Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, herşeyi sebeble yaratır.
Birşeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebeb olan şeyi yapmak lâzımdır.
Herşeyin yaratılmasında müşterek olan ma’nevî sebeb, sadaka vermek, yetmiş
kerre (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) düâsını
okumakdır. Bu iki ma’nevî sebeb, maddî sebebleri bulmağa da yardım eder.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Allahü teâlâ, her hastalığın ilâcını yaratmışdır. Yalnız,
ölüme çâre yokdur) ve (Hastalıkların
başı, çok yimekdir. İlâcların başı, perhîzdir) ve (Hastalarınızı, sadaka
vererek tedâvî ediniz!) buyurdu.
Hastalıkların ilâclarını bildiren kitâblara, (Kitâb-ül-edviye), (formüler farmasötik) ve (Acrabadin) denir.
İnsan hasta olmamağa dikkat etmelidir. Bunun için de,
islâmiyyete uygun yaşamak lâzımdır. İslâmiyyete uymakda gevşek davranarak,
hasta olan kimse, ilâc almalı, perhîz etmeli ve fakîrlere sadaka nezr etmeli ve
sık sık sadaka vermelidir. Perhîz, ya’nî Regime [Rejim] yapmak câiz ve lâzım
olduğunu, (Teyemmüm âyeti) göstermekdedir.
(Su zarar verince,
kullanmayın, teyemmüm edin!) meâlindeki
âyet-i kerîme meşhûrdur. Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem”, hazret-i Alî ile bir eve gitdi. Meyve getirdiler. Hazret-i
Alînin gözleri ağrıyordu. Meyveden kendisi yidi. Hazret-i Alîye, (Sen yime! Göz ağrısına zarar verir) buyurdu.
Pişmiş pazı ile arpa getirdiler. (Bundan yi! Gözüne
fâide verir) buyurdu. Ödemi olanlara, (Su
içmeyin! Suya perhîz ediniz!) buyururdu. İslâm âlimleri, tıb ve
tedâvî üzerinde çok kitâb yazdı. Bunlardan Dâvüd-i Antâkînin, (Tezkiret-ü ülil-elbâb) kitâbı ve türkçe (Nusret efendi risâlesi) ve İbrâhîm Ezrakın, (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbı ve Ebû Abdüllah
Zehebînin, (Et-tıbbün Nebevî)si çok
kıymetlidir. Son ikisi, 1396 [m. 1976] da, İstanbulda, (Hakîkat kitâbevi)
tarafından ofset yolu ile basdırılmışdır. Perhîzi, hadîs-i şerîflerden ve
tecribeli kimselerden ve tabîbden öğrenmelidir. İlâc kullanmak ve perhîz yapmak
sünnetdir. [Vâcib ve farz olduğu yerler de vardır. 130 ve 688. ci sahîfelere
bakınız!] Bunun için, perhîze de çok lüzûm gösteren hastalıklardan, otuzaltı
hastalıkda nasıl perhîz edileceği ve bunlara karşı hangi ilâcları kullanacağı
aşağıda bildirilmişdir. Ayrıca, uçuk, dudak ve el çatlaması, kaşıntı, arı
sokması, yanık ve arpacık için kısa tedâvî yolları gösterilmişdir.
Aşağıdaki perhîzler, Fransada kullanılan, meşhûr Lemoine ve
Gerardın, (Formulaire consultation medicales) adındaki
fransızca kitâbından terceme edilmişdir.
1 - ALBÜMİNÜRİ: İdrârda albümin bulunmasıdır. Böbrek iltihâbını
gösterir. İdrâr bulanıkdır. Sancı ile
çıkar. Kanlı olabilir. Ateşli hasta yalnız süt içmeli. İdrâr söken sıvılar
içmelidir. Tuzsuz yemekler bile yimemelidir. Fazla su içmemelidir. Böbrekleri
yorar. Ateş düşmeden, bacaklardaki şiş inmeden yimeğe başlamamalıdır.
Bunlar kalmayınca, günde bir litre süt verilir. Sonra, muhallebi ve tuzsuz
ekmeğe başlar. Dahâ sonra, patates haşlaması ve sütlâc verilir.
Böbrekden olmıyan albümin çıkaranlara perhîz lâzım değildir.
Fekat, konserve, bahârat, biber, turşu, koyu kahve verilmemelidir.
Tansiyonu yüksek ise, tuzsuz perhîz yapmalı, su az
içmelidir. Tuzsuz perhîz, yirmidokuzuncu sıradaki (ÖDEM)
hastalığında bildirilmişdir. Her sebze serbestdir. Nekris [gut]da
varsa, ekşi sebze ve meyve yimemelidir. Ba’zı hastaya, süt, şişkinlik yapıyor.
Bunlara kaymağı alınmış süt vermelidir. Gayr-i müslimler kefîr veriyorlar. Bu
olmazsa, sebze suyu verilir. Hafîf hastalara, et ve yumurta çok pişmiş olarak
verilebilir. Hiçbir zemân çiğ süt vermemelidir. Haftada bir iki gün üzüm
verilir. Sabâh, öğle, akşam birer kilo tâze üzüm yir. Başka birşey yimez. Böyle
üzüm perhîzi, prostat ve karaciğer hastalarına da fâidelidir.
Böbrek hastalığı hafîfleyince çok taze kasab hayvanı ve
kümes hayvanı etleri verilir. Yağlı et ve iç yağı verilebilir. Çünki, bunlarda
kolesterin çok azdır. Lipoidlerin hazmını da kolaylaşdırırlar. Bunlar da
kolesterini eritir. Kolesterin kumun hâ-
sıl
olmasını önler. Hamur işi ve sebze de verilir. Meyve de verilir. Az mikdârda
fasulye, mercimek, bakla, nohud verilir.
YASAK OLANLAR - Et suyu, av hayvanları, akciğer, karaciğer,
böbrek, beyin, paça, dalak, işkembe, her çeşid balık, et ve balık konserveleri,
yağlı maddeler yasakdır. Yalnız tâze tereyağı ve bitki yağları verilebilir.
Lahna, kuzu kulağı, kuşkonmaz, domates, mantar yasakdır.
Biber, kereviz, hıyâr, sarmısak gibi bahârlı şeyler yasakdır. Sirke yerine
limon kullanmalıdır. Mayalı bütün peynirler yasakdır. Yumurta az yiyebilir.
Koyu kahve ve koyu çay yasakdır. Çilek, ağaç çileği denilen âhu dudu yasakdır.
Alkollü içkiler yasakdır. Böbrekleri zedeliyebilecek ilâclar, meselâ piramidon,
antipirin vermemelidir.
FÂİDELİ GIDÂLAR -
Sebze çorbaları, kızarmış et, haşlama et, çok taze balık, yağlı beyâz peynir, az
mikdârda süt, meyveler verilir. Tuza izn verilir.
YEMEK CEDVELİ - Sabâh: Açık çay, kızarmış ekmek, tereyağı,
bal, meyve reçeli. Öğle yemeği: Bir et parçası, iki tabak sebze, meyve. Akşam
yemeği: Haftada üç gün sebze çorbası, bir tabak hamur işi veyâ sebze, meyve.
Öğle ve akşam yemeklerinden sonra, bir fincan papatya çayı içmeli. Sigara
içmemelidir.
İDRÂRDA ALBÜMİN ARAMAK - İdrâr, cam hunideki
pamukdan süzülür. Deney tüpünün yarısına kadar, süzülmüş idrâr konur. Üzerine,
beşde biri kadar, koyu tuzlu su konur. Çalkalanıp, yukarı kısmı, alevde
ısıtılır.
A) Bulanmazsa, birşey yok demekdir. Birkaç
damla asid koyup, yine ısıtmalı. Yine bulanmamalıdır.
B) Tuzlu su koyup ısıtınca, bulanırsa:
1 - Bir damla asid
asetik (sirke rûhu) konur. Bulanıklık tekrâr erirse, yirmide bir sulu
nitrat asidi (HNO3) damlatıp ısıtılır:
a) Tekrâr bulanırsa,
aseto-solübl albümin var demekdir.
b) Bulanmazsa, önceki
bulanıklığın fosfat olduğu anlaşılır.
2 - Asetik asid damlatınca, bulanıklık erimezse, albümin
bulunduğu anlaşılır.
Sağlam insan idrârında da, yorgunluk ve başka sebeblerle
albümin bulunabilir. Albümin bulunan kimsenin böbreklerini kontrol etmek
lâzımdır. Bunun için, idrârda silindir ve kan serumunda üre aranır.[1]
Süleymâniyye kütübhânesi (Lâleli) kısmında, [3735] sayılı
kitâbda diyor ki, üç gün beşer gram Râvend tozu yutunca, mesâne taşını eritir
ve idrâr yollarını temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hâzırlayıp içmek de
böyledir.
2 - ANEMİ (kansızlık): Deri, dudaklar, göz kapakları
solukdur. Çarpıntı, baş dönmesi, soluk alma, ağrılar, mi’de ağrısı olur. Kanda
al yuvarlar azalır. Ak yuvarlar sayısı değişmez. Kan zâyı’ etmek, havasızlık,
ışık azlığı, hareketsizlik ve ba’zı hastalıklar sebeb olur.
İştihâ azdır. Sevdikleri yemeği vermelidir. Bıkdırasıya et
yidirmek doğru değildir. Sebzeli yemekler, etden dahâ fâidelidir. Çünki mi’deyi
bozmaz.
Eti çeşidli şekllerde vermelidir. Beyin çok iyidir. Çünki,
beyinde çelik vardır. Kan yapar. Kemik suyu ve iliği vermelidir. Kan yapmasını
kolaylaşdırır. Sığır eti suyu, yumurta sarısı çok vermelidir. Karaciğer ve
dalak ızgara kebabı çok yimelidir. Bu ikisi
3 - ARTERİO-SCLEROZ (Damar sertliği): Tansiyon artar. Nabz atması ya-
---------------------------------
[1] Albüminin, civa iyodürlü Tanret mi’yârı ile aranması çok kolaydır.
tarken
çokdur. Ayakda dururken azdır. Nefes darlığı, çarpıntı, geceleri idrara çok
kalkmak, berrak ve bol idrâr, karaciğer kifâyetsizliği bu hastalığın
alâmetleridir.
Karaciğer, beden fabrikasının büyük
bir laboratuvarıdır. Sağ kaburga kemiklerinin ve diyaframın altında bulunur. İnce
bağırsaklardan gıdâ maddelerini ve bir mikdâr zehrli maddeleri almış olan kanı
getiren kılcal damarlar, birleşerek bir toplar damar hâlinde karaciğere girer.
Burada tekrar kılcal damarlara ayrılır. Her birindeki kan, kalburdan
süzülüyormuş gibi, karaciğer içinde yayılır. Sonra yine başka kılcal damarlara
girer. Bunlar da birleşerek, ciğerden çıkan bir damar, bu kanı kalbin sağ
kulakcığına götürür. Karaciğer, bağırsaklardan gelen kandaki karbon-hidrat
maddelerini tutar. Kana lâzım olan, az mikdârını kalbe gönderir. Böylece
karaciğer, ihtiyât şeker deposu vazîfesini görür. Yumurta akı maddelerine ve
yağlara da te’sîr eder. Gelen tuzların bir kısmını kalbe gönderir. Bir kısmını
da, sonradan yavaş yavaş gönderir. Bir kısmını safra ile tekrâr bağırsaklara
gönderir. Bağırsakdan gelen zehrli maddeleri imhâ eder. Kan ile gelen protein
parçalarından üre sentezi yapar ve yavaş yavaş böbreklere gönderir. Harâb olan
al yuvarların kırmızı boya maddeleri artıklarından, safra boyası ve safra asidi
yapar. Bu asid, yağların hazmına yarar. Bu iki madde, karaciğerde kolesterin
denilen yağ gibi bir madde ile birleşir. Kolesterin esteri olur. Esterleşen
kolesterinin, mecmû’ kolesterine nisbeti, normal olarak, yüzde yetmiş [0,70]
dir. Bu nisbetin azalması, karaciğer kifâyetsizliğini gösterir. Bunun için
karaciğer kolesterinle ilgili madde mübâdelesinde te’sîrli olur ki, atardamar
sertleşmesinde mühimdir. Bu üç madde, safrayı meydâna getirir. Karaciğer, bu
sıvıyı, devâmlı olarak safra kesesinde toplar. 977. ci sahîfeye bakınız!
İnsan karaciğerinden, yirmidört sâatde, yediyüz litre kan
geçmekdedir.
Sıhhati yerinde bir insanın karaciğerinde çeşidli mikdârda
yağ toplanır. Bu mikdâr, yinilen yağ mikdârına, yağların imtisâs ve karaciğere
nakl temposuna ve karaciğerde yağların oksidlenme hızına bağlıdır. Fazla yağ
yinildiği zemân karaciğerde nötr yağ mikdârı artar. Kolesterinli maddeler
yinirse, yağ ve kolesterin toplanır. Karaciğerde yağ toplanırsa, karbonhidrat
[glikojen] mikdârı azalır ve ciğer hücrelerinin çoğalma kuvveti bozulur.
Açlıkda, yağlı dokulardan ayrılıp kana karışan yağ da karaciğerde toplanır.
Şeker hastalarında, kanda yağ çoğaldığı için de, karaciğerde yağ toplanır. Sârî
hastalıklarda ve fosfor, kloroform, dört klorlu karbon gibi karaciğer zehrleri
alınmasında da yağ [Lipid] toplanır.
Karaciğerde yağ toplanmasını azaltan ve yağları ciğerden
çıkaran maddelere (Lipotropik) denir. Kolin, metiyonin, inositol ve B12
lipotropikdirler. Çünki bu cismler, Fosfolipid metabolizmasını tanzîm ederler.
Bu maddelerin değişmeleri bozulunca, kanda kolesterin çoğalır. Bundan da siroz,
diyabet, nefrit, tansiyon artması, damar sertliği, kalb damarlarında hastalık
hâsıl olur. Damarlarda lipoid birikir. Lipotropikler, karaciğerin zehrleri
temizleme kuvvetini de artdırmakdadır.
Damar sertliği hastalığı ikiye ayrılır: A) Damarların iç
yüzleri kolesterin sıvası ile örtülür. Tansiyon yüksekdir. B) Karaciğer ve
böbrekler kifâyetsizdir.
Birinci hâl için, perhîz yapmalı, az su içmelidir. İkinci
bakımdan, karaciğer ve böbrekleri
zedelememek için, mi’de ve bağırsaklardan gelecek zehrleri çok azaltmalıdır. Bu
iki hâli de karşılamak için, hastaya kolesterini az ve zehr giderici sütlü
sebze perhîzi
Kolesterini az perhîz, damar sertliğinde, gut (ya’nî nekris)
de, ba’zı şekerlilerde, kandaki çok mikdârdaki kolesterini azaltmağa yarar.
Kanda fazla kolesterin bulunursa, damar içi yüzeylerde toplanarak (aterom)
denilen levhalar yapar.
YASAK YEMEKLER - Yumurta, süt, beyâz peynir, bilhassa bayat
peynir, kaymak, tereyağı, beyin, iç organ etleri, havyar, yağlı et, sun’î
tereyağları, çikolata, katı bitki yağları, ceviz, fındık, badem, hurma gibi
yağlı maddeler ve sigara yasakdır. Prof. Dr. Süleymân Yalçın, 16.7.1985 târîhli
Türkiye gazetesindeki beyânâtında,
(Domuz etinde yüksek mikdârda bulunan yağ ve kolesterol,
damar sertliğine sebeb olmakdadır) demekdedir. 23 Mart 1988 târîhli Türkiye
gazetesinde diyor ki, (Avrupanın en fazla okunan sıhhî mecmû’ası (Neuform kurier), domuz etinin deri
hastalıklarına, kansere, tansiyonun artmasına, romatizma ve gribe sebeb
olduğunu ve domuz etinde hiçbir vitamin bulunmadığını, zararının çok olduğunu
bildirmekdedir.) Sıvı yağlar ve şekerli maddeler az mikdârda verilebilir.
Tavada kızartmamalıdır.
Böbrek iltihâbı da varsa, eti, sebzeyi azaltmalı, kuzu
kulağı, kuş konmaz ve ekşi şeyler vermemelidir. Tansiyon yüksekliği, diyabet,
şişmanlık varsa, bunların tedâvîsi de yapılmalıdır. Tansiyon artmasına karşı,
tuzsuz perhîz iyidir.
4 - KLOROZ (za’fiyet): Deri solgundur. Göz kapakları ve
topuklar şişer. Nefes tıkanıklığı, çarpıntı, kadında âdet bozukluğu, sinir
bozukluğu, histeri, iştihâsızlık, kabz ve kay görülür.
Açık, havadar yerde ev tutmalıdır. Üzüntü, düşünce
olmamalıdır. El işi hafîf olmalı, beden hareketi fazla olmamalıdır. Geç
yatmamalı, dokuz sâat uyumalıdır.
