Fârisî (RİYÂD-UN-NÂSIHÎN) 356.cı sahîfesinden başlıyarak
diyor ki[1]:
(Mirsâd-ül-ibâd minel-mebde-i ilel-me’âd)[2] de yazılı hadîs-i şerîfde, (Âlimler arasında kıymet bulmak için ve câhiller ile mücâdele için ve heryerde meşhûr olmak için din bilgisi öğrenen ilm adamı, Cennetin kokusunu bile duymayacakdır) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfden anlaşılıyor ki, mal toplamak ve bir mevkı’ elde etmek ve hayvânî arzûlarına kavuşmak için ilm öğrenen ve ilmi ile amel etmeyen kimse, islâm âlimi değildir. Diğer bir hadîs-i şerîfde, (Dünyâlık ele geçirmek için, ilm öğrenen, dünyâda mal ve mevkı’ elde eder. Âhıretdeki kazancı ancak Cehennem ateşi olur). Böyle ilmin fâidesi yokdur. Böyle ilmden kaçmak lâzımdır. Nitekim hadîs-i şerîfde, (Yâ Rabbî! Beni fâidesiz ilmden koru!) buyuruldu. Bir müslimânın öğrenmesi lâzım olan bilgilere (İslâm ilmleri) denir. İslâm ilmleri iki nev’dir. (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri). Dinde reformcular, din bilgilerine (Skolastik bilgiler), fen bilgilerine (Rasyonel bilgiler) diyorlar. Fâidesiz ilm iki dürlüdür: Birincisi, yukarıda bildirilen Cehennemlik olanların öğrendikleri din bilgileridir. İkincisi, din bilgileri ile birlikde olmıyan fen bilgileridir. [Eski Romalıların yehûdîlere yapdıkları arslanlar mezâlimi ve orta çağda hıristiyanların Filistinde müslimânlara yapdıkları korkunc saldırılar ve Hitlerin Avrupadaki ve Rus, Çin komünistlerinin Asyada milyonlarca insanın canlarına kıydıkları nükleer silâhları ve ingilizlerin, milletleri aldatarak, kardeşi kardeşe boğdurdukları saldırılar, hep bu fen bilgileri ile yapıldı.] Allahü teâlâ, fen bilgilerinde ilerlemiş olan bu canavar insan düşmanlarını eşeklere benzetmekde, (Tevrâtı [ve İncîli] yüklenmiş eşek gibidirler) demekdedir. İslâm ahlâkından haberleri olmıyan bu zâlim fen adamları, Hak yolunda değildir. Hak teâlâ bunlardan râzı değildir. [(Künûz-üd-dekâık)daki hadîs-i şerîfde (En iyiniz, Kur’ânı öğrenen ve öğretendir) buyuruldu.] (Mişkât) kitâbında diyor ki, (Her müslimân erkeğin ve kadının, islâm bil-
---------------------------------
[1] (Riyâd-un-nâsıhîn)
fârisî
kitâbını Muhammed Rebhâmî 835 h.de yazmışdır. 1313 de Bombayda basılmış, 1994
de Hakîkat Kitâbevi tarafından ikinci baskısı yapılmışdır.
[2] (Mirsâd-ul-ibâd)
müellifi
Necmüddîn Ebû Bekr Râzî, 654 de vefât etmişdir.
gilerini öğrenmeleri farzdır) hadîs-i şerîfi, Allahü teâlânın rızâsına uygun ilmleri öğrenmeği
emr etmekdedir. Uygun olmıyan kimselere ilm öğretmek, domuzlara altın ve inci
tasma takmak gibidir. [Türkiye gazetesi 12 Hazîran 1995 târîhli takvîm
yaprağında yazılı olan hadîs-i şerîfde, (Kıyâmete yakın hakîkî din bilgileri azalır. Câhil din
adamları, kendi görüşleri ile fetvâ vererek, insanları doğru yoldan sapdırırlar)
buyuruldu.] Bir hadîs-i şerîfde
buyuruldu ki, (Bir zemân gelir ki, insanlar din
adamından, sokakda rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar).
