032.019 ] ( AY )

İman edip de sâlih amelleri işliyenlere, amellerine karşılık, konukluk olarak Me’va Cennetleri vardır.

[ 032.019 ] ( EO )

Evet, iyman edib o salih amelleri işliyen kimselerin amellerine mukabil konukluk olarak kendilerine me'vâ cennetleri vardır.

[ 032.019 ] ( ES )

Evet, iman edip de salih amelleri işleyen kimselerin, yaptıklarına karşılık bir konukluk (ağırlanma) olarak me'vâ (barınak) cennetleri vardır.

[ 032.019 ] ( NQ )

As for those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and do righteous good deeds, for them are Gardens (Paradise) as an entertainment, for what they used to do.

[ 032.020 ] ( KK )

æóÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ÝóÓóÞõæÇ ÝóãóÃúæóÇåõãõ ÇáäøóÇÑõ ßõáøóãóÇ ÃóÑóÇÏõæÇ Ãóäú íóÎúÑõÌõæÇ ãöäúåóÇ ÃõÚöíÏõæÇ ÝöíåóÇ æóÞöíáó áóåõãú ÐõæÞõæÇ ÚóÐóÇÈó ÇáäøóÇÑö ÇáøóÐöí ßõäúÊõãú Èöåö ÊõßóÐøöÈõæäó ﴿ ٢٠ ﴾

[ 032.020 ] ( MŞ )

 

[ 032.020 ] ( AY )

Amma fâsık (münâfık) olanların barınacağı yer ateştir. Oradan her çıkmak istedikçe, onlar yine ateş içine döndürülürler ve onlara: “ Haydi tadın bakalım, yalanlayıp durduğunuz o ateşin azabını!...” denilir.

[ 032.020 ] ( EO )

Amma fasıklık etmiş olanların me'vâları ateştir. Ondan her çıkmak istedikçe onlar içine iade olunurlar da kendilerine haydi tadin o ateşin tekzib edib durduğunuz azâbını denilir.

[ 032.020 ] ( ES )

Ama fâsıklık etmiş olanların barınakları ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine: "Haydi tadın o ateşin yalanlayıp durduğunuz azabını!" denir.

[ 032.020 ] ( NQ )

And as for those who are Fasiqun (disbelievers and disobedient to Allah), their abode will be the Fire, every time they wish to get away therefrom, they will be put back thereto, and it will be said to them: "Taste you the torment of the Fire which you used to deny."

[ 032.021 ] ( KK )

æóáóäõÐöíÞóäøóåõãú ãöäó ÇáúÚóÐóÇÈö ÇáúÃóÏúäóì Ïõæäó ÇáúÚóÐóÇÈö ÇáúÃóßúÈóÑö áóÚóáøóåõãú íóÑúÌöÚõæäó ﴿ ٢١ ﴾

[ 032.021 ] ( MŞ )

 

[ 032.021 ] ( AY )

Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azaptan (cehennem azabından) önce, yakın azaptan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler.

[ 032.021 ] ( EO )

Şu da muhakkak ki onlara o en büyük azâbdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki rücu' edeler.

[ 032.021 ] ( ES )

Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.

[ 032.021 ] ( NQ )

And verily, We will make them taste of the near torment (i.e. the torment in the life of this world, i.e. disasters, calamities, etc.) prior to the supreme torment (in the Hereafter), in order that they may (repent and) return (i.e. accept Islam).

[ 032.022 ] ( KK )

æóãóäú ÃóÙúáóãõ ãöãøóäú ÐõßøöÑó ÈöÂíóÇÊö ÑóÈøöåö Ëõãøó ÃóÚúÑóÖó ÚóäúåóÇ ÅöäøóÇ ãöäó ÇáúãõÌúÑöãöíäó ãõäúÊóÞöãõæäó ﴿ ٢٢ ﴾

[ 032.022 ] ( MŞ )

 

[ 032.022 ] ( AY )

Rabbinin âyetleri ile nasihat edilib de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki, müşriklerden biz intikam alırız.

[ 032.022 ] ( EO )

Rabbının âyetleriyle nasıhat edilib de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim de kim olabilir, muhakkak ki mücrimlerden biz intikam alırız.

[ 032.022 ] ( ES )

Rabbinin âyetleriyle kendisine öğüt verilip de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Gerçekten biz, günahkârlardan intikam alacağız.

[ 032.022 ] ( NQ )

And who does more wrong than he who is reminded of the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) of his Lord, then he turns aside therefrom? Verily, We shall exact retribution from the Mujrimun (criminals, disbelievers, polytheists, sinners, etc.).

