621 - MU’ÂVİYE “radıyallahü anh”: Babası Ebû Süfyân bin Harb bin Ümeyyedir. Annesi Hind bint-i Utbe bin Rebî’a bin Abd-i Şemsdir. Hicretden ondokuz sene önce tevellüd, 60 [m. 680] senesinde, Receb ayında vefât etdi. Mekkenin feth edildiği gün, babası ile berâber, Resûlullahın önünde müslimân oldu. Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vahy kâtibi ve kayınbirâderi idi. Hazret-i Ömer zemânında dört yıl, Osmân zemânında oniki yıl, Alî zemânında beş yıl, imâm-ı Hasen zemânında altı ay olarak Şâmda yirmibirbuçuk sene vâlî oldu. [41]. ci senede, Şevvâl ayında Kûfede halîfe seçildi. Ondokuz sene, dört ay halîfelik yapdı. Bir islâm devletinin reîsine (Halîfe) denir. İslâmiyyetde ilk seçilen halîfe, Ebû Bekr-i Sıddîkdır. Bundan sonra sıra ile Ömer, Osmân, Alî, Hasen ve Mu’âviyedir. Emevî ve Abbâsî halîfelerinin ismleri, (Eshâb-ı Kirâm) ve (Fâideli Bilgiler) kitâblarında yazılıdır. Aklı, zekâsı, fesâhatı, sabrı, yumuşaklığı, ikrâmı, cömertliği fevkâlâde çok idi. Müslimânların başına geçeceği, hadîs-i şerîfde bildirilmişdi. Kendisinden çok hadîs-i şerîf alınmış, kitâblara yazılmışdır. Bu da, büyüklüğünü ve kendisine güvenildiğini göstermekdedir. Şâmdaki Emevî devletinin kurucusudur. Şâmda medfûndur. Hicretin 42 senesinde Sicistânı, 43 de Sudanı, 44 de Efganistânı ve Kâbil şehrini ve Hindistânın şimâl kısmını, 45 de Tunusda Efrîkıyye şehrini aldı. 48 de gemilerle kendisi Kıbrısa giderek Bizans devletinden feth etdi. [Ada 586 [m. 1191] de İngilizlerin ve 878 [m. 1473] de Venediklilerin eline geçdi. 978 [m. 1570] de İkinci Selîm hân tarafından feth edildi. 1295 [m. 1878] Ayastefanos muâhedesi ile Balkan yarım adası ve Anadolunun mühim kısmları Ruslara verilince, ikinci Abdülhamîd hân, devletin idâresini eline alıp, ingilizleri Kıbrısın idâresine ortak ederek, Berlin muâhedesini hâzırladı. Bütün toprakları kurtardı. Balkan harbinin fecî’ bozgunundan sonra, 1331 [m. 1913] de Londra muâhedesinde, İttihâdcılar, bütün Rumeliyi ve Kıbrısı, Edirneyi düşmanlara terk etdi.] Hazret-i Mu’âviye, 50 de Îrânda büyük Kuhistan şehrini aldı. Yine 50 [m. 670] senesinde, Bizans imperatoru dördüncü Kostantin zemânında, oğlu Yezîdi büyük bir ordu ile İstanbula cihâd etmeğe gönderdi. Her sene büyük vergi almak şartı ile sulh yapıldı. 54 de Ubeydüllah bin Ziyâdı Horâsândaki orduya kumandan yapıp, Cey-

-1138-

hûn nehrini develerle geçerek, Buhârâyı aldı. Kudüs-i şerîfi hazret-i Ömer feth etmişdi. Sonra, kâfirler geri almışlardı. Hazret-i Mu’âviye tekrâr feth etdi. Yemen, Mısr, Kayruvan, Irâk, Azerbaycan, Anadolu, Horâsân ve Mâverâ-ün-nehr şehrlerine hâkim oldu. Bütün millete kendini sevdirdi. Büyük saltanata nâil oldu. Resûlullahın sohbetinin ve hayrlı düâlarının bereketi ile islâmiyyetden hiç ayrılmadı. 114, 204, 469, 472, 489, 502, 509, 510, 511, 512, 513, 514, 621, 785, 790, 801, 1064, 1088, 1090, 1092, 1094, 1096, 1107, 1110, 1135, 1160, 1185, 1186, 1191.

622 - MU’ÂZ BİN CEBEL “radıyallahü anh”: Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. İkinci Akabede îmân eden yetmiş Ensârdandır. Bütün gazâlarda bulundu. Onsekiz yaşında îmân etdi. 18 [m. 639] senesinde tâ’ûndan vefât etdi. Resûlullahın Yemende vâlîsi idi. 474, 644, 651, 848, 873, 1017.

623 - MÜCÂHİD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Babası, Cebr-i Mahzûmîdir. Tâbi’înin ve tefsîr imâmlarının büyüklerindendir. [24] senesinde tevellüd, 104 [m. 723] senesinde Mekkede, nemâzda secdede vefât etdi. Abdüllah ibni Abbâsın talebesi idi. Tefsîri vardır. 99, 391, 644.

624 - MUDAR “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Resûlullahın onsekizinci babasıdır. Nizârın oğludur. Mudarın sesi çok güzel idi. Deve yanında okuyup onu harekete getirmek Mudardan kalmışdır. İbrâhîm aleyhisselâmın islâm dîninde idi. 390.

625 - MÜDRİKE “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Resûlullahın onaltıncı babasıdır. İsmi Amr idi. Tavşan arkasından koşup yakaladığı için, babası buna Müdrike demişdi. Dedelerinin şereflerini kendinde topladığı için de Müdrike denilmişdir. 390.

626 - MUHAMMED “aleyhisselâm”: Allahü teâlânın Resûlüdür. Habîbidir. Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Babası Abdüllahdır. Mîlâdın beşyüzyetmişbir [571] senesi nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebî’ul-evvel ayının onikinci pazartesi gecesi, sabâha karşı, Mekkede tevellüd etdi. Babası, dahâ önce vefât etmiş idi. Altı yaşında iken annesi, sekiz yaşında iken dedesi vefât etdi. Sonra, amcası Ebû Tâlibin yanında büyüdü. Yirmibeş yaşında iken, Hadîce-tül-kübrâ ile evlendi. Bundan dört kızı, iki oğlu oldu. İlk oğlunun adı Kâsım idi. Bundan dolayı, kendisine (Ebül-Kâsım) da denir. Kırk yaşında iken, bütün insanlara ve cinne Peygamber olduğu bildirildi. Üç sene sonra, herkesi îmâna çağırmağa başladı. Elliiki yaşında iken, bir gece Mekkeden Kudüse ve oradan göklere götürülüp getirildi. Bu yolculuğuna (Mi’râc) denir. Mi’râcda, Cennetleri, Cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü. Beş vakt nemâz, bu gece farz oldu. Târîhcilere göre mîlâdın 622 senesinde, Allahü teâlânın emri ile, Mekkeden Medîneye gitdi. Bu yolculuğuna (Hicret) denir. Medîne şehrinin Kubâ köyüne geldiği, Rebî’ul-evvel ayının sekizinci pazartesi gününe tesâdüf eden efrencî Eylül ayının yirminci günü müslimânların (Hicrî şemsî) târîh başlangıcı oldu. Müslimânların (Hicrî kamerî) seneleri de, o senenin Muharrem ayından başlar ve gökdeki ayın, dünyâ etrafında oniki def’a dönmesi bir kamerî sene olur. Hicrî 11 [m. 632] senesinde, Rebî’ul-evvel ayının onikinci pazartesi günü, öğleden evvel vefât etdi. Salıyı çarşambaya bağlıyan gece [Çarşamba gecesi] yarısı, vefât etmiş olduğu odaya defn edildi. Vefâtında, kamerî 63, şemsî seneye göre 61 yaşında idi.

Muhammed “aleyhisselâm” beyâz idi. Bütün insanların en güzeli idi. Güzelliğini, herkese belli etmezdi. Onun güzelliğini bir kerre gören, hattâ rü’yâda gören kimsenin ömrü, lezzet ve neş’e ile geçmekdedir. O, her zemânda, dünyânın her yerinde olan ve gelecek olan her insandan, her bakımdan üstündür. Aklı, fikri, güzel huyları, bütün organlarının kuvveti her insandan ziyâde idi.

Çocuk iken iki kerre, ticâret edenlerle Şâm tarafına gitdi ve Busrâ denilen yerden geri döndüler. Ondört veyâ onyedi yaşında amcası Zübeyr ile Yemene git-

-1139-

di. Başka hiçbir zemân, hiçbir yere gitmedi. Ümmî idi. Ya’nî hiç mektebe gitmedi. Kimseden ders almadı. Fekat, herşeyi biliyordu. Ya’nî herneyi düşünse, herneyi bilmek istese, Allahü teâlâ Ona bildiriyordu. Cebrâîl “aleyhisselâm” adındaki melek gelip, Ona her istediğini söylüyordu. Mubârek kalbi, güneş gibi, nûr saçıyordu. Onun saçdığı ilm, ma’rifet nûrları, radyo dalgaları gibi, yerlere, göklere, heryere saçılıyordu. Şimdi, kabrinden de yaymakdadır. Yayma kuvveti, her ân artmakdadır. Elektro-manyetik dalgaları almak için, radyo alıcısı lâzım olduğu gibi, Onun nûrlarını almak için de, Ona inanan ve seven ve gösterdiği yolda giderek temizlenen kalb lâzımdır. Böyle kalbi olan insan, bu nûrları alır ve bu da, etrâfa neşr eder, yayar. Böyle büyük insanlara (Velî) denir. Bu Velîyi tanıyan, inanan ve seven kimse, bunun karşısında edeble oturur veyâ uzakda, onu edeb ile, sevgi ile düşünürse, bu kimsenin de kalbi, nûr, feyz almağa, temizlenmeğe, olgunlaşmağa başlar. Allahü teâlâ, bedenimizi, maddemizi, yetişdirmek için güneş enerjisini sebeb kıldığı gibi, rûhlarımızı, kalblerimizi olgunlaşdırmak, insanlıkda yükseltmek için de, Muhammed aleyhisselâmın kalbini, oradan fışkıran nûrları sebeb kılmışdır. İnsanı besliyen, yapısını ve enerjisini sağlıyan bütün besi maddeleri, güneş enerjisi, özümleme ile hâsıl oldukları gibi, kalbe, rûha gıdâ olan, Evliyânın sohbetleri, sözleri ve yazıları da, hep Resûlullahın mubârek kalbinden fışkıran nûrlarla hâsıl olmuşdur.

Allahü teâlâ, Cebrâîl “aleyhisselâm” adındaki bir melek ile, Muhammed aleyhisselâma (Kur’ân-ı kerîm)i gönderdi. İnsanlara dünyâda ve âhıretde lüzûmlu, fâideli olan şeyleri emr etdi. Zararlı olanları yasak etdi. Bu emrlerin ve yasakların hepsine (İslâm dîni) veyâ (İslâmiyyet) denir.

