RUM SURESİ

[ 030.001 ] ( KK )

Çáã ﴿ ١ ﴾

[ 030.001 ] ( MŞ )

 

[ 030.001 ] ( AY )

Elif, Lâm, Mîm...

[ 030.001 ] ( EO )

Elif, Lam, Mim.

[ 030.001 ] ( ES )

Elif, Lâm, Mim.

[ 030.001 ] ( NQ )

Alif-Lam-Mim.
[These letters are one of the miracles of the Qur'an, and none but Allah (Alone) knows their meanings].

[ 030.002 ] ( KK )

ÛõáöÈóÊö ÇáÑøõæãõ ﴿ ٢ ﴾

[ 030.002 ] ( MŞ )

 

[ 030.002 ] ( AY )

Rum’lar (Doğu Roma’lılar, İran’lılara) mağlup oldu,

[ 030.002 ] ( EO )

Rum mağlûb oldu.

[ 030.002 ] ( ES )

Rumlar yenildi.

[ 030.002 ] ( NQ )

The Romans have been defeated.

[ 030.003 ] ( KK )

Ýöí ÃóÏúäóì ÇáúÃóÑúÖö æóåõãú ãöäú ÈóÚúÏö ÛóáóÈöåöãú ÓóíóÛúáöÈõæäó ﴿ ٣ ﴾

[ 030.003 ] ( MŞ )

 

[ 030.003 ] ( AY )

Arab ülkesine en yakın yerde... Hâlbuki onlar bu yenilgilerinden sonra muhakkak gâlib gelecekler.

[ 030.003 ] ( EO )

Arzın yakınında, maamafih onlar bu mağlûbiyyetlerinin arkasından bir kaç sene içinde muhakkak galebe edecekler.

[ 030.003 ] ( ES )

(Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.

[ 030.003 ] ( NQ )

In the nearer land (Syria, Iraq, Jordan, and Palestine), and they, after their defeat, will be victorious.

[ 030.004 ] ( KK )

Ýöí ÈöÖúÚö Óöäöíäó áöáøóåö ÇáúÃóãúÑõ ãöäú ÞóÈúáõ æóãöäú ÈóÚúÏõ æóíóæúãóÆöÐò íóÝúÑóÍõ ÇáúãõÄúãöäõæäó ﴿ ٤ ﴾

[ 030.004 ] ( MŞ )

 

[ 030.004 ] ( AY )

Birkaç (3-9) yıl içinde... Önünde ve sonunda emir Allah’ındır. O gün (Romalıların üstün geldiği gün) mü'minler ferahlanacak.

[ 030.004 ] ( EO )

Önünde de sonunda da emir Allahın, ve o gün mü'minler Allahın nusretiyle ferahlanacaklar.

[ 030.004 ] ( ES )

(Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'ındır ve o gün müminler, sevineceklerdir.

[ 030.004 ] ( NQ )

Within three to nine years. The decision of the matter, before and after (these events) is only with Allah, (before the defeat of Romans by the Persians, and after, i.e. the defeat of the Persians by the Romans). And on that Day, the believers (i.e. Muslims) will rejoice (at the victory given by Allah to the Romans against the Persians),

[ 030.005 ] ( KK )

ÈöäóÕúÑö Çááøóåö íóäúÕõÑõ ãóäú íóÔóÇÁõ æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáÑøóÍöíãõ ﴿ ٥ ﴾

[ 030.005 ] ( MŞ )

 

[ 030.005 ] ( AY )

Allah’ın (Bedir’de) zafer vermesiyle... O, dilediğine zafer verir; O, Azîz’dir= her şeye galibdir, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

[ 030.005 ] ( EO )

o kimi dilerse muzaffer kılar ve azîz odur, rahîm o.

[ 030.005 ] ( ES )

(Bu da) Allah'ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine yardım eder, galip kılar. O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.

[ 030.005 ] ( NQ )

With the help of Allah, He helps whom He wills, and He is the All-Mighty, the Most Merciful.

[ 030.006 ] ( KK )

æóÚúÏó Çááøóåö áÇó íõÎúáöÝõ Çááøóåõ æóÚúÏóåõ æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٦ ﴾

[ 030.006 ] ( MŞ )

 

[ 030.006 ] ( AY )

(Bu zaferi) Allah va’detti. Allah vaadinden caymaz, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

[ 030.006 ] ( EO )

Allahın va'di bu, Allah, va'dine hulf etmez ve lâkin nasın ekserisi bilmezler.

[ 030.006 ] ( ES )

Allah'ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.

[ 030.006 ] ( NQ )

(It is) a Promise of Allah (i.e. Allah will give victory to the Romans against the Persians), and Allah fails not in His Promise, but most of men know not.

[ 030.007 ] ( KK )

íóÚúáóãõæäó ÙóÇåöÑðÇ ãöäó ÇáúÍóíóÇÉö ÇáÏøõäúíóÇ æóåõãú Úóäö ÇáúÂÎöÑóÉö åõãú ÛóÇÝöáõæäó ﴿ ٧ ﴾

[ 030.007 ] ( MŞ )

 

[ 030.007 ] ( AY )

(O Mekke halkı) dünya hayatından bir dış görünüşü bilirler, (geçimleri için çalışırlar). Âhiretten ise hep habersizdirler.

[ 030.007 ] ( EO )

Bir zâhir bilirler Dünya hayattan, Âhıretten ise hep gafildirler.

[ 030.007 ] ( ES )

Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler.

[ 030.007 ] ( NQ )

They know only the outside appearance of the life of the world (i.e. the matters of their livelihood, like irrigating or sowing or reaping, etc.), and they are heedless of the Hereafter.

[ 030.008 ] ( KK )

Ãóæóáóãú íóÊóÝóßøóÑõæÇ Ýöí ÃóäúÝõÓöåöãú ãóÇ ÎóáóÞó Çááøóåõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖó æóãóÇ ÈóíúäóåõãóÇ ÅöáÇøó ÈöÇáúÍóÞøö æóÃóÌóáò ãõÓóãøðì æóÅöäøó ßóËöíÑðÇ ãöäó ÇáäøóÇÓö ÈöáöÞóÇÁö ÑóÈøöåöãú áóßóÇÝöÑõæäó ﴿ ٨ ﴾

[ 030.008 ] ( MŞ )

 

[ 030.008 ] ( AY )

Onlar, kendi aralarında düşünmediler mi ki, Allah göklerle yeri ve aralarındakileri, ancak hakkı yerleştirmek için ve muayyen bir vakit için yarattı, (bu vakit son bulunca, o varlıklar da yok olacaktır). Bununla beraber, gerçekten insanların çoğu Rablerine kavuşmayı inkâr ederler.

[ 030.008 ] ( EO )

Nefislerînde bir düşünmediler de mi? Allah o Gökleri ve Yeri ve ikisinin arasındakileri başka değil, ancak hak sebeb ve müsemmâ bir ecel ile halk buyurmuştur, bununla beraber doğrusu insanlardan bir çoğu rablarının likasına kâfirdirler.

[ 030.008 ] ( ES )

Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.

[ 030.008 ] ( NQ )

Do they not think deeply (in their ownselves) about themselves (how Allah created them from nothing, and similarly He will resurrect them)? Allah has created not the heavens and the earth, and all that is between them, except with truth and for an appointed term. And indeed many of mankind deny the Meeting with their Lord. [See Tafsir At-Tabari, Part 21, Page 24].

[ 030.009 ] ( KK )

Ãóæóáóãú íóÓöíÑõæÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóíóäúÙõÑõæÇ ßóíúÝó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú ßóÇäõæÇ ÃóÔóÏøó ãöäúåõãú ÞõæøóÉð æóÃóËóÇÑõæÇ ÇáúÃóÑúÖó æóÚóãóÑõæåóÇ ÃóßúËóÑó ãöãøóÇ ÚóãóÑõæåóÇ æóÌóÇÁóÊúåõãú ÑõÓõáõåõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÝóãóÇ ßóÇäó Çááøóåõ áöíóÙúáöãóåõãú æóáóßöäú ßóÇäõæÇ ÃóäúÝõÓóåõãú íóÙúáöãõæäó ﴿ ٩ ﴾

[ 030.009 ] ( MŞ )

 

[ 030.009 ] ( AY )

Onlar (Mekke kâfirleri), yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetinin ne olduğuna bakmadılar mı? Onlar (daha evvel gelen Âd ve Semûd gibi kavimler), kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı ekib aktarmışlar ve onu kendilerinin imarından daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri de onlara mûcizelerle ve açık âyetlerle gelmişlerdi. Öyle ise, Allah onlara zulmetmiyordu, fakat kendileri nefislerine (inkâr yapmakla) zulüm yapıyorlardı.

[ 030.009 ] ( EO )

Ya Yer yüzünde gezib bir bakmadılar da mı? Nasıl olmuş akıbeti kendilerinden evvelkilerin? Kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler, Arzı aktarmışlar ve onu kendilerinin ı'marından ziyade ı'mar etmişlerdi, Peygamberleri de onlara beyyinat ile gelmişlerdi, demek Allah onlara zulmetmiyordu velâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı.

