103 - Ey Oğul! Sûre-i
ihlâsı çok oku! Peygamberimiz “sallallahü
aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kıyâmet gününde, bir
çağırıcı çağırır ve der ki, Hak teâlâ hazretlerini zikr edenler ve ihlâs
sûresini çok okuyanlar gelsinler. Cennetdeki makâmlarına vâsıl olsunlar.)
Bu sûre-i şerîfeyi
Besmele ile bin kerre okuyan diş ağrısı görmez olur.
Tenbîh: Hazret-i Alî “radıyallahü anh” diyor ki: Peygamberimiz
“sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir
meclisin, ya’nî bir dersin, bir kitâbın, Kur’ân-ı kerîm okumanın sonunda Sübhâne
Rabbike Rabbil izzeti ammâ yasifûn âyetini, sonuna kadar okuyana kıyâmetde çok
sevâb verilir.) Dinde derinleşmemiş birkaç kişinin, terceme
sûretiyle yazdığı kitâba, aklları ile de ilâveler yaparak müslimânları
şaşırtdıkları ve çok günâha girdikleri görülmekdedir. Meselâ, (Sübhâne Rabbike) yerine (Sübhâne Rabbinâ) demek dahâ iyidir diyorlar.
Zîrâ düâ olarak okunduğu için (Bizim Rabbimiz) diyerek cemâ’ati de
karışdırmalıdır, diyorlar. Bunlar çok aldanıyor. Çünki, (Sübhâne Rabbike) âyet-i kerîmesi düâ değildir,
tesbîhdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bu âyeti okuyunuz diyor,
değişdiriniz demiyor. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” diyor ki,
(Peygamberimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bir hatâsını bütün
ibâdetlerime değişirim.) Mukarreblerin, ya’nî Allahü teâlânın sevdiği
insanların hatâsı, ebrârın, ya’nî iyi insanların hasenâtından kıymetlidir.
Bunlar, hâşâ, âyet-i kerîmeyi düzeltmek, dahâ iyi yapmak mı istiyorlar?
Kur’ân-ı kerîmdeki bir kef harfi, bütün ibâdetlerden dahâ kıymetlidir. Bunu
değişdirmek küfre bile sebeb olur.
Bu âyet-i kerîmeyi
değişdirerek okuyanlara, din âlimlerimizin verdikleri cevâblar (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbımızda yazılıdır.
104 - Her sabâh Haşr
sûresinin sonunda olan ve (Hüvellâhüllezî) ile
başlayan üç âyeti okumak da büyük sevâb kazandırır ve eğer akşama kadar ölürse,
şehîd derecesi ile ölür.
105 - Amme sûresini güneş
doğarken okuyan kimse, bütün âfetlerden emîn olur.
[Hakîkî islâm âlimi,
büyük velî, Abdüllah-i Dehlevî “kaddesallahü sirrehül’azîz”, doksanıncı
mektûbunun sonunda buyuruyor ki, (Peygamberimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve
sellem” bildirdiği âyet-i kerîmeleri ve düâları, belli vaktlerinde okumalıdır.
Bunlar ve nâfile nemâzlar, ihlâs ile, huzûr-ı kalb ile okunmazsa, sahîh
olmazlar, fâideleri olmaz. Bunun için, bizler, farzlardan ve müekked
sünnetlerden başka hiçbirşey okumayıp, nâfile ibâ-
det yapmayıp, önce her an Allahımızı zikr ederek ve
harâmlardan ictinâb ederek, kalblerimizi ve ahlâkımızı temizlemeğe
çalışmalıyız!) Yetmişbirinci mektûbda diyor ki, (Zemânımızda, her yeri küfr,
fısk ve bid’at kapladı. Bu zemânda, Allahü teâlânın, her an hâzır ve nâzır
olduğunu kalbe yerleşdirmek çok güçleşdi. Fekat, kalb hastalığından kurtulmağa
yine çalışmak lâzımdır. Bir kuş, semâya çıkmak için uçar da, semâya kavuşamazsa
da, diğerlerinden yüksek olur ve kedilerin şerrinden âzâd olur.) Onikinci
sahîfeye bakınız! Abdüllah-i Dehlevî, Hâlid-i Bağdâdînin mürşididir. 1240 [m.
1824] de Delhide vefât etdi. İsmi silsile-i aliyyede Sıbgâtullah-i Hîzânîden
önce yazılıdır. Sıbgâtullah-i Arvâsî, Gavs-i Hîzânî ismi ile meşhûrdur. Seyyid
Tâhânın halîfesi, Seyyid Fehîmin mürşidlerindendir. Hîzânda medfûndur.
Abdürrahmân-ı Tâgınin mürşididir. Abdürrahmân-ı Tâgînin kabri Nûrşindedir.]