Muhammed aleyhisselâmın her sözü doğrudur, kıymetlidir, fâidelidir. Böyle olduğuna inanan kimseye (Mü’min) ve (Müslimân) denir. Muhammed aleyhisselâmın sözlerinden birine inanmıyan, beğenmiyen kimseye kâfir denir. Allahü teâlâ, mü’min olanı sever. Bunu Cehennemde sonsuz olarak bırakmaz. Yâ Cehenneme hiç sokmaz, yâhud, kabâhati için, soksa da, sonra Cehennemden çıkarır. Kâfir olan kimse, Cennete giremez. Doğru Cehenneme girer ve oradan hiç çıkmaz. Ona inanmak, Onu sevmek, bütün se’âdetlerin, râhatlıkların, iyiliklerin başıdır. Onun Peygamber olduğuna inanmamak ise, bütün felâketlerin, sıkıntıların, kötülüklerin başıdır. Aklı, zekâsı, güzel ahlâkı ve deryâ gibi olan her nev’ ilmi ve mu’cizeleri, islâmiyyetin hak din olduğunu gösteren vesîkalardır. 4, 9, 17, 18, 21, 22, 23, 24, 32, 33, 36, 40, 41, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 51, 52, 53, 56, 57, 59, 60, 65, 66, 69, 71, 89, 94, 98, 99, 102, 103, 104, 106, 109, 166, 209, 229, 263, 267, 274, 276, 285, 289, 311, 313, 327, 329, 332, 337, 352, 353, 354, 355, 356, 358, 364, 367, 368, 369, 370, 372, 373, (374), 378, 380, 383, 384, 385, 386, 387, 388, 390, 393, 399, 404, 407, 408, 411, 435, 449, 450, 451, 457, 475, 479, 480, 482, 485, 486, 488, 489, 493, 495, 501, 509, 510, 512, 525, 528, 531, 535, 564, 575, 598, 625, 698, 717, 737, 738, 761, 770, 771, 771, 908, 910, 943, 952, 954, 955, 960, 961, 969, 995, 1008, 1017, 1043, 1050, 1051, 1056, 1065, 1069, 1070, 1075, 1118, 1123, 1125, 1157.

627 - MUHAMMED ÂKİF “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Osmânlı şâ’irlerindendir. 1290 [m. 1873] da tevellüd, 1354 [m. 1936] de İstanbulda vefât etdi. Edirnekapı kabristânındadır. Fâtih rüşdiyesinden sonra, mülkiye i’dâdîsini bitirdi. Baytar mektebini okuyup, veteriner oldu. Dînî, millî şi’rleri çok heyecânlıdır. Her müslimân türkün kalbine yerleşmiş olup ve her evde saygı ve sevgi ile okunan türk istiklâl marşının yazarıdır. (Safahât) kitâbı heyecânlı şi’rlerle dolu ise de, seksenaltıncı sahîfesinde (İstibdâd) adındaki yazısında ve dörtyüzbeşinci sahîfesinde, müslimânların halîfesi ve islâmiyyetin bekçisi olan sultân ikinci Abdülhamîd hânın şânını ve kıymetini zedeleyen çok çirkin ve bayağı iftirâları ve Mısr müftîsi sicilli mason, Muhammed Abduhu öven ve bir çalgıcıyı, çalgısının seslerini nidâ-yı ilâhîye benzeterek öven şi’rleri kendisini lekelemekde, îmânlı kalblerde nefret hâsıl etmekdedir. İstanbuldaki yüksek islâm enstitüsü eski müdîrlerinden ve öğretim

-1140-

üyelerinden Ahmed Dâvüdoğlu, 1394 [m. 1974] senesinde İstanbulda basılan (Dîni ta’mîr da’vâsında din tahrîbcileri) kitâbında, Muhammed Âkifin de sâir reformcular gibi, ilhâmı doğrudan doğruya Kur’ân-ı kerîmden almak istediğini bildirmekdedir. 44, 1160, 1170.

628 - MUHAMMED AKKERMÂNÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Doksanaltıncı [96] sırada, Akkermânî ismine bakınız!

629 - MUHAMMED ALÎ PÂŞA “rahmetullahi teâlâ aleyh”: 1183 [m. 1769] de Kavalada tevellüd, 1266 [m. 1849] da Mısrda vefât etdi. [1215] de Mısr vâlîsi oldu. Dînine bağlı iyi adam idi. Bundan sonra, Mısr bozuldu. 461, 1119, 1184.

630 - MUHAMMED ARABÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhammed bin Tebbânî Magribî, (İfâde-tül-ahyâr) kitâbının yazarıdır. Bu kitâbı iki cilddir. Mekkede basılmışdır. Burada, Abduhun Ehl-i sünnete karşı yapdığı haksız hücûmları açıklamakda, herbirine cevâb vermekdedir. 461.

631 - MUHAMMED BÂBÂ SEMMÂSÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Râmîten ile Buhârâ arasında Semmâs köyünde tevellüd, 755 [m. 1354] de orada vefât etdi. Alî Râmitenînin halîfesidir. Çok kerâmetleri görüldü. 969, 1097.

632 - MUHAMMED BÂKÎ-BİLLAH “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Babası kâdî Abdüsselâm Semerkandîdir. Sôfiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Rûh ilmlerinin mütehassısı idi. İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkînin “kuddise sirruhümâ” üstâdıdır. 971 [m. 1563] senesinde Kâbil şehrinde tevellüd etdi. Kâbilden Semerkanda gidip, zâhir ilmlerinde yüksek dereceye yetişdikden sonra, hâce İmkenegî hazretlerinin sohbet ve teveccühleri ile de şereflenerek vilâyetin yüksek mertebelerine kavuşdu. Şâh-ı Nakşîbend ve Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin rûhâniyyetlerinden de feyz alarak (Üveysî) oldu. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin eshâbından mevlânâ Bedreddîn-i Serhendî (Hadarât-ül-kuds) adındaki fârisî kitâbında, hayâtını ve kerâmetlerini uzun yazmakdadır. Bu kitâb, fârisî olup, Bâyezîd kütübhânesi (Veliyyeddîn) kısmında [1788] sayıda mevcûddür. Muhammed Bâkî-billah, Delhîde 1012 [m. 1603] senesinde vefât etdi. Kutabrol denilen yerdeki mescidinin yanında ziyâret edilmekdedir. Türbesinin şarkında vâlidesi ile oğlu Ubeydüllah, garbında diğer oğlu Abdüllah medfûndur. 1387 [m. 1967] de Lâhorda basılan (Külliyât-i Bâkî-billah) kitâbında, hayâtı ve mektûbları yazılıdır. (Hadarât-ül-kuds) kitâbı da, 1391 [m. 1971] de Lâhorda basılmışdır. 312 sahîfedir. 696, 750, 775, 935, 940, 953, 954, 959, 962, 966, 969, 1061, 1111, 1179.

633 - MUHAMMED BÂKIR “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Oniki imâmın beşincisidir.
Zeynel’âbidîn Alî bin imâm-ı Hüseynin oğlu, imâm-ı Ca’fer-i Sâdıkın babasıdır. [57] senesinde Medînede tevellüd, 113 [m. 732] senesinde vefât etdi. Medînede, Bakî’de, babasının yanındadır. 62, 442, 1084, 1197.

634 - MUHAMMED BÂKIR-I LÂHORÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Babası Şerefeddîndir. Muhammed Ma’sûm Fârûkînin halîfelerindendir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin (Mektûbât)ını 1080 [m. 1669] senesinde fârisî olarak hulâsa etmiş, (Kenz-ül-hidâyât) adını vermişdir. Ayrıca fârisî (Ürve-tül-vüskâ) kitâbını yazmışdır. 1080 [m. 1669]de vefât etmişdir.

635 - MUHAMMED BEDEVÂNÎ: Seyyid Nûr ismine bakınız! 1170.

636  - MUHAMMED BEHÂEDDÎN-İ BUHÂRÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Yüzaltmışıncı [160] sırada Behâeddîn-i Buhârî ismine bakınız!

637 - MUHAMMED BİN ABDÜLLAH “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Veliyyüddîn hatîb-i Tebrîzî, şâfi’î hadîs âlimlerindendir. 749 [m. 1348] senesinde vefât etdi. İmâm-ı Begavînin (Mesâbîh) kitâbına ek ve açıklamalar yaparak (Mişkât-ül-Mesâbîh) adını verdiği kitâbı meşhûrdur. 458.

-1141-

638 - MUHAMMED BİN ABDÜLVEHHÂB: 1111 [m. 1699] senesinde, Necdde, Hureymile kasabasında tevellüd, 1206 [m. 1791] da öldü. Genç yaşında iken, 1125 de Basrada, Hempher isminde bir ingiliz câsûsunun tuzağına düşdü. Ehl-i sünnet i’tikâdından ve islâmın güzel ahlâkından ayrıldı. İngilizlerin (İslâmiyyeti yok etmek) çalışmalarına âlet oldu. Hempherin yazdırdığı bozuk şeyleri, h. 1150 de (Vehhâbîlik) ismi ile neşr eyledi. (İngiliz câsûsunun i’tirâfları) kitâbımızda, vehhâbîliğin kurulması uzun yazılıdır. 447, 449, 454, 459, 468, 472, 1172, 1176.

 639 - MUHAMMED BİN ABDÜRRESÛL: Berzencî âlimlerindendir. Seyyiddir. [1040] da Zûr şehrinde tevellüd, 1103 [m. 1692] de Medînede vefât etmişdir. Şî’îleri red eden mirzâ Mahdûmun (Nevâkıd) kitâbını ihtisâr etmişdir. Çok bilgili olduğu hâlde, tesavvufdan nasîbi olmamışdır. İmâm-ı Rabbânî hazretlerine karşı edeb dışı hücûmlarda bulunmuşdur. (Makâmât-i Mazherî)de diyor ki, (İmâm-ı Rabbânînin “rahmetullahi aleyh” torunlarından Muhammed Ferruh Şâh bin Muhammed Sa’îd, çok âlim idi. Hacca gitdi. Muhammed Berzencî bunu mahcûb etmek için, Medîneden Mekkeye gitmek istedi. Ağır hastalandı. Muhammed Ferruh, Medîneyi de ziyâret edip gemi ile Hindistâna döndü. Berzencî iyi oldu. Kayıkla gemiye yetişmek istedi. Yolda boğuldu.)

640 - MUHAMMED BİN AHMED EBŞÎHÎ: Behâeddîn Muhammed, [790] senesinde tevellüd, 850 [m. 1446] de Mısrda vefât etdi. (Mustatraf) kitâbı, Rat tarafından fransızcaya terceme edilmiş, [m. 1902] de Pârisde basılmışdır. 418.

641 - MUHAMMED BİN AHMED SEMERKANDÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Alâüddîn-i Semerkandî 540 [m. 1145] da vefât etdi. 531. ci isme bakınız!