[ 032.023 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÂÊóíúäóÇ ãõæÓóì ÇáúßöÊóÇÈó ÝóáÇó Êóßõäú Ýöí ãöÑúíóÉò ãöäú áöÞóÇÆöåö æóÌóÚóáúäóÇåõ åõÏðì áöÈóäöí ÅöÓúÑóÇÆöíáó ﴿ ٢٣ ﴾

[ 032.023 ] ( MŞ )

 

[ 032.023 ] ( AY )

Gerçekten biz Mûsa’ya Tevrât’ı verdik. Şimdi sen, ona kavuşmakdan dolayı şübhede olma, (Mi’raç gecesinde ona kavuşacaksın). Biz O’nu (Mûsa’yı), İsrâîloğullarına bir hidâyet rehberi yapmıştık.

[ 032.023 ] ( EO )

Şanım hakkı için muhakkak ki vaktiyle Musâya kitab vermiştik, şimdi de sen onun likasından şübheye düşme, ve onu Beni İsraîl için bir hidayet rehberi kılmıştık.

[ 032.023 ] ( ES )

Andolsun ki biz vaktiyle Musa'ya kitap vermiştik. Şimdi de sen ona (öyle bir kitaba) kavuşmaktan şüphe içinde olma. Biz onu İsrailoğullarına doğru yolu göstren bir rehber kılmıştık.

[ 032.023 ] ( NQ )

And indeed We gave Musa (Moses) the Scripture [the Taurat (Torah)]. So be not you in doubt of meeting him [i.e.when you met Musa (Moses) during the night of Al-Isra' and Al-Mi'raj over the heavens]. And We made it [the Taurat (Torah)] a guide to the Children of Israel.

[ 032.024 ] ( KK )

æóÌóÚóáúäóÇ ãöäúåõãú ÃóÆöãøóÉð íóåúÏõæäó ÈöÃóãúÑöäóÇ áóãøóÇ ÕóÈóÑõæÇ æóßóÇäõæÇ ÈöÂíóÇÊöäóÇ íõæÞöäõæäó ﴿ ٢٤ ﴾

[ 032.024 ] ( MŞ )

 

[ 032.024 ] ( AY )

İsrâil oğullarından da, (dinlerinde) sabrettikleri için, emrimizle (insanları) doğru yola götürecek imamlar (önderler) yetiştirmiştik. Onlar, (Tevrât’daki) âyetlerimizi yakînen biliyorlardı.

[ 032.024 ] ( EO )

Ve içlerinden öncül imamlar yetiştirmiştik ki sabrettiklerinde emrimizle hidayet ediyorlardı ve âyetlerimize yakîn ile sarılmışlardı.

[ 032.024 ] ( ES )

Onların içinden, sabrettikleri zaman bizim emrimizle doğru yola ileten önderler yetiştirmiştik. Onlar, bizim âyetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.

[ 032.024 ] ( NQ )

And We made from among them (Children of Israel), leaders, giving guidance under Our Command, when they were patient and used to believe with certainty in Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.).

[ 032.025 ] ( KK )

Åöäøó ÑóÈøóßó åõæó íóÝúÕöáõ Èóíúäóåõãú íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö ÝöíãóÇ ßóÇäõæÇ Ýöíåö íóÎúÊóáöÝõæäó ﴿ ٢٥ ﴾

[ 032.025 ] ( MŞ )

 

[ 032.025 ] ( AY )

Şüphe yok ki Rabbin, (mü'minlerle kâfirlerin) aralarında, kıyâmet günü, ihtilâf edip durdukları (dîne ait) şeylerde hükmünü verecektir.

[ 032.025 ] ( EO )

Şimdi ihtilâf edib durdukları şeylerde hiç şübhesiz ki rabbın Kıyamet günü beyinlerini fasledecektir.

[ 032.025 ] ( ES )

Şimdi ihtilafa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü aralarında ayırıcı hükmü verecektir.

[ 032.025 ] ( NQ )

Verily, your Lord will judge between them on the Day of Resurrection, concerning that wherein they used to differ.

[ 032.026 ] ( KK )

Ãóæóáóãú íóåúÏö áóåõãú ßóãú ÃóåúáóßúäóÇ ãöäú ÞóÈúáöåöãú ãöäó ÇáúÞõÑõæäö íóãúÔõæäó Ýöí ãóÓóÇßöäöåöãú Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò ÃóÝóáÇó íóÓúãóÚõæäó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 032.026 ] ( MŞ )

 

[ 032.026 ] ( AY )

Biz, o Mekke kâfirlerinden önce nice nesiller helâk ettik. Kendileri de yurdlarında gezip duruyorlar. Bu, onları hidâyete iletmedi mi? İşte bunlarda (önceki nesillere yaptığımız helâk işlerinde) elbette ibret alâmetleri vardır. Hâlâ dinlemiyecekler, nasihat kabul etmiyecekler mi?

[ 032.026 ] ( EO )

Daha irşad etmedi mi onları ki kendilerinden evvel nice karınlar helâk etmişiz, meskenlerinde geziyorlar, elbette bunda şübhesiz âyetler var, halâ kulak vermiyecekler mi?

