Yimeğe ve içmeğe başlarken, (Besmele) okumalıdır. Yimek ve içmek sonunda (Elhamdülillah) demelidir. Bunları söylemek ve
yimekden önce ve yimekden sonra el yıkamak ve sağ el ile yimek ve sağ el ile
içmek sünnetdir. [Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yimekden sonra
okuduğu ve okunmasını emr etdiği düâlar, (Şir’at-ül-islâm)
şerhinde ve (Mevâhib-i ledünniyye)de
yazılıdır.] Yimekden evvel el yıkarken, önce gençler, yimekden sonra, önce
yaşlılar yıkar. Yimekden sonra elleri kâğıda silmek câiz olmadığı, (Fetâvâ-yı Hindiyye) beşinci cüz’de yazılıdır.
Herkese hâtırlatmak için Besmele, yüksek sesle söylenebilir.
Önce el kurulanmaz. Yimekden sonra yıkayınca bezle silip
kurulanır. Önce el yıkarken ağzı da yıkamak sünnet değildir. Fekat cünübün,
ağızını yıkamadan yimesi mekrûh olup, hâizin mekrûh değildir. Tuzluğu, tabağı
ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı ekmeğe silmek mekrûhdur. Bu ekmek yinirse,
mekrûh olmaz. Otururken birşeye dayanmak ve başı açık yimek câizdir.[1] Ekmeğin
içini yiyip kabuğunu bırakmak, pişkin yerini yiyip, gerisini bırakmak isrâfdır.
Kalanı başkası veyâ hayvân yirse isrâf olmaz. Tabağın kenârından yimek, kendi
önünden yimek, sağ ayağı dikip, sol ayak üstüne oturmak sünnetdir. Çeşidli meyve bulunan tabağın orta tarafından almak
câizdir. [Fekat, başkasının önünden almak yine câiz değildir.] Çok sıcak
şey yimemeli ve koklamamalıdır. İmâm-ı Ebû Yûsüf, buna sessiz üflemek câizdir
dedi. Yirken hiç konuşmamak mekrûhdur. Ateşe tapanların âdetidir. Neş’eli
konuşmalıdır. Tuz ile başlamak ve bitirmek sünnetdir ve şifâdır. [İlk ve son
lokma ekmekle yapılır ve ekmekdeki tuza niyyet edilirse, bu sünnet yerine
getirilmiş olur.]
Parmakları yıkamadan önce veyâ bez ile silmeden önce yalamak
sünnetdir.
(Şir’at-ül-islâm) kitâbında diyor ki, yime
ve içme bilgisini öğrenmek, ibâdet bilgisini öğrenmekden önce gelir. Buğday
ekmeğine arpa karışdırmak sünnetdir ve bereketlidir. İslâmiyyetde, önce çıkan
bid’atden biri, doyuncaya kadar yimekdir. Hergün et yimek, kalbe sıkıntı verir.
Melekler sevmez. Eti az yimek ise ahlâkı bozar. Sofra, ya’nî yaygı üstünde yimek
ve bunu yere sermek hoş olur. Sofra, deriden olur. Mendil üzerinde yimek, eski
acemlerin âdetidir. Bitkisel yemek çok iyidir. Nebâtî yemek bulunmıyan sofra
aklsız ihtiyâra benzer. İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık buyurdu ki, (Malı ve evlâdı çok
olmak istiyen bitkisel yemek çok yisin!). Önce sofraya oturmalı, yemeği sonra
getirmelidir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ben kulum. Kullar gibi, yere oturup yirim) buyurdu.
Acıkmadan yimemeli, doymadan kalkmalı, şaşacak şey olmadan gülmemeli, gündüz
[sünnet olan (Kaylûle)den fazla]
uyumamalıdır. Hadîs-i şerîfde, (İyiliklerin başı
açlıkdır. Kötülüklerin başı toklukdur) buyuruldu. Yemeğin tadı,
açlığın çokluğu kadar artar. Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, alkollü
içkiler gibi, kanı bozar. Açlık, aklı temizler, kalbi parlatır. Fâsıklarla
[kötülerle] birlikde yimemeli, içmemelidir. Kaynar yemekleri, örtülü olarak
soğutmalıdır. Sabâh ve akşam yimelidir. Hadîs-i şerîfde, (Sağ el ile yiyiniz. Sağ el ile içiniz) buyuruldu.
Üç parmakla yimek sünnetdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”,
ekmeği sağ eli ile alır, sonra karpuzu sol eli ile yirdi. Ekmeği bir eli ile
değil, iki eli ile koparmalıdır. Lokma küçük olmalı ve iyi çiğnenmelidir.
Sağına, soluna, havaya bakmamalı, lokmasına ve önüne bakmalıdır. Ağzını çok
açmamalıdır. Sofrada elini, üstüne, başına sürmemelidir. Öksüreceği ve
aksıracağı zemân, başını geriye çevirmelidir. Ekmek bıçakla kesilebilir.
