-IV-

İSLÂM DÎNİ VE DİĞER DİNLER

MUKADDEME

Bu kısm, kitâbımızın diğer kısmları gibi, İslâm dîninden bahs edecek, size târîhin eski sahîfelerini hâtırlatacak, bütün dinlerin esâsları hakkında size kıymetli ma’lûmât verecekdir. Bu kısmı da, diğer kısmlar gibi, fütûrsuz, neş’e ile okuyacağınızı ümmîd etmekdeyiz. Her zemân tekrâr etdiğimiz gibi, 21. asra girdiğimiz bu günlerde, insanların zemânı az, derdleri çok, kafaları muhtelif düşünceler ile doludur. Bugünkü insanlar, aynı zemânda birçok yeni ilmler öğrenmişdir. Her okuduğu kitâbı bunlarla mukâyese etmekdedir. Onun için, onlara bugünün şartlarına uygun, vesîkalı ve ilmî, fennî ve mantıkî fikrler vermeğe mecbûruz. Her sene, bir kısmını ilâve ederek, bugünkü hâle gelen kitâbımızı, yazmak ve neşr etmek imkânı verdiği için, Allahü teâlâya ne kadar şükr etsek azdır. Allahü teâlânın ni’metleri sonsuzdur.

Kitâbımızın okunduğunu ve okuyanların istifâde etdiklerini, gelen mektûblardan anlıyor ve Rabbimize hamd ediyoruz. Okuyanların düâları ve teşekkürleri bizim en büyük kazancımızdır. Bu mektûblar ve takdîrler bizi dahâ fazla çalışmağa teşvîk etmekdedir.

Ne acıdır ki, son zemânlarda, islâm âlimlerinin kitâblarını okuyup anlıyabilen ve anladıklarını herkesin anlıyabileceği gibi yazanlar azalmışdır. Hele din bilgilerinin mütehassısları hemen hemen kalmamışdır. İslâm dîni, dünyânın en mütekâmil [en üstün], en mantıkî ve en son dîni olduğundan, tek doğru din olup, bütün dinleri nesh edip, hükmlerini yürürlükden kaldırdığından, onun hakkında bir kitâb yazabilmek için, yazanın yüksek tahsîlli, ya’nî ilm sâhibi olması, arabî, fârisî ve bir ecnebî lisânı bilmesi, en yeni tabî’î ve fennî bilgiler yanında, islâm ilmleri ile de, mücehhez olması lâzımdır. Yazılarımızın hiçbiri bizden, bizim kafamızdan çıkmış değildir. Hepsi, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından alınmışdır. Yazdığımız kitâbları büyük bir dikkat ile, din büyüklerinin ve fen müte-

 -369-

hassıslarının eserlerinden almakdayız. Hiçbir zemân, te’assub sâhibi olmadık. Elimize geçen bütün mektûbları dikkat ile incelemekde ve bunlara ilm ve mantık yoluyla cevâb vermekdeyiz. Kitâbımızın ba’zı kısmları Fransızca, Almanca ve İngilizceye terceme edilerek, bütün dünyâya yayılmışdır. Diğer İslâm Cem’ıyyetlerinde de, kitâblarımızın haber alındığını, eserlerimizin beğenildiğini, oralarda basılan kitâblarda ismlerinin yazıldığını görmekdeyiz. Bunlarla öğünmiyoruz. Çünki, yapdığımız iş, islâm âlimlerinin, dünyânın her tarafında neşr etdikleri kıymetli eserleri okumak, incelemek, sıralamak, karşılaşdırmak, öğrendiklerimizi akl ve mantık süzgecinden geçirerek herkes tarafından râhatça okunur ve anlaşılır bir şeklde neşr etmekden ibâretdir. Neşr etdiğimiz eserlerde, kendiliğimizden ilâve etdiğimiz hiçbir şey yokdur. Büyük bir zahmet ve meşakkat ile topladığımız bütün bu bilgileri, okuyucumuzun önüne seriyor ve ona bunları kolayca okumak ve öğrenmek fırsatını veriyoruz. Bunlardan bir netîce çıkarmak, okuyucuya âiddir. Bizim vazîfemiz, ona bu malzemeyi hâzırlamakdan ibâretdir. Bunu da seve seve ve karşılığında hiçbir dünyâ menfe’ati beklemeden yapıyoruz. Mükâfâtı Allahü teâlâdan bekliyoruz. Kitâbımızın bu kısmını okuyanlar, islâm dîninin, Allahü teâlâyı tanıtan, Ona yaklaşdıran tek yol olduğunu, insanların dinsiz yaşayamıyacaklarını ve dînin insanların ahlâkını düzelteceğini ve hiçbir zemân dünyâ çıkarları ve politika oyunları için kullanılamıyacağını, şahsî menfe’atler, âdî maksadlar için bir âlet olamıyacağını, dünyâ ve âhiret se’âdetlerine kavuşmak için, mutlaka Ona uymak lâzım olduğunu öğreneceklerdir.