Çeşidli ve bol yimelidir. Süt, yumurta, et, yeşillik, püre
(ezme), hamur işi yimelidir. Çok et yimeğe özenmemeli, beyâz eti tercîh
etmelidir. Hamur işi, yeşil sebze çok yimelidir. Bunlarda, bilhassa ispanakda
çelik vardır. Kahve ve çay açık olmalıdır. Hubûbât, bilhassa mercimek, fasulye
iyidir. Meyve çok yimelidir. Pilâv, sütlâç, dolma gibi pirinçli yimelidir.
Yemek arasında sıcak şerbetler ve iştihâ getirici ot suları içmelidir. Paris Tıb
Fakültesi profesörlerinden M.Loeper ve Saint Louis hastahânesi laboratuvar şefi
J.Lesure tarafından hâzırlanmış olan fransızca tıbbî formüllerde diyor ki,
(Kına-kına kabuğu, kuvvetlendirici ve ateş düşürücüdür. Za’fiyyet hâllerinde,
bilhassa veremden, şeker hastalığından, sıtmadan hâlsiz kalanlara ve tehlükeli
hastalıklardan kurtulan kuvvetsiz ve kansız
kalanlara çok fâidelidir. Toz hâlinde günde, 0,20 gramdan iki grama kadar
kuvvet için verilir). Otuz gram kına-kına kabuğu ile yarım kilo kuru siyâh üzüm
havanda ezilir. Sonra, birbuçuk kilo, ya’nî altı su bardağı kadar su ile yarım
sâat kaynatıp, kevgirden veyâ tülbendden şişeye süzülür. Üç yemek arasında
yarım fincan içilir.
Kloroz hastalarının çoğu, kansız olduklarından, bunlar anemi
perhîzi de yapmalıdır. Çelikli ilâclar çok fâidelidir.
5 - SİROZ HEPATİK (Karaciğer sertleşmesi): Çeşidli şeklleri
vardır. Alkol ve domuz eti, karaciğerin ve sinir sisteminin amansız düşmanıdır.
Karaciğer şişer veyâ küçülür. (İstiska) olur.
Ya’nî, karn su toplar. Bacaklarda ödem olur. Ba’zan mak’addan kan gelir. Mi’de
ağrısı, kan dolaşımı bozukluğu olur. Yâhud sarılık, hâlsizlik, ateş, renkli idrâr,
dalak şişmesi olur. Üremi hastalığı gibi de görünür.
Bol et, az yağ vermelidir. B vitamini çok fâidelidir.
Meselâ, bira mayası verilir. Bira mayası, bira değildir. Alkolü yokdur. C ve K
vitamini bulunan ilâclar ve limon verilir. Karaciğer hülâsası, Bejektal veyâ
(Vitamin B Complex) iğnesi yapılır.
Hergün, bir litre süt verilir. Ekmek yiyebilir. Yeşil sebze,
iyi pişmiş et verilir. Zehr hâsıl etmiyen şeyler yimesi esâsdır. Bunun için
bayat yemekler, av eti yasakdır. Çok
6 - KONSTİPASİYON (Kabzlık): Halâya az ve katı çıkılır. Umûm
bedende değişikliklere sebeb olur: İştihâsızlık, nefes darlığı, safra yolu
nezlesi, baş ağrısı, tâkatsızlık, zehrlenme sebebi ile titreme ve ateş
yükselmesi görülür.
Kabzlığın muhtelif sebebleri vardır: 1 - Bağırsak tıkanması,
2 - Gıdâ sebebi. Sür’atli hazm edilen maddeleri yimek, 3 - Mi’de usâresinin
bozulması, 4 - Bağırsak adalesinin hareket kuvvetinin azalması, 5 - Mak’at
halkasının teşennücü [spazmozu, kasılıp kalması] gibi. Kabzlık çekenler, hergün
aynı sâatde halâya çıkmalıdır. Meselâ, sabâh kalkınca ve akşam yatarken
çıkmalıdır. Bir kerre çıkmak yetişir. İki kerre, dahâ iyidir.
Hazm edilemeyip geride kalan kısmı çok olan yemekleri
yimelidir. Bu kısmlar,
bağırsakları
harekete getirir ve usâre akmasına sebeb olur. Bunun için, selülozu çok gıdâ
(sebze, meyve) yimelidir. Yemekleri iyi çiğnemelidir.
Yinecek şeyler - Öğle ve akşam, sebze çorbası. Sebze
yemekleri, salatalar, hamur işi, bilhâssa yulaf unu ile yimelidir. Et, yalnız
öğle vakti yinir.
Her nev’ et, balık, bol tereyağı, esmer ekmek, çavdar
ekmeği, peksimet, patates, mercimek, şalgam, havuç, nohud püreleri, bol sebze,
salata, ıspanak, erik reçeli, râvend çok iyidirler. Çiğ ve pişmiş her meyve,
bilhassa kuru meyveler, kuru incir, üzüm, erik, dut, cevz, bâdem, bal
yimelidir. Seyyid Abdülhakîm efendi, (Keşkül) risâlesinde
diyor ki, (İncir, tayyıp bir yemişdir. Latîf bir gıdâdır. Hazmı kolaydır.
Menfe’atleri çok bir devâdır. Tabî’ate yumuşaklık verir. Balgamı eritir.
Böbrekleri temizler. Mesânedeki kumları izâle eder. Karaciğerin ve dalağın
tıkanmış olan deliklerini açar. Bedeni şişmanlatır. Bâsûru izâle eder. Nekrîse,
romatizmaya fâidelidir.) İncirin arabcası (Tîn)dir. Tîn sûresinde Allahü teâlâ,
inciri medh etmekdedir. Hem fâideli, hem mubârekdir. Tâze veyâ kurusu aç iken
üç adedi birkaç gün yinirse, râhat ishâl yapar. Sabâh ve akşam yemeklerinden
bir sâat evvel, iki, üç aded tâze veyâ kuru incir yimek, sancısız, ağrısız,
râhat ishâl yapmakdadır. Çikolata ve madlen, bunlara zarar vermekdedir.
Yasak olanlar - Yumurta kabz yapar. Çok az yimelidir.
Pirinç, koyu çay, çikolata yasakdır. Yemek cedveli - Sabâh: Taze meyve, bir
dilim ekmek doğranmış şekersiz ballı sıcak süt
Öğle: Bir tabak et, bir tabak sebze, beyâz peynir, turup,
tereyağı, komposto.
İkindi (sâat dörtde): Komposto, hafîf çay.
Akşam yemeği: Sebze çorbası, makarna, patates ve meyve.
Bağırsaklarda mayalanan, gaz yapan yemekler yimelidir.
Meselâ, bayat et, kıymalı börek, mantar, bahârlı şeyler, bayat peynir, yoğurt
yimelidir. Gazoz, limonata, bikarbonatlı su, açık kahve ve çay iyidir.
Bağırsakları hareketsiz olanlar, sabâh aç karnına, olmuş
meyve ile çavdar ekmeği yimelidir. Bununla, taze sebze yemeği yimek iyi olur.
Bir kahve kaşığı Karbonat veyâ süzülmüş bal bir bardak ılık suda eritilerek
sabâhları aç olarak içmelidir. Yâhud, iki kahve kaşığı Karlsbad tuzu bir bardak
ılık suda eritilip sabâhları aç iken içmelidir. Hem safra söker, hem
bağırsakları harekete getirir. Hiç ağrı, sancı yapmadan, su gibi ishâl yapar.
Erbalax ve Bilagit habları da iyidir.
Spazmdan olan kabzlılar, et yimemeli. Hamur işi, sebzeli
yimelidir. Bahârlı yimemelidir. Kahve, çay, biber yimemelidir. Yağlı yemekleri
de azaltmalıdır.
(Duphalac),
(Normacol), (Granocol) gibi kaydırıcı ilâclar çok fâidelidir.
Bu şurublar, te’sîr
etmezlerse, ertesi sabâh bir çorba kaşığı dahâ verilir. Sinâmeki, râvend,
sarı-sabır, fenolftalein gibi tahrîş edici maddeleri fazla kullanmamalıdır. (Teshîl-ül-menâfi’)de diyor ki, (alınan gıdâ, bir
sâatde dışarı çıkar. 24 sâatda çıkmazsa, hastalık alâmetidir.)
7 - KOLEMİ (Sarılık): Safra boyası kana geçmiş olduğundan,
derileri, yüzleri, gözleri sarıdır. Perhîz ile birlikde, vücûd hareketleri ve
sıcak banyo da yapmak lâzımdır. Ağır hâllerde yatmalıdır.
Yağsız süt, yağlı peynir, gravyer peyniri yimelidir. Yumurta
az yimeli ve rafadan olmalı, ya’nî az pişmelidir. Hamur işi, pirinçli,
patatesli yimelidir. Pişmiş salata, sebze yemeklerinin çoğu iyidir. Fekat, kuzu
kulağı, ıspanak, semiz otu yimemelidir. Her olgun meyve, kızarmış ekmek, beyâz
tereyağı iyidir.
Vita yağı, sana yağı, margarin gibi yağlar, tereyağının
yerini tutamaz. Evet bunlar, hakîkî yağdır. Fekat, sıvı yağlardaki oleik asid
gibi çok karbonlu büyük moleküllerin, nikel katalizörü ile hidrogen verilerek
doyurulması ile yapılıyorlar. Oleik asid, stearik asid hâline dönerek katı yağ,
don yağı oluyor. Onsekiz karbonlu, büyük yağ molekülleri, sindirim mayaları
tarafından kolay parçalanamıyor. Güç hazm oluyor. Tereyağındaki tri bütirin esteri
ise, küçük molekül olduğundan çabuk hazm oluyor. Bundan başka, tereyağı
emülsiyon (sübye) hâlindedir. Mayalar,
tereyağı
zerrelerini kolay hazm ediyor. Katılaşdırılmış yağlar ise, sübye hâlinde
değildir. Beden sıcaklığında ergimiş hâle gelmiyor. Zerreler hâlinde dağılmış
olmadığından mi’de ve bağırsaklarda, taş parçaları gibi katı kalıyorlar. Ancak,
yüzeylerinden aşınarak güç hazm oluyorlar.
[Margarin, ya’nî sun’î tereyağı
piyasada çeşidli fantazi ismlerle mevcûddür. Margarin ilk olarak 1286 [m. 1870]
da üçüncü Napolyonun arzûsu ile Pârisde Mege-Mourié tarafından oleomargarinden
yapıldı. Oleomargarin, iç yağının sıcakda tazyîk ile süzülmesinden elde edilen
sıvı yağdır. Otuz kısm oleomargarin, yirmibeş kısm kaymağı alınmış inek sütü ve
ellibeş kısm su ile uzun zemân karışdırılıp emülsiyon, ya’nî sübye hâline
getirilir. Tuz, boya konarak yapılırdı. Böylece otuzyedi derecede eriyen, hazmı
kolay iyi margarin elde edilirdi. Bugün oleomargarin yerine mâyı’ nebâtî
yağların ve balık yağlarının, hidrojenlenerek katılaşdırılmasından elde edilen
stearin yağları kullanılıyor. Katılaşdırılmada vitaminler bozulduğu için,
sonradan A ve D vitaminleri ilâve edilerek, gıdâ kıymeti iyi oluyor ise de,
hazmları güc olmakda, tereyağı yerini tutamamakdadır. Margarin, rumca inci
demek olan margaron kelimesinden alınmışdır].
Yasak olanlar - İç yağı, yağlı et, bayat et, deniz ve av
hayvanları, etli hamur işleri, tahn, lahna, ıspanak, semiz otu, kuzu kulağı,
şalgam, bahârât, bayat peynir yasakdır.
Yalnız öğle yemeğinde, yağsız et, kebab, tavuk, yağsız tâze
balık, dil yiyebilir. Kuru sebze yemeği, çay, kahve yasakdır. Şekerli ve
pastalar yimelidir. Karaciğer hülâsası iğnesi yapılır. Sabâh ve akşam bir kahve
kaşığı (Sel le Karlsbat) bir bardak soğuk suda eritip içilir. Sıcak su ile
içmek, kabza karşı çok fâidelidir. (Bilsan) habları safra yollarını temizler.
8 - KALB HASTALIĞI - Kalb zedelenmemiş, ıslâhı kâbil ise, perhîze
lüzûm yok gibidir. Bilhassa akşam yemekleri, hafîf olmalıdır. Çok su içmemeli,
sulu yemek az olmalıdır. Av eti, konserve, bahârât, mayalanmış peynir
yimemelidir.
Kalbde ârıza varsa ve tâm giderilemezse çok sıkı perhîz
lâzımdır. Et hiç yimemeli veyâ aralıklarla ve az mikdârda, iyi pişmiş
yimelidir. Nefes darlığı varsa, tuzu azaltmalıdır. Akşamları az yimeli. Yemekden
sonra yürümemelidir.
Yağsız süt, yumurta, öğle vakti biraz söğüş, kızarmış ekmek,
sebze, unlu, hamur işi, tâze peynir, meyve yimelidir.
Günde bir litreden çok su içmemelidir. Hasta sık sık
tartılmalıdır. Kilosu artınca vücûdda su toplandığı anlaşılır. Sulu şeyleri
azaltması lâzım olur.
9 - ASİSTOLİ (Kalb za’fiyeti): Kalb
tam sıkışmayıp, toplar damarlardaki kanı çekemez. Akciğer toplar damarlarında
ve ciğerlerde ve dahâ sonra, büyük dolaşımda kan hareketsiz kalır. Ayaklar
şişer (ödem). Karnda su toplanır. İdrâr kesilir.
Yatakda istirâhat etmeli. Heyecanlanmamalı,
sinirlenmemelidir. Tam istirâhat etmelidir. Çok az yimelidir. Katı yemekler
yasakdır. Sıvı yemekler de az olmalıdır. Böylece, kalbi yormamak lâzımdır.
Bunun için, günde yedi def’a yimelidir.
Sabâh sekizde: Elli gram nişasta ile yapılmış muhallebi.
Sâat onda: Pişmiş elma veyâ reçeli.
Onikide: Elli gram iyi pişmiş balık ile otuz gram ekmek. Ondörtde: Bir pişmiş elma
veyâ reçeli. Onaltıda: Bir fincan süt. Yirmide: Hubûbat ezmesi veyâ hamur işi
verilir.
Günde dokuzyüz gramdan çok su içmemelidir. Bu perhîz bir iki
ay yapılmalıdır. (Ödem perhîzi)ne
bakınız!
10 - DİYABET (Şeker hastalığı): İdrârda
şeker bulunur. Sâlim insanın kanında, aç iken
litrede bir gram glikoz bulunur. Litrede 1,30 gramı geçerse, hastalık
alâmeti olur.
1 - Vücûdü eritmez. Yağlı ve mafsal ağrılı kimselerde
çok olur. İdrârdaki şeker, gıdâdan olur.
2 - Vücûdü eritir. Az rastlanır. Pankreas bozulmuşdur.
İdrârdaki şeker, gıdâ
dan
ve dokuların erimesinden hâsıl olur.
Diyabetiklerde, hazmsızlık, albüminüri, bronşit, verem,
çıban, antraks (şir pençe), gangren (parmak ve sâire çürümesi), kramp (adale
tutulması), inâdcı nevralgi (sinir ağrısı), diabet koması (uzun bayılma) hâsıl
olabilir.
Haftada iki kerre, ılık hamam yapmalıdır. Yirmi dakîka
yıkanıp, sonra havlu ile friksiyon (delk, uğma) yapmalıdır. Deniz ve soğuk su
banyosu yasakdır. Sıcak elbise giymeli, sıcak yerlerde yaşamalıdır. Beden
hareketi yapmalı, masaj, yürüyüş, bisiklet, eskrim fâidelidir. Nemâz kılmak,
çok fâidelidir.
Perhîz mühimdir. Dikkat etmelidir. Sinirlenmemeli,
heyecanlanmamalıdır.
Yağlı diabet perhîzi - Önce üç gün sulu perhîz (rejim)
yapılır. Günde üç dört litre su verip, yatakdan kalkmaz. Sabâh müshil verilir.
Böylece kan şekeri sür’atle azalıp normale iner. Bir litre kanda bir gram olur.
Ya’nî, yüz gram kanda yüz miligram olur. Yâhud, üç gün, yeşil sebze yimelidir.
Üç gün sonra az et verilir. Fazla et, asidoz ve aseton yapar ki, ikisi de
tehlükelidir. Bol sebze yimelidir.
Yasak olanlar - Şekerli ve nişastalı her madde yasakdır.
Bunlara (karbonhidrat) denir. Her tatlı meyve, hamur işleri, karbon hidratlı
sebzeler, meselâ havuç, şalgam, soğan, pancar, turup, bezelye ve benzerleri
hubûbât yasakdır.