Bu hâl, insanların hâllerinin bozuk, pis olacaklarını haber vermekdedir. Çünki,
ilme Allahü teâlâ kıymet vermekdedir. Fekat dünyâya tapınan ahmaklar, çocuk
iken ana-baba terbiyesi almamış, mektebe gitmemiş, büyük yaşında iken de,
hakîkî din âliminin sohbetinde bulunmakla veyâ bunların kitâblarını okumakla
şereflenememişlerdir. Dinlerinin noksan olması tehlükesinden korkmazlar ve hakîkî
din âlimlerinin kitâblarından okuyup öğrenmezler. Bunların tek düşünceleri,
para, mal toplamak ve mevkı’ elde etmekdir. Halâlden mi, harâmdan mı geldiğini
hiç ayırd etmezler. Hakkı bâtıldan ayırmazlar. İlmin ve hakîkî din âlimlerinin
kıymetini bilmezler. Hakîkî din adamlarının va’zları, kitâbları, bunların
nazarında, hayvân pazarında güzel kokular satan attâr ve körlere ayna satan
kimse gibidir. Ebû Leheb gibi kimseye (Tâhâ) sûresini
okumak ve sokak serserisinin cebine inci, mercan doldurmak ve bir köre sürme
hediyye etmek, akllı kimsenin yapacağı şey değildir. Allahü
teâlâ, böyle boş kafalı kimseye (Bunlar hayvân gibidir, hattâ dahâ aşağıdırlar) buyurdu. Enes bin Mâlikin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Âlime
haksız olarak hakâret eden kimseyi, Allahü teâlâ, bütün insanlar arasındahakîr,
rezîl eder. Âlime hurmet eden kimseyi, Allahü teâlâ, Peygamberler gibi azîz
eder, şereflendirir) buyuruldu. Bir hadîs-i
şerîfde, (Bir kimse, âlimin sesinden yüksek
sesle konuşursa, Allahü teâlâ, onu dünyâda ve âhıretde hakîr eder. Eğer pişmân
olur, tevbe ederse afv olur.) Görülüyor ki, hakîkî âlimlere hurmet
etmek lâzımdır. Şi’r:
Bir damla sudan
yaratıldın unutma!
Sakın kendini
âlimlerle bir tutma!
Bak, ne buyurdu
Mustafâ:
(Âlime yapılan
hurmet, hurmet etmek olur bana!)
İyi bil ki, insanı
dalâletden, kötü yoldan ilm ve âlimler kurtarır. Rehber olmadan doğru yola
kavuşulamaz. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerini ve bunların yazdığı doğru din
kitâblarını arayıp, bulmak lâzımdır. Yüce Peygamber Mûsâ aleyhisselâm, ilmin en
yüksek derecesinde olduğu ve Allahü teâlâ ile konuşmak şerefi-
ne kavuşduğu ve Allahü teâlânın muhabbet
şerbetinden içdiği hâlde, ilm edinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan
Yûşa’ aleyhisselâma geldiği, (Kehf) sûresinde
bildirilmekdedir. Mûsâ aleyhisselâm mantık ilminin üstâdı iken, Hızır
aleyhisselâmdan ilm öğrenmeğe geldi. Buhârî tefsîri, bunu uzun anlatmakdadır. O
hâlde, ey kardeşim! Kıymetli ömrünü ilmden ve âlimden dahâ kıymetli olan birşey
buldun da, ona mı sarf ediyorsun? Bilmiyormusun ki, dînimiz ilme kıymet vermeği
ve âlimlere hurmet etmeği ve Allah yolunda olanlarla berâber bulunmağı emr
etmekdedir. Bunun için, kıymetli ömrünü fâidesiz şeylerle geçirme! Hadîs-i şerîfde, (Doğru
ilm sâhibi olan ve ilmi ile amel eden bir âlim ile Peygamberler arasında bir
derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlik makâmıdır) buyuruldu.
