67 - DÂVÜD-İ TÂÎ: Babası, Nasîr-i Küfîdir. Zühd ve takvâsı ile
meşhûrdur. İmâm-ı a’zamla
sohbet ederdi. Hârünürreşîd ve diğer rütbe sâhiblerinin hediyyelerini kabûl
etmezdi. Üstâdı,
Habîb-i Râ’îdir. Gençliğinde
bir şarkıcıdan:
Hangi güzel yanak ki, toprak olmadı,
Hangi tatlı gözdür ki, yere akmadı?
beytini
işiterek kalbine bir ateş düşdü. Şaşkına döndü. Derdine devâ bulmak için dolaşdı. İmâm-ı a’zam Ebû
Hanîfenin kapısına geldi. İmâm, bunun
yüzünün renginin değişdiğini görünce
sebebini sordu. Hâlini anlatdı. (Dünyâdan soğudum) dedi. İmâmın gösterdiği yolda zühd ve takvâ eyledi ve İmâmın derslerine
devâm etdi. Sonra Habîb-i Râ’îden feyz alarak kemâle geldi. 165 [m. 781] de Bağdâdda vefât
etdi. 43, 409.
68 - EBÛ AMR BİN SALÂH: İbni
Salâh denilen bu zâtın adı, Osmân bin
Abdürrahmândır.
Şâfi’î mezhebinde âlim idi. Tefsîr, hadîs, lugat ve edebiyyâtda da derin
bilgisi vardı. 577
de Zûr şehrinde tevellüd, 643 [m. 1245] de vefât etdi. Şâmda, Kudüsde müderris
idi. 106.
69 - EBÛ BEKR “KÂDΔ: Muhammed
bin Tayyib Bâkıllânî,
büyük ilm-i kelâm âlimidir. Eş’arî mezhebinde idi. 338 [m. 949] da Basrada
tevellüd, 403 [m. 1012] de, Bağdâdda vefât etdi “rahimehullahü teâlâ”. Bilgisi, zekâsı çok olduğundan herkesi
iknâ’ ederdi. Sultân Adudüddevle tarafından İstanbula sefîr olarak gönderilmişdi. 90, 204,
326.
70 - EBÛ BEKR-İ SIDDÎK: Abdüllah bin Ebû Kuhâfe Osmân bin Âmir bin Kâ’b bin Sa’d
bin Teym bin Mürre bin Kâ’b Kureyşî, Eshâb-ı kirâmın en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birin-
cisidir.
Resûlullahın mağara arkadaşı
ve ilk halîfesidir. Annesinin adı Ümmülhayrdır. Atîk ve Sıddîk ismleri meşhûrdur. Manifatura tüccârı olup, çok
zengin idi. Kureyşin ileri gelenlerinden idi. Hadîce, Alî ve Zeyd bin Hâriseden
sonra, dördüncü olarak îmâna gelmişdir. Resûlullaha fevkal’âde sıdkı ve sevgisi
vardı.
Herkesi îmâna çağırırdı. Osmân,
Zübeyr, Abdürrahmân, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Talha gibi üstün Sahâbîler, Ebû
Bekrin çağırması ile îmâna
geldi. Malının hepsini,
Resûlullahın uğrunda harc
etdi. Çok hadîs-i şerîf ile ve âyet-i kerîme ile medh olundu. Bütün gazâlarda
bulundu. Kendini Resûlullaha siper ederdi. Resûlullah vefât etdiği gün,
hazret-i Ömerin aklı gidip,
(Resûlullah göke çıkdı. Kim Ona
öldü derse boynunu vururum) diyerek kılıcını çekdi.
Herkes, üzüntüden veÖmerin bu hâlinden korkduğu hâlde, Ebû Bekr büyük cesâret ile
arslan gibi ortaya çıkıp,
(Resûlullahın her
insan gibi öleceğini)
bildiren âyet-i kerîmeyi okudu. Te’sîrli sözleri ile, nasîhat ederek, halkı sükûna ve
huzûra getirdi. Mü’minlere tesellî verdi. Eshâb-ı kirâmın sözbirliği ile halîfe
seçilip, önce, mürted olanlarla ve Peygamber olduklarını söyliyerek
câhil köylüleri aldatan Esved-i anesî ve Müseylemetülkezzâb ve Sicah hâtun ve
Tuleyhat ibni Hüveylid ile ayrı ayrı harb edip, hepsini kahr ve mahv eyledi. Hîre ve Enbâr
şehrlerini feth eyledi. Hâlidi ve Ebû Ubeydeyi büyük ordu ile Şâma gönderdi.