642 - MUHAMMED BİN AHMED ZÂHİD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hindistânda 632 [m. 1234] de vefât etdi. Hanefî fıkh âlimlerindendir. (Tergîb-üs-salât) kitâbı meşhûrdur. Nûr-i Osmâniyye kütübhânesinde vardır. 283.

643 - MUHAMMED BİN EBÛ BEKR “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Onuncu [10] senede, Vedâ’ haccına giderken tevellüd etdi. 38 [m. 659]. ci senede işkence ile öldürüldü. Sahâbî değildir. Tâbi’îndendir. Hazret-i Osmânı şehîd edenler arasında idi. Deve ve Sıffîn harblerinde hazret-i Alî ile birlikde idi. Hazret-i Alî tarafından Mısr vâlîsi yapıldı. Amr ibni Âs ile yapdığı muhârebede şehîd oldu. 1126.

644 - MUHAMMED BİN EBÎ BEKR “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâmzâde ve Rükn-ül-islâm denir. Buhârâda müftî idi. 573 [m. 1178] senesinde vefât etdi. Bunun (Şir’atül-islâm) kitâbını Ya’kûb bin Seyyid Alî şerh etmişdir. 392.

645 - MUHAMMED İBNİ HANEFİYYE “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Dörtyüzkırkdördüncü [444] sırada İbni Hanefiyye ismine bakınız!

646 - MUHAMMED BİN İSHAK “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Dedesi Huzeymedir. [223] yılında tevellüd, 311 [m. 923] senesinde Nîşâpûrda vefât etdi. İmâm-ül-eimme denir. Yüzkırkdan fazla kitâbı vardır. Hadîs âlimidir. 313, 391.

647 - MUHAMMED BİN MAHMÛD BÂBERTÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Ekmelüddîn-i Mısrî, Hanefî fıkh âlimidir. 712 [m. 1312] de Bağdâdın Bâberta kasabasında tevellüd ve 786 [m. 1384] da, Mısrda vefât etdi. (Tercîh-u mezheb-i İmâm-ı a’zam) risâlesi ve (İrşâd) ismindeki (Fıkh-ı ekber) şerhı ve (Envâr) isminde (Menâr) şerhı ve (Tuhfe-tül-ebrâr) ismindeki (Meşârık) şerhı ve (Takrîr) ismindeki (Pezdevî usûli) şerhı ve (İnâye) isminde (Hidâye) şerhı ve dahâ şerhleri ve tefsîri vardır. Sa’dî Çelebînin bu (İnâye)ye hâşiyesi vardır. 636, 1084.

648 - MUHAMMED BİN MAHMÛD HAREZMÎ: İmâm-ı a’zamın (Müsned)ini toplamışdır. 665 [m. 1266] de vefât etmişdir. Celâlüddîn-i Pânî-pütî, başka olup, yüzdoksanüçüncü sırada bildirilmişdir. 1085.

-1142-

649 - MUHAMMED BİN MÜNKEDİR “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Sôfiyye-i aliyyedendir. Bezzâz idi. 130 [m. 748] senesinde Medînede vefât etdi. 845.

650 - MUHAMMED BİN SÜLEYMÂN “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Medîne-i münevverenin Şâfi’î âlimlerinden idi. 1124 [m. 1712] de Şâmda tevellüd, 1194 [m. 1780] de Medînede vefât etdi. Çok kitâb yazdı. İki cild fetvâsı meşhûrdur. Vehhâbîlerin i’tikâdlarının bozuk olduklarına fetvâ verdi. 453.

651 - MUHAMMED BİN SÜLEYMÂN CEZÛLÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Ebû Abdüllah Cezûlî [veyâ Cüzûlî], hadîs âlimidir. Şerîflerdendir. Fasda yetişdi. Şâzilî tarîkatinde yükseldi. 870 [m. 1465] senesinde zehrlenerek Fasda şehîd edildi. Yetmiş yedi sene sonra Merâkeşe nakl edildi. Bunun (Delâil-ül-hayrât) salevât kitâbını Kara Dâvüd Muhammed bin Kemâl İzmîtî türkçeye terceme ve şerh etmiş, 948 [m. 1541] de Bursada vefât etmişdir. 1087.

652 - MUHAMMED BİN SÜ’ÛD: Arabistânda, Necd çölünde kabîle reîsi idi. Vehhâbîlik meydâna çıkınca, hâkimiyyetini artdırmak için vehhâbî oldu. İngilizlerin yardımı ile herkesi zorla vehhâbî yapdı. Vehhâbî olmıyan çok müslimânı öldürdü. Birinci Vehhâbî Sü’ûdî devletini kurdu. 1178 [m. 1765] de öldü. 447, 1060.

653 - MUHAMMED BUHÂRÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhammed bin Mensûr Nevkadî, Semerkand müftîsi iken 434 [m. 1043] de ve Kâdî Muhammed Zahîrüddîn Buhârî 619 [m. 1222] de ve Muhammed bin Abdürrahmân Zâhid Buhârî 546 [m. 1151] de vefât etdi.

654  - MUHAMMED CEVÂD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Oniki imâmın dokuzuncusudur. Takıy ismi ile meşhûrdur. İmâm-ı Alî Rızânın oğludur. Yüzdoksanbeş [195] senesinde Medînede tevellüd ve ikiyüzyirmi 220 [m. 835] senesinde Bağdâdda vefât etdi. Zevcesi Ümm-ül-fadlın amcası olan Mu’tesım halîfe ile görüşmek için Bağdâda gidince vefât etmişdir. Zevcesi serâya alınmışdır. 62, 1162.

655 - MUHAMMED ES’AD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâmzâde Muhammed bin Abdüllah, Konyalı olup, İstanbulda tevellüd etdi. 1267 [m. 1851] de vefât etdi. (Dürr-i yektâ) ve (Hilyetün-nâcî) fıkh kitâbları İstanbulda basılmışdır. 392.

656  - MUHAMMED ES’AD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Seyyiddir. Nakîb-ül-eşrâf idi. (Sahhâflar şeyhi zâde) adı ile meşhûrdur. 1264 [m. 1848] senesinde, meclis-i me’ârif-i umûmiyye reîsi iken vefât etmişdir. Ayasofya câmi’i yanındaki meşhûr (Es’ad efendi) kütübhânesi, şimdi Süleymâniyye umûmî kitâblığındadır. Yeniçeri askerinin ilgâsını anlatan (Üss-i zafer) târîh kitâbı çok kıymetlidir. Başka eserleri de vardır. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdînin seyyid Es’ad efendiye yazdığı arabî mektûb, türkce tercemesi ile berâber,    (Reşehât)    kitâbının    kenârında    basılmışdır.    (Ulemâ-ül-müslimîn    ve Vehhâbiyyûn) kitâbının sonunda da vardır. 282, 283, 420, 670, 701, 835.

657 - MUHAMMED HAKKI “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Seyyid Muhammed Hakkı bin Alî, Hanefîdir. Nâzillide tevellüd, Mekke-i mükerremede 1301 [m. 1884] de vefât etdi. Üstâdları Ödemişli Halîl efendi ve Muhammed Cân Mekkî vâsıtası ile Abdüllah-i Dehlevîye vâsıl olmakdadır. Bezm-i âlem sultân, Muhammed Cân için Mekkede bir tekke yapdırmışdır. (Sakal-bıyık risâlesi), (Hazîne-tül-esrâr) arabî olup, Beyrutda (Mekteb-üt-ticâri)de satılmakdadır. 418.

658 - MUHAMMED HÂN-I “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Osmânlı pâdişâhlarının beşincisi ve Osmânlı devletinin ikinci kurucusudur. Tîmûr bozgununda esîr olmadan Amasyaya geldi. Pederinin vefâtından sonra, burada saltanatını i’lân etdi. Bursadaki Îsâ çelebiye ve sonra Rumelide Mûsâ çelebîye gâlib geldi. Oniki sene aralıkdan sonra 816 [m. 1413] da Osmânlı sultânı oldu. Anadoludaki isyânları basdırdı. Rumelide Macaristâna kadar aldı. Herekeyi ve Gebzeyi de Bizansdan aldı. Serezde ilhâd ve isyân çıkaran Samâvne kâdîsı oğlu denilen şeyh Bedreddîni yakalayıp i’dâm etdi. 824 [m. 1421] senesinde Edirnede vefât edip Bursaya ge-

-1143-

tirildi. Haremeyne her sene Surre alayı göndermek güzel âdetini çıkarmışdır. 1080, 1081.

659 - MUHAMMED HÂN-III: İslâm halîfelerinin yetmişsekizincisidir ve Osmânlı pâdişâhlarının onüçüncüsüdür. Üçüncü Murâd hânın oğlu ve birinci Ahmed hânın babasıdır. Eğri fâtihidir. 974 [m. 1566] de tevellüd, 1012 [m. 1603] de vefât etdi. Ayasofya câmi’i bağçesindeki türbesindedir. Bu türbede, Ahmed hânın vâlidesi Handan sultân ve Ahmed hânın üç şâhzâdesi ile altı kerîmesi ve Murâd hânın onbeş kerîmesi olmak üzere yirmialtı sandûka vardır. Türbenin hâricinde de Murâd hânın dört kerîmesi vardır. Üçüncü Muhammed hânın oğlu, birinci Mustafâ hân, babasının türbesi yanındaki türbesindedir. Sultân Mustafâ türbesinde onbeş sanduka olup, birâder zâdesi İbrâhîm hân ve dördüncü Murâd hânın kerîmesi İsmihân sultân ve şâhzâde ve sultânlar vardır. 1003 [m. 1593] de halîfe oldu. Celâlî eşkıyâsı ile ve Macarlarla uğraşdı. İçkiyi sıkı yasak edip, bütün meyhâneleri kapatdı. Bunun zemânında, 1012 [m. 1603] de tütün içilmeğe başlandı. 733, 1099, 1119, 1124, 1149, 1150.

660 - MUHAMMED HÂŞİM-İ KEŞMÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Asyada Bedahşânın Keşm kasabasındandır. Seyyid Muhammed Nu’mân hazretlerinin huzûrunda tevbe ve inâbet eyledi. Sohbetinde yetişip, Seyyid hazretlerinin işâreti ile, [1031] senesinde, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. İmâm-ı Rabbânî iki sene askerde kaldığı zemân hep hizmetinde bulunup, teveccüh ve ihsânlarına kavuşdu. Hâşim-i Keşmî diyor ki, seyyidim Muhammed Nu’mân buyurdu ki, Burhânpur şehrinin câmi’inde Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” dört halîfesi ile rü’yâda gördüm. Beni görünce, hazret-i Sıddîk-ı ekbere karşı buyurdu ki, (Şeyh Ahmedin kabûl etdiği kimseyi biz de ve Allahü teâlâ da kabûl ederiz. Şeyh Ahmedin red etdiği kimseyi, biz de ve Allahü teâlâ da red ederiz.) Bu sözü işitince, İmâm-ı Rabbânînin makbûllerinden olduğum için, Cenâb-ı Hakka şükr eyledim.

