[1308] senesinde İstanbulda basılan,
(Mahzen-ül’ulûm) kitâbının, birinci cüz’, yüzotuzaltıncı sahîfesinde ve
(Eşi’at-ül-leme’ât)in üçüncü sahîfesinde hadîs-i şerîflerin çeşidleri, şöyle
ta’rîf edilmekdedir:
1
- (Hadîs-i mürsel): Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü
teâlâ anhüm ecma’în” ismi söylenmeyip, Tâbi’înden birinin, doğruca, Resûl-i
ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, dediği hadîs-i şerîflerdir.
2
- (Hadîs-i müsned): Resûl-i ekreme “sallallahü
aleyhi ve sellem” isnâd eden Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi
bildirilen hadîs-i şerîflerdir. Müsned hadîsler, müttasıl veyâ münkatı’ olur.
3
- (Hadîs-i müsned-i müttasıl): Resûl-i ekreme
“sallallahü aleyhi ve sellem” kadar, isnâdı müttasıl olan, ya’nî aradaki
râvîlerden hiçbiri noksân olmıyan hadîs-i şerîflerdir.
4
- (Hadîs-i müsned-i münkatı’): Sahâbîden
“radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gayrı bir veyâ birkaç râvîsi bildirilmiyen
hadîs-i şerîflerdir.
5 - (Hadîs-i
mevsûl): Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, (Resûlullahdan
işitdim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadîs-i müsned-i müttasıl demekdir.
(Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci
cild, otuzdördüncü sahîfede ve Ahmed Na’îm beğin “rahmetullahi teâlâ aleyh”,
İmâm-ı Nevevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Hadîs-i
erbâîn)i tercemesinde, kırkikinci hadîsde, böyle olan hadîs-i
şerîflere, (Hadîs-i merfû’) denilmekdedir.
6 - (Hadîs-i mütevâtir): Birçok
Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve başka birçok
kimsenin de bunlardan işitdiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle hep, çok
kimselerin haber verdiği hadîs-i şerîflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz
birliği yapmalarına imkân olmaz. Mütevâtir olan hadîs-i şerîflere muhakkak inanmak
ve yapmak lâzımdır. İnanmıyan kâfir olur.
7
- (Hadîs-i meşhûr): İlk zemânda bir kişi
bildirmişken, ikinci asrda şöhret bulan hadîs-i şerîflerdir. Ya’nî bir kimsenin
Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” o kimseden de, çok kimselerin ve
bunlardan dahî, başka kimselerin işitdiği hadîs-i şerîfler olup, son duyulan
kimseye kadar, artık hep mütevâtir olarak bildirilmişdir. Meşhûr hadîslere
inanmıyan da kâfir olur. (İbni Âbidîn, s. 176)
8
- (Hadîs-i mevkûf): Sahâbîye “radıyallahü teâlâ
anhüm ecma’în” kadar söyliyen hep
bildirilip, Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim
demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîflerdir.
9
- (Hadîs-i sahîh): Âdil ve hadîs ilmini bilen
kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevâtir ve meşhûr hadîslerdir.
10- (Haber-i âhâd): Hep
bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadîs-i şerîflerdir.
11
- (Hadîs-i mü’allak): Başdan bir veyâ birkaç râvîsi
veyâ hiçbir râvîsi belli olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Mürsel ve münkatı’
hadîsler de mü’allakdır. Başdan yalnız birinci râvîsi bildirilmiyen hadîse (Müdelles) denir. Tedlîs mekrûhdur.
12
- (Hadîs-i kudsî): Ma’nâsı,
Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve
sellem” tarafından olan hadîs-i şerîflerdir. Hadîs-i kudsîleri söylerken,
Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” bir nûr kaplardı ve hâlinden
belli olurdu.
13
- (Hadîs-i kavî): Söyledikden sonra, bir âyet-i
kerîme okuduğu hadîsdir.
14
- (Hadîs-i nâsih): Son zemânlarında söyledikleri
hadîs-i şerîflerdir.
15
- (Hadîs-i mensûh): İlk zemânda söyleyip, sonra
değişdirilen hadîslerdir.
16
- (Hadîs-i âm): Bütün insanlar için söylenmiş
hadîs-i şerîflerdir.
17
- (Hadîs-i hâs): Bir kimse için söylenmiş hadîs-i
şerîflerdir.
18
- (Hadîs-i hasen): Bildirenler, sâdık ve emîn olup,
fekat hâfızası, anlayışı, sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmıyan
kişilerin bildirdiği hadîs-i şerîflerdir.
