Bu
mektûb, Hakîm Abdülkâdire yazılmışdır. Hasta iyi olmadıkça, gıdânın ona fâide
vermiyeceği bildirilmekdedir:
Tabîbler diyor ki, hasta perhîz yapmalıdır. İyi olmadan önce ona gıdâ iyi gelmez. Yağlı kuş eti bile böyledir. Hattâ hastalığını artdırır. Fârisî mısra’ tercemesi:
Hastanın yidiği hastalığı artdırır!
Bunun için, önce hastayı iyi etmeği düşünmek lâzımdır. Bundan sonra, uygun gıdâ vererek, eski kuvvetli hâline kavuşdurulması düşünülür.
Bunun gibi, (Kalblerinde hastalık vardır) meâlindeki âyet-i kerîmede bildirilen kalb hastalığına yakalanmış olanların hiçbir ibâdeti ve tâ’ati fâide vermez, belki zarar verir. (Çok Kur’ân-ı kerîm okuyanlar vardır ki, Kur’ân-ı kerîm bunlara la’net eder) Hadîs-i şerîfi meşhûrdur. (Çok oruc tutanlar vardır ki, onun orucdan kazancı, yalnız açlık ve susuzlukdur) Hadîs-i şerîfi de sahîhdir. Kalb hastalıklarının mütehassısları olan tesavvuf büyükleri de, önce hastalığın giderilmesi için yapılacak şeyleri emr buyururlar. Kalbin hastalığı, Hak teâlâdan başkasına tutulması, bağlanmasıdır. Belki, kendisine bağlanmasıdır. Çünki herkes, herşeyi kendi için ister. Çocuğunu sevmesi, kendini sevdiği içindir. Malı, mevkı’i, rütbeyi hep kendi için ister. Onun ma’bûdu, tapındığı şey, kendi nefsidir. Nefsinin istekleri arkasında koşmakdadır. Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkca, insanın kurtulması çok güç olur. Bundan anlaşılıyor ki, aklı başında olan ilm adamları ve kalbi uyanık olan fen adamları, herşeyden önce, bu hastalığın giderilmesini düşünmelidirler. Fârisî mısra’ tercemesi:
İçerde kimse varsa, bir söz yetişir!
Bu
mektûb, Muhammed Sâdık-ı Kişmîrîye yazılmışdır. Bu yolun büyüklerini tanımak ve
sevmek Allahü teâlânın en büyük ni’metlerinden olduğu bildirilmekdedir:
Aşırı sevgi ve tâm bağlılıkla yazılmış olan güzel mektûbunuz geldi. Bundan dolayı, Allahü teâlâya hamd ve şükr olsun! Bu yolda olanları tanımak ve sevmek, Allahü teâlânın ni’metlerinin en büyüklerindendir. Hangi mes’ûd kimseyi acabâ bu ni’metlerle şereflendirirler? Şeyh-ul-islâm Abdüllah-i Ensârî Hirevî “kaddesallahü teâlâ esrârehül’azîz” buyuruyor ki, (Yâ Rabbî! Dostlarını öyle yapdın ki, onları tanıyan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor!). Bu büyüklere düşmanlık etmek, sonsuz ölüme sürükleyen bir zehrdir. Onları incitmek, sonsuz felâketlere sebeb olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi bu belâya düşmekden korusun! Şeyhul-islâm yine buyurdu ki, (Yâ Rabbî! Her kimi felâkete düşürmek istersen,
onu bizim üzerimize atarsın). Fârisî beyt tercemesi:
Hakkın ve hak adamlarının yardımı olmadan,
Melek de olsa, kurtulamaz yüz karalığından.
Allahü teâlânın size yeniden ihsân etmiş olduğu bu tevbeyi ve bu yola kavuşmağı büyük ni’met biliniz! Bu yolda ilerlemek için Allahü teâlâya yalvarınız! Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selâmet versin!