Bâyı’ veyâ müşterînin, alış verişden vaz
geçebilmek hakkına, (Muhayyer olmak) denir.
Muhayyerlik, sahîh ve fâsid bey’lerde câiz olup, üç dürlüdür:
1 - Pazarlık
ederken muhayyer olmağı şart koymakdır: Bu
muhayyerlik üç günden fazla olamaz. Bu müddet söylenmez ise, muhayyerlik olmaz.
İmâmeyne göre, müddet belli olmak şartı ile çok uzun zemân muhayyer
olabilirler. Üç güne kadar parayı vermez isen, satmakdan vaz geçerim demek
câizdir. Üç günden fazlası için söylerse,
satış câiz olmaz. İmâm-ı Muhammed, câiz olur buyurdu. Bâyı’ muhayyerlik şart
etdi ise, mal bâyı’in mülkünde kalır. Müşterî alıp da, onda helâk olursa,
benzerini veyâ piyasadaki değerini verir. Müşterî muhayyer ise, mal bâyı’in
mülkünden çıkar. Eğer müşterîde iken helâk olur veyâ zarar görürse, (Semen-i müsemmâ)yı, ya’nî uyuşdukları parayı
verir. Muhayyer olan, kabûl etdiğini, uyuşduğu kimsenin yanında veyâ başka
yerde söyliyebilir. Fekat red etdiğini ona söylemesi lâzımdır. İmâm-ı Ebû Yûsüf, başka yerde de red edebilir, dedi.
Muhayyer olan ölürse, muhayyerlik biter. Ya’nî satış yapılır. Müddet
bitince de satış lâzım olur. Bâyı’ veyâ müşterî başkasının, belli bir
zemâna kadar muhayyer olmasını da şart edebilir. Eğer gün, ya’nî müddet ta’yîn olunmaz
ise, bey’ sahîh olmaz. Şart edenin kendisi veyâ o başkası red veyâ kabûl edebilir.
Biri red, biri kabûl ederse, önce bildirenin sözü yapılır. (Dürer-ül-hükkâm) sâhibi “rahmetullahi teâlâ
aleyh”, üçyüzüncü maddede diyor ki, (Şart ile muhayyer olmak, söz kesildikden
birkaç gün sonra da karârlaşdırılabilir. Fekat, akdden önce şart edilen
muhayyerlik hükmsüzdür). İskân belgesi olmıyan evi satın alırken, belli zemâna kadar
iskân belgesi alınacakdır deyip de, o zemân içinde alınmazsa, belediyyenin satışa
izn vermediği anlaşılıp, bey’ fesh olur. Eğer zemân belli olmazsa, akd sahîh olmaz.
Fâsid olur.
Müşterînin, iki veyâ üç maldan birini seçmek için, üç gün
veyâ dahâ ziyâde muhayyer olması câizdir. O şey üçden çok ise, câiz olmaz. Üç
şeyden biri, mebî’ olup ikisi, bâyı’in malı olur ve müşterîde emânet olur.
Helâk olurlarsa, müşterî birini öder. Emânet olanları ödemesi lâzım değildir.
Hepsini red edemez. Fekat hepsinde de muhayyerlik şart etdi ise, hepsini red
edebilir. Müşterî muhayyerlik zemânı bitmeden ölürse, üç şeyden birini,
vârisleri alır. İki kişi bir mal satın alıp muhayyer olduklarında, biri kabûl
edince, ikinci red edemez.
2 -
Alırken görmediği şey
için muhayyer olmakdır: Alış veriş esnâsında, mevcûd olduğu hâlde,
bâyı’ın yanında bulunmıyan, ya’nî müşterî görmeden, ya’nî iyi tanımadan satış
câizdir. Müşterî, malı görünce red edebilir. Görmeden önce semeni vermeğe
zorlanamaz. Bu muhayyerlik, bir zemân ile sınırlı değildir. Görmediği için
muhayyer olan müşterî, mebî’i görmeden önce de, bey’i fesh edebilir. Mebî’ ayn olmazsa, ya’nî müşterînin görmediği mebî’in
yerini, sıfatını, arsasının hudûdünü, cinsini, mikdârını bâyı’
bildirmezse, bey’ fâsid olur.
