Müslimânlara, kılmaları emr edilen namâzlar farz, vâcib ve nâfile olmak üzere üçe ayrılır. Bunlardan;
1-Farz namâzlar: Beş vakt namâzın farzları, Cum’a namâzının iki rek’at farzı ve cenâze namâzı, farz namâzlardır. (Cenâze namâzı farz-ı kifâyedir).
2-Vâcib namâzlar: Vitr namâzı, bayram namâzları, adak olan namâz ve başlanıp yarıda kalan nâfile namâzlardır. Kazâya kalan vitr namâzını da, kazâ etmek vâcibdir.
3-Nâfile namâzlar: Beş vakt namâzın sünnetleri, terâvih namâzı ve sevâb kazanmak niyyeti ile kılınan teheccüd, tehıyyetül-mescid, işrâk, duhâ, evvâbin, istihâre, tesbîh namâzları gibi namâzlar, nâfile namâzlardır. Ya’nî kılınması emr değildir. Farz ve vâcib olan namâzlardan, borcu olmayan bir kimsenin, nâfile ibâdetlerine de sevâb verilir.
Namâz, Allahü teâlânın emridir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde yüzden çok yerde “Namâzı kılınız!” buyurmakdadır. Akllı olan ve bülûğ çağına giren her müslimânın, hergün beş kerre namâz kılması, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde emr edilmişdir.
Rûm sûresi onyedinci ve onsekizinci âyet-i kerîmelerinde meâlen: (Akşam ve sabâh vaktlerinde Allahı tesbîh edin. Göklerde ve yeryüzünde olanların yapdıkları ve ikindi ve öğle vaktlerinde yapılan hamdler, Allahü teâlâ içindir) buyuruldu. Bekara sûresi ikiyüzotuzdokuzuncu âyetinde meâlen, (Namâzları ve ikindi namâzını koruyun! [Ya’nî namâzları devâmlı kılın!]) buyuruldu. Âyet-i kerîmede geçen tesbîh ve hamdin, namâz demek olduğu tefsîr kitâblarında bildirilmişdir. Hûd sûresi yüzondördüncü âyetinde meâlen, (Gündüzün iki tarafında [öğle ve ikindi vaktlerinde] ve geceye yakın üç vaktde [akşam,
yatsı ve sabâh vaktlerinde] gereği üzere namâz kıl! Doğrusu bu hasenât, [beş vakt namâzın sevâbı, küçük] günâhları mahv eder. Bu, ibretle düşünenlere bir nasîhatdir) buyuruluyor.
Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm buyurdu ki: (Allahü teâlâ kullarına hergün beş kerre namâz kılmayı farz etdi. Güzel abdest alıp, bu beş namâzı vaktlerinde kılan ve rükü’ ve secdelerini iyi yapanları, Allahü teâlâ afv ve magfiret eder).
Beş vakt namâz, kırk rek’at eder. Bunlardan onyedi rek’atifarzdır. Üç rek’ati vâcibdir. Yirmi rek’ati de sünnetdir. Şöyle ki;
1-Sabâh namâzı: Dört rek’atdir. Önce, iki rek’at sünneti, sonra iki rek’at da farzı kılınır. Bu sünnet, çok kuvvetlidir. Vâcib diyenler de vardır.
2-Öğle namâzı: On rek’atdir. Önce, dört rek’at ilk sünneti, sonra dört rek’at farzı, farzdan sonra da iki rek’at son sünneti kılınır.
3-İkindi namâzı: Sekiz rek’atdir. Önce, dört rek’at sünneti, sonra dört rek’at farzı kılınır.
4-Akşam namâzı: Beş rek’atdir. Önce üç rek’at farzı, sonra iki rek’at sünneti kılınır.
5-Yatsı namâzı: Onüç rek’atdir. Önce, dört rek’at sünneti, sonra dört rek’at farzı, sonra iki rek’at son sünneti, bundan sonra da üç rek’at (Vitr namâzı) kılınır.
İkindi ve yatsının ilk sünnetleri (Gayr-ı müekkede)dir. Bunların ikinci rek’atlerinde otururken, (Ettehıyyâtü)den sonra (Allahümme salli) ve sonra, (Allahümme bârik) düâları sonuna kadar okunur. Ayağa kalkınca, üçüncü rek’atde, önce Besmele çekmeden, (Sübhâneke) okunur. Hâlbuki, öğle namâzının ilk sünneti (Müekked)dir. Ya’nî, kuvvetle emr olunmuşdur. Sevâbı dahâ çokdur. Birinci oturuşda, farzlarda olduğu gibi, yalnız (Ettehıyyâtü) okunup, sonra üçüncü rek’at için, hemen ayağa kalkılır. Kalkınca, önce Besmele çekip, doğruca (Fâtiha) okunur.
Öğlenin ve yatsının farzından sonra dört rek’at ve akşamın farzından sonra altı rek’at dahâ kılmak müstehabdır, çok sevâbdır. Hepsini bir selâm ile veyâ iki rek’atde birer selâm ile kılabilir. Her iki şeklde de, ilk iki rek’atleri, son sünnetler yerine sayılır. Bu müstehab namâzları, son sünnetlerden sonra ayrıca kılmak da olur.
