HAC SURESİ
[ 022.001 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÇÓõ ÇÊøóÞõæÇ ÑóÈøóßõãú Åöäøó ÒóáúÒóáóÉó ÇáÓøóÇÚóÉö ÔóíúÁñ ÚóÙöíãñ ﴿ ١ ﴾ |
[ 022.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.001 ] | ( AY ) |
Ey insanlar! Rabbinizden korkun (azabından sakınınız da O’na ibâdet edin). Şüphe yok ki, o kıyâmet sarsıntısı çok büyük bir şeydir, korkunçtur. |
[ 022.001 ] | ( EO ) |
Ey o bütün insanlar! Rabbınıza korunun, çünkü o saat zelzelesi çok büyük bir şeydir. |
[ 022.001 ] | ( ES ) |
Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir. |
[ 022.001 ] | ( NQ ) |
O mankind! Fear your Lord and be dutiful to Him! Verily, the earthquake of the Hour (of Judgement) is a terrible thing. |
[ 022.002 ] | ( KK ) |
íóæúãó ÊóÑóæúäóåóÇ ÊóÐúåóáõ ßõáøõ ãõÑúÖöÚóÉò ÚóãøóÇ ÃóÑúÖóÚóÊú æóÊóÖóÚõ ßõáøõ ÐóÇÊö Íóãúáò ÍóãúáóåóÇ æóÊóÑóì ÇáäøóÇÓó ÓõßóÇÑóì æóãóÇ åõãú ÈöÓõßóÇÑóì æóáóßöäøó ÚóÐóÇÈó Çááøóåö ÔóÏöíÏñ ﴿ ٢ ﴾ |
[ 022.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.002 ] | ( AY ) |
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın çocuğunu doğurur. İnsanları da hep sarhoş görürsün. Hâlbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir. |
[ 022.002 ] | ( EO ) |
Onu göreceğiniz gün her emzikle emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın hamlini vaz' eder, ve nası hep sarhoş görürsün halbuki sarhoş değillerdir ve lâkin Allahın azâbı şediddir. |
[ 022.002 ] | ( ES ) |
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı çok şiddetlidir. |
[ 022.002 ] | ( NQ ) |
The Day you shall see it, every nursing mother will forget her nursling, and every pregnant one will drop her load, and you shall see mankind as in a drunken state, yet they will not be drunken, but severe will be the Torment of Allah. |
[ 022.003 ] | ( KK ) |
æóãöäó ÇáäøóÇÓö ãóäú íõÌóÇÏöáõ Ýöí Çááøóåö ÈöÛóíúÑö Úöáúãò æóíóÊøóÈöÚõ ßõáøó ÔóíúØóÇäò ãóÑöíÏò ﴿ ٣ ﴾ |
[ 022.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.003 ] | ( AY ) |
İnsanlardan kimi de vardır, Allah’ın dîni hakkında bir bilgisi olmadığı hâlde, mücâdele eder de, her inatçı şeytana tâbi olur. |
[ 022.003 ] | ( EO ) |
Nâstan kime de vardır Allah hakkında bigayri ılim mücadele eder de her kaypak Şeytanın ardına düşer. |
[ 022.003 ] | ( ES ) |
İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer. |
[ 022.003 ] | ( NQ ) |
And among mankind is he who disputes concerning Allah, without knowledge, and follows every rebellious (disobedient to Allah) Shaitan (devil) (devoid of each and every kind of good). |
[ 022.004 ] | ( KK ) |
ßõÊöÈó Úóáóíúåö Ãóäøóåõ ãóäú ÊóæóáÇøóåõ ÝóÃóäøóåõ íõÖöáøõåõ æóíóåúÏöíåö Åöáóì ÚóÐóÇÈö ÇáÓøóÚöíÑö ﴿ ٤ ﴾ |
[ 022.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.004 ] | ( AY ) |
O şeytan ki, aleyhine şöyle hüküm vermiştir: Kim onu dost edinirse, muhakkak o kimseyi sapıtır ve cehennem azabına götürür. |
[ 022.004 ] | ( EO ) |
Ki onun üzerine şöyle yazılmıştır: her kim buna dost olursa muhakkak onu sapıtır ve doğru saîr azâbına götürür. |
[ 022.004 ] | ( ES ) |
(O şeytanki) hakkında şöyle hüküm verilmiştir: Şüphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür. |
[ 022.004 ] | ( NQ ) |
For him (the devil) it is decreed that whosoever follows him, he will mislead him, and will drive him to the torment of the Fire. [Tafsir At-Tabari] |
[ 022.005 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÇÓõ Åöäú ßõäúÊõãú Ýöí ÑóíúÈò ãöäó ÇáúÈóÚúËö ÝóÅöäøóÇ ÎóáóÞúäóÇßõãú ãöäú ÊõÑóÇÈò Ëõãøó ãöäú äõØúÝóÉò Ëõãøó ãöäú ÚóáóÞóÉò Ëõãøó ãöäú ãõÖúÛóÉò ãõÎóáøóÞóÉò æóÛóíúÑö ãõÎóáøóÞóÉò áöäõÈóíøöäó áóßõãú æóäõÞöÑøõ Ýöí ÇáúÃóÑúÍóÇãö ãóÇ äóÔóÇÁõ Åöáóì ÃóÌóáò ãõÓóãøðì Ëõãøó äõÎúÑöÌõßõãú ØöÝúáÇð Ëõãøó áöÊóÈúáõÛõæÇ ÃóÔõÏøóßõãú æóãöäúßõãú ãóäú íõÊóæóÝøóì æóãöäúßõãú ãóäú íõÑóÏøõ Åöáóì ÃóÑúÐóáö ÇáúÚõãõÑö áößóíúáÇó íóÚúáóãó ãöäú ÈóÚúÏö Úöáúãò ÔóíúÆðÇ æóÊóÑóì ÇáúÃóÑúÖó åóÇãöÏóÉð ÝóÅöÐóÇ ÃóäúÒóáúäóÇ ÚóáóíúåóÇ ÇáúãóÇÁó ÇåúÊóÒøóÊú æóÑóÈóÊú æóÃóäúÈóÊóÊú ãöäú ßõáøö ÒóæúÌò ÈóåöíÌò ﴿ ٥ ﴾ |
[ 022.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.005 ] | ( AY ) |
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilme işinde şüphede iseniz (ilk yaratılışınızı düşünün), muhakkak ki biz, sizi (Âdem’den, Âdem’i de) topraktan yarattık; sonra bir nutfeden (meniden), sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı tam ve yaratılışı noksan bir et parçasından ki, size kudret ve hikmetimizi beyan edelim. Hem sizi dilediğimiz belirli bir vakte kadar Rahîmlerde durduruyoruz da, sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra sizi, kemal ve kuvvet çağınıza erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber, içinizden kimi öldürülüyor, kimi de önceki bilgisinden sonra, hiç bir şey bilmemek üzere, kuvvetten düşürülüp kocalma hâline çevriliyor. Bir de arzı görürsün, ölmüş (kurumuş); fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebatlar bitirir. |
[ 022.005 ] | ( EO ) |
Ey insanlar! Eğer ba'sten şübhede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan halketmekteyiz, sonra bir alekadan, sonra hılkati belli belirsiz bir mudgaden, ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da kuvvetinize irmeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor, yine içinizden kimisi de biraz ılimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre doğru giri itiliyor, Arzı da görürsün sönmüş kül halinde, derken üzerine suyu indirdiğimiz zaman ihtizaz eder kabarır da her dilber çiftten nebatlar bitirir. |
[ 022.005 ] | ( ES ) |
Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir. |
[ 022.005 ] | ( NQ ) |
O mankind! If you are in doubt about the Resurrection, then verily! We have created you (i.e. Adam) from dust, then from aNutfah (mixed drops of male and female sexual discharge i.e. offspring of Adam), then from a clot (a piece of thick coagulated blood) then from a little lump of flesh, some formed and some unformed (miscarriage), that We may make (it) clear to you (i.e. to show you Our Power and Ability to do what We will). And We cause whom We will to remain in the wombs for an appointed term, then We bring you out as infants, then (give you growth) that you may reach your age of full strength. And among you there is he who dies (young), and among you there is he who is brought back to the miserable old age, so that he knows nothing after having known. And you see the earth barren, but when We send down water (rain) on it, it is stirred (to life), it swells and puts forth every lovely kind (of growth). |
[ 022.006 ] | ( KK ) |
Ðóáößó ÈöÃóäøó Çááøóåó åõæó ÇáúÍóÞøõ æóÃóäøóåõ íõÍúíö ÇáúãóæúÊóì æóÃóäøóåõ Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÞóÏöíÑñ ﴿ ٦ ﴾ |
[ 022.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.006 ] | ( AY ) |
İşte bunlar (insanın muhtelif tavırlarla yaratılışı ve ölü arzın ihya edilişi) ispat ediyor ki, hakikaten Allah vardır. O, ölüleri diriltiyor ve gerçekten O, her şeye kadirdir. |
[ 022.006 ] | ( EO ) |
İşte bunlar hep Allahın şübhesiz hak ve o muhakkak ölüleri diriltiyor ve hakıkaten her şey'e kadir olmasındandır. |
[ 022.006 ] | ( ES ) |
İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir. |
[ 022.006 ] | ( NQ ) |
That is because Allah, He is the Truth, and it is He Who gives life to the dead, and it is He Who is Able to do all things. |
[ 022.007 ] | ( KK ) |
æóÃóäøó ÇáÓøóÇÚóÉó ÂÊöíóÉñ áÇó ÑóíúÈó ÝöíåóÇ æóÃóäøó Çááøóåó íóÈúÚóËõ ãóäú Ýöí ÇáúÞõÈõæÑö ﴿ ٧ ﴾ |
[ 022.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.007 ] | ( AY ) |
(Bir de beyan edilen yukardaki delillerle bilesiniz ki), kıyâmet muhakkak gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur ve Allah bütün kabirlerde olan kimseleri diriltecektir. |
[ 022.007 ] | ( EO ) |
Ve hakıkat o saat gelecektir, onda hiç şübhe yoktur, ve hakıkat Allah kabirlerdeki kimseleri ba'sedecektir. |
[ 022.007 ] | ( ES ) |
Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir. |
[ 022.007 ] | ( NQ ) |
And surely, the Hour is coming, there is no doubt about it, and certainly, Allah will resurrect those who are in the graves. |
[ 022.008 ] | ( KK ) |
æóãöäó ÇáäøóÇÓö ãóäú íõÌóÇÏöáõ Ýöí Çááøóåö ÈöÛóíúÑö Úöáúãò æóáÇó åõÏðì æóáÇó ßöÊóÇÈò ãõäöíÑò ﴿ ٨ ﴾ |
[ 022.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.008 ] | ( AY ) |
İnsanların kimi de vardır ki, ne bir bilgiye ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah’ın dîni hakkında mücâdele eder. |
[ 022.008 ] | ( EO ) |
Nâstan kimi de vardır ki ne bir ılme, ne bir rehbere nede tenvir eder bir kitaba istinad etmeksizin Allah hakkında mücadele eder. |
[ 022.008 ] | ( ES ) |
İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır. |
[ 022.008 ] | ( NQ ) |
And among men is he who disputes about Allah, without knowledge or guidance, or a Book giving light (from Allah), |
[ 022.009 ] | ( KK ) |
ËóÇäöíó ÚöØúÝöåö áöíõÖöáøó Úóäú ÓóÈöíáö Çááøóåö áóåõ Ýöí ÇáÏøõäúíóÇ ÎöÒúíñ æóäõÐöíÞõåõ íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö ÚóÐóÇÈó ÇáúÍóÑöíÞö ﴿ ٩ ﴾ |
[ 022.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.009 ] | ( AY ) |
Allah yolundan şaşırtmak için (azamet ve kibirle) boynunu bükerek de bunu yapar. Dünyada ona bir rüsvaylık vardır. Kıyâmet günü ise, ona cehennem azabını taddıracağız. |
[ 022.009 ] | ( EO ) |
Allah yolundan şaşırtmak için yanını bükerek ki: Dünyada ona bir rüsvalık vardır, Kıyamet günü de kendisine o yangın azâbını tattıracağızdır. |
[ 022.009 ] | ( ES ) |
Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız |
[ 022.009 ] | ( NQ ) |
Bending his neck in pride (far astray from the Path of Allah), and leading (others) too (far) astray from the Path of Allah. For him there is disgrace in this worldly life, and on the Day of Resurrection We shall make him taste the torment of burning (Fire). |
[ 022.010 ] | ( KK ) |
Ðóáößó ÈöãóÇ ÞóÏøóãóÊú íóÏóÇßó æóÃóäøó Çááøóåó áóíúÓó ÈöÙóáÇøóãò áöáúÚóÈöíÏö ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 022.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.010 ] | ( AY ) |
(Kıyâmet gününde ona şöyle denecektir): Bu perişanlık ve azap, iki elinin kazandığı günahlar sebebiyledir. Muhakkak ki Allah, kullara zulümkar değildir (günahları olmadan onları cezalandırmaz). |
[ 022.010 ] | ( EO ) |
Bu, diye: senin iki elinin takdim ettiği ve Allahın kullarına zulümkâr olmadığı içindir. |
