RA'D SURESİ
[ 013.001 ] | ( KK ) |
ÇáãÑ Êöáúßó ÂíóÇÊõ ÇáúßöÊóÇÈö æóÇáøóÐöí ÃõäúÒöáó Åöáóíúßó ãöäú ÑóÈøößó ÇáúÍóÞøõ æóáóßöäøó ÃóßúËóÑó ÇáäøóÇÓö áÇó íõÄúãöäõæäó ﴿ ١ ﴾ |
[ 013.001 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.001 ] | ( AY ) |
Elif, lâm, mim, râ. Bunlar Kur’ân’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen Kur’ân haktır; fakat insanların çoğu îman etmezler. |
[ 013.001 ] | ( EO ) |
Elif, Lam, Mim, Ra. İşte bunlar sana o kitabın âyetleri ve sana rabbından indirilen haktır, ve nasın ekserisi iyman etmezler. |
[ 013.001 ] | ( ES ) |
Elif, Lâm, Mîm, Ra. İşte bunlar sana o kitabın âyetleridir ve sana Rabbinden indirilen haktır. Lâkin insanların çoğu iman etmezler. |
[ 013.001 ] | ( NQ ) |
Alif-Lam-Mim-Ra. |
[ 013.002 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ ÇáøóÐöí ÑóÝóÚó ÇáÓøóãóÇæóÇÊö ÈöÛóíúÑö ÚóãóÏò ÊóÑóæúäóåóÇ Ëõãøó ÇÓúÊóæóì Úóáóì ÇáúÚóÑúÔö æóÓóÎøóÑó ÇáÔøóãúÓó æóÇáúÞóãóÑó ßõáøñ íóÌúÑöí áöÃóÌóáò ãõÓóãøðì íõÏóÈøöÑõ ÇáúÃóãúÑó íõÝóÕøöáõ ÇáúÂíóÇÊö áóÚóáøóßõãú ÈöáöÞóÇÁö ÑóÈøößõãú ÊõæÞöäõæäó ﴿ ٢ ﴾ |
[ 013.002 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.002 ] | ( AY ) |
Allah, gökleri, gördüğünüz şekilde, direksiz olarak yükseltendir. Sonra, kudretiyle Arş’ı istilâ etti, güneşi ve ayı da kulların menfaatına tabi (bağlı) kıldı. Bunlardan (güneş ile aydan) her biri belirli bir vakta kadar dolaşıyor. Bütün işleri O idare ediyor; âyetleri açıklıyor ki, sizler Rabbinize kavuşacağınızı şüphesiz bilesiniz. |
[ 013.002 ] | ( EO ) |
Allah odur ki Semalara direksiz irtifa' verdi, onları görüyorsunuz, sonra Arş üzerine istivâ buyurdu ve Şems-ü Kameri teshır eyledi, her biri müsemmâ bir ecel için cereyan ediyor, emri tedbir, âyetleri tafsıl eyliyor ki sizler rabbınızın likasına yakîn hasıl edesiniz. |
[ 013.002 ] | ( ES ) |
Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. |
[ 013.002 ] | ( NQ ) |
Allah is He Who raised the heavens without any pillars that you can see. Then, He Istawa (rose above) the Throne (really in a manner that suits His Majesty). He has subjected the sun and the moon (to continue going round)! Each running (its course) for a term appointed. He regulates all affairs, explaining the Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) in detail, that you may believe with certainty in the meeting with your Lord. |
[ 013.003 ] | ( KK ) |
æóåõæó ÇáøóÐöí ãóÏøó ÇáúÃóÑúÖó æóÌóÚóáó ÝöíåóÇ ÑóæóÇÓöíó æóÃóäúåóÇÑðÇ æóãöäú ßõáøö ÇáËøóãóÑóÇÊö ÌóÚóáó ÝöíåóÇ ÒóæúÌóíúäö ÇËúäóíúäö íõÛúÔöí Çááøóíúáó ÇáäøóåóÇÑó Åöäøó Ýöí Ðóáößó óáÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÊóÝóßøóÑõæäó ﴿ ٣ ﴾ |
[ 013.003 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.003 ] | ( AY ) |
Arzı, enine-boyuna uzatıp döşeyen, onda yerli yerinde dağlar ve nehirler yaratıp meyvelerin hepsinden o arzda ikişer ikişer (erkekli-dişili) yapan O’dur. Geceyi gündüze o bürüyor; muhakkak ki bunda, düşünecek bir topluluk için (Allah’ın kudret ve vahdaniyetini isbat eden) pek çok deliller vardır. |
[ 013.003 ] | ( EO ) |
Hem o, odur ki Arza bir imtidad verdi ve onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaptı ve meyvelerin hepsinden onda iki çift yarattı, geceyi gündüze bürüyüp duruyor, her halde bunda tefekkür edecek bir kavm için âyetler var. |
[ 013.003 ] | ( ES ) |
Yeryüzünü enine boyuna yayıp döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar meydana getiren ve yeryüzünde meyvelerin hepsinden iki çift yapan O'dur. Sürekli olarak gece ile gündüzü birbirine dolamaktadır. Düşünecek olan bir kavim için bunda muhakkak ki, ibretler vardır. |
[ 013.003 ] | ( NQ ) |
And it is He Who spread out the earth, and placed therein firm mountains and rivers and of every kind of fruits He madeZawjain Ithnain (two in pairs - may mean two kinds or it may mean: of two sorts, e.g. black and white, sweet and sour, small and big, etc.) He brings the night as a cover over the day. Verily, in these things, there are Ayat (proofs, evidences, lessons, signs, etc.) for people who reflect. |
[ 013.004 ] | ( KK ) |
æóÝöí ÇáúÃóÑúÖö ÞöØóÚñ ãõÊóÌóÇæöÑóÇÊñ æóÌóäøóÇÊñ ãöäú ÃóÚúäóÇÈò æóÒóÑúÚñ æóäóÎöíáñ ÕöäúæóÇäñ æóÛóíúÑõ ÕöäúæóÇäò íõÓúÞóì ÈöãóÇÁò æóÇÍöÏò æóäõÝóÖøöáõ ÈóÚúÖóåóÇ Úóáóì ÈóÚúÖò Ýöí ÇáúÃõßõáö Åöäøó Ýöí Ðóáößó óáÂíóÇÊò áöÞóæúãò íóÚúÞöáõæäó ﴿ ٤ ﴾ |
[ 013.004 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.004 ] | ( AY ) |
Arzda birbirine komşu kıt’alar (kara parçaları), üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir su ile sulanıyor. Hâlbuki yemişlerin de bazısını bazısına üstün kılıyoruz (tad, renk ve kıymetleri başka başkadır). Şüphesiz ki bunlarda da düşünen bir topluluk için pek çok ibretler (alâmetler) vardır. |
[ 013.004 ] | ( EO ) |
Arzda mütecavir kıt'alar, üzüm bağları, ekinler, hurmalıklar, çatallı çatalsız hepsi, bir su ile sulanır, halbuki yemişlerinde ba'zısını ba'zısına tafdıl ediyoruz, her halde bunda aklı olan bir kavm için âyetler var. |
[ 013.004 ] | ( ES ) |
Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır. Üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir tek su ile sulanır. Halbuki meyvelerinde birini öbürüne üstün kılıyoruz. Aklı eren bir kavim için bunda muhakkak ibretler vardır. |
[ 013.004 ] | ( NQ ) |
And in the earth are neighbouring tracts, and gardens of vines, and green crops (fields etc.), and date-palms, growing out two or three from a single stem root, or otherwise (one stem root for every palm ), watered with the same water, yet some of them We make more excellent than others to eat. Verily, in these things, there are Ayat (proofs, evidences, lessons, signs) for the people who understand. |
[ 013.005 ] | ( KK ) |
æóÅöäú ÊóÚúÌóÈú ÝóÚóÌóÈñ Þóæúáõåõãú ÃóÇöÐóÇ ßõäøóÇ ÊõÑóÇÈðÇ ÃóÆöäøóÇ áóÝöí ÎóáúÞò ÌóÏöíÏò ÃõæáóÆößó ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÈöÑóÈøöåöãú æóÃõæáóÆößó ÇáúÃóÛúáÇóáõ Ýöí ÃóÚúäóÇÞöåöãú æóÃõæáóÆößó ÃóÕúÍóÇÈõ ÇáäøóÇÑö åõãú ÝöíåóÇ ÎóÇáöÏõæäó ﴿ ٥ ﴾ |
[ 013.005 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.005 ] | ( AY ) |
Ey Resûlüm, eğer kâfirlerin seni yalanlamasına şaşıyorsan, asıl şu sözleri şaşılacak şeydir: “ Biz bir toprak olduğumuz zaman mı cidden yeni bir yaratılışta olacağız (öldükten sonra yeniden mi dirileceğiz)?” İşte bunlar, Rablerini (hükümlerini) inkâr etmiş olanlardır; bunlar, boyunlarında (kıyâmet gününde) demir halkalar bulunanlardır. Bunlar, Cehennemliktirler; ebedî olarak orada kalacaklardır. |
[ 013.005 ] | ( EO ) |
Eğer teaccüb edeceksen işte teaccüb edilecek şey: onların şu lâkırdısı: biz bir toprak olduğumuz vakıt mı, hele hele biz mi mutlaka yeni bir hılkat içinde bulunacağız!... İşte bunlar rablarına küfretmiş olanlar ve işte bunlar tomrukları boyunlarında ve işte bunlar eshabı nar, hep onda kalacaklardır. |
