KIYÂMET VE ÂHIRET
KİTÂBININ SON SÖZÜ

Dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmak için, (Ehl-i sünnet i’tikâdı)nı öğrenip, îmânını buna göre düzeltmek, bundan sonra, fıkh bilgisi öğrenip, onunla amel etmek ve cenâb-ı Hakkın dostlarını, sevgili kullarını sevmek ve islâm dîninin düşmanlarını tanıyıp, onlara aldanmamak lâzımdır. Ehl-i sünnet i’tikâdını ve farzlardan ve harâmlardan lâzım olanları öğrenmek, her müslimâna farz-ı ayndır. Bunları öğrenmemek suçdur, büyük günâhdır. Öğrenilmesi zarûrî olan bu bilgiler, doğru ve açık olarak (TÂM İLMİHÂLSE’ÂDET-İ EBEDİYYE) ve (İslâm Ahlâkı) kitâblarında yazılıdır. Her müslimân Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından toplanarak hâzırlanmış olan bir ilmihâl kitâbı alıp, çoluğuna çocuğuna, arkadaşlarına, sevdiklerine okutmalıdır. Dünyâya ve âhırete fâidesi olmıyan, hattâ zararlı olan, dîni ve ahlâkı bozan bölücü gazete, mecmû’a ve kitâbları okumamalı, lüzûmlu ve fâideli olan kitâbları okuyup, öğrenmelidir. Lüzûmlu kitâblardan çok kıymetlisi imâm-ı Gazâlînin kitâbları ile, imâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruhümâ”[1] (Mektûbât) adındaki kitâbıdır. Bu ikisinin hâl tercemeleri (Se’âdet-i Ebediyye) ve diğer kitâblarımızda yazılıdır. Hadîs-i şerîfde, (Evliyânın anıldığı yere rahmet iner) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, Evliyâyı severek hâtırlayanın, feyz ve berekete kavuşacağını ve düâlarının kabûl olacağını haber veriyor. Herkes muhabbeti mikdârınca, o büyüklerin feyzlerinden ve nûrlarından istifâde eder. Onların bakışları devâ, sohbetleri hasta ve ölü kalblere şifâdır. Onları gören, Allahü teâlâyı hâtırlar. Şimdi onları bulmak, görmek imkânsız oldu ise de, kitâblarını okuyup, yüksek, seçilmiş olduklarına inanan ve bunun için onları seven, onların rûhlarından feyz alır, fâidelenir. Bu husûsda, bu kitâbımızın içinde okuyacağınız, (Müslimâna nasîhat) kısmında geniş bilgi vardır. Peygamberler “aleyhimüsselâm”, kulları Allahü teâlâya yaklaşdıran vâsıta ve sağlam ipdirler. Hadîs-i şerîfde, Evliyânın, ya’nî (Ahkâm-ı islâmiyyeyi iyi bilip, bildiği ile amel eden âlimlerin, Peygamberlerin vârisleri olduğu) bildirildi. Bunun için, Evliyâ da “aleyhimürrahme”, insanı, Allahü teâlânın rızâsına ve merhametine kavuşduran vâsıta ve ipdirler. Kur’ân-ı kerîmde, (Allahü teâlâya yaklaşmak için vesîle arayınız!) buyuruluyor. Bu vesîlelerin en büyüklerinden biri Peygamberler “salevâtullahi aleyhim ecma’în” ve onların vârisleri olan âlimlerdir “rahmetullahi aleyhim ecma’în”. Hüccet-ül islâm imâm-ı Muhammed Gazâlî ve imâm-ı Ahmed Rabbânî müceddid-i ve münevvir-i elf-i sânî Fârûkî Serhendî “rahmetullahi

---------------------------------

[1] İmâm-ı Ahmed Rabbânî 1034 [m. 1624] de Serhendde vefât etdi.

-62-

aleyhimâ”, bu vârislerdendirler. Peygamber efendimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vârisi olan ve Onun mubârek kalbindeki nûrlarını ve ma’rifetlerini alıp, temiz kalblere ulaşdıran, bu iki büyük zâtı vesîle ederek se’âdete kavuşmak çok kolaydır. Zîrâ, bunların eserlerini, hâl tercemelerini okuyarak, kendilerini tanımak ve sevmek pek kolay olur. Evliyâyı sevenler, mağfiret olunmakla müjdelenmişlerdir.

---------------------------------

Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan,

İslâmın hasret ile, beklediği kahramân,

ma’şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan,

ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!

 

İlmîle, irfânîle, sâhib olan (Sıla)ya,

İki temel bilgiyi, vasl eden bir araya,

dalıp ucsuz bucaksız, o mu’azzam deryâya,

ve bu Zikr deryâsından en büyük payı alan!

 

Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der;

kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner;

kimi yalnız seyr eder, kimi bir katra içer;

bir sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!

 

Kur’ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin,

rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin,

 baş kumandanısın sen velîlerin erlerin;

 ve (Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!

 

Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan,

ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan,

(Seyyid Abdülhakîm) o, senin aşkınla yanan,

hurmetine nasîb et, bize şefâ’atından!

 

Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden,

 sihrli bir kuvvetle, bizi kendine çeken

ondördüncü yüz yılın, zulmetini gideren,

 (Arvâs)ın ışığıdır, gerisi hayâl, yalan!

 

Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz,

 muhakkak aks yapar, o nûrlu kalbleriniz,

 belli, birbirinize, âşıksınız ikiniz,

 ve size âşık olur, (Mektûbât)ı anlıyan!

-63-