Dîn-i islâmı
yeniden düzene koydu ve kuvvetlendirdi. İki sene, üç ay ve on gün hilâfetden sonra,
hicretin onüçüncü yılı, Cemâzil-âhır ayı yirmiikinci
salı
günü, akşamdan sonra, 63 yaşında vefât etdi. Vasıyyeti üzere zevcesi Esmâ yıkadı. Resûlullahın tabutuna
konup, nemâzını hazret-i
Ömer kıldırıp, gece, hucre-i
se’âdete defn edildi. Zevceleri Katîlden, Abdüllah ve Esmâ, Ümm-i Rûmandan,
Abdürrahmân ve Âişe isminde çocukları olmuşdur. Ca’fer Tayyârdan dul kalan Esmâ ve
Habîbeyi alıp,
birincisinden Muhammed, ikincisinden, kendisinin vefâtından sonra
ÜmEm-i Gülsüm dünyâya gelmişdir.
Menkıbeleri, tevâzu’u ve cömerdliği dillerde
destan olmuşdur. 142 hadîs-i şerîf bildirmişdir. Kur’ân-ı kerîmi toplıyarak, İslâmiyyete en
büyük hizmeti yapmışdır. Ensâb
ilminde çok ileri olup, eşi yok idi “radıyallahü teâlâ anh”.
Ebû Bekr-i Sıddîk, beyâz, za’îf, seyrek sakallı, güzel bir
zât idi. 12, 13, 17, 18, 21, 22, 23, 24, 28, 38, 40, 44, 54, 59, 60, 61, 64,
68, 72, 73, 75, 76, 79, 82, 85, 86, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 105, 107,
108, 109, 110, 111, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 123, 124, 127, 128, 129,
130, 131, 132, 133, 151, 156, 163, 164, 165, 166, 167, 169, 170, 171, 172, 174,
177, 178, 179, 181, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 195, 196, 198, 199,
200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207,
208,
209, 210, 212, 215, 216, 219, 223, 229, 230, 232, 237, 242, 248, 249, 250, 251,
252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 262, 266, 267, 279, 310, 312, 315, 316, 318,
323, 325, 328, 329, 330, 340, 342, 351, 354, 356, 358, 361, 362, 365, 381, 383,
391, 402, 407, 408.
71 - EBÛ CEHL: Adı Amr bin
Hişâm bin Mugîre bin Abdüllah bin Amr bin Mahzûmdur. Mahzûm, Resûlullahın
dedelerinden Mürrenin torunudur. Kureyş reîslerinden idi. Resûlullahın en büyük
düşmânı idi.
Dîn-i islâma karşı kini ve inâdı pek fazla idi. Amcası Velîd bin Mugîre de islâmın azılı düşmanlarından idi.
Hicretin ikinci yılında olan Bedr
gazâsında
Afrâ hâtunun iki oğlu
Mu’âz ile Mu’avvez kendisini ağır yaralayıp yıkdılar. Sonra
Abdüllah ibni Mes’ûd hazretleri gelip can çekişirken öldürdü. Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem” kendisini görünce, Allahü teâlâya şükr etdi ve (Bu ümmetin Fir’avnı işte budur!) buyurdu. Ebû Cehlin kardeşi olan Âs bin Hişâm da
o sırada
katl olundu. Ebû Cehl ölürken yetmiş yaşında idi. 15, 38, 92, 95, 109, 229,
312, 324, 326, 340, 343, 344, 350, 361, 379, 380, 381.
72 - EBÛ DÂVÜD: Süleymân
bin Eş’as Sicstânî, hadîs âlimidir. (Sünen) kitâbı çok kıymetli olup,
içinde dörtbinsekizyüz hadîs-i şerîf vardır. Ahmed ibni Hanbelin talebesidir. 202 [m. 817]
deÎrânın
Efgân hudûdunda Sicstân (Sistan) şehrinde tevellüd, 275 [m. 888] de Basrada
vefât etdi. 73, 165, 200.
