Aşağıdaki yazı, Abdüllah Abdînin 1288 [m. 1871] İstanbul bas-kılı, türkçe, (Îdâh-ul-merâm) kitâbının başından alınmışdır:[1]
Şimdi, hıristiyanların din kitâbı olan, dört İncîl, Cebrâîl aleyhisselâm vâsıtası ile, Îsâ aleyhisselâma gökden inen hakîkî İncîl değildirler. Çünki, Îsâ aleyhisselâm semâya çıkdıkdan sonra, dört kimse tarafından yazılmış târîh kitâblarıdırlar. Bunlardan biri (Metta)dır. Bu adam, Havârîlerden imiş. Ahbâblarından, arkadaşlarından ba’zılarının arzûsu üzerine, Îsâ aleyhisselâmın semâya urûcundan oniki sene sonra (Mîlâd-i Îsâ) isminde bir kitâb yazmışdır. Bu kitâb, Îsâ aleyhisselâmın dünyâya gelmesini anlatan bir târîhdir. İkincisi (Markos), Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemiş ve Havârîlerden işitdiği sözleri ve hikâyeleri, urûcdan yirmisekiz sene sonra yazmışdır. Üçüncüsü, (Luka) dedikleri adamdır. Bu da, Îsâ aleyhisselâmı görmemiş, Havârîlerden işitdiklerini urûcdan otuziki sene sonra, İskenderiyyede yazmışdır. Dördüncüsü, (Yu-
[1] Abdüllah Abdî bin Destân Mustafâ Manastrî, 1303 [m. 1885] de vefât etdi. Türkçe (Îdâh-ul-merâm) ve arabî (Bürhân-ül-hüdâ fî-redd-i kavlinnasârâ), (Errisâletü-samsâmiyye) kitâbları basılmışdır.
hannâ)dır. Bunun Havârîlerden olduğu söyleniyor. Urûcdan kırkbeş sene sonra, Îsâ aleyhisselâmın hayâtını, târîhini yazmışdır. Allahü teâlânın gönderdiği, İncîl kitâbı tek bir kitâbdır. Bu hakîkî İncîlde, birbirine uymayan ve hâdiselere ters düşen bir şey olmadığı muhakkakdır. Hâlbuki, bu dört İncîlde, birbirine uymayan ihtilâflar doludur.
Kur’ân-ı kerîmde, Îsâ aleyhisselâmın öldürülmediği, asılmadığı açıkca haber veriliyor. Bu dört târîh kitâbında ise, katl edildiği açıkca yazılı olduğundan, Kur’ân-ı kerîmin bildirdiği, Allah kelâmı olan İncîlin, bu dört târîh kitâbından başka olduğu anlaşılmakdadır.
Bu kitâblardaki hikâyelerden bir kısmını Îsâ aleyhisselâmdan işitmedikleri, urûcdan sonra yazdıkları, hem kitâblardan anlaşılıyor, hem de papazlar söylüyorlar. Meselâ, Îsâ aleyhisselâmdan, mahbûs iken ve öldürülürken, nakl etdikleri sözler böyledir. Bu sözlerin asl İncîlde bulunmadığı, Allah kelâmı olmadığı meydândadır. Bu gibi, dahâ nice misâllerin, bu dört İncîlin Allah kelâmı olamıyacağını gösterdiğini, İmâm-ı Kurtubî[1] (Kitâbül a’lâm fî beyân-ı mâfî-dîninnasârâ minel-bid’i vel-evhâm) kitâbında ve İbnül Kayyım-ül Cevziyye[2] (Hidâyetül hıyârâ fî-ecvibetil yehûdî vennasârâ) ve Sâlih Sü’ûdî mâlikî hazretleri (Ettahcîl min-harfil İncîl) kitâblarında ve Taşköprülü Ahmed efendi ve Kâtib Çelebî, meşhûr kitâblarında yazmışlardır. Sâlih, kitâbını 942 [m. 1535] de yazmışdır.
Bugün, hakîkî İncîl mevcûd değildir. Hıristiyanların elinde bulunmadığı gibi, müslimânlar arasında da böyle bir kitâb yokdur. Hattâ, papazların çoğu, semâdan inen bir İncîl bulunduğunuinkâr ediyorlar. Bir rivâyete göre, yehûdîler Îsâ aleyhisselâmı katl edecekleri zemân, İncîli ateşde yakdılar. Yâhud, parçalayıp, ortadan kaldırdılar. O zemân, İncîl yayılmamış idi. Çünki, Îsâ aleyhisselâmın peygamberlik zemânı üç sene kadar olup, îmân edenler de pek az idi. Bunların çoğu da, köylü olup, okumak, yazmak bilmiyorlardı. Yâhud, mîlâdın üçyüzyirmibeş senesinde telef etdikleri İncîller arasında, bunu da, bozuk zannederek, imhâ etmişlerdir. O zemân birbirine uymayan kırk, elli İncîl kitâbı vardı. Her birine inananlar arasında mücâdele oluyor, çok kan dökülüyordu. Aryüsün mahkemesi esnâsında, bunlardan dördünü intihâb ederek, diğerlerini men’ etdikleri, kilise târîhlerinde yazılıdır. Bir ingiliz papazı, yasak edilmiş İncîlleri arayıp, bulduklarını in-
---------------------------------
[1] Muhammed Kurtubî, 671 [m. 1272] de vefât etdi.
