Bu kısm, kitâbımızın diğer kısmları gibi, İslâm dîninden
bahs edecek, size târîhin eski sahîfelerini hâtırlatacak, bütün dinlerin esâsları hakkında size kıymetli
ma’lûmât verecekdir. Bu kısmı da, diğer kısmlar gibi,
fütûrsuz, neş’e ile okuyacağınızı ümmîd
etmekdeyiz. Her zemân tekrâr etdiğimiz gibi, 21. asra girdiğimiz bu
günlerde, insanların
zemânı az,
derdleri çok, kafaları
muhtelif düşünceler ile doludur. Bugünkü insanlar, aynı zemânda
birçok yeni ilmler öğrenmişdir.
Her okuduğu
kitâbı
bunlarla mukâyese etmekdedir. Onun için, onlara bugünün şartlarına uygun,
vesîkalı ve
ilmî, fennî ve mantıkî
fikrler vermeğe
mecbûruz. Her sene, bir kısmını ilâve
ederek, bugünkü hâle gelen kitâbımızı,
yazmak ve neşr etmek imkânı verdiği için, Allahü teâlâya ne kadar şükr etsek azdır. Allahü
teâlânın
ni’metleri sonsuzdur.
Kitâbımızın okunduğunu ve okuyanların istifâde etdiklerini, gelen mektûblardan anlıyor ve
Rabbimize hamd ediyoruz. Okuyanların düâları ve teşekkürleri bizim en büyük kazancımızdır. Bu
mektûblar ve takdîrler bizi dahâ fazla çalışmağa teşvîk etmekdedir.
Ne acıdır ki, son zemânlarda, islâm âlimlerinin kitâblarını okuyup anlıyabilen ve
anladıklarını herkesin anlıyabileceği gibi
yazanlar azalmışdır. Hele din
bilgilerinin mütehassısları hemen hemen
kalmamışdır. İslâm dîni,
dünyânın en
mütekâmil [en üstün], en mantıkî ve en son dîni olduğundan, tek doğru din olup, bütün dinleri nesh edip, hükmlerini
yürürlükden kaldırdığından, onun
hakkında
bir kitâb yazabilmek için, yazanın yüksek tahsîlli, ya’nî ilm sâhibi olması, arabî,
fârisî ve bir ecnebî lisânı bilmesi, en yeni tabî’î ve fennî bilgiler yanında, islâm
ilmleri ile de, mücehhez olması lâzımdır.
Yazılarımızın hiçbiri
bizden, bizim kafamızdan
çıkmış değildir. Hepsi,
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından alınmışdır. Yazdığımız
kitâbları
büyük bir dikkat ile, din büyüklerinin ve fen müte-
hassıslarının
eserlerinden almakdayız.
Hiçbir zemân, te’assub sâhibi olmadık. Elimize geçen bütün mektûbları dikkat ile
incelemekde ve bunlara ilm ve mantık yoluyla cevâb vermekdeyiz. Kitâbımızın ba’zı kısmları Fransızca, Almanca
ve İngilizceye
terceme edilerek, bütün dünyâya yayılmışdır. Diğer İslâm
Cem’ıyyetlerinde
de, kitâblarımızın haber alındığını,
eserlerimizin beğenildiğini, oralarda
basılan
kitâblarda ismlerinin yazıldığını görmekdeyiz.
Bunlarla öğünmiyoruz.
Çünki, yapdığımız iş, islâm
âlimlerinin, dünyânın her
tarafında
neşr etdikleri kıymetli
eserleri okumak, incelemek, sıralamak, karşılaşdırmak, öğrendiklerimizi akl ve mantık süzgecinden
geçirerek herkes tarafından
râhatça okunur ve anlaşılır bir
şeklde neşr etmekden ibâretdir. Neşr etdiğimiz eserlerde, kendiliğimizden ilâve
etdiğimiz
hiçbir şey yokdur. Büyük bir zahmet ve meşakkat ile topladığımız bütün bu
bilgileri, okuyucumuzun önüne seriyor ve ona bunları kolayca
okumak ve öğrenmek
fırsatını veriyoruz.