[ 032.026 ] ( ES )

Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk etmiş olmamız, daha onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda nice ibretler vardır. Hâlâ kulak vermeyecekler mi?

[ 032.026 ] ( NQ )

Is it not a guidance for them, how many generations We have destroyed before them in whose dwellings they do walk about? Verily, therein indeed are signs. Would they not then listen?

[ 032.027 ] ( KK )

Ãóæóáóãú íóÑóæúÇ ÃóäøóÇ äóÓõæÞõ ÇáúãóÇÁó Åöáóì ÇáúÃóÑúÖö ÇáúÌõÑõÒö ÝóäõÎúÑöÌõ Èöåö ÒóÑúÚðÇ ÊóÃúßõáõ ãöäúåõ ÃóäúÚóÇãõåõãú æó ÃóäúÝõÓõåõãú ÃóÝóáÇó íõÈúÕöÑõæäó ﴿ ٢٧ ﴾

[ 032.027 ] ( MŞ )

 

[ 032.027 ] ( AY )

Görmediler mi ki, biz suyu çorak araziye sevk ediyoruz da onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyecekleri ekini bitiriyoruz. Hâlâ (bunların Allah’dan olduğunu) görmiyecekler mi?

[ 032.027 ] ( EO )

Ya hiç görmediler de mi? Biz kır yere suyu salıveriyoruz de onunla bir ekin çıkarıyoruz, ondan hayvanları da yıyor, kendileri de, hâlâ gözlerini açmıyacaklar mı?

[ 032.027 ] ( ES )

Ya hiç görmediler mi ki, biz kır yere suyu salıveriyoruz da onunla bir ekin çıkarıyoruz. Ondan hayvanları da yiyor, kendileri de. Hâlâ gözlerini açmayacaklar mı?

[ 032.027 ] ( NQ )

Have they not seen how We drive water (rain clouds) to the dry land without any vegetation, and therewith bring forth crops providing food for their cattle and themselves? Will they not then see?

[ 032.028 ] ( KK )

æóíóÞõæáõæäó ãóÊóì åóÐóÇ ÇáúÝóÊúÍõ Åöäú ßõäúÊõãú ÕóÇÏöÞöíäó ﴿ ٢٨ ﴾

[ 032.028 ] ( MŞ )

 

[ 032.028 ] ( AY )

Bir de: “ Bu (Mekke) fethi ne zaman, eğer doğru söyliyenlerseniz?” diyorlar.

[ 032.028 ] ( EO )

Bir de ne vakıt o fetih eğer doğru iseniz? Diyorlar. De ki küfredenlere o fetih günü iymanları faide vermez ve onlara göz açtırılmaz.

[ 032.028 ] ( ES )

Bir de "Ne zaman o fetih, eğer doğru söylüyorsanız?" diyorlar.

[ 032.028 ] ( NQ )

They say: "When will this Al-Fath (Decision) be (between us and you, i.e. the Day of Resurrection), if you are telling the truth?"

[ 032.029 ] ( KK )

Þõáú íóæúãó ÇáúÝóÊúÍö áÇó íóäúÝóÚõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÅöíãóÇäõåõãú æóáÇó åõãú íõäúÙóÑõæäó ﴿ ٢٩ ﴾

[ 032.029 ] ( MŞ )

 

[ 032.029 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), de ki: “ Fetih günü, o kâfirlere îmanları fayda vermiyecek, onlara gözde açtırılmıyacaktır.

[ 032.029 ] ( EO )

Bir de ne vakıt o fetih eğer doğru iseniz? Diyorlar. De ki küfredenlere o fetih günü iymanları faide vermez ve onlara göz açtırılmaz.

[ 032.029 ] ( ES )

De ki: "İnkâr edenlere o fetih günü iman etmeleri fayda vermez ve onlara göz açtırılmaz."

[ 032.029 ] ( NQ )

Say: "On the Day of Al-Fath (Decision), no profit will it be to those who disbelieve if they (then) believe! Nor will they be granted a respite."

[ 032.030 ] ( KK )

ÝóÃóÚúÑöÖú Úóäúåõãú æóÇäúÊóÙöÑú Åöäøóåõãú ãõäúÊóÙöÑõæäó ﴿ ٣٠ ﴾

[ 032.030 ] ( MŞ )

 

[ 032.030 ] ( AY )

Şimdi o kâfirlerden yüz çevir de (kendilerine inecek azabı) gözet; çünkü onlar (senin helâkini) bekleyip duruyorlar.

[ 032.030 ] ( EO )

Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar.

[ 032.030 ] ( ES )

Şimdi sen onlardan yüz çevir de gözet. Çünkü onlar da gözetmektedirler.

[ 032.030 ] ( NQ )

So turn aside from them (O Muhammad ) and await, verily they (too) are awaiting.