[2] İbni Kayyım Muhammed, 751 [m. 1350] de vefât etdi.
gilizceye terceme etmiş, bulamadıklarının da ismlerini yazarak, 1236 [m. 1820] de Londrada tab’ edilmişdir. (El-cevâib) gazetesinin kâtibi Ahmed Fârisî efendi, bunu arabîye terceme etmiş, İncîl denilen kitâbların ismleri (Samsâmiyye) kitâbımıza ilâve edilmişdir.
Hıristiyanlar, bu dört İncîlin ve (Tevrât)ve (Zebûr) dedikleri ellerindeki kitâbların semâdan indiğine inanıyorlar. Bu dört İncîlde, Îsâ aleyhisselâmın sözleri olarak bildirilenler, şübheli ve (haber-i vâhid) olup, (mütevâtir) olmadıklarından, aslâ sened olamaz. Markos ve Luka ise, Pavlosun talebeleri olup, Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemişlerdi. Pavlosun da, Îsâ aleyhisselâmı görmediğive semâya urûcundan sonra, meydâna çıkarak, (Îsâ bana semâdan tecellî etdi) dediği, (Kitâb-ı mukaddes)deki, (Resûllerin a’mâli) kitâbının dokuzuncu faslında, Luka tarafından yazılıdır. Bunların, Havârîlerden işitdikleri hikâyeleri yazmış olduklarına da, inanılamaz. Çünki, kendilerine haber verenlerden hiçbirinin, ismlerini ve hâllerini bildirmemişler, Îsâ aleyhisselâmı görmüş ve kendisinden işitmiş gibi yazmışlardır. Târîhciler, böyle yazılarayalan ve iftirâ demekdedir. Meselâ, Îsâ aleyhisselâmı yehûdîler yakalamağa geldikleri gece, yanında bulunan onbir Havârînin kaçdıkları ve reîsleri olan (Petrus)un da, uzakdan gözeterek, Îsâ aleyhisselâmı götüren yehûdîlerin arkasından, hahambaşının hânesine kadar gitdiği ve korkudan, firâr etdiği, (Metta)nın yirmialtıncı ve (Markos)un ondördüncü bâblarında yazılı iken, dört İncîlde, yehûdîler Îsâyı tutup, şöyle böyle yapdılar. O da, şöyle böyle cevâb verdi şeklinde, görmüş ve işitmiş gibi yazmışlardır. Böyle yazıların, yehûdîlerden işitdikleri yalanlar ve iftirâlar oldukları meydândadır.
(Îsâ, üç gün sonra mezârdan kalkıp, başına gelenleri anlatdı.İncîllerde yazılı olanlar, yehûdîlerden işitdikleri değil, Îsânın haber verdikleridir) denirse, yehûdîler asdıkları, öldürdükleri kimseyi mezâra koyarken, bunun Îsâ olmadığını kendileri de anlamışlar, başkalarının anlamamaları için, kabrden gizlice çıkarıp, başka bir mahalle defn etmişler, (Havârîler gelip mezârdan çaldılar) şeklinde yalan ve iftirâ etmişlerdir, sözü, bu düşüncenin yanlış olduğunu göstermekdedir. (Mezârdan kalkdı) sözünün doğru olmadığını kendileri de bildiriyor. (Markos)un kitâbının son bâbında (Îsâ, ihyâ edilip, evvelâ Mecdelli Meryeme göründü. O da gidip, Havârîlere haber verdi. İnanmadılar) yazılıdır. Meryemin dahî bunu bostan bekcisi zan etdiğini, (Yuhannâ), yirminci bâbında yazmışdır. (Îsâ, başına gelecekleri ve üç gün sonra mezârdan kalkacağını, Havârîlere evvelden haber vermişdi) denirse, Meryem, Îsâ-
yı gördüğünü haber verince, şübhe etmezlerdi. Hattâ, mezâr başına gelip kalkmasını beklerlerdi.
[Bugün, bütün hıristiyanlar, İznik meclisindeki papazların kabûl etdikleri dört kitâbın, semâdan inen İncîl olduklarına inanıyorlar. Yuhannâ İncîlinde yazılmış olan (Teslîs), dinlerinin esâsıdır. Ya’nî Îsâ tanrıdır veyâ tanrının oğludur diyorlar. Ebedî olan tek tanrı, onu çok seviyor. Onun her istediğini yapıyor, yaratıyor. Bunun için, herşeyi Ondan istiyoruz. Ona ve onu temsil eden putlarımıza, bu niyyet ile yalvarıyoruz. Tanrı ve oğul, çok sevilen kimse demekdir, diyorlar. Tanrının oğlu demek, tanrı onu çok seviyor demekdir, diyorlar. Böyle inananlara (Ehl-i kitâb) denir. (O da, ebedîdir. Herşeyi yokdan var ediyor) diyen hıristiyanlar, (Müşrik)dir. Muhammed aleyhisselâma inanmadıkları, müslimân olmadıkları için, hepsi kâfirdirler.]