İKİNCİ CİLD, 38. ci MEKTÛB

İnsân ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde, insânın nefsidir. (Nefsini bırak da, bana gel! Aradığın güneşi örten bulut, sensin! Kendini bil!) buyuruldu. Nefsin aradan kalkması, vicdânî [Kalbe âid] ve zevkî bir işdir. Söz ve yazı ile bildirilemez. Kitâb okumakla anlaşılmaz. Ezelde ihsân edilmiş olması ve Allahü teâlânın cezb etmesi [çekmesi] lâzımdır. Sebebler âlemi olan bu dünyâda, muhabbet şartı ile, bir Velînin sohbeti kâfîdir. Muhabbet çok olduğu kadar, Onun kalbinden yayılıp, kendine gelen feyzlerden, ma’rifetlerden çoğunu alıp, kemâlâta kavuşur. (Kişi sevdiği ile berâberdir) Hadîs-i şerîfi, bunu haber vermekdedir.

İKİNCİ CİLD, 39. cu MEKTÛB

Ehl-ullahın [Evliyânın] vücûdları, hayâtda iken de, vefâtlarından sonra da rahmetdir. Diri iken verdikleri feyzleri ve bereketleri, öldüklerinden sonra da devâm eder. Feyzleri ve bereketleri, yollarından ayrılmıyanlara akmağa devâm eder. Dinde ortaya çıkarılan bid’atin, sünnetlerin nûrlarını yok etmesine benzer. Hayrlı işler yapmağa çalışınız! Tâat ve ibâdet yapmakda yarış ediniz! Merhûmun evlâdına hizmet etmeği se’âdet [kazanc] biliniz! Onları ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olarak sevindiriniz!

-338-