73 - EBÛ HANÎFE: İmâm-ı a’zam Nu’mân
bin Sâbit, Ehl-i sünnetin reîsidir. Dîn-i islâmın bir direğidir. Soyu,
Îrân şâhlarından
birine ulaşmakdadır.
Dedesi müslimân olmuşdu. 80 yılında Kûfede
tevellüd, 150 [m. 767] de Bağdâdda şehîd oldu. Tâbi’înin büyüklerindendir. Fıkhı Hammâddan öğrendi. İmâm-ı Ca’fer Sâdıkın sohbetinde
kemâle geldi. Fıkhın
kurucusudur. Tesavvufda çokyüksek, büyük Velî idi. Emevîlerin Irâk vâlîsi olan
Yezîd bin Ömer tarafından
Kûfe kâdîsı yapıldı ise de,
kabûl etmediğinden,
zındanda
kamçı
vuruldu. Abbâsî halîfesi Ebû Ca’fer Mensûr da kâdî yapmak istedi. Kabûl
buyurmadı.
Yine zindana kondu. Zehrli şerbet verilerek şehîd edildi. Derin ilmi, keskin
zekâsı, aklı, zühdü, takvâsı, hilmi,
salâhı ve
cömerdliği
yüzlerle kitâbda yazılıdır. Talebesi
pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetişdirdi. Alb arslanın oğlu, Selçuk
sultânı
Melik şâhın
[447-485] vezîrlerinden Ebû Sa’d Muhammed bin Mensûr [494] tarafından mükemmel
bir türbe yapdırılmışdır. Bugün yer
yüzünde bulunan Ehl-i islâmın yarıdan ziyâdesi ve Ehl-i sünnetin yüzde sekseni hanefî
mezhebindedir. 17, 25, 43, 45, 50, 53, 58, 76, 87, 96, 104, 107, 108, 142, 182,
195, 219, 237, 249, 278, 318, 322, 329, 360, 407.
74 - EBÛ HÜREYRE: Adı Abdürrahmândır. Hayber
gazâ-
sında müslimân
oldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” birgün eteğinde kedi
yavrusunu severken görerek, bu ismi vermişdi. Kediciğin babası demekdir.
Çok fakîr idi. Harbde, sulhda Resûlullahın yanından ayrılmazdı. Hâfızası çok kuvvetli olduğundan, çok hadîs-i şerîf
ezberlemişdi. Eshâb-ı
kirâmdan ve Tâbi’înden sekizyüzden fazla kimsenin, kendisinden hadîs öğrendiğini Buhârî
bildiriyor. Halîfe Ömer zemânında Bahreyn vâlîsi idi. Hazret-i Osmân zemânında Mekke
kâdîsı
oldu. Hazret-i Mu’âviye, kendisini Medîne vâlîsi yapdı. 57 de, 78
yaşında iken, Medînede vefât etdi. 40, 69, 70, 85, 185, 231, 242, 243, 250.
75 - EBÛ İSHAK İSFERÂÎNÎ: Rükneddîn İbrâhîm bin Muhammed,
Şâfi’î mezhebinde büyük âlimdir. Zemânının en büyük üstâdı idi. Beş cild fıkh kitâbı meşhûrdur.
418 [m. 1027] de Nişâpûrda vefât etdi. İsferâindedir. 89, 91, 326.
76 - EBÛ KATÂDE: Ensâr-ı kirâmdan
olup, Resûlullahın
“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” süvârilerinden idi. 45 yılında yetmiş
yaşında vefât etdi. Medîne-i münevverededir. 117.
77 - EBÛ KUHÂFE: İsmi Osmândır. Halîfe-i
müslimîn hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkın babası idi. Mekkenin feth günü îmân etdi. 99 yaşında iken, onüç
yılında vefât
etdi. 86, 219, 253, 322, 345.
78 - EBÛ LEHEB: Adı Abdül-Uzâ
idi. Resûlullahın
“sallallahü aleyhi ve sellem” amcası olduğu hâlde, müslimân olmadı. Müslimânların büyük
düşmânı idi.
Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” çok eziyyet ve cefâ ederdi. Kimsenin
müslimân olmaması
için, gece gündüz çalışırdı. Her sabâh,
Resûlullahın kapısı önüne çok diken
yığardı. Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem” dünyâya geldiği sabâh, bunun câriyesi Süveybe, (Kardeşin
Abdüllahın oğlu oldu),
diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişdi. (Ona süt vermek şartı ile, seni
âzâd etdim) demişdi. Resûlullahın ilk süt annesi, Süveybe oldu. Bunun için, Ebû Lehebin,
her mevlid gecesinde, azâbı biraz hafîflemekdedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren
mü’minlerin pekçok sevâb kazanacağı buradan anlaşılır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı kerîm
okuyarak rast geldiğini
müslimân olmağa çağırırken, Ebû
Leheb arkasında
dolaşır, (Sakın ona
aldanmayınız, sözüne
inanmayınız) derdi. Karısı (Ümm-i
Cemîl), Ebû Süfyânın kız kardeşi
idi. Kocası
gibi, o dahî, eli ve dili ile çok eziyyet ederdi. Resûl-i ekremin kızlarından Rukayye,
Ebû Lehebin oğlu
(Utbe) de idi. İkinci
kızı Ümm-i
Gülsüm, öteki oğlu
(Uteybe)de idi. Bunlar da, babaları ve
anaları gibi, kâfir
ve büyük düşmân oldular.
Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” akrabâsını, Cehennem
ateşi ile korkutarak, dîne çağırmağa
me’mûr olunca, Safâ tepesine çıkdı.
Akrabâsını dîne da’vet
buyurdu. Akrabâsı
toplanıp
dinlediler. (Şu dağın arkasında düşmân var. Size hücûm edecek
desem, inanır mısınız?)
buyurdu. Hepsi, (evet) dedi. (Öyle
ise, sizi başınıza gelecek olan kıyâmet gününün azâbı ile korkutmak için,
Rabbimden emr aldım. Îmân ediniz!) buyurdu.
Ebû Leheb çok kızdı. Ağzını bozdu. (Bizi
bu söz için mi çağırdın?) dedi.
Azarladı.
Çirkin şeyler söyledi. Azâb göreceğini bildiren âyet geldi. Zevcesine, odun, diken
hammalı
denildi. Buna da çok içerledi. Hemen oğullarına, eşlerini boşamağı emr etdi. Uteybe hâini, yalnız boşamakla
kalmayıp,
gelip (Senin dînine inanmıyorum.
Seni sevmiyorum. Sen de beni sevmezsin. Onun için, kızını boşadım) diyerek,
Resûlullahın
“sallallahü aleyhi ve sellem” üzerine hücûm etdi. Mubârek yakasından çekdi.
Gömleğini yırtdı. Hâtemül-enbiyâ efendimiz “sallallahü aleyhi ve
sellem”, (Yâ Rabbî! Buna, canavarlarından bir yırtıcı hayvan ile cezâ ver!) diye
düâ buyurdu. Cenâb-ı Hak,
Habîb-i ekreminin düâsını kabûl etdi.
Nice zemân sonra, Uteybe Şâma giderken, Zerka denilen yerde, bir arslan gelip,
onu parçaladı.
Rukayyeyi “radıyallahü
anhâ”, sonra Osmân ibni Affân “radıyallahü anh” aldı. Çok zengin idi. Çok düâ kazandı. Se’âdet-i
ebediyyeye kavuşdu.
Ebû Leheb, bütün ömrünü kin ve düşmanlık ile
geçirdi. Hicretin ikinci yılı,
Bedr gazâsındaki
fâci’ayı
görüp çok üzüldü. Dünyâ başına zından oldu. Yedi gün sonra (adese) denilen bulaşıcı kara hasbe
(çiçek) deri hastalığından
öldü. Kokdu. Ebû Lehebin kızkardeşi Âtike, Bedr gazâsından birkaç gün önce, korkunç bir
rü’yâ görüp, kardeşi Abbâsa söylemişdi. Kureyşin başına büyük felâket gelecek
demişlerdi. Ebû Leheb, bu yüzden Bedr muhârebesine katılmadı. Ebû Cehlin
kardeşi Âs bin Hişâmı,
para ile kendi yerine göndermişdi. 77, 178, 186, 325, 326, 383.
79 - EBÜL HASEN-İ EŞ’ARÎ: Adı Alî
bin İsmâ’îl
olup, Ebû Mûsel Eş’arî soyundandır. Ehl-i sünnetin iki mezhebinden, Eş’arî
mezhebinin imâmıdır. 260 [m.