[ 030.009 ] ( ES )

Onlar, yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş baksınlar? Onlar, kendilerinden daha güçlüydüler. Toprağı sürmüşler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlardı.

[ 030.009 ] ( NQ )

Do they not travel in the land, and see what was the end of those before them? They were superior to them in strength, and they tilled the earth and populated it in greater numbers than these (pagans) have done, and there came to them their Messengers with clear proofs. Surely, Allah wronged them not, but they used to wrong themselves.

[ 030.010 ] ( KK )

Ëõãøó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉó ÇáøóÐöíäó ÃóÓóÇÁõæÇ ÇáÓøõæÁóì Ãóäú ßóÐøóÈõæÇ ÈöÂíóÇÊö Çááøóåö æóßóÇäõæÇ ÈöåóÇ íóÓúÊóåúÒöÆõæä ﴿ ١٠ ﴾

[ 030.010 ] ( MŞ )

 

[ 030.010 ] ( AY )

Sonra fenalık yapanların akıbeti cehennem oldu. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini yalanlamışlardı ve onları eğlenceye alıyorlardı.

[ 030.010 ] ( EO )

Sonra o fenalık yapanların akıbeti en fenası oldu, çünkü Allahın âyetlerini tekzib ettiler ve onlarla eğleniyorlardı.

[ 030.010 ] ( ES )

Sonra o kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini yalan saydılar ve onlarla alay ediyorlardı.

[ 030.010 ] ( NQ )

Then evil was the end of those who did evil, because they belied the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, Messengers, etc.) of Allah and made mock of them.

[ 030.011 ] ( KK )

Çóááøóåõ íóÈúÏóÃõ ÇáúÎóáúÞó Ëõãøó íõÚöíÏõåõ Ëõãøó Åöáóíúåö ÊõÑúÌóÚõæäó ﴿ ١١ ﴾

[ 030.011 ] ( MŞ )

 

[ 030.011 ] ( AY )

Allah, ilkin (nufteden) mahlûkatı yaratır, (ölümden) sonra onları (kıyâmette) diriltir. Sonra da (amellerinizin karşılığını görmek üzere) ancak ve yalnız O’na döndürülüb götürüleceksiniz.

[ 030.011 ] ( EO )

O saat çattığı gün mücrimler her ümidi keserler.

[ 030.011 ] ( ES )

Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir, onu yeniden yapar. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

[ 030.011 ] ( NQ )

Allah (Alone) originates the creation, then He will repeat it, then to Him you will be returned.

[ 030.012 ] ( KK )

æóíóæúãó ÊóÞõæãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ íõÈúáöÓõ ÇáúãõÌúÑöãõæäó ﴿ ١٢ ﴾

[ 030.012 ] ( MŞ )

 

[ 030.012 ] ( AY )

Kıyâmet koptuğu gün, günahkârlar (hayretler içinde) ümidlerini kesip susarlar.

[ 030.012 ] ( EO )

O saat çattığı gün mücrimler her ümidi keserler.

[ 030.012 ] ( ES )

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.

[ 030.012 ] ( NQ )

And on the Day when the Hour will be established, the Mujrimun (disbelievers, sinners, criminals, polytheists, etc.) will be plunged into destruction with deep regrets, sorrows, and despair.

[ 030.013 ] ( KK )

æóáóãú íóßõäú áóåõãú ãöäú ÔõÑóßóÇÆöåöãú ÔõÝóÚóÇÁõ æóßóÇäõæÇ ÈöÔõÑóßóÇÆöåöãú ßóÇÝöÑöíäó ﴿ ١٣ ﴾

[ 030.013 ] ( MŞ )

 

[ 030.013 ] ( AY )

Allah’dan başka ibâdet ettikleri ortaklarından da kendilerine şefaatçılar bulunmaz. Onlar, Allah’a ortak koştuklarını da inkâr edeceklerdir.

[ 030.013 ] ( EO )

Kendilerine şeriklerinden şefaat edenler de bulunmaz, şeriklerine hep kâfir olmuşlardır.

[ 030.013 ] ( ES )

Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler.

[ 030.013 ] ( NQ )

No intercessor will they have from those whom they made equal with Allah (partners i.e. their so-called associate gods), and they will (themselves) reject and deny their partners.

[ 030.014 ] ( KK )

æóíóæúãó ÊóÞõæãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ íóæúãóÆöÐò íóÊóÝóÑøóÞõæäó ﴿ ١٤ ﴾

[ 030.014 ] ( MŞ )

 

[ 030.014 ] ( AY )

Kıyâmet kopacağı gün, o gün mü'minlerle kâfirler birbirinden ayrılırlar (mü'minler cennete, kâfirler cehenneme)...

[ 030.014 ] ( EO )

Hem o saat çattığı gün o gün ayırd olurlar.

[ 030.014 ] ( ES )

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün varya, o gün (inananlarla inanmayanlar) ayrılırlar.

[ 030.014 ] ( NQ )

And on the Day when the Hour will be established, that Day shall (all men) be separated (i.e the believers will be separated from the disbelievers).

[ 030.015 ] ( KK )

ÝóÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö Ýóåõãú Ýöí ÑóæúÖóÉò íõÍúÈóÑõæäó ﴿ ١٥ ﴾

[ 030.015 ] ( MŞ )

 

[ 030.015 ] ( AY )

İman edip sâlih ameller işliyenlere gelince, işte onlar bir bahçede (cennetde) nimetlenir ve neşelenirler.

[ 030.015 ] ( EO )

İmdi iyman edib salih ameller yapmış olanlar, o vakıt onlar bir ravzada neş'elenirler.

[ 030.015 ] ( ES )

Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.

[ 030.015 ] ( NQ )

Then as for those who believed (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and did righteous good deeds, such shall be honoured and made to enjoy luxurious life (forever) in a Garden of delight (Paradise).

[ 030.016 ] ( KK )

æóÃóãøóÇ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóßóÐøóÈõæÇ ÈöÂíóÇÊöäóÇ æóáöÞóÇÁö ÇáúÂÎöÑóÉö ÝóÃõæáóÆößó Ýöí ÇáúÚóÐóÇÈö ãõÍúÖóÑõæäó ﴿ ١٦ ﴾

[ 030.016 ] ( MŞ )

 

[ 030.016 ] ( AY )

Kâfir olup da âyetlerimizi ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler ise, işte bunlar azap içinde (Cehennem’de) hazır bulundurulurlar.

[ 030.016 ] ( EO )

Âyetlerimize ve Âhıret likasına yalan deyib de küfredenlere gelince işte bunlar o vakıt azâb içinde ihzar olunurlar.

[ 030.016 ] ( ES )

Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.

[ 030.016 ] ( NQ )

And as for those who disbelieved and belied Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, Allah's Messengers, Resurrection, etc.), and the Meeting of the Hereafter, such shall be brought forth to the torment (in the Hell-fire).

[ 030.017 ] ( KK )

ÝóÓõÈúÍóÇäó Çááøóåö Íöíäó ÊõãúÓõæäó æóÍöíäó ÊõÕúÈöÍõæäó ﴿ ١٧ ﴾

[ 030.017 ] ( MŞ )

 

[ 030.017 ] ( AY )

O hâlde, akşama girdiğiniz vakit (akşam ve yatsı namazını), sabaha erdiğiniz vakit (sabah namazını kılın) Allah’ı tesbih edin.

[ 030.017 ] ( EO )

O halde tesbih Allaha, o zaman ki akşam edersiniz ve o zaman ki sabah edersiniz.

[ 030.017 ] ( ES )

O halde akşama girdiğiniz zaman da, sabaha girdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır. (daima O, tesbih edilir).

[ 030.017 ] ( NQ )

So glorify Allah [above all that (evil) they associate with Him (O believers)], when you come up to the evening [i.e. offer the (Maghrib) sunset and ('Isha') night prayers], and when you enter the morning [i.e offer the (Fajr) morning prayer].

[ 030.018 ] ( KK )

æóáóåõ ÇáúÍóãúÏõ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóÚóÔöíøðÇ æóÍöíäó ÊõÙúåöÑõæäó ﴿ ١٨ ﴾

[ 030.018 ] ( MŞ )

 

[ 030.018 ] ( AY )

Göklerde ve yerde hamd O’nundur. İkindi vaktinde de, öğleye girdiğiniz vakitte de (öğle ile ikindi namazını kılın ve Allah’ı tesbih edin).

[ 030.018 ] ( EO )

Hem hamd ona Göklerde ve Yerde ve ikindileyin ve o zaman ki öğle edersiniz.

[ 030.018 ] ( ES )

Göklerde ve yerde, ikindileyin de, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O'na mahsustur.

[ 030.018 ] ( NQ )

And His is all the praises and thanks in the heavens and the earth, and (glorify Him) in the afternoon (i.e. offer 'Asr prayer) and when you come up to the time, when the day begins to decline (i.e offer Zuhr prayer). (Ibn 'Abbas said: "These are the five compulsory congregational prayers mentioned in the Qur'an)."