Bunlardan bir netîce çıkarmak,
okuyucuya âiddir. Bizim vazîfemiz, ona bu malzemeyi hâzırlamakdan
ibâretdir. Bunu da seve seve ve karşılığında hiçbir dünyâ menfe’ati beklemeden
yapıyoruz.
Mükâfâtı
Allahü teâlâdan bekliyoruz. Kitâbımızın bu
kısmını okuyanlar,
islâm dîninin, Allahü teâlâyı tanıtan, Ona yaklaşdıran tek yol olduğunu, insanların dinsiz
yaşayamıyacaklarını ve dînin
insanların
ahlâkını düzelteceğini ve hiçbir
zemân dünyâ çıkarları ve politika
oyunları için
kullanılamıyacağını, şahsî
menfe’atler, âdî maksadlar için bir âlet olamıyacağını, dünyâ ve âhiret se’âdetlerine kavuşmak için,
mutlaka Ona uymak lâzım
olduğunu öğreneceklerdir.
İslâm dîni, en doğru, en mantıkî hak din
olmasına rağmen, Onun
dahâ fazla intişâr etmesi için, şimdi pek az gayret sarf edilmekdedir. Hıristiyanların, hıristiyanlığı neşr için
kurdukları
teşkîlâtlar gâyet çok olup, pek büyükdürler. Bu kitâbda eserlerinden fâidelendiğimiz ve
ilerde kendisinden ayrıca
bahs edeceğimiz
kıymetli
din âlimi, Harputlu İshak
efendinin “rahime-hullahü teâlâ” 1294 [m. 1877] senesinde yayınlanan (Diyâ-ül-Kulûb) ismli eserinde bu husûsda şu
bilgi vardır:
(1219 [m. 1804] senesinde kurulan İngiliz (Bible
House = İncîl
Evi) ismindeki protestan cem’ıyyeti, İncîli 204 lisana terceme etdirmişdir. 1872 senesine
kadar, bu cem’ıyyet
tarafından
basılan
kitâbların
adedi, hemen hemen 70 milyona varmışdır. O zemân zarfında, bu cem’ıyyetin hıristiyanlığı neşr etmek için sarf etdiği para,
205.313 İngiliz altını idi ki,
bugünkü para ile [bir ingiliz altını 220.000 Türk lirası kıymetinde iken] 45 milyar lirayı tutmakdadır.)
Bu cem’ıyyet, bugün dahî, fe’âliyyetde olup,
dünyânın
birçok yerlerinde revirler, hastahâneler, konferans salonları,
kütübhâneler, mektebler, hattâ sinema salonları gibi eğlence yerleri, spor te’sîsleri
kurmakda, buralara devâm edenleri hıristiyanlığa teşvîk için fevkal’âde gayret sarf etmekdedir.
Katolikler de, aynı
sûretde çalışmakdadır. Bunlar,
aynı zemânda, fakîr memleketlerdeki gençlere iş bulmakda, ehâlîye yiyecek,
ilâc yardımı yapmakda ve
böylece onları hıristiyanlığa teşvîk
etmekdedir.
