BİRİNCİ CİLD, 202. ci MEKTÛB

Bu kısa ömrde, en mühim işleri yapınız! Geceleri ibâdet yapmağı ve seher vaktlerinde ağlamağı, büyük ni’met biliniz! Karanlık geceleri, Allahü teâlâyı hâtırlamak ile aydınlatınız! Ticâretde sâdık ve emîn olunuz! Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, sâdık olan tâciri sever) buyuruldu. Fâsid ve fâizli olan sözleşmeler yapmayınız!Âlimlerin düşdükleri tehlükelerden biri budur. Âlim olmıyanların hâlini siz düşününüz! Bu zemânda, böyle bozuk sözleşmelerden kurtulabilen kimse acabâ var mıdır? İslâmiyyete uygun sözleşmeleri, hakîkî din adamlarından [ve onların kitâblarından, meselâ Hakîkat kitâbevinin neşr etdiği kitâblardan] öğreniniz! Buna çok dikkat ediniz! Bu tehlükeli işden muhâfaza etmesi için, Allahü teâlâya düâ ediniz! Doğru yolda olanlara, bizden selâm olsun!

İKİNCİ CİLD, 36. cı MEKTÛB

Peygamberimizden bildirilmiş olan ve Onun yapdığı ve Ona mahsûs olmıyan işleri, sevâb kazanmak niyyeti ile yapmak için, kimseden izn almağa ihtiyâc yokdur. Resûlullahın yapması izndir ve câiz olduğuna seneddir. Hâcetlere kavuşmak ve müşkillerden halâs olmak için, ba’zı işlerin ve düâların ve muskaların te’sîrleri üstâdın izn vermesine bağlıdır.

Resûlullahın vefâtından sonra, kendisi ile uyanık iken görüşenler, konuşanlar olmuşdur. Mübârek bedeni kabrinden ayrılmaz. Mübârek kabri boş kalmaz. Bu ümmetin büyükleri de, bir anda, muhtelif memleketlerde görünmüşlerdir. Muhammed Behâüddînin[1] iftâr vaktinde yedi yerde hâzır olduğu ve her birinde iftâr etdiği haber verilmişdir. Bu görünmeler, rûhânîdir. Rûh, cesed şeklinde görünmekdedir. Peygamberler kabrlerinde diridirler. Fekat, hayâtları, dünyâ hayâtı değildir. Dünyâdan ayrılmışlar, âhirete gitmişlerdir. Kabrlerinde nemâz kılarlar. Dünyâ hayâtından âhiret hayâtına geçmeğe (Mevt) denilmişdir. Şehîdlerin hâlleri dahâ ileridir. Âhiret hayâtları dahâ kuvvetlidir. Kur’ân-ı kerîmde, Peygamberler için (emvât) denildi. Şehîdler için, (Allah yolunda öldürülenlere emvât demeyiniz! Onlar diridirler. Lâkin siz anlamazsınız) buyuruldu.

Sadaka [ve Kur’ân-ı kerîm okumanın] sevâbını evvelâ Peygamberimizin mübârek rûhuna hediyye etmeli, sonra meyyitlerin rûhlarına göndermelidir. Böylece, kabûl ümmîdi ziyâde olur. Fe-

---------------------------------

[1] Şâh-ı Nakşibend, 791 [m. 1389] de Buhârâda vefât etdi.

-336-

kat böyle yapmak, sadakanın kabûl olması için şart değildir. Sevâbını bütün mü’minlerin rûhlarına da hediyye etmek iyi olur. Her birine sevâbın hepsi vâsıl olur. Niyyet edilen meyyitin sevâbı hiç azalmaz.

Peygamberimizden başka, hiç kimse, uyanık iken mi’râca çıkarılmadı. Uyanık ve gözleri açık olarak, yalnız rûhu çıkarılanlar olmuşdur. Uykuda olanların kıymeti yokdur.

Hazret-i Alî kerremallahü vecheh, temâmen rahmet idi. Hâşâ ve kellâ, kimseye la’net etmez. [36. cı mektûbun bu kısmı uzundur. Kitâbımızın 72. ci sahîfesinde terceme edilmişdir.]

Hâtime [son nefes] bilinemez. Vefât etmiş olanların hâtimesi için tam hükm verilemez. Din büyükleri için [vefât ederken görülen iyi hâllerinden] zann-ı gâlib ile hüsn-i zan etmek câizdir. İlhâm ile hükm olunamaz. Enbiyânın adedi ma’lûm değildir. Resûllerin üçyüzonüç olduğu meşhûrdur.