[ 030.019 ] ( KK )

íõÎúÑöÌõ ÇáúÍóíøó ãöäó ÇáúãóíøöÊö æóíõÎúÑöÌõ ÇáúãóíøöÊó ãöäó ÇáúÍóíøö æóíõÍúíö ÇáúÃóÑúÖó ÈóÚúÏó ãóæúÊöåóÇ æóßóÐóáößó ÊõÎúÑóÌõæäó ﴿ ١٩ ﴾

[ 030.019 ] ( MŞ )

 

[ 030.019 ] ( AY )

O, ölüden diri (nutfeden insan ve yumurtadan hayvan) çıkarır ve diriden de ölü (insandan nutfe, kuştan yumurta, yahut hayattan sonra ölüm) çıkarır. Toprağa, ölümünden (kuruduktan) sonra hayat verir; (onda nebatlar bitirir). Siz de kabirlerinizden böyle (öldükten sonra diriltilip) çıkarılacaksınız.

[ 030.019 ] ( EO )

O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir, sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.

[ 030.019 ] ( ES )

O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.

[ 030.019 ] ( NQ )

He brings out the living from the dead, and brings out the dead from the living. And He revives the earth after its death. And thus shall you be brought out (resurrected).

[ 030.020 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö Ãóäú ÎóáóÞóßõãú ãöäú ÊõÑóÇÈò Ëõãøó ÅöÐóÇ ÃóäúÊõãú ÈóÔóÑñ ÊóäúÊóÔöÑõæäó ﴿ ٢٠ ﴾

[ 030.020 ] ( MŞ )

 

[ 030.020 ] ( AY )

Allah’ın kudretine delâlet eden alâmetlerindendir ki, sizin aslınız olan Âdem’i bir topraktan yarattı. Sonra da siz bir insan olunca, çoğalıp yayılıyorsunuz.

[ 030.020 ] ( EO )

Ve onun âyetlerindendir ki sizi bir topraktan yarattı, sonra da siz şimdi bir beşersiniz intişar edip duruyorsunuz.

[ 030.020 ] ( ES )

O'nun âyetlerinden (kudretinin delillerinden)dir ki, sizi bir topraktan yarattı. Sonra da siz şimdi yeryüzünde dağılıp yayılan insanlar oluverdiniz.

[ 030.020 ] ( NQ )

And among His Signs is this, that He created you (Adam) from dust, and then [Hawwa' (Eve) from Adam's rib, and then his offspring from the semen, and], - behold you are human beings scattered!

[ 030.021 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö Ãóäú ÎóáóÞó áóßõãú ãöäú ÃóäúÝõÓößõãú ÃóÒúæóÇÌðÇ áöÊóÓúßõäõæÇ ÅöáóíúåóÇ æóÌóÚóáó Èóíúäóßõãú ãóæóÏøóÉð æóÑóÍúãóÉð Åöäøó Ýöí Ðóáößó áóÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÊóÝóßøóÑõæäó ﴿ ٢١ ﴾

[ 030.021 ] ( MŞ )

 

[ 030.021 ] ( AY )

Yine O’nun alâmetlerindendir ki, kendilerine meyil ve ülfet edesiniz diye, sizin için, kendi cinsinizden zevceler yarattı ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet icatetti. Şüphesiz ki bunda, düşünecek bir kavim için (ibret alacak) alâmetler var...

[ 030.021 ] ( EO )

Yine onun âyetlerindendir ki: sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var.

[ 030.021 ] ( ES )

Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

[ 030.021 ] ( NQ )

And among His Signs is this, that He created for you wives from among yourselves, that you may find repose in them, and He has put between you affection and mercy. Verily, in that are indeed signs for a people who reflect.

[ 030.022 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö ÎóáúÞõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóÇÎúÊöáÇóÝõ ÃóáúÓöäóÊößõãú æóÃóáúæóÇäößõãú Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò áöáúÚóÇáöãöíäó ﴿ ٢٢ ﴾

[ 030.022 ] ( MŞ )

 

[ 030.022 ] ( AY )

Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin birbirinden ayrı olması da O’nun (azamet ve kudretine delâlet eden) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda, bilenler için ibretler var...

[ 030.022 ] ( EO )

Yine onun âyetlerindendir: Göklerin ve Yerin yaradılışı ile dillerinizin ve benizlerinizin muhtelif oluşu, şübhesiz ki bunda âlimler için âyetler var.

[ 030.022 ] ( ES )

Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır.

[ 030.022 ] ( NQ )

And among His Signs is the creation of the heavens and the earth, and the difference of your languages and colours. Verily, in that are indeed signs for men of sound knowledge.

[ 030.023 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö ãóäóÇãõßõãú ÈöÇááøóíúáö æóÇáäøóåóÇÑö æóÇÈúÊöÛóÇÄõßõãú ãöäú ÝóÖúáöåö Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÓúãóÚõæäó ﴿ ٢٣ ﴾

[ 030.023 ] ( MŞ )

 

[ 030.023 ] ( AY )

Gece ile gündüz uyumanız (istirahat etmeniz) ve fazlından rızık aramanız da O’nun (kudret) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, (ibret kulağı ile) dinliyen bir kavim için ibretler var...

[ 030.023 ] ( EO )

Yine âyetlerindendir: gecede gündüzde uyumanız ve fazlından nasîb aramanız, şübhesiz ki bunda eşitecek bir kavm için âyetler var.

[ 030.023 ] ( ES )

Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan nasib aramanız da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.

[ 030.023 ] ( NQ )

And among His Signs is the sleep that you take by night and by day, and your seeking of His Bounty. Verily, in that are indeed signs for a people who listen.

[ 030.024 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö íõÑöíßõãõ ÇáúÈóÑúÞó ÎóæúÝðÇ æóØóãóÚðÇ æóíõäóÒøöáõ ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ãóÇÁð ÝóíõÍúíö Èöåö ÇáúÃóÑúÖó ÈóÚúÏó ãóæúÊöåóÇ Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÚúÞöáõæäó ﴿ ٢٤ ﴾

[ 030.024 ] ( MŞ )

 

[ 030.024 ] ( AY )

Yine O’nun (kudretinin) alâmetlerindendir ki, size (ıslanır veya şimşeğe çarpılırsınız endişesiyle) hem korku, (ekinleriniz sulanır diye) hem arzu vermek için şimşeği gösteriyor. Gökten bir yağmur indiriyor da onunla arza, ölümünden (kuruduktan) sonra can veriyor (yeşertiyor). Şüphesiz bunda, aklını gereği üzre kullanacak bir kavim için ibretler var...

[ 030.024 ] ( EO )

Yine onun âyetlerindendir: size hem korku ve hem tama' için şimşek gösteriyor ve Semâdan bir su indiriyor da onunla Arza ölümünden sonra hayat veriyor, şübhesiz ki bunda akledecek bir kavm için âyetler var.

[ 030.024 ] ( ES )

Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır.

[ 030.024 ] ( NQ )

And among His Signs is that He shows you the lightning, by way of fear and hope, and He sends down water (rain) from the sky, and therewith revives the earth after its death. Verily, in that are indeed signs for a people who understand.

[ 030.025 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö Ãóäú ÊóÞõæãó ÇáÓøóãóÇÁõ æóÇáúÃóÑúÖõ ÈöÃóãúÑöåö Ëõãøó ÅöÐóÇ ÏóÚóÇßõãú ÏóÚúæóÉð ãöäó ÇáúÃóÑúÖö ÅöÐóÇ ÃóäúÊõãú ÊóÎúÑõÌõæäó ﴿ ٢٥ ﴾

[ 030.025 ] ( MŞ )

 

[ 030.025 ] ( AY )

Yine göğün ve yerin, O’nun emriyle durması (kudretinin) alâmetlerindendir. Sonra (kıyâmette) sizi (İsrafil lisanı ile) bir defa çağırdığı zaman hemen kabirlerden çıkacaksınız.

[ 030.025 ] ( EO )

Yine onun âyetlerindendir: Göğün ve Yerin onun emriyle durması, sonra sizi bir çağırış çağırdığı vakıt Arzdan derhal siz çıkarsınız.

[ 030.025 ] ( ES )

Yine göğün ve yerin, emriyle durması da O'nun âyetlerindendir. Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki (yerden diriltilip çıkarılıyorsunuz).

[ 030.025 ] ( NQ )

And among His Signs is that the heaven and the earth stand by His Command, then afterwards when He will call you by single call, behold, you will come out from the earth (i.e from your graves for reckoning and recompense).

[ 030.026 ] ( KK )

æóáóåõ ãóäú Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö ßõáøñ áóåõ ÞóÇäöÊõæäó ﴿ ٢٦ ﴾

[ 030.026 ] ( MŞ )

 

[ 030.026 ] ( AY )

Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur; hepsi O’na boyun eğmektedirler.

[ 030.026 ] ( EO )

Hem Göklerde ve Yerde kim varsa onun, hepsi ona divan durmaktadır.

[ 030.026 ] ( ES )

Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'nundur. Hepsi de O'na itaat etmektedirler.

[ 030.026 ] ( NQ )

To Him belongs whatever is in the heavens and the earth. All are obedient to Him.