Her dürlü et yiyebilir. Glikojen bulunduğu için karaciğer
yasakdır. Her yemekde, elli gram ekmek yiyebilir. Kabuk dahâ iyidir. Alöron ve
glüten ekmekleri yimelidir. Fazla protein (et) ve yağ asidoz yapar. Bu ise
zehrdir. Yağ az yimelidir. Tereyağı ve zeytinyağı tercîh edilmelidir. Cevz,
fındık, fıstık, bâdem gibi yağlı meyve yimelidir. Tere, mârul, salatalık,
hindibâ, ıspanak, tâze fasulye gibi sebzeler ve lahna, karnabahar, işkorçina,
enginâr, kereviz, kuşkonmaz, yer elması, yer mantarı yiyebilir.
Patatesde % 17 (yüzde onyedi) nişasta bulunduğu hâlde,
yiyebilir. Ekmek yerine, zeytinyağlı patates püresi verilir. Patatesde alkali
tuzları bulunması fâideli olmakdadır. Yumurta, peynir yiyebilir. Şekersiz
olarak süt içebilir.
Limonata, gazoz yasakdır. Su ve ma’den suları, bikarbonatlı
sular serbestdir. Şekersiz, çay ve kahve içilebilir. Şeker yerine sakkarin
habları kullanmalıdır. Her susayışda, az su içmelidir. Çok su, mi’deyi bozar.
Asidoz tehlükesi olduğu zemân, bir gün yulaf unu verilir.
Yulaf unu, uzun zemân, az tuz ve tereyağı ile pişirilir. Soğuyunca yumurta akı
ile karışdırılır. İkiyüzelli gram un, yüz gram yumurta akı ve üçyüz gram
tereyağı karışımı bir günde yinecekdir. Bundan sonra üç gün, çeşidli sebze ve
yumurta verilir. Albüminüri de varsa, fazla süt vermelidir. Şekeri değil,
albümini düşürmek lâzımdır. Diabetle nekris [ya’nî mafsal ağrıları] birleşirse,
beyâz ve yavru etleri yimemelidir. Az kırmızı et ve çok sebze yimelidir.
Vücûdü eriten diabet - Za’îfletir. Yine çok et
vermemelidir. Fazlası, aseton zehrlenmesi yapar. Tereyağı vermeli, balık yağı
içirmelidir. Bol yeşil sebze yimelidir. Patates yimelidir. Karbon hidratlı
(şekerli, nişastalı) maddeleri arada bir vermelidir. Bunlar, şekeri artdırır
ise de, aseton zehri yapmazlar. Bunları, te’sîri ters olan et ile ayârlamak
lâzım olur.
Çalışan bir şekerliye günde ikiyüzelli gram glikoz [veyâ
karbon hidratlı maddeler] ile yüz gram yağ ve altmış gram protein verilir.
Hasta bu kadar glikoza tehammül etmezse, insülin iğnesi yapmak lâzım olur.
Asidoz yok ise, her sabâh, kahvaltıdan yarım sâat önce
(insülin protamin zink)den oniki ünite zerk edilir. İdrârda şeker gayb oluncıya
kadar, dört günde bir, iki ünite artdırılır. Piyasada bulunan (Depot-insülin)
veyâ (N.P.H. insülin organon) reçete ile alınır.
Asidoz var ise, sabâh, öğle ve akşam yemeklerinden on dakîka
önce, on ünite âdî insülin zerk edilir.
Piyasada bulunan (İnsülin Horm sempl) reçete ile alınır. İdrârda şeker kesilinciye
kadar onbeş günde bir beş ünite artdırılır. Her üç ayda bir kanda kolesterol,
aseton ve glikoz ölçülmelidir. B12, C ve P vitaminleri verilir.
Kanda aseton olursa, yatakda istirâhat etmeli. Yalnız süt
vermelidir. Günde iki, üç litre verilir. Limon suyu, bikarbonatlı su içmelidir.
İdrârda şeker aramak : Fehling mi’yârı ile aranır. Fekat
Fehling eriyiği, uzun zemân saklanamaz. Bozulur. Tâze hâzırlamak lâzımdır. Dahâ
kolay olarak, cam kapaklı şişeye % 5 (yüzde
beş) bakır sülfat (CuSO4) eriyiği konur. Lâstik veyâ mantar kapaklı
başka bir şişeye % 10 (yüzde on) sodium hidroksid (Na OH) eriyiği konur.
Bunlar, senelerce bozulmadan durur.
Yirmidört sâatlik idrâr toplanıp bundan veyâ yemekden sonra
alınan idrârdan deney tüpe, yarıdan fazla konup, kaynatılır. Sonra, iki üç damla
asetik asid konur. Albümin çöker. Cam
hunideki pamukdan veyâ kıvrılmış süzgeç kâğıdından süzülür. Süzülenden, bir
deney tüpünün üçde birine kadar konur. Üzerine, aynı mikdârda sodium hidroksit
eriyiği konur. Üzerine, bakır sülfat (göztaşı) eriyiği damlatılır. İdrârda
şeker varsa, meydâna gelen mâvi
bulanıklığın tekrâr eridiği görülür. İdrâr koyu mâvi olur. Bakır sülfat eriyiği,
o kadar damlatılmalı ki, meydâna gelen mâvi (bakır iki hidroksid) Cu (OH)2
çökeltisi, tüp çalkalanınca, artık erimez olsun ve biraz bulanıklık
görülsün. Çökelti çok olmamalıdır. Bunun için, eriyiği fazla damlatmamalıdır.
Koyu mâvi eriyik alevde ısıtılır. Kaynamadan önce, sarı (bakır bir hidroksid)
Cu OH bulanıklığı olursa, şeker bulunduğu anlaşılır. Sarı turuncu bulanıklık
yavaş yavaş hâsıl olursa, şekerin az olduğunu gösterir. Kaynayınca hâsıl
olursa, şeker pek az demekdir.
Helvada, pastada ve tatlılarda glikoz bulunup bulunmadığı
da, böyle anlaşılır. Âdî şekerle [sakkarozla] yapılan tatlılar, sarı turuncu
olmaz.
Sağlam insanın idrârında şeker bulunmaz. İdrârın bir
litresinde bulunan glikoz mikdârını bilmenin fâidesi yokdur. Yirmidört sâatde
çıkan şeker mikdârı, hastalığın derecesini ve perhîzin nasıl olacağını
gösterir. Hastalık olmayıp, fazla gıdâdan da glikozüri olabilir. Bunu anlamak
için, sabâh açkarna, yüzelli gram glikoz şekerinin üçyüz gram suda eriyiği,
birden içilir. Her sâat, idrârda şeker aranır. Şeker bulunursa, gıdâdan olduğu
anlaşılır. Karaciğerin şeker tutmadığını gösterir.
Hafîf diabetler, gıdâ şartları ile sükûnet bulur. Orta
derecedeki, sıkı perhîzle idâre edilir.
Ağır şekli, sıkı perhîz ve ilâc ile ve yatakda, tedâvî
ister. Bunları ayırd etmek için, kanda glikoz mikdârını ölçmek, asidoz aramak,
albüminüri aramak lâzımdır. Asidozu anlamak için, idrârda amonyak, aseton
aranır ve akciğerlerdeki karbon dioksid basıncı ölçülür ve kanın rezerv
alkaleni ta’yîn edilir.
Sağlam insan idrârında iki santigram aseton bulunur.
Açlıkda, mikdârı artar. Kanda aseton ve diasetik asid ve oksi bütir asidi
bulunursa, asidoz denir. Asidoza, yağlar çok, albüminler az sebeb olur. Şeker
ve nişastalı gıdâlar ise, asidozu azaltır. Asidozu olmıyan şeker hastalarında,
açlık, sağlam insanda olduğu gibi, asidoz yapar. Asidozu çok hastada ise açlık,
asidozu azaltır. Asidoz komasında olana, şekerli su içirilir. Bikarbonatlı su
içirilir. Bir litre, yüzde üç eriyiği damara şırınga edilir.
11 - DİYARRE (İshâl): Halâya sık ve sıvı hâlde çıkılır. Önce
karın ağrısı olur. İnsanı za’îfletir. Anemiye (kansızlığa) sebeb olur. Diyarre,
birçok hastalıkların alâmetidir. Meselâ, anterit (bağırsak iltihâbı) veyâ mi’de
sıkıntısı, hazımsızlık, zehrlenme veyâ mikroblu hastalık olduğunu haber verir.
Perhîz de, bu hastalıklara göre çeşidli olur.
Mikroblu ishâllerde, sulu şeyler vermeli, fekat süt
vermemelidir. Yalnız bağırsaklardaki mikroblardan veyâ asabî sebeble osmosun
artmasından ise, tâze kızarmış et, çiğ veyâ rafadan (az pişmiş) yumurta, pirinç
veyâ arpa unundan yapılmış şeyler, ayva kompostosu, pişkin bayat ekmek verilir.
Çiğ elma, havuç, keçi boynuzu yimelidir.
Önce bol su içilir. Kaynamış su, pirinç suyu veyâ ma’den
suyu içirilir. Sonra kar-
bon
hidratlı gıdâlar verilir. Sütlü şeyler iyi gelmez. Süt yerine sebze suyu
verilir. Alüminium veyâ Bismütlü hablar verilir. Mikroblu ishâlleri durdurmak
için (Siostéran) drajeleri veyâ (Diyareks) habları kullanılmakda ve iyi
gelmekdedir. Bağırsakdaki zararlı mikrobları öldürmek için (Sülfamisetin)
habları çok iyidir.
Sebze suyu, buğday, arpa, kuru fasulye, nohud, mercimek gibi
kuru sebzelerden birinden otuz gramı, üç litre suda, üç sâat kaynatılır. Sonra
beş gram tuz konur. Süzülür. Bir litre kalır ki, bir günde içilir. Malt
hulâsası da iyidir.
Mikrobsuz ishâl, iki dürlüdür. I: Madde-i gâita, köpüklü,
gazlı, sellüloz parçaları ve nişasta bulunursa, (Fermantasion)lu Kolopati
denir. Bunlara tâze ekmek, patates, kuru sebze, hamur işi, peynir verilmez.
Tatlı da azaltılır. II: Gâita esmer, çok kokulu, amonyaklı ise,
(Pütrefaksion)lu Kolopati denir. Unlu ve şekerli gıdâlar verilir. Et suyu ve
tavası verilmez. Beyâz et ve balık kebabları verilir.
Az bal ve yoğurt verilir. Alkollü, bahârlı, çay, kahve gibi
tahrîş ediciler verilmez. Lahna, karnabahar, domates, kabak, ıspanak gibi
sellülozu fazla sebzeler de verilmez. Salata, kereviz, havuc, enginar verilir.
Günlük yumurta, olgun meyvalar ve komposto verilir. Fermantasiona karşı,
kalsium, Bismutlu tozlar verilir. Pütre-faksiona karşı Bismutlu tozlar iyidir.
Şiddetli ishâlde albüminli su verilir. Bunun için, dört
yumurta akı, bir litre suda çalkalanır. Biraz şeker ve çiçek suyu konur. Karın,
pamuklu veyâ yün fanilâ ile sarılmalıdır. Ağır hâllerde yatmalıdır.
12 - TEVESSÜ’İ Mİ’DE
(Mi’de genişlemesi): Boş olduğu zemân küçülmiyen mi’de demekdir. Mi’deden çalkantı sesleri gelir. Yemeklerden sonra karın
şişer. Geyirme, bol
kay, kabz olur. Baş ağrısı yapar.
Günde iki yemek yimelidir. Arada birşey yimemelidir. Gıdâ
hacmi en az olmalıdır. Anormal fermantasyon (mayalanma)lardan sakınmalıdır. O
hâlde, az su içmelidir. Gazoz ve gaz yapan sıvılar içmemelidir. Çiğ sebzeler,
salata, çorba, sulu şeyler, mi’deyi şişiren her şey yasakdır. Kara ve kanlı et,
konserve eti yimemelidir. Yağlı balık, iç yağı, kuyruk yağı, yağsız peynir
yimemelidir. Simeko veyâ Kompensan hablarını çiğnemek, gaza ve ağrıya karşı iyi
gelmekdedir.
İyi pişmiş kırmızı ve beyâz et, nişastalı sebze püreleri, az
mikdârda pişmiş yeşil sebze, pişkin kızarmış ekmek, yumurta, şekersiz meyve
kompostoları yimelidir. Açık çay, ıhlamur içilir. Büsbütün susuz kalmak doğru
değildir.
Yemek iki dürlü olur: 1- Onbirde ve onsekizde iki kerre
yinir. Arada, açlığa dayanamazsa, çörekle, bisküvi ile bir açık çay içmelidir.
2- Üç sâatde bir hafîf yimekdir. Öğle ve akşam, biraz kuvvetli olur. Yemek
arasında sıcak su içmelidir. Sulu hiç yinmezse, idrâr yapılamaz. Mafsal (eklem)
hastalığı olur.
Yemeklerin mi’dede toplanmaması, ağırlık vermemesi için
yemeklerden sonra, yarım sâat sağ yan üstüne yatmalıdır. Hastahâneye
yatırmalıdır.
13 - ASİDLİ DİSPEPSİ: Mi’de salgısının artmasından hâsıl olur. 1940
da Berlinde onüçüncü olarak basılmış, doktor Domarrusün (Grundriss der inneren Medizin) kitâbında diyor
ki:
Yemeklerden bir iki sâat sonra, mi’dede ağrı, kazıntı,
yanma, tazyik hâsıl olur. Ekşi geğirmeler, ağızda, boğazda yanmalar
[kabartılar] olur. Ba’zan, ekşi kusmalar olur. Mi’dedeki hazm sâatlerce sürer.
İdrâr alkali ve ekseriyâ bulanıkdır. Asabî bozukluk olur ve vegetatif
sinirlerin fe’âliyyetleri artar. Spasmik kabz olur. Ekseriyâ üzüntü, hüzn olur.
Mi’de, düodenum ülserinde ve pilor stenozunda [daralmasında] ve müzmin
appendisitde de asitli dispepsi hâsıl olur.
Mi’de ifrâzını artdıran yemeklerden perhîz edilmelidir.
Tuzlu, baharlı, şekerli yemekler, et
konserveleri, ateşde, tavada kızartmalar, sirke, ekşi peynir, yoğurt, ispirtolu
içkiler, hubûbât, ham meyvalar, salata, koyu çay, kahve ve ıspanak, çiğ
soğan gibi sebzeler ve tütün, mi’de ifrâzını artdırırlar. Proteinli maddeler
fâidelidir. Süt, bunların en iyisidir. Et, yalnız suda haşlama olarak ve ufak
parçalar hâlinde
verilir.
Yumurta içilir. Tâze beyâz peynir, plasmon, sanatogen verilir. Uzun zemân az tuzlu
yinir. Ya’nî, günde beş gram tuz kâfîdir. Fazla mikdârda karbon hidrat
verilebilir. Meselâ, mısır unu, pirinç, patates püresi verilir. Yağ çok
muvâfıkdır. Çünki, mi’de ifrâzını azaltır. Fekat, yalnız tereyağı, kaymak,
bâdem sübyesi vermelidir. Üç yimekden sonra birer kaşık zeytinyağı muvâfıkdır.
Bu, kabza da mâni’ olur. Her lokma, ufak parçacıklar hâlinde olmalıdır. Az ve
sık yimelidir. Çok ifrâz ve kay hâlinde su ve sulu şeyleri azaltmalıdır.
İstirâhat etmeli ve tevekkül ederek üzülmemelidir. Bromlu ilâclar alarak
sinirleri teskîn etmelidir. Magnesium oksid, calcium karbonat, sodium
bicarbonat, belladonlu ilâclar almalıdır. Yatarken karlsbad mahlülü [litrede
bir kahve kaşığı] içmelidir.
Yemek cedveli - Sabâh: Süt, beyâz peynir, kızarmış ekmek
verilir.
Öğle yemeğinden bir sâat evvel, bir bardak süt içilir.
Öğle ve akşam yemekleri: Haşlama köfte. Haşlama et veyâ
tavuk, yâhud balık. Yanmamış yağ ile makarna, pilâv. İkindi vakti: Bir bardak
süt verilir.
Mi’de ülserine karşı çok iyi ilâc, iki (Kudret narı) doğranıp,
şişedeki bir kilo zeytin yağına konur. Şişe, güneşde bırakılır. Birkaç hafta
sonra, sabâhları aç iken, bir çorba kaşığı içirilip, bir sâat hareketsiz sırt
üstü yatılır. Kudret narı, [Momardika Charantia, Bolsanaple] sarmaşık olup,
çiçekleri küçük sarı, yaprakları çınar ağacının yaprağı gibidir. Meyvesi, üstü
çıkıntılı, yeşil hıyâr gibidir. İçi beyâz ise de, kesilince, kırmızı olur.
