Hamd, zâtının ebedî olduğunu bildiren Allahü teâlâya olsun. Kendisinden başka bütün varlıkların yok olmalarını diledi. Kâfirleri ve günâhkârları kabr azâbı ile cezâlandıracakdır. Kullarının dünyâ ve âhıret se’âdetine kavuşmaları için Peygamberleri vâsıtası ile emrlerini ve yasaklarını bildirdi. Kullarının âhıretde azâb veyâ mükâfât görmelerini dünyâdaki yapdıkları birkaç günlük amellerine bağladı. Âhıret yoluna girip, rızâsına kavuşmağı, seçdiği ve sevdiği kullarına kolay eyledi.
Allahü teâlâ, sevgili peygamberi Muhammed aleyhisselâma,Onun Âline ve Eshâbına salât ve selâm eylesin ki, onların ismlerini müslimânlar arasında pek yüksek eyledi.
Bilmelisin ki, herşeyi dirilten ve öldüren Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin yüzseksenbeşinci ve El-Enbiyâ sûresinin otuzbeşinci ve El-Ankebût sûresinin elliyedinci âyetinin meâl-i şerîfinde, (Her canlı ölümü tadacakdır) buyurdu. Bununla âlemlerin üç ölümünü bildirdi. Dünyâ âlemine gelen elbette ölür. Ceberût âlemine ve melekût âlemine gelenler de elbette ölür. Bunlardan dünyâ âleminde olanlar, Âdemoğulları (insanlar) ile karada, denizde ve havada olan hayvanlardır.
Melekûtî olan [ya’nî gözle görülemiyen] ikinci âlem, melekler ile cin sınıflarının bulunduğu âlemdir.
Ceberûtî olan üçüncü âlem ki, meleklerden seçilenlerin âlemidir. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde, Hac sûresinin yetmişbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, meleklerden ve insanlardan Peygamberler seçdi) buyuruldu.
İşte bu üçüncü sınıf Ceberût âleminin ehli, Kerûbiyân, Rûhâniyân, Hamele-i Arş melekleri ve Surâdıkât-ı celâl ehli olanlardır. Enbiyâ sûresinin ondokuz ve yirminci âyetlerinde meâlen, (Allahü teâlânın indinde olan öyle melekler vardır ki, kendisine ibâdetde, kendilerini beğenmezler ve hiç yorulmazlar. Gece gündüz hep Allahü teâlâyı tesbîh ederler, usanmazlar) buyurularak, bunları bildirmekdedir. Allahü teâlâ onları bu âyet-i kerîme ile medh buyurmuşdur. Bunlar çok şerefli olup, Cennet bağçelerinde bulunurlar. Bunlar Kur’ân-ı kerîmde bildirilmiş olup, sıfatları anlatılmış-
dır. Bunlar cenâb-ı Hakka yakîn oldukları ve bulundukları mekânları Cennet olduğu hâlde yine ölürler. Allahü teâlâya yakîn olmaları, ölmelerine mâni’ olmaz.
Sana önce dünyâ ölümünü anlatacağım. Haber vereceğim şeyi dinlemek için kulağını iyi ver ki, eğer Allahü teâlâya ve Onun Resûlüne, kıyâmet gününe ve âhırete inanıyorsan; sana insanların bir hâlden diğer bir hâle nasıl geçdiklerini nakl edip, onların hâllerini, vasflarını haber vereceğim. Çünki, bu haberler ancak delîl ve şâhid iledir ki, anlatacaklarıma Allahü teâlâ ve Kur’ân-ı kerîm şâhiddir. Kur’ân-ı kerîm ile Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” nakl edilen sahîh hadîsler sözümü tasdîk eder. [İnsân ölünce, (Dünyâ hayâtı) biter. (Âhiret hayâtı) başlar. Âhiret hayâtı üç kısmdır: Tekrâr dirilinciye kadar, (Kabr hayâtı) dır. Sonra, (Kıyâmet hayâtı), bundan sonra, (Cennet ve Cehennem hayâtı) dır. Bu üçüncü hayât, sonsuzdur.]
Dünyâda iyi, fâideli şeyler, kötü, zararlı şeylerle karışıkdır. Se’âdete, râhat ve huzûra kavuşmak için, hep iyi, fâideli şeyleri yapmak lâzımdır. Allahü teâlâ çok merhametli olduğu için, iyi şeyleri kötülerden ayıran bir kuvvet yaratdı. Bu kuvvete (akl) denir. Temiz ve sağlam olan akl, bu işini, çok iyi yapar, hiç yanılmaz. Günâh işlemek, nefse uymak, aklı ve kalbi hasta yapar. İyiyi kötüden ayıramaz. Allahü teâlâ, merhamet ederek, bu işi kendi yapmakda, iyi işleri Peygamberler vâsıtası ile bildirmekde ve bunları yapmağı emr etmekdedir. Zararlı şeyleri de bildirip, bunları yap-mağı yasak etmekdedir. Bu emr ve yasaklara (Din) denir. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği dîne (İslâmiyyet) denir. Bugün, yeryüzünde, değişdirilmemiş, bozulmamış tek din vardır. O da islâmiyyetdir. Râhata kavuşmak için, islâmiyyete uymak, ya’nî müslimân olmak lâzımdır. Müslimân olmak için de, hiçbir formaliteye,imâma, müftîye gitmeğe lüzûm yokdur. Önce kalb ile îmân etmeli, sonra da, islâmiyyetin emr ve yasaklarını öğrenmeli ve yapmalıdır.
Süâl
melekleri kabre geleler,
Nemâzını doğru kıldın mı diyeler.
Hemen
kurtuldun mu sandın ölünce,
Senin için
azâb hâzır diyeler.