[ 030.027 ] ( KK )

æóåõæó ÇáøóÐöí íóÈúÏóÃõ ÇáúÎóáúÞó Ëõãøó íõÚöíÏõåõ æóåõæó Ãóåúæóäõ Úóáóíúåö æóáóåõ ÇáúãóËóáõ ÇáúÃóÚúáóì Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö æóåõæó ÇáúÚóÒöíÒõ ÇáúÍóßöíãõ ﴿ ٢٧ ﴾

[ 030.027 ] ( MŞ )

 

[ 030.027 ] ( AY )

Mahlûkatı ilkin yaratıb sonra (kıyâmette) onu diriltecek olan O’dur, ki bu (öldükten sonra diriltme, ilk yaratılıştan) O’na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O’nundur ve O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.

[ 030.027 ] ( EO )

Hem odur o halkı ilkin yaratan, sonra onu çevirip yeniden yapacak olan ki bu ona daha kolaydır, Göklerde ve Yerde destân en yüksek şan onun ve azîz o hakîm o.

[ 030.027 ] ( ES )

Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

[ 030.027 ] ( NQ )

And He it is Who originates the creation, then will repeat it (after it has been perished), and this is easier for Him. His is the highest description (i.e. none has the right to be worshipped but He, and there is nothing comparable unto Him) in the heavens and in the earth. And He is the All-Mighty, the All-Wise.

[ 030.028 ] ( KK )

ÖóÑóÈó áóßõãú ãóËóáÇð ãöäú ÃóäúÝõÓößõãú åóáú áóßõãú ãöäú ãóÇ ãóáóßóÊú ÃóíúãóÇäõßõãú ãöäú ÔõÑóßóÇÁó Ýöí ãóÇ ÑóÒóÞúäóÇßõãú ÝóÃóäúÊõãú Ýöíåö ÓóæóÇÁñ ÊóÎóÇÝõæäóåõãú ßóÎöíÝóÊößõãú ÃóäúÝõÓóßõãú ßóÐóáößó äõÝóÕøöáõ ÇáúÂíóÇÊö áöÞóæúãò íóÚúÞöáõæäó ﴿ ٢٨ ﴾

[ 030.028 ] ( MŞ )

 

[ 030.028 ] ( AY )

(Allah’ın, mülkünde ortağı olmadığını iyice anlamanız için), O size kendinizden (şöyle) bir temsil yaptı: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sahip olduğunuz köleler, size ortaklar değildir; (böyle kölelerinizi mallarınıza ortak yaparak onları sizinle bir tutmazken Allah’ın bazı kullarını ve yaratıklarını O’na nasıl ortak yaparsınız?) Siz (ve onlar), mallarda hiç musavi olur da aranızda birbirinizden, (tek başına mala sahip olma endişesiyle) korktuğunuz gibi, onlardan (kölelerinizden) korkar mısınız? (O hâlde kölelerinizden bu şekilde korkmaz ve mallarınıza da onları ortak etmeye razı olmazsanız, kullarım olan bazı kimselere, ortaklarım diye ibâdet etmekle onların ilâhlarınız olmasına nasıl razı olursunuz?) İşte (kudret ve vahdaniyyetimize delâlet eden) alâmet ve delillerimizi, aklını kullanıb ibret alacak bir kavim için böyle açıklarız.

[ 030.028 ] ( EO )

Size kendinizden bir temsil yaptı: hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz altındaki milklerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz müsavi olur kendilerinizi saydığınız gibi onları sayar mısınız? İşte akledecek bir kavm için âyetleri böyle ayırd ediyoruz.

[ 030.028 ] ( ES )

Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.

[ 030.028 ] ( NQ )

He sets forth for you a parable from your ownselves, - Do you have partners among those whom your right hands possess (i.e your slaves) to share as equals in the wealth We have bestowed on you? Whom you fear as you fear each other? Thus do We explain the signs in detail to a people who have sense .

[ 030.029 ] ( KK )

Èóáö ÇÊøóÈóÚó ÇáøóÐöíäó ÙóáóãõæÇ ÃóåúæóÇÁóåõãú ÈöÛóíúÑö Úöáúãò Ýóãóäú íóåúÏöí ãóäú ÃóÖóáøó Çááøóåõ æóãóÇ áóåõãú ãöäú äóÇÕöÑöíäó ﴿ ٢٩ ﴾

[ 030.029 ] ( MŞ )

 

[ 030.029 ] ( AY )

Şüphesiz (şirke varmakla nefislerine) zulmedenler, cahil oldukları hâlde hevalarına uydular. Artık Allah’ın saptırdığı kimseyi, kim hidâyete (Allah’ın dinine) erdirebilir? O kâfirler için (Allah’ın azabını engelliyecek) yardımcılardan da (hiç kimse) bulunmaz.

[ 030.029 ] ( EO )

Fakat zulmedenler hiç bir ılimsiz hevalarına uydular, artık Allahın şaşırdığını kim yola getirebilir? onlara yardımcılardan eser de yoktur.

[ 030.029 ] ( ES )

Fakat zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık Allah'ın şaşırdığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.

[ 030.029 ] ( NQ )

Nay, but those who do wrong follow their own lusts without knowledge, Then who will guide him whom Allah has sent astray? And for such there will be no helpers.

[ 030.030 ] ( KK )

ÝóÃóÞöãú æóÌúåóßó áöáÏøöíäö ÍóäöíÝðÇ ÝöØúÑóÉó Çááøóåö ÇáøóÊöí ÝóØóÑó ÇáäøóÇÓó ÚóáóíúåóÇ áÇó ÊóÈúÏöíáó áöÎóáúÞö Çááøóåö Ðóáößó ÇáÏøöíäõ ÇáúÞóíøöãõ æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٣٠ ﴾

[ 030.030 ] ( MŞ )

 

[ 030.030 ] ( AY )

O hâlde (ey Resûlüm), gerçek müslüman (muvahhid) olarak kendini dîne doğrult, (başka şeye iltifat etme); Allah’ın dinine ki, insanları onun üzerine yaratmıştır (zira herkes, hak dîni kabul edebilecek yaratılıştadır). Allah’ın yarattığı bu dîni değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu, (hak dinin İslâm olduğunu) bilmezler.

[ 030.030 ] ( EO )

O halde yüzünü dine bir hanîf olarak tut: o Allah fıtratına ki insanları onun üzerine yaratmıştır, Allah yaradışına bedel bulunmaz, doğru sâbit din odur, velâkin nâsın ekserisi bilmezler.

[ 030.030 ] ( ES )

O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

[ 030.030 ] ( NQ )

So set you (O Muhammad ) your face towards the religion of pure Islamic Monotheism Hanifa (worship none but Allah Alone) Allah's Fitrah (i.e. Allah's Islamic Monotheism), with which He has created mankind. No change let there be inKhalq-illah (i.e. the Religion of Allah Islamic Monotheism), that is the straight religion, but most of men know not. [Tafsir At-Tabari, Vol 21, Page 41]

[ 030.031 ] ( KK )

ãõäöíÈöíäó Åöáóíúåö æóÇÊøóÞõæåõ æóÃóÞöíãõæÇ ÇáÕøóáóæÉó æóáÇó ÊóßõæäõæÇ ãöäó ÇáúãõÔúÑößöíäó ﴿ ٣١ ﴾

[ 030.031 ] ( MŞ )

 

[ 030.031 ] ( AY )

Hep Allah’a dönüp itâat edin, O’ndan korkun ve namaza devam edin; müşriklerden olmayın.

[ 030.031 ] ( EO )

Başkasından geçerek hep ona gönül verin ve ona korunun ve namaza devam edin de müşriklerden olmayın.

[ 030.031 ] ( ES )

Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının. Namaza devam edin ve müşrilerden olmayın.

[ 030.031 ] ( NQ )

(Always) Turning in repentance to Him (only), and be afraid and dutiful to Him; and perform As-Salat (Iqamat-as-Salat) and be not of Al-Mushrikun (the disbelievers in the Oneness of Allah, polytheists, idolaters, etc.).

[ 030.032 ] ( KK )

ãöäó ÇáøóÐöíäó ÝóÑøóÞõæÇ Ïöíäóåõãú æóßóÇäõæÇ ÔöíóÚðÇ ßõáøõ ÍöÒúÈò ÈöãóÇ áóÏóíúåöãú ÝóÑöÍõæäó ﴿ ٣٢ ﴾

[ 030.032 ] ( MŞ )

 

[ 030.032 ] ( AY )

O müşriklerden ki, (emredildikleri) dinlerini (terk edip ihtilâfa düştüler ve onu) parçalara ayırdılar; böylece öbek öbek olmuşlardır. Her din sahibi (grup), kendindeki dîne güvenmektedir.

[ 030.032 ] ( EO )

Onlardan ki dinlerini ayırıb öbek öbek olmuşlardır, her hizib kendilerindekine güvenmektedir.

[ 030.032 ] ( ES )

O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.

[ 030.032 ] ( NQ )

Of those who split up their religion (i.e. who left the true Islamic Monotheism), and became sects, [i.e. they invented new things in the religion (Bid'ah), and followed their vain desires], each sect rejoicing in that which is with it.