Bir kimse, cinsini söyliyerek birşey satsa, bu şey başka
cinsden çıksa, bey’ bâtıl olur. Meselâ karpuz tohumu olarak alıp, hıyâr tohumu
çıksa, bâtıl olur. Müşterî, tohum mevcûd ise, geri verir. Mevcûd kalmamış ise,
mislini verir. Semeni geri alır.
Bir kimse, malını görmeden satsa, muhayyer olamaz. Ya’nî
görünce, satışdan vaz geçemez. At, katır ve merkebin yüzünü ve sağrısını gören
muhayyer olamaz. Et için koyun alırken el
ile yoklamıyan muhayyer olur. Evin sofasını gören, odasını görmese de muhayyer
olmaz. Fekat, imâm-ı Züfere göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, odaları da görmek
lâzımdır ve fetvâ böyledir. Karışık bir malın bir kısmını gören müşterî,
hepsini görünce muhayyerdir. Dartı ile veyâ ölçek ile ölçülen şeyin nümûnesini
gören, o şeyin hepsini görünce muhayyer olmaz. Fekat nümûnesinden düşük ise,
ayb sebebiyle muhayyer olur. Yinecek şeyleri tatmıyan muhayyer olur.
Müşterînin, satın almak için vekîli veyâ satın aldığı malı teslîm
almak için gön-
derdiği
vekîli, ya’nî [seni vekîl etdim dediği kimse] görünce, müşterî muhayyer olamaz.
Fekat, müşterînin, görmeden satın aldığı malı teslîm almak için gönderdiği
kimsenin görmesi ile, müşterînin muhayyer olmak hakkı gayb olmaz.
A’mânın alıp satması câizdir. Satın aldığı şeyler dokunmakla
veyâ koklamakla veyâ tadına bakmakla anlaşılırsa, bunları yapmadı ise muhayyer
olur. Bir ev kendisine ta’rîf edildi ise, muhayyer olmaz. Bir kimse, iki
elbiseden birini görüp, ikisini de satın aldıkdan sonra, ikincisini görünce,
ikisini birden kabûl veyâ ikisini birden red etmekde muhayyer olur. Yalnız
ikincisini red edemez.
Birşeyi gördükden sonra, satın alan kimse, başka bulursa
muhayyer olur. Bâyı’, farklı değil diye yemîn ederse, buna inanılır.
Müşterî, görmemiş idim dese, bâyı’, görmüş idin dese,
müşterîye inanılır.
(Câmi’ul ezher) hocalarından allâme
Abdürrahmân Cezîrînin riyâsetindeki, Mısr ulemâsından bir hey’et tarafından
hâzırlanmış olan (Kitâb-ül-fıkh
alel-mezâhib-il-erbe’a) kitâbı beş cild olup, Mısrda 1392 [m. 1972]
de yeniden basılmışdır. Hasen Ege tarafından Türkçeye terceme edilerek, Bahar
kitâbevi tarafından 1971-1979 da, yedi cild olarak basılmışdır. Arabîsinin
ikinci cildinde diyor ki, (Görülmiyen bir şey için muhayyer olmak, Hanefî
mezhebinde dört yerde vardır: Birincisi, ayn olan mal, ya’nî mebî’dir. Mebî’
deyn olursa satış selem olur. Selem satışında mebî’ için muhayyerlik olmaz.
İkincisi, kirâlanan yer görüldüğü zemân red edilebilir. Üçüncüsü, bir ayn,
ortaklar arasında bölündüğü zemân paylarını sonradan görenler red edebilirler.
Mislî olan mal taksîm edilince muhayyerlik olmaz. Dördüncüsü, mal da’vâsında
sulh olunca. Ya’nî, birinde alacağı olduğunu söyliyen görmediği bir malın
verilmesine râzı olunca, bunu gördüğü zemân red edebilir).
3 -
Ayb, ya’nî kusûr sebebi ile
muhayyerlik: Bir kimse, satın aldığı bir malda kusûr bulsa, tâm
fiyâtı ile almakda veyâ red etmekde muhayyerdir. Bâyı’ râzı olur ise, fiyâtı
kırabilir. Piyasada, fiyât düşmesine sebeb olan kusûr, (Ayb) sayılır.