Kırmızı çekirdekleri saklanıp, Mayısda dikilir. Bu yağ, bâsur için de içilir.
Derideki yaralara da sürülür. (Teshîl-ül-menâfî’),
sahîfe 61 de diyor ki: (Biber gibi yakıcı, acı yiyince, mi’dede yanma olursa,
Karha ya’nî ülser olduğu anlaşılır. Yalnız saf bal ve tâze ılık süt bol
mikdârda içmekle de şifâ hâsıl olur).
14 - ASİDSİZ
DİSPEPSİ: Mi’de salgısında asidin az
olmasından ileri gelen hazmsızlıklardır. Mi’dede hafîf felc veyâ genişleme
olabilir. Yemeklerden sonra, hazm bitinciye kadar (bir iki sâat) mi’dede
ağırlık olur. Geğirme, halâya çıkma pis kokulu olur. İshâl, ateş nöbetleri, baş
ağrısı yapar.
Beden hareketleri, açık hava, kır hayâtı iyidir. Mi’de
üzerine masaj yapılır.
Hiç süt vermemelidir. Mi’de, başka hiçbirşey kabûl etmezse,
o zemân süt vermek lâzım olur. Her et verilir. İyi pişirmeli, kıyma ve püre
hâlinde ve az vermelidir. Yumurta, rafadan, tavada pişmiş veyâ çorba içinde
verilir. Yağsız balık (Barbunye, Kalkan gibi) verilir. Bayat kızarmış ekmek
verilir. Nişastalı sebzeler, püre hâlinde verilir, yeşil sebze az verilir.
Lahna, hıyâr, domates, kuzu kulağı yasakdır. Yağsız, çok
tuzlu çorba verilir. Çok tuzlu yimeli, bahârât da kullanmalıdır. Tereyağı,
kaymak, zeytinyağı yiyebilir. Tatlı meyve kompostosu, mayasız tâze peynir,
ekşili olmayan meyve reçeli, tâze üzüm yiyebilir. Üzümün kabuğu ve çekirdeği
çıkarılmalıdır.
Açık kahve, çay, ıhlamur, papatya çayı, turunc çiçeği çayı
içilir. Yemek, sabâh, öğle, akşam yinir.
Sabâh ve akşam yemekleri hafîf olmalıdır. Yemeklerden sonra, yarım sâat, sağ
yan üzerine yatmalıdır.
Mi’dede ve bağırsaklarda gaz toplanmasına karşı sinir teskîn
edici, meselâ (Belladonal) hapı alınır. Gaz emici tozlar ve (Alüjel), (Simeko)
iyidir. (Festal) gibi maya te’sîri yapan ilâclarla hazmı kuvvetlendirmek de
fâidelidir.
Yemek cedveli - Sabâh: Bir rafadan yumurta, hafîf çay. Öğle
ve akşam: Et, sulu veyâ yağlı çorba, bir tabak balık veyâ külbasdı, biftek
(sığır külbasdısı), bonfile, bud, piliç, beyin, dalak veyâ karaciğer kebabı,
sığır eti sövüşü verilir.
Sebzeler - Patates, sebze püreleri, havuç, kereviz, ıspanak,
pişmiş salata verilir. Pepsin ve klorür asidi verilir. Meselâ, (Asidol pepsin)
tabletleri bu işi görür. Hıçkırığı durdurmak
için, bir çorba kaşığı toz şekeri bir def’ada yutmak çok iyi geldiği 1972 de
altı numaralı eczâcılık mecmû’asında yazılıdır.
15 - ANTERİT (Karn ağrısı): Kalın bağırsakların hafîf
iltihâblanmasıdır. Bağırsak zarları bozulur. Asabî ve mafsal ağrılı kimselerde
görülür. Ba’zan ishâl, ba’zan
kabz
olur. Madde-i gâita katıdır ve bir yabancı zarla örtülüdür. Veca’, sancı
vardır. Veca’ze mânında ateş yükselir, kay eder.
Asabiyyeti gidermek için sabâhları, ılık (35 derecede) hamâm
yapmalı. Açık havada gezmeli. Evde beden hareketleri yapmalı, [kazâ nemâzları
kılmalı].
1 - Mi’de ve bağırsakların yükünü hafîfletmelidir.
2 - Bu hastalara kabz çok zararlıdır. Kabz olmamak
için, mi’de ve bağırsaklar boş kalmamalıdır. Bunun için ekmek yimelidir.
Kasâb ve kümes hayvanları yinir. Tâze ve yağsız olmalıdır.
Kebab olmalı, fekat kuru olmamalıdır.
Konserve eti yasakdır. Erimiş tereyağ yiyebilir. Yağsız balık (Pisi, ala balık,
turna balığı, mezgit, karagöz balığı gibi) yinilir.
Nişastalı sebzelerin yağsız püresi yinir. Yeşil sebze güç
hazm olur.
Süt ve sütlü, hiç verilmez. Süt, kabz yapar. Süt yerine
sebze suyu verilir. Yumurta da kabz yapdığı için yasakdır. Pişmiş peynir az
verilir. Maya peyniri hiç verilmez. Hamur işleri verilir. Pirinc, ekmek
verilir. Fekat, iyi pişmiş olmalıdır. Yalnız; tâze ve erimiş tereyağı
konulabilir. Kekîk ve turunc çiçeğinden başka bütün bahârât, tuz ve biber
yasakdır. Şeker ve pasta az verilir. Olmuş meyve yinir. Tatlı meyve
kompostoları verilir. Ayva, dut, çilek gibi dâneli meyveler, kabz
yapdıklarından yasakdır. Su serbestdir. Açık çay, ot çayları serbestdir. Yağlı
et suları, ancak ekmek doğrayarak ve az verilir.
Ağır hâllerde, sulu perhîz yapılır. Sebze suları verilir.
Hafîfleyince, nişastalı, pirinç unu verilmeğe başlanır. Sonra patates, sonra
umûmî perhîze göre yinir. Anterit için ve mikroblu, sancılı, kanlı ishâl için
en iyi ilâc, (Sulfamysetine) hablarıdır. Sülfamisetin, sabâh, öğle ve akşam
birer dâne alınır.
Süleymâniyye kütübhânesi, (Lâleli)
kısmında, [3735] sayılı kitâbda diyor ki, (Göbek ağrısı ve göbek kaçması ve göbekde su
toplanmasına karşı, on gram şekeri, yirmi gram sâde yağ ile ezip
karışdırılır, içirilir. Yâhud, arabîde Fak’ veyâ Arhûn denilen ak ve yumuşak
tomlan mantarı, [Beletus] kurutulup dövülür. Bal mumu ile ısıtılır.
Karışdırılır. Soğuyunca, göbek üzerine yakı olarak yapışdırılır. Yâhud Anason
döğülüp sirke ile kaynatılır. Süzüp yanmış şap ile hamur yapılıp göbek üzerine
yakı yapılır. Gâyet nâfi’dir, tecribe edilmişdir). Ağır birşey kaldıran, raf
gibi yüksek yerlere uzanan veyâ çok üzülenlerde, (Göbek
kaçması) hâsıl olur. Göbek üzerine parmak ile veyâ ayak topuğu ile
basdırıldığı zemân, altındaki damarın atışı işitilmekdedir. Göbeği kaçanın,
damar atması işitilmez. Başı döner. Mi’desi bulanır. İçine fenâlık gelir.
Bayılacak gibi olur. Epigastralgie denilen karn ağrısı olur. Kesiklik,
hâlsizlik olur. Göbek kaçmasına karşı, sabâh
aç iken, sırt üstü yatıp, göbek açılıp, üzerine iki kat bez ve bunun üzerine,
kaynar su dolu, dibi geniş çaydanlık oturtulur. Sapı bezle tutulur.
Üzeri yorganla örtülür. Böyle yarım sâat yatılır. Göbek yerine gelinciye, ya’nî
damar atması duyuluncaya kadar, birkaç sabâh, buna devâm edilir. (Fevâid-i Osmâniyye)deki mıska da iyidir.
16 - GASTRİT (Mi’de nezlesi): İştihâsızlık,
kirli dil, ishâl, sancı, göbek altında ağrı, 39 derece ateş olur.
Hastalığı anlamak için radioloji veyâ gastroskopi yapmalıdır. Herşeyden önce
çürük dişleri tedâvî etmelidir.
Soğuk su iyidir. Azar azar, sık sık içilir. Karbonatlı su
karışdırılmış süt içilir. Birkaç gün sonra, soğuk et suyu verilir. Sonra,
yumurta sarısı, dahâ sonra, az pişmiş et verilir. Her dürlü sebze, kahve, çay,
bahârlı, alkollü şeyler, karbonatlı sular, aspirin yasakdır. (Phenergam) iyi
gelmekdedir. Mi’de ağrısını kesmek için, (Gastro-gut) suya damlatarak verilir. (Kitâb-ürrahme)de diyor ki, (Müsâvî mikdârda
kereviz, hulbe tohumları ve kimyon kavrulup, toz edilir. Aç karna su ile
içilir. Yeşil na’na’ toz toz edip, ekmek hamuru ile yoğrulur. Mi’de üzerine
konur).
17 - GUT (Nekris): Gıdâlarla alınan nükleo-protein
maddelerinin hazm olunamamasından meydâna gelir. Vücûddaki mayaların te’sîri
ile bozulup parçalanarak (Ürik asid) hâline dönerler. Sağlam insanda, (Asid
ürik) dokularda parçalanır. En çok, karaciğerde parçala-
nır.
Parçalanmayan kısmı, idrâr ile dışarı atılır.
Nekris hastasında, (Ürik asid) maddesi kanda toplanır. Bu
(ürisemi) hâli, idrârla atılamadığını gösterir. Bunun sebebi, bu asidin, suda
az eriyen, izomer bir aside dönmesidir. Sağlam insanın kanında ürik asid, litrede
iki ile beş santigram arasındadır. Nekrisde
ve böbrek taşı olanda ise, bir litre kanda yedi ile oniki santigram arasında
olur. Önce ayak baş parmağında ve tabanda şiddetli ağrı, kriz olur.
Kriz, geceleri artar. Sabâh azalır. Ayak baş parmağı kızarır, şişer. Deri
parlar.
Hastalık yerleşince, krizler [veca’ ve sızlama] başka
mafsallara [eklemlere] yayılır. Şişer, şeklleri değişir. Hâlsizlik, baş ağrısı,
böbrek taşı, damar hastalığı, kalb hastalığı, şeker hastalığı, böbrek hastalığı
hâsıl olabilir.
Kriz olan yer hiç hareket etmiyecek. Sülük koymamalı,
tentürdiyot ve yakı kullanmamalıdır. Kuru fanilâ ile, pamukla sarmalıdır. Büyük
mafsal şişerse, çok temiz iğne ile su almalıdır. Veca’ kesilir. Eskimiş
hâllerde, beden hareketleri yapılır. Ilık su banyosu, friksiyon, masaj
yapmalıdır.
Ağrı zemânında: Yemek vermemelidir. Bol içecek vermelidir.
Her yarım sâatde bir olarak, günde iki üç litre içmelidir. Kiraz sapı, keten
tohumu, çayır güzeli, mısır püskülü çayları içilir. Limon suyu, şerbetler,
sebze suları içilir. Nöbet atlatılınca, yağsız süt, iki litre süt, bir litre
arpa suyu verilir. Hafîfleyince komposto, dahâ sonra, pırasa çorbası veyâ
patates çorbası, nişasta, pişmiş salata verilir. Dahâ iyi olunca ete başlanır.
İçecek olarak, limon suyu verilir.
Hergün ihtikan (lavman) yapılır. Ağrı nöbeti bitince, müshil
verilir.
Nöbet olmadığı zemânlarda, karışan başka hastalıklar tedâvî
edilir.
Yasak olanlar - Fazla et, unlu, oksalik asidli, asetik ve
laktik asidli, proteinli gıdâlar yasakdır. Ciğerci etleri, karaciğer, böbrek,
beyin, dalak yasakdır. Av etleri, konserve etleri, yağlı balıklar, az pişmiş
ekmek, kakao, çay, kahve, çikolata, nişastalı sebzeler (nohud, fasulye,
bezelye, bakla, mercimek) yasakdır. Hamur işi az yiyebilir. Kuzu kulağı,
râvend, yeşil fasulye, tere, patlıcan, mantar, kereviz, kakao, şalgam ve sirke,
süt, yumurta, alkollü meşrûbât yasakdır.
Çikolata, antibiotikler ve B12 yasakdır.
Zararsız olanlar - Balıklardan, pisi, dil, kalkan, merlan
(mezit), stronkilos, su tavuğu, tâze morina, kaya balığı, turna, tatlı su
hanyası, alabalığı, piliç yiyebilir. Yirmisekizinci sırada bildirdiğimiz
za’îfleme perhîzi yapılmalıdır.
Sebzelerden, patates, havuç, hindibâ, çiğ veyâ pişmiş
limonlu salata, yer elması, enginar, karnabahar yiyebilir. Domates ile ıspanak
az yimelidir.
Yemek cedveli - Sabâh: Süt, kızarmış ekmek, tereyağı. Öğle:
Turşu, turup, domates, patatesli külbasdı, makarna, pişerek yapılan bir peynir,
meyve kompostosu, bisküvi, yüz gram kızarmış ekmek. Onaltıda: Hafîf çay,
tereyağlı çörek. Akşam: Sebze çorbası, pirincli, pişmiş salata, portakal, yüz
gram ekmek, en sonra sıcak bir ot çayı içilir.
İlâc olarak sodium salicylat, aspirin, atofan, (Colchicine) komprimeleri verilir. (Butazolidine) drajeleri, (Sodofan) iğneleri
verilir. Eczâhânelerde bulunan (Benemid) habları, yâhud (A.C.T.H.B’yla)
iğneleri, (Amplivix) ve (Zyloric) tabletleri çok iyi gelmekdedir. Devâmlı
incir yimelidir.
Nekris hastalığını mafsal rumatizması ile karışdırmamalıdır.
Mafsal rumatizması mikropdan veyâ zehrlenmeden olur. Toksik ise, antibiotik ve
sülfamid verilir. İkincisinde Nekris tedâvîsi yapılır.
Her çeşid rumatizma ve sinir ağrıları, bel, kol ve boyun
tutulması için,
18 - KUM SANCISI: Hücrelerde, gıdâ maddelerinin noksân
yanmasından kum hâsıl olduğu gibi, azotlu maddelerin noksân parçalanmasından da
asid ürik kumu hâsıl olur. Böbreklerde şiddetli veca’ olur. Ağrı bel ve karına
yayılır. İdrâr az, bulanık, ba’zen kanlıdır. Kay olur. Ürat bulunan idrâr, sarı
kırmızı olur. Isıtınca, ürat
eriyip,
berrak olur. Soğuyunca tekrâr bulanır.
Ürik asidi en az yapan süt, yumurta, yeşil sebze ve tatlı
meyvelerdir. Bilhâssa, kuru incir, çok fâidelidir. En çok yapan ise, genc
hayvan etleri, jelatinli etler (baş, ayak, deri), ahşâ, beyn, karaciğer,
böbrek, işkembedir. Bunlarda çok nüklein vardır. Nükleinin parçalanmasından,
ürik asid kolay meydâna gelir. Ekmek ve et de oldukca ürik asid yapar.
Yasak olanlar - Genc hayvanlar (dana, güğercin palazı, kuzu,
oğlak, genc kuşlar, piliç yasakdır). Jelatinli etler (dana başı, paça,
peltelenmiş et suyu), iç organ etleri (beyin, böbrek, dalak, karaciğer,
işkembe, sucuk), konserve etleri, mantar, çikolata ve ekşi meyveler, sıcak
meşrûbât, sıcak kompres koymak yasakdır.
Ekmek, sebzeler (mercimek, fasulye, bakla, bezelye) az
verilmelidir.
Verilecek yemekler - Büyük hayvan etleri (sığır, koyun),
tâze av etleri (tavşan gibi), kümes hayvanları, çok tâze balık, soğuk süt,
yumurta verilir. Yeşil sebze, patates, tatlı meyve bilhâssa kuru incir verilir.
Tâze peynir verilir. Kahve, gazoz yasakdır. Hafîf ılık çay verilir. Her gün iki
üç litre bol su içmelidir. Limon suyu ve mi’de sodası vererek idrârın asitliği
azaltılmalıdır. PH 6 dan aşağı olmamalıdır. İlâc olarak piperazine, (A.C.T.H.)
ve (Cortisone) iğneleri fâidelidir. Süleymâniyye kütübhânesi (Lâleli) kısmında, [3735] sayılı kitâbda diyor
ki, (Üç gün beşer gram Râvend-i Çîni tozu yutunca, incir, mesâne taşını eritir
ve idrâr yollarını temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hâzırlayıp içmek de
böyledir. Kadın sütü bal ile karışdırılıp içilirse, mesânedeki taşları eritir).