[ 030.033 ] ( KK )

æóÅöÐóÇ ãóÓøó ÇáäøóÇÓó ÖõÑøñ ÏóÚóæúÇ ÑóÈøóåõãú ãõäöíÈöíäó Åöáóíúåö Ëõãøó ÅöÐóÇ ÃóÐóÇÞóåõãú ãöäúåõ ÑóÍúãóÉð ÅöÐóÇ ÝóÑöíÞñ ãöäúåõãú ÈöÑóÈøöåöãú íõÔúÑößõæäó ﴿ ٣٣ ﴾

[ 030.033 ] ( MŞ )

 

[ 030.033 ] ( AY )

İnsanlara bir zarar değdiği vakit, (her şeyden geçerek yalnız) Rablerine dönüp yalvarırlar, dua ederler. Sonra (Allah), katından onlara bir nimet taddırınca, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı Rablerine ortak koşuyorlar (putlara taparak, küfür yollarına saparak Allah’a eş ediniyorlar);

[ 030.033 ] ( EO )

Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu vakıt her şeyden geçerek rablarına yalvarır, duâ ederler, sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği vakıt da bakarsın onlardan bir kısmı tutar o rablarına şirk koşarlar.

[ 030.033 ] ( ES )

Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler; sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği zaman da bakarsın onlardan bir kısmı tutar, O Rablerine ortak koşarlar.

[ 030.033 ] ( NQ )

And when harm touches men, they cry sincerely only to their Lord (Allah), turning to Him in repentance, but when He gives them a taste of His Mercy, behold! a party of them associate partners in worship with their Lord.

[ 030.034 ] ( KK )

áöíóßúÝõÑõæÇ ÈöãóÇ ÂÊóíúäóÇåõãú ÝóÊóãóÊøóÚõæÇ ÝóÓóæúÝó ÊóÚúáóãõæäó ﴿ ٣٤ ﴾

[ 030.034 ] ( MŞ )

 

[ 030.034 ] ( AY )

Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etmek için (bunu yaparlar). Haydi zevk edip yaşayın, yakında (Âhirette size ne yapılacağını) bileceksiniz.

[ 030.034 ] ( EO )

Ki kendilerine verdiğimiz ni'mete küfran etsinler, haydi zevk edin bakalım yarın bileceksiniz.

[ 030.034 ] ( ES )

Bunu da kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etmek için yaparlar. Haydi geçinedurun bakalım, yakında bileceksiniz.

[ 030.034 ] ( NQ )

So as to be ungrateful for the graces which We have bestowed on them. Then enjoy (your short life); but you will come to know.

[ 030.035 ] ( KK )

Ãóãú ÃóäúÒóáúäóÇ Úóáóíúåöãú ÓõáúØóÇäðÇ Ýóåõæó íóÊóßóáøóãõ ÈöãóÇ ßóÇäõæÇ Èöåö íõÔúÑößõæäó ﴿ ٣٥ ﴾

[ 030.035 ] ( MŞ )

 

[ 030.035 ] ( AY )

Yoksa, biz o müşriklere bir hüccet (kitap) indirdik de, Allah’a ortak koşmalarını o mu söylüyor?

[ 030.035 ] ( EO )

Yoksa biz onlara bir ferman indirmişiz de ona şirk koşmalarını o mu söylüyor?

[ 030.035 ] ( ES )

Yoksa biz onlara bir delil indirmişiz de O'na ortak koşmalarını o mu söylüyor?

[ 030.035 ] ( NQ )

Or have We revealed to them a Scripture, which speaks of that which they have been associating with Him?

[ 030.036 ] ( KK )

æóÅöÐóÇ ÃóÐóÞúäóÇ ÇáäøóÇÓó ÑóÍúãóÉð ÝóÑöÍõæÇ ÈöåóÇ æóÅöäú ÊõÕöÈúåõãú ÓóíøöÆóÉñ ÈöãóÇ ÞóÏøóãóÊú ÃóíúÏöíåöãú ÅöÐóÇ åõãú íóÞúäóØõæäó ﴿ ٣٦ ﴾

[ 030.036 ] ( MŞ )

 

[ 030.036 ] ( AY )

Bir de insanlara bir nimet taddırdığımız zaman, şımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptığı günahlar yüzünden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah’ın rahmetinden) ümidlerini keserler.

[ 030.036 ] ( EO )

Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız vakıt ona güveniyorlar da ellerinin takdim ettiği bir sebeble başlarına bir fenalık gelirse her ümidi kesiveriyorlar.

[ 030.036 ] ( ES )

Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.

[ 030.036 ] ( NQ )

And when We cause mankind to taste of mercy, they rejoice therein, but when some evil afflicts them because of (evil deeds and sins) that their (own) hands have sent forth, lo! They are in despair!

[ 030.037 ] ( KK )

Ãóæóáóãú íóÑóæúÇ Ãóäøó Çááøóåó íóÈúÓõØõ ÇáÑøöÒúÞó áöãóäú íóÔóÇÁõ æóíóÞúÏöÑõ Åöäøó Ýöí Ðóáößó áÂíóÇÊò áöÞóæúãò íõÄúãöäõæäó ﴿ ٣٧ ﴾

[ 030.037 ] ( MŞ )

 

[ 030.037 ] ( AY )

Görmediler mi ki, Allah dilediğine rızkı genişletir, hem de sıkar? Şüphesiz bunda, îman edecek bir kavim için (ibret alınacak) alâmetler var...

[ 030.037 ] ( EO )

Görmediler de mi? Allah dilediğine rızkı serer hem de sıkar, şübhesiz bunda iyman edecek bir kavm için âyetler vardır.

[ 030.037 ] ( ES )

Onlar görmediler mi ki, Allah dilediği kimseye rızkı serer ve daraltır. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir kavim için ibretler vardır.

[ 030.037 ] ( NQ )

Do they not see that Allah enlarges the provision for whom He wills and straitens (it for whom He wills). Verily, in that are indeed signs for a people who believe.

[ 030.038 ] ( KK )

ÝóÂÊö ÐóÇ ÇáúÞõÑúÈóì ÍóÞøóåõ æóÇáúãöÓúßöíäó æóÇÈúäó ÇáÓøóÈöíáö Ðóáößó ÎóíúÑñ áöáøóÐöíäó íõÑöíÏõæäó æóÌúåó Çááøóåö æóÃõæáóÆößó åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó ﴿ ٣٨ ﴾

[ 030.038 ] ( MŞ )

 

[ 030.038 ] ( AY )

O hâlde (sılâ yapmak, iyilik etmek, nafaka vermek sûretiyle) akrabaya hakkını ver; yoksula ve yolcuya da... Bunlara hakkını vermek, Allah’ın rızasını istiyenler için daha hayırlıdır. Azaptan kurtulanlar da işte onlardır.

[ 030.038 ] ( EO )

O halde yakınlığı olana da hakkını ver, miskîne de yolcuya da, Allah yüzünü murad edenler için o daha hayırlıdır, felâh bulanlar da işte onlardır.

[ 030.038 ] ( ES )

O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.

[ 030.038 ] ( NQ )

So give to the kindred his due, and to Al-Miskin (the poor) and to the wayfarer. That is best for those who seek Allah's Countenance, and it is they who will be successful.

[ 030.039 ] ( KK )

æóãóÇ ÂÊóíúÊõãú ãöäú ÑöÈðÇ áöíóÑúÈõæóÇ Ýöí ÃóãúæóÇáö ÇáäøóÇÓö ÝóáÇó íóÑúÈõæÇ ÚöäúÏó Çááøóåö æóãóÇ ÂÊóíúÊõãú ãöäú ÒóßóÇÉò ÊõÑöíÏõæäó æóÌúåó Çááøóåö ÝóÃõæáóÆößó åõãõ ÇáúãõÖúÚöÝõæäó ﴿ ٣٩ ﴾

[ 030.039 ] ( MŞ )

 

[ 030.039 ] ( AY )

İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise; işte bunu yapanlar, (dünyada mallarının bereketini, Âhirette sevablarını) kat kat artıranlardır.

[ 030.039 ] ( EO )

Nâsın mallarında nemalansın diye verdiğiniz ribâ (fâız) Allah yanında nemalanmaz, Allah yüzünü murad ederek verdiğiniz zekât ise katlayanlar işte onlardır.

[ 030.039 ] ( ES )

İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.

[ 030.039 ] ( NQ )

And that which you give in gift (to others), in order that it may increase (your wealth by expecting to get a better one in return) from other people's property, has no increase with Allah, but that which you give in Zakat seeking Allah's Countenance then those, they shall have manifold increase.

[ 030.040 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÎóáóÞóßõãú Ëõãøó ÑóÒóÞóßõãú Ëõãøó íõãöíÊõßõãú Ëõãøó íõÍúíöíßõãú åóáú ãöäú ÔõÑóßóÇÆößõãú ãóäú íóÝúÚóáõ ãöäú Ðóáößõãú ãöäú ÔóíúÁò ÓõÈúÍóÇäóåõ æóÊóÚóÇáóì ÚóãøóÇ íõÔúÑößõæäó ﴿ ٤٠ ﴾

[ 030.040 ] ( MŞ )

 

[ 030.040 ] ( AY )

Allah O’dur ki, sizi yarattı; sonra size rızık verdi; sonra sizi öldürür; sonra sizi (kabirlerinizden) diriltir. (Ey Mekke müşrikleri, Allah’ın ortakları zannettiğiniz) sizin putlarınızdan, bunlardan bir şeyi yapacak var mı? Allah, onların işledikleri şirkten münezzehtir ve çok yücedir.