Bugün, ba’zı müslimân
memleketlerinde, meselâ Pâkistânda, Güney Afrikada, Sü’ûdî Arabistânda ba’zı ufak cem’ıyyetler olduğu gibi,
Avrupa memleketlerinde ve Amerikada da, küçük islâm merkezleri vardır. Bunlar,
islâmî neşriyyât yapmakdadır. Fekat çeşidli fırkalarca desteklenen bu merkezlerin neşriyyâtı,
birbirlerini kötülemekde, dînimizin emr etdiği islâm vahdetini bozmakda, bölücülük yapmakdadırlar. Hakîkat
Kitâbevimizin kudreti, ancak bir mikdâr gencin okuyabilmesine kifâyet
etmekdedir. Birçok imkânsızlıklara rağmen, bütün
dünyâda bizim mütevâdı’
[alçak gönüllü] neşriyyâtımız okunmakda,
bu sâyede fırka-i
nâciyyedeki, [doğru
yolda olan Ehl-i sünnet mezhebindeki] müslimânların adedi her sene artmakdadır. Bundan yüz
sene evvel müslimânlar hıristiyanların ancak üçde
biri kadarken, bugün bu mikdâr hemen hemen yüzde elliye varmışdır. Çünki
müslimânlar, akîdelerine sâdık kalmakda ve evlâdlarını müslimân olarak yetişdirmekdedirler. Hıristiyan
âleminde ise, gençler, hıristiyanlığın, yeni fen
bilgilerine ve modern fen buluşlarına muhâlif olduğunu görerek, dinlerine i’timâdları kalmamakda
ve dinsiz olmakdadırlar.
Ayrıca,
komünist devletler, dîni büsbütün kaldırmakda, yasak etmekdedir. Bunların ba’zılarında, meselâ
aşırı
komünist olan Arnavutlukda (Dinsizlik Müzesi) kurularak, bütün dinlerle alay
edilmekdedir.[1] Yukarıda, bildirdiğimiz pek
büyük hıristiyan
dînî teşkilâtların
mevcûd olduğu İngilterede
de, hiçbir dîne inanmıyanların,
ateistlerin, nüfûsun yüzde otuzunu bulduğunu, İngiliz neşriyyâtı haber vermekdedir.
O hâlde, bir tarafda bütün gayretlere
rağmen hıristiyanlık
za’îflerken, bizim yayınlarımız, niçin
fazla takdîr buluyor? Bunun sebebi âşikârdır. İslâm dîni en medenî, en mantıkî ve en doğru dindir. İnsâflı [tarafsız] ve
kültürlü her insan, müslimânlığı açık
tarzda bildiren kitâblarımızı okuyunca, bu
dînin en son hak din olduğunu,
bütün modern bilgi ve anlayışlara uyduğunu, içinde
----------------------------
[1] Bugün bu komünist
idâre yıkılmışdır.
hiçbir hurâfe bulunmadığını, (Teslîs = Üç tanrı) inancı gibi akl ve mantığın kabûl
edemiyeceği bir
akîdeye değil,
bir tek Allaha inandığını görerek, Ona
îmân etmekdedir. Çünki, dikkat ile tedkîk edilecek olursa, şimdiye kadar
dünyâya gelmiş olan (Tek Allaha îmân) esâsına bağlı dinlerin, birbirinin devâmı olduğu ve biri bozulunca, Allahü teâlânın, onu
düzeltmek için, yeni bir Peygamber “aleyhisselâm” gönderdiği, bu dinlerin
sonuncusunun ise, en ilmî ve en mükemmel bir din olan, islâm dîni olduğu görülür. Bu
arada, kendisinden yukarıda
bahs etdiğimiz
ve ilerde de birçok kerreler ismi geçecek olan, Harputlu İshak
efendinin islâmiyyet ile hıristiyanlığı mukayese etmesi de, bu iki dînin îmân esâslarının, aslında
birbirlerinin aynı
olup, hıristiyanlığın sonradan
yehûdîler ve papazlar tarafından tahrîf edildiğini, değişdirildiğini göstermekdedir.