[ 022.010 ] | ( ES ) |
Ona "Bunlar, senin ellerinle kazandığın günahlar sebebiyledir" denir. Şüphesiz Allah kullarına zulmeden değildir. |
[ 022.010 ] | ( NQ ) |
That is because of what your hands have sent forth, and verily, Allah is not unjust to (His) slaves. |
[ 022.011 ] | ( KK ) |
æóãöäó ÇáäøóÇÓö ãóäú íóÚúÈõÏõ Çááøóåó Úóáóì ÍóÑúÝò ÝóÅöäú ÃóÕóÇÈóåõ ÎóíúÑñäöÇØúãóÃóäøó Èöåö æóÅöäú ÃóÕóÇÈóÊúåõ ÝöÊúäóÉñäöÇäúÞóáóÈó Úóáóì æóÌúåöåö ÎóÓöÑó ÇáÏøõäúíóÇ æóÇáÑóÉó Ðóáößó åõæó ÇáúÎõÓúÑóÇäõ ÇáúãõÈöíäõ ﴿ ١١ ﴾ |
[ 022.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.011 ] | ( AY ) |
İnsanlardan kimi de Allah’a dinin bir ucundan ibâdet eder; eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona razı olur, kararlaşır ve eğer bir bela isabet ederse, yüzü üstü döner (dinden çıkar). Dünya ve Âhireti perişan olur. İşte bu aldanış, apaçık ziyandır. |
[ 022.011 ] | ( EO ) |
Nâstan kimi de Allaha kıyıdan kıyıya ıbadet eder, eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona yatışır ve eğer bir mihnet isabet ederse yüz üstü dönüverir «dünyayı da ahireti de kaybetmiş» olur, işte husranı mübîn odur. |
[ 022.011 ] | ( ES ) |
İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur. |
[ 022.011 ] | ( NQ ) |
And among mankind is he who worships Allah as it were, upon the very edge (i.e. in doubt); if good befalls him, he is content therewith; but if a trial befalls him, he turns back on his face (i.e. reverts back to disbelief after embracing Islam). He loses both this world and the Hereafter. That is the evident loss. |
[ 022.012 ] | ( KK ) |
íóÏúÚõæÇ ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ãóÇ áÇó íóÖõÑøõåõ æóãóÇ áÇó íóäúÝóÚõåõ Ðóáößó åõæó ÇáÖøóáÇóáõ ÇáúÈóÚöíÏõ ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 022.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.012 ] | ( AY ) |
Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne fayda vermiyecek olan şeylere ibâdet eder, yalvarır. İşte, hidâyetten uzak olan sapıklık budur. |
[ 022.012 ] | ( EO ) |
Allahı bırakır da kendine ne zarar ne menfeat vermiyecek şeylere yalvarır, işte dalâli baîd odur. |
[ 022.012 ] | ( ES ) |
Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur. |
[ 022.012 ] | ( NQ ) |
He calls besides Allah unto that which hurts him not, nor profits him. That is a straying far away. |
[ 022.013 ] | ( KK ) |
íóÏúÚõæÇ áóãóäú ÖóÑøõåõ ÃóÞúÑóÈõ ãöäú äóÝúÚöåö áóÈöÆúÓó Çáúãóæúáóì æóáóÈöÆúÓó ÇáúÚóÔöíÑõ ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 022.013 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.013 ] | ( AY ) |
(Hak dinden çıkan) o insan, zararı faydasından daha yakın olana tapar. Taptığı şey ne fena dost, ne de kötü arkadaş!... |
[ 022.013 ] | ( EO ) |
Her halde zararı nef'ınden daha yakın olan zat diye yalvarıyor, o ne fena efendi, o ne fena yardak. |
[ 022.013 ] | ( ES ) |
Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır. |
[ 022.013 ] | ( NQ ) |
He calls unto him whose harm is nearer than his profit; certainly, and evil Maula (patron) and certainly an evil friend! |
[ 022.014 ] | ( KK ) |
Åöäøó Çááøóåó íõÏúÎöáõ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ÌóäøóÇÊò ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ Åöäøó Çááøóåó íóÝúÚóáõ ãóÇ íõÑöíÏõ ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 022.014 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.014 ] | ( AY ) |
Şüphe yok ki Allah, îman edip sâlih amel işliyenleri, (ağaç ve evleri) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar. |
[ 022.014 ] | ( EO ) |
Şübhe yok ki Allah, iyman edib salih ameller işliyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, şübhe yok ki Allah ne isterse yapar. |
[ 022.014 ] | ( ES ) |
Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Şüphesiz Allah dilediğini yapar. |
[ 022.014 ] | ( NQ ) |
Truly, Allah will admit those who believe (in Islamic Monotheism) and do righteous good deeds (according to the Qur'an and the Sunnah) to Gardens underneath which rivers flow (in Paradise). Verily, Allah does what He wills. |
[ 022.015 ] | ( KK ) |
ãóäú ßóÇäó íóÙõäøõ Ãóäú áóäú íóäúÕõÑóåõ Çááøóåõ Ýöí ÇáÏøõäúíóÇ æóÇáúÂÎöÑóÉö ÝóáúíóãúÏõÏú ÈöÓóÈóÈò Åöáóì ÇáÓøóãóÇÁö Ëõãøó áöíóÞúØóÚú ÝóáúíóäúÙõÑú åóáú íõÐúåöÈóäøó ßóíúÏõåõ ãóÇ íóÛöíÙõ ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 022.015 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.015 ] | ( AY ) |
Kim ki, Allah, Peygambere dünyada ve Âhirette asla yardım etmez zannediyorsa, hemen yukarıya (evinin tavanına) bir ip uzatsın, sonra intihar etsin (boğulsun) de baksın, yaptığı bu iş, kendini öfkelendirmekte olan Allah’ın (Peygamberine) yardımını giderecek mi? (Çatlasa, patlasa, yine de Allah, Peygamberine, hem dünyada hem Âhirette zafer verecektir.) |
[ 022.015 ] | ( EO ) |
Her kim, ona Allah Dünyada ve Âhırette aslâ yardım etmez zannediyorsa hemen Semâya bir ip uzatsın sonra nefesini kessin de baksın keydi gayzını giderecek mi? |
[ 022.015 ] | ( ES ) |
Allah'ın ona (peygambere) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini intihar edip) boğsun da baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi? |
[ 022.015 ] | ( NQ ) |
Whoever thinks that Allah will not help him (Muhammad ) in this world and in the Hereafter, let him stretch out a rope to the ceiling and let him strangle himself. Then let him see whether his plan will remove that whereat he rages! |
[ 022.016 ] | ( KK ) |
æóßóÐóáößó ÃóäúÒóáúäóÇåõ ÂíóÇÊò ÈóíøöäóÇÊò æóÃóäøó Çááøóåó íóåúÏöí ãóäú íõÑöíÏõ ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 022.016 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.016 ] | ( AY ) |
İşte biz Kur’ân’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphe yok ki, Allah, dilediğine hidâyet eder. |
[ 022.016 ] | ( EO ) |
Ve işte biz onu böyle «âyâti beyyinat» olarak indirdik ve çünkü Allah istediğine hidayet eder. |
[ 022.016 ] | ( ES ) |
İşte biz onu (Kur'ân'ı) böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir. |
[ 022.016 ] | ( NQ ) |
Thus have We sent it (this Qur'an) down (to Muhammad ) as clear signs, evidences and proofs, and surely, Allah guides whom He wills. |
[ 022.017 ] | ( KK ) |
Åöäøó ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÇáøóÐöíäó åóÇÏõæÇ æóÇáÕøóÇÈöÆöíäó æóÇáäøóÕóÇÑóì æóÇáúãóÌõæÓó æóÇáøóÐöíäó ÃóÔúÑóßõæÇ Åöäøó Çááøóåó íóÝúÕöáõ Èóíúäóåõãú íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö Åöäøó Çááøóåó Úóáóì ßõáøö ÔóíúÁò ÔóåöíÏñ ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 022.017 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.017 ] | ( AY ) |
O îman edenler, o Yahûdiler, o yıldızlara tapanlar, o hristiyanlar, o ateşe tapanlar, o Allah’a ortak koşanlar (var ya), muhakkak ki Allah, kıyâmet günü, aralarında hükmünü verecek, hak ve bâtılı ayıracaktır. Çünkü Allah, her şeye şahid bulunuyor. |
[ 022.017 ] | ( EO ) |
Onlar ki iyman ettiler ve onlar ki Yehûdî oldular ve o sabiîler ve o Nesârâ ve o Mecûs ve o şirk edenler her halde Allah her şey'e şâhiddir. |
[ 022.017 ] | ( ES ) |
Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah'a) eş koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp bilendir. |
[ 022.017 ] | ( NQ ) |
Verily, those who believe (in Allah and in His Messenger Muhammad ), and those who are Jews, and the Sabians, and the Christians, and the Magians, and those who worship others besides Allah, truly, Allah will judge between them on the Day of Resurrection. Verily! Allah is Witness over all things. |
[ 022.018 ] | ( KK ) |
Ãóáóãú ÊóÑóì Ãóäøó Çááøóåó íóÓúÌõÏõ áóåõ ãóäú Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóäú Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóÇáÔøóãúÓõ æóÇáúÞóãóÑõ æóÇáäøõÌõæãõ æóÇáúÌöÈóÇáõ æóÇáÔøóÌóÑõ æóÇáÏøóæóÇÈøõ æóßóËöíÑñ ãöäó ÇáäøóÇÓö æóßóËöíÑñ ÍóÞøó Úóáóíúåö ÇáúÚóÐóÇÈõ æóãóäú íõåöäö Çááøóåõ ÝóãóÇ áóåõ ãöäú ãõßúÑöãò Åöäøó Çááøóåó íóÝúÚóáõ ãóÇ íóÔóÇÁõ ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 022.018 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.018 ] | ( AY ) |
Görmedin mi, göklerde ve yerde olan her şey; güneş, ay, yıldızlar,
dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah’a
secde ediyor (O’nun kudretine boyun eğiyor). Bir çoğunun (küffarın)
da üzerine azap hak olmuştur. Kimi de Allah hor bırakırsa, artık ona
saâdet verecek yoktur. Elbette Allah dilediğini yapar. |
[ 022.018 ] | ( EO ) |
Görmedin mi hep Allaha secde ediyor Göklerdeki kimseler, Yerdeki kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, bütün hayvanlar, ve insanlardan bir çoğu, bir çoğunun da üzerine azâb hakk olmuş her, kimi de Allah tahkır ederse artık ona ikram edecek yoktur, şübhesiz Allah ne dilerse yapar. |
[ 022.018 ] | ( ES ) |
Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar. |
[ 022.018 ] | ( NQ ) |
See you not that to Allah prostrates whoever is in the heavens and whoever is on the earth, and the sun, and the moon, and the stars, and the mountains, and the trees, and Ad-Dawab (moving living creatures, beasts, etc.), and many of mankind? But there are many (men) on whom the punishment is justified. And whomsoever Allah disgraces, none can honour him. Verily! Allah does what He wills. |
[ 022.019 ] | ( KK ) |
åóÐóÇäö ÎóÕúãóÇäö ÇÎúÊóÕóãõæÇ Ýöí ÑóÈøöåöãú ÝóÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÞõØøöÚóÊú áóåõãú ËöíóÇÈñ ãöäú äóÇÑò íõÕóÈøõ ãöäú ÝóæúÞö ÑõÁõæÓöåöãõ ÇáúÍóãöíãõ ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 022.019 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.019 ] | ( AY ) |
Şu iki sınıf (mü'minlerle kâfirler), Rablerinin dîni hakkında birbirleriyle davaya kalkışan iki hasımdır. İşte o kâfir olanlar için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür. |
[ 022.019 ] | ( EO ) |
Şu ikisi rabları hakkında muhakemeye duruşmuş iki hasımdırlar, binaenaleyh o küfredenler, için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür. |
[ 022.019 ] | ( ES ) |
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. |
[ 022.019 ] | ( NQ ) |
These two opponents (believers and disbelievers) dispute with each other about their Lord; then as for those who disbelieve, garments of fire will be cut out for them, boiling water will be poured down over their heads. |
[ 022.020 ] | ( KK ) |
