Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyarak, fâideli şeyleri yaratıp göndermekdedir. Bütün insanların, dünyâda ve âhıretde râhat ve huzûr içinde yaşamaları için, nasıl hareket etmeleri lâzım olduğunubildirmişdir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden dilediğine ihsân ederek afv edecek, Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle bir Allahın şerefli ismine sığınarak bu kitâbı yazmağa başlıyoruz.
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun, verdiği ni’metlere, iyiliklere, sonsuz şükrler olsun! Herhangi bir kimse, herhangi bir zemânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi birşeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ederse, bu hamd ve şükrlerin hepsi, Allahü teâlâya yapılmış olur. Çünki, herşeyi yaratan, terbiye eden, yetişdiren, her iyiliği yapdıran hep Odur. Kuvvet, kudret sâhibi yalnız Odur. O hâtırlatmazsa, hiçbir kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irâde, arzû edemez. Kul irâde etdikden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse hiçbir kimseye, zerre kadar iyilik veyâ kötülük yapamaz.
Onun Peygamberlerinin hepsine “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve önce, onların en üstünü olan Muhammed Mustafâya “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” selâmlar ve düâlar olsun! O yüce Peygamberin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Ehl-i beytine ve Onun rûhlara şifâ olan güzel yüzünü görmekle, fâideli sözlerini işitmekle şereflenen, böylece bütün insanların en kıymetlileri olan Eshâbının herbirine “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” bizden selâmlar ve düâlar olsun!
Müslimân olmak için, (Kelime-i tevhîd) denilen (Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah) sözünü söylemek ve bunun ma’nâsını kısaca bilmek ve inanmak lâzımdır. Bunun ma’nâsını bilmek de, altı şeyi bilmek demekdir. Bu altı şeye (Îmânın şartları) denir. Bu altı şeyden beşincisi âhıret hayâtına inanmakdır. (450) hicrî yılında tevellüd ve 505 [m. 1111] de vefât etmiş olan, büyük islâm âlimi imâm-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh” kıyâmet bilgilerini açıklamak için (Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre) adında ayrıca bir kitâb yazmışdır. Bu kitâbı, (Keşf-üz-zünûn)da da bildirilmekdedir. Kastamoni Askerî Rüşdiyye, ya’nî ortamekteb arabî mu’allimi Ömer beğ, bu kıymetli kitâbı, arabîden türkçeye çevirerek, (Kur’ân-ı kerîmde kıyâmet ve âhıret hâlleri) ismini vermiş ve 13 Kasım 1911 ve 5 Zilka’de 1329 hicrî yılında Kastamonide basılmışdır. Şimdi, bu kıymetli kitâbı yeniden basdırmak, kitâbevimize nasîb oldu. Başka mu’teber kitâblardan alarak sonradan yapılan açıklamalar, bir köşeli parantez [ ] içine yazıl-
dı. Din kardeşlerimize bu hizmetde bulunmağı ihsân buyuran Allahü teâlâya sonsuz şükrler olsun! Allahü teâlâ hepimize, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği doğru bilgileri öğrenmek ve bunlara inanmak ve sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği emrlere ve yasaklara uyarak, iyi bir insan olmak nasîb eylesin! İyi bir insan, herkese iyilik eder. Kimsenin malına, canına, ırzına, nâmûsuna saldırmaz. Devlete, kanûnlara karşı gelmez. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (İslâmiyyet, kılıncların gölgeleri altındadır) buyurdu. Bunun ma’nâsı (İnsanlar, devletin, kanûnların idâresi, himâyesi altında, râhat yaşarlar. İbâdetlerini râhat yaparlar) demekdir. Devlet ne kadar kuvvetli olursa, râhat ve huzûr da o kadar artar. Bunun için, müslimânların devlete dâimâ yardım etmesi, vergilerini vaktinde vermesi, tatlı dil ve güler yüz ile herkese nasîhat etmesi lâzımdır. Din düşmanlarının yalanlarına, hîlelerine ve iftirâlarına aldanarak, dînineve devletine hiyânet etmekden muhâfaza buyursun! Âmîn.
Bugün, bütün dünyâdaki müslimânlar üç fırkaya ayrılmışdır. Birinci fırka, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan, hakîkî müslimânlardır. Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciyye), Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshâb-ı kirâma düşman olanlardır. Bunlara (Şî’î) veyâ (Fırka-i dâlle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnîlere ve şî’îlere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdî) denir. Çünki bunlar, ilk olarak Arabistânın Necd şehrinde meydâna çıkmışdır. Bunlara (Fırka-i mel’ûne) de denir. Çünki, bunların müslimânlara müşrik dedikleri (Kıyâmet ve Âhıret) ve (Se’âdet-i Ebediyye) kitâblarımızda yazılıdır. Müslimânlara kâfir diyene Peygamberimiz la’net etmişdir. Müslimânları bu üç fırkaya parçalayan, yehûdîlerle ingilizlerdir.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecekdir. Her mü’min, nefsini tezkiye için, ya’nî nefsin yaratılışında mevcûd olan küfrü ve günâhları temizlemek için, her zemân çok (Lâ ilâhe illallah) ve kalbini tasfiye için, ya’nî nefsden ve şeytândan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı, bozuk kitâblardan gelmiş olan küfrden ve günâhlardan kurtulmak için (Estagfirullah) okumalıdır. Ahkâm-ı islâmiyyeye uyanın düâsı muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmıyanın, açık kadınlara bakanın ve harâm yiyip içenin, ahkâm-ı islâmiyyeye uymadığı anlaşılır. Bunların düâları kabûl olmaz.
Mîlâdî sene Hicrî şemsî Hicrî kamerî
2001 1380
1422
TENBÎH Misyonerler, hıristiyanlığı yaymağa, yehûdîler, Talmûtu yaymağa, İstanbuldaki Hakîkat Kitâbevi, islâmiyyeti yaymağa, masonlar ise, dinleri yok etmeğe çalışıyorlar. Aklı, ilmi ve insâfı olan, bunlardan doğrusunu iz’ân, idrâk eder, anlar. Bunun yayılmasına yardım ederek, bütün insanların dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmalarına sebeb olur. İnsanlara bundan dahâ kıymetli ve dahâ fâideli bir hizmet olamaz. Bugün hıristiyanların ve yehûdîlerin ellerindeki Tevrât ve İncîl denilen din kitâblarının, insanlar tarafından yazılmış olduklarını kendi adamları da söyliyor. Kur’ân-ı kerîm ise, Allahü teâlâ tarafından gönderildiği gibi tertemizdir. Bütün papazların ve hahamların, Hakîkat Kitâbevinin neşr etdiği kitâbları dikkat ile ve insâf ile okuyup anlamağa çalışmaları lâzımdır.