Müşteri satın alıp, kullanırken veyâ şeklini, sıfatını
değişdirince, eskiden kalma bir ayb görse, fiyât farkını geri alır. Meselâ
kumaş alıp, kesdikden sonra kusûr görürse, kumaşı red edemez. Fekat, bâyı’
kabûl ederse, red edebilir. Kumaşı dikmiş ise veyâ kumaşı boyamışsa, unu yağla
yuğurmuş ise, eski ayblarını anlasa, fiyât farkını alır. Bâyı’ râzı olsa da,
red edemez. Aldığı ta’âmı yise, elbiseyi giyip yırtsa, fiyât farkı istiyemez.
İmâmeyn, ister dedi. Yumurta, cevz, kavun, karpuz ve kabak satın alıp, kırınca
hepsi bozuk çıksa, işe yarar iseler, fiyât farkı alır. Bir işe yaramaz iseler
geri verip parasını temâmen geri alır. İyi diyerek satın aldıklarının bozukları
yüzde üç ise, bey’ sahîh olur. Çok ise fâsid olur. Hepsini verip, parasını geri
alır.
Bir kimse satın aldığı malı başkasına satmış iken, kusûrlu
olduğundan mahkeme karârı ile kendisine i’âde edilse, birinci bâyı’a red
edebilir. Fekat, mahkeme karârı ile değil de kendi arzûsu ile i’âde edildi ise,
birinci bâyı’a red edemez. Bir kimse, satın aldığı şeyde kusûr bulunduğunu
isbât etse veyâ bâyı’ kusûrsuz olduğuna yemîn edemese, müşterî parayı vermeğe
mecbûr olmaz. Bunun gibi, pazarlık edilip, ölçülen şeyin mikdârında uyuşup, teslîm alınan mikdârda anlaşamasalar,
müşterînin sözü kabûl edilir. Dartı ile veyâ ölçek ile satın alınan
birşey, eve götürülünce, bir kısmı kusûrlu görülse, müşterî, hepsini almakda
veyâ red etmekde serbestdir.
Müşterî, satın aldığı birşeyin kusûrunu düzeltse, geri
vermek hakkı kalmaz. Satın alınan bir hayvâna binmek, kabûl etmek demekdir.
(Tagrîr) olunan, ya’nî yalan
söylenmekle fâhiş aldatılan kimse, bey’i fesh edebilir. (Mecelle)nin yüzaltmışbeşinci [165] maddesinde
diyor ki, sarraflıkda piyasadaki fiyâtların en yükseğinden, yüzde ikibuçuk [%
2,5] ve dahâ fazlası kadar yüksek fiyâtla satın alarak aldanmağa (Gaben-i fâhiş=çok aldanmak) denir. Bu mik-
dâr,
urûz için, ya’nî hayvândan başka menkûl mallar için yüzde beş, hayvân için
yüzde on, binâ için yüzde yirmidir. Bu mikdârlardan az olan aldanmağa, (Gaben-i yesîr=az aldanmak) denir. Meselâ, bâyı’,
bu mala, şu kadar lira veren oldu deyip satsa, piyasadaki en yüksek değerinden
fâhiş aldanma kadar fazla olduğu ve başkası, o kadar lira vermediği anlaşılsa,
müşterî bey’i fesh edebilir.
Bâyı’ yalan söylemeden, fâhiş fiyâtla satsa, aldanan müşterî
bey’i bozamaz. Çünki herkes malını, dilediği fiyâtla satabilir. İslâmiyyetde (kâr haddi) diye birşey yokdur. Yalnız, sıkışık
durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzûmlu eşyâyı fâhiş, yüksek
fiyâtla satmak harâmdır. [Altıncı maddede, 3 numarayı okuyunuz!]. Yalan
söylenerek, yesîr aldatılan kimse, bey’i bozamaz.
Herkesin var bir kesi,
ben bi kesin, yok kimsesi.
Ben bi kesin, sen ol kesi,
ey kimsesizler kimsesi!