İslâm dîni, en doğru, en mantıkî hak din olmasına rağmen, Onun dahâ fazla intişâr etmesi için, şimdi pek az gayret sarf edilmekdedir. Hıristiyanların, hıristiyanlığı neşr için kurdukları teşkîlâtlar gâyet çok olup, pek büyükdürler. Bu kitâbda eserlerinden fâidelendiğimiz ve ilerde kendisinden ayrıca bahs edeceğimiz kıymetli din âlimi, Harputlu İshak efendinin “rahime-hullahü teâlâ” 1294 [m. 1877] senesinde yayınlanan (Diyâ-ül-Kulûb) ismli eserinde bu husûsda şu bilgi vardır:

(1219 [m. 1804] senesinde kurulan İngiliz (Bible House = İncîl Evi) ismindeki protestan cem’ıyyeti, İncîli 204 lisana terceme etdirmişdir. 1872 senesine kadar, bu cem’ıyyet tarafından basılan kitâbların adedi, hemen hemen 70 milyona varmışdır. O zemân zarfında, bu cem’ıyyetin hıristiyanlığı neşr etmek için sarf etdiği para,

205.313 İngiliz altını idi ki, bugünkü para ile [bir ingiliz altını 220.000 Türk lirası kıymetinde iken] 45 milyar lirayı tutmakdadır.)

 -370-

Bu cem’ıyyet, bugün dahî, fe’âliyyetde olup, dünyânın birçok yerlerinde revirler, hastahâneler, konferans salonları, kütübhâneler, mektebler, hattâ sinema salonları gibi eğlence yerleri, spor te’sîsleri kurmakda, buralara devâm edenleri hıristiyanlığa teşvîk için fevkal’âde gayret sarf etmekdedir. Katolikler de, aynı sûretde çalışmakdadır. Bunlar, aynı zemânda, fakîr memleketlerdeki gençlere iş bulmakda, ehâlîye yiyecek, ilâc yardımı yapmakda ve böylece onları hıristiyanlığa teşvîk etmekdedir.

Bugün, ba’zı müslimân memleketlerinde, meselâ Pâkistânda, Güney Afrikada, Sü’ûdî Arabistânda ba’zı ufak cem’ıyyetler olduğu gibi, Avrupa memleketlerinde ve Amerikada da, küçük islâm merkezleri vardır. Bunlar, islâmî neşriyyât yapmakdadır. Fekat çeşidli fırkalarca desteklenen bu merkezlerin neşriyyâtı, birbirlerini kötülemekde, dînimizin emr etdiği islâm vahdetini bozmakda, bölücülük yapmakdadırlar. Hakîkat Kitâbevimizin kudreti, ancak bir mikdâr gencin okuyabilmesine kifâyet etmekdedir. Birçok imkânsızlıklara rağmen, bütün dünyâda bizim mütevâdı’ [alçak gönüllü] neşriyyâtımız okunmakda, bu sâyede fırka-i nâciyyedeki, [doğru yolda olan Ehl-i sünnet mezhebindeki] müslimânların adedi her sene artmakdadır. Bundan yüz sene evvel müslimânlar hıristiyanların ancak üçde biri kadarken, bugün bu mikdâr hemen hemen yüzde elliye varmışdır. Çünki müslimânlar, akîdelerine sâdık kalmakda ve evlâdlarını müslimân olarak yetişdirmekdedirler. Hıristiyan âleminde ise, gençler, hıristiyanlığın, yeni fen bilgilerine ve modern fen buluşlarına muhâlif olduğunu görerek, dinlerine i’timâdları kalmamakda ve dinsiz olmakdadırlar. Ayrıca, komünist devletler, dîni büsbütün kaldırmakda, yasak etmekdedir. Bunların ba’zılarında, meselâ aşırı komünist olan Arnavutlukda (Dinsizlik Müzesi) kurularak, bütün dinlerle alay edilmekdedir.[1] Yukarıda, bildirdiğimiz pek büyük hıristiyan dînî teşkilâtların mevcûd olduğu İngilterede de, hiçbir dîne inanmıyanların, ateistlerin, nüfûsun yüzde otuzunu bulduğunu, İngiliz neşriyyâtı haber vermekdedir.

O hâlde, bir tarafda bütün gayretlere rağmen hıristiyanlık za’îflerken, bizim yayınlarımız, niçin fazla takdîr buluyor? Bunun sebebi âşikârdır. İslâm dîni en medenî, en mantıkî ve en doğru dindir. İnsâflı [tarafsız] ve kültürlü her insan, müslimânlığı açık tarzda bildiren kitâblarımızı okuyunca, bu dînin en son hak din olduğunu, bütün modern bilgi ve anlayışlara uyduğunu, içinde

----------------------------

[1] Bugün bu komünist idâre yıkılmışdır.