Üzerinde durulması îcâb eden
mühîm bir mevzû’ da, hıristiyanlık ile
islâmiyyetdeki ahlâk esâslarının
mukâyesesidir. Bu kısmı ve (Cevâb Veremedi) kitâbımızın sekizinci kısmını tedkîk
edecek olursanız, bu
iki dînin aynı
şeyleri nasıl aynı tarzda ele
aldıklarını, insanlara
aynı
emrleri verdiklerini göreceksiniz. Bugün bir hıristiyan, üç tanrı yerine, tek
Allaha ve son peygamber olan Muhammed aleyhisselâma inanırsa, müslimân
olur. Bugün, aklı
başında olan hıristiyanlar
da, üçlü tanrı
i’tikâdını [inancını] red
etmekde, bunu te’vîl için, muhtelif tefsîrler ortaya koymakda ve tek Allaha
inanmakdadır. Bu
hakîkati gören birçok hıristiyan,
seve seve müslimân olmuşlardır. Kitâbımızın (Niçin Müslimân Oldular?) kısmında bunlardan
bahs edilmekdedir. Din, rûhun gıdâsıdır. Dinsiz bir
insan, kafasız bir
gövdeye benzer. Bir vücûdün nasıl nefes almak, yimek ve içmek ihtiyâcı varsa, rûh
da tam bir asâlete erişmek, tertemiz olmak, huzûra kavuşmak için, dîne muhtâcdır. Dinsiz bir
insan bir makineden, bir hayvandan farksızdır. Din, insana Allahını tanıtan, onu
fenâlık
yapmakdan koruyan, onun yolunu açan, dimâgını ferâhlatan, derdli zemânlarda onu tesellî eden ve ona
maddî ve ma’nevî kudret veren, cem’iyyet içinde ona hurmet, şeref, i’tibâr ve
muhabbet kazandıran
ve âhiretde de ebedî, sonsuz Cehennem ateşinden koruyan en büyük âmildir.
Kitâbımızın bu kısmını, okuyup
bitirdiğiniz
zemân, siz de, bütün semâvî, ilâhî dinlerin birbirinin devâmı olduğunu, ancak
muhtelif zemânlarda, Allahü teâlâ tarafından, yenilenerek, tek Allaha îmân eden hakîkî
dinlerin, esâsda tek bir din, tek bir îmân olduğunu, ancak insanlar tarafından değişdirildikçe,
Allahü teâlânın em-
ri ve Onun gönderdiği Peygamberleri “aleyhimüsselâm” sâyesinde
düzeltildiğini
ve en son dînin, Muhammed aleyhisselâmın getirdiği (islâm dîni) olduğunu
göreceksiniz.
İslâmiyyetin en büyük düşmanı ingilizlerdir.
Çünki, ingiliz devletinin esâs siyâseti, dünyâdaki, bilhâssa Afrika ve
Hindistândaki tabî’î servetleri sömürmek, oralardaki insânları, hayvan gibi
çalışdırıp, bütün
kazançları
ingiltereye nakl etmekdir. Adâleti, sevişmeği ve yardımlaşmağı emr eden islâm dînine kavuşanlar, ingilizlerin
zulmlerine, yalanlarına
mâni’ olmakdadır.
Buna karşılık,
ingiliz hükûmeti, (Müstemlekeler nezâreti) kurarak,
akla, hayâle gelmiyen hâin plânlarla, askerî ve siyâsî kuvvetleri ve yalan ve
iftirâları ile
islâmiyyete saldırmakdadır. Bu
nezâretin idâre etdiği,
kadın ve
erkek binlerce câsûsdan biri olan, Hempherin 1125 [m. 1713] senesinde başlıyan çalışmalarına âid
i’tirâfları,
insanlık
için yüzkarası olan
bu plânların bir
kısmını açıklamakdadır. Bu
i’tirâflar, Hakîkat Kitâbevi tarafından, 1991 de, arabî, ingilizce, rusca ve türkçe
neşr edilmişdir.
Çok mühîm ilâve: Peygamberler
vâsıtası ile, Allah
tarafından
bildirilmiş olan yaşamak yoluna (Din) denir.
İnsanların yapdığı yaşamak
yoluna (Kanûn) denir. Din, anadan,
babadan ve kitâbdan öğrenilir.