íõÕúåóÑõ Èöåö ãóÇ Ýöí ÈõØõæäöåöãú æóÇáúÌõáõæÏõ ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 022.020 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.020 ] | ( AY ) |
Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir. |
[ 022.020 ] | ( EO ) |
Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir. |
[ 022.020 ] | ( ES ) |
Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir. |
[ 022.020 ] | ( NQ ) |
With it will melt or vanish away what is within their bellies, as well as (their) skins. |
[ 022.021 ] | ( KK ) |
æóáóåõãú ãóÞóÇãöÚõ ãöäú ÍóÏöíÏò ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 022.021 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.021 ] | ( AY ) |
Onlar için, bir de demirden kamçılar var. |
[ 022.021 ] | ( EO ) |
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. |
[ 022.021 ] | ( ES ) |
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. |
[ 022.021 ] | ( NQ ) |
And for them are hooked rods of iron (to punish them). |
[ 022.022 ] | ( KK ) |
ßõáøóãóÇ ÃóÑóÇÏõæÇ Ãóäú íóÎúÑõÌõæÇ ãöäúåóÇ ãöäú Ûóãøò ÃõÚöíÏõæÇ ÝöíåóÇ æóÐõæÞõæÇ ÚóÐóÇÈó ÇáúÍóÑöíÞö ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 022.022 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.022 ] | ( AY ) |
Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterlerse, yine içine döndürülürler ve onlara: “ Haydi tadın yangın azabını.” denir. |
[ 022.022 ] | ( EO ) |
Her ne zaman ateşten, onun bir gamından çıkmak isterlerse yine içine iade olunurlar, haydi tadın yangın azâbını. |
[ 022.022 ] | ( ES ) |
Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir. |
[ 022.022 ] | ( NQ ) |
Every time they seek to get away therefrom, from anguish, they will be driven back therein, and (it will be) said to them: "Taste the torment of burning!" |
[ 022.023 ] | ( KK ) |
Åöäøó Çááøóåó íõÏúÎöáõ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ÌóäøóÇÊò ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ íõÍóáøóæúäó ÝöíåóÇ ãöäú ÃóÓóÇæöÑó ãöäú ÐóåóÈò æóáõÄúáõÄðÇ æóáöÈóÇÓõåõãú ÝöíåóÇ ÍóÑöíÑñ ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 022.023 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.023 ] | ( AY ) |
Şüphesiz Allah, îman edip sâlih âmeller işleyenleri, (ağaçları) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler. Elbiseleri de orada ipektir. |
[ 022.023 ] | ( EO ) |
Şübhesiz Allah o iyman edip salih salih ameller işliyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, orada altın bileziklerden ve inci süslenecekler elbiseleri de orada ipek. |
[ 022.023 ] | ( ES ) |
Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir. |
[ 022.023 ] | ( NQ ) |
Truly, Allah will admit those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and do righteous good deeds, to Gardens underneath which rivers flow (in Paradise), wherein they will be adorned with bracelets of gold and pearls and their garments therein will be of silk. |
[ 022.024 ] | ( KK ) |
æóåõÏõæÇ Åöáóì ÇáØøóíøöÈö ãöäó ÇáúÞóæúáö æóåõÏõæÇ Åöáóì ÕöÑóÇØö ÇáúÍóãöíÏö ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 022.024 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.024 ] | ( AY ) |
O îman edenler, sözün en güzeline (tevhîd kelimesine) hidâyet edilmişler ve hak yoluna (islâm dinine) iletilmişlerdir. |
[ 022.024 ] | ( EO ) |
Hem sözün hoşuna hidayet edilmişlerdir, hem hamîdin yoluna hidayet edilmişlerdir. |
[ 022.024 ] | ( ES ) |
Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık (olan Allah'ın) yoluna eriştirilmişlerdir. |
[ 022.024 ] | ( NQ ) |
And they are guided (in this world) unto goodly speech (i.e. La ilaha ill-Allah, Alhamdu lillah, recitation of the Qur'an, etc.) and they are guided to the Path of Him (i.e. Allah's Religion of Islamic Monotheism), Who is Worthy of all praises. |
[ 022.025 ] | ( KK ) |
Åöäøó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóíóÕõÏøõæäó Úóäú ÓóÈöíáö Çááøóåö æóÇáúãóÓúÌöÏö ÇáúÍóÑóÇãö ÇáøóÐöí ÌóÚóáúäóÇåõ áöáäøóÇÓö ÓóæóÇÁðäöÇáúÚóÇßöÝõ Ýöíåö æóÇáúÈóÇÏö æóãóäú íõÑöÏú Ýöíåö ÈöÅöáúÍóÇÏò ÈöÙõáúãò äõÐöÞúåõ ãöäú ÚóÐóÇÈò Ãóáöíãò ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 022.025 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.025 ] | ( AY ) |
Amma o küfre varıp da Allah yolundan ve Mescid-i Harâm’dan -ki biz onu, mukîm ve misafire müsavi olmak üzere bütün insanlar için (kıble ve ibâdethane) yapmışızdır - alıkoymakta olanlar, elbette azap göreceklerdir. Her kim, Mescid-i Harâm’da hakdan meylederek zulüm yaparsa, ona acıklı bir azap taddırırız. |
[ 022.025 ] | ( EO ) |
Amma şunlar ki küfr ettiler hem Allah yolundan ve o Mescidi haramdan meni' ediyorlar ki biz onu, mukîm ve müsafir içinde müsavi olmak üzere, umum insanlar için yapmışız ve her kim onun içinde zulm ile ilhad ile bir irade ederse ona muhakkak elîm bir azâb tattırırız. |
[ 022.025 ] | ( ES ) |
Şüphesiz inkâr edenlere, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanlara ve orada zulümle yanlış yola saptırmak isteyene can yakıcı bir azab tattırırız. |
[ 022.025 ] | ( NQ ) |
Verily! Those who disbelieve and hinder (men) from the Path of Allah, and from Al-Masjid-al-Haram (at Makkah) which We have made (open) to (all) men, the dweller in it and the visitor from the country are equal there [as regards its sanctity and pilgrimage (Hajj and 'Umrah)]. And whoever inclines to evil actions therein or to do wrong (i.e. practise polytheism and leave Islamic Monotheism), him We shall cause to taste a painful torment. |
[ 022.026 ] | ( KK ) |
æóÅöÐú ÈóæøóÃúäóÇ áöÅöÈúÑóÇåöíãó ãóßóÇäó ÇáúÈóíúÊö Ãóäú áÇó ÊõÔúÑößú Èöí ÔóíúÆðÇ æóØóåøöÑú ÈóíúÊöíó áöáØøóÇÆöÝöíäó æóÇáúÞóÇÆöãöíäó æóÇáÑøõßøóÚö ÇáÓøõÌõæÏö ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 022.026 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.026 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), hatırla o zamanı ki, biz Kâ'be’nin yerini İbrâhîm’e beyan etmiş ve ona: “Bana hiç bir şeyi ortak koşma. Beyt’imi de tavaf edenler için, orada oturanlar, rükû ve secdeye varanlar için iyice temizle.” diye vahy etmiştik. |
[ 022.026 ] | ( EO ) |
Hem unutma o vakti ki o beytin yerini İbrahime şöyle diye hazırlamıştık: sakın bana hiç bir şey şirk koşma, ve beytimi dolaşanlar ve duranlar ve ruküa sücude varanlar için tertemiz et. |
[ 022.026 ] | ( ES ) |
Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et. |
[ 022.026 ] | ( NQ ) |
And (remember) when We showed Ibrahim (Abraham) the site of the (Sacred) House (the Ka'bah at Makkah) (saying): "Associate not anything (in worship) with Me, [La ilaha ill-Allah (none has the right to be worshipped but Allah Islamic Monotheism], and sanctify My House for those who circumambulate it, and those who stand up for prayer, and those who bow (submit themselves with humility and obedience to Allah), and make prostration (in prayer, etc.);" |
[ 022.027 ] | ( KK ) |
æóÃóÐøöäú Ýöí ÇáäøóÇÓö ÈöÇáúÍóÌøö íóÃúÊõæßó ÑöÌóÇáÇð æóÚóáóì ßõáøö ÖóÇãöÑò íóÃúÊöíäó ãöäú ßõáøö ÝóÌøò ÚóãöíÞò ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 022.027 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.027 ] | ( AY ) |
Bütün insanlara haccı ilân et; gerek yaya olarak, gerek her uzak yoldan binek üzerinde senin huzuruna gelsinler. |
[ 022.027 ] | ( EO ) |
Ve umum nas içinde haccı i'lân eyle gelsinler sana: gerek yaya ve gerek her derin vadiden gelerek incelmiş her bir binid üzerinde. |
[ 022.027 ] | ( ES ) |
İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya incelmiş binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak sana gelsinler. |
[ 022.027 ] | ( NQ ) |
And proclaim to mankind the Hajj (pilgrimage). They will come to you on foot and on every lean camel, they will come from every deep and distant (wide) mountain highway (to perform Hajj). |
[ 022.028 ] | ( KK ) |
áöíóÔúåóÏõæÇ ãóäóÇÝöÚó áóåõãú æóíóÐúßõÑõæÇ ÇÓúãó Çááøóåö Ýöí ÃóíøóÇãò ãóÚúáõæãóÇÊò Úóáóì ãóÇ ÑóÒóÞóåõãú ãöäú ÈóåöíãóÉö ÇáúÃóäúÚóÇãö ÝóßõáõæÇ ãöäúåóÇ æóÃóØúÚöãõæÇ ÇáúÈóÇÆöÓó ÇáúÝóÞöíÑó ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 022.028 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.028 ] | ( AY ) |
Tâ ki kendilerine ait menfaatlere şahid olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı hayvanlar (kurbanlıklar) üzerine belirli günlerde (kurban kesme günlerinde) Allah’ın ismini ansınlar. İşte bu kurbanlıklardan yeyin ve muztar fakiri doyurun. |
[ 022.028 ] | ( EO ) |
Gelsinler kendilerine aid bir takım menfeatlere şâhid olsunlar ve En'am behîmelerinden kendilerine merzük buyurduğu kurbanlıklar üzerine ma'lûm günlerde Allahın ismini ansınlar da onlardan yeyin ve yoksulu, fakıri doyurun. |
[ 022.028 ] | ( ES ) |
Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun. |
[ 022.028 ] | ( NQ ) |
That they may witness things that are of benefit to them (i.e. reward of Hajj in the Hereafter, and also some worldly gain from trade, etc.), and mention the Name of Allah on appointed days (i.e. 10th, 11th, 12th, and 13th day of Dhul-Hijjah), over the beast of cattle that He has provided for them (for sacrifice) (at the time of their slaughtering by saying: Bismillah, Wallahu-Akbar, Allahumma Minka wa Ilaik). Then eat thereof and feed therewith the poor who have a very hard time. |
[ 022.029 ] | ( KK ) |
Ëõãøó áöíóÞúÖõæÇ ÊóÝóËóåõãú æóáúíõæÝõæÇ äõÐõæÑóåõãú æóáúíóØøóæøóÝõæÇ ÈöÇáúÈóíúÊö ÇáúÚóÊöíÞö ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 022.029 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.029 ] | ( AY ) |
Sonra kirlerini (saç ve tırnaklarını) atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o kadîm olan Beyt’i = Kâ'be’yi tavaf etsinler. |
[ 022.029 ] | ( EO ) |
Sonra kirlerini atsınlar ve adaklarını yerine getirsinler ve o Beyti atikı tavaf etsinler. |
[ 022.029 ] | ( ES ) |
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kâbeyi tavaf etsinler. |
[ 022.029 ] | ( NQ ) |
Then let them complete the prescribed duties (Manasik of Hajj) for them, and perform their vows, and circumambulate the Ancient House (the Ka'bah at Makkah). |
[ 022.030 ] | ( KK ) |
Ðóáößó æóãóäú íõÚóÙøöãú ÍõÑõãóÇÊö Çááøóåö Ýóåõæó ÎóíúÑñ áóåõ ÚöäúÏó ÑóÈøöåö æóÃõÍöáøóÊú áóßõãõ ÇáúÃóäúÚóÇãõ ÅöáÇøó ãóÇ íõÊúáóì Úóáóíúßõãú ÝóÇÌúÊóäöÈõæÇ ÇáÑøöÌúÓó ãöäó ÇáúÃóæúËóÇäö æóÇÌúÊóäöÈõæÇ Þóæúáó ÇáÒøõæÑö ﴿ ٣٠ ﴾ |
[ 022.030 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.030 ] | ( AY ) |