Hâşim-i Keşmî, hazerde ve seferde, İmâm-ı Rabbânînin meclis-i şerîfinde bulunmakla şereflendi. Binotuzüç senesinde (Mektûbât)ın üçüncü cildini toplamağa başladı. 1040 da temâm oldu. [1037] hicrî senesinde (Berekât) veyâ (Zübde-tül-makâmât) ismlerini verdiği kitâbı yazarak, bu se’âdet güneşinin ve üstâdlarından ve talebesinden meşhûr olanların kerâmetlerini, hâl tercemelerini insanlığa duyurdu. (Berekât) kitâbı, fârisî olup, Bombayda basılmışdır. İstanbulda (Murâd molla) kütübhânesinde, [1317] numarada (Makâmât-i Ahmediyye) adı ile, el yazması mevcûddür. Binüçyüziki ve binüçyüzyedi senelerinde Hindistânın Rampur ve Lüknov şehrlerinde basılmış, 1396 [m. 1976] da İstanbulda ikincisi ofset yolu ile tekrâr basılmışdır. İkinci cildin altmışbeşinci mektûbu buna yazılmışdır. 1054 [m. 1645] de Burhânpur şehrinde vefât etdi. Muhammed Hâşim sâhib cân başkadır. 905, 924, 926, 927, 929, 1111, 1121.

661 - MUHAMMED HAYÂT “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Şeyh Muhammed Hayât muhaddis Medenî Sindî 1163 [m. 1749] de Medînede vefât etdi. Babası İbrâhîmdir. Hanefî fıkh âlimidir. Nevevînin (Erba’în)ini, Münzirînin (Tergîb)ini ve (Hikem-i Atâıyye)yi şerh, İbni Hacerin (Zevâcir)ini ihtisâr etmişdir. Mezheb taklîdini bildiren (Gâyet-üt-tahkîk) ve (Nihâyet-üt-tedkîk) risâlesini 1413 [m. 1992] de, Hakîkat Kitâbevi basdırmışdır. 208, 466. (Misbâh)ın 103.cü sahîfesi.

662 - MUHAMMED KASSÂB : Sôfiyye-i aliyyedendir. Dâmeganda va’z verirdi. (Kör olanlar yalnız sıfata bakar. Ni’metleri, ihsânları görür. Sôfiyye ise, zâta, ihsân yapana bakar. Zâtdan başka olan şeyler perdedir, mâni’ olur) derdi.

663 - MUHAMMED MA’SÛM-İ FÂRÛKÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruhümâ” hazretlerinin üçüncü oğludur. [1007] yılında Serhendde tevellüd, binyetmişdokuz 1079 [m. 1668] da orada vefât etdi. Mu-

-1144-

bârek babası türbesinin birkaçyüz metre şimâlindeki büyük türbededir.

[1068] de hacca gitdi. Hacdaki hâlleri (Yevâkît-ül-Haremeyn) kitâbında ve Yüsûf-i Nebhânînin (Câmi’u kerâmât-il-evliyâ) kitâbında yazılıdır. İmâm-ı Rabbânînin mescidini Şâh-ı Cihân mermerden yenilemiş, yanında Muhammed Ma’sûm hazretleri için bir oda yapdırmışdır. (Urve-tül-vüskâ) adı ile meşhûrdur. İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendînin “kuddise sirruhümâ” halef-üs-sıdk ve vâris-i a’zamı idi. Aklî ve naklî ilmlerin, sûrî ve ma’nevî kemâlâtın câmi’iyyetini edinmiş idi. (Kutbiyyet) makâmına ve (Kayyûmiyyet) mansıbına, yüce pederinden beşâretler almış idi. Tarîk-i Ahmedînin nisbetini, pederinin teveccühlerinden, bütün âleme yaymış idi. Uzak memleketlerden kendine bağlı olanlara, filân (Vilâyet-i Mûseviyye)ye kavuşmuşdur, filân (Vilâyet-i Muhammediyye) ile şereflenmişdir diye bildirirdi. Dokuzyüzbin kişi, onun vâsıtası ile, (Allah)ı irâde etmişlerdir. Yüzkırkbin talebesini vilâyet mertebesi, yedibin kimseyi hilâfet makâmı ile mümtâz eyledi. Hizmetlerinde ve huzûr-ı âlîlerinde, tâlibler ba’zan bir ayda, ba’zan bir haftada kemâlât-i vilâyete erişirlerdi. Ba’zılarını, bir teveccühde, makâmların hepsine ulaşdırırlardı. Makâmları, keşfleri ve kerâmetleri, bu yüksek hânedânın hâllerini bildiren kitâblarda uzun uzun yazılı olduğundan, burada açıklamağa lüzûm görülmedi. Bu kitâblar arasında beşi, her memlekete yayılmışdır. Birincisi, Muhammed Hâşim-i Bedahşînin (Berekât) kitâbı olup, fârisîdir. (Zübde-tül-makâmât) adı ile Murâd molla kütübhânesinde [1317] sayıda ve Süleymâniyye Pertevniyâl kısmında [406] sayı ile mevcûddür. Hindistânda Kanpur şehrinde 1307 senesinde ve İstanbulda (Hakîkat Kitâbevi) tarafından 1408 [m. 1988] de tab’ ve neşr edilmişdir. İkincisi Bedreddîn-i Serhendînin (Hadarât-ül-kuds) kitâbıdır. 1391 [m. 1971] de Lâhorda çok güzel basılmışdır. Üçüncüsü (El-hadâik-ul-verdiyye fî hakâik-ı ecellâ-in nakşibendiyye) olup basılmışdır. Dördüncüsü, (Hadîkat-ül-evliyâ) türkçedir. [1318] hicrî senesinde İstanbulda basılmışdır. Beşincisi (Umdet-ül-makâmât) kitâbıdır. Hakîkat Kitâbevi tarafından basdırılmışdır. Altı oğlu ve bütün nesl-i necîbleri, zemânlarının kutbu olmuşdu. Bütün islâm memleketleri, kalblerinden saçılan nûrlarla nûrlanmışdı. Cenâb-ı müstetabının vârisleri, yer yüzünde meşhûr olmuşlardır. Hidâyet ve irşâdda yüksek derece kazanmışlardır. İrfân ehlinin ve yakîn sâhiblerinin anladıkları gibi, feyz kaynakları, bu âna gelinceye kadar, akmakdadır. İnşâallah, âhır zemâna kadar da, böylece cârî olacakdır. Üç cild olan fârisî (Mektûbât-ı Ma’sûmiyye) kitâbı 1396 [m. 1976] senesinde Pâkistânın Karaşi şehrinde basdırılmışdır. Bu üç cildin içinde bulunan altıyüzelliiki mektûbdan yüzotuzbeş adedi seçilerek, (Müntehabât-i Ma’sûmiyye) adı ile, 1979 senesinde İstanbulda ofset baskısı yapılmışdır. Bunun sonunda, Hüseyn Hilmi Işık’ın eserleri bildirilmekdedir. Muhammed Ma’sûmun altı kızının her biri velî idi. [(Umdetül-makâmât) sahîfe 395.] 11, 65, 89, 110, 113, 118, 181, 219, 427, 472, 512, 596, 651, 692, 754, 784, 923, 930, 969, 1001, 1009, 1048, 1053, 1055, 1061, 1063, 1075, 1081, 1121, 1141, 1142, 1150, 1169, 1185, 1190, 1198.

664 - MUHAMMED MA’SÛM-İ ÖMERÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Doksanıncı [90] sırada Ahmed Sa’îd ismine bakınız!

665 - MUHAMMED MER’AŞÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Kâdı Muhammed bin Reşîd Mer’aşî İstanbulda yerleşmişdir. Hanefîdir. Vehbî ve Sünbülzâde ismleri ile meşhûrdur. 1224 [m. 1809] de vefât etdi. (Tuhfe-i Vehbî) lügati çok basılmışdır. Eyyûb câmi’i ile Bostan iskelesi arasındaki Mihr-i şâh sultânın türbesi ve imâreti dışında yazılı kasîdeler bunun olup, Yesârî-zâdenin yazısıdır. 1174.

666 - MUHAMMED MURÂD-I KAZÂNÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: [1272] hicrî senesinde Rusyada, Kazan vilâyetinin Ufa kasabasında tevellüd etdi. Memleketinde medrese tahsîlini bitirip, 1293 [m. 1875] de Buhârâya geldi. Buhârâ ve Taşkendde tahsîlini temâmlayıp 1295 [m. 1878] de Hindistâna ve Hicâza geldi. Medîne-i münevverede tarîkat-ı Nakşibendiyyeye intisâb edip, rûh âleminde terak-

-1145-

kî etdi. 1352 [m. 1933] de vefât etdi.

1302 [m. 1884] de (Reşehât) kitâbını ve sonra, İmâm-ı Rabbânînin (Mektûbât)ını fârisîden arabîye terceme etdi. (Mektûbât)ın arabîsine (Dürer-ül-meknûnât) adını verdi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hâl tercemesini de arabî uzun yazıp, 1317 [m. 1898] de Mekke-i mükerremede (Mîriyye) matba’asında, (Mektûbât)ın kenârında basıldı. İstanbulda Bâyezîdde belediye kütübhânesinde elliüç [53] numarada mevcûddür. Bunun foto-kopisi 1383 [m. 1963] de İstanbulda basılmışdır. Bu baskılardaki hâl tercemesinin uzun bir kısmı (Eshâb-ı Kirâm) ve (Hak Sözün Vesîkaları) kitâblarında mevcûddur. Bu arabî mektûbâtdan yüzdoksandört mektûb seçilerek, (El-Müntehabât) ismi ile 1392 [m. 1972] senesinde İstanbulda ofset yolu ile basdırılmışdır. 1075, 1121.

667 - MUHAMMED NU’MÂN “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Mîr Muhammed Nu’mân bin Seyyid Şemseddîn, 977 [m. 1567] senesinde Semerkandda tevellüd etdi. Binaltmış 1060 [m. 1650] senesinde Egre şehrinde vefât etdi. Hindistâna gelip, hâce Bâkîbillah hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. Vefâtına kadar Delhîde hizmetinde bulundu. Hâce hazretlerinin vefâtında, İmâm-ı Rabbânî Dehlîye teşrîf etmişdi. Merhamet buyurup, seyyid Nu’mânı, Serhende götürdü. Uzun zemân hizmet ve sohbetde bulundukdan sonra, talebe yetişdirmesi için Burhânpura gönderildi. 101, 267, 481, 515, 746, 749, 756, 1036, 1144, 1148.