[ 030.040 ] ( EO )

Allah odur ki sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir, hiç sizin şeriklerinizden bunlardan birini yapacak var mı? Çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden.

[ 030.040 ] ( ES )

Allah, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı? Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.

[ 030.040 ] ( NQ )

Allah is He Who created you, then provided food for you, then will cause you to die, then (again) He will give you life (on the Day of Resurrection). Is there any of your (so-called) partners (of Allah) that do anything of that ? Glory be to Him! And Exalted be He above all that (evil) they associate (with Him).

[ 030.041 ] ( KK )

ÙóåóÑó ÇáúÝóÓóÇÏõ Ýöí ÇáúÈóÑøö æóÇáúÈóÍúÑö ÈöãóÇ ßóÓóÈóÊú ÃóíúÏöí ÇáäøóÇÓö áöíõÐöíÞóåõãú ÈóÚúÖó ÇáøóÐöí ÚóãöáõæÇ áóÚóáøóåõãú íóÑúÌöÚõæäó ﴿ ٤١ ﴾

[ 030.041 ] ( MŞ )

 

[ 030.041 ] ( AY )

İnsanların kendi ellerinin (irade ve ihtiyarlarıyla) yaptıkları işler (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesad meydana çıktı ki, Allah, işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını (dünyada) onlara taddırsın. Olur ki (küfürden ve işledikleri günahlardan tevbe ederek) dönerler.

[ 030.041 ] ( EO )

İnsanların ellerinin kesbi ile karada ve denizde fesad meydan aldı, yaptıklarının ba'zısını kendilerine tattırmak için ki rücu' etsinler.

[ 030.041 ] ( ES )

Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.

[ 030.041 ] ( NQ )

Evil (sins and disobedience of Allah, etc.) has appeared on land and sea because of what the hands of men have earned (by oppression and evil deeds, etc.), that Allah may make them taste a part of that which they have done, in order that they may return (by repenting to Allah, and begging His Pardon).

[ 030.042 ] ( KK )

Þõáú ÓöíÑõæÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóÇäúÙõÑõæÇ ßóíúÝó ßóÇäó ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáõ ßóÇäó ÃóßúËóÑõåõãú ãõÔúÑößöíäó ﴿ ٤٢ ﴾

[ 030.042 ] ( MŞ )

 

[ 030.042 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, Mekke’lilere) de ki: Yer yüzünde gezip dolaşın da, bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş, bir bakın (ve nasıl helâk edildiklerini bir düşünün). Onların çoğu müşrikler idi.

[ 030.042 ] ( EO )

De ki Arzda bir gezin de bakın: bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onların ekserisi müşrik idiler.

[ 030.042 ] ( ES )

De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.

[ 030.042 ] ( NQ )

Say (O Muhammad ): "Travel in the land and see what was the end of those before (you)! Most of them wereMushrikun (the disbelievers in the Oneness of Allah, polytheists, idolaters, etc.)."

[ 030.043 ] ( KK )

ÝóÃóÞöãú æóÌúåóßó áöáÏøöíäö ÇáúÞóíøöãö ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú íóÃúÊöíó íóæúãñ áÇó ãóÑóÏøó áóåõ ãöäó Çááøóåö íóæúãóÆöÐò íóÕøóÏøóÚõæäó ﴿ ٤٣ ﴾

[ 030.043 ] ( MŞ )

 

[ 030.043 ] ( AY )

Hiç kimsenin geri çeviremiyeceği Allah’ın o (azap) günü (kıyâmet) gelmezden önce, yüzünü (zatını ve amelini) dosdoğru dîne, İslâm, dinine doğrult ve sabit ol. O gün (kıyâmette insanlar) birbirlerinden ayrılırlar, (bir fırka cennete, bir fırka da cehenneme gider).

[ 030.043 ] ( EO )

De de yüzünü o doğru ve sâbit dine tut, Allahdan reddine hiç çare olmıyan bir gün gelmezden evvel ki o gün hep ayırd olurlar.

[ 030.043 ] ( ES )

Allah'tan geri çevrilmesine hiçbir çare olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru, sabit dine çevir. O gün (gelince) insanlar birbirlerinden ayrılırlar.

[ 030.043 ] ( NQ )

So set you (O Muhammad ) your face to (the obedience of Allah, your Lord) the straight and right religion (Islamic Monotheism), before there comes from Allah a Day which none can avert it. On that Day men shall be divided [(in two groups), a group in Paradise and a group in Hell].

[ 030.044 ] ( KK )

ãóäú ßóÝóÑó ÝóÚóáóíúåö ßõÝúÑõåõ æóãóäú Úóãöáó ÕóÇáöÍðÇ ÝóáöÃóäúÝõÓöåöãú íóãúåóÏõæäó ﴿ ٤٤ ﴾

[ 030.044 ] ( MŞ )

 

[ 030.044 ] ( AY )

Kim kâfir olursa, küfrü kendi aleyhinedir. Kim de sâlih amel işlerse, (sevablarını cennetde) kendileri için döşemiş olurlar.

[ 030.044 ] ( EO )

Her kim küfrederse küfrü kendi aleyhinedir, her kim de salâh ile çalışırsa sırf kendileri için döşemiş olurlar.

[ 030.044 ] ( ES )

Her kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kim de salih amel işlerse, onlar kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.

[ 030.044 ] ( NQ )

Whosoever disbelieves will suffer from his disbelief, and whosoever does righteous good deeds (by practising Islamic Monotheism), then such will prepare a good place (in Paradise) for themselves (and will be saved by Allah from His Torment).

[ 030.045 ] ( KK )

áöíóÌúÒöíó ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ãöäú ÝóÖúáöåö Åöäøóåõ áÇó íõÍöÈøõ ÇáúßóÇÝöÑöíäó ﴿ ٤٥ ﴾

[ 030.045 ] ( MŞ )

 

[ 030.045 ] ( AY )

Çünkü (Allah), îman edip de sâlih ameller işliyenlere fazlından mükâfat verir. Elbette o kâfirleri sevmez, yaptıklarına razı olmaz.

[ 030.045 ] ( EO )

Çünkü iyman edip de salih salih işler yapanlara fazlından mükâfat verecek, çünkü o kâfirleri sevmez.

[ 030.045 ] ( ES )

Çünkü O, iman edip salih amel işleyenlere lütfundan mükafat verecektir. Çünkü O, kâfirleri sevmez.

[ 030.045 ] ( NQ )

That He may reward those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism), and do righteous good deeds, out of His Bounty. Verily, He likes not the disbelievers.

[ 030.046 ] ( KK )

æóãöäú ÂíóÇÊöåö Ãóäú íõÑúÓöáó ÇáÑøöíóÇÍó ãõÈóÔøöÑóÇÊò æóáöíõÐöíÞóßõãú ãöäú ÑóÍúãóÊöåö æóáöÊóÌúÑöíó ÇáúÝõáúßõ ÈöÃóãúÑöåö æóáöÊóÈúÊóÛõæÇ ãöäú ÝóÖúáöåö æóáóÚóáøóßõãú ÊóÔúßõÑõæäó ﴿ ٤٦ ﴾

[ 030.046 ] ( MŞ )

 

[ 030.046 ] ( AY )

(Allah’ın kudret ve vahdaniyyetine delâlet eden) alâmetlerindendir; rüzgârları, (yağmuru) müjdeleyiciler olarak göndermesi. Hem size (yağmur sebebiyle) nimetinden taddırmak için, hem emriyle (ve rüzgârlar vasıtasıyla) gemiler akmak için, hem Allah’ın fazlından kazanç aramanız (deniz ticareti yapmanız) için; hem de olur ki şükredersiniz diye...

[ 030.046 ] ( EO )

Ve onun âyetlerindendir müjdeciler halinde rüzgârlar göndermesi ki hem rahmetinden size tatırmak için, hem emriyle gemiler akmak için, hem arayıb fazlından kazanmanız için, hem gerek ki şükredesiniz diye.

[ 030.046 ] ( ES )

Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık isteyip kazanmanız O'nun âyetlerindendir. Hem gerek ki şükredesiniz.

[ 030.046 ] ( NQ )

And among His Signs is this, that He sends the winds as glad tidings, giving you a taste of His Mercy (i.e. rain), and that the ships may sail at His Command, and that you may seek of His Bounty, in order that you may be thankful.

[ 030.047 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ ãöäú ÞóÈúáößó ÑõÓõáÇð Åöáóì Þóæúãöåöãú ÝóÌóÇÁõæåõãú ÈöÇáúÈóíøöäóÇÊö ÝóÇäúÊóÞóãúäóÇ ãöäó ÇáøóÐöíäó ÃóÌúÑóãõæÇ æóßóÇäó ÍóÞøðÇ ÚóáóíúäóÇ äóÕúÑõ ÇáúãõÄúãöäöíäó ﴿ ٤٧ ﴾

[ 030.047 ] ( MŞ )

 

[ 030.047 ] ( AY )

(Ey Resûlüm), gerçekten biz, senden evvel bir çok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara, (hak peygamber olduklarını isbat eden apaçık) delillerle vardılar. Fakat (onlar îman etmedikleri için) o günah işliyenlerden biz intikâm aldık. Mü'minlere, (kendilerini peygamberlerle beraber kurtarmak sûretiyle) yardım etmek üzerimize bir hak oldu.