 -371-

hiçbir hurâfe bulunmadığını, (Teslîs = Üç tanrı) inancı gibi akl ve mantığın kabûl edemiyeceği bir akîdeye değil, bir tek Allaha inandığını görerek, Ona îmân etmekdedir. Çünki, dikkat ile tedkîk edilecek olursa, şimdiye kadar dünyâya gelmiş olan (Tek Allaha îmân) esâsına bağlı dinlerin, birbirinin devâmı olduğu ve biri bozulunca, Allahü teâlânın, onu düzeltmek için, yeni bir Peygamber “aleyhisselâm” gönderdiği, bu dinlerin sonuncusunun ise, en ilmî ve en mükemmel bir din olan, islâm dîni olduğu görülür. Bu arada, kendisinden yukarıda bahs etdiğimiz ve ilerde de birçok kerreler ismi geçecek olan, Harputlu İshak efendinin islâmiyyet ile hıristiyanlığı mukayese etmesi de, bu iki dînin îmân esâslarının, aslında birbirlerinin aynı olup, hıristiyanlığın sonradan yehûdîler ve papazlar tarafından tahrîf edildiğini, değişdirildiğini göstermekdedir.

Üzerinde durulması îcâb eden mühîm bir mevzû’ da, hıristiyanlık ile islâmiyyetdeki ahlâk esâslarının mukâyesesidir. Bu kısmı ve (Cevâb Veremedi) kitâbımızın sekizinci kısmını tedkîk edecek olursanız, bu iki dînin aynı şeyleri nasıl aynı tarzda ele aldıklarını, insanlara aynı emrleri verdiklerini göreceksiniz. Bugün bir hıristiyan, üç tanrı yerine, tek Allaha ve son peygamber olan Muhammed aleyhisselâma inanırsa, müslimân olur. Bugün, aklı başında olan hıristiyanlar da, üçlü tanrı i’tikâdını [inancını] red etmekde, bunu te’vîl için, muhtelif tefsîrler ortaya koymakda ve tek Allaha inanmakdadır. Bu hakîkati gören birçok hıristiyan, seve seve müslimân olmuşlardır. Kitâbımızın (Niçin Müslimân Oldular?) kısmında bunlardan bahs edilmekdedir. Din, rûhun gıdâsıdır. Dinsiz bir insan, kafasız bir gövdeye benzer. Bir vücûdün nasıl nefes almak, yimek ve içmek ihtiyâcı varsa, rûh da tam bir asâlete erişmek, tertemiz olmak, huzûra kavuşmak için, dîne muhtâcdır. Dinsiz bir insan bir makineden, bir hayvandan farksızdır. Din, insana Allahını tanıtan, onu fenâlık yapmakdan koruyan, onun yolunu açan, dimâgını ferâhlatan, derdli zemânlarda onu tesellî eden ve ona maddî ve ma’nevî kudret veren, cem’iyyet içinde ona hurmet, şeref, i’tibâr ve muhabbet kazandıran ve âhiretde de ebedî, sonsuz Cehennem ateşinden koruyan en büyük âmildir.

Kitâbımızın bu kısmını, okuyup bitirdiğiniz zemân, siz de, bütün semâvî, ilâhî dinlerin birbirinin devâmı olduğunu, ancak muhtelif zemânlarda, Allahü teâlâ tarafından, yenilenerek, tek Allaha îmân eden hakîkî dinlerin, esâsda tek bir din, tek bir îmân olduğunu, ancak insanlar tarafından değişdirildikçe, Allahü teâlânın em-

-372-

ri ve Onun gönderdiği Peygamberleri “aleyhimüsselâm” sâyesinde düzeltildiğini ve en son dînin, Muhammed aleyhisselâmın getirdiği (islâm dîni) olduğunu göreceksiniz.

İslâmiyyetin en büyük düşmanı ingilizlerdir. Çünki, ingiliz devletinin esâs siyâseti, dünyâdaki, bilhâssa Afrika ve Hindistândaki tabî’î servetleri sömürmek, oralardaki insânları, hayvan gibi çalışdırıp, bütün kazançları ingiltereye nakl etmekdir. Adâleti, sevişmeği ve yardımlaşmağı emr eden islâm dînine kavuşanlar, ingilizlerin zulmlerine, yalanlarına mâni’ olmakdadır. Buna karşılık, ingiliz hükûmeti, (Müstemlekeler nezâreti) kurarak, akla, hayâle gelmiyen hâin plânlarla, askerî ve siyâsî kuvvetleri ve yalan ve iftirâları ile islâmiyyete saldırmakdadır. Bu nezâretin idâre etdiği, kadın ve erkek binlerce câsûsdan biri olan, Hempherin 1125 [m. 1713] senesinde başlıyan çalışmalarına âid i’tirâfları, insanlık için yüzkarası olan bu plânların bir kısmını açıklamakdadır. Bu i’tirâflar, Hakîkat Kitâbevi tarafından, 1991 de, arabî, ingilizce, rusca ve türkçe neşr edilmişdir.

