● (Kalb hâzır olmazsa, nemâz da olmaz) Hadîs-i şerîfinde huzûrdan murâd, nemâzın farzları ve vâcibleri ve sünnetleri ve müstehablarının yapılmasında kalbin hâzır olması, gevşeklik olmamasıdır. 1/305. [Mektûbât Tercemesi: 489.]
● Lahor şehri, diğer Hindistân şehrlerinin irşâd kutbu gibidir. 1/76. [Mektûbât Tercemesi: 121.]
● (Lâ yese’unî erdî ve lâ semâî ve lâkin yese’unî kalbü abdil mü’mini) [Yere ve göke sığmam. Fekat, mü’min kulumun kalbine sığarım] Hadîs-i şerîfinde, yer ve gök, imkân dâiresine dâhildir. Lâ mekânî [mekânsız] olan, mekâna sığmaz. Bîçûn olan, çünde ârâm eylemez. [Allahü teâlâ, yaratılanda yerleşmez]. Mü’minin kalbi mekânsızdır. Niçin ve nasıldan berîdir. Onda sığışma mütehakkıkdır [tahakkuk edendir]. 1/287. [Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Lâ yese’unî erdî ve lâ semâî ve lâkin yese’unî kalbü abdil mü’mini [Yere ve göke sığmam. Fekat, mü’min kulumun kalbine sığarım]. Bu sığmadan murâd, vücûd mertebesinin kendisi değil, sûreti, örneği sığmakdadır. Kendisinin sığması düşünülemez. 1/95. [Mektûbât Tercemesi: 141.]
● (Ey Peygamberim “sallallahü aleyhi ve sellem”! Sana yardımcı olarak, Allahü teâlâ ve mü’minlerden sana tâbi’ olanlar yetişir.”) âyet-i kerîmesinin geliş sebebi, Ömer-ül-Fârûkun “radıyallahü anh” islâma gelişidir. (Enfâl sûresi 64. Âyeti) 2/99. [Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Ye’s, acz [ümîdsizlik ve çâresizlik] ve cehâlet, nihâyetde hâsıl olur. 1/284. [Mektûbât Tercemesi: 414.]
● Yatsı nemâzının edâsı, gece yarısına kadar mubâhdır. Gecenin sonuna kadar gecikdirmek tahrîmen mekrûhdur. 1/29. [Mektûbât Tercemesi: 47.]
●
Yâd-i daşt [zâtın kesiksiz tecellîsi], ismler, sıfatlar ve şü’ûn ve i’tibârlar
arada olmadan zâtın tecellîsidir ki, devâmlıdır. 1/290. [Mektûbât Tercemesi: 447.]