[ 013.005 ] | ( ES ) |
Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: "Biz toprak olup gittikten sonra mı, yani biz gerçekten yeniden mi yaratılacağız?" İşte bunlar Rablerini inkâr etmişlerdir. Bunlar boyunlarında demir halkalar bulunanlardır. Ve işte bunlar cehennemliktirler, orada ebedî kalacaklardır. |
[ 013.005 ] | ( NQ ) |
And if you (O Muhammad ) wonder (at these polytheists who deny your message of Islamic Monotheism and have taken besides Allah others for worship who can neither harm nor benefit), then wondrous is their saying: "When we are dust, shall we indeed then be (raised) in a new creation?" They are those who disbelieve in their Lord! They are those who will have iron chains tying their hands to their necks. They will be dwellers of the Fire to abide therein. |
[ 013.006 ] | ( KK ) |
æóíóÓúÊóÚúÌöáõæäóßó ÈöÇáÓøóíøöÆóÉö ÞóÈúáó ÇáúÍóÓóäóÉö æóÞóÏú ÎóáóÊú ãöäú ÞóÈúáöåöãõ ÇáúãóËõáÇóÊõ æóÅöäøó ÑóÈøóßó áóÐõæ ãóÛúÝöÑóÉò áöáäøóÇÓö Úóáóì Ùõáúãöåöãú æóÅöäøó ÑóÈøóßó áóÔóÏöíÏõ ÇáúÚöÞóÇÈö ﴿ ٦ ﴾ |
[ 013.006 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.006 ] | ( AY ) |
(Müşrikler, kendilerine vaad ettiğin) iyilikten önce hemen senden (alay yollu) kötülüğün gelmesini isterler (bizi korkuttuğun azap nerede? gelse ya, derler). Hâlbuki onlardan önce, örnek olacak ukûbetler (azap çeşitleri) geçti. Doğrusu Rabbin, insanlara, zulümlerine karşı mağfiret sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azap edişi de gerçekten çok şiddetlidir. |
[ 013.006 ] | ( EO ) |
Bir de senden haseneden evvel seyyieyi isti'cal ediyorlar, halbuki önlerinde misal olacak ukubetler geçti ve hakıkat rabbın insanların zulümlerine karşı mağrifet sahibi, bununla beraber rabbın pek şedidül'ıkab. |
[ 013.006 ] | ( ES ) |
Ayrıca senden iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa daha önce onlara misal olacak cezalar gelip geçmiştir. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine karşılık insanlara mağfiret sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı da cidden çok çetindir. |
[ 013.006 ] | ( NQ ) |
They ask you to hasten the evil before the good, yet (many) exemplary punishments have indeed occurred before them. But verily, your Lord is full of Forgiveness for mankind inspite of their wrong-doing. And verily, your Lord is (also) Severe in punishment. |
[ 013.007 ] | ( KK ) |
æóíóÞõæáõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ áóæúáÇó ÃõäúÒöáó Úóáóíúåö ÂíóÉñ ãöäú ÑóÈøöåö ÅöäøóãóÇ ÃóäúÊó ãõäÐöÑñ æóáößõáøö Þóæúãò åóÇÏò ﴿ ٧ ﴾ |
[ 013.007 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.007 ] | ( AY ) |
O kâfir olanlar diyorlar ki, O’na (Peygambere) Rabbinden, (istediğimiz başka) bir mûcize indirilse ya!... (Ey Resûlüm) sen ancak kâfirleri kötü bir akıbetle korkutucusun. Her kavmin de (Allah’ın emirlerine davet eden bir rehberi), bir Peygamberi var. |
[ 013.007 ] | ( EO ) |
O küfredenler diyorlar ki ona rabbından bambaşka bir âyet indirilse ya... Sen ancak bir münzirsin, her kavm için yalnız bir hâdî var. |
[ 013.007 ] | ( ES ) |
O kâfirler: "Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. Sen bir uyarıcıdan başka bir şey değilsin ve her kavim için bir hidayetçi vardır. |
[ 013.007 ] | ( NQ ) |
And the disbelievers say: "Why is not a sign sent down to him from his Lord?" You are only a warner, and to every people there is a guide. |
[ 013.008 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ íóÚúáóãõ ãóÇ ÊóÍúãöáõ ßõáøõ ÃõäúËóì æóãóÇ ÊóÛöíÖõ ÇáúÃóÑúÍóÇãõ æóãóÇ ÊóÒúÏóÇÏõ æóßõáøõ ÔóíúÁò ÚöäúÏóåõ ÈöãöÞúÏóÇÑò ﴿ ٨ ﴾ |
[ 013.008 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.008 ] | ( AY ) |
Allah, her dişi neye gebe kalır, (erkeğe veya dişiye, iyi kimseye veya kötü olana) onu bilir. Rahîmlerin neyi eksik ve neyi ziyade edeceğini de bilir (doğacak yavrunun sağlam veya sakat, tek veya ikiz, müddeti az veya çok...) Allah katında her şey bir ölçü iledir. |
[ 013.008 ] | ( EO ) |
Allah, o bilir her dişi neyi hamil olur? Ve rahimler, ne eksiltir ne artırır, her şey onun ındinde bir mıkdar iledir. |
[ 013.008 ] | ( ES ) |
Her dişinin neye gebe olduğunu Allah bilir. Ve rahimler ne eksiltir, ne arttırır, onu da bilir. O'nun katında her şeyin bir ölçüsü vardır. |
[ 013.008 ] | ( NQ ) |
Allah knows what every female bears, and by how much the wombs fall short (of their time or number) or exceed. Everything with Him is in (due) proportion. |
[ 013.009 ] | ( KK ) |
ÚóÇáöãõ ÇáúÛóíúÈö æóÇáÔøóåóÇÏóÉö ÇáúßóÈöíÑõ ÇáúãõÊóÚóÇáö ﴿ ٩ ﴾ |
[ 013.009 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.009 ] | ( AY ) |
O, gaybı ve hazırı bilen çok büyük üstün varlıktır. |
[ 013.009 ] | ( EO ) |
gayb-ü şehadeti bilen keberi müteâl. |
[ 013.009 ] | ( ES ) |
Allah görünmeyeni de bilir, görüneni de. Büyüktür ve yücelerden yücedir. |
[ 013.009 ] | ( NQ ) |
All-Knower of the unseen and the seen, the Most Great, the Most High. |
[ 013.010 ] | ( KK ) |
ÓóæóÇÁñ ãöäúßõãú ãóäú ÃóÓóÑøó ÇáúÞóæúáó æóãóäú ÌóåóÑó Èöåö æóãóäú åõæó ãõÓúÊóÎúÝò ÈöÇááøóíúáö æóÓóÇÑöÈñ ÈöÇáäøóåóÇÑö ﴿ ١٠ ﴾ |
[ 013.010 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.010 ] | ( AY ) |
İçinizden sözü nefsinde gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah’ın ilminde farketmez) müsavidir. |
[ 013.010 ] | ( EO ) |
Ona içinizden sözü sirreden ve açığa vuran, gece gizlenen, gündüz, beliren müsavidir, her biri için önünden ve arkasından ta'kıb eden Melâike vardır, onu Allahın emrinden dolayı gözetirler. |
[ 013.010 ] | ( ES ) |
Sizden sözü gizleyenle açığa vuran, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan, O'nun açısından eşittir (hepsini görür ve bilir). |
[ 013.010 ] | ( NQ ) |
It is the same (to Him) whether any of you conceal his speech or declare it openly, whether he be hid by night or go forth freely by day. |
[ 013.011 ] | ( KK ) |
áóåõ ãõÚóÞøöÈóÇÊñ ãöäú Èóíúäö íóÏóíúåö æóãöäú ÎóáúÝöåö íóÍúÝóÙõæäóåõ ãöäú ÃóãúÑö Çááøóåö Åöäøó Çááøóåó áÇó íõÛóíøöÑõ ãóÇ ÈöÞóæúãò ÍóÊøóì íõÛóíøöÑõæÇ ãóÇ ÈöÃóäúÝõÓöåöãú æóÅöÐóÇ ÃóÑóÇÏó Çááøóåõ ÈöÞóæúãò ÓõæÁðÇ ÝóáÇó ãóÑóÏøó áóåõ æóãóÇ áóåõãú ãöäú Ïõæäöåö ãöäú æóÇáò ﴿ ١١ ﴾ |
[ 013.011 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.011 ] | ( AY ) |
Her insan için, önünden ve arkasından takip eden Melekler vardır; onu Allah’ın emriyle korurlar. Muhakkak ki Allah bir topluma verdiği nimeti, onlar, kendilerindeki iyi hâli fenalığa çevirmedikçe bozmaz. Bir topluma da Allah bir kötülük diledi mi, artık onun geri çevrilmesine hiç bir çare yoktur. O toplum için (kendilerine yardım edecek) Allah’dan başka bir yardımcı da yoktur. |
[ 013.011 ] | ( EO ) |
Her halde Allah, bir kavme verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz, bir kavme de Allah, bir kötülük irade buyurdumu artık onun reddine çare bulunmaz, öyleya onlar için ondan başka bir vâli yok. |