Almanyada yeni yapılan (Nieron) adındaki
hablar, böbrek taşlarını parçalamakda, bunları ve kumları dökmekdedir. Bu ilâc,
günde üç def’a yemeklerde birer hab alınmakdadır. İçinde, (verge d’or) denilen
altın kamış otunun çiçeği ve (Ammi) denilen Mısr anasonu meyveleri ve
(Saxifrage) denilen taşkıran otu ve (Souci) denilen Ayn-ı safâ otu ve (Bugrane)
denilen kayış kıran otunun kırmızı çiçekleri ve (Garance) denilen kökboya kökü
vardır. Bunları kaynatıp suyunu içmek de taş ve kum düşürür.
19 - OKSALAT KUMU: Çok sebze yimekden hâsıl olur. Bilhâssa oksalat
(hummâz) bulunan sebzeler yasakdır. Kuzu kulağı, ıspanak, beyâz fasulye,
semizotu, elma, armud, frenk üzümü (ahû dudu), kiraz, vişne, çilek, yasakdır.
Domatesin zararlı olmadığı anlaşılmışdır. Biber, çikolata, kakao yasakdır.
Mesâne ve böbrek hastalığı yoksa, her et, bilhâssa beyâz et verilir. Kepeksiz
beyâz ekmek yimelidir.
Sultân dördüncü Muhammed hân zemânında hakîm başı iken 1081
[m. 1669] de Yenişehrde vefât eden doktor Sâlih efendinin (Gâyet-ül-itkân) kitâbını, Mustafâ Ebülfeyz
efendi, 1141 [m. 1728] de, arabîden türkçeye terceme etdirerek (Nüzhet-ül-ebdân) adını vermişdir. Gâyet güzel
hat ile yazılmış ve sekizyüzelli sahîfe olan bu kitâbın bir nüshası Türkiye gazetesi kitâblığında mevcûddur. Bu kitâbda
diyor ki: Böbrek taşı yapan gıdâlardan perhîz etmelidir. Taş hâsıl
olmasını men’ eden şeyler yimelidir. Buzağı
eti ve oğlak eti, yumurta sarısı, kaya balığı, fıstık, acı bâdem, şam fıstığı,
zerdâli ve kayısı çekirdeği, incîr, siyâh nohud yimelidir. Ebe gümeci,
maydanoz, kuşkonmaz, hindibâ yimelidir. Yemeklere tarçın koymalıdır. Tatlı
yimelidir. Ayda iki kerre müshil almalıdır. Müshillerden hıyarışenbih, kudret
helvâsı, gül şurubu, râvend, terementi münâsibdir. Kırımtartarı râvendli
şekerle vermelidir. Böbrek taşına karşı en iyi ilâc terementidir. Taşları
paralar. Terementi dört gram ve râvend bir gram, tarçın yarım gram, meyankökü
ve altın otu, ya’nî ipeka yirmişer santigram hab yapıp haftada bir kerre bir
gram vermelidir. Sarı sabr bir dirhem ve râvend ile garikon birerbuçuk dirhem
ve mahmûde, ya’nî skamone oniki santigram ve tarçın, sünbül ve mustakiden,
ya’nî damla sakızından, meyankökünden yirmişer santigram, kâfî mikdâr terementi
ile hab yapılıp, haftada bir kerre bir dirhem verilir. Yâhud dört gram
hıyarışenbih balını iki gram terementi ve yarım gram meyankökü, kâfî mikdâr
şeker ile karışdırıp bir def’ada içmelidir.
Taşı parçalamak için, sassafras ağacı kabuğu, taragyon,
ya’nî peninla zamkı, maydanoz, râziyâne, ventilla, turup, betonika, ya’nî yer
pırasası, baldırı kara, yer sarmaşığı, yapışkan otu, altın otu, katır kuyruğu
çiçeği, sarmaşık tohmu, acı bâdem, kara nohud, zerdâli çekirdeği, ağaç kavunu
çekirdeği, kâküne, ya’nî güvey feneri veyâ frenk yâsemini, terementi, kâhrübâ,
kırımtartar tuzu, tuzrûhlu su, zaçyağlı su, ağaçkavunu, limondan herhangi
birini vermelidir. Terementiden cevz kadarını şekerle veyâ menekşe şerbeti ile
içmek çok fâidelidir. Tecribe edilmişdir. Terementinin taş düşürdüğü fransızca
tıb kitâblarında da yazılıdır. Yer sarmaşığı çayını veyâ tozunu her sabâh
kullanmak da çok fâidelidir. Her sabâh oniki aded arı-ar, ya’nî ardıç tohmu
yutmak ve hatmi kökünü üzümle kaynatıp içmek ve incir yimek de çok nâfi’dir.
Tecribe edilmişdir.
(Teshîl-ül-menâfi’)de, 27 ve 153. cü
sahîfelerinde diyor ki, (Böbrek taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu
içmelidir. Mantar, kaymak, herîse ya’nî keşkek, cübün ya’nî beyâz peynir,
balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yimemelidir.
Tuzlu, kireçli su içmemelidir. Bayat et, sığır, tavşan eti, pirinçli yemekler
yasakdır. Kara nohud suyu veyâ tarçın suyu veyâ mahleb, ya’nî andız otu, anason
ve kimyon ve hulbe, ya’nî buy tohumu yinir veyâ suları içilirse ve çemen ekmek
1972 de Parisde basılmış olan (Dictionnaire pratique
Thérapeutique) kitâbında Magnésium,
Vitamine B6, aspirin, Bleu de metiléne tavsıye etmekdedir.
20 - HEMOFİLİ (Kanama): Kendiliğinden veyâ yaradan, çibandan
kan akmasıdır. Irsî veyâ sonradan olabilir. Ba’zan, deri altındaki
damarcıklardan akar. Ba’zan, mafsal yerlerine akar. Ekseriyâ burun, diş etleri
kanaması o kadar çok olur ki, ölüme sebeb olabilir. Bağırsak ve rahim kanaması
nâdir görülür. Kanın alyuvarları azalmışdır. Formül lökositler normaldir. Kanın
pıhtılaşma kâbiliyyeti azdır. Kanda hematoblast sayısı artmışdır.
Sâhil yerlerde oturmalı, kuvvetli yimelidir. Tâze ve kanlı
et yimelidir. Kemik suyu, sığır ayağı haşlaması vermelidir. Bunlarda jelâtin
çokdur. Kanın pıhtılaşmasını artdırırlar. Tâze buğday, çavdar ekmeği, bulgur
yimelidir. Mısr yasakdır.
Yeşil sebze çok yimelidir. Bilhâssa tâze ispanak, sirkeli
salata yimelidir. Ekşi meyve iyidir. Frenk üzümü (âhu dudu), kiraz, limon,
portakal yimelidir. Konserve, salamura (tuzlama) yasakdır. Suyu ve herşeyi az
içmelidir. Burun kanamasında başı geriye eğmemeli, oturup ileri eğmelidir. Burun
deliklerini birer birer silmelidir. Baş ve şehâdet parmaklar ile burnu
sıkmalıdır. Bir pamuğa kan kesici toz serpip burna sokmalıdır. İlâc olarak, her
iki ayda bir, deri altına yirmi santi-metreküb serum zerk edilir. Deri kanamalarında, önce tuzlu su ile yıkayıp
temizlenir. Sonra, (Thrombase Rousel) denilen kutulardaki, ampuldeki
sıvı, şişe ağzı kesilip, şişeye dökülür. Çalkalayıp, iyice eritilir. Gazlı bez
veyâ pamuk, bununla ıslatılıp, kanayan yere konur. Buruna sokulur. Kanı keser. İki ampulluk kutu hâlinde satılmakdadır.
Bayerin (Manetol) ampulleri erimiş, hâzır olarak satılır. Dahâ kolay
kullanılır. Beş ampulluk kutu hâlinde satılmakdadır. (K) vitamini bulunan ilâclar, meselâ, (Vitabiyol K) da
fâidelidir.
(Hemerroid) denilen kanlı bâsûrda,
mak’addan az veyâ çok kan akar. Bâsûr kanına karşı en iyi ilâc perhîzdir.
Bahârât, biber, kabuklu hayvanlar, midye, tahan [tâ-
hin], bayat av etleri,
domuz eti, alkollü içkiler ve tavada, yağda kızartmalar, çay, kahve ve soğuk su
yasakdır. Unlu az yimelidir. Ekmek ve patates zararlıdır. Sellülozu çok
gıdâların hazmı güc olur. Bunun için,
lahna, karnabahar, kuzu kulağı, ıspanak, domates, helvacı kabağı, pırasa,
kuşkonmaz yimemelidir. Tâze yumurta, komposto, reçel, peynir, şeker, ılık meyve
suyu, tereyağı, yağsız balık, tâze et, sebze, meyve yimelidir. Çok istirâhat
etmelidir. Üzüntü, uykusuzluk ve dimâgî yorgunluk ve soğuk meşrûbât bâsûra
zarar verir. Hafîf müshil olarak râvend, podofillin, hind yağı vermelidir.
Müshil tuzları kullanmamalıdır. Otuzikinci sayıdaki, prostat perhîzine
uymalıdır. Üzüm iyidir. Hergün sıcak su ile yıkanmalıdır. Kanı ve ağrıları
kesmekde at kestânesi [maron dind] çok fâidelidir. At kestânesi rumatizmaya da
iyi gelmekdedir. Birinci sultan Mahmûd hânın sertabîbi olan Hayâtî zâde Muhammed
Emîn efendinin Velî-ahd üçüncü Osmâna verdiği bâsûr habı fâide vermişdi. Şöyle
idi: Kara helîle [mirobalan] bir gram, sarı helîle bir gram, belîle veyâ
belîlec bir gram, makul-i ezrak [Bdellium] denilen zamk altı gram, toz edilip
pırasa ile kaynamış su ile hamur ve yirmi hab yapılır. Her gece yatarken iki
hab yutulur. Yâhud elli gram kara helîle, kahve gibi kavrulup el değirmeninde
toz edilir. Yatarken ve sabâh aç karna birer gram yutulur. İshâl yapıp pis
kanları çıkarır. Bir dahâ kan gelmez. Ağrı kesilir.
(Nüzhet-ül-ebdân) sâhibi “rahmetullahi
teâlâ aleyh” diyor ki, (Bâsûr akmaz ise, pis kanı akıtmalıdır. Yer fesleğeni,
yapışkan otu, sığır dili, incir yaprağı, buhûr-ı Meryem kökü, ya’nî cyclame,
kantaryun-ı sagîr kaynatıp içilir veyâ buğusuna oturulursa kanı akıtır. Bâsûrun
ağrısını kesmek için, mak’ad üzerine kavak [Populeum] merhemi sürülür. Bu
merhemin kavak tomurcuğundan nasıl yapıldığı fransızca formülerde yazılıdır.
Tereyağı ve gül yağı sekizer dirhem, esfidâc ya’nî üstübec dört dirhem merhem
yapıp sürmek de fâidelidir. Menekşe yağı ve gül yağı ve pamuk tohumu merhemi de
iyidir. Ebegümeci yaprağı, papatya ve sığır kuyruğu, ya’nî bouillon blanc
yaprağı ve keten tohumu su ile kaynatıp lapa yaparak sürmek veyâ buğusuna
oturmak da ağrıyı keser). (Teshîl-ül-menâfi’)de,
(sıcak şey [beze sarılı sıcak ince tuğla] üzerine devâmlı oturmak ağrıyı ve
şişleri izâle eder) yazılıdır.
Çok okuyanlarda, çok düşünenlerde mak’addan gelen kan
fâidelidir. Dimâga toplanan kanın tazyîkini azaltarak, beyin kanamasına mâni’
olur. Kaba etler arasına pamuk koyup, yatılırsa, bu kan kesilir.
Kan kusmada, hareket etdirilmez. Buzlu bir şey içirilir.
Vitamin K, kardeş kanı kan kesicidir. Anti-koa-gülan ilâclar çok iyi, fekat
tabîb nezâreti lâzımdır.
21 - İKTER KATARAL (Safra yolu nezlesi ile sarılık): Deri ve
zarlar, gözler sararır. Çünki safra, kana karışmışdır. Safra yolu az çok
tıkanarak, safra yolunun spasmından veyâ nezlesinden (mikroblanmasından) hâsıl
olur. Bağırsaklarda her zemân bulunan mikroblar safra yoluna geçerek, safra yollarında
infeksiyon (fesâd) yapması ile olur. Ba’zı ilâcların çok kullanılması da
karaciğeri bozmakdadır. Sülfamidler ve ba’zı antibiotikler böyledir.
İdrâr koyu renklidir. Gâita renksizdir veyâ çok boyalıdır.
Nabız yavaşdır. Kaşıntı ve hazmsızlık, kay ve kanama olur.
Sağlam insanda, safra boyaları, bağırsakda redüklenerek
idrobilirübin ve ürobilin hâline döner. Safra bağırsağa gelemezse, ürobilin
hâsıl olmaz. Bu hâl ise nâdirdir. Sağlam idrârda, çok az ürobilin bulunur.
Sarılıkda, mikdârı artar.
Sağ böğürde ağrı olunca, idrârda safra boyası (bilirübin)
aranır. İdrârda bilirübin bulunması, kana
geçdiğini, sarılık olduğunu gösterir. İdrârda safra tuzları bulunur. Buna, boya
ve tuz sarılığı denir. Bu sarılıkda kanda kolesterin mikdârı artar. İdrârda
safra tuzları yoksa, yalnız boya sarılığıdır ki, safra ile ilgisi yokdur.
Sağlam insan kanında bilirübin yokdur. Ba’zı kimselerde az
bulunur ve bozukluk yapmaz. Safra yolu tıkanınca, kanda birikir. Ellibinde bir
olunca idrâra geçer.
Safra kesesi kuvvetsiz ise, safra sökdürücü
maddeler verilir. Tâze tereyağı,
kaymak, yumurta sarısı, zeytinyağı verilir. Yağlı, tavada kızartma,
bahârât, alkollü içkiler, kahve, çay verilmez. Tavada kızartmalar çok
zararlıdır.
Spazm sebebi ile olan sarılıkda, safra sökdürücüler verilmez.
Süt, kaymak, tereyağı, iç yağı, zeytinyağı, yumurta, fırında pişmeler, yağlı
balık, pastalar, cevz, fındık, bâdem gibi yağlı meyveler, çiğ portakal ve
şeftâli verilmez. (Buscopan), (Tribrom) gibi Antispasmodik ilâc verilir.
Et ve yağ yinir. Sebze suyu, sebze püresi ve yeşil sebze
yinir. Hamur işi verilir. Süt az verilir. Yumurta yasakdır. Süt fermantasion
yapar. Pişmiş meyve verilir. En sonra, iyi pişmiş et yinir. Alkali,
bikarbonatlı su içmeli, hergün müshil vermelidir. Her sabâh aç karna, bir su bardağı
serin suda, bir kahve kaşığı dolusu (Karlsbad tuzu) eritip içmelidir. Safra
yollarını açar. Yarım gram sodium salisilat ve yarım gram sodium bikarbonat
karışımı paketlerden hergün üç adet, su ile yutmalıdır. Safra söker. Karaciğeri
kuvvetlendirmek için (Bilsan) veyâ (Metikodin), (Dycholium) yâhud (Sülfarlem)
veyâ tercîhan (Fosepar) habları vermelidir. (Bilagit) habları, (Boldo) otunun
yaprakları kaynatılıp içilirse, safra yollarını açar ve hazmı kolaylaşdırır.
Hazmı kolaylaşdırmak için ve gaz için (Festal) habları da iyidir.
Kaşınan yerlere (Saltazinç) losyonu veyâ sirkeli su
sürmelidir. (Doxergan) veyâ (Polaramine) habları almalıdır. [8 ve 39. ncu
hastalıklara bakınız!].
22 - İKTER HEMOLİTİK (Boya sarılığı): Karaciğerde bir bozukluk
olmadığı hâlde, kan boyalarının değişmesi demekdir. Çok def’a zararsız ise de,
vahîm sarılığa ve kansızlığa dönebilir. Dalak şişebilir. Hemati (alyuvarlar)
çabuk harâb olur. İdrârda ürobilin bulunur. Deri saman sarısıdır. Gâita çok renklidir. Kaşıntı
yokdur. Kanda kolesterin normaldir. Ya’nî
Kolesterini bol şeyler yimelidir. Verem hastasının perhîzine
bakınız. Sıcak su banyosu, friksiyon iyidir. Açık hava, istirâhat ve çelikli
şurublar ve karaciğer hülâsası verilir.
23 - VAHÎM
SARILIK: Mikrobdan ileri gelir.
Bulaşıcıdır. Kalb çok za’îfler. Herşeyden önce, kalbi kuvvetlendirmelidir.