873] da Basrada tevellüd, 324 [m.936] da Bağdâdda vefât etdi. Üvey babası Ebû Cibâîden
okuyup, bunun gibi, mu’tezile âlimi oldu ise de, sonra tevbe etdi. Kelâm
âlimlerinden Ebû Bekr Bâkıllânî,
ibni Fûrek [Muhammed bin Hasen], Ebû İshak İsferâînî, Ebû İshak Şîrâzî [İbrâhîm bin Alî], İmâm-ı Gazâlî, Ebülfeth Şihristânî [(Milel ve Nihal) kitâbının sâhibi
Muhammed bin Abdülkerîm] ve Fahreddîn-i Râzî ve dahâ ni-
celeri
Eş’arî oldu. Mezhebi dünyâya yayıldı. Ellibeş kadar kitâbı vardır. Tefsîri
yetmiş cilddir. Mu’tezileye, Hâricîlere ve şî’îlere karşı kitâbları vardır
“rahime-hullahü teâlâ”. 18, 21, 79, 89, 204, 223.
80 - EBÜL HASEN-İ HARKÂNÎ: Alî bin Ca’fer zemânının kutbu idi.
Bâyezîd-i Bistâmînin rûhâniyyeti ile kemâle geldi. Harkandan Bistâma, hocasının türbesini
ziyârete gelirken, yolda bir hatm okurdu. Ebû Alî ibni Sînâ, üstâdını ziyâret için
Harkana gelir. Ebül-Hasen ormana gitdiğinden, hâtûnundan sorar. Hâtûnu üstâdın büyüklüğüne inanmadığı için,
uygunsuz sözler söyler. İbni
Sînâ ormana giderken, üstâdın bir arslana odun yüklemiş, gelmekde olduğunu görür.
(Bu ne hâldir?) diye sorunca, (Evimdeki kurdun belâ yükünü taşıdığım için, bu
arslan da, bizim yükümüzü çekiyor) buyurur. (Kalblerin en nûrlusu, içinde
mahlûk tasası olmıyandır.
Ni’metlerin en iyisi, çalışarak
kazanılandır. Arkadaşların en iyisi,
Allahü teâlâyı hâtırlatandır) buyururdu.
Tesavvufu anlatan (Esrâr-ı sülûk) kitâbı vardır. Cesed-i şerîfinin, üstâdının cism-i pâkinden yukarıda bulunması edebsizlik
olur diye, kabrinin dahâ derin kazılmasını vasıyyet etmişdi. 425 [m. 1034] yılı, Muharremin
onuncu salı günü
vefât etdi. (Tezkiret-ül-evliyâ) ve (Reşehât) kitâblarında sözleri ve kerâmetleri uzun anlatılmakdadır
“rahimehullahü teâlâ”. 146, 410.
81 - EBÜL HÜSEYN BİN SEM’ÛN: Nâtık-ül-hikme Muhammed, 387 de vefât etdi. 270.
82 - EBÛ MENSÛR MÂ-TÜRÎDÎ: Muhammed
bin Mahmûd Mâ-türîdî, Ehl-i sünnetin iki i’tikâd imâmlarından
birincisidir. Ehl-i sünneti, mu’tezileye karşı pek mükemmel müdâfe’a etmişdir.
Mâveraünnehrde yaşadı. 333
[m. 944] de Semerkandda vefât etdi. Îmân üzerinde çok kitâbı vardır
“rahime-hullahü teâlâ”. 90, 92.
83 - EBÛ NU’AYM: Ahmed
bin Abdüllah İsfehânî,
hadîs ve fıkh
âlimi idi. Tesavvufda yüksek derecede bir Velî idi. Hâfız-ı İsfehânî de
denir. [Hâfız,
hadîs âlimi demekdir.] Çok kitâb yazdı. (Hilye-tül-evliyâ) kitâbındaki hadîs-i
şerîfde, (Ho-parlörle okunan ezânın müezzinin sesi olmadığı, bu çalgı sesine
(Şeytân ezânı)
denildiği)
yazılıdır. Bu kitâb,
Berlinde basılmışdır. 336 da İsfehânda
tevellüd, 430 [m. 1039] da vefât etdi “rahime-hullahü teâlâ”. 30, 255.
84 - EBÛ SA’ÎD RÂZÎ: İsmâ’îl bin
Alî bin Hüseyn Râzî, Rey şehrinde, mu’tezile âlimi idi. Râzî, Rey şehrinden
demekdir. Çok kitâb yazmışdır. (Elmuvâfekatü beyne ehlibeyti vessahâbe) kitâbı
meşhûrdur.
