20 - Peygamberimiz
“aleyhissalâtü vesselâm” buyurdu ki:
(Evinizi
kilise gibi eylemeyiniz! Nemâz ile zînetleyiniz.) Diğer bir hadîs-i şerîfde
buyurdu ki: (Benim câmi’imde [Medînedeki] iki rek’at nemâz kılmak, başka câmi’lerde
bin rek’at nemâzdan dahâ hayrlıdır.) Yine buyurdu ki: (Her kim sabâh nemâzının sünnetini evinde kılsa, benim
câmi’imde kılmakdan efdaldir.)
21 - Nemâza başladığın
zemân, Hak teâlâ hazretlerinin gördüğünü ve Peygamber efendimizi karşında görür
gibi, kemâl-i edeble nemâza başla ki, nemâzın hakîkî nemâz olsun. Eğer vücûdün
nemâzda, kalbin başka yerde olursa, o nemâz makbûl nemâz değildir. Böyle
olunca, önce (Kelime-i temcîd) oku.
Ya’nî “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil
azîm” de. Sonra nemâza başla.
(Niyyet etdim bugünün
sabâh nemâzının sünnetini kılmağa) diye kalbinden geçirip, iki ellerini yukarı
kaldırıp, baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına değdirirsin. (Kadın, niyyet
ederken, avuç içlerini kıbleye karşı olarak omuz hizâsına kaldırıp, tekbîr
getirerek, göğsü üzerine koyar.) Niyyeti kalbinden geçirmek farzdır. Eğer imâma
uyuyorsan, (Niyyet eyledim bugünün sabâh nemâzının farzını kılmağa, uydum
imâma) diye niyyet eyle! (Allahü ekber) diyerek
ellerini kulaklarından göbek altına indir. Sağ eli sol bilek üzerine bağla!
(Kadın göğsü üzerinde, sağ eli sol el üzerine koyar.) Tekbîr alıp nemâza
girdikden sonra, ayakda iken, gözlerini secde yerinden ayırma. İki ayağını da
birbirinden
fazla ayırma. Aralarında dört parmak kadar bir
mesâfe kalsın. Sübhânekeyi okumağa başla. Sübhâneke bitdikden, E’ûzü Besmele ve
Fâtiha sûresini tâm olarak okudukdan sonra, Besmele okumayarak bir sûre veyâ üç
âyet kadar bir âyet veyâhud üç âyet oku! Bunları bitirdikden sonra, (Allahü ekber) diyerek rükû’a eğilirsin.
Dizlerinin kapaklarını avuçlarının içi ile kaplarsın. Bu esnâda sırtın tâm
olarak düz ve başınla arkan aynı seviyede, düz bir şeklde olacakdır.
Hazret-i Âişe
“radıyallahü anhâ” buyurdu ki: (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâz
kılarken, rükû’a eğildiği zemân, o kadar düz dururlardı ki, eğer arkasında bir
dolu kâse su olsa, imkânı yok dökülmezdi.) Yalnız kadınların rükû’da
arkalarının tâm olarak düz olmaması lâzımdır. Düz olmağa yakın, fekat erkekler
gibi tâm düz olmayacakdır. Bu ayrılığın dînî olduğu kadar, sıhhî önemi de
vardır. Zâten yapdığımız bütün ibâdetlerde [dînimizin emretdiği gibi yapılan
ibâdetlerde] birçok sıhhî ve içtimâî fâide ve hikmetler mevcûddur.
Rükû’da gözler, iki ayak
arasına bakacakdır.