[ 013.011 ] | ( ES ) |
Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz. |
[ 013.011 ] | ( NQ ) |
For each (person), there are angels in succession, before and behind him. They guard him by the Command of Allah. Verily! Allah will not change the good condition of a people as long as they do not change their state of goodness themselves (by committing sins and by being ungrateful and disobedient to Allah). But when Allah wills a people's punishment, there can be no turning back of it, and they will find besides Him no protector. |
[ 013.012 ] | ( KK ) |
åõæó ÇáøóÐöí íõÑöíßõãõ ÇáúÈóÑúÞó ÎóæúÝðÇ æóØóãóÚðÇ æóíõäúÔöÆõ ÇáÓøóÍóÇÈó ÇáËøöÞóÇáó ﴿ ١٢ ﴾ |
[ 013.012 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.012 ] | ( AY ) |
Size korku ve ümid içinde şimşek gösteren, yağmur yüklü bulutları meydana getiren O’dur. |
[ 013.012 ] | ( EO ) |
odur ki size korku ve ümid içinde şimşek gösterir, ve o ağırlıkla bulutları inşa eder. |
[ 013.012 ] | ( ES ) |
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve o yağmur yüklü bulutları meydana getiren O'dur. |
[ 013.012 ] | ( NQ ) |
It is He who shows you the lightning, as a fear (for travellers) and as a hope (for those who wait for rain). And it is He Who brings up (or originates) the clouds, heavy (with water). |
[ 013.013 ] | ( KK ) |
æóíõÓóÈøöÍõ ÇáÑøóÚúÏõ ÈöÍóãúÏöåö æóÇáúãóáóÆößóÉõ ãöäú ÎöíÝóÊöåö æóíõÑúÓöáõ ÇáÕøóæóÇÚöÞó ÝóíõÕöíÈõ ÈöåóÇ ãóäú íóÔóÇÁõ æóåõãú íõÌóÇÏöáõæäó Ýöí Çááøóåö æóåõæó ÔóÏöíÏõ ÇáúãöÍóÇáö ﴿ ١٣ ﴾ |
[ 013.013 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.013 ] | ( AY ) |
Gök gürültüsü, Allah’a hamd ile, Melekler de, Allah’dan korkarak tesbîh ederler. Allah yıldırımlar gönderip onunla dilediğini çarpar. Böyle iken, o kâfirler, hadlerini bilmezler de Allah hakkında mücâdele ederler. Hâlbuki Allah,’ın karşılık darbesi pek şiddetlidir. |
[ 013.013 ] | ( EO ) |
Ra'd hamdile tesbih eyler, Melekler de korkusundan, ve saıkalar gönderir de onunla dilediğini çarpar, onlarsa Allah hakkında mücadele ediyorlardır, halbuki onun muhavvilesi çok şiddetlidir. |
[ 013.013 ] | ( ES ) |
Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir. |
[ 013.013 ] | ( NQ ) |
And Ar-Ra'd (thunder) glorifies and praises Him, and so do the angels because of His Awe, He sends the thunderbolts, and therewith He strikes whom He wills, yet they (disbelievers) dispute about Allah. And He is Mighty in strength and Severe in punishment. |
[ 013.014 ] | ( KK ) |
áóåõ ÏóÚúæóÉõ ÇáúÍóÞøö æóÇáøóÐöíäó íóÏúÚõæäó ãöäú Ïõæäöåö áÇó íóÓúÊóÌöíÈõæäó áóåõãú ÈöÔóíúÁò ÅöáÇøó ßóÈóÇÓöØö ßóÝøóíúåö Åöáóì ÇáúãóÇÁö áöíóÈúáõÛó ÝóÇåõ æóãóÇ åõæó ÈöÈóÇáöÛöåö æóãóÇ ÏõÚóÇÁõ ÇáúßóÇÝöÑöíäó ÅöáÇøó Ýöí ÖóáÇóáò ﴿ ١٤ ﴾ |
[ 013.014 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.014 ] | ( AY ) |
Makbul olan dua, ancak Allah’a olan duadır. O’ndan başka (müşriklerin) yalvarıp durduklaı putlar ise, kendilerine hiç bir şeyle karşılık vermezler. O kâfirlerin hâli, kuyu başında, su, ağzına gelsin diye, suya doğru iki avucunu açıp uzatana benzer ki, su ona yükselip gelmez (çünkü his ve idraki yoktur. İşte putlar da böyledir. Asla fayda veya zarar veremezler.) kâfirlerin dua ve ibâdetleri, sapıklıkta ve boşuna yerde olmaktan başka bir şey değildir. |
[ 013.014 ] | ( EO ) |
Hak duâ ancak onadır, ondan başka yalvarıp durdukları ise onları hiç bir şeyle icabet etmezler, onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucuna açana benzer ki o, ona gelmez, kâfirlerin duâsı hep bir dalâl içindedir. |
[ 013.014 ] | ( ES ) |
Gerçek dua O'nadır. O'nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir. |
[ 013.014 ] | ( NQ ) |
For Him (Alone) is the Word of Truth (i.e. none has the right to be worshipped but He). And those whom they (polytheists and disbelievers) invoke, answer them no more than one who stretches forth his hand (at the edge of a deep well) for water to reach his mouth, but it reaches him not, and the invocation of the disbelievers is nothing but an error (i.e. of no use). |
[ 013.015 ] | ( KK ) |
æóáöáøóåö íóÓúÌõÏõ ãóäú Ýöí ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö ØóæúÚðÇ æóßóÑúåðÇ æóÙöáÇóáõåõãú ÈöÇáúÛõÏõæøö æóÇáúÂÕóÇáö ﴿ ١٥ ﴾ |
[ 013.015 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.015 ] | ( AY ) |
Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileride, gölgeleri de
sabah, akşam Allah’a secde eder. (Ona boyun eğmeğe mecburdurlar.) |
[ 013.015 ] | ( EO ) |
Halbuki Göklerde ve Yerde kim varsa ister istemez Allaha secde eder kendileri de gölgeleri de sabah akşam. |
[ 013.015 ] | ( ES ) |
Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde ederler. |
[ 013.015 ] | ( NQ ) |
And unto Allah (Alone) falls in prostration whoever is in the heavens and the earth, willingly or unwillingly, and so do their shadows in the mornings and in the afternoons. |
[ 013.016 ] | ( KK ) |
Þõáú ãóäú ÑóÈøõ ÇáÓøóãóÇæóÇÊö æóÇáúÃóÑúÖö Þõáö Çááøóåõ Þõáú ÃóÝóÇÊøóÎóÐúÊõãú ãöäú Ïõæäöåö ÃóæúáöíóÇÁó áÇó íóãúáößõæäó áöÃóäúÝõÓöåöãú äóÝúÚðÇ æóáÇó ÖóÑøðÇ Þõáú åóáú íóÓúÊóæöí ÇáúÃóÚúãóì æóÇáúÈóÕöíÑõ Ãóãú åóáú ÊóÓúÊóæöí ÇáÙøõáõãóÇÊõ æóÇáäøõæÑõ Ãóãú ÌóÚóáõæÇ áöáøóåö ÔõÑóßóÇÁó ÎóáóÞõæÇ ßóÎóáúÞöåö ÝóÊóÔóÇÈóåó ÇáúÎóáúÞõ Úóáóíúåöãú Þõáö Çááøóåõ ÎóÇáöÞõ ßõáøö ÔóíúÁò æóåõæó ÇáúæóÇÍöÏõ ÇáúÞóåøóÇÑõ ﴿ ١٦ ﴾ |
[ 013.016 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.016 ] | ( AY ) |
Ey Resûlüm, göklerin ve yerin Rabbi kimdir? diye sor da (cevap beklemiyerek) “Allah’dır” de. Yine şöyle de: “ Kendi kendilerine ne bir menfaata, ne de bir zarara sahip olmıyan, Allah’dan başka, bir takım velîler mi ediniyorsunuz?” De ki: “ Hiç kör ile gören bir olur mu? yahut karanlıkla aydınlık müsavi olur mu? “ Yoksa Allah’a onun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine benzer mi göründü. De ki, Allah her şeyi yaratandır. O bir dir, her şeye galib ve hâkimdir. |
[ 013.016 ] | ( EO ) |
Göklerin ve Yerin Rabbı kim? de, Allah de, daha de: ondan başka kendi kendilerine ne bir menfeate ne bir mazarrata malik olmıyan bir takım velîler mi tutuyorsunuz? Hiç de: Kör ile gören bir olur mu? Yâhud zulûmât ile nûr bir olur mu? Yoksa Allaha onun hâlkı gibi mahlûkat yaradan şerikler buldular da halk, kendilerine müteşabih mi oldu? Allah, de: Her şeyin hâliki ve o, öyle vahıd öyle kahhar. |
[ 013.016 ] | ( ES ) |
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'dır". De ki: "Allah'dan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verebilenleri dostlar mı ediniyorsunuz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: "Allah, her şeyi yaratandır. O, birdir. Her şeye üstün ve kahredicidir." |
[ 013.016 ] | ( NQ ) |