Keşşâf tefsîrinin sâhibi allâme Mahmûd bin Ömer Zemahşerî, bu kitâbı kısaltmışdır. 445 [m.
1054] de vefât etdi. 129.
85 - EBÛ SA’ÎD HUDRÎ: Eshâb-ı kirâmın
büyüklerindendir. Babası
Mâlik bin Sinân da Sahâbeden idi ve Uhud gazâsında şehîd olmuşdur. 13 yaşında olduğundan Uhud
gazâsına
götürülmedi. Diğer on
iki gazâda Resûlullahın
önünde düşmâna arslan gibi saldırdı.
Âlim ve fakîh idi. Binyüz yetmiş hadîs-i şerîf haber vermişdir. 74 de vefât
etdi. İstanbulda,
Ka’riye câmi’i yanında
sanılmakdadır. 27, 106,
165, 166, 185.
86 - EBÛ SEVR: İbrâhîm bin
Hâlid Kelebîdir. Müctehidlerden, büyük âlimlerdendir. Şâfi’î mezhebindendir. Bağdâdda
tevellüd ve 246 [m. 860] da vefât etdi. Fıkh, hadîs, usûl ve hilâf ilmlerinde çok kitâb
yazmışdır. 59.
87 - EBÛ SÜFYÂN BİN HARB: Dedesi Ümeyye bin Abd-i Şems bin Abd-i Menâfdır. Abd-ül-Menâf,
Resûlullahın
“sallallahü aleyhi ve sellem” dedesinin dedesidir. Kureyşin reîslerindendir.
Resûlullahın
büyük düşmânı idi.
Bedr gazâsına
bunun ticâret kervânı
sebeb oldu. Uhud gazâsında,
düşmân ordusunun başkumandanı idi. Mekke feth olunurken, islâm ordusuna gelip
Resûlullahın
zevce-i mutahherası olan
kızı Ümm-i
Habîbeye sığınmak
istedi ise de, kızı kabûl
etmedi. O gün îmâna geldi. Mekkeye dönerek, halkı islâma da’vet etdi. Zevcesi Hind,
sakalından
tutarak, (Ey kureyş, bu ahmak ihtiyârı öldürün!) demişdi. Ertesi gün, Hind de îmâna
gelip, Kureyş kadınları adına
Resûlullahla “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sözleşdi ve hayr düâlarını almakla
şereflendi.
Ebû Süfyân hâlis müslimân olup, Tâif gazâsında çok
kahramanlık
gösterdi ve bir gözü kör oldu. Hazret-i Ebû Bekr halîfe iken, onüç yılındaki Yermük
muhârebesinde öbür gözü de çıkdı. 88
yaşında iken vefât etdi. 12, 61, 64, 245, 246, 251, 325, 328, 349, 355, 384,
396, 402, 408.
88 - EBÛ ŞEKÛR SÜLEMÎ: Muhammed
bin Abdüsseyyid bin Şu’ayb Keşî olup (Temhîd fî
beyân-it-tevhîd) kitâbının sâhibidir. Hanefî kelâm âlimidir. (El-Hakâık) tefsîr
kitâbının sâhibi Ebû
Abdürrahmân Muhammed bin Hüseyn Sülemî başka olup, 412 [m. 1021] de vefât
etmişdir. 75, 77, 401.
89 - EBÛ TALHA ENSÂRÎ: Zeyd
bin Sehl, gazâlarda bulundu. 92 hadîs-i şerîf haber vermişdir. 34 senesinde, 70
yaşında vefât etdi “radıyallahü
teâlâ anh”. 116, 250.
90 - EBÛ TÂLİB: Abdülmuttalibin oğlu, Resûlullahın amcası, hazret-i Alî ile Ca’fer Tayyârın babasıdır. Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem” yetîm olduğundan, dedesi Abdülmuttalibin yanında büyüdü.