Rükû’da üç def’a “Sübhâne rabbiyel azîm” dedikden sonra, “Semi’allahü limen hamideh” diyerek doğrul ve
dimdik olarak dururken: “Rabbenâ lekel hamd” de
ve ondan sonra “Allahü ekber” diyerek
secdeye git. (Ta’dîl-i erkân), rükû’dan
doğrulunca, dik olarak râhat durmakdır. Yine bunun gibi, secdeden kalkınca,
râhatca oturup, ondan sonra, ikinci secdeye gitmekdir. Böyle dik durmağa ve
oturmağa (ta’dîl-i erkân) denir. Secdeye
giderken evvelâ iki dizini, sonra ellerini yere koy. Burun ile alnın ikisi de yere
konması lâzımdır. Şâyed, burnun yere değip alnın değmezse, veyâhud alnın değip
burnun değmezse, İmâm-ı Ebû Yûsüf ve Muhammede “rahime-hümallahü teâlâ” göre
nemâz sahîh olmaz. İkisi de yere değmesi lâzımdır. Dirseklerini yere döşeme,
(kadınların döşemesi lâzımdır). Karnını uyluklarından ayır, (kadınlar ayırmaz).
Yere tahta, taş koyup, üzerine özrsüz secde etmek câiz değildir. [Bunların
yüksekliği, yirmibeş santimetreden çok iseler, nemâz sahîh olmaz. Az ise mekrûh
olur.] Secdede de üç kerre “Sübhâne rabbiyel-a’lâ” söyle
ve “Allahü ekber” deyip başını kaldır,
sağ ayağını dikip, uylukların üzerine otur. Burada sağ ayağın parmakları
kıbleye karşı olsun. Râhatça oturdukdan sonra, tekrâr secdeye git ve evvelki
secdede olduğu gibi, üç kerre tesbîh söyle. Ondan sonra “Allahü ekber” diyerek evvelâ başını, sonra
ellerini, dahâ sonra da dizlerini yerden kaldır. (İhtiyâr veyâ özr sâhibleri
müstesnâdır.) İki ellerini eskisi gibi, göbeğinin altına bağla. [Kadınlar göğüs
üstüne kor.] Yalnız Besmele ile Fâtiha sûre-
sini ve zamm-ı sûreyi [Fâtihadan sonra okunan üç
âyete veyâ üç âyet mikdârında uygun bir âyete zamm-ı sûre denir] tâm olarak
okuyup, ellerini çöz, “Allahü ekber” diyerek
rükû’a, ondan sonra secdeye var ve aynen birinci rek’at gibi tesbîhlerini yap.
Secdeye iki def’a gideceğini unutma. Rükû’a eğilirken, secdeye giderken,
secdeden kalkıp otururken ve ikinci def’a olarak, secdeye giderken “Allahü ekber” demeği de unutma. Son olarak
secdeden kalkınca iki ellerini iki dizlerinin üzerine koy ve parmaklarını
dizlerinin üzerine kendi hâline kıbleye karşı uzat ve hiçbirini oynatma.
Kollarını karnına doğru yapışdırma. Gözlerini iki ellerinin üzerinden ayırma.
Tehiyyât ve salevâtı okudukdan sonra, istersen kısa bir düâ dahâ okuyup, evvelâ
sağ, sonra sol tarafına başını çevirip, gözlerini omuzunun ucuna dikip, birer
kerre, (Esselâmü aleyküm ve rahmetullah) de.
Ondan sonra, bu düâyı oku: “Allahümme entesselâm ve
minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli vel ikrâm.” Dahâ sonra okunacak
şeyler, 251. ci sahîfede yazılıdır. Her zemân, düâ ederken, “Yâ Allah yâ Allah yâ hayyü yâ kayyûmü yâ zelcelâli vel
ikrâm, es’elüke en tuhyiye kalbî bi nûr-i ma’rifetike ebeden yâ Allah yâ Allah”
okumalıdır.
