Bu
mektûb, Küçük Beğ Hisârîye yazılmışdır. Bir süâline cevâb vermekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Küçük Beğ Hisârî hazretleri soruyor ki, (Bir kimse, bütün bilgiler iki üç harfde yerleşmişdir) diyor. Bu söze inanılır mı?
Cevâb: Böyle söyleyen kimsenin bunu işiterek veyâ kitâblardan okuyarak söylediği anlaşılmakdadır. Çünki, önceki büyüklerden birkaçı böyle şeyler söylemişdir. Hazret-i Emîr “kerremallahü teâlâ vecheh” de (Bütün bilgiler, Besmelenin (B) harfinde, hattâ bu harfin noktasında yerleşmişdir) buyurdu. Bunu size söyleyen kimse, böyle olduğunu biliyorum demek istemiş ise, iki şey düşünülebilir:
1- Bütün bilgilerin iki-üç harfde yerleşdirildiklerini bana bildirdiler derse, bu harfleri bildiğini veyâ bilmediğini söylese de sözü doğru olabilir.
2- Bütün ilmleri, iki-üç harf içinde bana bildirdiler. Bu iki-üç harf içinde bütün ilmleri anlıyorum derse yalancıdır. Bu söze inanılmaz. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde gidenlere selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü etemmühâ ve ekmelühâ”!
Bu
mektûb, mirzâ Fethullah-i Hakîme yazılmışdır. Büyüklerle tanışdıkdan sonra
ayrılanlara şaşmakda, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğü bildirilmekdedir:
Allahü teâlâ, bizi ve sizi, sevgili Peygamberinin doğru yolunda bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”!
Birgün, Tesavvuf büyüklerinin üzülmeleri üzerinde konuşulmuşdu. Bu büyüklere bağlanıp da, sonra ayrılanların, başkalarından birşeyler bekleyenlerin sürünecekleri söylenmişdi. Bu arada, sizin ve kâdî Senâmın adınız geçmişdi. Bu konuşma, iyi bilemiyorum, bir dakîka sürmüşmü idi? Hem de, sırası gelerek söylenmişdi. Allah göstermesin ki, bir müslimânın incitilmesini düşünmüş olayım. Yâhud kalbimde bir kin bulundurayım. Bu bakımdan, mubârek kalbiniz hiç sıkılmasın. Bilmeniz lâzımdır ki, bizim yolumuz, Allahü teâlânın ismleri üzerinde çalışmak değildir. Bu yolun büyükleri, bu ismlerin sâhibinde yok olmağı aramakdadırlar. Onlar, dahâ ilk bakışda, sıfatların dışında olan varlığı istemekdedirler. İsmlerden, sıfatlardan geçerek zâtı taleb ederler. Bunun içindir ki, başka yolların sonu, bunların başlangıcında yerleşmişdir. Fârisî mısra’ tercemesi:
Gül bağçemi gör de, behârımı anla!
O konuşmamız, ağızdan ağza dolaşdıkça, başka şekl alarak, sizi üzecek kadar değişmiş olduğu anlaşıldı. Bu üzüntünüzü gidermek için birkaç şey
yazmak istedim: Sizinle tanışmamız, birşeyimizi artdırmaz. Görüşmemek de birşeyi azaltmaz. Düşüncemiz, isteğimiz, yalnız sizin iyiliğinizdir. Fekat (Kendi zararını istiyene, hiç acınmaz!) sözünü herkes bilir. İyi biliniz ki, bu fakîr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” sizin zararınızı istemedim ve inşâallah istemem de. Acıdığım için söylenilen birşeydi. Din adamları, acıdıklarından, böyle söylerler. Hem de, bir sırası gelerek söylenmişdi. Hiç üzülmeyiniz!
Bir kimsenin kendini, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkdan “radıyallahü anh” dahâ üstün görmesi, iki şeyden ileri gelir: Yâ koyu bir zındıkdır. Yâhud da, kara câhildir. Birkaç sene önce, size gönderdiğim bir mektûbda, Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at fırkasını anlatırken bunu da yazmışdım. Onu okudukdan sonra, böyle sözlere inanmanıza şaşılır. Hazret-i Alîyi bile, hazret-i Ebû Bekrden “radıyallahü anhümâ” dahâ yüksek bilen bir kimse, Ehl-i sünnetden ayrılmış olur. Kendini yüksek bilenin ne olacağını artık düşünün! Bu yolun büyükleri bildiriyorlar ki, (Kendini, uyuz köpeklerden üstün gören bir sâlik, bu büyüklerin kemâlâtına kavuşamaz). Bu ümmetin büyükleri, hazret-i Ebû Bekrin, Peygamberlerden başka, bütün insanlardan üstün olduğunu, sözbirliği ile bildirmişlerdir. Hazret-i Hamzayı öldürmüş olan Vahşînin “radıyallahü anhümâ”, Resûlullahın yanında bir kerre bulunduğu için, Tâbi’înin en üstünü olan Veysel Karânîden dahâ üstün olduğunu, kitâblarımda ve mektûblarımda bildirmişdim. Böyle olunca, bunu yazan bir kimsenin böyle söyliyeceğini düşünmek bile, aklı olana yakışdırılamaz. Böyle düşünmeğe yol açan yazıyı görerek işin doğrusunu anlaması lâzımdır. Birşey anlamadan, yalnız çekemiyenlere uymak, uygun olur mu? Bununla berâber, büyükler, aşk serhoşluğu denilen hâllerinde, uygunsuz şeyler de söylemişlerdir. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri, (Bayrağım, Muhammed aleyhisselâmın bayrağından dahâ yüksekdir) dedi. Bu sözünden, onun dahâ yüksek olacağı anlaşılamaz. Çünki, onu söylemek zındıklık olur. Bu fakîrin yazılarında ise, böyle şeyler, hiçbir zemân bildirilmemişdir. Vesselâm.