[ 030.047 ] ( EO )

Celâlim hakkı için senden evvel birçok Resulleri kavmlerine gönderdik de onlara beyyinelerle vardılar, onun üzerine cürm işliyenlerden intikam aldık, mü'minlere ise nusrat uhdemizde bir hakk oldu.

[ 030.047 ] ( ES )

Andolsun ki biz, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu.

[ 030.047 ] ( NQ )

And indeed We did send Messengers before you (O Muhammad ) to their own peoples. They came to them with clear proofs, then, We took vengeance on those who committed crimes (disbelief, setting partners in worship with Allah, sins, etc.), and (as for) the believers it was incumbent upon Us to help (them).

[ 030.048 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí íõÑúÓöáõ ÇáÑøöíóÇÍó ÝóÊõËöíÑõ ÓóÍóÇÈðÇ ÝóíóÈúÓõØõåõ Ýöí ÇáÓøóãóÇÁö ßóíúÝó íóÔóÇÁõ æóíóÌúÚóáõåõ ßöÓóÝðÇ ÝóÊóÑóì ÇáúæóÏúÞó íóÎúÑõÌõ ãöäú ÎöáÇóáöåö ÝóÅöÐóÇ ÃóÕóÇÈó Èöåö ãóäú íóÔóÇÁõ ãöäú ÚöÈóÇÏöåö ÅöÐóÇ åõãú íóÓúÊóÈúÔöÑõæäó ﴿ ٤٨ ﴾

[ 030.048 ] ( MŞ )

 

[ 030.048 ] ( AY )

Allah O’dur ki, rüzgârları gönderir de (yağmurla yüklü) bir bulut kaldırır. Sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve onu parça parça yapar. Derken yağmuru görürsün, (bulutların) aralarından çıkar. Nihâyet onu, kullarından dilediği kimselere döküverdi mi, hemen (yağmur sebebiyle yüzleri güler) sevinirler.

[ 030.048 ] ( EO )

Allah odur ki rüzgârları gönderir de bir bulut savururlar, derken onu Semâda nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder, derken yağmuru görürsün aralarından çıkar, derken onu kullarından kimlere dileyorsa döküverdimi derhal yüzleri gülüverir.

[ 030.048 ] ( ES )

Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler.

[ 030.048 ] ( NQ )

Allah is He Who sends the winds, so they raise clouds, and spread them along the sky as He wills, and then break them into fragments, until you see rain drops come forth from their midst! Then when He has made them fall on whom of His slaves as He will, lo! they rejoice!

[ 030.049 ] ( KK )

æóÅöäú ßóÇäõæÇ ãöäú ÞóÈúáö Ãóäú íõäóÒøóáó Úóáóíúåöãú ãöäú ÞóÈúáöåö áóãõÈúáöÓöíäó ﴿ ٤٩ ﴾

[ 030.049 ] ( MŞ )

 

[ 030.049 ] ( AY )

Hâlbuki bu adamlar üzerlerine yağmur indirilmeden önce ümidlerini kesmişlerdi.

[ 030.049 ] ( EO )

Önce o kendilerine indirilmezden evvel ümidi kesmiş ye'se düşmüş iseler de.

[ 030.049 ] ( ES )

Halbuki onlar, daha önce üzerlerine yağmur indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.

[ 030.049 ] ( NQ )

And verily before that (rain), just before it was sent down upon them, they were in despair!

[ 030.050 ] ( KK )

ÝóÇäúÙõÑú Åöáóì ÂËóÇÑö ÑóÍúãóÉö Çááøóåö ßóíúÝó íõÍúíö ÇáúÃóÑúÖó ÈóÚúÏó ãóæúÊöåóÇ Åöäøó Ðóáößó áóãõÍúíöí ÇáúãóæúÊóì æóåõæó Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑñ ﴿ ٥٠ ﴾

[ 030.050 ] ( MŞ )

 

[ 030.050 ] ( AY )

Şimdi bak, Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünden (kuruduktan) sonra nasıl diriltiyor (yeşertiyor)? Şüphe yok ki yeryüzünü kuruduktan sonra dirilten, elbette ölüleri (kabirlerinden) diriltir. O, her şeye kadirdir.

[ 030.050 ] ( EO )

Şimdi bak Allahın rahmeti asârına, Arzı ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhe yok ki o her halde ölülerin diriltir, daha da her şey'e kadirdir o.

[ 030.050 ] ( ES )

Şimdi bak Allah'ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir.

[ 030.050 ] ( NQ )

Look then at the effects (results) of Allah's Mercy, how He revives the earth after its death. Verily! That (Allah) Who revived the earth after its death shall indeed raise the dead (on the Day of Resurrection), and He is Able to do all things.

[ 030.051 ] ( KK )

æóáóÆöäú ÃóÑúÓóáúäóÇ ÑöíÍðÇ ÝóÑóÃóæúåõ ãõÕúÝóÑøðÇ áóÙóáøõæÇ ãöäú ÈóÚúÏöåö íóßúÝõÑõæäó ﴿ ٥١ ﴾

[ 030.051 ] ( MŞ )

 

[ 030.051 ] ( AY )

Şüphesiz biz, (ekinleri üzerine kurutucu veya dondurucu) bir yel göndersek de, o ekini sararmış görseler, muhakkak ardından Allah’ı ve nimetlerini inkâra koyulurlar.

[ 030.051 ] ( EO )

Celâlim hakkı için bir rüzgâr göndersek de onu - o eseri - sararmış görseler mutlak onun arkasından küfrana başlarlar.

[ 030.051 ] ( ES )

Andolsun ki biz, bir rüzgâr göndersek de onu (rahmetin eseri olan ekini) sararmış görseler, mutlaka onun arkasından nankörlüğe başlarlar.

[ 030.051 ] ( NQ )

And if We send a wind [which would spoil the green growth (tilth) brought up by the previous rain], and they see (their tilth) turn yellow, behold, they then after their being glad, would become unthankful (to their Lord Allah as) disbelievers.

[ 030.052 ] ( KK )

ÝóÅöäøóßó áÇó ÊõÓúãöÚõ ÇáúãóæúÊóì æóáÇó ÊõÓúãöÚõ ÇáÕøõãøó ÇáÏøõÚóÇÁó ÅöÐóÇ æóáøóæúÇ ãõÏúÈöÑöíäó ﴿ ٥٢ ﴾

[ 030.052 ] ( MŞ )

 

[ 030.052 ] ( AY )

Bunun için sen (Ey Resûlüm, onlar) arkalarını dönmüş giderlerken, (hakka olan) o daveti, (kalpleri) ölülere duyuramazsın ve sağırlara da işittiremezsin.

[ 030.052 ] ( EO )

Çünkü sen ölülere işittiremezsin, o da'veti sağırlara da işittiremezsin, arkalarını dünmüş giderlerken.

[ 030.052 ] ( ES )

Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.

[ 030.052 ] ( NQ )

So verily, you (O Muhammad ) cannot make the dead to hear (i.e. the disbelievers, etc.), nor can you make the deaf to hear the call, when they show their backs, turning away.

[ 030.053 ] ( KK )

æóãóÇ ÃóäúÊó ÈöåóÇÏöí ÇáúÚõãúíö Úóäú ÖóáÇóáóÊöåöãú Åöäú ÊõÓúãöÚõ ÅöáÇøó ãóäú íõÄúãöäõ ÈöÂíóÇÊöäóÇ Ýóåõãú ãõÓúáöãõæäó ﴿ ٥٣ ﴾

[ 030.053 ] ( MŞ )

 

[ 030.053 ] ( AY )

Körleri, (kalpleri kör olanları) da, sen, sapıklıklarından ayırıb doğru yola iletici değilsin. Sen ancak âyetlerimize îman edeceklere (davetini) duyurursun da, onlar İslâma gelir, selâmeti bulurlar.

[ 030.053 ] ( EO )

Körlerin de şaşkınlıklarından yol göstericisi değilsin, ancak âyetlerimize iyman edeceklere işittirirsin de onlar islâma gelir, selâmeti bulurlar.

[ 030.053 ] ( ES )

Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.

[ 030.053 ] ( NQ )

And you (O Muhammad ) cannot guide the blind from their straying; you can make to hear only those who believe in Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), and have submitted to Allah in Islam (as Muslims).

[ 030.054 ] ( KK )

Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÎóáóÞóßõãú ãöäú ÖóÚúÝò Ëõãøó ÌóÚóáó ãöäú ÈóÚúÏö ÖóÚúÝò ÞõæøóÉð Ëõãøó ÌóÚóáó ãöäú ÈóÚúÏö ÞõæøóÉò ÖóÚúÝðÇ æóÔóíúÈóÉð íóÎúáõÞõ ãóÇ íóÔóÇÁõ æóåõæó ÇáúÚóáöíãõ ÇáúÞóÏöíÑõ ﴿ ٥٤ ﴾

[ 030.054 ] ( MŞ )

 

[ 030.054 ] ( AY )

Allah O’dur ki, sizi zayıf bir nutfeden yarattı; sonra bu za’fiyetin arkasından bir kuvvet (güçlü bir insan) yaptı; sonra bu kuvvetin arkasından (yine) bir za’fiyet ve ihtiyarlık meydana getirdi. O, dilediğini yaratır. O, Alîm’dir= kulların bütün hallerini bilir, Kadîr’dir= bütün değişikliklerini yapmağa gücü yeter.