668 - MUHAMMED OSMÂN “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hâcı Muhammed Osmân Sâhib, Hindistânda yetişen Evliyânın büyüklerindendir. Hicretin binikiyüzkırkdört [1244] senesinde Pencâbın Loni kasabasında tevellüd, 1314 [m. 1896] de Pencâb Musâ zey kasabasında vefât etdi. Binikiyüzaltmışaltı senesinde, Ahmed Sa’îd-i Serhendî hazretlerinin talebesinden hâcı Dost Muhammed Kandihârînin sohbetine kavuşdu. Onsekiz sene feyz aldı. Zâhir ve bâtın ilmlerinde kemâle geldi. Üstâdı [1284] senesinde vefât edince yerine geçmekle şereflendi. Binlerle Velî yetişdirdi. Yirmidokuz sene, tâlibleri irşâd eyledi. Vefâtından bir sene sonra, babasının yerinde onyedi yaşında irşâda başlayan oğlu Muhammed Sirâcüddînin emri ile talebelerinden seyyid Ekber Alî Dehlevînin yazdığı (Fevâid-i Osmâniyye) kitâbında mektûbları ve kerâmetleri uzun bildirilmişdir. 1382 [m. 1962] de Mültanda basılmışdır. Siracüddîn binüçyüzotuzüç 1333 [m. 1915] senesinde vefât edince, oğlu Muhammed Zâhid “rahmetullahi aleyh” zâhir ve bâtın ilmlerinin menbaı oldu. Sirâcüddînin halîfelerinden Muhammed Fadl Alî Şâh 1354 [m. 1935] de vefât etdi. Yerinde irşâda başlıyan Muhammed Sa’îd Kureyşî Ahmed purî de 1363 [m. 1944] de Pâni-püt şehrinde vefât etdi. Dost Muhammed Kandihârînin (Mektûbât)ındaki otuz mektûbu Muhammed Âdil toplamış, Muhammed Zâhid bin Sirâcüddînin emri ile Atâ Muhammed tarafından 1383 [m. 1964] de Mültanda basılmışdır. 783, 1198.

669 - MUHAMMED PÂRİSÂ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd [756] da Buhârâda tevellüd, 822 [m. 1419] de Medînede vefât etdi. Nemâzını, Molla Fenârî kıldırdı. (Umdet-ül-makâmât)da diyor ki, (Zeyneddîn Hâfî, kabr taşını Mısrdan gönderdi. Taş 1212 de yerinde idi. 1225 de görmedim. Vehhâbîler kırmış.) Medrese tahsîlini bitirip, hadîs ve fıkh bilgilerinde ihtisâsını ilerletdi. Sonra Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sohbet ve teveccühlerine kavuşarak kemâle geldi. (Risâle-i kudsiyye), (Tuhfe-tüs-sâlikîn), (Tahkîkât) ve (Faslül-hitâb) kitâbları meşhûrdur. Hepsi de fârisîdir. (Tuhfe)si 1390 [m. 1970] senesinde Delhîde basılmışdır. 49, 106, 470, 720, 750, 1137, 1185.

670  - MUHAMMED REBHÂMÎ :%20“rahmetullahi%20teâlâ%20aleyh”: Hindistânın fıkh âlimlerindendir. 835 [m. 1432] de yazdığı fârisî (Riyâd-un-nâsıhîn) ismindeki ilmihâl kitâbı 1313 de Bombayda basılmış, 1981 de İstanbulda ofset baskısı yapılmış-

-1146-

dır. Bunu dörtyüzkırkdört kitâbdan toplamışdır. 210, 420, 1058.

671  - MUHAMMED SÂDIK “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin birinci oğludur. Vilâyet bostanının meyveli ağacı idi. Bin [1000] senesinde Serhendde tevellüd, 1025 [m. 1616] senesinde tâ’ûndan, orada vefât etdi. Babası, kabri üzerine kubbe yapdırdı. [1008] senesinde, pederi ile birlikde hâce Muhammed Bâkî ile teşerrüf edip, zikr almakla, murâkabe, cezbe ve nisbet-i şerîfe ile şereflendi. İsti’dâdı ve fıtrati yüksek olduğundan, onların terbiyesi ve merhametli nazarlarının bereketleri sâyesinde kıymetli hâllere ve büyük işlere kavuşdu. Dahâ çocuk iken, uzak yerlerdeki şeyleri, mezârdaki hâlleri keşf ederdi. Sonra, kendi peder-i âlîsinden feyz alarak kemâl mertebelerinin sonuna erişdi. Babasının esrârına mahrem oldu. Hazret-i Îşân her Cum’a nemâzlarından sonra, kabr-i şerîfine gelip, bir müddet mürâkabe buyururdu. 951, 1034, 1121.

672  - MUHAMMED SÂDIK “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Babası Alîdir. Sakızlıdır. 1059 [m. 1649] senesinde vefât etdi. (Surre-tül-fetâvâ) kitâbı meşhûrdur. 1003.

673 - MUHAMMED SÂDIK EFENDİ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hafîdzâde Muhammed Sâdık bin Muhammed efendi 1230 [m. 1815] da vefât etdi. (Nevâdir-i fıkhiyye) kitâbı meşhûrdur. 282.

674 - MUHAMMED SA’ÎD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin ikinci mahdûmudur. [1005] senesinde tevellüd, 1070 [m. 1660] senesinde vefât etdi. Babasının türbesindedir. Ahlâkının güzelliği, fazîletlerinin çokluğu, güler yüzü, yumuşak sözü, işlerinin hâlis olması ile zînetlenmişdi. Tahsîlini genç yaşında bitirdi. Aklî ve naklî bilgilerde mütehassıs oldu. Babasının tesarrufu ve teveccühleri sâyesinde, büyüklerinin nisbetine ve yüksek hâllere kavuşdu. Onyedi yaşında sûrî ve ma’nevî kemâlâta vâsıl oldu. Birçok kıymetli kitâblara ta’lîkler ve hâşiyeler yapdı. (Mişkât-i Mesâbîh) ve Hayâlî hâşiyesine ta’lîkleri çok kıymetlidir. Nemâzda otururken parmak kaldırmamak için, Hanefî mezhebine göre yazdığı risâlesi şâh-eserdir. Parmak kaldırmamanın dahâ iyi olduğunu isbât etmişdir. Pederinin garîb sırlarına, acîb ma’rifetlerine mahrem idi. (Mektûbât-i Sa’îdiyye) kitâbında yüz mektûb vardır. 1385 [m. 1965] de Pâkistânda basılmışdır. 271, 425, 741, 930, 941, 1121.

675 - MUHAMMED SIDDÎK “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hidâye ismi ile meşhûrdur. Bedahşânın Keşm kasabasındandır. Küçük iken, Hân-ı Hânân Abdürrahîmin sohbetinde bulundu. Bunun vâsıtası ile, Hâce Bâkî-billahın sohbeti ile şereflendi. Vefâtından sonra, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbet ve hizmetine kavuşdu. Vilâyet-i hâssa ile müşerref oldu. 1032 [m. 1622] de izn alarak hacca gitdi. Hicâzda iken, İmâm-ı Rabbânî buyurdu ki, (Şimdi, uzakda olan kardeşlerimizden ba’zısının ahvâline müteveccih idim. Mevlânâ Muhammed Sıddîk göründü. Tam bir sevgi ve ihlâs ile bize müteveccihdir. Şu ânda Mâverâ’ün-nehrde, Bedahşânda yolcudur. Hâli hoş olsun!). 1019 senesinde, İmâm-ı Rabbânînin (Mebde’ ve me’âd) risâlesini toplamışdır. Fârisî olup, Urdu tercemesi ile birlikde, 1388 [m. 1968] de Pâkistânda basılmış, 1977 de İstanbulda ofset baskısı yapılmışdır.

676 - MUHAMMED ŞEYBÂNÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin derslerinde yetişen islâm âlimlerinin en üstünlerindendir. Büyük müctehid idi. İmâm-ı a’zamın derslerini, sözlerini kitâblara geçiren budur. Adı, Muhammed bin Hasen bin Abdüllah bin Tâvus bin Hürmüzdür. Bu Hürmüz, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin ceddi olup, Bağdâd sultânı idi. Hazret-i Ömerin elinde îmân etmiş idi. 135 [m. 752] senesinde Vâsıt şehrinde tevellüd, 189 [m. 805] senesinde Reyde vefât etdi. 120, 133, 134, 137, 138, 144, 154, 155, 231, 234, 268, 269, 285, 293, 294, 301, 303, 304, 324, 325, 340, 413, 415, 439, 443, 444, 565, 566, 568, 576, 586, 595, 621, 625, 626, 630, 634, 636, 637, 786, 792, 801, 803, 806, 809, 821, 826, 830, 851, 857, 858,

-1147-

861, 862, 863, 865, 866, 868, 1020, 1028, 1076, 1089, 1094, 1111, 1137, 1178, 1194, 1196.

677 - MUHAMMED TARSÛSÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhammed bin Ahmed bin Muhammed, Hanefî âlimlerindendir. 1117 [m. 1705] senesinde vefât etdi. Birçok kitâblara hâşiyesi vardır. Tütün harâm değildir, derdi. 639.

678 - MUHAMMED ZÂHİD “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Kâdî Muhammed Zâhid-i Semerkandî, derin âlim ve veliy-yi kâmil idi. Rûh bilgilerinin mütehassısı idi. Dokuzyüzotuzaltı 936 [m. 1530] senesinde Hisârın Vahş köyünde vefât etdi. Önce çok riyâzet ve mücâhede yapdı ise de, Ubeydüllah-i Ahrâr “kuddise sirruh” hazretlerinin teveccühü ile birinci sohbetinde kemâle kavuşdu. Ya’kûb-i Çerhî hazretlerinin kızının oğludur. (El-Hadâik-ul-verdiyye) kitâbında kerâmetleri yazılıdır. (Silsile-tül’ârifîn) kitâbı meşhûrdur. (Mesmû’ât-i mevlânâ kâdî Muhammed Zâhid) kitâbı Mîr Abdülevvele âid olup, Süleymâniyye kütübhânesi (Es’ad efendi) kısmında [1715] sayıda mevcûddur. (Hakîkat Kitâbevi) tarafından 1414 [m. 1993] de neşr edilmişdir.Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin fârisî sözleridir. Yetişdirdiği Velîler arasında, hemşîresinin oğlu mevlânâ Dervîş Muhammed, bu silsilenin büyüklerindendir. 969, 1089, 1184.

679 - MUHAMMED ZİHNÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hâcı Zihnî efendi, Osmânlı devleti me’ârif meclisi a’zâsından idi. [1262] de tevellüd, 1332 [m. 1914] senesinde vefât etdi. Beğlerbeği küplücesindedir. (Ni’met-i İslâm) kitâbı, (Kimyâ-i se’âdet mukaddimesi) ile (Elmünkızü aniddalâl) tercemeleri meşhûrdur. 462, 1067.

680 - MUHİBBULLAH-I MANKPÛRÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hindistânda, Burhânpurda, şeyh Muhammed bin Fadlullah sohbetine devâm ile halîfe olmuş, irşâda icâzet almış iken, seyyid Muhammed Nu’mânın hizmetine devâm etmiş, burada İmâm-ı Rabbânînin ismini işiterek ve (Mektûbât)ı dinliyerek aşk ve şevk ile Serhende gelmişdir. Hizmet ederek, icâzet aldı. Mankpûra irşâda gönderildi. 401, 426, 906.