19
- (Hadîs-i maktû’): Söyliyenler, Tâbi’în-i kirâma
“rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kadar bilinip, Tâbi’înden rivâyet olunan
hadîs-i şerîflerdir.
20
- (Hadîs-i şâz): Bir
kimsenin, bir hadîs âliminden işitdim dediği hadîs-i şerîflerdir. Kabûl edilir,
fekat sened, vesîka olamazlar. Âlim denilen kimse, meşhûr bir zât değilse,
kabûl olunmazlar.
21
- (Hadîs-i garîb): Yalnız
bir kimsenin bildirdiği hadîs-i sahîhdir. Yâhud, aradakilerden birine, bir
hadîs âliminin muhâlefet etdiği hadîsdir.
22
- (Hadîs-i za’îf): Sahîh
ve hasen olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti
gevşek olur veyâ i’tikâdında şübhe bulunur. Za’îf hadîslere göre fazla ibâdet
yapılır. Fekat ictihâdda bunlara dayanılmaz.
23
- (Hadîs-i muhkem): Te’vîle muhtâc olmıyan hadîs-i
şerîflerdir.
24
- (Hadîs-i müteşâbih): Te’vîle muhtâc olan hadîs-i
şerîflerdir.
25
- (Hadîs-i münfasıl): Aradaki râvîlerden, birden
ziyâdesi unutulmuş olan hadîsi şerîflerdir.
26
- (Hadîs-i müstefîz) [müstefîd]: Söyliyenleri üçden
çok olan hadîsdir.
27
- (Hadîs-i muddarib): Kitâb yazanlara, muhtelif
yollardan, birbirine uymıyan şeklde bildirilen hadîs-i şerîflerdir.
28
- (Hadîs-i merdûd): Ma’nâsı olmıyan ve rivâyet
şartlarını taşımıyan sözdür.
29
- (Hadîs-i müfterî): Müseylemet-ül-kezzâbın
sözleridir. Ve ondan sonra gelen münâfıkların, zındıkların, müslimân görünen
dinsizlerin uydurma sözleridir. Ehl-i sünnet âlimleri, merdûd ve müfterî
hadîsleri aramış, bulmuş, ayırmışlardır. Din büyüklerinin kitâblarında, böyle
sözlerden hiçbiri yokdur.
30
- (Hadîs-i mevdû’): Birkaç sahîfe önce bildirildi.
31
- (Eser): Mevkûf ve maktû’ hadîs veyâ düâ bildiren
merfû’ hadîs demekdir. (Sened), hadîs
rivâyet eden âlim “rahmetullahi teâlâ aleyh” demekdir.
BÜYÜK HADÎS ÂLİMLERİ: Hadîs âlimleri, çok
yüksek insanlardır. Râvîleri ile berâber, yüzbin hadîs-i şerîfi ezber bilene (Hâfız) denir. Kur’ân-ı kerîmi ezberliyene hâfız
denmez, (Kâri’) denir. Bugün, hadîs-i
şerîfleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış olarak hâfız diyoruz. İkiyüzbin hadîs-i şerîfi ezbere
bilene (Şeyh-ul-hadîs) denir.
Üçyüzbin ezberliyene, (Huccet-ül-islâm) denir.
Üçyüzbinden dahâ çok hadîs-i şerîfi, râvîleri ile, senedleri ile birlikde ezber
bilene (Hadîs imâmı) ve (Hadîs müctehidi) denir. Doğru oldukları, bütün
islâm âlimleri tarafından tasdîk edilmiş olan hadîs kitâblarından altı danesi,
bütün dünyâda şöhret bulmuşdur. Bu altı kitâba (Kütüb-i sitte) denir. [Bu kitâblardaki hadîs-i şerîflerin sahîh
oldukları, icmâ’ ile bildirildi.] Kütüb-i sitteyi yazan altı büyük âlim:
1
- İmâm-ı Buhârî “rahmetullahi teâlâ aleyh”:
İsmi, Muhammed bin İsmâ’îldir. Kısaca (H) harfi
ile gösterilir. (Sahîh-i Buhârî) ismindeki
kitâbında yedibinikiyüzyetmişbeş hadîs-i şerîf vardır. Bunları, altıyüzbin
hadîs arasından seçmişdir. Her hadîsi yazacağı zemân, gusl abdesti alıp, iki
rek’at nemâz kılar, istihâre ederdi. (Buhârî-yi
şerîf)i onaltı senede yazmışdır. [194] de Buhârâda tevellüd, [256]
da fıtr bayramı gecesi, Semerkandda vefât etmişdir.