Çok mühîm ilâve: Peygamberler vâsıtası ile, Allah tarafından bildirilmiş olan yaşamak yoluna (Din) denir. İnsanların yapdığı yaşamak yoluna (Kanûn) denir. Din, anadan, babadan ve kitâbdan öğrenilir. Dinsiz insan olamaz. Her insan, dîninin emrlerine uygun olarak yaşar. Dînine uyanın, dünyâda râhat yaşayacağına ve âhıretde Cennete giderek, sonsuz se’âdete kavuşacağına, başka dinde olanların, dünyâda sıkıntı çekeceklerine ve âhıretde Cehennem ateşinde sonsuz yaşayacaklarına inanır. Herkes, dînini övmekdedir. Propagandalarla, reklâmlarla herkesi kendi dînine çağırmakda, böylece kendi dîninin doğru olduğuna inanmakda ve herkesi inandırmakdadır. İnsanın dünyâ ve âhıret se’âdeti, dînine bağlı olduğu için, insan, anasından, babasından öğrendiği dînine bağlı kalmamalı ve propagandalara ve reklâmlara aldanmamalı, mevcûd dinlerin hepsini incelemeli, doğru olduğunu anladığı dîne sarılmalıdır.

Hakîkat Kitâbevinin çıkardığı kitâblar, bütün dinleri tarafsız olarak bildiriyor. Uzun senelerin tedkîki netîcesinde, bütün dinleri okuyucularına haber veriyor. Kitâbevimiz, din ile alâkası olmıyan, birkaç kültürlü gence, Hakîkat Kitâbevinin kitâblarını incelemelerini vazîfe olarak verdik. Bunun için kendilerine ücret de verdik. Bir sene sonra verdikleri raporda, (İslâm dîninin hiç değişdirilmemiş hak din olduğunu, bütün insanlara se’âdet yolunu gösterdiğini, inanılacak dînin yalnız islâmiyyet olduğunu anladık.

 -373-

Tahsîlli, akllı her gencin, Hakîkat Kitâbevi kitâblarını muhakkak okuyarak, mevcûd dinleri iyice öğrenmesi, aklı ile, ilmi ile, vicdânı ile karâr vererek, hey’etimizin seçdiği islâm dînine sarılıp, se’âdete kavuşması, yalan ve hîleli yazılar ile okuyucuları aldatanların tuzaklarına düşerek, dünyâda ve âhıretde felâketlere, sonsuz azâblara düşmekden kurtulması lâzım olduğunu) bildirmişlerdir. Biz de, bütün dünyâya islâm dînini seçmelerini ve islâmiyyete tâbi’ olarak, se’âdete kavuşmalarını tavsiye ediyoruz.

Ölüm vardır, gâfil olma, sakın meyl etme dünyâya!

Kapılma mal-ü emlâke, sakın aldanma dünyâya.

Çalış emr-i ilâhîyi yetdikçe icrâya!

Gelenler hep sefer eyler, muhakkak dâr-ı ukbaya!

Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-i Mevlâya!

 

Bu dünyâ bir köprüdür, her gelen bir bir geçer durmaz!

Hani âbâ-ü ecdâdın, ne oldu, kimseler sormaz.

Hani annen, baban nerde, bu dünyâ kimseye kalmaz.

Gelenler hep sefer eyler muhakkak dâr-ı ukbaya.

Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-i Mevlâya!

 

Ecel bir gelir, ondan aceb kurtulan var mı?

Hiç ölmem diyenler ölmüş, bakın hiç kurtulan var mı?

Hani şahlar ve sultânlar, bakın hiç nişan var mı?

Gelenler hep sefer eyler muhakkak dâr-ı ukbâya,

Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-ı Mevlâya.

 ----------------------------

TEVHÎD DÜÂSI

Yâ Allah, yâ Allah. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ afüvvü yâ Kerîm, fa’fü annî verhamnî yâ erhamerrâhimîn! Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfirlî ve li-âbâî ve ümmehâtî ve li âbâ-i ve ümmehât-i zevcetî ve li-ecdâdî ve ceddâtî ve li-ebnâî ve benâtî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve li-a’mâmî ve ammâtî ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-üstâzî Abdülhakîm-i Arvâsî ve lil mü’minîne vel mü’minât yevme yekûmülhisâb. “Rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în.”

 -374-