Kendiliğinden zehrlenmeği önlemelidir. Bunun için bağırsakları soğuk su ile
yıkamalıdır. Çok su içmelidir. Yatakda istirâhat lâzımdır.
Çok mikdârda (Extrait Hépatiue) ya’nî karaciğer hülâsası ve
K vitamini ve cortisone (Kortizon) verilir.
Hastalığa yakalanmamak için, eller, çamaşırlar ve halâ temiz olmalıdır. Kalçaya
(Gamma-globuline) yapmak bir ay korumakdadır.
24 - ENFEKSİYON (Sârî hastalıklar): Bulaşıcı hastalıklarda
sindirim organı za’îfdir. Kolay hazm olan şeyler verilmezse, bağırsaklardan,
kana mikrob girer. Bunun için süt perhîzi verilir. Süt de ağır gelirse, sebze
suları, hubûbât suları verilir. Sütlü çay, sütlü kahve de verilir. Hastanın
ateşi tabî’î hâle (
Dokuzyüzseksenikinci [982] sahîfeye bakınız!
Yağlı et suyunda, kuvvet verici tuzlar vardır. İdrârda
albümin yoksa, karaciğer ve kalb yıpranmamış ise, verilmelidir. Bulaşıcı
hastalıklar ateş yapar. Ateşi düşürmek için (Piramidon) veyâ (Optalidon),
(Veramon) habları verilir. Mikrobları öldürmek için (Ultra dizayin) veyâ
(Diyazinol) gibi hablar veyâ (Antipen), (Penisilin) iğnesi yapılır. (Dürenat),
(SP3) ve (Sülfagenisil-V) habları çok iyidir.
Sârî hastalıklardan korunmak için, aşı, serum yapdırmak,
anti-biyotik, sülfamid kullanmak lâzımdır. Doğar doğmaz B.C.G. verem aşısına,
üç aylık olunca, kabakulak, beş aylık olunca diğer aşılara başlanabilir.
Yapılan aşılar, sıhhat karnesine yazılmalıdır. Cild ve böbrek hastalığı geçinceye
kadar hiç aşı yapılmaz. Bir aşı yapılırken, başka aşı yapılmaz. Sârî hastalığa
yakalanmış veyâ yeni kurtulmuş olana aşı yapılmaz. Aşıdan ateş olursa, aspirin
verilir. Cild kızarır, şişerse, alkollü bez
[kompres] konur. İnsan kanının (Gamma globülin) maddesi, sârî hastalıklar ve
allerji hâlleri için aşı olarak kullanılmakdadır. Her yirmi günde bir yalnız
adeleye yapılır.
Çiçek aşısı 4 ile 12 ay arasında yapılmalıdır. Aşıdan 4 gün
sonra kızartı (Papule), altıncı günde kabarcık (Vésicule), 8-11 inci günlerde
kayh, cerâhatlanma (Pustule) ve ateş, bezlerin şişmesi (adénite) ve onbeşinci
günde kabuk hâsıl olur. Ateşin artmaması için, çiçek aşısını yaz aylarında
yapmamalıdır. Kabuk 21 inci günde düşer. Yedi ve yirmibir yaşlarında ve salgın
zemânlarında tekrâr aşılanmalıdır. Ekzemalı kimselere ve lösemiklerde çiçek aşısı yapılmamalıdır. Çiçek
aşısı 1176 [m. 1762] de müslimân türkler tarafından keşf edildi. 1211
[1796] de Jenner bu aşıyı avrupaya götürdü. Haksız olarak çiçek aşısını bulan
kimse ünvânını aldı.
25 - EKZEMA: Kaşıntılı, kanlı deri yarasıdır. Sulu veyâ kuru
olur. Çabuk veyâ yavaş meydâna gelir. Deri kızarır. Su, cerâhat akar.
Kabuklanır. Bir yerde olur veyâ bütün deriyi kaplıyabilir. Hazm bozulur. Kısa
ateş yapar. Çok acı kaşınabilir. Bedenin her yerinde olabilir. Hastanın
allerjisi ve allerjiye sebeb olan şey aranmalı, bunlar yok edilmelidir. Yapılan
testlerle kat’î teşhîs elde edilememekdedir.
Soğukdan korunmalıdır. Rivanol bindebir eriyiği ile
ıslatılmış bez sarmalıdır. Su temâs etmemelidir. Mi’de ve bağırsak zarlarından
zehrlenmeyi önliyecek perhîz yapmalıdır.
Mi’de-bağırsak zarları ile, dış derimiz arasında, sıkı bağlılık vardır. Mi’de
ve bağırsakdaki bozukluklar, dış derideki gösterileri ile
tanınabilmekdedir. O hâlde, ekzema, sivilce, kaşıntı, sedef hastalığı, deri
yağlanması, çıban prürigo (kaşıntılı kabarcıklar), deri kaşınması, kurdeşen ve
baras gibi cild hastalıklarında, sindirim yollarından biraz zehrlenme
yapabilecek gıdâlar yasak edilmelidir. Mi’dede, bozuk asidler meydâna gelmesine
sebeb olacak gıdâlar da yimemelidir. Çok kimseler, balık, çilek ve harâm olan
midye gibi maddelere karşı hassâs olur. Böyle şeyler verilmemelidir. Yavaş
yavaş ve iyi çiğnemelidir. Yağsız, kızarmış et, piliç kebabı, patates, hamur
işi, pirinç, yağsız pişmelidir. Sebze yağsız pişmeli, yirken tâze tereyağı
koymalıdır. Pişmiş veyâ çok olgun meyve yimelidir. Yağlı ve yağda kızarmış
vermemelidir. Lahna, bahârât, salça, turşu, mayalı peynir, çikolata, alkollü
içkiler yasakdır. (Anti-histaminique) hablar,
tedâvîye yardımcı olmakdadır. Onbinde bir permanganatlı su ile yıkamalıdır.
Kunfüz, ya’nî kirpi eti yimenin yukarıda yazılı cild hastalıklarına ve
gelincik, ya’nî fil hastalığına iyi geldiği, (Hayâtül-hayvân)
kitâbında yazılıdır. Hanefî ve hanbelî mezheblerinde kirpi yimek
harâmdır. Hasta, diğer iki mezhebden birini
taklîd ederek yiyebilir. Kirpi suya konur. Başını sudan çıkarınca boynu kesilir.
26 - MİGREN (Yarım baş ağrısı): Za’fiyyetden ileri gelir. En
çok, sinirleri, hücre sindirimi za’îf
olanlarda görülür. Başın yarısı şiddetli ağrır. İştihâsızlık, kay ve kabz olur.
Ağrı durunca hiçbir şey yokdur. Gıdâların parçalanmasından hâsıl olan
zehrleri dışarı atamaz.
Ba’zı insanlarda, yumurta, süt, balık, peynir ve ba’zı
gıdâlardan birine karşı anaflaksi, hassâsiyyet vardır. Bunu yiyince baş ağrısı
ve öteki alâmetleri hâsıl olur. Albüminli gıdâlar yasakdır. Üç yemekden bir
sâat önce yarım gram pepton vermelidir. Albümine
karşı anaflaksiyi önler. Deriyi hergün ılık su ile uğmalı, haftada iki kerre
ılık su ile hamâm yapmalıdır.
Hazmsızlığı önlemelidir. En iyisi, sebze perhîzi yapmakdır.
Sebze çorbası, püresi vermelidir. İyi
pişmiş kırmızı et veyâ suyu verilebilir. Beyin, paça verilmez. Yağsız balık, meyve
yimelidir. İyi pişmiş kızarmış ekmek, az yimelidir.
Yasak olanlar - Yumurta, turşular, av hayvanı, hamur işi,
salata, peynir, çörek, kızartmalar, bahârât, kaymak ve tereyağı yasakdır. Süt,
çok defa, iyi gelmez. Kahve, çay, alkollü
meşrûbât vermemelidir. Deri altına (Histamine) yapılması, birçok hastaya iyi gelmekdedir.
Kalsium bileşikleri tedâvîye yardımcı olmakdadır. Bellergal habları da iyi
gelmekdedir.
27 - NEVRASTENİ: Sinir hastalığıdır. Sinir sisteminin hepsi
bozukdur. Çok yorulmakdan, sıkıntı ve heyecânlardan olur. İrsî de olur. Ağır
hastalıkdan kalkınca da, ârıza olarak kalabilir. Yorgunluk, yatakdan hâlsiz
kalkmak, başın tepesinde ağrı, gelip geçici ağrılar, evham, korku hâlleri, hazm
za’fiyeti, bağları gevşiyerek bağırsakların düşmesi,
kabz, hafîf uzun süren bağırsak nezlesi, unutganlık, umûmî za’fiyyet, hâlsizlik,
damarları açıp büzen sinirlerin za’fiyyeti görülür. Yüzü, birdenbire
kızarır veyâ solar. Elleri, ayakları soğur. Ba’zan çok terler. Kalb çarpıntısı,
nefes darlığı, yürek sıkıntısı olur.
Duş, hamâm, uğma iyidir. Zihnî ve
bedenî istirâhat lâzımdır. Tenbîh edici, harekete getirici ve hazmı güç gıdâ
yimemelidir. Açık yerlerde oturmalı, tesellî edici, kuvvet verici kimselerle konuşmalıdır.
Fosfatlı, çelikli gıdâ ve ilâc vermelidir. Sabâh gevşekliğini gidermek için,
(Validol)u şekere üç damla damlatıp, her sabâh yimelidir. Kınakına ile kuru
üzüm kaynatıp, yemeklerden yarım sâat önce içmelidir. (Anxiété) denilen korku, sıkıntı için trankilisan
hablar iyidir. Bromür, afyon ve morfin vermemelidir. (İberol) habları kanı ve
sinirleri kuvvetlendirir. Rûhî tedâvî, nasîhat çok fâidelidir.
Hergün yarım sâat istirâhatdan sonra, ılık banyo yapmalı,
sonra gezmelidir. Yayla hayâtı iyidir. Deniz iklîmi iyi gelmiyor. Elektrik
tedâvîsi de iyidir. Gaz yapıcı şeyler yimemeli, gazoz içmemelidir. Kahve ve
tütün içmemelidir.
Hergün çok def’a (Estagfirullah
min külli mâ kerihallah) okumalıdır.
28 - ŞİŞMANLIK: Şişmanların yüzde otuzu şeker hastalarıdır.
Ağırlığı, normal ağırlıkdan yüzde on [% 10] dan fazla olan kimseye şişman
denir. Boydan yüzelli santimetre çıkarıp kalan dörde bölünür. Bölüm yüzden
çıkarılır. Kalanın boydan farkı, tabî’î ağırlığı gösterir. Kadının tabî’î
ağırlığı, erkekden birkaç kilogram azdır. Boza, şira gibi mayalanmış şeyleri
içmemelidir. Yağ yapan maddeleri (şekerli, unlu şeyleri) yimemelidir. Tuzsuz
yimelidir. Tuz iştihâ açar. Diğer maddeleri az yiyebilir. Sıkı perhîz yapmamalıdır.
Za’fiyyete sebeb olup hazm da bozulur. Bu da, kendi kendine zehrlenme yapar.
Latîf şeyler yimelidir. Yalnız süt veyâ sebze perhîzi yapmamalıdır. Beş dürlü
perhîz vardır:
A) Çok yiyenlerin perhîzi - Günde iki kerre
yimelidir. Bir yemekde: Sirkeli, limonlu salata, domates, kereviz, hıyâr,
sirkeli sebzeler, turup. Hepsi yüz gramdır. İstediği şeklde bir yumurta, iyi
pişmiş et veyâ balık. Et mikdârı, hastanın kilosu kadar gram olacakdır. Yağsız
et suyu, pişmiş meyve yinir. Kuru meyve yasakdır.
B) Az yiyenlerin perhîzi - Her yimekde: Bir
tabak et, bir tabak sebze, bir tabak meyve. Karbonhidrat ihtiyâcı, tâze meyve
ile alınmalıdır.
C) Az şişmanların perhîzi - Her yimekde: Bir
yumurta veyâ elli gram balık, bir tabak et, yeşil veyâ nişastalı sebze yüz
gram. Meyve yimelidir. Sıcak su ile hamâm yapmalıdır.
D) Çok şişmanların perhîzi - Birinci gün
müshil verilir ve yalnız su ile perhîz yapılır. İkinci gün müshil verip sebze
püresi, suyu verilir. Sonraki günlerde iki yemek verilir. Her yemekde: Sebzeli
turşular, (Sirkeli sebze, domates, kereviz, hıyâr, salata, turup, hepsi yüz
gramdır). Bir yumurta veyâ balık, bir et, sabâh sebze, akşam yüzyirmi gram
kızarmamış patates, meyve ve kahve.
İki yemekden sonra açlık olursa, kahve veyâ süt veyâ bir
yumurta ve meyve yinebilir. Ekmek yasakdır. Yemek arasında su içmemeli, bir
sâat önce yalnız su içilir. Yağ yapan şeyleri, meselâ, ekmek, hamur işi, tatlı,
tereyağı yimemelidir.
E) Normal
kilosunda olanların perhîzi - Otuz gram tereyağlı ekmek ve sütlü kahve ile sabâh
kahve altısı yapılır. Öğle ve akşam yemeklerinde: İki yumurta veyâ balık,
seksen gram et, yeşil sebze veyâ yüz gram nişastalı sebzeler, yoğurt, yirmi
gram tâze peynir. Arzû edilen bir meyve (muz yasakdır), kırk gram ekmek ve
kahve.
İkindi kahve altısı - Galeta ile çay. Su, yemek arasında
içilir. Şurub içilmez.
İstenilen ağırlığa ininceye kadar, bu perhîze dikkatle devâm
etmelidir. Haftada, bir kilodan fazla za’îflememelidir. İştihâ kesici ilâc kullanmak
fâideli değildir.
Perhîz esnâsında, atar damar tansiyonu ondörtden aşağı
düşmemelidir. Fransız tıp akademisi üyesi profesör doktor Andre de Gennes
[1964] Nisan ayında yapdığı konuşmada, (Ağırlık, boydan otuz kilo fazla ise,
kalb fazla yorulur. Tehlükeli olur. Veremden dahâ korkunç olur. Şişmanlık, her
zemân, çok yimekden ileri gelmez. Yağ sindirimini düzenliyen sinir merkezinin
bozulmasından hâsıl olabilir. İstirâhat lâzımdır. Gıdâ günde binbeşyüz kaloriyi
aşmamalıdır) demekdedir.
29 - ÖDEM (Deri altı su
toplaması): Ödemlere perhîz yapmak için eskiden, sebeb
olan hastalıklara, başka başka perhîz yapılırdı. Hâlbuki, ödemler,
uzviyyetde sodium
klorür (yemek tuzu) toplanmasından hâsıl oluyor. Hastalığın sebebi ne olursa
olsun,
dokularda suyun toplanmasına sebeb, bu tuz toplanmasıdır. O hâlde ödem, anasark
(istiska, deri altı su toplanması), Ascite (habn, karnda su toplanması) için (Régime desodé), ya’nî tuzsuz perhîz lâzımdır.
Tuzsuz perhîz (Régime déchlorure),
böbrek hastalığından hâsıl olan ödemlere de iyi gelmekdedir. Önce, su giderici
rejim (perhîz) yapılır. Sonra tuzsuz perhîz yapılır. Yâhud, ikisi birlikde
yapılır. Tuzsuz perhîz yapan, hergün yarım kilo kadar hafîfler. Sütde, litrede birbuçuk gram (az) tuz
olduğu için, böbrek hastaları, süt ile, tuzsuz perhîz yapar. Çiğ etde de az tuz
vardır. Öğle yemeği: Tuzsuz ekmek
Tuzu az gıdâlar: Patates, un, bezelye, sebze, meyve, tâze
peynir, tereyağı, şeker, çay, kahve, çikolata, yumurta.
Et suyu yasakdır. Kalb hastasına tuzsuz perhîz çok
fâidelidir.
Kızıl için, tuzsuz perhîz sütden dahâ iyidir ve hastanın
hoşuna gider.
Süleymâniyye kütübhânesi, (Es’ad
efendi) “rahmetullahi teâlâ aleyh” kısmındaki [3697] sayılı kitâbda,
yüzdokuzuncu sahîfedeki düâ yazılıp, Gelincik [Fil hastalığı] denilen hastalığa
karşı, şişmiş yere sarılıp bağlanırsa şifâ bulur. Müslimânlara kolaylık olmak
için, bu düâ, (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbının
sonuna da yazıldı. Bu kitâb, (Hakîkat Kitâbevi)nde
satılmakdadır. Gelincik hastalığı bir nev’i istiska (hidropisi) olup, kollarda,
bacaklarda su toplanarak şişer, ödem olur.