İşte bu işleri yapsınlar. Kim, Allah’ın korunmasını emrettiği şeylere hürmet ederse, bu Rabbi katında kendisi için mutlak hayırdır. Size (Mâide sûresinde beyan edilib) okunanlar müstesna olmak üzere, bütün davarlar size helâl kılındı. O hâlde pis putlardan kaçının, yalan sözden sakının. |
[ 022.030 ] | ( EO ) |
Emir budur, her kim de Allahın hurmetlerine ta'zîm ederse bu kendisi için rabbı ındinde mutlak hayırdır, size ise karşınızda tilâvet olunub duranlar müstesna olmak üzere bütün en'am halâl kılındı, o halde o evsandan, o pislikten kaçının ve tezvir sözden kaçının. |
[ 022.030 ] | ( ES ) |
Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse, bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının. |
[ 022.030 ] | ( NQ ) |
That (Manasik prescribed duties of Hajj is the obligation that mankind owes to Allah), and whoever honours the sacred things of Allah, then that is better for him with his Lord. The cattle are lawful to you, except those (that will be) mentioned to you (as exceptions). So shun the abomination (worshipping) of idol, and shun lying speech (false statements) |
[ 022.031 ] | ( KK ) |
ÍõäóÝóÇÁó áöáøóåö ÛóíúÑó ãõÔúÑößöíäó Èöåö æóãóäú íõÔúÑößú ÈöÇááøóåö ÝóßóÃóäøóãóÇ ÎóÑøó ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ÝóÊóÎúØóÝõåõ ÇáØøóíúÑõ Ãóæú Êóåúæöí Èöåö ÇáÑøöíÍõ Ýöí ãóßóÇäò ÓóÍöíÞò ﴿ ٣١ ﴾ |
[ 022.031 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.031 ] | ( AY ) |
Allah için hâlis müslümanlar, O’na ortak koşmıyanlar olun. Her kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere düşürüyor. |
[ 022.031 ] | ( EO ) |
Allah için, ona şirk koşmayan hanîfler olun, her kim Allaha şirk koşarsa öyle olur ki sanki Semadan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor, veya rüzgâr onu ocara bir yere sürüklüyordur. |
[ 022.031 ] | ( ES ) |
Allah için, O'na eş koşmayan, O'nun birliğine inanmış kimseler olun. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma sürüklediği şeye benzer. |
[ 022.031 ] | ( NQ ) |
Hunafa' Lillah (i.e. to worship none but Allah), not associating partners (in worship, etc.) unto Him and whoever assigns partners to Allah, it is as if he had fallen from the sky, and the birds had snatched him, or the wind had thrown him to a far off place. |
[ 022.032 ] | ( KK ) |
Ðóáößó æóãóäú íõÚóÙøöãú ÔóÚóÇÆöÑó Çááøóåö ÝóÅöäøóåóÇ ãöäú ÊóÞúæóì ÇáúÞõáõæÈö ﴿ ٣٢ ﴾ |
[ 022.032 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.032 ] | ( AY ) |
Bu uzaklaşma Allah’a eş koşanlar içindir. Fakat kim Allah’ın dinini (veya hac farzlarını) büyük tanırsa, şüphe yok ki, bu, kalplerin takvasındandır. |
[ 022.032 ] | ( EO ) |
Bu budur, her kim de Allahın şeairine kurbanlıklarınata'zîm ederse şübhesiz o kalblerin tekvasındandır. |
[ 022.032 ] | ( ES ) |
Bu böyledir; kim Allah'ın nişanelerine, kurbanlıklarına saygı gösterirse, şüphesiz o kalblerin takvasındandır. |
[ 022.032 ] | ( NQ ) |
Thus it is [what has been mentioned in the above said Verses (27, 28, 29, 30, 31) is an obligation that mankind owes to Allah]. And whosoever honours the Symbols of Allah, then it is truly from the piety of the heart. |
[ 022.033 ] | ( KK ) |
áóßõãú ÝöíåóÇ ãóäóÇÝöÚõ Åöáóì ÃóÌóáò ãõÓóãøðì Ëõãøó ãóÍöáøõåóÇ Åöáóì ÇáúÈóíúÊö ÇáúÚóÊöíÞö ﴿ ٣٣ ﴾ |
[ 022.033 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.033 ] | ( AY ) |
Sizin için davarlarda muayyen bir vakte kadar (kurban zamanına kadar yün ve sütlerinden) bir takım menfaatler vardır. Sonra da varacakları kesim yeri, Beyti-i Atîk’de (Harem’de) son bulur. |
[ 022.033 ] | ( EO ) |
Sizin için onlarda muayyen bir zamana kadar bir takım menfeatler vardır, sonra da varacakları yer Beyti atika müntehîdir. |
[ 022.033 ] | ( ES ) |
Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti atik (kâbe) de son bulurlar. |
[ 022.033 ] | ( NQ ) |
In them (cattle offered for sacrifice) are benefits for you for an appointed term, and afterwards they are brought for sacrifice unto the ancient House (the Haram - sacred territory of Makkah city). |
[ 022.034 ] | ( KK ) |
æóáößõáøö ÃõãøóÉò ÌóÚóáúäóÇ ãóäúÓóßðÇ áöíóÐúßõÑõæÇ ÇÓúãó Çááøóåö Úóáóì ãóÇ ÑóÒóÞóåõãú ãöäú ÈóåöíãóÉö ÇáúÃóäúÚóÇãö ÝóÅöáóåõßõãú Åöáóåñ æóÇÍöÏñ Ýóáóåõ ÃóÓúáöãõæÇ æóÈóÔøöÑö ÇáúãõÎúÈöÊöíäó ﴿ ٣٤ ﴾ |
[ 022.034 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.034 ] | ( AY ) |
Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerine ancak Allah’ın ismini ansınlar diye, biz bir ibâdet ve kurban yeri yaptık. İşte sizin İlâhınız tek bir İlâh’dır. O hâlde yalnız O’na ibâdet edin (ve teslim olun). Ey Resûlüm, itâatkâr ve mütevâzi olanları cennetle müjdele... |
[ 022.034 ] | ( EO ) |
Ve her ümmet için, Allahın kendilerine merzuk kıldığı en'am behimesi üzerine ismini zikretsinler diye bir ma'bed yapmışızdır, imdi hepinizin tanrısı bir tek tanrıdır, onun için yalnız ona teslim olan müsliman olun ve müjdele o muti', mütevazı'ları. |
[ 022.034 ] | ( ES ) |
Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye bir mabed yapmışızdır. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. (Ey Muhammed!) Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele. |
[ 022.034 ] | ( NQ ) |
And for every nation We have appointed religious ceremonies, that they may mention the Name of Allah over the beast of cattle that He has given them for food. And your Ilah (God) is One Ilah (God Allah), so you must submit to Him Alone (in Islam). And (O Muhammad ) give glad tidings to the Mukhbitin [those who obey Allah with humility and are humble from among the true believers of Islamic Monotheism], |
[ 022.035 ] | ( KK ) |
ÇóáøóÐöíäó ÅöÐóÇ ÐõßöÑó Çááøóåõ æóÌöáóÊú ÞõáõæÈõåõãú æóÇáÕøóÇÈöÑöíäó Úóáóì ãóÇ ÃóÕóÇÈóåõãú æóÇáúãõÞöíãö ÇáÕøóáóæÉö æóãöãøóÇ ÑóÒóÞúäóÇåõãú íõäúÝöÞõæäó ﴿ ٣٥ ﴾ |
[ 022.035 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.035 ] | ( AY ) |
Bunlar, o kimselerdir ki, Allah anılınca kableri titrer, kendilerine isabet eden musibetlere karşı da sabırlıdırlar, namaza devamlıdırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bir kısmını (hayır için) harcarlar. |
[ 022.035 ] | ( EO ) |
Ki Allah anıldığı vakıt kalbleri oynar, ve kendilerine isabet edene sabırlı ve namaza devamlıdırlar ve kısmet ettiğimiz şeylerden infak da ederler. |
[ 022.035 ] | ( ES ) |
Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. |
[ 022.035 ] | ( NQ ) |
Whose hearts are filled with fear when Allah is mentioned; who patiently bear whatever may befall them (of calamities); and who perform As-Salat (Iqamat-as-Salat), and who spend (in Allah's Cause) out of what We have provided them. |
[ 022.036 ] | ( KK ) |
æóÇáúÈõÏúäó ÌóÚóáúäóÇåóÇ áóßõãú ãöäú ÔóÚóÇÆöÑö Çááøóåö áóßõãú ÝöíåóÇ ÎóíúÑñ ÝóÇÐúßõÑõæÇ ÇÓúãó Çááøóåö ÚóáóíúåóÇ ÕóæóÇÝøó ÝóÅöÐóÇ æóÌóÈóÊú ÌõäõæÈõåóÇ ÝóßõáõæÇ ãöäúåóÇ æóÃóØúÚöãõæÇ ÇáúÞóÇäöÚó æóÇáúãõÚúÊóÑøó ßóÐóáößó ÓóÎøóÑúäóÇåóÇ áóßõãú áóÚóáøóßõãú ÊóÔúßõÑõæäó ﴿ ٣٦ ﴾ |
[ 022.036 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.036 ] | ( AY ) |
Biz, kurbanlık deve ve sığırları da, Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden kıldık. Sizin için bu kurbanlıklarda (dinî ve dünyevî) hayır vardır. O hâlde develeri, ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta boğazlarken, üzerlerine Allah’ın ismini anın (besmele getirin). Yere düşüp canları çıktığı zaman da, onlardan yeyin; kanaatkâra da verin, dilenene de verin. İşte böylece, şükredesiniz diye, o kurbanlıkları (maddî ve manevî faydalar bakımından) sizin emrinize bağlı kıldık. |
[ 022.036 ] | ( EO ) |
Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlarvar â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaatliye ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz. |
[ 022.036 ] | ( ES ) |
Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz. |
[ 022.036 ] | ( NQ ) |
And the Budn (cows, oxen, or camels driven to be offered as sacrifices by the pilgrims at the sanctuary of Makkah.) We have made for you as among the Symbols of Allah, therein you have much good. So mention the Name of Allah over them when they are drawn up in lines (for sacrifice). Then, when they are down on their sides (after slaughter), eat thereof, and feed the beggar who does not ask (men), and the beggar who asks (men). Thus have We made them subject to you that you may be grateful. |
[ 022.037 ] | ( KK ) |
áóäú íóäóÇáó Çááøóåó áõÍõæãõåóÇ æóáÇó ÏöãóÇÄõåóÇ æóáóßöäú íóäóÇáõåõ ÇáÊøóÞúæóì ãöäúßõãú ßóÐóáößó ÓóÎøóÑóåóÇ áóßõãú áöÊõßóÈøöÑõæÇ Çááøóåó Úóáóì ãóÇ åóÏóÇßõãú æóÈóÔøöÑö ÇáúãõÍúÓöäöíäó ﴿ ٣٧ ﴾ |
[ 022.037 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.037 ] | ( AY ) |
Elbette kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a erişmez. (Allah katında makbul olmaz). Fakat Allah’a sizden ancak takva (hâlis ve kâmil ibâdetler) ulaşır. İşte kurbanlıkları böyle sizin emrinize bağladı ki size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı, tekbir getirerek yüceltesiniz. Ey Resûlüm, ihlâsla güzel iş yapanlara (cenneti) müjdele... |
[ 022.037 ] | ( EO ) |
Elbette onların ne etleri, ne kanları Allaha ermez, velâkin ona sizden olan tekva irecektir, böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden dolayı Allahı tekbir ile büyükleyesiniz, ve müjdele o vazifelerini güzel yapan muhsinleri. |
[ 022.037 ] | ( ES ) |
Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele. |
[ 022.037 ] | ( NQ ) |
It is neither their meat nor their blood that reaches Allah, but it is piety from you that reaches Him. Thus have We made them subject to you that you may magnify Allah for His Guidance to you. And give glad tidings (O Muhammad ) to theMuhsinun (doers of good). |
[ 022.038 ] | ( KK ) |
Åöäøó Çááøóåó íõÏóÇÝöÚõ Úóäö ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ Åöäøó Çááøóåó áÇó íõÍöÈøõ ßõáøó ÎóæøóÇäò ßóÝõæÑò ﴿ ٣٨ ﴾ |
[ 022.038 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.038 ] | ( AY ) |
Muhakkak ki Allah, müşriklerin saldırılarını mü'minlerden savacaktır. Çünkü Allah, her hâini ve nankörü sevmez. |
[ 022.038 ] | ( EO ) |
Haberiniz olsun ki Allah iyman edenler tarafından müdafaa edecektir, çünkü Allah her hangi bir hâini, nankörü sevmez. |
[ 022.038 ] | ( ES ) |
Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez. |
[ 022.038 ] | ( NQ ) |
Truly, Allah defends those who believe. Verily! Allah likes not any treacherous ingrate to Allah [those who disobey Allah but obey Shaitan (Satan)]. |
