Muhammed Ma’sûm Fârûkînin (Mektûbât)ı üç cilddir. Fârisîdir. Birinci cildde
239, ikincide 158, üçüncüde 255 mektûb vardır. Bu 652 mektûbdan onbir adedi
aşağıda yazılıdır.[1]
En büyük se’âdet, iki
cihânın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmakdır. Cehennem azâbından
kurtulmak için, Allahü teâlânın seçdiği, sevdiği insanların reîsine uymak
lâzımdır. Cennet ni’metlerine kavuşmak, Ona tâbi’ olanlara mahsûsdur. Allahü
teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi’ olmak şartdır. Ona uymıyanların
[meselâ, nemâz kılmıyanların ve avret mahalli açık olarak başkalarının yanına
çıkanların] tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve düâları, ibâdetleri kabûl
olmaz. Onun yolunda olmıyanların zikrleri, fikrleri, şevkleri ve zevkleri
kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayât veren deryâsından bir kadehe kavuşmakla,
o derecelere yükselmişlerdir. Evliyâ, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle
murâdlarına ermişlerdir. Yer yüzündeki melekler, Onun hizmetcileri,
göklerdekiler, âşıklarıdır. Herşey, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar,
Onun mubârek rûhundan feyz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış,
herşeyin yaratanı, Onun rızâsını almak istemişdir. Ona ve Onun Âline ve
Eshâbına bizden düâlar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden râzı olsun!
[Ey! Se’âdete kavuşmak
istiyen akl sâhibleri! Bütün gücünüzle Ona tâbi’ olmağa çalışınız! Bu devlete,
bu ni’mete mâni’ olan herşeyden kaçınız! Hârikalar gösteren bir din yobazını ve
yüksek mevkı’ler, diplomalar ele geçirmiş olan bir fen yobazını, ya’nî Ona
tâbi’ olmak şerefinden mahrûm olan bir câhili, bir gâfili görürseniz, bunun
sözlerinin, yazılarının, radyolardaki, televizyonlardaki saçmalarının,
yalanlarının, insanı felâkete sürükliyeceğini ve hiç böyle gösteriş yapmıyan,
fekat çok dikkat ile ve titizlikle Ona tâbi’ olana inanmanın, Onu sevmenin,
felâketlerden kurtarıcı çok kıymetli ilâc olduğunu biliniz!]
Biliniz ki, se’âdete
kavuşmak için, bir Velîye ma’nevî bağ ile bağlanmak lâzımdır. Bu da, onun,
Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna inanmak ve onu sevmekdir. [Allahü
teâlânın ni’metlerini, ihsânlarını düşünen, Onu sever. Çünki, ihsân sâhibini
sev-
---------------------------------
[1] Muhammed
Ma’sûm, İmâm-ı Rabbânînin oğludur. 1079 [m. 1668] da, Hindistânda, Serhend
şehrinde vefât etmişdir.
mek, insanlık îcâbıdır. Onun sevmesini kazanmak için, islâmiyyete uyana ve bir mürşidi sevene (Sâlih) [iyi insan] denir. Allahın sevmesini kazanmış olana (Velî) denir. Başkalarının da kazanması için çalışan Velîye (Mürşid) denir.] Velîye ma’nevî bağ [ya’nî muhabbet] çok olunca, [Resûlullahın mubârek kalbinden çıkıp] Velînin kalbinden gelen feyzlerden, bereketlerden almak da çok olur. Velîyi görür, sesini işitirse ve O da, teveccüh ederse, ya’nî feyz vermek isterse, dahâ çok feyz alır. Fekat, herkese isti’dâdı, kâbiliyyeti kadar kalbe feyz gelir. Kâbiliyyet, islâmiyyete uymakla artar. İslâmiyyete uymıyana, feyz gelmez. Ma’nevî râbıtası bozuk olan, mürşidi tanımıyan, kendine gelen feyzlerden alamaz. Senelerce riyâzet yapmak, onu bu se’âdete kavuşduramaz. [Feyz gelen kalb, dünyâ hayâtını hayâl gibi görür.]