30 - SU AZALTMA
PERHÎZİ: Yatakda istirâhat. Beş gün,
sabâh, öğle, ikindi, yatsıda
31 - FOSFATÜRİ: İdrârda fosfat bulunmasıdır. Fosfor bulunan
organların meselâ sinir sisteminin iyi beslenmemesinden meydâna gelen bir
hastalıkdır. İdrâr, turnsola karşı baz reaksiyonu gösterir. Alkali kum adı
verilir. Çok et, az sebze verilir. Ya’nî fosfat verici gıdâlar yimelidir.
Ma’den bileşikleri çok olan gıdâları vermek de fâidelidir. Kırmızı et (sığır,
koyun) vermelidir. Beyâz etlerde fosfor azdır. Yağlı et suyu, beyin ve yağlı
karaciğer, dalak, tarla kuşu, havyar, tavuk yumurtası yimelidir. Yumurta
sarısında çok fosfor vardır. Fasulye,
mercimek, bakla, şalgam, nohud, turup, kereviz, enginar bilhâssa tâze
iken yimelidir. Her meyve iyidir. Hamur işi, şekerli, bahârlı, sirkeli
yimemelidir. Süt ve kahve iyidir. Fosforlu ve amonium klorürlü ilâc verilir.
32 - PROSTAT (İdrâr yolu bezi
şişmesi): İdrâr yolunu halka gibi saran salgı bezinin uzun zemân
mikrob alarak cerâhatlanması ve şişmesidir. İstibrâ yapmıyanlarda dahâ fazla
hâsıl olur. İdrâr yapmak güç olur. Kat’î ilâcı ameliyyâtdır. Calcibronat gibi
hafîf müsekkinler ve Magnesium bileşikleri gibi ilâclar, ağrıyı önlemeğe ve
ameliyyâtı gecikdirmeğe yarar. Damar sertliği hâsıl olur. Damar sertliği
perhîzine benzer. Kırmızı et, tâze kümes ve av eti, çok tâze yağsız balık
yimelidir. Etler, salçasız, sâde olacak, garnitürlü (terbiyeli) olmıyacak.
Tereyağı serbestdir.
Hayvan yağı, vita, sana az verilir. Konserve ve tuzlama,
yağlı balık, yağlı karaciğer böreği, bayat av eti, mayalı peynir, çay, kahve,
alkollü meşrûbât, bahârât yasakdır. Ateşin artması, (Prostatit)
alâmetidir. Antibiyotik ve sülfamid verilir. Düronat veyâ (Azo Gantrisin) tabletleri ve Almanyada yapılan (Sitosterin) habları, prostatit, sistit ve
üretrit gibi idrâr yolları iltihâbları tedâvîsinde fâideli olmakdadır.
Sebzeler bol verilmelidir. Unlu, aşırı gitmemeli. Çünki,
besleyici kuvvetleri çokdur. Prostatlılara çok gıdâ vermek iyi değildir. Yeşil
sebze, (yeşil fasülye, ıspanak) iyidir. Kuzu kulağı, domates, kuşkonmaz
yasakdır. Tâze salata verilebilir. Fekat, biber ve sirke yasakdır. Meyve
konserveleri, komposto yinir. Kırmızı meyve ve çilek yimemelidir. Hergün çok
yürümelidir.
Ekmek az yimeli, pasta, gevrek yimemeli, kuru pasta az
yimelidir. Hamur işi yemekler serbestdir. Ma’den suları iyidir. Mi’deyi
temizler.
Kriz ve ateşli zemânlarda süt verilir. Yemek zemânları
dışında birşey yimemeli. Yemeği iyi çiğnemelidir. Azotlu çok yimemelidir.
Bunlar, idrârda kum yapar. Bahârât ve münebbihler yasakdır. Akşam yemeklerinde
et az olmalıdır.
33 - RAŞİTİZM (Kemik hastalığı): Küçük çocuklarda olur.
Kemikler kıvrılır. Şeklleri değişir. Hazm yolları bozulur. Lenfa bezleri şişer.
Sârî hastalıklardan sonra, kendiliğinden zehrlenme, frengi, verem veyâ iyi gıdâ
alamamakdan meydâna gelir. Hayvan sütü verilen çocukların bağırsakları
bozulmasından veyâ vaktinden önce, memeden kesilmeden de olur. Sebebini
anlayıp, bu sebebi tedâvî etmelidir. Ana sütü verilmiyen
çocuklara D2 vitamini vermelidir. Hastalığa yakalananlara, ışık
tedâvîsi, ultra-viole ışınları yapılır. Ergosterol hâlinde D vitamini
verilir. D2 vitamini, tabîb nezâreti altında verilmelidir.
Kemik dokularda fosfat azalmışdır. Mi’de ve bağırsaklarda
zehrlenme vardır. Bu ise, fosfatların hazm olunmasını güçleşdirir. Küçük
çocukların ana sütü emmesi, bu iki şeyi düzeltir. Ana sütü olmazsa, fenne uygun
süt verilmeli, pastörize veyâ kaynamış süt vermelidir. Sütden kesilmiş
çocukların sütüne mısr ve yulaf unu katmalıdır. Bunlarda fosfat vardır. Yağ ve
yumurta sarısı, lesitin, glisero-fosfat, fasulye ve mercimek püreleri de
katmalıdır. Bu fosfatlı perhîze, kireçli gıdâlar da eklenmelidir. Gıdâsında,
asid (hâmız) bulunmamalıdır. Sirkeli yemekler, eski peynir, limon, portakal vermemelidir.
Hazm yollarında asid mayalanması olmamalıdır.
Çocuk, sekiz ay yalnız ana sütü emmeli, sonra bir, dahâ
sonra iki emzirme yerine, süt ve un bulamacı ile iki kerre doyurmalıdır.
On-onbeş aylık iken, iki kerre bulamac yapıp, beş kerre de emzirmelidir.
Onbeş-onsekiz ay arasında, üç bulamac vermeli, üç kerre de emzirmelidir.
Onsekiz aydan sonra, yukarıda yazılı çeşidli şeylerle beslemelidir. Ayakda çok
tutmamalı, yürütmemelidir. Güneşli ve havalı odada bulundurmalıdır. Deniz
ıklîmi çok iyidir. Deniz ve kum banyosu, birinci ilâcdır. Haftada iki-üç tuzlu
ılık banyo, bu işi görür. Müleyyin, lavman ile kabzı önlemelidir. Büyük
çocuklara balık yağı, günde bir çorba kaşığı içirmelidir.
34 - SPERMATORRE (Bel gevşekliği): Bu hastalık üç dürlüdür:
1 - Hasta kuvvetli, sağlamdır. Rûhî bir kusûru da
yokdur. Her gece ihtilâm olmakdadır. Yorgun kalmakdadır. Halâya gidince,
önünden birkaç damla muhât çıkmakdadır.
2 - A’sâbı bozukdur. Nevrasteni vardır. Çok ihtilâm
olur. Çok yorgun kalkar. Gündüz, hareketleri esnâsında akan muhâtı, çamaşırında
görür.
3 - Akıntının sebebi refleksdir. Ya’nî bir nev’î
gıdıklanmadır. Avret yerine hafîf dokunma, varikosel, ya’nî zeker varisi,
damarda kan birikmesi, hemorroid (kanlı bâsur), mak’ad kaşınması, kabzlık ve
başka sebeblerle sarsılan sinirler, refleks ile, akıntı sinirlerini harekete
getirerek olur. Birinci hâl fizyolojik, sıhhîdir. Birinci, ikinci hâlde, erken
kalkmalı, yatak sert olmalı, yasdık kullanmamalı, yatağa kâfûrî serpmeli, sabâh
akşam ılık su banyosu yapmalı.
Tenbîh edici (sinirleri harekete getirici) gıdâlar, bahârât,
biber, turşu, çay, kahve, konserve etleri, mayalanmış peynir yasakdır. Hazmı
kolay şeyler yimelidir. Akşam yemeği yalnız su ve ıhlamur olmalıdır.
Belladonlu, kâfûrîli ilâc alınır.
Çocukların gece idrâr yapması, rûhî, asabî hastalıkdır.
Büyüklerin idrâr kaçırması [Silis-ülbevl], bir hastalık değildir. Başka bir
hastalığın alâmetidir. İdrâr kaçırmağa karşı, kıssâ ya’nî hiyârı suda kaynatıp
suyu içilir. Hiyâr çekirdeği veyâ reyhan, ya’nî fesleğen tohumu da böyledir.
Meşe palamutu toz edilip, hergün bir kaşık alınır. Sabâh aç karna nohud kadar
günnük veyâ sarmısak yâhud kimyon, soğuk su ile yutmalıdır. Birinci kısmda, 52.
ci madde sonuna bakınız!
35 -TÜBERKÜLOZ (Verem): Veremlilere, hem besleyici, hem de za’îflemeği
önleyici şeyler verilmelidir. Fazla doyurmak doğru değildir. Mi’de ve
bağırsakları bozulur. Karaciğer, böbrek gibi uzvlar yıpranır. Hasta zemânla
veyâ sür’atle zehrlenir. Zehrlenme ise, nefes darlığı, hazmsızlıkdan
albüminüri, karaciğer şişmesi, tansiyon yükselmesi, kan tükürmesi gibi şeylere
sebeb olur.
Bugün (Pirampicine) veyâ
(İsoniozide) ihtivâ eden müstahzarlar ve
(Cyclocérine Roche) tabletleri ve (İso-Benzacyl Wander) komprimeleri veremi
tedâvî etmekdedir. Bu hablar, tabîbin ta’rîfine göre, dikkatle yutulunca ve
aşağıda yazılı perhîz yapılınca, verem hastalığı temâmen geçmekdedir. (Streptomycine) de iyi gelmekdedir. Vereme
yakalanmamak için, (B.C.G.) aşısı ile aşılanmalıdır. Bacille de Calmette et
Guérine kelimelerinin ilk harfi ile gösterilen bu aşı, yeni doğan çocuğa
yapıldığı gibi, tüberkülin deneyi yapılarak, negatif bulunan büyüklere de
yapılır. Tüberkülin deneyi, çiçek aşısı gibi kola yapılır. Kızarır,
kabuklanırsa, pozitif demekdir. Bu kimseye aşı yapılmaz. Grip ve tüberkülozda
öksürüğü kesmek için (Lüdikodin) veyâ (Perebron) şurubları veyâ habları iyi
gelmekdedir.
Herşey verilir. Fekat aşırı verilmez. İştihâsı olduğu kadar
yimeli, kendini zorlamamalıdır. Kolesterini bol lipoid yağları yimelidir.
Kolesterin maddeleri, verem basillerini ve toksinlerini çok iyi tahrîb
etmekdedir.
Damar sertliği, bunun aksinedir. Onlara kolesterin
vermemelidir.
Verilecek şeyler: Beyin ve karaciğerde çok kolesterinli
lipoid vardır. Yumurta sarısı da böyle ise de, kabz yapar. Az vermelidir (günde
iki, üç yumurta kâfîdir). Fazlası, zehrlenme yapabilir. Sütde de lipoid vardır.
Bunu da, fazla vermemeli, yemeklerde su yerine içmemelidir. Yemekden uzak
zemânda içilir.
Balık tohumu ve havyarda, yağlı balıkda çok lipoid vardır.
Bunları yimelidir. Balık yağı çok kıymetli gıdâlarıdır.
Hayvan yağlarında lipoid azdır. Kolesterinleri de azdır.
Hazmları güç olur.
Et çok lâzımdır. Büyük hayvan kırmızı eti, tâze olarak
verilmelidir. Genc ve beyâz etler sonra gelir. Kümes hayvanları yinir. Av
hayvanları yimemelidir. Et suyu fâidelidir. İçinde ma’den bileşikleri çokdur.
Ciğerci etleri, dalak, ciğer, böbrek çok lipoidlidir. Sık
sık verilmelidir.
Haşlama et, ancak iştihâsı olmıyan hastalara verilmelidir.
Başka şey yiyebilenlere verilmemelidir.
Hamur işi, nohud, mercimek, fasulye, bakla, kestane iyidir.
Azot, fosfor ve karbon gaybını telâfî ederler. Bunların kurusunu vermek çok
fâidelidir.
Yeşil sebzeler, kabzlığı önler ve kalsium verir. Bunlarda
manganez ve çelik de bulunduğundan kireç te’min eder ve kan yapımına yardım
ederler.
Çok ekşi olmıyan bütün meyveler serbestdir. Az çay verilir.
Veremlilerin karaciğeri ârızalı olduğundan, bunlara da alkollü içki
vermemelidir.
Kan tükürenlere perhîz - Tansiyonu yüksek ve kanlı olanlara
ve az kan tükürenlere et az verilir. Yumurta, beyn ve ciğerci etleri de,
bunlara az verilmelidir. Böyle, artritik kimselerin lipoide çok ihtiyâcı
yokdur. Bunlara dahâ çok, kuru sebze verilir. Ateşi olmıyanlara yalnız sebze ve
az süt verilir. Ateşli olanlara, sebze suyu, sebze çorbası ve süt verilir. Ateş
azalınca, patates ve meyve kompostosu veri-
lir.
Alkolik olanların karaciğerleri bozulur. Vereme çabuk
yakalanırlar. Tedâvîleri de güçdür. Karaciğerleri,
zehr temizleme vazîfesini
göremez.Safraları az lipoid çıkardığından
vücûdları mikroblara karşı dayanıksız olur. Bunlara, gıdâ zehrlenmesi az olan
şeyler vermek lâzımdır. Et çok verilmez. Bunların lipoid ihtiyâcları çokdur.
Beynli, ciğerli, ciğerci etleri ile sebze vermelidir. Hamur işi de verilir.
Lipo, yağ demekdir. Lipoid, yağa benziyen demekdir. Yağları
eriten, eter, benzol, kloroform gibi sıvılarda eriyen kolloid cismlerdir, ya’nî
kimyevî yapıları başka olduğu hâlde, fizik özellikleri yağlara benziyen
cismlerdir. Fosfatidler, sterinler lipoiddir. Sinir hücrelerinde bulunan
miyelin de, lipoidlerin karışımıdır.
36 - BRONCHİTE: İltihâb-ı kasabât denilen bu hastalık, nefes
yolunun iltihâblanmasıdır. Öksürük ve renksiz, yâhud sarı koyu ifrâzât olur.
Şiddetli hâllerinde nefes darlığı ve hırıltı, ses hâsıl olur. Sigaraya devâm
edenlerde şiddetli olur. Ekseriyâ soğuk ve rütûbetli rüzgâr buna sebeb
olmakdadır.
Ağız ve diş iltihâblarını hemen izâle
etmelidir. Her sene, sonbehârda antibakteriel ve anti-grippal aşı yapılmalıdır. Birkaç gün
anti-biyotik vererek ağız ve bronche intânına mâni’ olmalıdır. Terpin, benzuat
vererek, göğüs ifrâzâtının dışarı atılmasını kolaylaşdırmalıdır. 24 sâatda 1
ilâ
Rütûbetli, soğuk havadan, rüzgârdan ve soğuk su ve
meşrûbâtdan çok sakınmalı. Göğüs ve boyun dâimâ örtülü olmalıdır. Astım ve
nefes darlığına karşı, çok az kortikoid verilir. Kalb ve kan deverânı
za’îflerse, tuzsuz perhîz yapılır. Su azaltılır, idrâr söken ilâclar, bilhassa
asetazolamid verilir.
Dâfi’-i sü’âl (Béchique) ilâclar, öksürük keserler. (Teshîl-ül-menâfi’)de diyor ki, yaş öksürüğü
kesmek için, yüzotuz gram süzülmüş bal hafîf ateşde ısıtılır. İçine bir gram
günnük, bir gram damla sakızı konup, karışdırılır. Bunlar eriyince ateşden
indirilir. Katılaşmadan önce içine birer gram kavrulup toz edilmiş çörek otu ve
hulbe tohumu ve zencefil ve karabiber konup karışdırılır. Sabâh aç karna ve
yatarken ve öksürük artınca, bu ma’cundan bir kahve kaşığı alınır. Yâhud yatarken
beş aded karabiber yutulur. Soğukdan olan öksürükde saf bal yimemelidir. Bal,
damarları ve adeleyi büzer ve safraya zarar verir. Safra kaşıntıya sebeb olur.
Balgam sökmek için, ılık su içmelidir. Sıcak suda günnük eritip içmek ve sabâh
aç karna kuru üzüm, bayat ekmek de söker. Kuru öksürük için, hulbe tohumu beş
ayrı su ile kaynatılır, her def’âsında suyu dökülür. Aynı mikdar un koyup, süt,
şeker ve tereyağı ile ma’cûn yapılır. Sabâh, akşam bir çay kaşığı yinir. Zeytin
yağı ve bâdem, muz ve tâze süt, meyan kökü balı iyidir. Hulbe buy tohmu olup,
tâze fasulye gibi olan meyvelerinin içinde, kırmızı, buğday gibi tohumlar
bulunur. Fârisîde Şemlîz, fransızcası (Semence fenugrec)dur. Pastırmaların
üstüne sürülen çemen ismindeki ma’cûn (sarmısak, kırmızı biber ve buy tohumu
unu)dur. Bunun için hulbeye çemen otu da denir. Ekmek ile çemen yimek de
öksürüğü keser. Hadîs-i şerîfde, (Ümmetim hulbenin
fâidesini bilse, ağırlığı kadar altın verip, satın alırdı) buyuruldu.