Say (O Muhammad ): "Who is the Lord of the heavens and the earth?" Say: "(It is) Allah." Say: "Have you then taken (for worship) Auliya' (protectors, etc.) other than Him, such as have no power either for benefit or for harm to themselves?" Say: "Is the blind equal to the one who sees? Or darkness equal to light? Or do they assign to Allah partners who created the like of His creation, so that the creation (which they made and His creation) seemed alike to them." Say: "Allah is the Creator of all things, He is the One, the Irresistible." |
[ 013.017 ] | ( KK ) |
ÃóäúÒóáó ãöäó ÇáÓøóãóÇÁö ãóÇÁð ÝóÓóÇáóÊú ÃóæúÏöíóÉñ ÈöÞóÏóÑöåóÇ ÝóÇÍúÊóãóáó ÇáÓøóíúáõ ÒóÈóÏðÇ ÑóÇÈöíðÇ æóãöãøóÇ íõæÞöÏõæäó Úóáóíúåö Ýöí ÇáäøóÇÑö ÇÈúÊöÛóÇÁó ÍöáúíóÉò Ãóæú ãóÊóÇÚò ÒóÈóÏñ ãöËúáõåõ ßóÐóáößó íóÖúÑöÈõ Çááøóåõ ÇáúÍóÞøó æóÇáúÈóÇØöáó ÝóÃóãøóÇ ÇáÒøóÈóÏõ ÝóíóÐúåóÈõ ÌõÝóÇÁð æóÃóãøóÇ ãóÇ íóäúÝóÚõ ÇáäøóÇÓó ÝóíóãúßõËõ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ßóÐóáößó íóÖúÑöÈõ Çááøóåõ ÇáúÃóãúËóÇáó ﴿ ١٧ ﴾ |
[ 013.017 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.017 ] | ( AY ) |
Allah gökten bir yağmur indirdi de vadiler kendi miktarınca sel oldu. Sel de, üzerine çıkan bir köpük yüklenip götürdü. Bir de süs eşyası veya âlet yapmak için, ateşte üzerini yakıp erittikleri madenlerden de bunun gibi bir köpük (posa) vardır. İşte Allah, hak ile bâtılı böyle misallendirir. Köpüğe gelince atılır gider (bâtıl da böyledir). İnsanlara faydası olan (öz kısım) ise yerde kalır (hak buna benzer). Allah, işte böyle misaller verir. |
[ 013.017 ] | ( EO ) |
Yukarıdan bir su indirdi de vâdiler kendi mıkdarınca seyl oldu, seyl de yüze çıkan bir köpük yüklendi, bir ziynet veya bir meta' yapmak için ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük vardır, İşte Allah, hakkile batılı böyle çarpıştırır, ammâ köpük atılır gider, nâsa menfeati olan ise Arzda kalır, işte Allah, emsali böyle darbeder. |
[ 013.017 ] | ( ES ) |
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi miktarlarınca sel olup aktılar. Sel de suyun yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir zinet eşyası veya bir değerli mal yapmak için, ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir. İşte Allah hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir. |
[ 013.017 ] | ( NQ ) |
He sends down water (rain) from the sky, and the valleys flow according to their measure, but the flood bears away the foam that mounts up to the surface, and (also) from that (ore) which they heat in the fire in order to make ornaments or utensils, rises a foam like unto it, thus does Allah (by parables) show forth truth and falsehood . Then, as for the foam it passes away as scum upon the banks, while that which is for the good of mankind remains in the earth. Thus Allah sets forth parables (for the truth and falsehood, i.e. Belief and disbelief). |
[ 013.018 ] | ( KK ) |
áöáøóÐöíäó ÇÓúÊóÌóÇÈõæÇ áöÑóÈøöåöãõ ÇáúÍõÓúäóì æóÇáøóÐöíäó áóãú íóÓúÊóÌöíÈõæÇ áóåõ áóæú Ãóäøó áóåõãú ãóÇ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÌóãöíÚðÇ æóãöËúáóåõ ãóÚóåõ áÇóÝúÊóÏóæúÇ Èöåö ÃõæáóÆößó áóåõãú ÓõæÁõ ÇáúÍöÓóÇÈö æóãóÃúæóÇåõãú Ìóåóäøóãõ æóÈöÆúÓó ÇáúãöåóÇÏõ ﴿ ١٨ ﴾ |
[ 013.018 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.018 ] | ( AY ) |
Dünyada Rablerinin emrine itâat edenler için, Âhirette (mükâfatın) daha güzeli var. Allah’ın emrine itâat etmiyenler ise, arzda bulunan şeylerin hepsine bir o kadarı ile beraber sahip olsalar, (azaptan) kurtulmak için hepsini verirlerdi. İşte bunlar (var ya!) Hesabın kötüsü olanlar içindir. Sığınakları da cehennemdir, o ne fena yataktır! |
[ 013.018 ] | ( EO ) |
Rablarının emrine icabet edenlere daha güzeli var, ona icabet etmiyenler ise Arzda bulunanın cemiisi bir misli de beraber kendilerinin olsa, hepsini fidyei necat olarak verirlerdi, işte onlar, hisabın kötüsü onlar içindir, me'vaları da Cehennemdir, ve o, ne fena yataktır. |
[ 013.018 ] | ( ES ) |
Rablerinin emirlerine uyanlar için daha güzeli vardır. O'na itaat etmeyenler ise, yeryüzünde bulunan ne varsa hepsi kendilerinin olsa da onu ve bir o kadarını bütünüyle kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte onlar, hesabın kötüsü kendileri için olanlardır. Varacakları yer de cehennemdir. Orası da ne fena yataktır. |
[ 013.018 ] | ( NQ ) |
For those who answered their Lord's Call [believed in the Oneness of Allah and followed His Messenger Muhammad i.e. Islamic Monotheism] is Al-Husna (i.e. Paradise). But those who answered not His Call (disbelieved in the Oneness of Allah and followed not His Messenger Muhammad ), if they had all that is in the earth together with its like, they would offer it in order to save themselves (from the torment, it will be in vain). For them there will be the terrible reckoning. Their dwelling place will be Hell; - and worst indeed is that place for rest. |
[ 013.019 ] | ( KK ) |
ÃóÝóãóäú íóÚúáóãõ ÃóäøóãóÇ ÃõäúÒöáó Åöáóíúßó ãöäú ÑóÈøößó ÇáúÍóÞøõ ßóãóäú åõæó ÃóÚúãóì ÅöäøóãóÇ íóÊóÐóßøóÑõ ÃõæáõæÇ ÇáúÃóáúÈóÇÈö ﴿ ١٩ ﴾ |
[ 013.019 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.019 ] | ( AY ) |
Şimdi, Rabbinden sana inridilenin hakikaten gerçek olduğunu bilir kimse, kör olan (imansız) gibi olur mu? Fakat bunu ancak vicdanı temiz, akıl sahipleri anlar. |
[ 013.019 ] | ( EO ) |
Şimdi Rabbından sana indirilenin hakikaten hakkolduğunu bilir kimse âmâ olan gibi olur mu? Fakat onu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar idrâk eder. |
[ 013.019 ] | ( ES ) |
Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak ederler. |
[ 013.019 ] | ( NQ ) |
Shall he then who knows that what has been revealed unto you (O Muhammad ) from your Lord is the truth be like him who is blind? But it is only the men of understanding that pay heed. |
[ 013.020 ] | ( KK ) |
ÇóáøóÐöíäó íõæÝõæäó ÈöÚóåúÏö Çááøóåö æóáÇó íóäúÞõÖõæäó ÇáúãöíËóÇÞó ﴿ ٢٠ ﴾ |
[ 013.020 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.020 ] | ( AY ) |
Onlar ki, Allah’ın tevhîd ahdini yerine getirirler verdikleri sözü bozmazlar. |
[ 013.020 ] | ( EO ) |
Onlar ki Allahın ahdine vefâ ederler ve misâki bozmazlar. |
[ 013.020 ] | ( ES ) |
Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar. |
[ 013.020 ] | ( NQ ) |
Those who fulfill the Covenant of Allah and break not the Mithaq (bond, treaty, covenant); |
[ 013.021 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó íóÕöáõæäó ãóÇ ÃóãóÑó Çááøóåõ Èöåö Ãóäú íõæÕóáó æóíóÎúÔóæúäó ÑóÈøóåõãú æóíóÎóÇÝõæäó ÓõæÁó ÇáúÍöÓóÇÈö ﴿ ٢١ ﴾ |
[ 013.021 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.021 ] | ( AY ) |
Onlar ki, Allah’ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar)? Rablerine saygı beslerler ve kötü hesabdan korkarlar. |
[ 013.021 ] | ( EO ) |
ve onlar ki Allahın riayet edilmesini emrettiği hukuka riâyet ederler, Rablarına saygı besler! ve hisâbın kötülüğünden korkarlar. |