Sekiz yaşında iken, dedesi vefât ederken, kendisini Ebû Tâlibe ısmarladı. Ebû Tâlib,
Fahr-i âlemi pekçok sever ve sayardı. Resûlullahı Kureyş kâfirlerinin hücûmlarına karşı son
derece korurdu. Fekat, öleceği zemân, kadınların, (ölüm korkusundan, dedelerinin dînini bırakdı)
demelerinden çekinerek islâma gelmedi. Resûlullah, Ebû Tâlibin müslimân olmasını çok
istiyordu. Sonnefesinde de, islâma da’vet etdi ise de, kabûl etmedi. Ölürken
dudakları
oynadı. Yanında bulunan
kardeşi Abbâs (Yâ Muhammed! Kardeşim, istediğini söyledi) dedi ise de, (Hayır. Ben işitmedim) buyurdu.
Hicretden üç yıl
önce, seksen yaşını
geçmiş olarak vefât etdi. 170, 195, 303, 310, 318, 339.
91 - EBÜTTUFEYL: Adı Âmir bin
Vâsiledir. Sahâbedendir. Hazret-i Alînin sohbetinde bulunurdu. Hazret-i
Hüseynin kanını da’vâ eden
Muhtarla birlikde döğüşmüşdür.
Muhtar tutuldukdan sonra, yaşayıp, Mekkede, hicretin yüzüncü yılında, bir düğünde, oğlunun vefâtında söylemiş
olduğu bir
kasîde okunurken, üzüntüden vefât etdi. Eshâb-ı kirâmdan yer yüzünde en son vefât
eden budur. 19, 252.
92 - EBÛ UBEYDE BİN CERRAH: Adı Âmir bin Abdüllahdır. Eshâb-ı kirâmın
büyüklerindendir. Bedr gazâsında, kâfir ordusunda bulunan babasını katl
etmişdir. Her gazâda bulunup,fevkal’âde cesâret göstermişdir. Hazret-i Ebû Bekr
ve Ömer zemânlarında
Şâmdaki orduda çok kahramanlık gösterdi. Bu ordunun kumandanı olup, Şâmı aldı. Adâleti,
rumları
hayretde bırakdı. Aşere-i
mübeşşereden idi. 18 de 58 yaşında iken Remle ile Kuds arasında, tâ’ûndan
vefât etdi. 113, 114, 115, 166, 172, 185, 199, 203, 215, 251, 258, 323.
93 - EBÛ YÛSÜF: Ya’kûb
bin İbrâhîm-i
ensârî, Hanefî mezhebindeki müctehidlerin en büyüğüdür. Hanefî mezhebinde ilk kitâb
yazan budur. 113 [m. 731] yılında
Kûfede tevellüd ve 182 [m. 798] de Bağdâdda vefât etdi. Halîfe Mehdî, Hâdî ve
Hârûnürreşîd zemânlarında,
onsekiz sene Bağdâdda
kâdılkudât
ya’nî temyîz reîsliği
yapdı.
Derin hadîs âlimi idi. Çok zekî, keskin görüşlü idi. Oğlu Yûsüf de
âlim idi. Hârûn zemânında
vâlî idi. Ebû Yûsüf yetîm olup, anası çok fakîr idi. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi
aleyh” bunun keskin zekâsını görüp,
kendine talebe yapdı.
Evinin bütün ihtiyâcını, yıllarca bolbol
İmâm-ı a’zam te’mîn
etdi. Annesi yine mâni’ olmak istedi. İmâm-ı a’zam buyurdu ki, (Oğlun
burada
aç değildir.
Burada, tereyağı, fıstık, bâdem
ezmesi yimesini öğreniyor).
İmâm-ı Ebû Yûsüf,
kâdî iken, serâyda Halîfe ile oturuyordu. Tereyağı, fıstık ve bâdem ezmesi getirdiler. Hârûn, (Bundan
yiyiniz! Her zemân gelmez) dedi. Ebû Yûsüf güldü. Hârûn sebebini sordu. Çocuk
iken, İmâm-ı a’zamın sözünü
anlatdı. İmâma rahmetle
düâ etdiler “rahime-hümullahü teâlâ”. 45, 50, 53, 59, 83, 105, 237, 360, 409.
94 - EBÛ ZER GIFÂRÎ: Eshâb-ı kirâmın
büyüklerinden ve ilk îmâna gelenlerdendir. Kavmini islâma da’vete gitdiği için,
hicretde ve Bedr, Uhud ve Hendek gazvelerinde bulunamadı. Sonra
Medîneye geldi. Hazret-i Ebû Bekr vefât edince Şâma yerleşdi. Hazret-i Osmân
zemânında
Rebdeye gitdi. 32 yılında, orada
vefât etdi. Abdüllah bin Mes’ûd hazretleri, arkadaşları ile oradan
geçiyordu. Cenâze hizmetini yapdılar. Zühdü ve sıdkı hadîs-i şerîf ile medh edilmişdir “radıyallahü teâlâ
anh”. 27, 68, 100, 105, 106, 113, 192, 208, 241, 250, 251.
