Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, belini kudretiyle mesh buyurduğu zemân, ondan iki avuç aldı. Birisini sağ tarafından, diğerini ise sol tarafından aldı. Her insanın zerresini birbirinden ayırdı. Âdem aleyhisselâm onlara bakdı ki, onların zerreler gibi olduğunu gördü. El-Vâkı’a sûresindeki bir âyet-i kerîmede meâlen, (İşte bu sağdakiler Cennet ehlinin amelini yapacaklarından, Cennetlik olanlardır. Bana bunların amellerinden bir fâide ve zarar yokdur. Bu soldakiler Cehennem ehlinin amelini yapacaklarından, Cehennemlik olanlardır. Bana bunlardan da bir fâide ve bir zarar yokdur) buyuruldu.
Âdem “aleyhisselâm” Allahü teâlâya, (Yâ Rabbî! Cehennem ehlinin ameli nedir?) diye sordu. Allahü teâlâ da, (Bana şirk koşmak ve gönderdiğim Peygamberlere inanmamak ve ilâhî kitâblarımda (Peygamberlere verilen kitâblar) olan emr ve nehyimi tutmayıp, bana isyân etmekdir) buyurdu.
Bunun üzerine Âdem aleyhisselâm, Allahü teâlâya düâ ederek, (Yâ Rabbî! Bunları kendilerine şâhid kıl. Umulur ki, Cehennem ehli ameli işlemezler) dedi. Allahü teâlâ da, nefslerini şâhid yapıp (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) buyurdu. Hepsi, (Rabbimizsin.Biz şehâdet eyledik) dediler. Allahü teâlâ, melekleri ve Âdemi “aleyhisselâm” de şâhid tutdu ki, onlar Allahü teâlânın rubûbiyyetini ikrâr etdiler. Bu sözleşmeden sonra, onları tekrar eski mekânlarına gönderdi. Çünki bunların hayâtları yalnız rûhânî bir hayâtidi. Cismânî bir hayât değildi. Allahü teâlâ bunları Âdem aleyhisselâmın sulbüne yerleşdirdi. Rûhlarını kabz edip, arşın hazînelerinden birinde muhâfaza kıldı.
Bir babanın nutfesi ananın rahminde karar edip, çocuğun cismânî sûreti temâm olduğu zemân, henüz ölüdür. Melekûtî bir cevheri olduğundan, cesedin fenâlaşması men edildi. Allahü teâlâ rahmde ölü olan bu çocuğa rûh vermeyi murâd buyurduğunda, arşın hazînelerinde bir müddet gizleyip muhâfaza buyurduğu rûhu, o cesede iâde eder. Çocuk o zemân hareket etmeye başlar. Çok çocuk vardır ki, anne karnında hareket eder. Vâlidesi ba’zan işitir. Ba’zan işitmez. Allahü teâlânın rûhlara, (Ben sizin rabbiniz değil miyim) diye sorduğu mîsâkdan (sözleşmeden) sonraki ölüm ya’nî, rûhunu arşın hazînelerine göndermesi birinci ölüm ve şimdiki ana karnındaki hayât, ikinci hayâtdır.