681 - MUHYİDDÎN-İ ARABÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Ebû Bekr ibnü Arabî ismi ile de meşhûrdur. Sôfiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Adı şeyh-i ekber Ebû Bekr-i Muhammed bin Alîdir. 560 [m. 1165] da, Endülüsde Mürsiye kasabasında tevellüd, 638 [m. 1240] de Şâmda vefât etdi. Büyük Velî ve müctehid idi. Konyaya gelip, Sadreddîn-i Konevînin üvey babası oldu. Nakl etdiği bilgilerin hepsi, birer vesîkadır. Devlet ve mevkı’ sâhiblerinden çok hediyye gelir, hepsini fakîrlere dağıtırdı. Beşyüzden fazla kitâb yazdı. Câhiller, buna zındık dedi. İbni Teymiyye gibiler kâfir dedi. Âlimler, Ârifler ise, veliy-yi kâmil olduğunu anladı. (Fütûhât-i Mekkiyye)si dört büyük cild hâlinde 1393 [m. 1973] de Beyrutda basılmışdır. 50, 79, 84, 90, 93, 94, 279, 388, 414, 458, 497, 696, 727, 736, 739, 750, 927, 928, 942, 947, 962, 968, 1037, 1117, 1136, 1164, 1193.

İbn-ül-arabî ismi ile meşhûr olan Kâdî Ebû Bekr ibn-ül-arabî başkadır. İsmi Muhammed bin Abdüllahdır. Endülüsde 468 [m. 1076] de tevellüd etmiş, 543 [m. 1149] de Fasda vefât etmişdir. Mâlikîdir. 391, 431.

Muhyiddîn Muhammed bin Behâüddîn başka olup, (El-Kavl-ül-fasl) ismindeki (Fıkh-ı ekber) şerhı çok kıymetlidir. Bu şerh, yeniden yazdırılıp 1979 da, Hakîkat Kitâbevi tarafından İstanbulda basdırılmışdır. Dokuzyüzellialtıda vefât etmişdir. 1077.

682 - MU’ÎNÜDDÎN-İ ÇEŞTΠ“rahmetullahi teâlâ aleyh”: Hindistânda  yetişen Evliyânın büyüklerindendir. Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyârın üstâdıdır. Hâce Osmân-ı Hârûnîden Bağdâdda feyz alıp, Hâce hazretleri altıyüzonyedi 617 [m. 1220] senesinde vefât edinciye kadar hizmetinde bulundu. [1312] de Hindistânda basılan (Enîs-ül-ervâh) kitâbında, hocasının sohbetini anlatmakdadır. Kitâb otuzaltı sahîfe olup fârisîdir. Hâce Osmân-i Hârûnî, hâce Şerîf-i Zendenînin, bu

-1148-

da Mevdûd-i Çeştînin talebesidir. Mu’în-üd-dîn-i Çeştî, [531] de tevellüd, 633 [m. 1235] senesinde Ecmîrde vefât etdi. Çeşt, Hirâta bir sâat mesâfede bir kariyyedir. İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî “kuddise sirruh” hicretin binotuzüç [1033] senesinde Ecmîr şehrine gitmişdi. Orada hâce Mu’înüddîn-i Çeştînin kabrini ziyâret etdi. (Hoca hazretleri merhamet eyledi. İhsânda bulundu. Husûsî bereketlerinden ziyâfetde bulundu. Çok konuşduk. Esrâr açıldı. Bana, asker arasında kalmamak için uğraşma! Allahü teâlânın rızâsına tâbi’ ol dedi) buyurdu. Kabre bakan türbedârlar gelip, kabr üzerinden kaldırılmış olan örtüyü hediyye verdiler. Kabûl ederek, (Hâce hazretleri en yakın elbisesini bize ihsân etdi. Bunu kefenim olmak için saklıyalım) dedi. Bir sene sonra, buna kefenlendi. 90.

683 - MUKÂTİL “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İmâm-ı Mukâtil bin Süleymân, tefsîr âlimlerindendir. Belhde tevellüd edip, Mervde yetişdi. Basrada yerleşdi. 150 [m. 767] de orada vefât etdi. Tefsîri meşhûr olup, Londrada basılmışdır. 391, 738.

684 - MÜNÂVÎ [veyâ Menâvî]: Abdürraûf-i Münâvî Şâfi’î âlimi idi. 924 [m. 1518] de tevellüd, 1031 [m. 1621] de Kâhirede vefât etdi. Çok kitâb yazdı. (Künûz-üd-dekâ’ık) kitâbı, [1285] de İstanbulda basılmışdır. İçinde onbin hadîs-i şerîf vardır. 398, 419, 420, 448, 458, 465, 469, 631, 633, 638, 726.

685 - MÜNÎB EFENDİ: Hâce Muhammed Münîb efendi, Ayntablıdır. [1182] de İstanbula geldi. Anadolu kâdî-askeri oldu. (Siyer-i kebîr) şerhini türkçeye terceme etmişdir. 1238 [m. 1823] senesinde Aydın Güzelhisârında vefât etdi. 786.

686 - MURÂD HÂN-I “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Sultân Murâd-ı Hüdâvendigâr, Osmânlı pâdişâhlarının üçüncüsüdür. Sultân Orhânın oğlu, Yıldırım sultân Bâyezîdin babasıdır. 726 [m. 1326] da tevellüd etdi. Bursa vâlîsi oldu. Babası zemânında altın para basılmasında hizmeti görüldü. 763 [m. 1362] de, pederi vefât edince tahta çıkdı. Selçûkî devleti parçalanınca Ankarada bir devlet kuran Ehîlerin, Konyadaki Karaman oğulları ile, Osmânlı aleyhine birleşdikleri işitilince, 763 de Ankarayı aldı. Lala Şâhin pâşayı ilk serdâr ve sadr-ı a’zam yapdı. Çorlu, Keşân, Edirne, Gümülcineyi alıp Bursaya döndü. Bigayı aldı. Haçlı ordusu geldiğinden Rumeliye geçip (Sırp Sındığı) muhârebesini kazandı. Tunaya kadar aldı. İkiyüzbin kişilik ikinci haçlı ordusu geldi. Kosova ovasında çetin savaşı kazandı. Sırb Kralı Lazari ve kumandanları öldü. Sırb devleti yok edildi. 791 [m. 1389] de, bir yaralı sırbın hâlini sorarken şehîd edildi. Bursada Çekirgede defn edildi. Dîni bütün, âdil, merhametli, fazîletli idi. Otuzyedi gazâ etdi. 1080, 1155.

687  - MURÂD HÂN-III “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İslâm halîfelerinin yetmişyedincisi, Osmânlı pâdişâhlarının onikincisidir. İkinci Selîm hânın oğlu, sultân üçüncü Muhammed hânın babasıdır. 953 [m. 1546] de tevellüd, 1003 [m. 1595] de vefât etdi. Türbesi Ayasofya câmi’i yanındaki, babası ikinci Selîm hân türbesinin yanındadır. Selim hânın türbesinde kırkdört sandûka olup, üçüncü Murâd hânın vâlidesi Nûr Bânû sultân ve iki pâdişâhın şâhzâdeleri ve kerîmeleri vardır. 1288 [m. 1871] de beşinci baskısı yapılan (Fezleke-i Târîh-i Osmânî) kitâbında diyor ki: (İkinci Selîm hân, serâydaki yangında yanıp yeniden yapılan dâireleri ve hamâmı gezerken, ayağı kayıp mermerler üzerine düşdü. Bu kazâ, ölümüne sebeb oldu.) İslâm düşmânları, (Sarı Selîm hamâmda zevk, safâ yaparken serhoş olduğundan düşüp öldü) diye gençleri aldatıyorlar. Uydurma târîh kitâblarına da, bu yalan ve çirkin iftirâları yazarak ecdâdımızı lekeliyorlar. Evlâdları, babalarına düşman yapıyorlar. Hâlbuki, ikinci Selîm hân halvetiyye meşâyıhinden Süleymân Âmedîden feyz almış, sâlih müslimân idi. Murâd hânın türbesinde ellidört sandûka olup, Muhammed hânın vâlidesi Safiyye sultân ve şâhzâde ve sultânlar buradadır. 982 [m. 1574] de halîfe oldu. Tûnusu aldı. Azerbaycânı, Tebrîzi aldı. Âlimleri çok severdi. Nakşibendî meşâyıhinden hâce Ahmed Sâdık Kâbilîden feyz alarak kemâle geldi. Rasadhâne ve astronomik araştırmalar ile logaritma hesâbları yapdırdı. Toptaşı tımarhânesini yapdı. Çok hayrât yapdı. Mescid-i harâma kârgir kubbeler yap-

-1149-

dırdı. Çok para sarf ederek su da getirtdi. 267, 487, 1064, 1075, 1099, 1118, 1119, 1127, 1144, 1156, 1171.

Murâd hânın vâlidesi Nûr Bânû sultân 991 [m. 1582] senesinde Üsküdârda Zeyneb Kâmil çocuk hastahânesi yakınında bulunan Atîk Vâlide câmi’ini yapdırmışdır. İki minârelidir. Nûr Bânû sultân 991 [m. 1582] de vefât etmişdir. Bu câmi’in artıklarından Dabaklar mescidini yapmışdır. Câmi’e yakın olarak bir de (Dâr-üş-şifâ) mescidi yapdırmışdır. Türkçe dîvânını Şems-üd-dîn-i Sîvâsî şerh etmişdir.

688 - MURÂD HÂN-IV “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İslâm halîfelerinin seksenikincisi, Osmânlı pâdişâhlarının onyedincisidir. 1018 [m. 1609] de tevellüd, 1049 [m. 1640] da vefât etdi. Babası, birinci Ahmed hânın türbesindedir. Kardeşi ikinci Osmân hân da buradadır. 1032 [m. 1623] de halîfe oldu. Yavuz gibi cesûr idi. Annesi Mâhpeyker Kösem sultânın yardımı ile, iş başına, kıymetli adamlar getirerek, ortalığı düzeltdi. Şâh Abbâs Bağdâdı alıp, otuzbin Ehl-i sünneti kadın, çocuk ayırmadan kesdi. Sadr-ı a’zam hâfız Ahmed pâşa Bağdâdı geri aldı. Îrân askeri telef oldu. Tütün, enfiye ve içkiyi yasak etdi. Kendi harbe giderek Tebrîzi geri aldı. İkinci def’a giderek Bağdâdı tekrâr aldı. Kâ’be-i mu’azzamayı yeniden yapdırdı. Hâfız Ahmed pâşa, Fâtihde Malta çarşısındaki câmi’inin kıble dıvarı önündedir.