95 - EBÛ ZÜR’AT-ÜR-RÂZÎ: Abdüllah
Râzî, İmâm-ı Müslimin üstâdlarındandır. 264 [m.
878] de vefât etdi. 15.
96 - ENES BİN MÂLİK BİN NADR ENSÂRÎ: Resûlullahın hizmetçisi idi. Dokuz yaşında hizmete başladı. On sene
hizmet etdi. İkibinikiyüzotuz
hadîs-i şerîf bildirdi. Yüzden çok çocuk ve torunlarını gördü. Yüz
yaşını
geçmiş iken 93 yılında vefât
etdi. Nemâz kılması, Resûlullahın nemâz kılmasına çok
benzerdi. İmâm-ı Mâlikin
babası olan
Enes başkadır.
19, 40, 62, 74, 105, 122, 163, 165, 167, 185, 231, 242, 250, 252, 378, 379,
397.
97 - ESMÂ BİNT-İ EBÛ BEKR: Hazret-i Ebû
Bekrin büyük kızıdır. Aşere-i
mübeşşereden Zübeyr bin Avvâmın zevcesidir. Abdüllah bin Zübeyrin annesidir. Oğlunun
şehâdetinden az sonra, yüz yaşında, Medînede vefât etdi. 99, 305, 323.
98 - EŞREF TATAR: Mısrda 652 [m.
1254] yılında kurulan
Türkmen hükûmetinin yirmiiki sultânından çoğuna Eşref denir. Bunlardan Melik Nâsır Eşref
Muhammed bin Kalâvun, dokuzuncu sultândır. Babası Eşref Seyfeddîn Kalâvun, Kapçakdan Mısra
getirilip, bin altuna, köle olarak, Eyyûbî sultânı Melik Necmeddîne satılmış idi. Vezîr olunca,
iyi idâresi, güzel ahlâkı ile
kendisini sevdirmişdi. 678 de sultân olmuşdu. 689 da ölüp, yerine oğlu, Eşref
Salâhaddîn Halîl geçdi ise de, 693 de öldürüldü. Kardeşi Eşref Muhammed Nâsır, dokuz
yaşında tahta çıkdı. Onbeş ay
sonra, habs edildi. 699 da, sultân Lâçin öldürülünce, ikinci olarak tahta
çıkarıldı. Âdil ve çok
cömerd idi. Hıristiyanların mâvi,
yehûdîlerin sarı sarık sararak,
müslimânlardan ayırd
edilmesini emr etdi. Birecikde, Gazân hânın askeri ile harb edip, tatar askerleri çekildi.
Yediyüzsekiz yılında Hacca
gidince tahtını, kumandanlarından Beybers
Rükneddîn aldı ise
de, Şâmlılar
Eşref Muhammed Nâsırı
yediyüzdokuzda, üçüncü def’a tahta geçirdi. Beybersi yakalayıp katl etdi.
728 de Harem-i şerîfi ta’mîr ve Kâ’beye abanosdan gümüşlü kapı yapdı. Bu sene Kıbrıs adasını feth etdi.
741 [m. 1339] de vefât etdi. Mısr yediyüzdoksanüçde, Türkmenlerden çıkıp,
Çerkeslerin eline geçdi. Dokuzyüzyirmiüç senesinin birinci günü de, Yavuz
Sultân hân zemânında,
Osmânlıların eline
geçdi. Osmânlı
pâdişâhları,
halîfe olmağa
başladı. 63.
99 - EYYÛB BİN SIDDÎK: Seyyîd Eyyûb Ürmevî, Îrânıngarbında Ürmiye gölü sâhilindeki Ürmiye şehrinde büyük âlim idi. Sa’deddîn-i Kâşgarî yolundan feyz alanlardandır. Türkçe (Menâkıb-i çihâr yâri güzîn) kitâbı çok kıymetli olup, İstanbulda çeşidli târîhlerde basılmışdır. 215.ci isme bakınız! 28, 108, 269.