Dinsiz insan olamaz. Her insan, dîninin emrlerine uygun olarak yaşar. Dînine
uyanın,
dünyâda râhat yaşayacağına ve
âhıretde
Cennete giderek, sonsuz se’âdete kavuşacağına, başka dinde olanların, dünyâda sıkıntı
çekeceklerine ve âhıretde
Cehennem ateşinde sonsuz yaşayacaklarına inanır. Herkes, dînini övmekdedir. Propagandalarla,
reklâmlarla herkesi kendi dînine çağırmakda, böylece kendi dîninin doğru olduğuna inanmakda
ve herkesi inandırmakdadır. İnsanın dünyâ ve âhıret se’âdeti,
dînine bağlı olduğu için,
insan, anasından,
babasından
öğrendiği dînine bağlı kalmamalı ve
propagandalara ve reklâmlara aldanmamalı, mevcûd dinlerin hepsini incelemeli, doğru olduğunu anladığı dîne sarılmalıdır.
Hakîkat Kitâbevinin çıkardığı kitâblar, bütün dinleri tarafsız
olarak bildiriyor. Uzun senelerin tedkîki netîcesinde, bütün dinleri
okuyucularına haber veriyor. Kitâbevimiz, din ile alâkası olmıyan, birkaç
kültürlü gence, Hakîkat Kitâbevinin kitâblarını incelemelerini vazîfe olarak
verdik. Bunun için kendilerine ücret de verdik. Bir sene sonra verdikleri
raporda, (İslâm dîninin hiç değişdirilmemiş hak din olduğunu, bütün insanlara
se’âdet yolunu gösterdiğini, inanılacak dînin yalnız islâmiyyet olduğunu
anladık.
Tahsîlli, akllı her gencin, Hakîkat Kitâbevi kitâblarını
muhakkak okuyarak, mevcûd dinleri iyice öğrenmesi, aklı ile, ilmi ile, vicdânı
ile karâr vererek, hey’etimizin seçdiği islâm dînine sarılıp, se’âdete
kavuşması, yalan ve hîleli yazılar ile okuyucuları aldatanların tuzaklarına
düşerek, dünyâda ve âhıretde felâketlere, sonsuz azâblara düşmekden kurtulması
lâzım olduğunu) bildirmişlerdir. Biz de, bütün dünyâya islâm dînini seçmelerini
ve islâmiyyete tâbi’ olarak, se’âdete kavuşmalarını tavsiye ediyoruz.
Ölüm vardır, gâfil
olma, sakın meyl etme dünyâya!
Kapılma mal-ü emlâke,
sakın aldanma dünyâya.
Çalış emr-i ilâhîyi
yetdikçe icrâya!
Gelenler hep sefer eyler, muhakkak dâr-ı ukbaya!
Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-i Mevlâya!
Bu dünyâ bir köprüdür, her gelen bir bir geçer durmaz!
Hani âbâ-ü ecdâdın, ne
oldu, kimseler sormaz.
Hani annen, baban nerde, bu dünyâ kimseye kalmaz.
Gelenler hep sefer eyler muhakkak dâr-ı ukbaya.
Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-i Mevlâya!
Ecel bir gelir, ondan
aceb kurtulan var mı?
Hiç ölmem diyenler
ölmüş, bakın hiç kurtulan var mı?
Hani şahlar ve
sultânlar, bakın hiç nişan var mı?
Gelenler hep sefer
eyler muhakkak dâr-ı ukbâya,
Yüzün dön, ilticâ eyle,
Cenâb-ı Zât-ı Mevlâya.
----------------------------
TEVHÎD DÜÂSI
Yâ Allah, yâ Allah. Lâ ilâhe illallah
Muhammedün Resûlullah. Yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ afüvvü yâ Kerîm, fa’fü annî
verhamnî yâ erhamerrâhimîn! Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn.
Allahümmagfirlî ve li-âbâî ve ümmehâtî ve li âbâ-i ve ümmehât-i zevcetî ve
li-ecdâdî ve ceddâtî ve li-ebnâî ve benâtî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve li-a’mâmî
ve ammâtî ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-üstâzî Abdülhakîm-i Arvâsî ve lil
mü’minîne vel mü’minât yevme yekûmülhisâb. “Rahmetullahi teâlâ aleyhim
ecma’în.”