Dilimler bıçakla lokma yapılmaz. Eti bıçakla değil, el ile parçalamalıdır.
Küflü ekmek, kokmuş yemek ve su mekrûhdur.
Çağırılmayan sofraya oturmamalıdır. Sofrada herkesden çok
yimemelidir. Karnı doyunca, bunu günâh işlemekde kullanmamak için düâ
etmelidir. Bunun kıyâ-
---------------------------------
[1] Hediyyet-ül-mehdiyyîn
metdeki
hesâbını düşünmelidir. İbâdet yapmağa kuvvetlenmek niyyeti ile yimelidir. Aç
iken de, yavaş yavaş yimelidir. Önce büyükler başlamalıdır. Üçden çok (yi)
diyerek, kimseye sıkıntı vermemelidir. Ev sâhibinin sofraya oturmayıp hizmet
etmesi câizdir. Birlikde yidiği zemân, müsâfirleri doymadan, yemekden elini çekmemelidir.
Yemekde korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, hastalıkdan,
Cehennemden konuşmamalıdır. Sofraya gelen yemeklere bakmamalıdır. Bir lokmayı
yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır. Yemek arasında, birşey için, hattâ
nemâz için, sofradan kalkmamalıdır. Nemâzı önce kılmalıdır. Eğer, hâzırlanmış
yemekler soğuyacak veyâ bozulacak ise ve nemâz vakti, yemekden sonra kılmağa
elverişli ise, nemâzdan önce yimelidir. Yemek kaldırıldıkdan sonra, sofradan
kalkmalıdır. Yol üstünde, ayakda, yürürken yimemelidir. Hadîs-i şerîfde
buyuruldu ki, (İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir.
Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kurutduğu gibi, fazla gıdâ kalbi
öldürür). Bir hadîs-i şerîfde, (Çok
yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez) buyurdu. Çok yimek, hastalıkların
başı, az yimek [ya’nî perhîz etmek] ilâcların başıdır. Mi’denin üçde biri
yemeklere, üçde biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçde biri hava payı, ya’nî boş
olmak en aşağı derecedir. En iyi derece, az yimek ve az uyumakdır. (Teshîl-ül-menâfi’)de diyor ki, (Yemek vaktleri
olarak en fâidelisi, iki gün ve iki gecede üç kerre yimekdir). [Ya’nî, hergün
üç kerre değil, iki günde üç kerre yimelidir. Ya’nî, sabâh, akşam, öğle, sabâh
şeklinde bir aşırı vaktlerde yimelidir.] Bir kişilik yemek, iki kişiye yetişir.
Müsâfir, ev sâhibinden tuz ile ekmekden başka şey beklememelidir. Ev sâhibi,
müsâfire lokma uzatmalıdır. Eline su dökmelidir. Halîfe Hârûnürreşîd
“rahmetullahi teâlâ aleyh”, müsâfirinin
eline ibrikle su dökerdi. Müsâfirin sevdiği şeyi, ağzına vermelidir. Temiz yere
düşürdüğünü alıp ona vermelidir. Kirlendi ise, kediye ve başka
hayvanlara bırakmalıdır. Böyle evin bereketi artar. Torunlarına bile ulaşır.
Yere düşenler toplanmazsa şeytân yer. Kapda kalanı sıyırıp, yimek sünnetdir.
Hoşaf, ayran gibi şey artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevâbdır.
Tabakda, bardakda artık bırakmak câizdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve
sellem”, mü’minin artığını yimesini severdi.
Yimekden sonra dişleri misvak ile [kürdanla] temizlemek
sünnetdir. Temizlikdir. Temizlik îmânı kuvvetlendirir. Dişler arasından hilâl
[kürdan] ile çıkarılan şeyleri yutmamalıdır. [Bu temizliği musluk başında
yapıp, diş arasından çıkan kırıntıları, delikli taşa atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir.] Dil ile toplanan
yutulabilir. Fesleğen, nar dalı ve kamış, incir, ılgın, süpürgeden hilâl
olmaz. Yemekden sonra ev sâhibine, bereket, rahmet ve mağfiret ile düâ edilir.
Sonra, gitmeğe izn istenir. Yemeğe da’vet edilir.
Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalıdır.
