212

İKİYÜZONİKİNCİ MEKTÛB

 Bu mektûb, mevlânâ Muhammed Sıddîk-i Bedahşîye yazılmışdır. Süâllerine cevâbdır:

Arka arkaya iki kıymetli mektûbunuz geldi. Bizleri çok sevindirdi. Allahü teâlâ, sonsuz ilerlemeler ihsân eylesin. Peygamberlerin efendisi “aleyhi ve aleyhim ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” hurmetine bu düâmı kabûl buyursun!

Süâl: Tesarrufu kuvvetli olan bir rehber “rahmetullahi aleyh”, yaradılışı elverişli olan bir mürîdi, kendi tesarrufu ile, onun yaradılışında bulunan mertebenin dahâ üstüne çıkarabilir mi?

Cevâb: Evet çıkarabilir. Fekat, onun yaradılışına uygun mertebelere çıkarabilir. Ona uygun olmıyan mertebelere çıkaramaz. Meselâ, yaradılışı, Mûsâ aleyhisselâmın vilâyetinde olan bir mürîdin yaradılışında bu vilâyet yolunun yarısına kadar yükselebilecek kuvvet varsa, tesarruf sâhibi olan bir rehber, kendi tesarrufu ile, bu mürîdi, bu yolun sonuna kadar ulaşdırabilir. Fekat, onu Vilâyet-i Mûsevîden, Vilâyet-i Muhammedîye geçirerek bu yolda ilerletmesi işitilmemişdir.

Süâl: İnsandaki beş latîfenin en latîfi olan ahfâ latîfesi, hangi mertebede nefs-i emmâre gibi olur? Alçaklıkda, aşağılıkda ona benzer?

Cevâb: Kardeşim! Ahfâ, latîfelerin en latîfi ise de, bir mahlûkdur. Sonradan yaratılmışdır. Sâlik, mahlûklar dâiresinden dışarı çıkınca, vücûb mertebelerinde ilerleyince, o mertebelerdeki zıllerin de asllarına varınca, sıfatların ve şânların sınırlarını aşınca, mümkin ve mahlûk olan herşeyi, aşağı, kıymetsiz görür. Mahlûkların aşağısını da, latîfini de aşağılıkda berâber görür. Nefs ile ahfâyı birleşmiş sanır.

Süâl: Sizden işitmişdim veyâ sizden işiten birisinden duymuşdum ki, ibâdet ederken, Allahü teâlânın hâzır olduğunu bilerek ibâdet etmek, Allahü teâlâya kusûr olur. Köle gibi ibâdet etmelidir. Ya’nî, Allahü teâlâyı hâzır bilerek ibâdet etmek, edebe uygun değildir buyurmuşdunuz. Bunun açıklanmasını istiyorsunuz.

Cevâb: Yavrum! Böyle birşey söylediğimi bilemiyorum. Başka bir yerde görmüş olmalısınız.

Rü’yâda Âdem aleyhisselâmı gördüğünüzü yazıyorsunuz. Çok iyidir. Rü’yânız doğrudur. Su görmek, ilm demekdir. Eli suya sokmak, ilm edinecek kuvvet elde etmekdir. Âdem aleyhisselâmı görmek de, bu ma’nâyı kuvvetlendirmekdedir. Çünki Âdem “aleyhisselâm”, Allahü teâlâdan öğrendi. Bekara sûresi, otuzbirinci [31] âyetinde meâlen, (Âdeme, ismlerin hepsini öğretdi) buyuruldu. Bu rü’yâdaki ilm, kalb ilmidir. Kalb bilgilerinden de, Ehl-i beyte bağlı olanıdır “aleyhimürrıdvân”. Buluşduğumuz zemân dahâ anlatırım. Vesselâm.

---------------------------------

Mal sâhibi, mülk sâhibi,

Hani, bunun ilk sâhibi?

-255-