[ 022.039 ] | ( KK ) |
ÃõÐöäó áöáøóÐöíäó íõÞóÇÊóáõæäó ÈöÃóäøóåõãú ÙõáöãõæÇ æóÅöäøó Çááøóåó Úóáóì äóÕúÑöåöãú áóÞóÏöíÑñ ﴿ ٣٩ ﴾ |
[ 022.039 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.039 ] | ( AY ) |
Kendilerine savaş açılan mü'minlere, (kâfirlere karşı savaş için) izin verildi. Çünkü onlar zulmedildiler. Şüphe yok ki Allah, mü'minlere zafer vermeğe kadirdir. |
[ 022.039 ] | ( EO ) |
İzin verildi o kendilerine kıtal edilenlere, çünkü onlara zulm olundu ve şübhesiz ki Allah onları muzaffer kılmağa her halde kadirdir. |
[ 022.039 ] | ( ES ) |
Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir. |
[ 022.039 ] | ( NQ ) |
Permission to fight is given to those (i.e. believers against disbelievers), who are fighting them, (and) because they (believers) have been wronged, and surely, Allah is Able to give them (believers) victory |
[ 022.040 ] | ( KK ) |
ÇóáøóÐöíäó ÃõÎúÑöÌõæÇ ãöäú ÏöíóÇÑöåöãú ÈöÛóíúÑö ÍóÞøò ÅöáÇøó Ãóäú íóÞõæáõæÇ ÑóÈøõäóÇ Çááøóåõ æóáóæúáÇó ÏóÝúÚõ Çááøóåö ÇáäøóÇÓó ÈóÚúÖóåõãú ÈöÈóÚúÖò áóåõÏøöãóÊú ÕóæóÇãöÚõ æóÈöíóÚñ æóÕóáóæóÇÊñ æóãóÓóÇÌöÏõ íõÐúßóÑõ ÝöíåóÇ ÇÓúãõ Çááøóåö ßóËöíÑðÇ æóáóíóäúÕõÑóäøó Çááøóåõ ãóäú íóäúÕõÑõåõ Åöäøó Çááøóåó áóÞóæöíøñ ÚóÒöíÒñ ﴿ ٤٠ ﴾ |
[ 022.040 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.040 ] | ( AY ) |
Mü'minler o mazlûmlardır ki: “ Rabbimiz Allah’dır” demelerinden başka bir sebep olmaksızın yurdlarından (Mekke’den) haksız yere çıkarıldılar. Eğer, Allah insanların bir kısmını (müşrikleri) bir kısmı ile (mü'minlerle) defetmeseydi, içlerinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler elbette yıkılırdı. Muhakkak ki Allah, dinine yardım edene yardım edecek, zafer verecektir. Şüphe yok ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye galibdir. |
[ 022.040 ] | ( EO ) |
Onlar ki rabbımız bir Allahdır demelerinden başka bir sebeb, bir hakk olmaksızın diyarlarından çıkarıldılar. Allahın da nasın bir kısmını bir kısmiyle def'etmesi olmasa idi her halde manastırlar, kiliseler, havralar Mescidler yıkılırdı ki bunlar da Allahın ismi çok zikr olunur ve elbette Allah kendine nusret edeni mensur kılacaktır, şübhe yok ki Allah çok kuvvetli, çok ızzetlidir. |
[ 022.040 ] | ( ES ) |
Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izetlidir (her şeye galiptir). |
[ 022.040 ] | ( NQ ) |
Those who have been expelled from their homes unjustly only because they said: "Our Lord is Allah." - For had it not been that Allah checks one set of people by means of another, monasteries, churches, synagogues, and mosques, wherein the Name of Allah is mentioned much would surely have been pulled down. Verily, Allah will help those who help His (Cause). Truly, Allah is All-Strong, All-Mighty. |
[ 022.041 ] | ( KK ) |
ÇóáøóÐöíäó Åöäú ãóßøóäøóÇåõãú Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÃóÞóÇãõæÇ ÇáÕøóáóæÉó æóÂÊóæúÇ ÇáÒøóßóæÉó æóÃóãóÑõæÇ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóäóåóæúÇ Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóáöáøóåö ÚóÇÞöÈóÉõ ÇáúÃõãõæÑö ﴿ ٤١ ﴾ |
[ 022.041 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.041 ] | ( AY ) |
Onlar, o mü'minlerdir ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve fenalıktan da alıkoyarlar. Bütün işlerin sonu (kıyâmette) Allah’a dönecektir. |
[ 022.041 ] | ( EO ) |
Onlar ki şayed kendilerini Arzda makamı iktıdara getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, ma'ruf ile emir ve Münkerden nehiy ederler bütün umurun akıbeti de sırf Allaha aiddir. |
[ 022.041 ] | ( ES ) |
Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah'a âittir. |
[ 022.041 ] | ( NQ ) |
Those (Muslim rulers) who, if We give them power in the land, (they) order for Iqamat-as-Salat. [i.e. to perform the five compulsory congregational Salat (prayers) (the males in mosques)], to pay the Zakat and they enjoin Al-Ma'ruf (i.e. Islamic Monotheism and all that Islam orders one to do), and forbid Al-Munkar (i.e. disbelief, polytheism and all that Islam has forbidden) [i.e. they make the Qur'an as the law of their country in all the spheres of life]. And with Allah rests the end of (all) matters (of creatures). |
[ 022.042 ] | ( KK ) |
æóÅöäú íõßóÐøöÈõæßó ÝóÞóÏú ßóÐøóÈóÊú ÞóÈúáóåõãú Þóæúãõ äõæÍò æóÚóÇÏñ æóËóãõæÏõ ﴿ ٤٢ ﴾ |
[ 022.042 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.042 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), eğer seni (müşrikler) tekzib ediyorlarsa, bil ki, onlardan önce Nûh’un, Âd’ın ve Semûd’un kavimleri de (kendi peygamberlerini) tekzib ettiler; |
[ 022.042 ] | ( EO ) |
Ve eğer seni tekzib ederlerse emin ol onlardan evvel kavmi Nuh da tekzib etti, Ad da, Semûd da, |
[ 022.042 ] | ( ES ) |
(Ey Muhammed!) Eğer seni (müşrikler) yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri de kendi peygamberlerini) yalancı saydılar. |
[ 022.042 ] | ( NQ ) |
And if they belie you (O Muhammad ), so were belied the Prophets before them, (by) the people of Nuh (Noah), 'Ad and Thamud, |
[ 022.043 ] | ( KK ) |
æóÞóæúãõ ÅöÈúÑóÇåöíãó æóÞóæúãõ áõæØò ﴿ ٤٣ ﴾ |
[ 022.043 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.043 ] | ( AY ) |
İbrâhîm’in kavmi de, Lût’un kavmi de tekzib ettiler. |
[ 022.043 ] | ( EO ) |
kavmi İbrahim de, kavmi Lût da, |
[ 022.043 ] | ( ES ) |
İbrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalancı saydılar. |
[ 022.043 ] | ( NQ ) |
And the people of Ibrahim (Abraham) and the people of Lout (Lot), |
[ 022.044 ] | ( KK ) |
æóÃóÕúÍóÇÈõ ãóÏúíóäó æóßõÐøöÈó ãõæÓóì ÝóÃóãúáóíúÊõ áöáúßóÇÝöÑöíäó Ëõãøó ÃóÎóÐúÊõåõãú ÝóßóíúÝó ßóÇäó äóßöíÑö ﴿ ٤٤ ﴾ |
[ 022.044 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.044 ] | ( AY ) |
(Şuayb’ın kavmi olan) Ashâb-ı Medyen de (Şuayb’ı) tekzib etti. Mûsa da (Fir'avun tarafından) tekzib olundu. Ben de o kâfirlere bir mühlet verdim. Sonra da kendilerini azabla yakalayıverdim. Bak ki, beni inkâr nasıl olmuştur? |
[ 022.044 ] | ( EO ) |
Eshabi Medyen de. Musâ da tekzib olundu, ben de o kâfirlere bir mühlet verdim, sonra da kendilerini tuttum alıverdim, nasıl oldu o vakıt benim inkârım? |
[ 022.044 ] | ( ES ) |
(Şuayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb'ı) yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o kâfirlere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler. |
[ 022.044 ] | ( NQ ) |
And the dwellers of Madyan (Midian); and belied was Musa (Moses), but I granted respite to the disbelievers for a while, then I seized them, and how (terrible) was My Punishment (against their wrong-doing). |
[ 022.045 ] | ( KK ) |
ÝóßóÃóíøöäú ãöäú ÞóÑúíóÉò ÃóåúáóßúäóÇåóÇ æóåöíó ÙóÇáöãóÉñ Ýóåöíó ÎóÇæöíóÉñ Úóáóì ÚõÑõæÔöåóÇ æóÈöÆúÑò ãõÚóØøóáóÉò æóÞóÕúÑò ãóÔöíÏò ﴿ ٤٥ ﴾ |
[ 022.045 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.045 ] | ( AY ) |
Nice memleketler vardı ki, zulüm yapıyorlarken biz onları helâk ettik de damları çökmüş, duvarları üzerlerine yıkılmıştır (ıssız harabeye dönmüştür). Nice kuyularla yüksek saraylar (sahibsiz) bomboş bırakılmıştır. |
[ 022.045 ] | ( EO ) |
Evet, nice memleketler vardı ki biz onları zulm etmektelerken helâk ettik de şimdi onlar damlarının üzerine çökmüş ıp ıssız, hem nice muattal kuyu ve müşeyyed köşk. |
[ 022.045 ] | ( ES ) |
Nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz onları yok ettik. Artık damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılmıştır. (Geride) Nice terkedilmiş kuyularla bomboş kalmış yüksek saraylar (bırakılmıştır.) |
[ 022.045 ] | ( NQ ) |
And many a township have We destroyed while it was given to wrong-doing, so that it lies in ruins (up to this day), and (many) a deserted well and lofty castles! |
[ 022.046 ] | ( KK ) |
ÃóÝóáóãú íóÓöíÑõæÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÝóÊóßõæäó áóåõãú ÞõáõæÈñ íóÚúÞöáõæäó ÈöåóÇ Ãóæú ÂÐóÇäñ íóÓúãóÚõæäó ÈöåóÇ ÝóÅöäøóåóÇ áÇó ÊóÚúãóì ÇáúÃóÈúÕóÇÑõ æóáóßöäú ÊóÚúãóì ÇáúÞõáõæÈõ ÇáøóÊöí Ýöí ÇáÕøõÏõæÑö ﴿ ٤٦ ﴾ |
[ 022.046 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.046 ] | ( AY ) |
Mekke kâfirleri, hiç de yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, bu sebeple düşünecek kalplere, işitecek kulaklara sahip olsalar. Gerçek şudur ki, gözler (görmemek sûretiyle) kör olmaz, fakat asıl sinelerin içindeki kalpler (ibret gözleri) kör olur. |
[ 022.046 ] | ( EO ) |
Ya o yerde neye bir seyr etmediler ki kendileri için akıllanmalarına sebeb olacak kalbler ve işıtmelerine sebeb olacak kulaklar olsun, zira hakikat budur ki gözler körelmez ve lâkin sînelerdeki kalbler körelir. |
[ 022.046 ] | ( ES ) |
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur. |
[ 022.046 ] | ( NQ ) |
Have they not travelled through the land, and have they hearts wherewith to understand and ears wherewith to hear? Verily, it is not the eyes that grow blind, but it is the hearts which are in the breasts that grow blind. |
[ 022.047 ] | ( KK ) |
æóíóÓúÊóÚúÌöáõæäóßó ÈöÇáúÚóÐóÇÈö æóáóäú íõÎúáöÝó Çááøóåõ æóÚúÏóåõ æóÅöäøó íóæúãðÇ ÚöäúÏó ÑóÈøößó ßóÃóáúÝö ÓóäóÉò ãöãøóÇ ÊóÚõÏøõæäó ﴿ ٤٧ ﴾ |
[ 022.047 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.047 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm) bir de senden acele azap istiyorlar. Elbette Allah vadinden caymaz (muhakkak o kâfirlere takdir edilen azap, vaktinde gelecektir). Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. |
[ 022.047 ] | ( EO ) |
Bir de senden acele azâb istiyorlar, elbette Allah, va'dinde hulf etmez, bununla beraber rabbının ındinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. |
[ 022.047 ] | ( ES ) |
Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. |
[ 022.047 ] | ( NQ ) |
And they ask you to hasten on the torment! And Allah fails not His Promise. And verily, a day with your Lord is as a thousand years of what you reckon. |
[ 022.048 ] | ( KK ) |
æóßóÃóíøöäú ãöäú ÞóÑúíóÉò ÃóãúáóíúÊõ áóåóÇ æóåöíó ÙóÇáöãóÉñ Ëõãøó ÃóÎóÐúÊõåóÇ æóÅöáóíøó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٤٨ ﴾ |
[ 022.048 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.048 ] | ( AY ) |
Zulmedib dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, ben onları azabımla yakalayıvermiştim. Sonunda muhakkak dönüş banadır. |
[ 022.048 ] | ( EO ) |
Zulm etmektelerken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket vardı ki ben onu tutmuş alıvermiştim, bütün inkılâb nihayet banadır. |
