165

YÜZALTMIŞBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, nakîb seyyid, şeyh Ferîde “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” yazılmışdır. İslâmiyyetin sâhibi Muhammed aleyhisselâma uyanları övmekde ve Onun islâmiyyetine uymak istemiyenleri sevmemek, onları düşmân bilmek lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ sizi, Kureyş kabîlesinden ve Hâşimî soyundan olan, ümmî ve şerefli Peygamber Muhammed aleyhisselâmın soyundan yapmakla şereflendirdiği gibi, ma’nevî mîrâsına kavuşmakla da şereflendirsin! Bu düâya âmîn diyen kullarını da, kıyâmetde acıyarak karşılasın! Âmîn!

Resûlullahın soyundan olan, o büyük Peygamberin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Âlem-i halkdaki mallarına vâris olur. Ma’nevî mîrâs ise, Âlem-i emrdeki şeylere kavuşmakdır. Onlar da, îmân, ma’rifet, rüşd gibi ni’metlerdir. Âlem-i halkdan olup görünen ni’metlere şükr etmek, ma’nevî mîrâsa kavuşmakla olur. Ma’nevî mîrâsa kavuşmak ise, o yüce Peygambere “aleyhissalâtü vesselâm” tâm uymakla olabilir. Bunun için, Ona tâbi’ olmağa çalışınız! Onun emrlerine sarılınız ve yasaklarından kaçınınız!

Muhammed aleyhissalâtü vesselâma tâm ve kusûrsuz tâbi’ olabilmek için, Onu tâm ve kusûrsuz sevmek lâzımdır. Tâm ve olgun sevginin alâmeti de, Onun düşmânlarını düşmân bilmekdir. İslâmiyyeti beğenmeyenleri sevmemekdir. Muhabbete (Müdâhene), ya’nî gevşeklik sığmaz. Âşıklar, sevgililerinin dîvânesi olup, onlara aykırı birşey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıd şeyin muhabbeti bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem’-i zıddeyn muhâldir. İki zıddan birini sevmek, diğerine düşmânlığı îcâb eder. İşi elden kaçırmadan, iyi düşünmelidir. Elden gitmiş olanları da kurtarılabilir. Yarın iş elden çıkınca, pişmânlıkdan başka ele birşey geçmez. Fârisî beyt tercemesi:

Ortalık aydınlanınca olur belli,

herkesin geceyi, kimle geçirdiği!

Bu dünyâ malları, mülkleri geçicidir ve aldatıcıdır. Bugün senin ise, yarın başkasınındır. Âhıretde ele girecekler ise sonsuzdur ve dünyâda

-205-

iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayât, eğer dünyâ ve âhıretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olarak geçirilirse, se’âdet-i ebediyye, sonsuz necât, kurtuluş umulur. Yoksa, Ona tâbi’ olmadıkca, herşey hiçdir. Ona uymadıkca, her yapılan hayr, iyilik burada kalır, âhıretde ele birşey geçmez. Fârisî beyt tercemesi:

Muhammed “aleyhisselâm”, yüzü suyudur cihânın,

kapısının toprağı olmıyan toprak altında kalsın!

Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ve sellem” uymak şerefine kavuşmak için, dünyâda olan herşeyden yüz çevirmek lâzım olmaz. Böyle yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan zekât verilir ise, dünyâ mallarının hepsi terk edilmiş demek olur. Böylece insan dünyânın zararından kurtulmuş olur. Çünki, bir malın zekâtı verilince, o mal zarardan kurtulur. Demek ki, dünyâ malını zarardan korumak için ilâc, o malın zekâtını vermekdir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette dahâ iyi ve fâideli ise de, zekâtını ayırıp, yerine vermek de, bu işi görmekdedir. Fârisî beyt tercemesi:

Gökler, Arşa göre elbet alçakdır,

fekat yer yüzünden pekçok yüksekdir.

Demek ki, aklı olan, her işini islâmiyyete uygun yapmak için çok çalışmalıdır. Âlimler, sâlihler gibi, islâmiyyet adamlarının kıymetlerini bilmeli, onlara saygı göstermeli, edebli davranmalıdır. İslâmiyyetin yayılması için, elinden geleni yapmalıdır. Nefslerinin istekleri ardı sıra koşanları, bid’at sâhiblerini adam yerine koymamalı, onları kıymetsiz, aşağı tutmalıdır. Bid’at sâhibine kıymet veren, islâmiyyeti yıkmağa yardım etmiş olur. Allahü teâlânın düşmanı ve Onun Resûlünün düşmanı olan kâfirleri, kendine düşman bilmelidir. İslâm düşmanlarını aşağı tutmalı, kıymetsiz, rezîl olmaları için uğraşmalıdır. O alçaklara hiçbir zemân ve hiçbir yerde saygı göstermemelidir. Onlarla görüşmemeli, hiç buluşmamalıdır. O düşmanlara hep sert davranmalı, elden geldiği kadar, yüzlerini görmemeli, işe karışdırmamalıdır. Onlara bir iş düşerse, onlarsız olamıyacak ise, abdesthâneye gider gibi, istemiyerek ve üzülerek iş bitinceye kadar, yardımları istenebilir. O yüce ceddinizin “aleyhi ve alâ âlihissalevât vetteslîmât” sevgisine kavuşduran, kurtuluş yolu işte budur. Eğer bu yoldan ilerlenmezse, o yüksek huzûra kavuşmak pek güç olur. Bize yazıklar olsun! Arabî beyt tercemesi:

Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acabâ?

yüksek dağlar ve korkunç tehlükeler var arada!

Dahâ çok yazarak sizi usandırmak istemiyorum. Fârisî beyt tercemesi:

Az söyledim sana, incitmekden sakındım,

sözüm çok ise de, anlatmakdan sıkıldım.

-206-