10 - Kalb hastalıklarının
onuncusu (Tûl-i emel)dir. Tûl-i emel,
zevk ve safâ sürmek için çok yaşamağı istemekdir. İbâdet yapmak için, çok
yaşamağı istemek, tûl-i emel olmaz. Tûl-i emel sâhibleri, ibâdetleri vaktinde
yapmazlar. Tevbe etmeği terk ederler. Kalbleri katı olur. Ölümü hâtırlamazlar.
Va’z ve nasîhatdan ibret almazlar. Hadîs-i şerîfde,
(Lezzetlere son veren şeyi çok hâtırlayınız) buyuruldu.
Hadîs-i şerîfde, (Ölümden
sonra olacak şeyleri bildiğiniz gibi, hayvânlar da bilselerdi, yimek için semiz
hayvân bulamazdınız) ve (Gece ve gündüz
ölümü hâtırlayan kimse, kıyâmet günü şehîdler yanında olacakdır) buyuruldu.
Tûl-i emel sâhibi, hep dünyâ mâlına ve mevkı’ine kavuşmak için ömrünü harcar.
Âhıreti unutur. Yalnız zevk ve safâsını düşünür. Çoluk çocuğunun bir senelik
gıdâsını hâzırlamak, uzun emel olmaz. Bir senelik nafakaya (Havâyıc-i aslıyye) denir. Lüzûmlu eşyâdan
sayılır. Nisâb hesâbına katılmaz. Buna mâlik olan, zengin sayılmaz. Buna mâlik
olmıyan bekâr kimsenin kırk günlük gıda maddesi saklaması câizdir. Dahâ fazla
saklamaları tevekkülü bozar. Hadîs-i şerîfde, (İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir)
ve (İnsanların en kötüsü, ömrü uzun,
ameli kötü olandır) ve (Ölmek istemeyiniz. Kabr azâbı çok acıdır. Ömrü
uzun olup islâmiyyete uymak, büyük se’âdetdir) ve (Müslimânlıkda
beyâzlaşan kıllar, kıyâmet günü nûr olacakdır) buyuruldu.
Tûl-i emelin sebebleri,
dünyâ zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine
aldanmakdır. Tûl-i emel hastalığından kurtulmak için, bu sebebleri yok etmek
lâzımdır. Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme
mâni’ olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının yaşlılardaki
ölüm sayısından çok olduğunu istatistikler göstermekdedir. Çok hastaların iyi
olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerin çabuk öldükleri her zemân görülmekdedir.
Tûl-i emel sâhibi olmanın zararlarını ve ölümü hâtırlamanın fâidelerini
öğrenmelidir. Hadîs-i şerîfde, (Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh
işlemekden korur ve âhırete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebeb olur) buyuruldu.
Eshâb-ı kirâmdan Bera’ bin Âzib “radıyallahü teâlâ anh” diyor ki, bir cenâzeyi
götürdük. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve
sellem”, kabr başına oturdu. Ağlamağa başladı. Mubârek gözyaşları toprağa
damladı. Sonra, (Ey kardeşlerim! Hepiniz buna
hâzırlanınız) buyurdu. Ömer bin Abdül’azîz “rahime-hullahü teâlâ”,
bir âlimi görünce, nasîhat istedi. O da, şimdi halîfesin, istediğin gibi emr
edersin. Yarın öleceksin, dedi. Biraz dahâ söyle deyince, Âdem aleyhisselâma kadar, bütün dedelerin ölümü tatdı. Şimdi sıra sana geldi, dedi. Halîfe, uzun zemân ağladı. Hadîs-i şerîfde, (İnsanlara vâiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kazâ ve kadere îmân etmek yetişir) buyurdu ve (İnsanların en akllısı, ölümü çok hâtırlayandır. Ölümü çok hâtırlayan insana, dünyâda şeref, âhıretde yüksek dereceler nasîb olur) ve (Allahü teâlâdan hayâ ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi gayb etmeyiniz. Kavuşamıyacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyâcınızdan fazla binâlar yapmakla hayâtınızı harcamayınız) ve (Evlerinizi harâm malzeme ile yapmayınız. Dîninizin ve dünyânızın harâb olmasına sebeb olur) ve çok sevdiği Üsâme bin Zeydin “radıyallahü teâlâ anhümâ” bir ay sonra ödemek üzere yüz altına bir köle satın aldığını işitince, (Siz buna hayret etmediniz mi? Üsâme tûl-i emel sâhibi olmuş) buyurdu. İhtiyâc maddelerinin veresiye de alınmaları câizdir. Bir hadîs-i şerîfde, (Cennete gitmek istiyen, uzun emel sâhibi olmasın. Dünyâ işleri ile uğraşması ölümü unutdurmasın. Harâm işlemekde Allahdan hayâ etsin) buyurdu. Harâm olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sâhibi olmak harâmdır. Mubâhlarla lezzetlenmek için tûl-i emel sâhibi olmak, harâm değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamağı değil, sıhhat ve âfiyet ile yaşamağı istemelidir.