[ 013.021 ] | ( ES ) |
Ve onlar ki, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeye riayet ederler ve Rablerine saygı gösterirler ve hesabın kötülüğünden korkarlar. |
[ 013.021 ] | ( NQ ) |
Those who join that which Allah has commanded to be joined (i.e. they are good to their relatives and do not sever the bond of kinship), fear their Lord, and dread the terrible reckoning (i.e. abstain from all kinds of sins and evil deeds which Allah has forbidden and perform all kinds of good deeds which Allah has ordained). |
[ 013.022 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó ÕóÈóÑõæÇ ÇÈúÊöÛóÇÁó æóÌúåö ÑóÈøöåöãú æóÃóÞóÇãõæÇ ÇáÕøóáóæÉó æóÃóäúÝóÞõæÇ ãöãøóÇ ÑóÒóÞúäóÇåõãú ÓöÑøðÇ æóÚóáÇóäöíóÉð æóíóÏúÑóÁõæäó ÈöÇáúÍóÓóäóÉö ÇáÓøóíøöÆóÉó ÃõæáóÆößó áóåõãú ÚõÞúÈóì ÇáÏøóÇÑö ﴿ ٢٢ ﴾ |
[ 013.022 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.022 ] | ( AY ) |
Onlar ki, Rablerinin rızasını kazanmak için sabrederler, namazı gereği üzere kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikâr harcarlar, kötülüğü de iyilikle savarlar, işte bunlar (adı geçenler var ya), Âhiret saâdeti onlar içindir. |
[ 013.022 ] | ( EO ) |
Ve onlar ki Mevlâlarının rızasına ermek için sabretmekte, namazı dürüst kılmakda, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli açık infak eylemektedirler, ve seyyieyi hasene ile defederler, işte bunlar, Dünya yurdunun ukbası onlara. |
[ 013.022 ] | ( ES ) |
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır. |
[ 013.022 ] | ( NQ ) |
And those who remain patient, seeking their Lord's Countenance, perform As-Salat (Iqamat-as-Salat), and spend out of that which We have bestowed on them, secretly and openly, and defend evil with good, for such there is a good end; |
[ 013.023 ] | ( KK ) |
ÌóäøóÇÊõ ÚóÏúäò íóÏúÎõáõæäóåóÇ æóãóäú ÕóáóÍó ãöäú ÂÈóÇÆöåöãú æóÃóÒúæóÇÌöåöãú æóÐõÑøöíøóÇÊöåöãú æóÇáúãóáóÆößóÉõ íóÏúÎõáõæäó Úóáóíúåöãú ãöäú ßõáøö ÈóÇÈò ﴿ ٢٣ ﴾ |
[ 013.023 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.023 ] | ( AY ) |
O saâdet, Adn cennetleridir. Atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden (soylarından) sâlih olanlarla beraber o cennetlere girecekler. Melekler de her kapıdan yanlarına vararak şöyle diyecekler: |
[ 013.023 ] | ( EO ) |
Adin cennetleri: onlara girecekler, atalarından ve zevcelerinden ve zürriyyetlerinden salih olanlar da beraber, öyle ki Melekler her kapıdan yerlerine girerek diyecekler. |
[ 013.023 ] | ( ES ) |
Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler: |
[ 013.023 ] | ( NQ ) |
'Adn (Eden) Paradise (everlasting Gardens), which they shall enter and (also) those who acted righteously from among their fathers, and their wives, and their offspring. And angels shall enter unto them from every gate (saying): |
[ 013.024 ] | ( KK ) |
ÓóáÇóãñ Úóáóíúßõãú ÈöãóÇ ÕóÈóÑúÊõãú ÝóäöÚúãó ÚõÞúÈóì ÇáÏøóÇÑö ﴿ ٢٤ ﴾ |
[ 013.024 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.024 ] | ( AY ) |
“ Sabrettiğiniz için size, selâm olsun! Âhiret saâdeti ne güzeldir!...” |
[ 013.024 ] | ( EO ) |
Selâm sizlere, sabrettiğiniz için bakın ne güzel: yurdun ukbası. |
[ 013.024 ] | ( ES ) |
Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir! |
[ 013.024 ] | ( NQ ) |
Salamun 'Alaikum (peace be upon you) for that you persevered in patience! Excellent indeed is the final home! |
[ 013.025 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó íóäúÞõÖõæäó ÚóåúÏó Çááøóåö ãöäú ÈóÚúÏö ãöíËóÇÞöåö æóíóÞúØóÚõæäó ãóÇ ÃóãóÑó Çááøóåõ Èöåö Ãóäú íõæÕóáó æóíõÝúÓöÏõæäó Ýöí ÇáúÃóÑúÖö ÃõæáóÆößó áóåõãõ ÇááøóÚúäóÉõ æóáóåõãú ÓõæÁõ ÇáÏøóÇÑö ﴿ ٢٥ ﴾ |
[ 013.025 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.025 ] | ( AY ) |
Amma (ezelde) Allah’ın tevhîd ahdini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah’ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler (var ya), işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü cehennem de onlara... |
[ 013.025 ] | ( EO ) |
Amma Allahın ahdini misak ile tevsık ettikten sonra nakzedenler ve Allahın raptedilmesini emrettiği rabıtaları koparanlar ve yer yüzünü fesada verenler, işte bunlar, lânet onlara, ve yurdun kötüsü onlara. |
[ 013.025 ] | ( ES ) |
Allah'ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler varya, işte lanet olsun onlara! Ve yurdun kötüsü de onlaradır. |
[ 013.025 ] | ( NQ ) |
And those who break the Covenant of Allah, after its ratification, and sever that which Allah has commanded to be joined (i.e. they sever the bond of kinship and are not good to their relatives), and work mischief in the land, on them is the curse (i.e. they will be far away from Allah's Mercy); And for them is the unhappy (evil) home (i.e. Hell) . |
[ 013.026 ] | ( KK ) |
Çóááøóåõ íóÈúÓõØõ ÇáÑøöÒúÞó áöãóäú íóÔóÇÁõ æóíóÞúÏöÑõ æóÝóÑöÍõæÇ ÈöÇáúÍóíóÇÉö ÇáÏøõäúíóÇ æóãóÇ ÇáúÍóíóÇÉõ ÇáÏøõäúíóÇ Ýöí ÇáúÂÎöÑóÉö ÅöáÇøó ãóÊóÇÚñ ﴿ ٢٦ ﴾ |
[ 013.026 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.026 ] | ( AY ) |
Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir ve daraltır. Mekke’liler dünya hayatı ile (geniş rızıkla) ferahlandılar. Hâlbuki Âhiret yanında dünya hayatı, ancak bir yol azığıdır. |
[ 013.026 ] | ( EO ) |
Allah dilediği kimseye rızkı genişletir, daraltır da, onlar ise Dünya hayat ile ferahlamaktalar, halbuki Dünya hayat Âhıretin yanında bir yol azığından ibarettir. |
[ 013.026 ] | ( ES ) |
Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa düna hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir. |
[ 013.026 ] | ( NQ ) |
Allah increases the provision for whom He wills, and straitens (it for whom He wills), and they rejoice in the life of the world, whereas the life of this world as compared with the Hereafter is but a brief passing enjoyment. |
[ 013.027 ] | ( KK ) |
æóíóÞõæáõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ áóæúáÇó ÃõäúÒöáó Úóáóíúåö ÂíóÉñ ãöäú ÑóÈøöåö Þõáú Åöäøó Çááøóåó íõÖöáøõ ãóäú íóÔóÇÁõ æóíóåúÏöí Åöáóíúåö ãóäú ÃóäóÇÈó ﴿ ٢٧ ﴾ |
[ 013.027 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.027 ] | ( AY ) |
Yine o küfredenler diyorlar ki: “ Peygambere Rabbinden bir mûcize indirilseydi ya! De ki, Allah dilediği kimseyi şaşırtır ve kendisine kalbi ile yöneleni hidâyete erdirir. |
[ 013.027 ] | ( EO ) |
Yine o küfredenler diyorlar ki: Ona Rabbından bir âyet indirilseydi ya!.. De ki, hakikat Allah dilediği kimseyi şaşırtıyorkim de gönül verirse kendini hidayet buyuruyor. |
[ 013.027 ] | ( ES ) |
Yine o iman etmeyenler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya." De ki: "Hakikaten Allah, dilediğini şaşırtır ve kendisine gönül vereni de hidayete erdirir." |
[ 013.027 ] | ( NQ ) |
And those who disbelieve say: "Why is not a sign sent down to him (Muhammad ) from his Lord?" Say: "Verily, Allah sends astray whom He wills and guides unto Himself those who turn to Him in repentance." |
[ 013.028 ] | ( KK ) |
ÇóáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÊóØúãóÆöäøõ ÞõáõæÈõåõãú ÈöÐößúÑö Çááøóåö ÃóáÇó ÈöÐößúÑö Çááøóåö ÊóØúãóÆöäøõ ÇáúÞõáõæÈõ ﴿ ٢٨ ﴾ |
[ 013.028 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.028 ] | ( AY ) |
Bunlar, Allah’ın zikri ile kalpleri huzura kavuşarak îman edenlerdir. Evet, bilin ki, ancak Allah’ı anmakla kalpler yatışır ve huzur bulur. |
[ 013.028 ] | ( EO ) |
Onlar ki iyman etmişlerdir ve kalbleri Allahın zikri ile yatışır, evet Allahın zikriyledir ki kalbler yatışır. |
[ 013.028 ] | ( ES ) |
Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır. |
[ 013.028 ] | ( NQ ) |
Those who believe (in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism), and whose hearts find rest in the remembrance of Allah, Verily, in the remembrance of Allah do hearts find rest . |
[ 013.029 ] | ( KK ) |
ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ æóÚóãöáõæÇ ÇáÕøóÇáöÍóÇÊö ØõæÈóì áóåõãú æóÍõÓúäõ ãóÂÈò ﴿ ٢٩ ﴾ |
[ 013.029 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.029 ] | ( AY ) |
İman edip de sâlih ameller işliyenler (var ya), ne mutlu onlara! Âhirette güzel barınak da onların! |
[ 013.029 ] | ( EO ) |
Onlar ki iyman etmişlerdir ve salih ameller işlemektedirler, ne hoş, tubâ onların, istikbal güzelliği onların. |
[ 013.029 ] | ( ES ) |
Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir! |
[ 013.029 ] | ( NQ ) |
Those who believe (in the Oneness of Allah - Islamic Monotheism), and work righteousness, Tuba (it means all kinds of happiness or name of a tree in Paradise) is for them and a beautiful place of (final) return. |
[ 013.030 ] | ( KK ) |
ßóÐóáößó ÃóÑúÓóáúäóÇßó Ýöí ÃõãøóÉò ÞóÏú ÎóáóÊú ãöäú ÞóÈúáöåóÇ Ãõãóãñ áöÊóÊúáõæó Úóáóíúåöãõ ÇáøóÐöí ÃóæúÍóíúäóÇ Åöáóíúßó æóåõãú íóßúÝõÑõæäó ÈöÇáÑøóÍúãóÇäö Þõáú åõæó ÑóÈøöí áÇó Åöáóåó ÅöáÇøó åõæó Úóáóíúåö ÊóæóßøóáúÊõ æóÅöáóíúåö ãóÊóÇÈö ﴿ ٣٠ ﴾ |
[ 013.030 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.030 ] | ( AY ) |
İşte senden önce, Peygamberleri gönderdiğimiz gibi, seni de, kendilerinden önce bir çok ümmetler geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederlerken, sana vahyettiğimiz kitabı (Kur’ân’ı) onlara karşı okuyasın. De ki: “ O Rahmân, benim Rabbimdir, ondan başka hiç bir ilâh yoktur. Ben ancak Ona tevekkül ettim ve tevbem de yalnız onadır. “ |
[ 013.030 ] | ( EO ) |
İşte böyle kendilerinden evvel nice ümmetler geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki onlar rahmana küfredenlerken sen onlara karşı sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın, de ki: o rahman benim Rabbım, ondan başka ilâh yok, ben ona dayandım tevbem de onadır. |
[ 013.030 ] | ( ES ) |
İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır. |
[ 013.030 ] | ( NQ ) |
Thus have We sent you (O Muhammad ) to a community before whom other communities have passed away, in order that you might recite unto them what We have inspired to you, while they disbelieve in the Most Beneficient (Allah) Say: "He is my Lord! La ilaha illa Huwa (none has the right to be worshipped but He)! In Him is my trust, and to Him will be my return with repentance." |
[ 013.031 ] | ( KK ) |
æóáóæú Ãóäøó ÞõÑúÂäðÇ ÓõíøöÑóÊú Èöåö ÇáúÌöÈóÇáõ Ãóæú ÞõØøöÚóÊú Èöåö ÇáúÃóÑúÖõ Ãóæú ßõáøöãó Èöåö ÇáúãóæúÊóì Èóáú áöáøóåö ÇáúÃóãúÑõ ÌóãöíÚðÇ ÃóÝóáóãú íóíúÆóÓö ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ Ãóäú áóæú íóÔóÇÁõ Çááøóåõ áóåóÏóì ÇáäøóÇÓó ÌóãöíÚðÇ æóáÇó íóÒóÇáõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ÊõÕöíÈõåõãú ÈöãóÇ ÕóäóÚõæÇ ÞóÇÑöÚóÉñ Ãóæú ÊóÍõáøõ ÞóÑöíÈðÇ ãöäú ÏóÇÑöåöãú ÍóÊøóì íóÃúÊöíó æóÚúÏõ Çááøóåö Åöäøó Çááøóåó áÇó íõÎúáöÝõ ÇáúãöíÚóÇÏó ﴿ ٣١ ﴾ |
[ 013.031 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.031 ] | ( AY ) |
Bir Kur’ân ki, eğer onunla dağlar yürütülse veya onunla arz parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa, yine o kâfirler, ona îman etmezler. Fakat bütün iş ve kudret, yalnız Allah’a mahsustur. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette bütün insanlara hidâyet buyururdu. O kâfirler ise, kendi yaptıkları yüzünden başlarına musîbet inecek ve yahut o musîbet, yurdlarının yakınına konacak, nihâyet Allah’ın vaadi gelecektir. Doğrusu Allah vaadinden dönmez. |
[ 013.031 ] | ( EO ) |
Bir kur'an, onunla dağlar yürütülse veya onunla Arz parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa!.. Fakat bütün emir Allahın, daha iyman edenler, kâfirlerden ümidi kesip anlamadılar mı ki Allah dilese idi elbette insanlara hep birden hidayet buyurdu, o küfredenler onların kendi san'atlar ile başlarına musîbet inip duracak veya hud yurtlarının yakınına konacak, nihayet Allahın va'di gelecek, her halde Allah miadını şaşırmaz. |
[ 013.031 ] | ( ES ) |
Bir Kur'ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur'an olurdu). Fakat emir bütünüyle Allah'ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah'ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz. |
[ 013.031 ] | ( NQ ) |
And if there had been a Qur'an with which mountains could be moved (from their places), or the earth could be cloven asunder, or the dead could be made to speak (it would not have been other than this Qur'an). But the decision of all things is certainly with Allah. Have not then those who believe yet known that had Allah willed, He could have guided all mankind? And a disaster will not cease to strike those who disbelieve because of their (evil) deeds or it (i.e. the disaster) settle close to their homes, until the Promise of Allah comes to pass. Certainly, Allah does not fail in His Promise. |
[ 013.032 ] | ( KK ) |
æóáóÞóÏö ÇÓúÊõåúÒöÆó ÈöÑõÓõáò ãöäú ÞóÈúáößó ÝóÃóãúáóíúÊõ áöáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ Ëõãøó ÃóÎóÐúÊõåõãú ÝóßóíúÝó ßóÇäó ÚöÞóÇÈö ﴿ ٣٢ ﴾ |
[ 013.032 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.032 ] | ( AY ) |
Andolsun ki, (Ey Resûlüm) senden önce gelen Peygamberlerle de istihza edildi; ben de o kâfirlere bir müddet için meydan verdim. Sonra da onları azabla yakalayıverdim. Benim azabım nasıl dehşetli olmuştu! |
[ 013.032 ] | ( EO ) |
Kasem olsun ki senden evvel ki peygamberlerle istihza edildi de ben o küfredenlere bir müddet meydan verdim sonra da tuttum ıkaba çektim, o vakıt ıkabım nasıl oldu? |
[ 013.032 ] | ( ES ) |
Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edildi. Ben de o kâfirlere bir süre için meydan verdim. Sonra da tuttum onları cezalandırdım. O vakit azabım nasıl imiş (gördüler). |
[ 013.032 ] | ( NQ ) |
And indeed (many) Messengers were mocked at before you (O Muhammad ), but I granted respite to those who disbelieved, and finally I punished them. Then how (terrible) was My Punishment! |
[ 013.033 ] | ( KK ) |
ÃóÝóãóäú åõæó ÞóÇÆöãñ Úóáóì ßõáøö äóÝúÓò ÈöãóÇ ßóÓóÈóÊú æóÌóÚóáõæÇ áöáøóåö ÔõÑóßóÇÁó Þõáú Óóãøõæåõãú Ãóãú ÊõäóÈøöÆõæäóåõ ÈöãóÇ áÇó íóÚúáóãõ Ýöí ÇáúÃóÑúÖö Ãóãú ÈöÙóÇåöÑò ãöäó ÇáúÞóæúáö Èóáú Òõíøöäó áöáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ ãóßúÑõåõãú æóÕõÏøõæÇ Úóäö ÇáÓøóÈöíáö æóãóäú íõÖúáöáö Çááøóåõ ÝóãóÇ áóåõ ãöäú åóÇÏò ﴿ ٣٣ ﴾ |
[ 013.033 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.033 ] | ( AY ) |
Böyle herkesin iyi veya kötü bütün yaptığına gözcü olan Allah’a küfredilir, ortak koşulur mu? Bir de tuttular Allah’a ortaklar tanıdılar. (Ey Resûlüm), de ki: “ O ortakların isimlerini söyleyin bakayım; içlerinde Allah’a ortak olabilecek var mı? Yoksa yeryüzünde Allah’a bilmediği şeyi mi haber vereceksiniz? yahut gerçeği olmıyan sırf görünüşte bir lâf mı söyliyeceksiniz? Doğrusu küfredenlere hile ve tuzakları allı-pullu gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Kimi de Allah saptırırsa, artık onu yola getirecek kimse yoktur. |
[ 013.033 ] | ( EO ) |
Böyle her nefsin bütün kazanciyle üzerinde kaim olan zata küfredilirmi? tuttular Allaha şerikler koştular, de ki: Söyleyin bakalım onların isimlerini, ya ona bu Arzda bilmediği bir şeymi haber vereceksiniz? Yoksa ma'nâsı yok sırf zahirî bir lâf mı? Doğrusu küfre saplananlara mekirleri hoş gösterildi ve hak yolundan saptırıldılar, her kimi de Allah saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur. |
[ 013.033 ] | ( ES ) |
Bütün kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine hükümran olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular. De ki: "Onlara isimler verip durun bakalım. Siz O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? Yoksa anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa, artık onu yola getirecek kimse yoktur. |
[ 013.033 ] | ( NQ ) |
Is then He (Allah) Who takes charge (guards, maintains, provides, etc.) of every person and knows all that he has earned (like any other deities who know nothing)? Yet they ascribe partners to Allah. Say: "Name them! Is it that you will inform Him of something He knows not in the earth or is it (just) a show of false words." Nay! To those who disbelieve, their plotting is made fairseeming, and they have been hindered from the Right Path, and whom Allah sends astray, for him, there is no guide. |
[ 013.034 ] | ( KK ) |
áóåõãú ÚóÐóÇÈñ Ýöí ÇáúÍóíóÇÉö ÇáÏøõäúíóÇ æóáóÚóÐóÇÈõ ÇáúÂÎöÑóÉö ÃóÔóÞøõ æóãóÇ áóåõãú ãöäó Çááøóåö ãöäú æóÇÞò ﴿ ٣٤ ﴾ |
[ 013.034 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.034 ] | ( AY ) |
Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Âhiret azabı ise elbet daha çetindir, onları Allah’dan koruyacak (azabından kurturacak) da yoktur. |
[ 013.034 ] | ( EO ) |
Onlara Dünya hayatta bir azâb vardır, Âhıret azâbı ise elbette daha zorlu, onları Allahdan vikaye edecek de yoktur. |
[ 013.034 ] | ( ES ) |
Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise elbette daha çetindir. Onları Allah'dan koruyacak da yoktur. |
[ 013.034 ] | ( NQ ) |
For them is a torment in the life of this world, and certainly, harder is the torment of the Hereafter. And they have no protector against Allah. |
[ 013.035 ] | ( KK ) |
ãóËóáõ ÇáúÌóäøóÉö ÇáøóÊöí æõÚöÏó ÇáúãõÊøóÞõæäó ÊóÌúÑöí ãöäú ÊóÍúÊöåóÇ ÇáúÃóäúåóÇÑõ ÃõßõáõåóÇ ÏóÇÆöãñ æóÙöáøõåóÇ Êöáúßó ÚõÞúÈóì ÇáøóÐöíäó ÇÊøóÞóæúÇ æóÚõÞúÈóì ÇáúßóÇÝöÑöíäó ÇáäøóÇÑõ ﴿ ٣٥ ﴾ |
[ 013.035 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.035 ] | ( AY ) |
Takva sahiblerine vaad olunan cennetin hâli şöyle: (ağaçları) altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgesi devamlıdır. İşte bu, Allah’dan korkup sakınanların akıbeti!...Kâfirlerin akıbeti ise ateştir. |
[ 013.035 ] | ( EO ) |
Müttekilere va'dolunan Cennetin temsili; altından ırmaklar akar, yemişleri daim, sayesi de, bu işte takva yolunu tutanların ukbası, kâfirlerin ukbası ise ateş. |
[ 013.035 ] | ( ES ) |
Müttakilere vaad olunan cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de. İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kâfirlerin akıbeti de ateştir. |
[ 013.035 ] | ( NQ ) |
The description of the Paradise which the Muttaqun (pious - see V.2:2): have been promised! -Underneath it rivers flow, its provision is eternal and so is its shade, this is the end (final destination) of the Muttaqun (pious - see V.2:2), and the end (final destination) of the disbelievers is Fire. (See Verse 47:15) |
[ 013.036 ] | ( KK ) |
æóÇáøóÐöíäó ÂÊóíúäóÇåõãõ ÇáúßöÊóÇÈó íóÝúÑóÍõæäó ÈöãóÇ ÃõäúÒöáó Åöáóíúßó æóãöäó ÇáúÃóÍúÒóÇÈö ãóäú íõäúßöÑõ ÈóÚúÖóåõ Þõáú ÅöäøóãóÇ ÃõãöÑúÊõ Ãóäú ÃóÚúÈõÏó Çááøóåó æóáÇó ÃõÔúÑößó Èöåö Åöáóíúåö ÃóÏúÚõæ æóÅöáóíúåö ãóÂÈö ﴿ ٣٦ ﴾ |
[ 013.036 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.036 ] | ( AY ) |
Kendilerine kitap verdiklerimizden îman edenler, sana indirilen bu Kur’ân ile ferah duyuyorlar. Düşmanlıklarından ötürü Peygamberin aleyhinde hizibleşenlerden Kur’ân’ın bir kısmını inkâr eden de var. (Ey Resûlüm), de ki: “ Ben yalnız Allah’a ibâdet etmekle ve ona ortak koşmamakla emrolundum; ancak ona davet ederim ve dönüp varışım da ancak onadır.” |
[ 013.036 ] | ( EO ) |
Bir de kendilerine kitab verdiklerimiz sana indirilen bu kur'an ile ferah duyuyorlar, ahzapdan bazısını inkâr eden de var, de ki: Ben ancak Allaha kulluk etmekle ve ona şirk koşmamakla emrolundum, ben ona davet ederim, varacağım o. |
[ 013.036 ] | ( ES ) |
Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen (vahiy) le sevinç duyuyorlar. Bununla beraber hizipleşenlerden, âyetlerin bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben O'na davet ediyorum, dönüşüm de O'nadır." |
[ 013.036 ] | ( NQ ) |
Those to whom We have given the Book (such as 'Abdullah bin Salam and other Jews who embraced Islam), rejoice at what has been revealed unto you (i.e. the Qur'an) , but there are among the Confederates (from the Jews and pagans) those who reject a part thereof. Say (O Muhammad ): "I am commanded only to worship Allah (Alone) and not to join partners with Him. To Him (Alone) I call and to Him is my return." |
[ 013.037 ] | ( KK ) |
æóßóÐóáößó ÃóäúÒóáúäóÇåõ ÍõßúãðÇ ÚóÑóÈöíøðÇ æóáóÆöäö ÇÊøóÈóÚúÊó ÃóåúæóÇÁóåõãú ÈóÚúÏóãóÇ ÌóÇÁóßó ãöäó ÇáúÚöáúãö ãóÇ áóßó ãöäó Çááøóåö ãöäú æóáöíøò æóáÇó æóÇÞò ﴿ ٣٧ ﴾ |
[ 013.037 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.037 ] | ( AY ) |
İşte biz, o Kur’ân’ı böyle Arapça bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki, eğer sana vahy ile gelen bu ilimden sonra, kâfirlerin arzularına uyacak olursan, senin için, Allah’ın azabından kurtaracak ne bir yardımcı, ne de bir koruyucu vardır. |
[ 013.037 ] | ( EO ) |