Birinci rek’at namâza durunca, diğer rek’atler ayağa kalkınca başlar ve tekrâr ayağa kalkıncaya kadar devâm eder. Son rek’at ise, selâm verinceye kadar devâm eder. Çift rek’atlerde ikinci secdeden sonra oturulur.
Herbir rek’atde namâzın farzları, vâcibleri, sünnetleri, müfsidleri ve mekrûhları vardır. İleriki sahîfelerde bunları (HANEFÎ) mezhebine göre bildireceğiz.
Farz, Allahü teâlânın yapılmasını istediği kesin emridir. Bir ibâdetin farzları yerine getirilmedikçe, o ibâdet sahîh, doğru olmaz. Namâz kılarken, oniki şartı yerine getirmek farzdır. Bu farzların yedisi namâzın dışında, beşi de içindedir. Dışındaki farzlara (Şartlar) denir. İçindekilere de (Rüknler) denir. [Ba’zı âlimler, tahrîme tekbîrinin, namâzın içinde olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, namâzın şartları da, rüknleri de, altı olmakdadır.]
A) Namâzın Dışındaki Farzlar (Şartları):
1- Hadesden tahâret: Abdestsiz olanın abdest alması, cünüb olanın da gusl etmesidir.
2- Necâsetden tahâret: Namâz kılanın, vücûdunu, elbisesini ve namâz kılacağı yeri, kaba ve hafîf necâsetden ya’nî dînimizde necs (pis) sayılan şeylerden temizlemekdir. (Meselâ; kan, idrâr, alkol gibi maddeler, dînimizde pis sayılmakdadır).
3- Setr-i avret: Avret yerini örtmek demekdir. Avret yerini örtmek, Allahü teâlânın emridir. Mükellef olan, ya’nî âkıl ve bâlig olan insanın, namâz kılarken açması veyâ her zemân başkasına göstermesi ve başkasının da bakması harâm olan yerlerine (Avret mahalli) denir. Erkeğin avret yeri, göbeğinden dizi altına kadardır. Kadınların ise, yüz ve ellerinden başka her yeri avretdir.
4- İstikbâl-i kıble: Namâz kılarken kıbleye dönmekdir. Müslimânların kıblesi, Mekke-i mükerreme şehrinde bulunan (Kâ’be)nin arsasıdır. Ya’nî yerden arşa kadar o boşluk kıbledir.
5- Vakt: Namâzı, vaktinde kılmakdır. Ya’nî namâzın vaktinin girdiğini bilmek ve kıldığı namâzın vaktini kalbinden geçirmekdir.
6- Niyyet: Namâza dururken kalb ile niyyet etmekdir. Yalnız ağız ile söylemeye niyyet denmez. Namâza niyyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, cemâ’at ile kılınıyorsa imâma uymayı, kalbden geçirmek demekdir. Niyyet, başlama tekbîri söylenirken yapılır. Tekbîrden sonra edilen niyyet, geçerli değildir ve o namâz kabûl olmaz.
7- Tahrîme tekbîri: Namâza dururken (Allahü ekber) demekdir. Bu başlama tekbîrine (İftitah tekbîri) de denir. Başka kelime söylemekle, tekbîr alınmış olmaz.
B) Namâzın İçindeki Farzlar (Rüknleri):
Namâza durunca yerine getirilecek beş farz vardır. Bu beş farzdan her birine (Rükn) denir. Namâzın içindeki farzlar şunlardır:
1- Kıyâm: Namâza başlarken ve kılarken ayakda durmak demekdir. Ayakda duramayan hasta, oturarak kılar. Oturarak kılamayan yatarak îmâ ile kılar. Sandalyede oturarak namâz kılmak câiz değildir.
2- Kırâet: Ağızla okumak ma’nâsına gelir. Namâzda, Kur’ân-ı kerîmden sûre veyâ âyet okumakdır.
3- Rükü’: Kırâetden sonra, elleri dize koyup eğilmekdir. Rükü’da, en az üç kerre (Sübhâne rabbiyel-azîm) denir. Doğrulurken (Semi’allahü limen hamideh) denir. Doğrulunca da, (Rabbenâ lekel-hamd) denir.
4- Secde: Rükü’dan sonra yere kapanmak demekdir. Secde, arka arkaya iki kerre elleri, alnı ve burnu yere koyup kapanmakdır. Her bir secdede en az üç kerre (Sübhane rabbiyel-a’lâ) denir.
5- Ka’de-i ahîre: Son rek’atde (Ettehıyyâtü)’yü okuyacak kadar oturmakdır. Buna (son oturuş) da denir.
Namâzın büyük bir iş ve ibâdetlerin en önemlisi olduğu, şartlarının bu kadar çok olmasından anlaşılmakdadır. Ayrıca, vâcibleri, sünnetleri, müstehabları, mekrûhları, müfsidleri de bunlara eklenirse, kulun Rabbinin huzûrunda nasıl bulunacağı, nasıl bulunması lâzım geldiği anlaşılır. Kullar, âciz, güçsüz, zevallı birer mahlûkdurlar. Her nefesde, kendisini yaratan, Allahü teâlâya muhtâcdırlar. Namâz kula aczini bildiren bir ibâdetdir.
İşte bu kitâbımızda bu bilgiler sırası ile anlatılacakdır.