Îmânın tafsîli onikidir:
Rabbim, Allahü teâlâdır. Delîlim Bekara sûresindeki yüzaltmışüçüncü âyet-i
kerîmedir. Nebîm, hazret-i Muhammed “aleyhisselâm”dır. Delîlim, Feth sûresindeki
yirmisekiz ve yirmidokuzuncu âyet-i kerîmelerdir. Dînim, dîn-i islâmdır.
Delîlim, Allahü teâlânın Âl-i İmrân sûresindeki ondokuzuncu âyet-i kerîmesidir.
Kitâbım, Kur’ân-ı azîm-üş-şândır. Delîlim, Bekara sûresinin ikinci âyet-i
kerîmesidir. Kıblem, Kâbe-i şerîfdir. Delîlim, Bekara sûresinin yüzkırkdördüncü
âyetidir.
İ’tikâdda mezhebim, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at)dır. Delîlim, En’am
sûresinin yüzelliüçüncü âyet-i kerîmesidir.
Zürriyyetim, hazret-i
Âdem zürriyyetindenim. Delîlim A’râf sûresindeki yüzyetmişikinci âyet-i
kerîmesidir.
Milletim, millet-i
islâmdır. Delîlim, Allahü teâlânın Hac sûresindeki yetmişsekizinci âyet-i
kerîmesidir.
Ümmet-i Muhammeddenim.
Delîlim, Allahü teâlânın Âl-i imrân sûresindeki yüzonuncu âyet-i kerîmesidir.
Mü’minim hakkan. Delîlim,
Enfâl sûresindeki dördüncü âyet-i kerîmesidir. El-hamdülillahi alet-tevfîkıhi
vestağfirullahe min külli taksîrin.
Beş sebeb ile, ilm
amelden efdaldir. Zîrâ ilm metbûdur, amel ise ona tâbîdir. İlm, lâzımdır, amel
ise, melzûmdur. İlm, yalnız olduğu hâlde nef’ verebilir, amel ise, ilmsiz nef’
veremez.
İlm akldan efdaldir.
Zîrâ, kadîmdir, akl ise hâdisdir.
İnsanın zîneti, ihlâs
iledir. İhlâsın zîneti, îmân iledir. Îmânın zîneti, Cennet iledir. Cennetin
zîneti, hûrîler ve gılmanlar iledir. Ve cemâlullahı müşâhede iledir.
Ve dahî, amel îmândan
cüz’ olsaydı, âdetli kadınlara vakt nemâzı bağışlanmazdı. Zîrâ, îmân
bağışlanmaz.
Ömründe bir kerre şehâdet
getirmek, farzdır. Bunun delîli, Muhammed sûresindeki ondokuzuncu âyet-i
kerîmedir.
Kelime-i şehâdet
getirmenin dört şartı vardır: Dil ile söylerken, kalb hâzır olmak. Ma’nâsını
bilmek. Hulûs-i kalb ile söylemek. Ta’zîm ile söylemek.
Şehâdet getirmenin
yüzotuz kadar fâidesi vardır. Ammâ dört şeyden biri bulunursa, fâidesi yokdur.
O dört şey: Şirk, şek, teşbîh, ta’tildir. Şirk, Allahü azîm-üş-şânın zâtında
birşeyi ortak koşmağa denir. Şek, dinde meks etmeğe (durmağa, tevakkuf etmeğe),
teşbîh -vehmen- Allahü teâlâyı bir mahlûka benzetmeğe, ta’til, (Allah âleme
karışmaz, her şey vakti geldikde, kendi tabîatiyle olur) demeğe denir.
Ve dahî, yüzotuz
fâidenin, otuzu bu mahalde zikr olunmuşdur: Otuzdan beşi, dünyâda ve beşi,
ölürken ve beşi, kabrde ve beşi, arasâtda ve beşi, Cehennemde ve beşi,
Cennetdedir. Ammâ dünyâda olan beş fâide:
1- Adı güzel çağrılır.
2- Ahkâm-ı islâmiyye
kendisine farz olur.
3- Boynu kılıncdan
kurtulur.
4- Allahü azîm-üş-şân,
ondan râzı olur.
5- Cümle mü’minler, ona
muhabbet eder.
Ölürken olan
beş fâide:
1- Azrâîl “aleyhisselâm”
ona güzel sûretde gelir.
2- Yağdan kıl çeker gibi,
rûhunu alır.
3- Cennet kokuları gelir.
4- İlliyyîne çıkar,
müjdeci melekler gelir.
5- Merhabâ yâ mü’min! Sen
Cennetliksin denir.
Kabrde olan beş
fâide:
1- Kabri geniş olur.
2- Münker ve nekir güzel
sûretde gelir.
3- Bir melek ona bilmediğini
ta’lîm eder.
4- Allahü azîm-üş-şân
bilmediğini hâtırına getirir.
5- Cennetdeki makâmını
görür.
Arasâtda olan
beş fâide:
1- Süâl ve hisâbı âsân
olur.
2- Kitâbı sağından
verilir.
3- Mizânda sevâbı ağır
gelir.
4- Arş-ı rahmân altında
gölgelenir.
5- Sırâtı yıldırım gibi
geçer.
Cehennemde olan
beş fâide:
1- Cehenneme girerse,
Cehennem ehli gibi, gözleri gök olmaz.
2- Şeytânı ile çatışmaz.
3- Ellerine ateşden
kelepçe, boğazına zincir vurulmaz.
4- Hamîm suyundan
içirilmez.
5- Ebedî Cehennemde kalmaz.
Cennetde olan
beş fâide:
1- Cümle melekler ona
selâm verir.
2- Sıddîklar ile refik
olur.
3- Ebedî Cennetde kalır.
4- Allahü teâlâ ondan
râzı olur.
5- Allahü teâlânın
didârını görür.
[Kâdî-zâde Ahmed efendi (Ferâid-ül-fevâid) ismindeki (Âmentü şerhı) kitâbında diyor ki: Cehennem yedi
tabakadır. Birbirinin altındadırlar. Her tabakanın ateşi, üstündekilerden dahâ
şiddetlidir. Günâhı afv edilmemiş olan mü’minler birinci tabakada, günâhları
mikdârı yanıp, sonra Cehennemden çıkarılarak, Cennete götürüleceklerdir. Diğer
altı tabakada çeşidli kâfirler sonsuz yanacaklardır. Azâbı en şiddetli olan
yedinci tabakasında münâfıklar yanacakdır. Bunlar, dilleri ile islâmiyyeti medh
edip, övüp, kalbleri ile inanmıyan iki yüzlü kâfirlerdir. Kâfirler yanıp kül olunca,
tekrâr yaratılarak, tekrâr yanacaklar, sonsuz olarak böyle yanacaklardır.
Cennet ve Cehennem şimdi mevcûddur.
Ba’zı âlimlere göre,
Cehennemin nerde olduğu ma’lûm değildir. Ba’zılarına göre, yedi kat yerin
altındadır. Bu sözleri, Erd küresinin içinde olmadığını göstermekdedir. Erd
küresi, güneş ve bütün yıldızlar birinci semâ [gök] içinde olduklarına göre,
yeryüzünün neresinde olursak olalım, yedi kat yerin altında semâ vardır.
Cehennemin, yedi kat semâdan birisinde bulunduğu anlaşılmakdadır.]