Tenbîh: Böyle düâları, sabâh nemâzının sünnetinden evvel veyâ farzdan sonra
okumak dahâ iyi olur. Çünki, İbni Âbidînin Mısrda Bulak matbaası baskısının
üçyüzellialtıncı ve dörtyüzelliyedinci sahîfelerinde diyor ki, sünnet ile farz
arasında konuşursa veyâ düâ, zikr okursa, sünnet sâkıt olmaz. Fekat, sünnetin
sevâbı azalır. Sünnetden sonra yalnız, (Allahümme
entesselâm...... ikrâm) denir. Fazla birşey okunursa, sünnet nemâzı,
sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Ba’zı âlimler, sünnet sâkıt olur, tekrâr
kılınması lâzım olur dedi. Farzdan sonra olan [son] sünneti (Allahümme entesselâm....) dedikden sonra
gecikdirmek mekrûh olur. Müslimin ve Tirmüzînin, Âişeden “radıyallahü anhâ”
haber verdiklerine göre, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” farzdan
sonra, (Allahümme entesselâm...) diyecek
kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadîs-i şerîflerde, nemâzlardan sonra
okunmaları bildirilen (Evrâd)ın son
sünnetlerinden evvel okunacaklarını gösteren bir işâret yokdur. Hattâ, bunların
son sünnetlerden sonra okunmaları anlaşılmakdadır. Çünki sünnet nemâzlar,
farzların devâmıdır. Bunun için son sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra
okumak denilir. Bunun için, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” her farz
nemâzdan sonra Tesbîh, Tahmîd, Tekbîr ve Tehlîl okurdu) haberinden, son
sünnetlerden sonra okurdu anlaşılmışdır. Şems-ül-eimme Halvânî farz ile sünnet
arasında kısa birşeyler okursa, zararı olmaz ise de, son sünnetden son-
ra okumak iyi olur dedi. İbni Âbidînden terceme
temâm oldu.
22 -Tenbîh: Abdest
almakda, necâset temizlemekde, niyyet etmekde ve nemâz kılmakda (Vesvese) etmemelidir. Vesvese, zararlı olan
şübhe, kuruntu demekdir. (Hadîka) ve (Berîka) kitâblarının sonunda, vesvesenin
zararları uzun yazılıdır. Hulâsaları şudur: Hadîs-i
şerîfde, (Vesvese şeytândandır. Abdest
alırken, gusl ederken ve necâset temizlerken, şeytânın vesvesesinden sakınınız!)
buyuruldu. Vesvese etmek günâhdır. Vesvese eden imâmın arkasında
nemâz kılmak mekrûhdur. Onu imâmlıkdan ayırmak vâcibdir. Vesvese, suyu isrâf
etmeğe sebeb olur. İsrâf ise harâmdır. Vesvese, nemâzı gecikdirmeğe, cemâ’ati,
hattâ nemâz vaktini kaçırmağa sebeb olur. Vakti, ömrü zâyı’ etmeğe sebeb olur.
Husûsî önlük, ibrik, seccâde kullanmak gibi, bid’at işlemeğe sebeb olur.
Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necs olmasından şübhe eder ki, müslimânlara
sû-i zan harâmdır. Kendini ihtiyâtlı zan ederek, kibrli olur. Birşeye sebeb
olanı yapmak da, o şeyi yapmak gibidir.
Abdestin, tahâretin ve nemâzın
şartlarını, sünnetlerini, mekrûhlarını bilmiyen, vesvese hastalığına yakalanır.
Bunları bilip, yerine getirince, şübheye düşmemeli, iyi ve temâm yapdığına
inanmalıdır. Böyle inanmak, ihtiyât olur. Şübheye düşmek vesvese olur. Vesvese
sâhibi, ruhsat ile amel etmelidir. Sokaklar, topraklar temizdir. Üzerinde
necâset görülmiyen herşey temizdir. Şübhe etmekle necs olmaz. Çok zan edilirse,
kullanmak sahîh, câiz ise de, tenzîhen mekrûh olur. Kâfirin, fâsıkın kullanmış
olduğu donu, tabakları ve pis sokak böyledir. Ehl-i kitâbın kesdiklerini,
incelemeden yimek halâldir. Kalbi, kötü ahlâkdan temizlemekde, kul haklarını
gözetmekde ve harâmlardan sakınmakda, çok dikkat etmek, vesvese olmaz. Vera’ ve
takvâ olur.