Teshîlden terceme temâm oldu. Ağız ve buğaz temizliği için, binde üç fenosalîl
mahlûlu veyâ (fenol 1 gr, gliserin 10 gr, su 250 gr) ile sabâh ve akşam gargara
yapılır. Müsâvî mikdârda (sığır kuyruğu, gelincik, hatmi, kedi ayağı, deve
tabanı ve menekşe) çiçekleri karışımına (Espes pektoral) denir. Beş gramı bir
litre su ile çay gibi hâzırlanıp içilirse, öksürüğü keser. (Kitâb-ürrahme)de diyor ki, (Öksürük için, Mürrü
sâfî, günnük, damla sakızı ve kavrulup toz edilmiş hulbe tohumu birer gram,
iken
su ile içilince göğüs hırıltısına, mi’de ve karın ağrısına iyi gelir).
37 - UÇUK: Fransızca (perléche) denir. Alt ve üst
dudakların birleşdiği yerde çıkan
ufak yaradır. Kabuk bağlar. Ağız hareket edince, kabuk çatlıyarak çok acı
yapar. Dâhilî
hastalıklardan veyâ mikrobdan hâsıl olur. Mikroba karşı iki gram gümüş nitrat,
ya’nî Cehennem taşı, yüz gram inbik suyunda eritilir. Bu eriyik renkli şişede
ve karanlık yerde senelerce saklanabilir. Bir pamuğa veyâ tülbende birkaç damla
damlatıp, bu yaş bez bir dakîka kadar uçuk üstüne dokundurulur. İki üç gece
yatarken bir kerre yapılır. Uçuk temâmen geçer. İlâcı çamaşıra damlatmamalıdır.
Siyâh leke yapar. Antibiotikli merhem sürmeli, C ve B12 vitaminleri
vermelidir.
38 - DUDAK
ÇATLAMASI: Yatarken, yağlı
krem ile uğulur.
39 - EL ÇATLAMASI: Kış mevsiminde soğukdan, el, ayak derileri çatlar. Hattâ kanar. Küçük bir şişeye bir limon sıkılır. Üzerine iki misli gliserin konup çalkalanır. Gece yatarken, çatlak yerler bununla uğulur.
40 - KAŞINTI: Kaşıntıya karşı bir fincana, birer kahve kaşığı
asid salisilik ve boraks tozları konur. Üzeri çocuk pudrası ile doldurulur.
Hepsi bir havanda iyice karışdırılır. Kaşınan yere ekilir. Eczâhânelerde
muhtelif ismler ile satılmakdadır. (Doxergane) veyâ
(Polaromine) habları ve (Volog) kremi kaşıntıya iyi gelmekdedir. [21. ci
hastalıkdaki ilâclardan da almalıdır.]
41 - ARI SOKMASI: Önce, iğnesi, pensle ucundan çekerek çıkarılır.
Üç misli sulandırılan amonyakla ıslatılmış pamuk konur. Amonyak yoksa, bir
kibrit çöpü yanarken söndürülür. Kıvılcımı kalmayınca, ucu kızgın iken yaraya
basdırılır.
42 - YANIK: İnşâat yerinden fındık kadar sönmüş kireç
alınır. Bir fincan su ile çalkalanır. Durulunca berrak kireç suyu alınır.
Üzerine, aynı mikdâr zeytinyağı konur, karışdırılır. Hâsıl olan merhem yanık
üzerine sürülür.
43 - ARPACIK: Göz kapakları çapaklanmasını ve arpacık denilen
şişi gidermek için, bir cezve suda yarım
çay kaşığı asid borik kaynatılır. Sıcak asid borikli suya pamuk batırılır.
Sırt üstü yatan hastanın gözü üstüne konur. Soğuyuncıya kadar, iki üç dakîka,
göz üstünde durur. Koyarken, pamuğun çok sıcak olması lâzımdır. Antibiotikli
göz merhemi de iyidir. Göze ilâc koymak, orucu bozmaz.
Başı açık güneşde, rüzgârda kalanın yüzüne kan toplanırsa,
sabâh akşam, göze bir damla tâze limon suyu damlatılır. Çok yakarsa da, acı bir
dakîkada geçer.
44 - SAÇ DÖKÜLMESİ: (Alopecie) denilen saç dökülmesinin çeşidli
sebebleri vardır. Bulaşıcı hastalıkdan, ba’zı ilâclardan, hâmilelik veyâ
thyroid salgısının az olmasından ve rûhî bozuklukdan dolayı saç dökülmesi az
değildir. Seborrhé [Seborre] denilen yağlı, kepekli saçların dökülmesi de
çokdur. Bunların ayrı ayrı tedâvîleri vardır. Müşterek, umûmî bir tedâvî
yokdur. Saç dökülmesine karşı, başı esmer sabun, ya’nî yumuşak potas sabunu ile
yıkamalıdır. Süleymâniyye kütübhânesi, (Lâleli) kısmında,
[3735] sayılı kitâbda diyor ki, (Saçı dökülen kimse, sabâh-akşam başına menekşe
yağı sürse, saçı dökülmez ve yenisi gelir. Menekşe veyâ başka çiçeğin yağını
yapmak için, fransızca (Dorvault)da diyor ki, yüz gram saf, ya’nî asidsiz
zeytinyağı, yirmibeş gram
çiçek ile karışdırılır. El ile yoğrulur. Yâhud havanda ezilir. Şişeye koyup
ağzı kapanır. Ara sıra çalkalıyarak üç gün güneşde tutulur. Sonra, sıkarak yağı
süzülür. Posa sıkılıp yağ iyice alınır. Posa atılır. Bu yağa tekrâr yirmibeş
gram çiçek konup, yine üç gün güneşde tutulur. Böylece üç kerre yapılır. On
günde kuvvetli çiçek yağı elde edilmiş olur. Yâhud, yüz gram yağa iki gram
menekşe esansından koyup çalkalanır. Bunun gibi yapılan lavanta çiçeği yağı
ile, baş ovulmasını, doktor Heraud, fransızca (Tıbbî
nebâtlar) kitâbında yazmakdadır.
Sinâmeki yaprağı kaynatıp içmek veyâ tozunu yutmak saçı
çoğaltır. Hatmi çiçeğini kaynatıp, hamâmda, o su ile saçı yıkasalar, kıl
diplerini kuvvetlendirir ve dökülmesini önler. Havuç yaprağı da böyledir). (Gâyet-ül-itkân)da diyor ki, (Saç dö-
külmesi,
kan bozukluğundan ise, kan aldırmalı ve müshil ilâclar vermelidir. Za’fiyyet
var ise, kuvvetli gıdâ yimelidir. Mersin yaprağı yağı, sakız yağı veyâ lâdün
ağacı [cistüs] yağı sürmelidir. İvadne, baldırı kara, gül, biberiye, sarız
ağacı yaprakları kaynatılıp, bu su ile kıl biten yerleri yıkamalıdır. Kaysum,
ya’nî kara pelin [Aurone] ve kamışkökü, labada, asaron, ya’nî çoban düdüğü, arı
ve kirpi külü, fare tersi ve ayı yağı da kaynatıp sürmek veyâ yıkamak, saç
dökülmesini önlemekdedir).
45 - ÇIKIK ve BURKULMA:
(Nüzhet-ül-ebdân)da diyor ki, insan düşünce veyâ bir yere çarpınca, iğri
basınca, oynak kemiği yerinden çıkar. Buna, (çıkık) denir. Fransızcada, (Luxation) denir. Yerinden oynar, fekat çıkmazsa
(burkulma) veyâ (Entorse) denir. Her
ikisinde de, bu oynak yerini hiç hareket etdirmemelidir. Çıkan kemik başı
yavaşça yerine oturtulmalıdır. Bunu oturtması için hemen doktora veyâ çıkıkcıya
gitmelidir. Yerine oturunca ve burkulma üzerine kardeş kanı reçinesi,
kilermeni, nar kabuğu ve çiçeği, günnük ve delice dânesinin unu ile yumurta akı
karışdırıp yapılan lâpa sürülür. Üzeri bezle sarılır. Yetmişbeş gram sarı
balmumu ve onbeş gram sakız ve onbeş gram râtinc, ya’nî reçine sıcakda eritilip
yapılan lapayı koymak da iyi gelmekdedir. Bunlar bulunamazsa, bir bez üzerine
et kıyması serip üzerine karabiber ekilir. Burkulan yer üzerine konup, üzeri
sarılır. Ağrı, sızı birkaç sâat sonra
kesilmezse, kemikde çatlama veyâ kırık ihtimâli olur ki, hastahâneye
götürmelidir. Orada alçıya koyarak tedâvî edilir.
46 - EZİK, BERE,
CİLD MORARMASI, BEL TUTULMASI: İnsanın
derisi bir yere sıkışınca, ezilince, oraya kan toplanır. Morarır. Çok acır,
sızlar. Buna (Ezik) veyâ (Contüsion) denir.
Kurşun suyu veyâ (Eaude Goulard) denilen
süt gibi beyâz, bulanık su, eczâhânelerde bulunur. Bir gaz bezi bu su ile
ıslatılıp, morarmış deri üzerine konur. Acı, sızı birkaç dakîkada kesilir,
gider. Kurşun suyu yok ise, bir gaz bezi üzerine (Lasonil)
denilen merhem sürüp, deri üzerine koymalı, üzeri sargı bezi ile
bağlanmalıdır. Deri yırtılmış, kan çıkmış ise, bunları sürmemeli, yara (Oxigenli su) ile yıkanıp, üzerine (Tetra-cortril) veyâ (Cortril)
merhemi sürülüp, üstü (Hansaplast) denilen
gazlı bez ile örtülmelidir. Bel tutulması için, tüpden üç santimetre (Lasonil)
veyâ (Ben-gay) merhemi çıkarıp, cild üzerine konup, iki avuç ile sürmeli,
birkaç dakîka uvmalıdır. Sabâh akşam yapmalıdır.
47 - DİZ KALÇA SIZLAMASI: Soğuk zemânlarda, tavşan tüyünden yapılmış diz
örtüsü giyilir. Almanyadan gelmekdedir. Bulunamazsa, kalın yün fanilanın iki
kolu omuzdan ayrılıp, bacaklara geçirilir. Hergün, 2-3 incir yimelidir.
48 - ÇİBAN: Deri üzerinde, sivilce, çiban delinmemiş ise,
gaz bezi üzerine mercimek kadar siyâh (ihtiyol merhemi) konup sivri yerine
kapatılır. Gaz bezi üzerine pamuk konur. Üzeri filaster denilen yapışkan bez
şerit ile örtülür. Şeridin iki ucu deriye yapışdırılır. Her akşam hepsi
değişdirilir. Birkaç günde çibanın ucu delinir. Sonra, her açışda, oksijenli su
damlatılmış pamukla delikdeki kıyh, cerâhat temizlenip ihtiyol merhemi ile
kapatılır. Cerâhat hâsıl olmazsa, gaz bezine beyâz (oksid dü zenk) merhemi
koyup, delik üzerine kapatılır. Gaz bezi üzerine filaster şerit konur. Bunlar
da her akşam değişdirilir. Birkaç günde tedâvî temâm olur.
49 - AKREB, YILAN
SOKMASI: Sokulan yer, aleve tutulmuş
veyâ ispirtoya sokup
çıkarılmış jilet veyâ bıçak ile hafîf yarılıp, emilir ve tükürülür. Yukarı
tarafa birşey sarıp hafîf sıkılır. Yarım sâatdan fazla sıkmamalıdır. Kızgın şey
sürmek fâidesizdir. Hemen çok sulu [yüzde on] (Javel
suyu) [ya’nî çamaşır suyu] veyâ [yüzdebir] (Permanganat) ile yıkamalı ve yaraya yakın (Serum
antiscorbio), (Akreb Serumu) (Serum
Anti-Venimeux) ya’nî (Yılan Serumu) deriye
veyâ adaleye şırınga etmelidir. Serumun cinsi, yılanın cinsine göre değişir.
Mikdârı, hastanın veznine ve aradan geçen zemâna göre değişir. Bir adam için,
20-30 c.c.dir. Önce 10. c.c. yapılıp, 2-3 dakîka fâsıla ile 1 c.c. yaparak, 10
dakîkada temâmlanır. Serum +4 derece serinde 5 sene muhâfaza edilir. Antibiotik
ve ağrı kesici ilâc vermelidir. Afyonlu ilâclar verilmez. Lüzum görülürse
(corticoide solouble forte) iğnesi yapılır.
24 sâatde 1-2gram
Hemisuccsinate hydrocortisone uygundur.
Hasta olmamak için ve hastalıkdan kurtulmak için,
dört şey yapmak lâzımdır:
1- Fazla yimemeli,
2- Alkollü içkileri hiç
içmemelidir.
3- Üzülmemeli,
asabîleşmemeli,
4- Vücûdü, eşyâsı,
yiyecekleri temiz olmalıdır.
Grip hastalığını yapan virüsün, etrâfımızı çeviren
hayvanlarda, bilhassa domuzda bulunduğu ve bunlarda ürediği Amerikada tesbît
edilmiş olup, eczâcılık bülteni 1974 senesi, 6. cı sayısında yazılıdır. Evlerde
köpek bulundurmamalıdır.
50 - VİTAMİNLER - Hayvan ve nebâtlarda bulunan ve gıdâlar
vâsıtası ile insanlara gelen ve yaşamamız için lâzım olan uzvî maddelerdir.
Günlük gıdâlarımızla, ağırlıklarının on milyonda biri kadar vitamin almakdayız.
Vitaminler, yalnız nebâtlarda teşekkül eder. Hepsinin kimyâ yapıları anlaşılmış
olup, ba’zıları sun’î yapılmakdadır. Vitaminler birer büyük harf ile gösterildiği
gibi, husûsî ismleri de vardır. Vitaminlerin ilâc olarak kullanıldığı başlıca
hastalıklar şunlardır:
A - Bebeklerin, hâmile kadınların ve ihtiyarların za’fiyyet
hâllerinde, görme za’îfliğinde, yaraların iyi olmasının gecikmesinde ve
tansiyon yükselmesinde.
B Komplex - Mi’de ve hücrelerdeki hazm bozukluğunda.
B1 - Sinir za’fiyyetinde,
çarpıntıda, ödemde ve rumatizmada.
B2 - Dil ve deri
hastalıklarında, adale gerilmesinde, konjonktivitde, tüberkülozda.
B3 - Hazm yolları iltihâblarında, karaciğer
kifâyetsizliğinde, kurşun, barbitürik ve sülfamid zehrlenmesinde.
B4 - Agronülositosda, kan
zehrlenmelerinde, rumatizmada.
B6 - Sinir hastalıklarında, adale tesennücünde,
ispirto ile ve ispirtolu içkilerle zehrlenmelerde.
B12 - Kansızlıkda, sinir
bozukluğunda.
C - Skorbüt ve kanamalarda, soğuğa ve yorgunluğa mukavemeti
az olanlarda, rumatizmada, rûh hastalıklarında.
D - Kemik hastalıklarında, tüberkülozda, allergide.
E - Cinsî za’fiyyetlerde, Âyise kadındaki asabî
râhatsızlıklarda, kalb ve damar hastalığında, rumatizma ağrılarında.
F ve H1 - Cild
hastalıklarında.
H2 - Ateşli cild
hastalıklarında, nefes darlığında.
I ve J - Karaciğer za’fiyyetinde.
K - Kanamalarda.
M - Cild sertleşmesi, siyatikde.
N - Zehrlenmelere karşı mukâvemeti artdırır.
O ve T - Hazmsızlıkda, kemik hastalığında.
P - Damar za’fiyyetinde, bâsurda, ödemde, ekzemada.
B2, B6, B12, C ve E
vitaminleri, fazla alınırsa, zarar vermez. A vitamininin fazlası, kafada
tansiyonu artdırıp, rûhî ve asabî bozukluk yapar ise de, alınmayınca düzelir. B1
fazlası, hassasiyeti bozar. P nin fazlası, tansiyonu düşürür. D nin
fazlası, kanda kalsiyumu artdırıp, bulantı, kusma, rûhî ve asabî bozukluk
yapar. Fitate de sodyum verilerek, kalsiyumun kana geçmesi azaltılır.
Dervîş Muhammed Nidâî efendinin 986 h. [m.1578] senesinde
yazdığı, türkçe (Menâfi’un-nâs) kitâbında,
hastalıklar ve ilâcları uzun bildirilmekdedir. Kitâb altmış bâb,