[ 022.048 ] | ( ES ) |
Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıvermiştim. Dönüş ancak banadır. |
[ 022.048 ] | ( NQ ) |
And many a township did I give respite while it was given to wrong-doing. Then (in the end) I seized it (with punishment). And to Me is the (final) return (of all). |
[ 022.049 ] | ( KK ) |
Þõáú íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÇÓõ ÅöäøóãóÇ ÃóäóÇ áóßõãú äóÐöíÑñ ãõÈöíäñ ﴿ ٤٩ ﴾ |
[ 022.049 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.049 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm) de ki: “ Ey insanlar! Ben size ancak açık anlatan bir korkutucuyum, (îman etmiyeceklere Allah’ın azabını açıkça haber veriyorum). |
[ 022.049 ] | ( EO ) |
De ki: ey o bütün insanlar: ben size ancak açık anlatan bir nezîrim. |
[ 022.049 ] | ( ES ) |
(Habîbim!) De ki: "Ey insanlar! Ben size ancak apaçık anlatan bir uyarıcıyım." |
[ 022.049 ] | ( NQ ) |
Say (O Muhammad ): "O mankind! I am (sent) to you only as a plain warner." |
[ 022.050 ] | ( KK ) |
ÝóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö áóåõãú ãóÛúÝöÑóÉñ æóÑöÒúÞñ ßóÑöíãñ ﴿ ٥٠ ﴾ |
[ 022.050 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.050 ] | ( AY ) |
Fakat îman edip sâlih amel işleyenler var ya, bunlar için hem bir mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır. |
[ 022.050 ] | ( EO ) |
İmdi iyman edip salih salih iş yapanlar, onlar için hem bir mağrifet var hem kerîm. |
[ 022.050 ] | ( ES ) |
İşte iman edip salih amel işleyenler için hem bir mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır. |
[ 022.050 ] | ( NQ ) |
So those who believe (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and do righteous good deeds, for them is forgiveness and Rizqun Karim (generous provision, i.e. Paradise). |
[ 022.051 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó ÓóÚóæúÇ Ýöí ÂíóÇÊöäóÇ ãõÚóÇÌöÒöíäó ÃõæáóÆößó ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáúÌóÍöíãö ﴿ ٥١ ﴾ |
[ 022.051 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.051 ] | ( AY ) |
Âyetlerimiz (Kur’ân’ı-mız) hakkında fesad için koşuşanlar ise, işte onlar Cehennemliktirler. |
[ 022.051 ] | ( EO ) |
Âyetlerimiz hakkında muaccizlik için koşuşanlar ise işte onlar eshabı cehîm. |
[ 022.051 ] | ( ES ) |
Âyetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlara gelince, işte onlar cehennemliktirler. Böyle de ve temennilere uyma. Çünkü: |
[ 022.051 ] | ( NQ ) |
But those who strive against Our Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), to frustrate and obstruct them, they will be dwellers of the Hell-fire. |
[ 022.052 ] | ( KK ) |
æóãóÇ ÃóÑúÓóáúäóÇ ãöäú ÞóÈúáößó ãöäú ÑóÓõæáò æóáÇó äóÈöíøò ÅöáÇøó ÅöÐóÇ Êóãóäøóì ÃóáúÞóì ÇáÔøóíúØóÇäõ Ýöí ÃõãúäöíøóÊöåö ÝóíóäúÓóÎõ Çááøóåõ ãóÇ íõáúÞöí ÇáÔøóíúØóÇäõ Ëõãøó íõÍúßöãõ Çááøóåõ ÂíóÇÊöåö æóÇááøóåõ Úóáöíãñ Íóßöíãñ ﴿ ٥٢ ﴾ |
[ 022.052 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.052 ] | ( AY ) |
(Ey Resûlüm), biz senden evvel hiç bir Rasûl ve hiç bir Peygamber göndermedik ki, o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şübheler karıştırmasın. (Ancak Allah peygamberleri vahy sûreti ile korur). Bunun üzerine Allah, şeytanın bıraktığı şüphe ve fitneyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tesbit eder, kuvvetleştirir Allah, Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir. |
[ 022.052 ] | ( EO ) |
Hem biz senden evvel ne bir Resul ve ne bir Nebiy göndermedik ki bir temenni kurduğu vakıt Şeytan onun ümniyyesine bir ilka yapmış olmasın, bunun üzerine Allah Şeytanın ilka ettiğini derhal nesheder de sonra Allah, âyetlerini muhkemler ve Allah, alîmdir, hakîmdir. |
[ 022.052 ] | ( ES ) |
(Ey Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm'dir (herşeyi bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir) |
[ 022.052 ] | ( NQ ) |
Never did We send a Messenger or a Prophet before you, but; when he did recite the revelation or narrated or spoke,Shaitan (Satan) threw (some falsehood) in it. But Allah abolishes that which Shaitan (Satan) throws in. Then Allah establishes His Revelations. And Allah is All-Knower, All-Wise: |
[ 022.053 ] | ( KK ) |
áöíóÌúÚóáó ãóÇ íõáúÞöí ÇáÔøóíúØóÇäõ ÝöÊúäóÉð áöáøóÐöíäó Ýöí ÞõáõæÈöåöãú ãóÑóÖñ æóÇáúÞóÇÓöíóÉö ÞõáõæÈõåõãú æóÅöäøó ÇáÙøóÇáöãöíäó áóÝöí ÔöÞóÇÞò ÈóÚöíÏò ﴿ ٥٣ ﴾ |
[ 022.053 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.053 ] | ( AY ) |
(Allah’ın şeytana imkân verip de sonra fitnesini gidermesi) şeytanın ilka eylediğini, kalplerinde bir hastalık (nifâk) olanlarla kalpleri katı bulunanlara bir mihnet ve azap vesilesi yapmak içindir. Gerçekten o münâfıklarla müşrikler, hakdan çok uzak bir ayrılık içindedirler. |
[ 022.053 ] | ( EO ) |
Şunun için ki Şeytanın ilka edeceğini kalbleri katı olanlar ve kalblerinde bir maraz bulunanlar için bir fitne kılacaktır ve çünkü o zalimler uzak bir şikak içindedirler. |
[ 022.053 ] | ( ES ) |
Allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler. |
[ 022.053 ] | ( NQ ) |
That He (Allah) may make what is thrown in by Shaitan (Satan) a trial for those in whose hearts is a disease (of hypocrisy and disbelief) and whose hearts are hardened. And certainly, the Zalimun (polytheists and wrong-doers, etc.) are in an opposition far-off (from the truth against Allah's Messenger and the believers). |
[ 022.054 ] | ( KK ) |
æóáöíóÚúáóãó ÇáøóÐöíäó ÃõæÊõæÇ ÇáúÚöáúãó Ãóäøóåõ ÇáúÍóÞøõ ãöäú ÑóÈøößó ÝóíõÄúãöäõæÇ Èöåö ÝóÊõÎúÈöÊó áóåõ ÞõáõæÈõåõãú æóÅöäøó Çááøóåó áóåóÇÏö ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ Åöáóì ÕöÑóÇØò ãõÓúÊóÞöíãò ﴿ ٥٤ ﴾ |
[ 022.054 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.054 ] | ( AY ) |
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur’ân’ın muhakkak Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona îman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, îman edenleri, doğru bir yola (islâm dinine) iletir. |
[ 022.054 ] | ( EO ) |
Bir de kendilerine ılim verilmiş olanlar muhakkak rabbından gelen hakk olduğunu bilsinler ve ona iyman etsinler de kalbleri ona saygı duysun ve çünkü Allah, iyman edenleri doğru bir caddeye çıkarır. |
[ 022.054 ] | ( ES ) |
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir. |
[ 022.054 ] | ( NQ ) |
And that those who have been given knowledge may know that it (this Qur'an) is the truth from your Lord, and that they may believe therein, and their hearts may submit to it with humility. And verily, Allah is the Guide of those who believe, to the Straight Path. |
[ 022.055 ] | ( KK ) |
æóáÇó íóÒóÇáõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ Ýöí ãöÑúíóÉò ãöäúåõ ÍóÊøóì ÊóÃúÊöíóåõãõ ÇáÓøóÇÚóÉõ ÈóÛúÊóÉð Ãóæú íóÃúÊöíóåõãú ÚóÐóÇÈõ íóæúãò ÚóÞöíãò ﴿ ٥٥ ﴾ |
[ 022.055 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.055 ] | ( AY ) |
Peygamberi ve Kur’ân’ı inkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyâmet gelinceye veya (nesilleri kesen bir harbteki) verimsiz günün azabı çatıncaya kadar Kur’ân hususunda bir şüphe içinde kalır giderler. |
[ 022.055 ] | ( EO ) |
O küfredenler de kendilerine o saat bağteten gelinciye veya akîm bir günün azâbı gelinciye kadar ondan bir şekk içinde kalır giderler. |
[ 022.055 ] | ( ES ) |
İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler. |
[ 022.055 ] | ( NQ ) |
And those who disbelieve will not cease to be in doubt about it (this Qur'an) until the Hour comes suddenly upon them, or there comes to them the torment of the Day after which there will be no night (i.e. the Day of Resurrection). |
[ 022.056 ] | ( KK ) |
Çáúãõáúßõ íóæúãóÆöÐò áöáøóåö íóÍúßõãõ Èóíúäóåõãú ÝóÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö Ýöí ÌóäøóÇÊö ÇáäøóÚöíãö ﴿ ٥٦ ﴾ |
[ 022.056 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.056 ] | ( AY ) |
O kıyâmet günü, hüküm ve saltanat yalnız Allah’ındır; O, mü'minlerle kâfirler arasında hükmünü verir. Artık îman edip sâlih amel işleyenler, Na’îm cennetlerindedirler. |
[ 022.056 ] | ( EO ) |
Mülk o gün bir Allahındır, beyinlerinde hukmünü verir, artık iyman edip salih iş yapmış olanlar Naîm Cennetlerindedir. |
[ 022.056 ] | ( ES ) |
O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler. |
[ 022.056 ] | ( NQ ) |
The sovereignty on that Day will be that of Allah (the one Who has no partners). He will judge between them. So those who believed (in the Oneness of Allah Islamic Monotheism) and did righteous good deeds will be in Gardens of delight (Paradise). |
[ 022.057 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóßóÐøóÈõæÇ ÈöÂíóÇÊöäóÇ ÝóÃõæáóÆößó áóåõãú ÚóÐóÇÈñ ãõåöíäñ ﴿ ٥٧ ﴾ |
[ 022.057 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.057 ] | ( AY ) |
Küfre varıp da âyetlerimizi inkâr edenler, işte bunlara horluk içinde bırakılacakları bir azap vardır. |
[ 022.057 ] | ( EO ) |
Kâfirlik edip âyetlerimize yalan demiş olanlar ise, işte bunlara mühîn bir azâb vardır. |
[ 022.057 ] | ( ES ) |
İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır. |
[ 022.057 ] | ( NQ ) |
And those who disbelieved and belied Our Verses (of this Qur'an), for them will be a humiliating torment (in Hell). |
[ 022.058 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó åóÇÌóÑõæÇ Ýöí ÓóÈöíáö Çááøóåö Ëõãøó ÞõÊöáõæÇ Ãóæú ãóÇÊõæÇ áóíóÑúÒõÞóäøóåõãõ Çááøóåõ ÑöÒúÞðÇ ÍóÓóäðÇ æóÅöäøó Çááøóåó áóåõæó ÎóíúÑõ ÇáÑøóÇÒöÞöíäó ﴿ ٥٨ ﴾ |
[ 022.058 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.058 ] | ( AY ) |
Allah yolunda hicret edip de, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah onları güzel bir rızıkla (cennetde) rızıklandıracaktır. Çünkü Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. |
[ 022.058 ] | ( EO ) |
Allah yolunda hicret edip de sonra katl edilmiş veya ölmüş olanlar ise elbette Allah, onları muhakkak güzel bir rızk ile merzuk edecektir, ve çünkü Allah, elbette rızk verenlerin en hayırlısı odur. |
[ 022.058 ] | ( ES ) |
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. |
[ 022.058 ] | ( NQ ) |
Those who emigrated in the Cause of Allah and after that were killed or died, surely, Allah will provide a good provision for them. And verily, it is Allah Who indeed is the Best of those who make provision. |
[ 022.059 ] | ( KK ) |
áóíõÏúÎöáóäøóåõãú ãõÏúÎóáÇð íóÑúÖóæúäóåõ æóÅöäøó Çááøóåó áóÚóáöíãñ Íóáöíãñ ﴿ ٥٩ ﴾ |