2
- İmâm-ı Ebül-Hüseyn Müslim Nîşâpûrî
“rahmetullahi teâlâ aleyh”: Kısaca (M) harfi
ile gösterilir. (Câmi’us-sahîh) ismindeki
kitâbını üçyüzbin hadîs-i şerîfden seçmişdir. [206] da tevellüd, [261] de vefât
etdi.
3
- İmâm-ı Mâlik bin Enes: (Mâ) harfi ile gösterilir. (Muvattâ) ismindeki kitâbı, ilk yazılan hadîs
kitâbıdır. [90] da, Medîne-i münevverede tevellüd, [179] da,
orada vefât etdi. (Mevdû’ât-ül’ulûm)da diyor ki, ba’zı âlimler, (Kütüb-i sitte)yi sayarken, (Muvattâ) yerine, İbni Mâcenin (Sünen) kitâbını söylemişlerdir.
4
- İmâm-ı Tirmizî “rahmetullahi teâlâ aleyh”:
İmâm-ı Muhammed bin Îsâdır. (T) harfi
ile gösterilir. (Câmi’us-sahîh) ismindeki
hadîs kitâbı çok kıymetlidir. [209] da tevellüd, [279] da vefât etmişdir.
5
- Ebû Dâvüd Süleymân bin Eş’as Sicstânî: (D) harfi ile gösterilir. (Sünen) ismindeki kitâbında, dörtbinsekizyüz
hadîs-i şerîf vardır. Bunları, beşyüzbin hadîs arasından seçmişdir. [202] de
tevellüd, [275] de Basrada vefât etmişdir.
6
- İmâm-ı Nesâî: Adı, Ebû Abdürrahmân Ahmed bin
Alîdir. (S) harfi ile gösterilir. (Sünen-i kebîr) ve (Sünen-i
sagîr) adında iki hadîs kitâbı çok kıymetlidir. (Sünen-i sagîr), kütüb-i sittedendir. [215] de
tevellüd, [303] de vefât etmişdir.
(Mevdû’ât-ül’ulûm) kitâbında diyor ki, [(Sünen) kelimesi, yalnız olarak söylenince, dört
âlimin kitâblarından biri anlaşılır. Bunlar, Ebû Dâvüd (D), Tirmizî (T), Nesâî
(S) ve İbni Mâcedir. İbni Mâce, kısa
olarak (MC) harfleri ile
gösterilmekdedir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bunlardan başkasının (Sünen) kitâbı söylenirken, yazarının da adı
birlikde söylenir. Meselâ, (Sünen-i Dâre Kutnî)
(KTın) ve (Sünen-i kebîr-i Beyhekî)
(Hek) denir].
Meşhûr ve çok kıymetli hadîs kitâblarından,
imâm-ı Ahmed bin Hanbelin (Müsned)i (HD) ve Ebû Ya’lâ (Müsned)i
(Ya’lâ) ve Abdüllah Dârimînin (Müsned)i (DR) ve
Ahmed Bezzârın (Müsned)i (Z) ile gösterilir. Bu kitâblara (Mesânîd) denir.
Yimek, içmek, lezzetler,
razzâk sıfatındandır,
râhat bir nefes almak,
rahmet-i Hudâdandır.
Gelen her iyilik de,
onun ikrâmındandır.
en büyük ni’met olan,
(Îmân) da, hep ondandır,
bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var.
Nasîb yok ise gelmez,
rızkım gökden ve yerden,
ne otdan ve ne etden,
hâsılı hiçbir elden.
Gelir takdîr edilen,
hâtırımda yok iken,
fazla ve noksan gelmez,
rızıklar mukadderden,
bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var.
Kara geceyi gündüz, günü
akşam edemem,
kar ile suyu ateş,
gümüşü wolfram edemem.
Yer küreyi durdurup, ve
perîşân edemem,
kışın kar bulutunu,
ebr-i nîsân edemem,
bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var.
Ademde iken beni, seçdi
Rabbim bir demde,
gıdâmı etdi hâzır, hemen
rahm-i mâderde.
Meleklere emr edip,
hizmete kıldı bende,
dünyâya çıkararak,
kendine etdi perde,
bu dünyâda bilseydim,
ben neyim, hem neyim var.