[ 030.054 ] ( EO )

Allah, o kadir ki sizi bir za'ftan yaratmakta, sonra za'fın arkasından bir kuvvet yapmakta, sonra da kuvvetin arkasından bir za'f ve bir saç aklığı yapmakta, neyi dilerse halk ediyor, o öyle alîm, öyle kadîr.

[ 030.054 ] ( ES )

Allah O'dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.

[ 030.054 ] ( NQ )

Allah is He Who created you in (a state of) weakness, then gave you strength after weakness, then after strength gave (you) weakness and grey hair. He creates what He wills. And it is He Who is the All-Knowing, the All-Powerful (i.e. Able to do all things).

[ 030.055 ] ( KK )

æóíóæúãó ÊóÞõæãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ íõÞúÓöãõ ÇáúãõÌúÑöãõæäó ãóÇ áóÈöËõæÇ ÛóíúÑó ÓóÇÚóÉò ßóÐóáößó ßóÇäõæÇ íõÄúÝóßõæäó ﴿ ٥٥ ﴾

[ 030.055 ] ( MŞ )

 

[ 030.055 ] ( AY )

Kıyâmet kopacağı gün, mücrimler (Allah’a eş koşanlar) bir saatten fazla (kabirde veya dünyada) durmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada iken de, doğruluktan yalan söylemeye), işte böyle çevriliyorlardı.

[ 030.055 ] ( EO )

O gün ki saat gelir Kıyamet kopar, mücrimler, bir saatten fazla durmadıklarına yemîn ederler evvel de böyle çeviriliyorlardı.

[ 030.055 ] ( ES )

Kıyamet kopacağı gün günahkarlar dünyada bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar önceden de böyle haktan çevriliyorlardı.

[ 030.055 ] ( NQ )

And on the Day that the Hour will be established, the Mujrimun (criminals, disbelievers, polytheists, sinners, etc.) will swear that they stayed not but an hour, thus were they ever deluded [away from the truth (i.e they used to tell lies and take false oaths, and turn away from the truth) in this life of the world)].

[ 030.056 ] ( KK )

æóÞóÇáó ÇáøóÐöíäó ÃõæÊõæÇ ÇáúÚöáúãó æóÇáúÇöíãóÇäó áóÞóÏú áóÈöËúÊõãú Ýöí ßöÊóÇÈö Çááøóåö Åöáóì íóæúãö ÇáúÈóÚúËö ÝóåóÐóÇ íóæúãõ ÇáúÈóÚúËö æóáóßöäøóßõãú ßõäúÊõãú áÇó ÊóÚúáóãõæäó ﴿ ٥٦ ﴾

[ 030.056 ] ( MŞ )

 

[ 030.056 ] ( AY )

Kendilerine ilim ve îman verilenler (peygamberler, melekler ve mü'minler, o kıyâmet gününde kâfirlere şöyle) diyeceklerdir: “ Şüphesiz Allah,’ın kitabınca (ilim ve kazası üzere, yahut Kur’ân’daki beyanına göre) ba’s (kıyâmet) gününe kadar durdunuz. İşte bu ba’s günüdür; fakat siz bunu (dünyada tasdik etmiyordunuz) bilmiyordunuz.”

[ 030.056 ] ( EO )

Kendilerine ılm-ü iyman verilenler de demektedir ki alimallah, Allahın kitabınca ba's gününe kadar durdunuz. İşte bu, ba's günü velâkin siz bilmezler güruhu idiniz.

[ 030.056 ] ( ES )

Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle diyecekler: "Andolsun ki, Allah'ın kitabında takdir edilmiş olan tekrar dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, dirilme günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.

[ 030.056 ] ( NQ )

And those who have been bestowed with knowledge and faith will say: "Indeed you have stayed according to the Decree of Allah, until the Day of Resurrection, so this is the Day of Resurrection, but you knew not."

[ 030.057 ] ( KK )

ÝóíóæúãóÆöÐò áÇó íóäúÝóÚõ ÇáøóÐöíäó ÙóáóãõæÇ ãóÚúÐöÑóÊõåõãú æóáÇó åõãú íõÓúÊóÚúÊóÈõæäó ﴿ ٥٧ ﴾

[ 030.057 ] ( MŞ )

 

[ 030.057 ] ( AY )

Artık o kıyâmet günü, o kâfirlere özür dilemeleri fayda vermez ve dertlerinin çaresine bakılmaz.

[ 030.057 ] ( EO )

Artık o gün o zulmedenlere ma'ziretleri faide vermez ve dertlerinin çaresine bakılmaz.

[ 030.057 ] ( ES )

Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermeyecektir. Onların dertlerinin çaresine de bakılmayacaktır.

[ 030.057 ] ( NQ )

So on that Day no excuse of theirs will avail those who did wrong (by associating partners in worship with Allah, and by denying the Day of Resurrection), nor will they be allowed (then) to return to seek Allah's Pleasure (by having Islamic Faith with righteous deeds and by giving up polytheism, sins and crimes with repentance).

[ 030.058 ] ( KK )

æóáóÞóÏú ÖóÑóÈúäóÇ áöáäøóÇÓö Ýöí åóÐóÇ ÇáúÞõÑúÂäö ãöäú ßõáøö ãóËóáò æóáóÆöäú ÌöÆúÊóåõãú ÈöÂíóÉò áóíóÞõæáóäøó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ Åöäú ÃóäúÊõãú ÅöáÇøó ãõÈúØöáõæäó ﴿ ٥٨ ﴾

[ 030.058 ] ( MŞ )

 

[ 030.058 ] ( AY )

Gerçekten biz bu Kur’ân’da, insanlar için, her çeşit misalden beyan ettik. Şüphe yok ki (ey Resûlüm), sen onlara (istedikleri gibi gökten başka) bir âyet de getirsen, o küfre varanlar mutlaka: “ Siz (ey peygamberler ve mü'minler), ancak yalan uyduranlarsınız.” diyeceklerdir.

[ 030.058 ] ( EO )

Celâlim hakkı için bu Kur'anda her türlü meselden temsil getirdik, yemîn ederim ki sen onlara başka bir âyet de getirsen o küfredenler yine diyecekler ki: siz her halde mubtılsiniz.

[ 030.058 ] ( ES )

Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan (uydurduğunuz sözü Allah'a nispet edenlerden) başkası değilsiniz." diyeceklerdir.

[ 030.058 ] ( NQ )

And indeed We have set forth for mankind, in this Qur'an every kind of parable. But if you (O Muhammad ) bring to them any sign or proof, (as an evidence for the truth of your Prophethood), the disbelievers are sure to say (to the believers): "You follow nothing but falsehood, and magic."

[ 030.059 ] ( KK )

ßóÐóáößó íóØúÈóÚõ Çááøóåõ Úóáóì ÞõáõæÈö ÇáøóÐöíäó áÇó íóÚúáóãõæäó ﴿ ٥٩ ﴾

[ 030.059 ] ( MŞ )

 

[ 030.059 ] ( AY )

Allah’ın vahdaniyyetini bilmiyenlerin (O’nu tasdik etmiyenlerin) kalplerini Allah böyle mühürler.

[ 030.059 ] ( EO )

Ilmin kadrini bilmiyenlerin kalblerini Allah, öyle tab'eder.

[ 030.059 ] ( ES )

İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.

[ 030.059 ] ( NQ )

Thus does Allah seal up the hearts of those who know not [the proofs and evidence of the Oneness of Allah i.e. those who try not to understand true facts that which you (Muhammad ) have brought to them].

[ 030.060 ] ( KK )

ÝóÇÕúÈöÑú Åöäøó æóÚúÏó Çááøóåö ÍóÞøñ æóáÇó íóÓúÊóÎöÝøóäøóßó ÇáøóÐöíäó áÇó íõæÞöäõæäó ﴿ ٦٠ ﴾

[ 030.060 ] ( MŞ )

 

[ 030.060 ] ( AY )

(Ey Resûlüm, o kâfirlerin eziyetlerine ve düşmanlıklarına karşı) şimdi sen sabret, zira Allah’ın (zafer) vaadi muhakkak tahakkuk edecektir. Sakın Âhirete îmanları olmıyanlar, (sabrı terk etmek sûretiyle) seni hafifliğe götürmesinler.

[ 030.060 ] ( EO )

Şimdi sen sabret, çünkü Allahın va'di muhakkak haktır ve sakın iykanı olmıyanlar seni hafifliğe sevk etmesinler.

[ 030.060 ] ( ES )

Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.

[ 030.060 ] ( NQ )

So be patient (O Muhammad ). Verily, the Promise of Allah is true, and let not those who have no certainty of faith, discourage you from conveying Allah's Message (which you are obliged to convey).