Çocukların elini de yıkamalıdır. Tok iken yatmamalıdır. Gıdâ maddelerini,
lüzûmu kadar ölçerek almalı, ölçüsüz, çok almamalıdır. İsrâf olur. Yiyecek ve
içecek kapları, kapaklı olmalıdır. Nehrden, havuzdan eğilip, ağız ile
içmemelidir. İbrik, desti ağzından da içmemelidir. Fincânın, bardağın kırık
yerinden içmemelidir. Sap olan yerinden de içmemelidir. Akşam yatarken yiyecek
ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir. Kapılar kapanmalıdır. Işıklar söndürülmelidir. Çocuklar eve gelmiş
olmalıdır. Geceleri cinnîler yayılır. Sağ el ile içmelidir. İçdiği suya
bakmalıdır. Üç nefesde içmelidir. Soluğu suya değil, bardağın dışına
vermelidir. Yazın, serin içmelidir. Çok soğuk içmemelidir. [Dondurma
yimemelidir.] Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”
serin şerbet içmesini severdi. (Ayakda içmeyiniz!) buyururdu.
Zemzem suyu, abdest aldıkdan sonra kalan su ve ilâc yutmak için içilen su
ayakda içilebilir. Yolcu, her suyu ayakda içebilir denildi. Aç karna su
içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir. Ağzı doldurarak içmemelidir.
Nefes verirken bardağı ağızdan çekmelidir. Kaynar şeyi, soluyarak içmemeli.
Soğutup, sonra içmelidir. Suya birşey düşerse, parmakla veyâ kürdanla almak
kolaysa almalı, alınamazsa, suyun bir parçası-
nı
dışarı dökerek gidermelidir. Suyun hepsini bir solukda içmemelidir. Müslimânın ve hele sâlih insanların artığını içmek
bereketlidir. Birkaç kişiye su verirken, önce âlimlere, sonra yaşlılara,
en son çocuklara verilir. Yirken, yürürken, otururken de, bu sıra gözetilir.
Kendisi sonra içmelidir. Yanında oturanlara birşey verirken, kendi sağında
olandan başlanır. Sonra, onun sağındakine olarak devâm edilir.
Sağdakinin izni ile önce soldakine
verilebilir. Hadîs-i şerîfde, (Günâhı çok olan, çok
su dağıtsın!) buyuruldu.
Herîse, ya’nî keşkek pişirmesini, Peygamber efendimize,
Cebrâîl “aleyhimesselâm” öğretdi. Herîse, insanı çok kuvvetlendirir. Bütün
Peygamberler “aleyhimüsselâm” arpa ekmeği yimişdir. Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” kabak tatlısını ve mercimek çorbasını, av etini ve koyun
etini severdi. Koyunun kol ve göğüs ve kürek tarafını severdi. Oğlağın kürek
etini çok severdi. Oğlak etinin hazmı kolaydır. Herkes için uygundur. Erkek
hayvan eti, dişiden ve esmer et beyâzdan dahâ kolay hazm olur. Hazmının
kolaylığı ve lezzeti bakımından koyunun eti, ineğin sütü dahâ iyidir. Av
etlerinin en iyisi geyik etidir. Tavşan eti halâldir. İdrâr söker, fazlası
uykusuzluk yapar. Herkes için uygundur. Kuş, piliç eti herkes için iyidir.
Kümes hayvanlarından eti en iyi olanı tavukdur. Sirke, en fâideli yemekdir.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Sirke,
ne güzel yiyecekdir) buyurdu. Hurma da yemekdir. Ya’nî ekmek ile
yinir. Üzüm, hem yemekdir, hem de meyvedir. Üzümü ekmekle yimek sünnetdir.
Hurmayı tek yimek sünnetdir. Kuru üzüm, ceviz, bâdem yimek sünnetdir. Balda şifâ
vardır. Yetmiş Peygamber “aleyhimüsselâm” bala bereket ile düâ etmişdir. Resûl
“aleyhisselâm”, hurmayı çok severdi. Hurma ile kavun, karpuzu birlikde yirdi.
Kavun, karpuz böbrekleri temizler, baş
ağrısını giderir. Solucan düşürür. Gözlere kuvvet verir. Serin şerbetleri çok severdi.
Pilâv yirken salevât-i şerîfe okumalıdır. Hadîs-i şerîfde, baklayı kabuğu ile
yimek medh edildi. Habbetüssevdâ, ya’nî şûniz [çörek otu] derdlere devâdır
buyurdu. Cevizi peynirle yimek şifâdır. Bunları yalnız yimek zarardır. Bir şey
ile berâber yimelidir. Üzüm çekirdeği zararlıdır. Üzüm salkımını sol eline
alır, üzümü sağ el ile yirdi. Ayva, kalbden sıkıntıyı giderir. Hâmile kadın
yirse, çocuğu güzel olur. [(Eczâcılık mecmû’ası) 1970 (11). ci sayısında diyor
ki, (Elma yiyenlerde aklî bozuklukların ve teneffüs yolları râhatsızlıklarının
azaldığı ve diş çürümesi nisbetinin yüzde otuzdan dahâ az olduğu İngilterede
tesbît edildi).] Her kavun, karpuz ve narda bir damla Cennet suyu vardır. Bir
narı yalnız yimeli, bir damlası boş yere gitmemelidir. Nar, çarpıntıya iyidir.
