25 - Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” haklı
olduklarını, vehhâbîler de söylemekdedir. Allahü teâlâ, bu doğru sözü, onlara da söyletmekdedir. Bakınız, bu kitâbın dörtyüzotuzikinci sahîfesinde Ehl-i sünneti nasıl övmekdedir: (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Muâzı Yemene hâkim olarak göndereceği zemân, (Ne ile hükm edeceksin?) buyurdu. Allahın kitâbı ile dedi. (Allahın kitâbında bulamazsan?) O zemân, Resûlullahın sünneti ile hükm ederim dedi. (Orada da bulamazsan) buyurunca, ictihâd ederek, anladığıma göre, hükm edeceğim dedi. Bunun üzerine, (Resûlünün hâkimine, Resûlünün râzı olduğunu ihsân eden Allahü teâlâya hamd ederim) buyurdu. Muâz Eshâb-ı kirâmın fıkh, halâl ve harâm bilgilerini en çok bilenlerden idi. Bunun için, ictihâd yapabilecek, yüksek âlim idi. Allahü teâlânın Kitâbında ve Resûlullahın sünnetinde bulamadığı şeyleri, kendi ictihâdına göre hükm etmesi câiz idi. Fekat bugün ve bundan önce, Allahü teâlânın Kitâbındaki hükmleri ve Resûlünün sünnetini bilmiyenler, böyle câhil oldukları hâlde, kendilerinin ictihâd edebileceklerini sanıyorlar. Bunlara yazıklar olsun) diyor.
Bütün vesîkalarını Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” kitâblarından almış olduğu gibi, bu satırlarını da, o büyük âlimlerin kitâblarından almışdır. Çünki, İbni Teymiyyeden önce, onun sapık fikrleri gibi yazanlar yokdu. Bu çığrı o açdı. Ondan sonra gelenler, işi azıtdılar. Taşkınlık yapdılar. Ehl-i sünnet kitâblarından aldıkları kıymetli yazılara, yanlış bozuk ma’nâlar verdiler. Herkes, arabî öğrenmeli ve ictihâd yapmalıdır dediler. Doğru yoldan ayrıldılar. Milyonlarca insanı da sapdırdılar. Yukarıdaki yazı, kendi iddi’âlarını çürütmekde, onlar gibi câhillerin ictihâd yapamıyacaklarını, çıkaracakları hükmlerin, ma’nâların yanlış, bozuk olacaklarını göstermekdedir.
Son günlerde, ictihâda inanmıyanlar çoğalmakdadır. (Mezheb ne imiş. Mezhebler, müslimânları bölmüşler. Dîni güç duruma sokmuşlar. Allah kolaylık emr ediyor. İslâmiyyetde mezheb diye birşey yokdur. Bunlar sonradan uydurulmuşdur. Ben Eshâbın yolundayım. Başka yol tanımıyorum) diyorlar.
Böyle sözleri din câhilleri çıkarmışdır. Şimdi de, müslimânlararasına yayıyorlar. Hem de, çok kurnaz davranıyorlar. Önce, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından doğru bir bilgi söyleyip, bundan sonra kendi yalanlarını söyliyorlar. Doğrusunu işitenler, hepsini doğru sanıp aldanıyorlar. Kurtuluş yolu, Eshâb-ı kirâmın yoludur “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Beyhekînin haber verdiği ve (Künûz-üd-dekâık) kitâbında yazılı hadîs-i şerîfde, (Eshâbım gökdeki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidâyete kavuşur-
sunuz!) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, Eshâb-ı kirâmdan herhangi birine uyan, Onun yolunu tutan, dünyâ ve âhıret se’âdetine kavuşacakdır. Deylemînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Eshâbım, iyi insanlardır. Allahü teâlâ, Onlara hep iyilik versin) buyuruldu. Yine Deylemînin “rahmetullahi aleyh” bildirdiği hadîs-i şerîflerde, (Eshâbımın kabâhatlerini konuşmayınız!) ve (Mu’âviye elbet melik olacakdır) buyuruldu.
Eshâb-ı kirâmın yolundayız diyenler, bu yolu nereden öğrenecekler? Bin sene sonra gelmiş olan mezhebsizlerden mi? Yoksa, Eshâb zemânında bulunan, onların yetişdirdikleri âlimlerin kitâblarından mı? Eshâb-ı kirâmın yetişdirdikleri ve onların talebesinin yetişdirdikleri âlimler (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) mezhebinin âlimleridir “rahime-hümullahü teâlâ”. (Mezheb), yol demekdir. Ehl-i sünnet vel-cemâ’at mezhebi demek, Resûlullahın ve Onun cemâ’atinin ya’nî Eshâbının yolunda olan müslimânlar demekdir. Bu mubârek âlimler, hep Eshâb-ı kirâmdan öğrendiklerini yazmışlardır. Kendi görüşleri ile birşey yazmamışlardır. Kitâblarında, vesîkasız, senedsiz bir kelime yokdur. Dört mezhebin îmânları birdir. Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” yolu, ancak Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından öğrenilebilir.
Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” yolunda olmak istiyenin, Ehl-i sünnet mezhebinde olması lâzımdır. Sonradan türeyen bozuk yollardan sakınması lâzımdır.