Büyük islâm âlimi, (Tefsîr-i kebîr) ve çeşidli kıymetli kitâbların sâhibi, İmâm-ı Fahreddîn Râzî “rahmetullahi aleyh” [606 h.=1209m.de Hirâtda vefât etdi.] Âl-i imrân sûresinin, altmışbirinci âyet-i kerîmesini tefsîr ederken buyuruyor ki:
Hârezm şehrinde idim. Şehre bir papazın geldiğini ve hıristiyanlığı yaymak için çalışdığını işitdim. Yanına gitdim. Konuşmağa başladık. Bana, (Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu gösteren delîl nedir?) dedi. Şu cevâbı verdim:
Fahreddîn Râzî - Mûsânın, Îsânın ve diğer Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” hârikalar, mu’cizeler gösterdiği haber verildiği gibi, Muhammed aleyhisselâmın da mu’cizeler gösterdiği haber verilmişdir. Bu haberler tevâtür hâlindedir. Tevâtür ile gelen haberleri, yâ kabûl eder veyâ red edersin. Red eder ve mu’cize, bir zâtın Peygamber olduğunu isbât etmez der isen, mu’cizeleri tevâtür ile bize haber verilen diğer Peygamberlere de inanmaman lâzım gelir. Şâyed tevâtür ile gelen haberlerin doğruluğunu ve mu’cize gösteren zâtın Peygamber olduğunu kabûl eder isen, Muhammed aleyhisselâmın da Peygamber olduğunu kabûl etmen lâzım gelir. Çünki, Muhammed aleyhisselâm; mu’cizeler göstermiş ve bu mu’cizeler, bizlere, (tevâtür) denilen sağlam haberler ile bildirilmişdir. Diğer Peygamberlerin peygamberliğine, tevâtür ile bildirilen mu’cizeler sebebi ile inandığın için, Muhammed aleyhisselâmın da, Peygamber olduğuna îmân etmelisin!
Papaz - Îsâ aleyhisselâmın, Peygamber değil, ilah, tanrı olduğuna inanıyorum.
[Tanrı, ma’bûd demekdir. Tapılan şeylerin hepsine tanrı denir. Allahü teâlânın ismi, Allahdır, tanrı değildir. Allahü teâlâdan başka tanrı yokdur. Allah yerine tanrı demek, yanlışdır ve çok çirkindir.]
Fahreddîn Râzî - Biz şimdi Peygamberlik hakkında konuşuyoruz. İlahlıkdan önce, nübüvvet mevzû’unu hâl etmemiz lâzım-
dır. Ayrıca, Îsâ aleyhisselâmın, ilah olduğunu söylemen de bâtıldır. Çünki, ilâhın, tanrının, her zemân var olması lâzımdır. Madde, cism, yer kaplıyan şeyler tanrı olamaz. Hâlbuki, Îsâ aleyhisselâm, cism idi, insan idi. Yok iken var oldu ve size göre öldürülmüşdür. Önce çocuk idi, büyüdü. Yirdi, içerdi. Bizim gibi konuşurdu. Yatardı, uyurdu, uyanırdı, yürürdü. Her insan gibi yaşamak için, birçok şeye muhtâc idi. Muhtâc olan, ganî olur mu? Yok iken sonradan var olan birşey, ebedî, sonsuz var olur mu? Değişen birşey devâmlı, sonsuz var olur mu?
Îsâ aleyhisselâm kaçdığı, saklandığı hâlde, yehûdîler yakalayıpasdı diyorsunuz. Îsâ aleyhisselâmın, o zemân çok üzüldüğünü, bu durumdan kurtulmak için çârelere başvurduğunu söylüyorsunuz. İlah veyâ ilahdan bir parça kendisine hulûl etmiş olsaydı, yehûdîlerden korunmaz mı, onları yok etmez mi idi? Niçin üzüldü ve saklanacak yer aradı? Vallâhi, buna hayret ediyorum. Aklı olan kimse, bu sözleri nasıl söyler, buna nasıl inanır. Akl, bu sözlerin bozukluğuna şâhiddir.
Üç dürlü söylüyorsunuz:
1 - O gözle görülen cismânî bir ilâhdır diyorsunuz. Âlemin ilâhının, cism ve beşer olan Îsâ aleyhisselâm olduğunu söylemek, yehûdîler Onu öldürdüğü zemân, âlemin ilâhını öldürdüklerini söylemek olur. Bu takdîrde, âlemin ilahsız kalması lâzım gelirdi. Hâlbuki, âlemin ilahsız kalması mümkin değildir. Ayrıca, yehûdîler, haksız oldukları hâlde, bunların yakalayıp öldürdüğü, âciz, kuvvetsiz bir kimse, âlemlerin tanrısı olabilir mi?
Îsâ aleyhisselâmın, Allahü teâlâya çok ibâdet etdiği, tâ’ata çok rağbet etdiği husûsu da, tevâtür ile sâbitdir. Îsâ aleyhisselâm ilah olsaydı, ibâdet ve tâ’atda bulunmazdı. Çünki, ilah, aslâ kendisine
ibâdet etmez. [Bil’aks başkaları ona ibâdet eder.]
Papazın sözünün bâtıl olduğu buradan da anlaşılmakdadır.