Mi’deyi kuvvetlendirir. Et kısmı ile birlikde sıkılıp içilirse, safra söker,
pekliği giderir. İncir, kalbe ferahlık verir. Kuluncu, sindirim organı
sancılarını giderir. Yeşil hıyârı tuz ile yimek, cevzi hurma ile bal ile yimek
sünnetdir. (Patlıcan, zarar niyyeti ile yinirse, zarar verir. Şifâ niyyeti ile
yinirse, fâide verir) hadîsinin sahîh olmadığı, İbni Râvendînin sözü olduğu, (Fevâid-i câmi’a)da yazılıdır. Fekat, hadîs-i
şerîfde, patlıcan medh olundu ve zeytin yağlı yapınız buyuruldu. Semizotunu da
medh buyurdu. Kereviz, unutkanlığı giderir. İdrâr söker. Kan ve süt yapar. Kara
ciğeri temizler. Harşef, ya’nî enginâr, safra taşını eritir, kanı temizler,
damar sertliğine iyi gelir. Ter kokusunu da giderir. Tatlı yapılan kabak suyu,
göz ağrısına sürülür. Zehrsiz ak mantar yimek câizdir. Bir memlekete gelenin,
önce biraz çiğ soğan yimesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara karşı koyma
gücünü artdırır. Soğandan sonra kereviz yinirse, fenâ kokusunu giderir. Sedef
otu yimekle de kokusu gider denildi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”
son yidiği yemeğin içinde soğan vardı. (Soğan ve
sarmısağı pişmiş olarak yiyiniz), buyururdu. Bunların kokusundan melekler incinir. Turup, idrâr söker. Hazmı
kolaylaşdırır. Balçık, kil yimemelidir, harâmdır. Rengi ve kuvveti
giderir. Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Üç şey ahmaklıkdır: Diş ile tırnak
uçlarını yimek, sakal yolmak ve balçık yimek). Hadîs-i
şerîfde, (Allahü teâlâ, kuluna derd vermek
isterse, sakalını yolmağı ve tırnağını ısırmağı
âdet eder) buyuruldu.
Koku verilen kimse almalı, koklamalıdır. Gül koklayınca, salevât-ı
şerîfe getirmeli-
dir.
Çünki, mubârek teri, gül gibi kokardı. Hadîs-i şerîfde, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaşdan güzel
elbise ve bal yimek) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve
sellem” yumurta yirdi ve severdi. Akı yüze sürülürse, güneş yakmasını önler.
Kümes hayvanları hastalanıp ölürse, içme sularına [bir teneke suya iki çay
kaşığı] tentürdiyod koymalıdır. Hastalığı izâle eder.
Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma’sûm-i Fârûkînin üçüncü oğlu,
büyük âlim, üstün velî, mürevvic-üş-şerî’a Muhammed Ubeydüllah Serhendî
“kaddesallahü teâlâ sirrehümâ”, (Hazînet-ül-me’ârif)
kitâbında yüzkırkbeşinci mektûbda diyor ki, (Ebû Dâvüd, Mu’âz bin
Ârif-i kâmil kelâmın
duymağa irfân gerek,
sırr-ı muğlakdır gönülde
zevk ile vicdân gerek!
Bir hazînedir
tesavvuf, mâlik olmaz her hasîs,
bulmağa
anı cihânda, bir yeğit sultân gerek!
İnci taşıyan sedefe,
kavuşmak kolay olmaz,
bulunmaz nehr içinde,
bahr-i bî pâyân gerek!
Ma’rifet
da’vâsı eden, sahtekâr bilmezmi ki,
kalbdeki arzûya
elde, huccet-ü burhân gerek!
Ârif gezer halk içinde,
herkes tanımaz onu,
aşk ateşinde yanarak, hâk
ile yeksân gerek!
Şöhretle övünen
kimse, Hakdan nasîb alamaz,
bâtının umrânı
için, zâhiri vîrân gerek!
Ölmeden önce ölerek, kabri
ve haşri görüp,
Mâlik-ül-mülk huzûrunda,
kalbi hem hayrân gerek!
İslâmiyyet
sırâtı ile, nefs âteşinden geçip,
kalbi habâisden
ârî, Ravda-i Rıdvân gerek!
Söylediği, işitdiği, her
dâim fikr etdiği,
bî-kem ve bî-keyf olarak,
hazret-i Rahmân gerek!
Ey Niyâzî,
Hakka vuslat, herkese olmaz nasîb,
güneşden zıyâ alacak, ay gibi insan gerek!
---------------------------------
Zi hicrî dostân, hûn şüd
derûn-ı sîne cân-ı men,
firâk-ı hem-nişînân
suht magz-ı istehân-ı men.