Murâd hân, Revân seferine çıkarken Kandillide bir serây yapılmasını emr eyledi. 1042 [m. 1632] de seferden dönüşde bu serâya yerleşdi. Burada Muhammed adında oğlu oldu. Yedi gece kandiller asılıp şenlik yapıldı. Bu sebeble, buraya, Kandilli denildi. Kandilli câmi’ini, 1165 [m. 1751] de birinci Mahmûd hân yapdırmışdır. Birinci cihân harbinden sonra yeniden yapıldı. Topkapı serâyında Bağdâd köşkünü de yapdırdı. 1033 [m. 1623] de Kavaklardaki kal’aları yapdırdı. 347, 629, 632, 1062, 1132, 1133, 1136, 1144.

689 - MURÂD-İ MÜNZÂVÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhammed Murâd bin Alî Keşmîrî, İstanbuldaki meşâyıhin büyüklerindendir. Buhârâda 1054 [m. 1643] de tevellüd etdi. Şâm ve Hicâz taraflarında çok seyâhat etdi. Hindistânda Serhend şehrinde Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinden feyz aldı. Kemâle erip hilâfetle şereflendi. Şâmda yerleşip, bir medrese yapdı. 1092 [m. 1680] de İstanbula geldi. Eyyûbde beş sene kalıp, Şâma ve hacca gitdi. 1120 [m. 1707] de İstanbula geldi. Sultân Selîmde yerleşdi. Çorlulu Alî pâşa tarafından Bursaya sürüldü. 1129 [m. 1716] da tekrâr İstanbula gelip, Eyyûbde reîs-ül-etibbâ Nûh efendi yalısında ikrâm edildi. 1132 [m. 1719] senesinde vefât etdi. Edirnekapı dışında, Münzevî câmi’i karşısında, birinci sultân Mahmûd hân şeyh-ül-islâmlarından Ahmed Ebül-hayr efendinin kabri yanındaki türbesini ziyâret edenler, mubârek rûhundan feyz almakdadırlar. Türkçe (Âdâb-ı tarîkatin-nakşibendiyye) risâlesi meşhûrdur. (El-müfredât-ül-Kur’âniyye) tefsîri çok kıymetlidir. Tefsîrler, arabî, fârisî ve türkce bir aradadır. Ebül-hayr efendi 1154 [m. 1741] senesinde vefât etmişdir. 666. cı sırada Muhammed Murâd bin Abdüllah Kazânî ismine bakınız! 1081.

690 - MURÂD MOLLA “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Dâmâd zâde Murâd efendi, İstanbulda Çarşambada 1189 [m. 1775] da bir tekke ve bir büyük kütübhâne yapmışdır. [1332] deki sayımda, burada [2276] kıymetli kitâb vardı. 248, 271, 1144, 1145.

691 - MURÂD PÂŞA: Nemçe, ya’nî Avusturya muhârebesinden başarı ile dönünce, 1015 [m. 1605] de Sadr-ı a’zam oldu. Üçüncü Muhammed hânın son senesi 1012 [m. 1602] de Şâh Abbâsa yenilen ordunun kaçakları, hurûfî kızılbaşları ile birlikde Celâlî ısyânı çıkardılar. Bu ısyân Anadolunun yarısına yayıldığından, Murâd pâşa, 1017 [m. 1607] de bunların üzerine yürüdü. Reîsleri Canpolad, Kalenderzâde ve Kara Saîd gibi şakîleri ve otuzbinden ziyâde kızılbaşı, çoğunu kuyulara gömerek öldürdü. Doğu Karahisârdaki yuvalarını da basarak, yüzbin âsiyi imhâ etdi. 1019 [m. 1610] da Îrâna yürüdü. Zafer kazandıkdan sonra, hatsala-

-1150-

narak 1020 [m.1611] senesinde vefât etdi.İstanbula getirilip medresesine defn edildi. Doksan yaşında idi. Gayretli, dindâr, Nakşibendî idi. Üçyüzondokuzuncu [319] sırada Fâtih ismine bakınız! 1100.

692  - MÜRRE “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Resûlullahın yedinci babasıdır. Kâ’bın oğludur. 390, 1127, 1129.

693  - MÛSÂ “aleyhisselâm”: Büyük Peygamberdir. Benî İsrâîle gelen Resûldür. Avrupalılar, buna Möise, Moşe der. Ya’kûb aleyhisselâmın soyundandır. İmrân adında bir zâtın oğludur. Yûsüf aleyhisselâmdan sonra, Benî İsrâîl, Mısrda çoğaldı. Dinlerine sarılıp, ibâdet ederlerdi. Fekat, zulm ve hakâret görürlerdi. Îsâ aleyhisselâmdan bir rivâyete göre, binyediyüzbeş [1705] sene önce, Mûsâ “aleyhisselâm” tevellüd etdi. Annesi bunu bir beşiğe koyup, Nil nehrine bırakdı. Beşik Fir’avnın serâyı önünden geçerken, Fir’avnın zevcesi (Âsiye) bunu alıp büyütdü. Kırk yaşına gelince, akrabâlarını öğrenip, onların yanına gitdi. Kendisinden üç yaş büyük olan Hârûn ile buluşdu. Birgün, bir Mısrlı kâfirin [kıptînin], Benî-İsrâîlden birine işkence etdiğini gördü. Kurtarırken, kıptî öldü. Korkup, Medyen şehrine gitdi. Orada Şu’ayb aleyhisselâmın kızı ile evlendi. Ona, on sene hizmet etdi. Mısra dönmek için yola çıkdı. Yolda Tûr dağında, Allahü teâlâ ile konuşdu. Mısra gelip Fir’avnı dîne da’vet etdi, Benî İsrâîle serbestlik verilmesini istedi. Fir’avn kabûl etmedi. (Mûsâ büyük sihrbâzdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor) dedi. Yanındaki vezîrlere sordu. Onlar da, (Sihrbâzları topla, onu mağlûb etsinler) dediler. Sihrbâzlar geldiler. Mısr halkı önünde, ipleri yere atdılar. Her ip, yılan görünüp, Mûsâ aleyhisselâma doğru yürüdü. Mûsâ “aleyhisselâm” asâsını yere bırakdı. Büyük yılan oldu. İpleri yutdu. Sihrbâzlar şaşırdı. Îmân etdiler. Fir’avn kızdı. (O, sizin ustanız imiş. Ellerinizi, ayaklarınızı keseceğim. Hepinizi hurma dallarına asacağım) dedi. (Biz Mûsâya inandık. Onun Rabbine sığınıyoruz. Yalnız Onun afv ve merhametini isteriz) dediler. Kâfirlerin suları kan oldu. Kurbağa yağdı. Cild hastalıkları ve üç gün karanlık oldu. Fir’avn, bu mu’cizeleri görünce korkdu. İzn verdi. Mûsâ aleyhisselâm, Benî İsrâîl ile, Mısrdan çıkıp, Kudüse doğru giderken, Fir’avn pişmân oldu. Askerleri ile arkalarına düşdü. Süveyş körfezi açılıp, mü’minler karşıya geçdi. Fir’avn geçerken, deniz kapandı. Fir’avn askeri ile birlikde boğuldu. Benî İsrâîl, yolda öküze tapanları gördüler. (Biz de böyle tanrı isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâm, (Allahdan başka ma’bûd yokdur. Allah sizi kurtardı) dedi. Sonra Tîh çölüne düşdüler. Yolu şaşırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Gökden (Men) ve (Selva) inerdi. Bunları yirlerdi. Asâsı ile yere vurdu. Su çıkdı. Bundan içerlerdi. (Helva ile etden bıkdık. Bakla, soğan gibi şeyler isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâmı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde kaldılar. Mûsâ “aleyhisselâm”, Hârûn “aleyhisselâm”ı vekîl bırakıp, Tûr dağına gitdi. Orada kırk gün ibâdet etdi. Allahü teâlânın kelâmını işitdi. (Tevrât) kitâbı kendisine indirildi. Tîh çölünde, Sâmirî adında bir münâfık, herkesdeki altınları, süs eşyâsını eritip, bunlardan bir buzağı yapdı. (Mûsânın ilâhı budur. Buna tapınız!) dedi. Tapmağa başladılar. Hârûn aleyhisselâmı dinlemediler. Mûsâ “aleyhisselâm” Tûrdan gelip bu hâli görünce çok kızdı. Sâmirîye la’net etdi. Kardeşinin sakalından tutup darıldı. Pişmân olup kendisine yalvardılar. (Tevrât)a göre ibâdet etmeğe başladılar. Mûsâ “aleyhisselâm” ümmeti ile Lût gölünün cenûb tarafına geldi. (Üc bin Unk) adında bir melik ile harb etdi. Şerî’a nehri şarkındaki yerleri ele geçirdi. Erîha şehri karşısındaki dağa çıkdı. Ken’ân ilini uzakdan gördü. Yerine Yûşa’ aleyhisselâmı halîfe bırakıp, yüzyirmi [120] yaşında, orada vefât etdi. Erîha şehrini, sonra Kudüsü, Amâlika kâfirlerinden Yûşa’ “aleyhisselâm” ele geçirdi. Yûşa’ “aleyhisselâm”, Mûsâ aleyhisselâmın hemşîresinin oğludur. Yûsüf aleyhisselâmın soyundan olan (Nûn)un oğludur. Mısrda dünyâya gelmişdir. İstanbula geldiği ma’lûm değildir. Mûsâ aleyhisselâmdan yirmiyedi sene sonra, yüzyirmiyedi [127] yaşında vefât etdi. Kabri Nablüs şehrinde veyâ Halebe yakın Me’arre şehrinde veyâ İstan-

-1151-

buldadır. Hıristiyanlar buna Yeşû’ diyor.

(Hadîka-tül-cevâmî’) de diyor ki: (İstanbulda, Beykoz tepelerinden birinde ziyâret edilmekde olan kabrin, Yûşa’ Nebî olduğu söyleniyor ise de, târîhî bilgilere uygun değildir. Bir Velî veyâ havârîlerden birinin kabri olabilir. Böyle ise, yine kıymetlidir. Yûşa’ Nebînin kabri olup olmadığını kesin olarak söylemek câiz değildir. Buradaki mescidi, 1169 [m. 1755] da üçüncü Osmân hânın sadr-ı a’zamı Muhammed Sa’îd pâşa yapdırdı. Mescidde sık sık mevlid okunur. Dinlemeğe akın akın gidilirdi. Çok toplanıldığından, üçüncü Selîm hân, fitneye sebeb olmamak için, burada meşâyıhın zikr yapmasını men’ ve yalnız mevlid okunmasına izn verdi.)