[ 022.059 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.059 ] | ( AY ) |
Allah onları, hoşnut olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Çünkü Allah, Alîm’dir= iyiliklerini bilir, Halîm’dir= canilerin cezasını geciktirir. |
[ 022.059 ] | ( EO ) |
O elbette onları hoşnûd olacakları bir medhale koyacaktır ve çünkü Allah, gayet alîm, gayet halîmdir. |
[ 022.059 ] | ( ES ) |
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.). |
[ 022.059 ] | ( NQ ) |
Truly, He will make them enter an entrance with which they shall be well-pleased, and verily, Allah indeed is All-Knowing, Most Forbearing. |
[ 022.060 ] | ( KK ) |
Ðóáößó æóãóäú ÚóÇÞóÈó ÈöãöËúáö ãóÇ ÚõæÞöÈó Èöåö Ëõãøó ÈõÛöíó Úóáóíúåö áóíóäúÕõÑóäøóåõ Çááøóåõ Åöäøó Çááøóåó áóÚóÝõæøñ ÛóÝõæÑñ ﴿ ٦٠ ﴾ |
[ 022.060 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.060 ] | ( AY ) |
Sana anlattığımız Allah’ın hükmü işte böyledir. Mü'minlerden kim, kendisine yapılan cezaya aynı ile mukabele eder de, sonra yine aleyhine tecavüz edilirse, muhakkak ki Allah ona yardım eder. Gerçekten Allah, ziyade afv edicidir, çok bağışlayıcıdır. |
[ 022.060 ] | ( EO ) |
Bu böyle, bir de her kim kendine edilen ukubete mislile makabele eder de sonra yine üzerine bağy olunursa elbette Allah ona nusrat eder, çünkü Allahın afvi çok, mağfireti çoktur. |
[ 022.060 ] | ( ES ) |
Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır. |
[ 022.060 ] | ( NQ ) |
That is so. And whoever has retaliated with the like of that which he was made to suffer, and then has again been wronged, Allah will surely help him. Verily! Allah indeed is Oft-Pardoning, Oft-Forgiving. |
[ 022.061 ] | ( KK ) |
Ðóáößó ÈöÃóäøó Çááøóåó íõæáöÌõ Çááøóíúáó Ýöí ÇáäøóåóÇÑö æóíõæáöÌõ ÇáäøóåóÇÑó Ýöí Çááøóíúáö æóÃóäøó Çááøóåó ÓóãöíÚñ ÈóÕöíÑñ ﴿ ٦١ ﴾ |
[ 022.061 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.061 ] | ( AY ) |
Mazluma Allah’ın yardım edişi şundan: Çünkü Allah, (dilediğine kadirdir) geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Gerçekten Allah, Semi’dir= her şeyi işitir, Basîr’dir= her şeyi görür. |
[ 022.061 ] | ( EO ) |
Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar ve Allah, semi'dir, basîrdir. |
[ 022.061 ] | ( ES ) |
Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi işitir) Basîrdir (herşeyi görür). |
[ 022.061 ] | ( NQ ) |
That is because Allah merges the night into the day, and He merges the day into the night. And verily, Allah is All-Hearer, All-Seer. |
[ 022.062 ] | ( KK ) |
Ðóáößó ÈöÃóäøó Çááøóåó åõæó ÇáúÍóÞøõ æóÃóäøó ãóÇ íóÏúÚõæäó ãöäú Ïõæäöåö åõæó ÇáúÈóÇØöáõ æóÃóäøó Çááøóåó åõæó ÇáúÚóáöíøõ ÇáúßóÈöíÑõ ﴿ ٦٢ ﴾ |
[ 022.062 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.062 ] | ( AY ) |
Bu kâmil kudret şundandır: Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak’dır. Müşriklerin Allah’ı bırakıb da tapındıkları putlar ise, hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür. |
[ 022.062 ] | ( EO ) |
Çünkü Allahdır ancak zati hak, onların ondan başka da'vet ettikleri ise hep bâtıldır, ve Allahdır ancak yegâne yüksek, yegâne büyük. |
[ 022.062 ] | ( ES ) |
(Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür. |
[ 022.062 ] | ( NQ ) |
That is because Allah He is the Truth (the only True God of all that exists, Who has no partners or rivals with Him), and what they (the polytheists) invoke besides Him, it is Batil (falsehood) And verily, Allah He is the Most High, the Most Great. |
[ 022.063 ] | ( KK ) |
Ãóáóãú ÊóÑóì Ãóäøó Çááøóåó ÃóäúÒóáó ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ãóÇÁð ÝóÊõÕúÈöÍõ ÇáúÃóÑúÖõ ãõÎúÖóÑøóÉð Åöäøó Çááøóåó áóØöíÝñ ÎóÈöíÑñ ﴿ ٦٣ ﴾ |
[ 022.063 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.063 ] | ( AY ) |
Görmedin mi, Allah gökten bir yağmur indirmekle yeryüzü yemyeşil oluveriyor? Gerçekten Allah, çok lütûfkârdır, her şeyden haberdardır. |
[ 022.063 ] | ( EO ) |
Görmedin mi Allah, Semadan bir su indirmekle Arz yemyeşil oluveriyor, hakikat Allah, çok lâtîf bir habîrdir. |
[ 022.063 ] | ( ES ) |
Görmedin mi Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzü (nasıl) yemyeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır. |
[ 022.063 ] | ( NQ ) |
See you not that Allah sends down water (rain) from the sky, and then the earth becomes green? Verily, Allah is the Most Kind and Courteous, Well-Acquainted with all things. |
[ 022.064 ] | ( KK ) |
áóåõ ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóÅöäøó Çááøóåó áóåõæó ÇáúÛóäöíøõ ÇáúÍóãöíÏõ ﴿ ٦٤ ﴾ |
[ 022.064 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.064 ] | ( AY ) |
Göklerde ve yerde ne varsa hep Allah’ındır. Şüphesiz Allah, Ganî= (hiç bir şeye muhtaç olmıyan) hamd’e lâyık bulunandır. |
[ 022.064 ] | ( EO ) |
Göklerdeki ve Yerdeki hep onundur ve hakıkat Allah, hamd olunacak yegâne ganiy ancak odur. |
[ 022.064 ] | ( ES ) |
Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Doğrusu Allah müstağnîdir, övülmeğe layıktır. |
[ 022.064 ] | ( NQ ) |
To Him belongs all that is in the heavens and all that is on the earth. And verily, Allah He is Rich (Free of all wants), Worthy of all praise. |
[ 022.065 ] | ( KK ) |
Ãóáóãú ÊóÑóì Ãóäøó Çááøóåó ÓóÎøóÑó áóßõãú ãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö æóÇáúÝõáúßó ÊóÌúÑöí Ýöí ÇáúÈóÍúÑö ÈöÃóãúÑöåö æóíõãúÓößõ ÇáÓøóãóÇÁó Ãóäú ÊóÞóÚó Úóáóì ÇáúÃóÑúÖö ÅöáÇøó ÈöÅöÐúäöåö Åöäøó Çááøóåó ÈöÇáäøóÇÓö áóÑóÁõæÝñ ÑóÍöíãñ ﴿ ٦٥ ﴾ |
[ 022.065 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.065 ] | ( AY ) |
Görmedin mi ki, Allah, bütün yerdekileri ve emriyle denizde akıb giden gemileri hep sizin hizmetinize bağlı kıldı. Semayi, yeryüzüne düşmekten koruyan O’dur; ancak kıyâmette izniyle düşecektir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir. |
[ 022.065 ] | ( EO ) |
Görmedin mi Allah, hakıkaten bütün Yerdekileri sizin için müsahhar kıldı, Semayı da izni olmaksızın Yere düşmekten tutuyor, hakıkaten Allah, insanlara çok ra'fetli bir rahîmdir. |
[ 022.065 ] | ( ES ) |
Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri ve emriyle denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyruğunuz altına verdi. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o (koruyup havada) tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir. |
[ 022.065 ] | ( NQ ) |
See you not that Allah has subjected to you (mankind) all that is on the earth, and the ships that sail through the sea by His Command? He withholds the heaven from falling on the earth except by His Leave. Verily, Allah is, for mankind, full of Kindness, Most Merciful. |
[ 022.066 ] | ( KK ) |
æóåõæó ÇáøóÐöí ÃóÍúíóÇßõãú Ëõãøó íõãöíÊõßõãú Ëõãøó íõÍúíöíßõãú Åöäøó ÇáúÅöäúÓóÇäó áóßóÝõæÑñ ﴿ ٦٦ ﴾ |
[ 022.066 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.066 ] | ( AY ) |
Önce sizi dirilten, sonra öldürecek olan, sonra da (kabirden) diriltecek olan yine O’dur. Şüphesiz insan (Allah’ın sayısız nimetlerine karşı) çok nankördür. |
[ 022.066 ] | ( EO ) |
Size hayatı veren de odur, sonra sizi öldürür, sonra sizi yine diriltir, hakıkat insan çok nankördür. |
[ 022.066 ] | ( ES ) |
Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür. |
[ 022.066 ] | ( NQ ) |
It is He, Who gave you life, and then will cause you to die, and will again give you life (on the Day of Resurrection). Verily! Man is indeed an ingrate. |
[ 022.067 ] | ( KK ) |
áößõáøö ÃõãøóÉò ÌóÚóáúäóÇ ãóäúÓóßðÇ åõãú äóÇÓößõæåõ ÝóáÇó íõäóÇÒöÚõäøóßó Ýöí ÇáúÃóãúÑö æóÇÏúÚõ Åöáóì ÑóÈøößó Åöäøóßó áóÚóáóì åõÏðì ãõÓúÊóÞöíãò ﴿ ٦٧ ﴾ |
[ 022.067 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.067 ] | ( AY ) |
Biz her ümmet için bir şerîat tayin ettik ki, onlar bununla amel ederler. Bunun için (ey Resûlüm) din işinde sana asla muhalefet etmesinler. Sen, insanları, Rabbine ibâdet etmeye davet et. Çünkü sen, gerçekten hidâyete götüren doğru bir yol üzerindesin. |
[ 022.067 ] | ( EO ) |
Biz her ümmet için bir ıbadet yolu yapmışızdır ki onlar onun âbidleridir, binaenaleyh emirde sana aslâ münazea etmesinler, ve rabbına da'vet et, çünkü sen cidden hakka götüren doğru bir yol üzerindesin. |
[ 022.067 ] | ( ES ) |
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun için (ey Muhammed!) bu konuda seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine (ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin. |
[ 022.067 ] | ( NQ ) |
For every nation We have ordained religious ceremonies [e.g. slaughtering of the beast of cattle during the three days of stay at Mina (Makkah) during the Hajj (pilgrimage)] which they must follow; so let them (pagans) not dispute with you on the matter (i.e. to eat of the cattle which you slaughter, and not to eat of cattle which Allah kills by its natural death), but invite them to your Lord. Verily! You (O Muhammad ) indeed are on the (true) straight guidance. (i.e. the true religion of Islamic Monotheism). |
[ 022.068 ] | ( KK ) |
æóÅöäú ÌóÇÏóáõæßó ÝóÞõáö Çááøóåõ ÃóÚúáóãõ ÈöãóÇ ÊóÚúãóáõæäó ﴿ ٦٨ ﴾ |
[ 022.068 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.068 ] | ( AY ) |
Böyle iken eğer seninle din işinde mücâdele ederlerse, de ki: “ Allah yaptıklarınızı pek âlâ bilir.” |
[ 022.068 ] | ( EO ) |
Ve eğer sana mücadele ederlerse de ki: ne yapıyorsunuz Allah pekâlâ biliyor. |
[ 022.068 ] | ( ES ) |
Eğer seninle tartışırlarsa, de ki: "Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir." |
[ 022.068 ] | ( NQ ) |
And if they argue with you (as regards the slaughtering of the sacrifices), say; "Allah knows best of what you do. |
[ 022.069 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ íóÍúßõãõ Èóíúäóßõãú íóæúãó ÇáúÞöíóÇãóÉö ÝöíãóÇ ßõäúÊõãú Ýöíåö ÊóÎúÊóáöÝõæäó ﴿ ٦٩ ﴾ |
[ 022.069 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.069 ] | ( AY ) |
(Ey mü'minlerle kâfirler), muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında kıyâmet günü Allah aranızda hükmünü verecektir. |
[ 022.069 ] | ( EO ) |
Ve muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında Kıyamet günü Allah aranızda hukmünü verecek. |
[ 022.069 ] | ( ES ) |
Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir. |
[ 022.069 ] | ( NQ ) |
Allah will judge between you on the Day of Resurrection about that wherein you used to differ. |
[ 022.070 ] | ( KK ) |
Ãóáóãú ÊóÚúáóãú Ãóäøó Çááøóåó íóÚúáóãõ ãóÇ Ýöí ÇáÓøóãóÇÁö æóÇáúÃóÑúÖö Åöäøó Ðóáößó Ýöí ßöÊóÇÈò Åöäøó Ðóáößó Úóáóì Çááøóåö íóÓöíÑñ ﴿ ٧٠ ﴾ |