Ve işte biz o Kur'anı böyle arabiyyen hâkim olmak üzere indirdik, kasem olsun ki eğer sen sana vahyile gelen bu ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan sana Allahtan ne bir velîy vardır, ne de vikaye edecek. |
[ 013.037 ] | ( ES ) |
Ve işte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
[ 013.037 ] | ( NQ ) |
And thus have We sent it (the Qur'an) down to be a judgement of authority in Arabic. Were you (O Muhammad ) to follow their (vain) desires after the knowledge which has come to you, then you will not have any Wali (protector) or defender against Allah. |
[ 013.038 ] | ( KK ) |
æóáóÞóÏú ÃóÑúÓóáúäóÇ ÑõÓõáÇð ãöäú ÞóÈúáößó æóÌóÚóáúäóÇ áóåõãú ÃóÒúæóÇÌðÇ æóÐõÑøöíøóÉð æóãóÇ ßóÇäó áöÑóÓõæáò Ãóäú íóÃúÊöíó ÈöÂíóÉò ÅöáÇøó ÈöÅöÐúäö Çááøóåö áößõáøö ÃóÌóáò ßöÊóÇÈñ ﴿ ٣٨ ﴾ |
[ 013.038 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.038 ] | ( AY ) |
And olsun ki, biz, hakikaten senden önce de Peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve evlâd verdik. Allah’ın izni olmadıkça hiç bir Peygamberin bir âyet (mûcize) getirmeğe kudreti yoktur ve her vakit için, Allah’ın hikmeti icabı, kullar üzerine farz kılınan hüküm vardır. |
[ 013.038 ] | ( EO ) |
Kasem olsun ki biz senden evvel de Resuller gönderdik, onlara da hem zevceleri verdik hem zürriyyet, hiç bir Resulün ise Allahın iznine iktiran etmedikçe bir âyet getirmek haddi değildir, her ecel için bir yazı vardır. |
[ 013.038 ] | ( ES ) |
Andolsun ki, biz senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan herhangi bir âyet getirmek ise hiçbir peygamberin haddi değildir. Her ecel için bir yazı vardır. |
[ 013.038 ] | ( NQ ) |
And indeed We sent Messengers before you (O Muhammad ), and made for them wives and offspring. And it was not for a Messenger to bring a sign except by Allah's Leave. (For) each and every matter there is a Decree (from Allah). |
[ 013.039 ] | ( KK ) |
íóãúÍõæÇ Çááøóåõ ãóÇ íóÔóÇÁõ æóíõËúÈöÊõ æóÚöäúÏóåõ Ãõãøõ ÇáúßöÊóÇÈö ﴿ ٣٩ ﴾ |
[ 013.039 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.039 ] | ( AY ) |
Allah dilediği hükmü kaldırır ve yerinde bırakır (veya değiştirir). Bütün kitapların esası O’nun katındadır. |
[ 013.039 ] | ( EO ) |
Allah dilediği mahv-ü isbat da eder ve ümmülkitab onun nezdindedir. |
[ 013.039 ] | ( ES ) |
Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır. |
[ 013.039 ] | ( NQ ) |
Allah blots out what He wills and confirms (what He wills). And with Him is the Mother of the Book (Al-Lauh Al-Mahfuz) |
[ 013.040 ] | ( KK ) |
æóÅöäú ãóÇ äõÑöíóäøóßó ÈóÚúÖó ÇáøóÐöí äóÚöÏõåõãú Ãóæú äóÊóæóÝøóíóäøóßó ÝóÅöäøóãóÇ Úóáóíúßó ÇáúÈóáÇóÛõ æóÚóáóíúäóÇ ÇáúÍöÓóÇÈõ ﴿ ٤٠ ﴾ |
[ 013.040 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.040 ] | ( AY ) |
Onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, seni (bundan önce) vefat ettirsek de, ey Resûlüm sana düşen ancak tebliğdir. Hesaba çekip ceza vermek de yalanız bize aittir. |
[ 013.040 ] | ( EO ) |
Onlara yaptığımız vaıydin bazısını sana muhakkak göstersek de yâhud seni vefat ettirsek de her halde belağ sana, hisab bizedir. |
[ 013.040 ] | ( ES ) |
Onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek, yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek, yine de sana düşen tebliğ etmek, bize düşen de hesaba çekmektir. |
[ 013.040 ] | ( NQ ) |
Whether We show you (O Muhammad ) part of what We have promised them or cause you to die, your duty is only to convey (the Message) and on Us is the reckoning. |
[ 013.041 ] | ( KK ) |
Ãóæóáóãú íóÑóæúÇ ÃóäøóÇ äóÃúÊöí ÇáúÃóÑúÖó äóäúÞõÕõåóÇ ãöäú ÃóØúÑóÇÝöåóÇ æóÇááøóåõ íóÍúßõãõ áÇó ãõÚóÞøöÈó áöÍõßúãöåö æóåõæó ÓóÑöíÚõ ÇáúÍöÓóÇÈö ﴿ ٤١ ﴾ |
[ 013.041 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.041 ] | ( AY ) |
O kâfirler görmüyorlar mı ki, biz arazilerini (müslümanlara feth ettirmekle) etrafından azalatıp duruyoruz? Allah öyle hüküm verir ki, onun hükmünü takip edecek (üzerinde tesir edecek hiç bir kuvvet) yoktur. Allah hesabı çok çabuk görendir. |
[ 013.041 ] | ( EO ) |
Ya görmüyorlar mı da? Biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz ve Allah öyle hukm-ü hukümet eder ki humünü takib edecek yoktur, hem o çok seri hisablıdır. |
[ 013.041 ] | ( ES ) |
Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz. Allah öyle hükmeder ki, O'nun hükmünü engelleyecek kimse yoktur. O çok hızlı hesap görür. |
[ 013.041 ] | ( NQ ) |
See they not that We gradually reduce the land (of disbelievers, by giving it to the believers, in war victories) from its outlying borders. And Allah judges, there is none to put back His Judgement and He is Swift at reckoning. |
[ 013.042 ] | ( KK ) |
æóÞóÏú ãóßóÑó ÇáøóÐöíäó ãöäú ÞóÈúáöåöãú Ýóáöáøóåö ÇáúãóßúÑõ ÌóãöíÚðÇ íóÚúáóãõ ãóÇ ÊóßúÓöÈõ ßõáøõ äóÝúÓò æóÓóíóÚúáóãõ ÇáúßõÝøóÇÑõ áöãóäú ÚõÞúÈóì ÇáÏøóÇÑö ﴿ ٤٢ ﴾ |
[ 013.042 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.042 ] | ( AY ) |
Onlaradan önceki kâfirler de Peygamberlerine karşı hile ve tuzaklar kurdular; fakat bütün hilelerin cezası ancak Allah’a mahsustur. Her nefsin ne yapacağını O bilir. Kâfirler de, yakında bu dünyanın sonu kimindir, bilecektir. |
[ 013.042 ] | ( EO ) |
Evet onlardan evvelkiler de mekrettiler fakat binnetice bütün mekir Allahındır, o bilir, her nefis ne kesbediyor, yarın kâfirler de bilecek ki o yurdun ukbâsı kimin? |
[ 013.042 ] | ( ES ) |
Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün hileler(in cezası) Allah'a aittir. Her nefsin ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler. |
[ 013.042 ] | ( NQ ) |
And verily, those before them did devise plots, but all planning is Allah's. He knows what every person earns, and the disbelievers will know who gets the good end (final destination). |
[ 013.043 ] | ( KK ) |
æóíóÞõæáõ ÇáøóÐöíäó ßóÝóÑõæÇ áóÓúÊó ãõÑúÓóáÇð Þõáú ßóÝóì ÈöÇááøóåö ÔóåöíÏðÇ Èóíúäöí æóÈóíúäóßõãú æóãóäú ÚöäúÏóåõ Úöáúãõ ÇáúßöÊóÇÈö ﴿ ٤٣ ﴾ |
[ 013.043 ] | ( MŞ ) |
|
[ 013.043 ] | ( AY ) |
O kâfir olanlar, sen Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber değilsin, diyorlar. De ki: “ Benimle sizin aranızda, doğruluğuma şâhid Allah yeter; bir de yanında kitap ilmi bulunan (Levh-i Mahfuz ilmi bulunan Cebrâîl yeter)... |
[ 013.043 ] | ( EO ) |
O küfretmekte olanlar, sen bir mürsel değilsin diyorlar? de ki benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter bir de nezdinde kitab ılmi bulunan? |
[ 013.043 ] | ( ES ) |
O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)." |
[ 013.043 ] | ( NQ ) |
And those who disbelieve, say: "You (O Muhammad ) are not a Messenger." Say: "Sufficient for a witness between me and you is Allah and those too who have knowledge of the Scripture (such as 'Abdullah bin Salam and other Jews and Christians who embraced Islam)." |