25 - [Müsâfeha her zemân
yapılır. Yalnız nemâzlardan sonra müsâfehayı âdet mekrûhdur. Muhammed Hâdimî
“rahime-hullahü teâlâ” (Berîka) kitâbının
1220. ci sahîfesinde diyor ki, (Hadîs-ül-câmi’de
(İki erkek veyâ iki kadın müslimân karşılaşdıkları
zemân, müsâfeha ederlerse, ayrılmadan önce, günâhları mağfiret olunur) buyuruldu.
Müsâfeha etmek, sünnet-i müekkededir. Müsâfeha ederken birbirine sarılmak,
öpüşmek câiz değildir.) Kadınların birbirleri ile, yabancı erkeklerin
göremiyecekleri yerlerde, müsâfeha etmeleri câizdir.]
Ey Oğul! Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Her kim bir mü’min kardeşini ziyâret eylese, bunların her
birerlerine Cennetde birer derece verilir.) [Yalnız bu ziyâret Allah
rızâsı için olacak, başka maddî ve şahsî bir menfe’at mukâbili olmamak şartı
ile.] Ve yine Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi
ve sellem” buyurdular ki: (Her kim bir mü’min
kardeşini ziyâret eyleyip müsâfeha ederek üç kerre elini sallasa, ellerini
ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ râzı olur. Ağaçdan yapraklar döküldüğü gibi,
o şahslardan günâhlar öylece dökülür.)
Müsâfeha etdikden sonra,
ölülerin, hocaların ve sâir geçmişlerinin ve bütün ehl-i îmânın afvı için düâ
etmek lâzımdır. Bu arada, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize
salâtü selâm getirmek şartdır.
26 - Ey Oğul! Câmi’den
dışarı çıkarken, “İlâhî bana fazlınla rahmet
kapısını aç!” deyip sol ayağınla dışarı çık. Çıkarken inşâallah
bundan sonraki nemâza da geleceğim diye niyyet eyle!
Çünki Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (İyi ameller ancak niyyete bağlıdırlar.) Niyyetsiz
ibâdet olamaz. Bir insan iyi bir amel işlemeye niyyet etse, fekat o işi işlemek
nasîb olmasa, o kimseye niyyetinin sevâbı yazılır.
Yine buyurdu ki: (Nemâz, dînin direğidir, kim nemâzını kılarsa, dînini yapdı,
kim nemâz kılmazsa, dînini yıkmışdır.) Zîrâ nemâz bütün ibâdetlerin
en fazîletlisidir. Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Nemâzı cemâ’at ile
kılmak, yalnız kılmakdan yirmiyedi derece efdaldir.)
Diğer bir hadîslerinde: (Özrsüz,
evinde [yalnız] nemâz kılan kişinin
borcu ödenir, nemâzının sevâbı noksan kalır) buyurmuşlardır. Nemâz
kılacağın vakt, vaktin evvelinde veyâ hiç olmazsa ortasında kılmak gerekdir.
Dahâ sonra kılarsan borç ödenirse de, sevâbı olmaz. Vakt çıkdıkdan sonra
kılınan nemâz, kazâ niyyetiyle kılınır. Resûl-i ekrem
“sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Mi’râc
gecesinde bir kısm insanların hâline vâkıf oldum. Bakdım
ki onlar şiddetli bir azâbla muazzeb
oluyorlar. Cebrâîl aleyhisselâma sordum, bu tâife kimlerdendir? [Ya’nî ne için azâb görüyorlar?] Cebrâîl aleyhisselâm cevâben: “Bunlar nemâzlarını vaktinde
kılmayanlardır” buyurdu.)
Bir kişi nemâz kılmayıp
farziyyetine de inanmaz ise, ya’nî borcunu ödemeye niyyet etmezse, ittifâken
kâfirdir. Bir kimse bir vakt kılıp bir vakt kılmazsa (özrsüz olarak) hiç
kılmayan ile birdir. Zîrâ o, nemâzı maskaralığa almış olur. Nemâzı maskaralığa
almak -hâşâ sümme hâşâ- Allahü teâlâyı maskaralığa almakdır. Binâenaleyh, bütün
ibâdetler gibi, nemâzı da dâimâ ve muntazemân edâ eylemelidir!