Mûsâ aleyhisselâmdan sonra yine bozuldular. Yetmişbir fırkaya ayrıldılar. Tevrâtı değişdirdiler. (Talmud) denilen din kitâbı yazdılar ki, (Mişnâ) ve (Gamârâ) diye iki kısmdır. (Mîzân-ül-mevâzîn) kitâbı, yehûdîlerin ve hıristiyanların ellerindeki Tevrât ve İncîl dedikleri kitâbların Allah kelâmı olmadıklarını isbât etmekdedir. Kitâb fârisîdir. Hakîkat Kitâbevi tarafından basdırılmışdır. İkiyüzelliyedinci sahîfesinde diyor ki, (Yehûdî i’tikâdına göre, Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma, Tûr dağında Tevrât kitâbını verdiği gibi, ba’zı ilmleri de ilhâm eylemiş. Mûsâ, bu ilmleri Hârûna, Yûşa’a ve El-Ye’âzâra bildirmiş. Bunlar da, sonra gelen peygamberlere ve nihâyet mukaddes Yehûdâya bildirmişler. Bu da, mîlâdın ikinci asrında, bu ilmleri, kırk senede, bir kitâb hâline getirmiş. Bu kitâba (Mişnâ) denilmiş. Mîlâdın üçüncü asrında Kudüsde ve altıncı asrında Bâbilde Mişnâya birer şerh yazılmış. Bu şerhlere (Gamârâ) denilmiş. Mişnâ ile iki Gamârâdan birini, bir kitâb hâline getirip, bu kitâba (Talmud) demişlerdir. Kudüs Gamârâsından meydâna gelen Talmuda (Kudüs Talmudu), Bâbil Gamârâsından meydâna gelene (Bâbil Talmudu) demişlerdir. Hıristiyanlar bu üç kitâba düşmandır. Bu düşmanlıklarının sebeblerinden birisi, Îsâ aleyhisselâmı asmak için hâzırladıkları çarmıhı taşıyan ve çarmıha gerilme hâdisesinde bulunan Şem’un, Mişnâyı rivâyet edenler arasındadır derler. Talmudda müslimânların inandığı şeyler de bulunduğu için, hıristiyanlar, müslimânları bu bakımdan da inkâr ediyorlar.) Yehûdîler kendi din adamlarına (Haham) derler. El-Ye’âzâr, Şuayb aleyhisselâmın oğlu idi. 22, 43, 64, 92, 99, 105, 356, 370, 372, 379, 389, 448, 452, 482, 488, 501, 522, 545, 693, 694, 695, 714, 715, 908, 913, 1034, 1044, 1082, 1101, 1105, 1106, 1110, 1126.

694 - MÛSÂ CÂRULLAH BEYKIYEF: Rusyada dinde reformcudur. Ehl-i sünnet düşmanıdır. (Fâideli Bilgiler)e bakınız!

695 - MÛSÂ KÂZIM: Oniki imâmın yedincisidir. Ca’fer-i Sâdıkın oğlu, imâm-ı Alî Rızânın babasıdır. 128 [m. 745] de Medînede tevellüd ve 183 [m. 799] de Bağdâdda habshânede vefât etdi. Kâzimiyyededir. Mehdî, sonra Hârûn Reşîd kendisini Medîneden Bağdâda getirip habs etdiler. İsmâ’îliyye fırkası bunun imâmlığını inkâr etdi. 62, 455, 1061, 1084, 1162, 1175.

696 - MÜSEYLEME-TÜL KEZZÂB: Yemâmede, Peygamber olduğunu iddi’â eden bir yalancıdır. Önce îmâna gelmişdi. Mürted oldu. Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü anh” hilâfetinin ikinci senesinde, Hâlid bin Velîdin askeri ile Yemâmede büyük muhârebe yapdı. Mürtedlerden yirmibin, müslimânlardan ikibin kişi öldü. Müseyleme askeri mağlûb oldu. Hazret-i Hamzanın “radıyallahü anh” kâtili olan Vahşî, hazret-i Hamzayı şehîd etmiş olduğu kılınc ile Müseylemeyi öldürdü. Hazret-i Ömerin büyük kardeşi Zeyd bin Hattâb bu muhârebede bayrak taşıyordu. Bu ve hatîb-i nebevî Sâbit bin Kays Ensârî ve Ebû Dücâne ve Ebû Huzeyfe-tebni Utbe ve üçyüzaltmış Muhâcir ve o kadar Ensâr ve binden fazla Tâbi’în şehîd oldu. Yetmişden ziyâdesi kurrâ hâfız idi. 423, 1090, 1091, 1187.

 697  - MÜSLİM “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Ebül-Hüseyn Müslim bin Haccâc Kuşeyrî, Şâfi’îdir. Hadîs âlimlerinin en üstünlerindendir. 206 [m. 821] da Nîşâpûrda tevellüd, 261 [m. 875] de orada vefât etdi. (Sahîh-i Müslim) kitâbı, (Buhâ-

-1152-

rî)den sonra, müslimânların en kıymetli temel kitâbıdır. İçinde yedibinikiyüzyetmişbeş [7275] hadîs vardır. Bu iki kitâba (Sahîhayn) denir. İmâm-ı Buhârî ile Nîşâpûrda buluşdu. 386, 423, 476.

698  - MUSTAFÂ ÂTIF: Defterdâr Mustafâ Âtıf efendi, İstanbulludur. [1104] de Vefâda kütübhâne yapdı. 1155 [m. 1742] senesinde vefât etdi.

699  - MUSTAFÂ BEKRÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Kutb-üd-dîn Mustafâ bin Kemâlüddîn 1099 [m. 1688] da Şâmda tevellüd, 1162 [m. 1749] de orada vefât etdi. Fıkhı Abdülganî Nablüsîden, tesavvufu Abdüllatîf-i Halvetîden aldı. Yazdığı kitâblar [222] yi aşmakdadır. (El-hikem-ül-ilâhiyye vel-mevârid-ül-behiyye) ve (El-vasıyyet-ül-celiyye) ve (Ber-ül-eskâm) kitâbları çok kıymetlidir. 458.

700 - MUSTAFÂ HÂN-II: Sultân dördüncü Muhammedin oğlu, birinci Mahmûd ile sultân üçüncü Osmânın babalarıdır. 1074 [m. 1664] de tevellüd, 1115 [m. 1703] de vefât etdi. 1106 [m. 1695] da halîfe oldu. Yeni Câmi’ yanında, Turhân sultân türbesindedir. Babası da bu türbededir. Mustafâ hânın silâhdârı olan Çorlulu Alî pâşa tarafından tersâne içinde iki katlı bir câmi’ yapılmışdır. Mihrâbı üstünde Kâ’be taşı yerleşdirilmişdir. İkinci Mustafâ hânın zevcesi Sâliha sultân, oğlu Birinci Mahmûd hân zemânında, Azabkapısı dâhilinde sebîl ve çeşme, hamâm, mekteb yapmış ve Arab câmi’ini tecdîd ve tevsî’ eylemişdir. Ta’mîr târîhinin 1147 [m. 1734] olduğu, şâdırvânı etrâfındaki beytlerde yazılıdır. 347, 622, 1071, 1184, 1188, 1191.

701 - MUSTAFÂ HÂN-III: Sultân üçüncü Ahmedin oğlu, üçüncü Selîm hânın babasıdır. 1129 [m. 1717] da tevellüd, 1187 [m. 1774] de vefât etdi. 1171 [m. 1757] de halîfe oldu. Yapdırmış olduğu Lâleli câmi’inin yanındaki türbededir. Dört kerîmesi ile iki oğlu da buradadır. Fâtih câmi’ini yeniden yapdırdı. Çakmakçılar yokuşunda kendi adında bir câmi’i vardır. [1174] de Kâdî-köy İskele câmi’ini yapdırdı. 1177 [m. 1760] de Pâşabağçe İncirliköy câmi’ini yapdırdı. Üsküdârda Ayazma câmi’ini de 1174 [m. 1760] de yapdırmışdır. 1167, 1176, 1184.

702 - MUSTAFÂ KEMÂL PÂŞA: 1881 de Selânikde doğdu. Osmânlı ordusunda subay oldu. 1923 de Lozan antlaşması ile Osmânlı devletine son verip, Türkiye Cumhûriyyetini kurdu. 1934 de Atatürk soyadını aldı. 1938 de İstanbulda vefât etdi. Ankaradadır.

703 - MUSTAFÂ NÂİLÎ: Sultân Abdül’azîz hân zemânında sadr-ı a’zam [Baş vekîl] idi. Kabri Fâtih Câmi’i yanındadır.

704 - MUSTAFÂ REŞÎD PÂŞA: 1262 [m. 1846] da sadr-ı a’zam oldu. 1274 [m. 1857] de öldü. 1252 [m. 1836] de Londra sefîri iken mason oldu. Bir sene sonra hâriciye nâzırı oldu. İngilterenin Osmânlı sefîri lord Rading ile berâber hâzırladıkları (Tanzîmât fermânı)nı sultân Abdülmecîd hâna tasdîk etdirerek, Osmânlı türklerinin din, ahlâk, fen, teknikdeki muvâffakıyyetlerine büyük darbe indirdi. 26 Şa’bân 1255 [m. 1839] da Gülhâne meydânında okunan bu fermâna göre, birçok şehrlerde mason locaları açılarak, gençler dinsiz yetişdirilmeğe başlandı. Medreselerden fen dersleri kaldırılarak, din adamları câhil bırakıldı. İktisâd doktoru profesör Ömer Aksu, 22 Ocak 1989 târîhli Türkiye gazetesine verdiği beyânâtda, (Bizde batılılaşma hareketinin başlangıcı olarak, 1839 Tanzîmât fermânı gösterilir. Biz, batıdan almamız gereken şeyin teknoloji olduğunu, kültürün ise millî olması gerekdiğini görememişiz. Batılılaşma hareketine, hıristiyanlığı benimseme olarak bakmışız. İngilizlerle yapdığı ticâret anlaşması, sanâyileşmemize büyük darbe vurmuşdur) demekdedir. 1047.

705 - MUSTAFÂ SABRÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: İslâm halîfelerinin sonuncusu olan sultân Vahîdeddîn hân zemânındaki islâm âlimlerindendir. Tokad meb’ûsu idi. 4 Mart 1337 [m. 1919] de şeyh-ul-islâm oldu. Yedi ay sonra yerine Hayderî zâde İbrâhîm efendi geçdi. 31 Temmuz 1920 de ikinci def’a şeyh-ul-islâm olup, iki ay sonra yerine, son şeyh-ul-islâm olan Medenî Mehmed Nûrî efendi geçdi. Kay-

-1153-

seri medresesinde Divrikli hâcı Emîn efendiden ders okudu. [1277] de Tokadda tevellüd, 1373 [m. 1954] de Mısrda vefât etdi. 1340 [m. 1922] senesinde, İstanbuldan Kâhireye hicret etdi. Orada yazdığı arabî eserleri ile, zemânının âlimlerini hayretde bırakdı. (Mevkıf-ül’akl) kitâbı dört cilddir. Burada Abduhun islâmı yıkmak için çalışdığını göstermekde, fikrlerini red etmekdedir. 399, 461, 485, 1072, 1122, 1193.

706 - MUTRİF BİN ABDÜLLAH “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Tâbi’îndendir. Çok takvâ sâhibi idi. Doksanbeş 95 [m. 714] senesinde vefât etdi. 694.