[ 022.070 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.070 ] | ( AY ) |
Bilmez misin ki Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Muhakkak bunlar bir kitabdadır (Levh-i Mahfuz’dadır). Şüphesiz bunları bilmek, Allah’a göre pek kolaydır. |
[ 022.070 ] | ( EO ) |
Bilmez misin ki Allah Gökte ve Yerde ne varsa bilir, muhakkak o kitabdadır, her halde o Allaha göre kolaydır. |
[ 022.070 ] | ( ES ) |
Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Şüphesiz bunlar bir kitabtadır. Hiç şüphe yok ki bunlar Allah'a pek kolaydır. |
[ 022.070 ] | ( NQ ) |
Know you not that Allah knows all that is in heaven and on earth? Verily, it is (all) in the Book (Al-Lauh Al-Mahfuz). Verily! That is easy for Allah. |
[ 022.071 ] | ( KK ) |
æóíóÚúÈõÏõæäó ãöäú Ïõæäö Çááøóåö ãóÇ áóãú íõäóÒøöáú Èöåö ÓõáúØóÇäðÇ æóãóÇ áóíúÓó áóåõãú Èöåö Úöáúãñ æóãóÇ áöáÙøóÇáöãöíäó ãöäú äóÕöíÑò ﴿ ٧١ ﴾ |
[ 022.071 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.071 ] | ( AY ) |
O Mekke kâfirleri, Allah’ı bırakıb da kendisine bir delil indirilmiyen ve hakkında kendileri için bir bilgi bulunmıyan şeye (putlara) ibâdet ediyorlar. O zâlimler için, (azaptan alıkoyacak) hiç bir yardımcı yoktur. |
[ 022.071 ] | ( EO ) |
Onlar Allahın karşısında öyle bir şey'e tapıyorlar ki o ona öyle bir ferman indirmedi ve öyle bir şey ki olbabda lehlerine hiç bir ılim yok, zalimlere ise yardımcı yoktur. |
[ 022.071 ] | ( ES ) |
Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinde de bir bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur. |
[ 022.071 ] | ( NQ ) |
And they worship besides Allah others for which He has sent down no authority, and of which they have no knowledge and for the Zalimun (wrong-doers, polytheists and disbelievers in the Oneness of Allah) there is no helper. |
[ 022.072 ] | ( KK ) |
æóÅöÐóÇ ÊõÊúáóì Úóáóíúåöãú ÂíóÇÊõäóÇ ÈóíøöäóÇÊò ÊóÚúÑöÝõ Ýöí æõÌõæåö ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÇáúãõäúßóÑó íóßóÇÏõæäó íóÓúØõæäó ÈöÇáøóÐöíäó íóÊúáõæäó Úóáóíúåöãú ÂíóÇÊöäóÇ Þõáú ÃóÝóÃõäóÈøöÆõßõãú ÈöÔóÑøò ãöäú Ðóáößõãõ ÇáäøóÇÑõ æóÚóÏóåóÇ Çááøóåõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ æóÈöÆúÓó ÇáúãóÕöíÑõ ﴿ ٧٢ ﴾ |
[ 022.072 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.072 ] | ( AY ) |
Kendilerine karşı âyetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman da, o kâfirlerin yüzlerinde inkâr hallerini görür tanırsın. Nerde ise, karşılarında âyetlerimizi okuyanlara saldırıverecek gibi olurlar. (Ey Resûlüm, o kâfirlere) de ki: “ Şimdi size bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? : O, ateş’dir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir karargâhdır!... |
[ 022.072 ] | ( EO ) |
Kendilerine karşı âyetlerimiz birer beyyine olarak okunduğu zaman da o kâfirlerin yüzlerinde münkirliklerini tanırsın, hemen hemen karşılarında âyetlerimizi tilâvet edenlere saldırıverecek gibi olurlar, de ki: şimdi size ondan daha şer olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah onu küfredenlere va'd buyurdu, ki o ne fena akıbettir. |
[ 022.072 ] | ( ES ) |
Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir dönüş yeridir." |
[ 022.072 ] | ( NQ ) |
And when Our Clear Verses are recited to them, you will notice a denial on the faces of the disbelievers! They are nearly ready to attack with violence those who recite Our Verses to them. Say: "Shall I tell you of something worse than that? The Fire (of Hell) which Allah has promised to those who disbelieve, and worst indeed is that destination!" |
[ 022.073 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáäøóÇÓõ ÖõÑöÈó ãóËóáñ ÝóÇÓúÊóãöÚõæÇ áóåõ Åöäøó ÇáøóÐöíäó ÊóÏúÚõæäó ãöäú Ïõæäö Çááøóåö áóäú íóÎúáõÞõæÇ ÐõÈóÇÈðÇ æóáóæö ÇÌúÊóãóÚõæÇ áóåõ æóÅöäú íóÓúáõÈúåõãõ ÇáÐøõÈóÇÈõ ÔóíúÆðÇ áÇó íóÓúÊóäúÞöÐõæåõ ãöäúåõ ÖóÚõÝó ÇáØøóÇáöÈõ æóÇáúãóØúáõæÈõ ﴿ ٧٣ ﴾ |
[ 022.073 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.073 ] | ( AY ) |
Ey insanlar! (putlara tapma hâlini beyan hususunda şöyle) bir misal getirilmiştir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah’dan başka taptıklarınız (putlar), bir sinek bile yaratamazlar velev ki hepsi bunun için toplansalar... Eğer sinek, o putlardan (üzerlerine sürülen bal gibi şeylerden) bir şey kaparsa, putlar onu sinekten kurtaramazlar. (Kapılan şeyi geri almak isteyecek olan) put da zayıf ve aciz, matlup olan sinek de aciz!... |
[ 022.073 ] | ( EO ) |
Ey insanlar! bir mesel darbedildi, şimdi ona iyi kulak verin, haberiniz olsun ki sizin Allahdan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için toplansalar bile, ve şayed sinek onlardan bir şey kaparsa onu ondan kurtaramazlar, tâlib de zaıyf matlûb da. |
[ 022.073 ] | ( ES ) |
Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir. |
[ 022.073 ] | ( NQ ) |
O mankind! A similitude has been coined, so listen to it (carefully): Verily! Those on whom you call besides Allah, cannot create (even) a fly, even though they combine together for the purpose. And if the fly snatched away a thing from them, they would have no power to release it from the fly. So weak are (both) the seeker and the sought. |
[ 022.074 ] | ( KK ) |
ãóÇ ÞóÏóÑõæÇ Çááøóåó ÍóÞøó ÞóÏúÑöåö Åöäøó Çááøóåó áóÞóæöíøñ ÚóÒöíÒñ ﴿ ٧٤ ﴾ |
[ 022.074 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.074 ] | ( AY ) |
Allah’ın azametini gereği gibi takdir edip bilemediler. Muhakkak ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye üstündür. |
[ 022.074 ] | ( EO ) |
Allahın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakıkat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir. |
[ 022.074 ] | ( ES ) |
Allah'ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür. |
[ 022.074 ] | ( NQ ) |
They have not estimated Allah His Rightful Estimate; Verily, Allah is All-Strong, All-Mighty. |
[ 022.075 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ íóÕúØóÝöí ãöäó ÇáúãóáóÆößóÉö ÑõÓõáÇð æóãöäó ÇáäøóÇÓö Åöäøó Çááøóåó ÓóãöíÚñ ÈóÕöíÑñ ﴿ ٧٥ ﴾ |
[ 022.075 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.075 ] | ( AY ) |
Allah, hem meleklerden, hem de, insanlardan peygamberler seçer. Gerçekten Allah, her şeyi işitir = Semî’dir, her şeyi görür= Basîr’dir. |
[ 022.075 ] | ( EO ) |
Allah, hem Melâikeden Resuller süzer hem insanlardan, hakıkat Allah, yegâne semi', yegâne basîrdir. |
[ 022.075 ] | ( ES ) |
Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür. |
[ 022.075 ] | ( NQ ) |
Allah chooses Messengers from angels and from men. Verily, Allah is All-Hearer, All-Seer. |
[ 022.076 ] | ( KK ) |
íóÚúáóãõ ãóÇ Èóíúäó ÃóíúÏöíåöãú æóãóÇ ÎóáúÝóåõãú æóÅöáóì Çááøóåö ÊõÑúÌóÚõ ÇáúÃõãõæÑõ ﴿ ٧٦ ﴾ |
[ 022.076 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.076 ] | ( AY ) |
Allah onların ne yaptıklarını ve ne yapacaklarını bilir. Bütün işler (netice itibariyle Âhirette) Allah’a döndürülür. |
[ 022.076 ] | ( EO ) |
Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve bütün işler hep Allaha irca' olunur. |
[ 022.076 ] | ( ES ) |
O geçmişlerini ve geleceklerini bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür. |
[ 022.076 ] | ( NQ ) |
He knows what is before them, and what is behind them. And to Allah return all matters (for decision). |
[ 022.077 ] | ( KK ) |
íóÇÃóíøõåóÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇÑúßóÚõæÇ æóÇÓúÌõÏõæÇ æóÇÚúÈõÏõæÇ ÑóÈøóßõãú æóÇÝúÚóáõæÇ ÇáúÎóíúÑó áóÚóáøóßõãú ÊõÝúáöÍõæäó ﴿ ٧٧ ﴾ |
[ 022.077 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.077 ] | ( AY ) |
Ey îman edenler; Namazlarınızda rükû ve secde edin. Rabbinize ibâdet edin ve hayır yapın ki, kurtulabilesiniz. |
[ 022.077 ] | ( EO ) |
Ey o bütün iyman edenler, rükü' edin, secde edin, rabbınıza kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz. |
[ 022.077 ] | ( ES ) |
Ey iman edenler! rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz. |
[ 022.077 ] | ( NQ ) |
O you who believe! Bow down, and prostrate yourselves, and worship your Lord and do good that you may be successful. |
[ 022.078 ] | ( KK ) |
æóÌóÇåöÏõæÇ Ýöí Çááøóåö ÍóÞøó ÌöåóÇÏöåö åõæó ÇÌúÊóÈóÇßõãú æóãóÇ ÌóÚóáó Úóáóíúßõãú Ýöí ÇáÏøöíäö ãöäú ÍóÑóÌò ãöáøóÉó ÃóÈöíßõãú ÅöÈúÑóÇåöíãó åõæó ÓóãøóÇßõãõ ÇáúãõÓúáöãíäó ãöäú ÞóÈúáõ æóÝöí åóÐóÇ áöíóßõæäó ÇáÑøóÓõæáõ ÔóåöíÏðÇ Úóáóíúßõãú æóÊóßõæäõæÇ ÔõåóÏóÇÁó Úóáóì ÇáäøóÇÓö ÝóÃóÞöíãõæÇ ÇáÕøóáóæÉó æóÂÊõæÇ ÇáÒøóßóæÉó æóÇÚúÊóÕöãõæÇ ÈöÇááøóåö åõæó ãóæúáÇóßõãú ÝóäöÚúãó Çáúãóæúáóì æóäöÚúãó ÇáäøóÕöíÑõ ﴿ ٧٨ ﴾ |
[ 022.078 ] | ( MŞ ) |
|
[ 022.078 ] | ( AY ) |
Allah uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. Allah dinini muzaffer kılmak için (ey Peygamber ümmeti) sizi seçti. Din işinde üzerinize bir güçlük de yüklemedi; babanız İbrâhîm’in dininde olduğu gibi. Bundan evvelki kitablarda ve bu Kur’ân’da size müslüman ismini Allah taktı, ki Peygamber, size karşı (tebliğ vazifesini yaptığına) şahid olsun, siz de bütün insanlara karşı (Peygamberler için) şahidler olasınız. Artık gereği üzre namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın ki, mevlânız O’dur. O ne güzel mevlâdır (dosttur), ne güzel yardımcıdır!... |
[ 022.078 ] | ( EO ) |
Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahimin milletine, bundan evvel ve bunda size müsliman ismini oAllahtaktı, ki Peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın zekâtı verin, ve Allaha sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr. |
[ 022.078 ] | ( ES ) |
Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır! |
[ 022.078 ] | ( NQ ) |
And strive hard in Allah's Cause as you ought to strive (with sincerity and with all your efforts that His Name should be superior). He has chosen you (to convey His Message of Islamic Monotheism to mankind by inviting them to His religion, Islam), and has not laid upon you in religion any hardship, it is the religion of your father Ibrahim (Abraham) (Islamic Monotheism). It is He (Allah) Who has named you Muslims both before and in this (the Qur'an), that the Messenger (Muhammad ) may be a witness over you and you be witnesses over mankind! So perform As-Salat (Iqamat-as-Salat), give Zakat and hold fast to Allah [i.e. have confidence in Allah, and depend upon Him in all your affairs] He is your Maula(Patron, Lord, etc.), what an Excellent Maula (Patron, Lord, etc.) and what an Excellent Helper! |