Bu se’âdete kavuşmak için, ilm öğrenmeğe çalışmak lâzımdır. Şi’r:
Ey ilm öğrenmekde
olan mes’ûd kimse!
Ömrünün bir
dakîkasını boş geçirme!
Bu nasîhatımın
kıymetini bil!
Pişmân olur kıymet
bilmiyen kimse!
Hikâye: İmâm-ı Ebû Yûsüf Kâdînın onbeş yaşında oğlu vardı. Oğlunu çok
seviyordu. Ansızın vefât etdi. Talebesine (Defn işini size bırakdım. Ben
üstâdımın dersine gidiyorum. Bugünki dersi kaçırmıyayım) dedi. İmâmı vefâtından
sonra rü’yâda gördüler. Cennetde, büyük bir köşkün karşısında duruyordu. Köşkün
yüksekliği Arşa varmışdı. Bu köşk kimindir denildikde, benimdir buyurdu. Buna
nasıl kavuşdun denilince, (İlme ve ilm öğrenmeğe ve öğretmeğe olan muhabbetim
ile) buyurdu. Ey kardeşim! Dünyâda ve âhıretde azîz olmak için, ilm öğren!
Şi’r:
Hep neşeli olmak
için,
her yerde hurmet
bulmak için,
ilm sâhibi olmağa
çalış,
ilm tâcını taşımağa
alış!
Hikâye: Bu fakîrin hocasının çocuklarının en büyüğü takvâ sâhibi idi ve çok
âlim idi.[1] Vefât ederken, babası
yasdığı başında idi. Vefât edince, üstünü örtdü. Medreseye gelip, bir cüz hadîs
dersi verdi. Sonra medreseden çıkıp defn işine başladı. Dağlardan, her yerden
gelen bir ses, (Oğlumun eceli geldi. Vefât etdi. Bu iş,
---------------------------------
[1] (Riyâd-un-nâsıhîn)
kitâbının müellîfi, Mevlânâ Muhammed Rebhâmîdir. Bunun üstâdı Allâme
Muhammed Celâl Kayinî Sümme Hirevîdir.
Allahü teâlânın rızâsı
ile olduğu için, ben de râzı oldum. Başka bir çâre bilmiyorum. Allahü teâlânın
kazâsı ve emri böyle oldu) diyordu. Hassân bin Atıyyenin “radıyallahü anh”
rivâyet etdiği hadîs-i şerîfde, (Âlimin ölümüne üzülmiyen, münâfıkdır. İnsanlar için, bir
âlimin ölümünden dahâ büyük musîbet yokdur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde
olanlar, yetmiş gün ağlar) buyuruldu. Hakîkî âlim vefât edince dinde
bir yara açılır ki, kıyâmete kadar kapanmaz. Diğer bir hadîs-i
şerîfde, (Bir insan, yâ âlimdir, yâhud ilm
öğrenmekde olan talebedir. Yâhud bunları sevmekdedir. Bu üçünden başkaları
ahırlarda uçan sinekler gibidir) buyuruldu. Bu dördüncü dereceden
olmamağa çalışınız! Şi’r:
İnsanı Cehennemden
kurtaran ilmdir.
Kimsenin senden
alamıyacağı mal ilmdir.
İlmden başka birşey
isteme ki,
dünyâda ve âhıretde
maksada kavuşduran ilmdir!
Beldeci fetvâlarında diyor ki, İmâm-ı Sadr-üş-şehîd[1] diyor ki, (Hakîkî âlim ile alay edenin zevcesi boş olur). Bir âlime ahmak, câhil, domuz, eşek diyen ta’zîr olunur. Hakâret ederek söylerse, kâfir olur, zevcesi boş olur. İmâm-ı Muhammed buyuruyor ki, küfre sebeb olan her kelimeyi söylemek de böyledir. İlme ve âlimlere hakâret eden kâfir olur. Allahü teâlâ hepimize fâideli ilm nasîb eylesin. Fâidesi olmıyandan muhâfaza eylesin. Fâidesi olan ilm, Resûlullahdan gelen ilmdir. Bu ilmler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılıdır.