●
Zâhirin gafleti, doğru niyyet ile olursa, zikrdir. 1/295. [Mektûbât Tercemesi: 473.]
● Zâhir nisbeti [yakınlığı] bâtına te’sîr eder. Tevbe ve istigfâr etmelidir. 2/32. [Se’âdet-i Ebediyye: 427.]
● Zıll-ı şey [bir şeyin zıllı], şey’in ikinci, üçüncü..... sonraki mertebelerde görünmesidir. 3/89.
● Zıl kendini asl olarak gösterip [takdim edip], sâliki kendine bağlar. 3/122.
● Zıl demek, Allahü teâlânın varlığının aşağı mertebelerde görülmesidir. Her mertebede, Allahü teâlâya vücûd denilebilir. Fekat mevcûd denilemez. Bununla berâber, Allahü teâlâ vücûd değildir. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Zıllin aslı, Allahü teâlânın ismlerinden bir ismdir. O ismin aslı, aslın aslıdır ki, i’tibârîdir. 3/118.
● Zıl dâiresinin üstü, cehl ve hayretdir. 2/58. [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]
● Zıll-ı ilâhî mevcûd değildir. Hiçbir mahlûk Hâlıkın zıllı değildir. 3/122.
● Zıl olmak ve mazhar olmak bakımından varlıklar çokdur. Varlık bir olup, başkaları evhâm ve hayâldir demek yanlışdır. Eski yunan felsefecilerinden sofistâilerin sözüdür. 1/125. [Mektûbât Tercemesi: 170.]
● Zulm, şeyi asl yerinden başka yere koymakdır. [Hakkı başka yere vermekdir.]. 3/24. [Hak Sözün Vesîkaları: 265.]
● Zuhûr-ı şey, birşeyin aksi, bir diğer şeyde olmak ma’nâsınadır. Zeydin ayna içinde olması gibi. 3/121. [Se’âdet-i Ebediyye: 953.]
● Zuhûr-ı şey, o şeyin hakîkatinin karşısında olur, [görünür]. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Zuhûr-ı esmâ ve sıfat [Allahü teâlânın ismlerinin ve sıfatlarının zuhûru] sâlikin aynasında seyr-i enfüsîde zuhûr eder. O zuhûr, esmâ ve sıfatın zıllerinden bir zıllin zuhûrudur. 2/42. [Se’âdet-i Ebediyye: 933.]
-------------------------
Elhamdülillâhi alâ ni’metil islâm ve alâ tevfîk-il îmân ve alâ
hidâyetil Rahmân!
-------------------------