2 - İlah, Ona temâmen hulûl etmişdir. O, Tanrının oğludur diyorsunuz. Bu inanış yanlışdır. Çünki, ilah, cism ve araz [sıfat] olamaz. İlahın, bir cisme hulûl etmesi imkânsızdır. Eğer, ilah cism olsaydı, başka bir cisme de hulûl ederdi. Cisme hulûl eden şey, cism olur ve hulûl edince iki cismin maddeleri birbirine karışır. Bu da, ilahın parçalanmasını îcâb etdirir. Eğer ilah, araz olsaydı, bir mahalle, mekâna muhtâc olurdu. Bu ise, ilahın başkasına muhtâc olması demekdir. Başkasına muhtâc olan ise, ilah olamaz. [İlahın, Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesine sebeb, ne idi? SebebsizÎsâ aleyhisselâma hulûlü, tercihün bilâ müreccihdir. Bunun ise bâtıl olduğunu, Allahü teâlânın bir olduğunu isbât ederken bil-
dirmişdik.]
3 - O, Tanrı değildir. Fekat, Tanrının bir parçası ona hulûl etmiş, yerleşmişdir diyorsunuz. Eğer Ona hulül eden parça, ilahın ilah olmasında te’sîri var ise, bu parça ilahdan ayrılınca, ilahlığı temâmen bozulur. Eğer bu parça, ilahın ilah olmasında te’sîrli değilse, Tanrının parçası olmamış olur. Bu da, ilahın Ona hulûl etmediğini gösterir.
Öyle ise, Îsâ aleyhisselâmın ilah, Tanrı olduğuna başka delîlin nedir?
Papaz - Ölüleri diriltdiği, anadan doğma körlerin gözünü açdığı ve beras denilen, derideki çok kaşınan beyâz lekeleri iyi etdiği için, O tanrıdır. Böyle işleri ancak tanrı yapabilir.
Fahreddîn Râzî - Delîl [alâmet] bulunmayınca, medlûlün [delîlin delâlet etdiği şeyin] bulunmıyacağı söylenebilir mi? Delîl bulunmayınca, medlûl de olmaz, var olmaz dersen, âlem yaratılmadan önce, ya’nî ezelde âlemi yaratanın yok olduğunu söylemiş olursun ki, bu bâtıldır. Çünki, âlem [bütün mahlûklar], yaratanın varlığına delîldir.
Delîl bulunmayınca, medlûl bulunabilir dersen, ezelde mahlûklar yok iken yaratanın var olduğunu kabûl etmiş olursun. Fe-kat, Îsâ aleyhisselâm ezelde yok iken, ilahın Ona ezelde hulûl etdiğini söylersen, bunu isbât edecek bir delîlin olması lâzımdır. Yoksa, delîlsiz kabûl etmiş olursun. Çünki, Îsâ aleyhisselâm sonradan yaratılmışdır. Ezelde yok olması delîlin bulunmaması demekdir. Tanrının Îsâ aleyhisselâma hulûl etdiğini delîlsiz kabûl ediyorsun da, bana, sana, hayvanlara, otlara ve taşlara hulûl etmediğini nereden biliyorsun? Delîlsiz, bunlara hulûl etdiğini niçin kabûl etmiyorsun?
Papaz - İlahın Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesi ile, sana, banave diğer varlıklara hulûl etmemesinin sebebi açıkdır. Çünki Îsâ aleyhisselâmda mu’cizeler göründü. Sende, bende ve diğer varlıklarda böyle hârikulâde hâller görülmedi. Bundan ilahın Ona hulûl edip, bize ve diğer varlıklara hulûl etmediğini anlıyoruz.
Fahreddîn Râzî - Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesine delîl olarak, Onun mu’cizeler göstermesi olduğunu söylüyorsun. Delîl olmayınca ya’nî mu’cizeler görülmeyince, hulûl edemiyeceğini niçin söylüyorsun? Sende, bende ve diğer varlıklarda hârikalar, mu’cizeler bulunmadığı için tanrı bunlara hulûl etmez diyemezsin. Çünki, delîl olmadığı hâlde, medlûl bulunabilir demişdik. Buna göre, ilahın hulûl etmesi, delîlin bulunmasına, ya’nî hârikaların, mu’cizelerin görülmesine bağlı değildir. O hâlde, bana, sa-
na, kediye, köpeğe, fareye de hulûl etdiğine inanman lâzım gelir. İlahın, bu aşağı mahlûklara hulûl etdiğini inandırmağa varan bir din, hak din olabilir mi?
Asâyı [bastonu] ejder, yılan yapmak, ölüyü diriltmekden dahâ güçdür. Çünki, baston ile yılan, hiçbir bakımdan birbirine yakın değildir. Mûsâ aleyhisselâmın asâyı ejdere çevirdiğine inanıyorsunuz da, Ona, tanrı veyâ tanrının oğlu demiyorsunuz. Îsâ aleyhisselâma niçin tanrı veyâ şöyle böyle diyorsunuz?
Papaz, bu sözüme karşı diyecek hiç birşey bulamadı, susmağa mecbûr oldu. Yukardaki yazı, (Se’âdet-i ebediyye) kitâbından alınmışdır.
Ey papaz! Bu iki dînin i’tikâdlarını [inanışlarını], bu iki dîne bağlı olmıyan felsefecilere, akl ve insâf sâhiblerine bildirerek, ikisinden hangisinin akla uygun, doğru ve güzel olduğunu kendilerine sorup öğrenmeni ve senin (Gadâ-ül-mülâhazât) ismindeki kitâbında, (iki dîni karşılaşdırıp, hangisi dahâ güzel ise, onu kabûl etmelidir) diye, tavsiye etdiğin sözünde durmanı dileriz.
Tevfîk [yardım], Allahü teâlâdandır.